🪶 Jeon Jungkook İle Hayal Et | Küstüğün Okulun Popüler Çocuğu Olan Sevgilin, Seni kıskanır 🪶 Jeon Jungkook × Jeon Areum 🪶 Areum:18 Jungkook:18 🪶 Aurora'nın Kaleminden 🪶 Şarkıyla okumanızı tavsiye ederim. 🪶 Keyifli Okumalar. ° Aria'nın uzatmış olduğu dumanı üstünde tüten kahve bardağını parmaklarım arasına alıp, içindeki kahveden büyük bir yudum aldım. Aria önümdeki kantin sandalyesine bedenini bırakıp, kendi sıcak kahvesinden bir yudum almadan önce bana döndü ve baktı. Yudumladığı kahveyi sıcak olduğu için zarzor yutarak karton bardağı önümüzde ki mini masaya koydu. Yüzünü buruşturup ağzını eliyle yelpazelemesiyle güldüm. "Yaktın kendini. Acele etme." dedim. Minik minik gülmeye devam ediyordum. Ağzındaki sıcak kahveyi sonunda yutup bana baktı ve gözlerini devirdi. "Kahve olunca kendimi tutamıyorum, biliyorsun." dedi hafifçe gülerek. Başımı aşağı yukarı salladım bende gülerken. Kahvemden bir yudum almadan önce dudaklarım aralandı. "Bilmez olur muyum. Kahveyi kendinden çok sevdiğine yemin edebilirim." Kurduğum cümleyle hafifçe kıkırdadı. Masaya bıraktığı kahve bardağını eline aldı ve üfledikten sonra yavaş yavaş yudumladı. Bende kendi kahvemi onun gibi keyifle yudumlamaya başladım. Sabah saatleriydi. Okula geleli bir kaç saat olmuştu. Yaklaşık on dakika önce ikinci dersimizden çıkmıştık. Şimdi de en yakın arkadaşım Aria ile okul kantininde, biraz daha tenha bir yerdeki masaya geçmiş, oturuyorduk. Kantin, okulun ilk saatleri olmasına rağmen kalabalıktı. Hemde baya kalabalık. Başım ağrıyordu ve bu kalabalığa katlanamadığım için, kantinin köşe tarafındaki bir yere geçmeyi tercih etmiştik. Yudumladığım kahve ve kantindeki mini televizyondan gelen hafif slow bir şarkı gerçekten de iyi geliyordu. Kalabalık olmasına rağmen bu slow şarkıyı net bir şekilde duyabiliyordum. Sabah saatlerinin gerginliğini atmak için inanılmaz iyi bir seçenekti. Kantin dediğim gibi tıklım tıklım doluydu. Burnuma yemek kokuları doluşuyordu fakat bu beni rahatsız ediyordu. Sabahın erken saatlerinde kahve içmekten başka bir şeye katlanamıyordum. Bugünde o günlerden biriydi. Bu ortama sırf kahve ve slow müzik için katlanabilmekteydim. Kahvemden sıcak bir yudum daha alarak boğazımı ıslatmasına izin verdiğimde bakışlarım arkama kaçamak bakışlar atan Aria'da durdu. Dudak hizamda duran, kahve bardağını kaşlarımı çatarken masaya bıraktım. Aria ile gözlerimiz kesiştiğinde başımı "Ne oldu?" dercesine salladım. Önce hafifçe yana kayarak arkamda kalan bölgeye tekrardan bir bakış attı sonra bana döndü. Elindeki kahve bardağını önümüzdeki masaya koydu, ardından ellerini masanın üzerinde birleştirdi. Kaşlarım daha da çatılırken, onun yüz ifadesi kendini gülmemek için zor tutan birisinin yüz ifadesi gibiydi. Dudaklarını birbirine bastırmıştı, gözlerinin kenarları kırışmıştı. Oturduğu yerden yüzüme doğru yaklaşıp, eğilmesiyle kaşlarım hala çattıkken bende ona doğru eğildim. "Sana bakıyor." diye fısıldadı. Çatılan kaşlarım kurduğu cümleyle birlikte daha da çatılırken bende onun gibi fısıldadım. "Anlamadım? Kim bakıyor?" diye sordum. Dudakları yaramaz bir gülümsemeye büründü. Aria'nın bana neden güldüğü ve kimin bana baktığı hakkında gerçekten bir fikrim yoktu. Arkamı dönüp bakmak için çekilmeye yeltenecekken bir eliyle bileğimi tuttu ve buna engel oldu. Tekrardan yüzüme konuştu. Sesi fısıltıdan bir tık daha yüksek bir düzeydeydi. "Jungkook...tam bakış açısında oturuyorsun."
Devam 1 Dedikten sonra geriye çekilerek sandalyesinde arkasına yaslandı. Duyduklarımla çatık kaşlarım düz bir çizgi halini alırken bende Aria gibi geriye çekildim ve sandalyeme yaslandım. Yüz ifademin sıkıntılı bir hal aldı. Derin bir nefes aldım ve yanaklarımı şişirdim. Masadaki parmaklarım ritimli bir şekilde hareket etmeye başladı. Aria'nın yüz ifadesi değişmeyip, gülmemek için eliyle ağzını kapatmaya devam etmesiyle Aria'ya keskin bir bakış attım. Sıkıntıyla iç çekerek elimle saçlarımı geriye attığımda gözleriyle arkamı işaret etti.Arkama bakmamı istiyordu. Bakmak isteyip istemediğimden bile emin değildim. Aria'ya tepki vermediğimde ikinci kez işaret etti. Aria'nın ikinci bir kez işaret etmesi üzerine arkamı dönüp tam karşıma baktım. Dönüp baktığım gibi bakış açıma giren görüntüyle yüzüm tepkisizleşti. Kantinin neredeyse yarısını kaplayan büyük bir masa vardı. Etrafında ise onlarca sandalye. Bu masa, duvara hafif yakındı. Duvara yakınlık ve büyüklük sebebiyle kantinin tamamı, masada oturanların bakış açısına giriyordu. Jungkook'ta her zamanki gibi masanın etrafındaki sandalyelerden en ortada duranda oturuyordu. Benim bulunduğum masa köşede ve çaprazında kaldığı halde bakış açısını dolduruyordu. Gözlerim bana keskin bir şekilde bakan gözlerinde kesişti. Beyaz tişörtünün üzerine giymiş olduğu siyah kapşonlu hırkasının önünü kapatmamıştı. Saçları dağınıktı ve gözleri hafif kızarmış görünüyordu. Yanında oturan en az onbeş öğrenci sohbet edip gülüşürken o bana odaklanmış bir şekilde bakıyordu. Etrafındakiler ve dönen sohbetler pek umrunda değil gibi görünüyordu. Sandalyesine yaslanmıştı. Bir eli kapşonlusunun cebindeydi, diğer eli masanın üzerindeydi. Masada ki eli yumruk halinde değildi ama kendisini sıkıyor gibiydi ve eklemleri hafifçe gerilmişti. Onu dönüp baktığımı fark ettiği gibi gözleri gözlerimde daha yoğun durdu. Sıktığı el eklemlerini hafifçe rahatlattı. Birkaç saniye boyunca ikimizde tepki vermeden bakıştık. Dudaklarının hafifçe aralandığını gördüm. Yüzündeki sert ifade kendisini korumaya devam ediyordu. Bir şey diyecek gibi oldu sonra vazgeçti. Bakışlarım yüzünde gezindi. Gözlerinin kızardığı