Bir Başkadır dizisini Yönetmenlik,Diyaloglar, Oyunculuklar,müzikler ve sinematografi açısından çok başaralı bulmak ile birlikte Kürt ve Türk karakterlere bindirdiği siyasi pozisyonlar,Ruhiye ve Hayrünisa karakterlerinin hikayesi İle ilgili Eleştirilerim olacak. Ruhiye’nin travmasını o kadar ağır bir şekilde uzun süre işlenip de bir anda hızlı bir şekilde çözümlenmesi, Yasin’nin tecavüzcüyü dövmüş ve aşağılayarak sorunu kendi açısından çözümleyip ahlaki olarak bizi iyi hissettirmeye çalışması sorunlu... Pek çok şey açık şekilde gözümüze sokulurken tecavüz,şiddet gibi... Hayrünisa ile Burcu karakterlerinin ilşkileri ima düzeyinde hayal gücümüze bırakılması sorunlu... Dizi özellikle Kürt karakterler açısından çok sıkıntılı. Ruhiye’ye tecavüz eden neden köyden biri değil de, hayatın akışına ters ( Bir kürt neden kendi köyünden Bayramiç’in bir köyüne taşınsın) bir şekilde gelip oraya yerleşmiş bir Kürt olarak kurgulandı? Ruhiye uğradığı tecavüzü anlattığında Yasin, “Önemli olan kalbinin bekareti” gibi bir cevap vermiş. Burada etik bir hiyerarşi de oluşturulmuş olmuyor mu? Oluyorsa nasıl? Şöyle: Her tür ilişkimiz için sahip olmamız gereken bir kurallar seti var. En basit insan ilişkisinden en karmaşığına, bizi belirli bir toplumsallıkla tanımlayan bir değerler, kurallar seti. İşte bu setin kim tarafından ne şekilde üretildiği meselesidir etik hiyerarşiler. Kürt bozar, Türk toparlar. Normu oluşturur ve Kürde de ikram eder. “Gittiğin, karnını doyurduğun köyde küçük kıza tecavüz ediyorsun ulan şerefsiz (Kürt). Bir ahlakın yok senin. Dur tüm yüce gönüllülüğümle ahlak üreteyim de sen de sayemde bir ahlaka sahip ol.” Dizideki muhafazakâr Türk tipler kabullenilebilir olarak kurgulanıyor,Kürt muhafazakâr da yine bir Kürde itham ettiriliyor. Kürt otoritenin Gülbin’e verilmesini, Yeni Türklük kurulurken hangi Kürdün bu sentezde yer alması gerektiği belirliyor. Karaktere haksızlık etmeyelim yine de, bir bilinç taşıyor Gülbin; eylemsiz de olsa politik bir bilinci var. Okumuş, egemene eklemlenmiş, yaşam tarzı ile egemen kimlik tarafından kabul gören bir pozisyonda. Muhafazakarlık kısmında tartışma gerektirecek bir şey yok ki bir yanıyla doğru bu. Ama dikkatimi çeken bir şey var.İki tür muhafazakarlık gösteriyor dizi. 1) Gülbin’in Kürt, tesettürlü ablası Gülhan. Kavgacı, cahil… Tipin içi doldurulmamış. Sadece gösteriliyor. Bir hiyerarşi yaratmak için bu içeriksizlik gerekli zaten. Bu olumsuz muhafazakarlık, 2) Meryem’in psikiyatriste gitmesini olumlayan, kızının (evlatlık da olsa) tesettürünü çıkarmasına olumsuz bir tepki vermeyen bilge Hocaefendi ile onun Jung okuyan, entelektüel çaylağı. Olumlu (ve elbette Türk) muhafazakarlık. Dizide 3 Kürt ve 3 Türk erkek karakter var. A) Gülbin’in babası ile bir kez karşılaşıyoruz. Evde kavga kıyamet, baba başı önde, pısmış, tepkisiz, inisiyatifsiz. Bu halin gerçekliğinin takdiri elbette izleyicide ama yorumu bence 35 yıl önce ordu tarafından köyü basılmış, hamile karısı tekmelenmiş, yurdunu terk etmiş, yani erkek olarak tanımlanabileceğini tüm alan ve imkanları elinden alınmış bir figür. Karısını koruyamamış, yurdunu koruyamamış ve iktidarını yitirmiş. Daha fenası “kadın”laştırılmış. Hasta olan oğluna ninniyi anneler söyler ama Berkun Oya bu rolü babaya vermiş. B)Civan, Gülhan’ın eşi, Gülbin’in eniştesi. Gülbin’in “tesettürlü, AKP’li” ablası tarafından etkisiz hale getirilmiş. Pısırık, herhangi bir tartışmada hemen geri adım atan bir figür. C) Sapık, tecavüzcü Kürt. Yasin tarafından kolu ve bacağı kırılıp sakatlanmış,Ruhiye’nin önünde “Beni öldür” diye diz çöküp yalvaran aciz kişi. Peki Türk erkek tipleri nasıl? Yasin eski komando, sert ama müşfik. Ailesini koruyor. Bir etik üretici (Ruhiye’nin bekaret sorununa yaklaşımı mesela). Bir başka muktedir “erkek” Sinan. Kadınların spor salonundaki gıybeti neticesi öğrendiğimiz gibi O.K. bir seks partneri. Fikri de olmayıversin. Ali