kadar yüzüde solgundu. Dudakları çatlamıştı. Günler sonra ilk kez bu kadar uzun bir bakışmaya girmiştik. Aklım gözlerimi çekmemi bana fısıldasa da kalbim buna izin vermiyordu. Yanında oturan Taehyung'un ona dönüp baktıktan sonra bana dönmesiyle hemen bakışlarımı kaçırdım ve önüme döndüm. Kalbim hızlı hızlı çarpmaya başlamıştı bu bakışmanın ardından. Aria'nın bana baktığını fark ettiğim için hızlanan nefeslerimi düzene koymaya çalıştım. "Özlemiş görünüyor." diyen, Aria'ydı. Bakışlarımı ona çevirdim ve ellerimi hırkamın cebine koydum. Gözleri gözlerimde gezindiğinde dedikleri karşısında sessiz kaldım. Günlerdir aramızda tek bir kelime daha geçmemişti. Yaptığımız büyük kavganın sonunda aramızda küslük oluşmuştu. Günler sonra yaptığımız bakışmadan bile ne kadar özlediğini görebiliyordum. Her ne kadar ona sinirli olsamda şuan ki özlem ve sevgi duygum daha çok bastırıyordu beni. İster istemez sıkıntılı bir nefes çıktı dudaklarımdan. Yaklaşık bir hafta önceydi. Yine her zaman ki gibi bir okul günü diyemezdim. Çünkü bizim için kavgalı ve sinir dolu bir gündü. Her şey sınıf arkadaşım olan Han'ın bana normal bir yaklaşımıyla başlamıştı. Evet normal bir yaklaşım diyorum çünkü bende dahil herkesin gözünde normal bir yaklaşımdı. Sadece sevgilimin gözünde normal bir yaklaşım değildi. Han'ın benimle arkadaşça sohbet etmesi, kantinde beraber yemek yememiz normal bir şeydi. Daha fazlası yoktu. Ama Jungkook Han'ın benimle sohbet etmesine bile o kadar büyük bir tepki vermişti ki bu kıskançlığın, bu tepkinin sonucunda ikimizde kavga etmiştik. Yetmezmiş gibi tüm okulun önünde Han'a hakaret etmiş, yakasına yapışmıştı. Tüm bunların hepsi gereksiz bir kıskançlık yüzündendi. Birisiyle sohbet etmem veya yemeğine eşlik etmem kıskanılacak durum değildi. Han'a öğrencilerin içinde hakaret etmesi ve saldırmaya çalışması kesinlikle hoş bir şey değildi. Benimle kavga etmesinin yanında bir de Han ile kavga etmesi beni çok sinirlendirmişti. Bu kadar düşüncesiz davranmasını anlayamıyordum. Özür dileme zahmetine bile girmemesi, gereksiz kıskançlık yapması ve kavga etmesi, tüm bu olanlardan sonra hiçbir şey olmamış gibi davranması ister istemez kötü hissetmeme sebep oluyordu. O günden sonra benimle barışmaya çalışmıştı, özürler dilemişti fakat gereksiz kıskançlığından ziyade Han'in yanında beni mahcup etmesi ve kavgadan sonra hiçbir şey olmamış gibi davranması aklıma geldikçe sinirlerime hakim olamıyordum. Aramızda ki gerginlik daha doğrusu benim gerginliğim devam ediyordu. Üzerimden atamıyordum. Aria'ya bakmaya devam ederken arkama tekrardan kaçamak bir bakışa attı ve hafifçe güldü. Aria'nın gülmesi üzene kaşlarım çatıldı. Ne oldu dercesine kafamı salladım. "Jungkook...Eliyle yüzünü sıvazlıyor, sakin kalmak istiyormuş gibi. Çocuğu en sonda delirteceksin." dedi hafifçe gülmeye devam ederken. Çatılan kaşlarım dediklerinin karşısında tek bir çizgi halini aldı ve ona hayretler içerisinde baktım. "Ben mi delirteceğim? Asıl beni delirtecek olan o. Davranışlarını unuttum mu sanıyorsun?" dedim.
Devam 2 Aria gülmemek için kendini zor tutuyordu. Bu halimize güldüğünü biliyordum. Kedi-köpek gibi birbirimizi günlerce didiştiriyorduk. Arkamı dönerek baktım, tekrardan. Baktığım gibi göz göze gelmemiz bir oldu. Eliyle hafifçe alnını sıvazlıyordu ve bana bakışlarını gönderiyordu. Bu hareketlerinin karşısında ki tepkim özlem veya sevgi değildi. Alayla göz devirmekti. Göz devirmem üzerine ikimize bakıp duran Taehyung hafifçe güldü ve Jungkook'ın sırtına hafifçe vurup kulağına bir şey mırıldandı. Ne dediği hakkında bir fikrim yoktu ama bu Jungkook'un hoşuna gitmemişti ki sert bir şekilde Taehyung'a baktı. Ardından tekrardan bana döndü. Bana dönmesinin üzerine bende önüme döndüm. Dudaklarımdan bir kaç küfürün çıkmasına engel olamadım. Aria bana bakıyorken bakışları tekrardan arkaya kaydı fakat bu sefer gülmek yerine dudakları şaşkınlıkla aralandı. Birden bire yaşadığı bu duygu değişimi karşısında kaşlarım tekrardan çatılırken dudaklarım aralandı. "Aria? Ne ol-" Cümlemi bile tamamlayamadan omuzuma değen el ile bakışlarım refleks olarak arkama gitti. Beni karşılayan beden kesinlikle beklediğim bir beden değildi. Jungkook tepkisiz bir şekilde omuzumu tutuyor ve üstten bana bakıyordu. Kantinden gelen sesler birden bire kesilmişti. Seslerin kesilmesi herkesin bize baktığının bir göstergesiydi. Omuzumda eli yavaşça elime kaydı ve elimi sıkıca tuttu. Bu hareketinin karşısında yüzümü buruşturarak, elimi çektim. "Ne yaptığını sanıyorsun?" diye sordum yüzüne bakıyorken. Elimi çekmeye çalıştım fakat o engel olup daha sıkı tuttu. "Bu saçmalığa artık bir son vereceğiz, Areum." dedi umursamaz bir şekilde. Ses tonu hafif kısık ve daha yoğun gelmişti. Ayrıca elimdeki eli sıcacıktı. Hasta mıydı? Sesi kesilen kalabalık tekrardan fısıldaşmaya başladıklarında elimi çekmek için bir harekette daha bulundum. Yine ve yine engel oldu. Bu sefer sadece engel olmakla kalmayıp elimi kendine çekerek beni oturduğum yerden ayağa kaldırdı. "Ne yapmaya çalışıyorsun? Elimi bırak." dedim ses tonum yükselirken. İçimdeki sinir dalgaları kendini yaymaya başlamıştı bile. Sandalyeme oturmak için harekette bulunacağım sırada buna izin vermedi ve beni kendisiyle birlikte kapıya sürüklemeye başladı. Ne olduğunu anlamamıştım bile. Elimi çekmeye devam ettikçe, eklemlerimi morartacak kadar daha sıkı kavrıyordu. Kantindekilerin bize bakarak fısıldadıklarını hatta bazılarının gülüştüğünü anlamak zor değildi. Elimi sıkıca tutarak, beni peşinden sürükleye sürükleye okulun koridorundan ilerlemeye başladı. Koridorda ki öğrencilerde aynı şekilde bize uzun uzun bakıyor bazıları ise dönüp bir daha bakıyordu. Sinirle olduğum yerde durdum ve elimi sertçe çekiştirdim. "Tüm herkesin içinde ne yapıyorsun? Bırak şu elimi." diye sinirle bağırdım. Durduğumda benimle birlikte eş zamanlı durdu ardından da bakışları sıkıca tuttuğu elime kaydı. Bunu şimdi fark ediyormuş gibi elini hafifçe gevşetti ve tuttuğu elimi dudaklarına yaklaştırıp minik bir öpücük kondurdu. Günler sonra aramızda gerçekleşen bu temasla birlikte kalbimin heyecanla çarpması bir oldu. "Konuşacağız Areum. Aramızdaki bu küslüğe bir son vereceğiz. Yeter artık." Dedi hasta ve sert sesiyle. Dudaklarımı aralamama izin dahi vermeden elimi daha hafif tutarak koridordan sağa dönerek resim atölyesine ilerletti adımlarını. Derin bir iç çekerek kurtulamayacağımı bildiğim için peşinden ilerlemeye devam ettim. Koridordaki birkaç öğrenci hiçbir şey demeden bize şaşkın bakışlarını gönderiyorlardı. Önüne geldiğimiz atölyenin, kapısını hafifçe ittirerek açtı. İkimizi aynı anda içeriye aldıktan hemen sonra kapıyı ayağıyla çarptı ve kilitlenmesini sağladı. Elimdeki elinin elimi bıraktığını hissettiğimde tam geriye çekilecektim ki bedenimi yumuşak bir şekilde duvara yasladı ve iki elini yanıma koydu. Yüzüme hafifçe eğilerek kızarmış gözleriyle bana baktı. Sıcak nefesi yüzüme çarpıyordu. Duvara asılı olan resimlerin bedenimin şiddetiyle karıştığına emindim. "Bu saçmalık son bulacak." dedi daha kısık bir ses tonuyla. Sesi kısık olmasına rağmen sert olmaya devam ediyordu.Başımı duvara yaslayarak derin bir nefes aldım. Gözlerimde ki gözleri daha da yoğunlaştı. "Bu lanet küslük bitecek daha fazla senden uzak kalmaya dayanamıyorum. Bana işkence ediyorsun adeta." diye devam ettirdi konuşmasını. "Sana işkence ettiğim yok, Jungkook. Küs olmamıza sebep olan sensin. Bu küslüğe sebep olacak tartışmaya da sebep olan sensin." Ona göre daha sakin bir şekilde fısıldadım. Nefes alış veriş sesleri bana göre daha hırıltılı ve hızlıydı. "Bana günlerce küs kalan sensin Areum. O oruspu çocuğu yüzünden senden uzak kalmak daha da yakıyor canımı." dedikten hemen sonra yüzüme biraz daha yaklaştırdı yüzünü. "Küsmemin sebebi sensin. Sen ve senin o kıskançlık krizin, beni umursamamazlığın." Sesim git gide yükseliyordu. "Ben senin sevgilinim ve seni kıskanmaya hakkım var. Ayrıca seni umursadığımı biliyorsun." "Beni her defasında kıskanamazsın Jungkook." diye sesimi yükselttim. "Kıskanırım." "Hayır kıskanamaz ve karışamazsın." "Evet kıskanır ve karışırım. Buna engel olamazsın." Kendi kendine son noktayı koymasıyla derin bir iç çektim ve sakinleşmeye çalıştım. İnatçı olmasının yanında sinir bozucu davranması beni deli ediyordu.
Devam 3 "Her şeyime karışamaz ve beni her durumda kızkanamazsın Jungkook. Onu geçtim çocuğa herkesin içinde saldırmaya çalıştın üstelik özür bile dilemedin. Bu hoş değildi." Mırıldanmam üzerine bakışlarını saniyelik kaçırdı ve derin bir nefes aldı. Sakinleşmekte zorluk çekiyor gibiydi. "Hoş olmadığını biliyorum..." diye fısıldadı ve devam etti. "Ama konu sen olunca kendime engel olamıyorum, biliyorsun. Çok kıskanç bir insanım ve senin birisiyle değil yakınlaşman, konuşman bile beni deli ediyor." "Çocukla sadece sohbet ettim ve yemek yedim. Bunda kıskanılacak bir durum söz konusu bile değil? Neden böyle davranıyorsun?" diye sordum ısrarla. Bu soruyu sormam üzerine iki yanıma koyduğu ellerini daha sert bir şekilde duvarın üzerinde ki resimlere dayadı. Yüzüme eğdiği yüzünü alnıma yasladı. Temasıyla kalbimin hızlandığını hissedebiliyordum. "Kendime engel olamıyorum." dedi dişlerinin arasından. "Sadece sohbet ettim." dedim hayretler içerisinde. "Kıskanıyorum." "Sohbet ve yemek...Neyi kıskanıyorsun?" "Lanet olsun ki kıskanıyorum ve kendime engel olamıyorum. Beni neden anlamıyorsun?" Alnımdaki alnının baskını arttırdı. Dudaklarımız itiraz etmek için aralayacakken nefesini yüzüme vurarak beni susturdu. "Beni hasta ettin be kızım. Bu inatçılığın ve konuşman ile hasta ettin beni. Hem ruhen hem de fiziken. Biliyorum haksızım. Biliyorum seni böyle kısıtlamaya hakkım yok. Ama sende anla beni. Elimde olan bir şey değil. Bir kerede de ki izin vereyim kıskansın." Yumuşak ve tatlı bir şekilde kurduğu cümlelerle şaşkınlıkla ona baktım ve ister istemez güldüm. "İzin vereyim kıskansın mı? Zaten kıskanmıyor musun?" diye sordum hafifçe gülerek. Benim gibi yüzünde gülümseme oluştu. "Evet. Hep bir itiraz." "İtiraz mı? Çocuğa demediğini bırakmadın? Üstelik dövmeye kalkıştın? Buna ne demeli?" "Tamam haklısın. Öyle davranmamlıydım. Ama kendime engel olamadığımı bildiğin halde neden onunla konuşmaya devam ettin?" "Kimseyle konuşmayayım mı, Jeongguk? Bu mümkün olabilir mi? Seni elbette anlıyorum ama bu biraz fazla değil mi?" dedim ısrarla. Yüzündeki gülümseme yavaş yavaş solarken ellerini duvardan çekerek geriye bir adım attı ardından sinirle soludu. "Bunu kast etmediğimi biliyorsun. Benden başka bir erkekle yakın olmanı istemiyorum sadece. Bu." Duvara yaslanmayı bırakarak elimi saçlarından geçirdim. "Jeongguk-" Lafa dahi giremeden gözlerime kararlı bir şekilde baktı ve çatlayan dudaklarını araladı. "Areum." "Sadece konuşmak ve sohbet etmek." "Areum istemiyorum." "Jungkook bu böyle devam edemez. Ayrıca sohbet ettiğim her hangi birisine küfür edemezsin veya saldıramazsın." "Lanet olsun ki biliyorum ve o gün bir hata yaptım kabul ediyorum. Ama kendime engel olamıyorum. Beni anlıyorsun değil mi?" İkimizinde bir türlü anlaşamaması üzerine derin bir şekilde soludum ve başımı hafifçe sağa sola salladım. Aramızdaki bir kaç metreyi kapatarak bana yaklaştı.
Devam 4 "Seni elbette anlıyorum ama...Her şeyde beni böyle kıskanmaya devam edersen biz bu ilişkiyi nasıl ilerleteceğiz?" diye ciddiyetle sordum. Gözlerimde gözleri hafifçe kısıldı ve bana biraz daha yaklaşarak bakmaya devam etti. "Ne demek istiyorsun? Kıskançlığım yüzünden ilişkimizde hiçbir değişiklik olmayacak Areum." Bu kadar sahiplenici olması sinirlerimi arttırmaya yetmişti. "Bir bok dediğim yok. Bu kadar sahiplenici olman sadece daha çok kavga etmemize sebep olacak. Seninle sevgiliyim ve bir başkasıyla konuşmam veya gülüşmem bu gerçeği değiştirmez. Sadece kendine gel." Sesim gereğinden fazla yükselmişti, farkındaydım. Ama bu durum beni gerçekten sinirlendiriyordu ve kendime engel olmam zorlaşıyordu. Bağırarak konuşmam üzerine bana biraz daha yaklaştı ve gözlerime baktı. "Neden bağırıyorsun?" diye sordu sakin bir şekilde. Bu kadar sakin kalması normal miydi? Alayla güldüm. "Sen ciddi misin? Gerçekten beni çileden çıkarıyorsun. Daha fazla bu şekilde davranırsan bende bağırmaya devam edeceğim." "Areum..." "Jeongguk! Yeter." Sakinleşmek adına derin bir nefes çektim. Fakat o bana bakmaya devam ediyordu. Hemde istifini bozmadan. "Bağırmanı istemiyorum." "Bağırırım. Bu seni ilgilendirmez." "Güzelim." "Jeongguk!" "Bağırmaya devam etmekte ısrarcısın öyle mi?" "Evet ısrarcıyım beni delirttikten sonra böyle davranamazsın!" Sinirlerimin daha fazlası hoplamasi ve onun hala bu kadar sakin kalması beni iyice çileden çıkarmıştı. Son noktayı koymuştum ki daha ne olduğunu anlamadan aramızdaki mesafeyi kapattı. Ellerini yanaklarıma koyarak dudaklarını sıkı bir şekilde dudaklarıma bastırdı. Gözlerim şok içerisinde açılırken yanağımdaki bir elini belime indirerek beni sardı ve dudaklarıma nazik ve yumuşak öpücükler kondurdu. Birkaç saniye sonra geriye çekilirken alnını alnıma yasladı. "Beni gerçekten hasta ediyorsun Areum." diye fısıldadı nefes nefese. Ben hala öpücüklerinin etkisiyle kalakalırken o konuşmaya devam etti. "Gerçekten hasta oldum. Hem ruhum hemde bedenim. Hem hasta ediyorsun hem de derman oluyorun be kızım. Bu nasıl bir iştir anlamadım gitti." Kendi kendine hafifçe gülmesiyle, boğazımı temizleyerek derin bir nefes aldım ve burun burunayken ona bakmaya başladım. "Beni yumuşatmaya çalışıyorsun." dedim yumuşak bir şekilde ve bağırmadan. Daha da sakinleşmiş bir şekilde yüzüme baktı ve hafifçe gülümsedi. "Evet. Kabul ediyorum. Ama gerçekten özledim ve o kadar sert davrandığım için üzgünüm sevgilim. Bu ayrılık fazla uzadı. Barışsak olmaz mı?" Yumuşak bir şekilde sorduğu soru üzerine gözlerine bakmaya devam ettim. Önüme düşen saçımın bir tutamını kulağımın arkasına sıkıştırdı ve sıcak dudaklarını alnıma bastırdı. Bu davranışıyla daha fazla dayanmak istemeyip kollarımı bedenine sardım ve sıkıca sarıldım. "Ateşin var...Hasta mısın?" Hafifçe güldüğünü işittim. Dudaklarını alnımdan çekerek üstten bana baktı. "Hastayım. Sen hasta ettin beni." dedi yalancı bir efkarla.
Devam 5 Göz devirdim ve gülmeme engel olamadım. "Gerçekten hastasın." "Evet hastayım ve uykusuzum. Günlerce uyuyamadım." "Neden?" "Seni özlediğim için. Gerçekten özleminden hastalandım ve uykusuz kaldım, günlerce." Derken kollarını bedenime sardı. Tekrardan gözlerime baktı. "Barıştık değil mi? Hastalıktan ve uykusuzluktan ölmek istemiyorum." Hafifçe kıkırdamasıyla bende gülümsedim ve başımı salladım. "Bir daha böyle bir şey yaşanmayacak değil mi, Jeongguk?" "Evet. Söz veriyorum. Gerçekten kendime engel olmaya çalışacağım. Ama yinede bir başkasıyla bu kadar yakın olmanı kaldıramıyorum, biliyorsun." Sesi çatlamış bir şekilde yaptığı açıklamayla yanağına öpücük kondurdum ve bedenine daha sıkı sarıldım. "Elbette biliyorum...Bende bundan sonra anlayışlı olmaya çalışacağım." diye fısıldadım kulağına. Bedenime daha sıkı sarıldı. Başını boynuma gömerken konuştu. "Teşekkür ederim...ve şimdi okuldan izin alıp benim evime gidiyoruz." Dedikleriyle kaşlarım çatıldı. Geriye çekilip yüzüne bakacakken buna engel olup sarılmaya devam etti. "Seninle birlikte uyumaya ihtiyacım var. Sıkıca sarılarak uyursak eminim ki doktora gitmeme bile ihtiyacım kalmayacak. Şimdi itiraz yok." SON
Çok güzel yazmışsın ellerine sağlık. Ben toxic ilişkileri hiç sevmiyorum ve yaşamaktan da cok korkuyorum bu yuzden bence toxic ilişkiler ne kadar zor olursa olsun bitmeli. Jungkook ve Areum da bitirmeliydi bence djdhdhddjd çünkü jeon fazla toxic sanki skdhdjhdkfjfkg. Ve geri dönmene ve iyi olmana çok sevindimmm🎉
@@Username_usernamee ilk kurguma bakabilirsin arada fark var aslında kendimi daha da geliştirdiğimi düşünüyorum Ben bir şeyleri gozlemlemeyi ve şarkı dinlemeyi çok seven bir insanım okulda bir gün bir olay yasanmisti kulağımda da şarkı çalıyordu aklıma o an bir fikir geldi kurgu fikri dedim ki bunu neden yazmiyorum seri olarak yazacaktım aslında sonra dusundum önce kanalı tb atarak biraz büyüteyim sonra seri yazarım Öyle işte Bahsettiğim seriyi yaz tatilinde yazacağım kimse bilmiyor konusunu falan sürprizzz
🪶 Jeon Jungkook İle Hayal Et | Küstüğün Okulun Popüler Çocuğu Olan Sevgilin, Seni kıskanır
🪶 Jeon Jungkook × Jeon Areum
🪶 Areum:18 Jungkook:18
🪶 Aurora'nın Kaleminden
🪶 Şarkıyla okumanızı tavsiye ederim.
🪶 Keyifli Okumalar.
°
Aria'nın uzatmış olduğu dumanı üstünde tüten kahve bardağını parmaklarım arasına alıp, içindeki kahveden büyük bir yudum aldım. Aria önümdeki kantin sandalyesine bedenini bırakıp, kendi sıcak kahvesinden bir yudum almadan önce bana döndü ve baktı. Yudumladığı kahveyi sıcak olduğu için zarzor yutarak karton bardağı önümüzde ki mini masaya koydu. Yüzünü buruşturup ağzını eliyle yelpazelemesiyle güldüm.
"Yaktın kendini. Acele etme." dedim.
Minik minik gülmeye devam ediyordum. Ağzındaki sıcak kahveyi sonunda yutup bana baktı ve gözlerini devirdi.
"Kahve olunca kendimi tutamıyorum, biliyorsun." dedi hafifçe gülerek. Başımı aşağı yukarı salladım bende gülerken. Kahvemden bir yudum almadan önce dudaklarım aralandı.
"Bilmez olur muyum. Kahveyi kendinden çok sevdiğine yemin edebilirim."
Kurduğum cümleyle hafifçe kıkırdadı. Masaya bıraktığı kahve bardağını eline aldı ve üfledikten sonra yavaş yavaş yudumladı.
Bende kendi kahvemi onun gibi keyifle yudumlamaya başladım.
Sabah saatleriydi. Okula geleli bir kaç saat olmuştu. Yaklaşık on dakika önce ikinci dersimizden çıkmıştık. Şimdi de en yakın arkadaşım Aria ile okul kantininde, biraz daha tenha bir yerdeki masaya geçmiş, oturuyorduk. Kantin, okulun ilk saatleri olmasına rağmen kalabalıktı. Hemde baya kalabalık. Başım ağrıyordu ve bu kalabalığa katlanamadığım için, kantinin köşe tarafındaki bir yere geçmeyi tercih etmiştik. Yudumladığım kahve ve kantindeki mini televizyondan gelen hafif slow bir şarkı gerçekten de iyi geliyordu. Kalabalık olmasına rağmen bu slow şarkıyı net bir şekilde duyabiliyordum. Sabah saatlerinin gerginliğini atmak için inanılmaz iyi bir seçenekti. Kantin dediğim gibi tıklım tıklım doluydu. Burnuma yemek kokuları doluşuyordu fakat bu beni rahatsız ediyordu. Sabahın erken saatlerinde kahve içmekten başka bir şeye katlanamıyordum. Bugünde o günlerden biriydi. Bu ortama sırf kahve ve slow müzik için katlanabilmekteydim. Kahvemden sıcak bir yudum daha alarak boğazımı ıslatmasına izin verdiğimde bakışlarım arkama kaçamak bakışlar atan Aria'da durdu. Dudak hizamda duran, kahve bardağını kaşlarımı çatarken masaya bıraktım. Aria ile gözlerimiz kesiştiğinde başımı "Ne oldu?" dercesine salladım.
Önce hafifçe yana kayarak arkamda kalan bölgeye tekrardan bir bakış attı sonra bana döndü. Elindeki kahve bardağını önümüzdeki masaya koydu, ardından ellerini masanın üzerinde birleştirdi. Kaşlarım daha da çatılırken, onun yüz ifadesi kendini gülmemek için zor tutan birisinin yüz ifadesi gibiydi. Dudaklarını birbirine bastırmıştı, gözlerinin kenarları kırışmıştı. Oturduğu yerden yüzüme doğru yaklaşıp, eğilmesiyle kaşlarım hala çattıkken bende ona doğru eğildim.
"Sana bakıyor." diye fısıldadı.
Çatılan kaşlarım kurduğu cümleyle birlikte daha da çatılırken bende onun gibi fısıldadım.
"Anlamadım? Kim bakıyor?" diye sordum.
Dudakları yaramaz bir gülümsemeye büründü. Aria'nın bana neden güldüğü ve kimin bana baktığı hakkında gerçekten bir fikrim yoktu. Arkamı dönüp bakmak için çekilmeye yeltenecekken bir eliyle bileğimi tuttu ve buna engel oldu. Tekrardan yüzüme konuştu. Sesi fısıltıdan bir tık daha yüksek bir düzeydeydi.
"Jungkook...tam bakış açısında oturuyorsun."
Devam 1
Dedikten sonra geriye çekilerek sandalyesinde arkasına yaslandı. Duyduklarımla çatık kaşlarım düz bir çizgi halini alırken bende Aria gibi geriye çekildim ve sandalyeme yaslandım. Yüz ifademin sıkıntılı bir hal aldı. Derin bir nefes aldım ve yanaklarımı şişirdim. Masadaki parmaklarım ritimli bir şekilde hareket etmeye başladı. Aria'nın yüz ifadesi değişmeyip, gülmemek için eliyle ağzını kapatmaya devam etmesiyle Aria'ya keskin bir bakış attım. Sıkıntıyla iç çekerek elimle saçlarımı geriye attığımda gözleriyle arkamı işaret etti.Arkama bakmamı istiyordu. Bakmak isteyip istemediğimden bile emin değildim. Aria'ya tepki vermediğimde ikinci kez işaret etti. Aria'nın ikinci bir kez işaret etmesi üzerine arkamı dönüp tam karşıma baktım. Dönüp baktığım gibi bakış açıma giren görüntüyle yüzüm tepkisizleşti. Kantinin neredeyse yarısını kaplayan büyük bir masa vardı. Etrafında ise onlarca sandalye. Bu masa, duvara hafif yakındı. Duvara yakınlık ve büyüklük sebebiyle kantinin tamamı, masada oturanların bakış açısına giriyordu. Jungkook'ta her zamanki gibi masanın etrafındaki sandalyelerden en ortada duranda oturuyordu. Benim bulunduğum masa köşede ve çaprazında kaldığı halde bakış açısını dolduruyordu. Gözlerim bana keskin bir şekilde bakan gözlerinde kesişti. Beyaz tişörtünün üzerine giymiş olduğu siyah kapşonlu hırkasının önünü kapatmamıştı. Saçları dağınıktı ve gözleri hafif kızarmış görünüyordu. Yanında oturan en az onbeş öğrenci sohbet edip gülüşürken o bana odaklanmış bir şekilde bakıyordu. Etrafındakiler ve dönen sohbetler pek umrunda değil gibi görünüyordu. Sandalyesine yaslanmıştı. Bir eli kapşonlusunun cebindeydi, diğer eli masanın üzerindeydi. Masada ki eli yumruk halinde değildi ama kendisini sıkıyor gibiydi ve eklemleri hafifçe gerilmişti. Onu dönüp baktığımı fark ettiği gibi gözleri gözlerimde daha yoğun durdu. Sıktığı el eklemlerini hafifçe rahatlattı. Birkaç saniye boyunca ikimizde tepki vermeden bakıştık. Dudaklarının hafifçe aralandığını gördüm. Yüzündeki sert ifade kendisini korumaya devam ediyordu. Bir şey diyecek gibi oldu sonra vazgeçti. Bakışlarım yüzünde gezindi. Gözlerinin kızardığı kadar yüzüde solgundu. Dudakları çatlamıştı. Günler sonra ilk kez bu kadar uzun bir bakışmaya girmiştik. Aklım gözlerimi çekmemi bana fısıldasa da kalbim buna izin vermiyordu. Yanında oturan Taehyung'un ona dönüp baktıktan sonra bana dönmesiyle hemen bakışlarımı kaçırdım ve önüme döndüm. Kalbim hızlı hızlı çarpmaya başlamıştı bu bakışmanın ardından. Aria'nın bana baktığını fark ettiğim için hızlanan nefeslerimi düzene koymaya çalıştım.
"Özlemiş görünüyor." diyen, Aria'ydı.
Bakışlarımı ona çevirdim ve ellerimi hırkamın cebine koydum. Gözleri gözlerimde gezindiğinde dedikleri karşısında sessiz kaldım.
Günlerdir aramızda tek bir kelime daha geçmemişti. Yaptığımız büyük kavganın sonunda aramızda küslük oluşmuştu. Günler sonra yaptığımız bakışmadan bile ne kadar özlediğini görebiliyordum. Her ne kadar ona sinirli olsamda şuan ki özlem ve sevgi duygum daha çok bastırıyordu beni. İster istemez sıkıntılı bir nefes çıktı dudaklarımdan.
Yaklaşık bir hafta önceydi. Yine her zaman ki gibi bir okul günü diyemezdim. Çünkü bizim için kavgalı ve sinir dolu bir gündü. Her şey sınıf arkadaşım olan Han'ın bana normal bir yaklaşımıyla başlamıştı. Evet normal bir yaklaşım diyorum çünkü bende dahil herkesin gözünde normal bir yaklaşımdı. Sadece sevgilimin gözünde normal bir yaklaşım değildi. Han'ın benimle arkadaşça sohbet etmesi, kantinde beraber yemek yememiz normal bir şeydi. Daha fazlası yoktu. Ama Jungkook Han'ın benimle sohbet etmesine bile o kadar büyük bir tepki vermişti ki bu kıskançlığın, bu tepkinin sonucunda ikimizde kavga etmiştik. Yetmezmiş gibi tüm okulun önünde Han'a hakaret etmiş, yakasına yapışmıştı. Tüm bunların hepsi gereksiz bir kıskançlık yüzündendi. Birisiyle sohbet etmem veya yemeğine eşlik etmem kıskanılacak durum değildi. Han'a öğrencilerin içinde hakaret etmesi ve saldırmaya çalışması kesinlikle hoş bir şey değildi. Benimle kavga etmesinin yanında bir de Han ile kavga etmesi beni çok sinirlendirmişti. Bu kadar düşüncesiz davranmasını anlayamıyordum. Özür dileme zahmetine bile girmemesi, gereksiz kıskançlık yapması ve kavga etmesi, tüm bu olanlardan sonra hiçbir şey olmamış gibi davranması ister istemez kötü hissetmeme sebep oluyordu.
O günden sonra benimle barışmaya çalışmıştı, özürler dilemişti fakat gereksiz kıskançlığından ziyade Han'in yanında beni mahcup etmesi ve kavgadan sonra hiçbir şey olmamış gibi davranması aklıma geldikçe sinirlerime hakim olamıyordum. Aramızda ki gerginlik daha doğrusu benim gerginliğim devam ediyordu. Üzerimden atamıyordum.
Aria'ya bakmaya devam ederken arkama tekrardan kaçamak bir bakışa attı ve hafifçe güldü. Aria'nın gülmesi üzene kaşlarım çatıldı. Ne oldu dercesine kafamı salladım.
"Jungkook...Eliyle yüzünü sıvazlıyor, sakin kalmak istiyormuş gibi. Çocuğu en sonda delirteceksin." dedi hafifçe gülmeye devam ederken.
Çatılan kaşlarım dediklerinin karşısında tek bir çizgi halini aldı ve ona hayretler içerisinde baktım.
"Ben mi delirteceğim? Asıl beni delirtecek olan o. Davranışlarını unuttum mu sanıyorsun?" dedim.
Devam 2
Aria gülmemek için kendini zor tutuyordu. Bu halimize güldüğünü biliyordum. Kedi-köpek gibi birbirimizi günlerce didiştiriyorduk. Arkamı dönerek baktım, tekrardan. Baktığım gibi göz göze gelmemiz bir oldu. Eliyle hafifçe alnını sıvazlıyordu ve bana bakışlarını gönderiyordu. Bu hareketlerinin karşısında ki tepkim özlem veya sevgi değildi. Alayla göz devirmekti. Göz devirmem üzerine ikimize bakıp duran Taehyung hafifçe güldü ve Jungkook'ın sırtına hafifçe vurup kulağına bir şey mırıldandı. Ne dediği hakkında bir fikrim yoktu ama bu Jungkook'un hoşuna gitmemişti ki sert bir şekilde Taehyung'a baktı. Ardından tekrardan bana döndü. Bana dönmesinin üzerine bende önüme döndüm. Dudaklarımdan bir kaç küfürün çıkmasına engel olamadım. Aria bana bakıyorken bakışları tekrardan arkaya kaydı fakat bu sefer gülmek yerine dudakları şaşkınlıkla aralandı. Birden bire yaşadığı bu duygu değişimi karşısında kaşlarım tekrardan çatılırken dudaklarım aralandı.
"Aria? Ne ol-"
Cümlemi bile tamamlayamadan omuzuma değen el ile bakışlarım refleks olarak arkama gitti. Beni karşılayan beden kesinlikle beklediğim bir beden değildi. Jungkook tepkisiz bir şekilde omuzumu tutuyor ve üstten bana bakıyordu. Kantinden gelen sesler birden bire kesilmişti. Seslerin kesilmesi herkesin bize baktığının bir göstergesiydi. Omuzumda eli yavaşça elime kaydı ve elimi sıkıca tuttu. Bu hareketinin karşısında yüzümü buruşturarak, elimi çektim.
"Ne yaptığını sanıyorsun?" diye sordum yüzüne bakıyorken.
Elimi çekmeye çalıştım fakat o engel olup daha sıkı tuttu.
"Bu saçmalığa artık bir son vereceğiz, Areum." dedi umursamaz bir şekilde. Ses tonu hafif kısık ve daha yoğun gelmişti. Ayrıca elimdeki eli sıcacıktı. Hasta mıydı?
Sesi kesilen kalabalık tekrardan fısıldaşmaya başladıklarında elimi çekmek için bir harekette daha bulundum. Yine ve yine engel oldu. Bu sefer sadece engel olmakla kalmayıp elimi kendine çekerek beni oturduğum yerden ayağa kaldırdı.
"Ne yapmaya çalışıyorsun? Elimi bırak." dedim ses tonum yükselirken.
İçimdeki sinir dalgaları kendini yaymaya başlamıştı bile. Sandalyeme oturmak için harekette bulunacağım sırada buna izin vermedi ve beni kendisiyle birlikte kapıya sürüklemeye başladı. Ne olduğunu anlamamıştım bile. Elimi çekmeye devam ettikçe, eklemlerimi morartacak kadar daha sıkı kavrıyordu. Kantindekilerin bize bakarak fısıldadıklarını hatta bazılarının gülüştüğünü anlamak zor değildi. Elimi sıkıca tutarak, beni peşinden sürükleye sürükleye okulun koridorundan ilerlemeye başladı. Koridorda ki öğrencilerde aynı şekilde bize uzun uzun bakıyor bazıları ise dönüp bir daha bakıyordu. Sinirle olduğum yerde durdum ve elimi sertçe çekiştirdim.
"Tüm herkesin içinde ne yapıyorsun? Bırak şu elimi." diye sinirle bağırdım.
Durduğumda benimle birlikte eş zamanlı durdu ardından da bakışları sıkıca tuttuğu elime kaydı. Bunu şimdi fark ediyormuş gibi elini hafifçe gevşetti ve tuttuğu elimi dudaklarına yaklaştırıp minik bir öpücük kondurdu. Günler sonra aramızda gerçekleşen bu temasla birlikte kalbimin heyecanla çarpması bir oldu.
"Konuşacağız Areum. Aramızdaki bu küslüğe bir son vereceğiz. Yeter artık."
Dedi hasta ve sert sesiyle. Dudaklarımı aralamama izin dahi vermeden elimi daha hafif tutarak koridordan sağa dönerek resim atölyesine ilerletti adımlarını. Derin bir iç çekerek kurtulamayacağımı bildiğim için peşinden ilerlemeye devam ettim. Koridordaki birkaç öğrenci hiçbir şey demeden bize şaşkın bakışlarını gönderiyorlardı. Önüne geldiğimiz atölyenin, kapısını hafifçe ittirerek açtı. İkimizi aynı anda içeriye aldıktan hemen sonra kapıyı ayağıyla çarptı ve kilitlenmesini sağladı. Elimdeki elinin elimi bıraktığını hissettiğimde tam geriye çekilecektim ki bedenimi yumuşak bir şekilde duvara yasladı ve iki elini yanıma koydu. Yüzüme hafifçe eğilerek kızarmış gözleriyle bana baktı. Sıcak nefesi yüzüme çarpıyordu. Duvara asılı olan resimlerin bedenimin şiddetiyle karıştığına emindim.
"Bu saçmalık son bulacak." dedi daha kısık bir ses tonuyla.
Sesi kısık olmasına rağmen sert olmaya devam ediyordu.Başımı duvara yaslayarak derin bir nefes aldım. Gözlerimde ki gözleri daha da yoğunlaştı.
"Bu lanet küslük bitecek daha fazla senden uzak kalmaya dayanamıyorum. Bana işkence ediyorsun adeta." diye devam ettirdi konuşmasını.
"Sana işkence ettiğim yok, Jungkook. Küs olmamıza sebep olan sensin. Bu küslüğe sebep olacak tartışmaya da sebep olan sensin."
Ona göre daha sakin bir şekilde fısıldadım. Nefes alış veriş sesleri bana göre daha hırıltılı ve hızlıydı.
"Bana günlerce küs kalan sensin Areum. O oruspu çocuğu yüzünden senden uzak kalmak daha da yakıyor canımı." dedikten hemen sonra yüzüme biraz daha yaklaştırdı yüzünü.
"Küsmemin sebebi sensin. Sen ve senin o kıskançlık krizin, beni umursamamazlığın." Sesim git gide yükseliyordu.
"Ben senin sevgilinim ve seni kıskanmaya hakkım var. Ayrıca seni umursadığımı biliyorsun."
"Beni her defasında kıskanamazsın Jungkook." diye sesimi yükselttim.
"Kıskanırım."
"Hayır kıskanamaz ve karışamazsın."
"Evet kıskanır ve karışırım. Buna engel olamazsın."
Kendi kendine son noktayı koymasıyla derin bir iç çektim ve sakinleşmeye çalıştım. İnatçı olmasının yanında sinir bozucu davranması beni deli ediyordu.
Devam 3
"Her şeyime karışamaz ve beni her durumda kızkanamazsın Jungkook. Onu geçtim çocuğa herkesin içinde saldırmaya çalıştın üstelik özür bile dilemedin. Bu hoş değildi."
Mırıldanmam üzerine bakışlarını saniyelik kaçırdı ve derin bir nefes aldı. Sakinleşmekte zorluk çekiyor gibiydi.
"Hoş olmadığını biliyorum..." diye fısıldadı ve devam etti.
"Ama konu sen olunca kendime engel olamıyorum, biliyorsun. Çok kıskanç bir insanım ve senin birisiyle değil yakınlaşman, konuşman bile beni deli ediyor."
"Çocukla sadece sohbet ettim ve yemek yedim. Bunda kıskanılacak bir durum söz konusu bile değil? Neden böyle davranıyorsun?" diye sordum ısrarla.
Bu soruyu sormam üzerine iki yanıma koyduğu ellerini daha sert bir şekilde duvarın üzerinde ki resimlere dayadı. Yüzüme eğdiği yüzünü alnıma yasladı. Temasıyla kalbimin hızlandığını hissedebiliyordum.
"Kendime engel olamıyorum." dedi dişlerinin arasından.
"Sadece sohbet ettim." dedim hayretler içerisinde.
"Kıskanıyorum."
"Sohbet ve yemek...Neyi kıskanıyorsun?"
"Lanet olsun ki kıskanıyorum ve kendime engel olamıyorum. Beni neden anlamıyorsun?"
Alnımdaki alnının baskını arttırdı. Dudaklarımız itiraz etmek için aralayacakken nefesini yüzüme vurarak beni susturdu.
"Beni hasta ettin be kızım. Bu inatçılığın ve konuşman ile hasta ettin beni. Hem ruhen hem de fiziken. Biliyorum haksızım. Biliyorum seni böyle kısıtlamaya hakkım yok. Ama sende anla beni. Elimde olan bir şey değil. Bir kerede de ki izin vereyim kıskansın."
Yumuşak ve tatlı bir şekilde kurduğu cümlelerle şaşkınlıkla ona baktım ve ister istemez güldüm.
"İzin vereyim kıskansın mı? Zaten kıskanmıyor musun?" diye sordum hafifçe gülerek.
Benim gibi yüzünde gülümseme oluştu.
"Evet. Hep bir itiraz."
"İtiraz mı? Çocuğa demediğini bırakmadın? Üstelik dövmeye kalkıştın? Buna ne demeli?"
"Tamam haklısın. Öyle davranmamlıydım. Ama kendime engel olamadığımı bildiğin halde neden onunla konuşmaya devam ettin?"
"Kimseyle konuşmayayım mı, Jeongguk? Bu mümkün olabilir mi? Seni elbette anlıyorum ama bu biraz fazla değil mi?" dedim ısrarla.
Yüzündeki gülümseme yavaş yavaş solarken ellerini duvardan çekerek geriye bir adım attı ardından sinirle soludu.
"Bunu kast etmediğimi biliyorsun. Benden başka bir erkekle yakın olmanı istemiyorum sadece. Bu."
Duvara yaslanmayı bırakarak elimi saçlarından geçirdim.
"Jeongguk-" Lafa dahi giremeden gözlerime kararlı bir şekilde baktı ve çatlayan dudaklarını araladı.
"Areum."
"Sadece konuşmak ve sohbet etmek."
"Areum istemiyorum."
"Jungkook bu böyle devam edemez. Ayrıca sohbet ettiğim her hangi birisine küfür edemezsin veya saldıramazsın."
"Lanet olsun ki biliyorum ve o gün bir hata yaptım kabul ediyorum. Ama kendime engel olamıyorum. Beni anlıyorsun değil mi?"
İkimizinde bir türlü anlaşamaması üzerine derin bir şekilde soludum ve başımı hafifçe sağa sola salladım. Aramızdaki bir kaç metreyi kapatarak bana yaklaştı.
Devam 4
"Seni elbette anlıyorum ama...Her şeyde beni böyle kıskanmaya devam edersen biz bu ilişkiyi nasıl ilerleteceğiz?" diye ciddiyetle sordum. Gözlerimde gözleri hafifçe kısıldı ve bana biraz daha yaklaşarak bakmaya devam etti.
"Ne demek istiyorsun? Kıskançlığım yüzünden ilişkimizde hiçbir değişiklik olmayacak Areum."
Bu kadar sahiplenici olması sinirlerimi arttırmaya yetmişti.
"Bir bok dediğim yok. Bu kadar sahiplenici olman sadece daha çok kavga etmemize sebep olacak. Seninle sevgiliyim ve bir başkasıyla konuşmam veya gülüşmem bu gerçeği değiştirmez. Sadece kendine gel."
Sesim gereğinden fazla yükselmişti, farkındaydım. Ama bu durum beni gerçekten sinirlendiriyordu ve kendime engel olmam zorlaşıyordu. Bağırarak konuşmam üzerine bana biraz daha yaklaştı ve gözlerime baktı.
"Neden bağırıyorsun?" diye sordu sakin bir şekilde.
Bu kadar sakin kalması normal miydi? Alayla güldüm.
"Sen ciddi misin? Gerçekten beni çileden çıkarıyorsun. Daha fazla bu şekilde davranırsan bende bağırmaya devam edeceğim."
"Areum..."
"Jeongguk! Yeter."
Sakinleşmek adına derin bir nefes çektim. Fakat o bana bakmaya devam ediyordu. Hemde istifini bozmadan.
"Bağırmanı istemiyorum."
"Bağırırım. Bu seni ilgilendirmez."
"Güzelim."
"Jeongguk!"
"Bağırmaya devam etmekte ısrarcısın öyle mi?"
"Evet ısrarcıyım beni delirttikten sonra böyle davranamazsın!"
Sinirlerimin daha fazlası hoplamasi ve onun hala bu kadar sakin kalması beni iyice çileden çıkarmıştı. Son noktayı koymuştum ki daha ne olduğunu anlamadan aramızdaki mesafeyi kapattı. Ellerini yanaklarıma koyarak dudaklarını sıkı bir şekilde dudaklarıma bastırdı. Gözlerim şok içerisinde açılırken yanağımdaki bir elini belime indirerek beni sardı ve dudaklarıma nazik ve yumuşak öpücükler kondurdu. Birkaç saniye sonra geriye çekilirken alnını alnıma yasladı.
"Beni gerçekten hasta ediyorsun Areum." diye fısıldadı nefes nefese. Ben hala öpücüklerinin etkisiyle kalakalırken o konuşmaya devam etti.
"Gerçekten hasta oldum. Hem ruhum hemde bedenim. Hem hasta ediyorsun hem de derman oluyorun be kızım. Bu nasıl bir iştir anlamadım gitti."
Kendi kendine hafifçe gülmesiyle, boğazımı temizleyerek derin bir nefes aldım ve burun burunayken ona bakmaya başladım.
"Beni yumuşatmaya çalışıyorsun." dedim yumuşak bir şekilde ve bağırmadan.
Daha da sakinleşmiş bir şekilde yüzüme baktı ve hafifçe gülümsedi.
"Evet. Kabul ediyorum. Ama gerçekten özledim ve o kadar sert davrandığım için üzgünüm sevgilim. Bu ayrılık fazla uzadı. Barışsak olmaz mı?"
Yumuşak bir şekilde sorduğu soru üzerine gözlerine bakmaya devam ettim. Önüme düşen saçımın bir tutamını kulağımın arkasına sıkıştırdı ve sıcak dudaklarını alnıma bastırdı. Bu davranışıyla daha fazla dayanmak istemeyip kollarımı bedenine sardım ve sıkıca sarıldım.
"Ateşin var...Hasta mısın?"
Hafifçe güldüğünü işittim. Dudaklarını alnımdan çekerek üstten bana baktı.
"Hastayım. Sen hasta ettin beni." dedi yalancı bir efkarla.
Devam 5
Göz devirdim ve gülmeme engel olamadım.
"Gerçekten hastasın."
"Evet hastayım ve uykusuzum. Günlerce uyuyamadım."
"Neden?"
"Seni özlediğim için. Gerçekten özleminden hastalandım ve uykusuz kaldım, günlerce."
Derken kollarını bedenime sardı. Tekrardan gözlerime baktı.
"Barıştık değil mi? Hastalıktan ve uykusuzluktan ölmek istemiyorum."
Hafifçe kıkırdamasıyla bende gülümsedim ve başımı salladım.
"Bir daha böyle bir şey yaşanmayacak değil mi, Jeongguk?"
"Evet. Söz veriyorum. Gerçekten kendime engel olmaya çalışacağım. Ama yinede bir başkasıyla bu kadar yakın olmanı kaldıramıyorum, biliyorsun."
Sesi çatlamış bir şekilde yaptığı açıklamayla yanağına öpücük kondurdum ve bedenine daha sıkı sarıldım.
"Elbette biliyorum...Bende bundan sonra anlayışlı olmaya çalışacağım." diye fısıldadım kulağına.
Bedenime daha sıkı sarıldı. Başını boynuma gömerken konuştu.
"Teşekkür ederim...ve şimdi okuldan izin alıp benim evime gidiyoruz." Dedikleriyle kaşlarım çatıldı. Geriye çekilip yüzüne bakacakken buna engel olup sarılmaya devam etti.
"Seninle birlikte uyumaya ihtiyacım var. Sıkıca sarılarak uyursak eminim ki doktora gitmeme bile ihtiyacım kalmayacak. Şimdi itiraz yok."
SON
Capcut pro yapmis aceleyle yaptim kapak fotosu bok gibi olduysa kusuruma bakmayin
Hayiirr bence cok guzell ki kurgu o kadar mukemmelki kapak arka planda kalmis
Jungkook var ken kapağın kötü olma gibi ihtimali yok
Buna mı kötü diyorsunn Helinimm harikâ amaa ❤
Bu sözleri jungkook kapakta varken mi söylüyorsun
@HavvaYlmaz-dp5nh O anlamda söylemediğimi biliyorsun?
Sence böyle bir ihtimal var mı?
Yazı biçimi, renk bakımından dedim
O kadar heycanliyim ki iki en sevdigim kurgular üst üste geldi ya anlatamamm
Yarın edebiyat sınavı var veee bilin bakalım kim jk hayal et okuyor
Qobxajnxksx
@@AurorasssJ1 Bu arada Bayağı iyi yazmışsın (zaten bütün hikayelerini seviyorum orası ayrı)
@@jenjenniem_m teşekkür ederimmm
Çok güzel yazmışsın ellerine sağlık. Ben toxic ilişkileri hiç sevmiyorum ve yaşamaktan da cok korkuyorum bu yuzden bence toxic ilişkiler ne kadar zor olursa olsun bitmeli. Jungkook ve Areum da bitirmeliydi bence djdhdhddjd çünkü jeon fazla toxic sanki skdhdjhdkfjfkg. Ve geri dönmene ve iyi olmana çok sevindimmm🎉
Amacim toxic bir ilişki yazmak değildi aslında lise aşkları hep böyle oluyor bu sebeple böyle yazmak istedim
@AurorasssJ1 evet çok haklısın lisedeki çoğu ilişki toxic hep
cok hos bı havası vardı bu kurgunun sarkı secımıde cok ıyı olmus bayıldımm hocammmm
Neden en meşgul olduğum anda herkes aktif oluyor..
Demi yaa
Ayyyy. En çok beklediğim kurgu geldi. Ellerine sağlık.❤❤
OOOOOOOOOOOOOO SEZEN AKSU ILE OKUMAKMIII YENUR YENURR
İşde şimdi okuduğumu anladımm ve bayıldımmm bal yanaklımmm sen nesinn 💙💙
Diğer kurgunun etkisinden bunu anlayamadım yaaa 🙈
Offfff cokk guzel olmus buu yaaaa... efsanesin sen efsanee...harika olmus helinimmm....🤍🤍🤍
Bebeğim mükemmel yazıyorsun ama yazarken satır arası bıraksan çok iyi olur, cümleleri karıştırıyorum çünkü
Yavaş okursan karistirmazsin kitap hissiyatı vermek için böyle yazmayı tercih ediyorum:)
Daha gelmemis bile fazla ilk olmusum sanirim
Aşkım soru çözmeyi bıraktım ve bu bildirimlerle karşılaştım 😊😊❤
Onxksnxksnxjxxj
Sevgilinin kiskanmasi bence cok hos ama ciddi anlamda gereksizse eger o sikinti bence cunku gereksiz kiskancligi hic sevmem
Laxnksjxjsbxosbxsbxjxbjs
Bende
Nedense bunu senden duymak guldurdu
@@AurorasssJ1 ben cok romantik bir insanim tamammi💅🏻
AYAYAYAYA İLKKKKKKK
2 haftadır bekliyordum sonunda 😭😭
Çoook iyi be yaa✨🤭
İlkkk❤
❤❤❤❤❤❤❤wow süper 😮bayıldım yine bir güzel hikaye ❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤
🩶
çok iyiii
Ilkkk
Sana bir soru sorabilir miyim kurgu yazmak aklına ilk nerden geldi ve hep böyle mi yazıyordun?(kötü olduğu için değil)
@@Username_usernamee Şimdi uzun bir hikayesi var aslında sodnsonx
Nasıl yani hep böyle mi yazıyordun derken ne demek istedin
@AurorasssJ1 yani böyle detaylı falan
@@Username_usernamee ilk kurguma bakabilirsin arada fark var aslında kendimi daha da geliştirdiğimi düşünüyorum
Ben bir şeyleri gozlemlemeyi ve şarkı dinlemeyi çok seven bir insanım okulda bir gün bir olay yasanmisti kulağımda da şarkı çalıyordu aklıma o an bir fikir geldi kurgu fikri dedim ki bunu neden yazmiyorum seri olarak yazacaktım aslında sonra dusundum önce kanalı tb atarak biraz büyüteyim sonra seri yazarım
Öyle işte
Bahsettiğim seriyi yaz tatilinde yazacağım kimse bilmiyor konusunu falan sürprizzz
@@Username_usernamee eğer yazım tarzım ile ilgili diyorsan hep böyle yazıyordum
@@AurorasssJ1 ilk kurgunuda okumuştum o da mükemmeldi ve iyii kurgu yazmayı düşünmüşsün. Yazın gelicek olanı çok merak ediyorumm
Çok tatlıss bir kurguyduu
Şey diyeceğim böyle okul kurgusu yazarsin degil mii
Anlamadım?
@AurorasssJ1 yanii okul kurgusunun devamı gelir mi
@Abcdefgahsen bu mu yoksa başka bir okul kurgusu mu aonsjssn anlamadım
@@AurorasssJ1 başka konuluu
Coookk guzel olmuuss bitaneemmmm
İSTE BUDUR ABİ BUNU ARIYORUM BEN
Ay neyii
Erken gelmişimm
Aşkım bu sarki bende telif yedi sende yemedimi
Yedi
Eline saglik🖤
Cok guzell ^^
Off çok iyi l olmuş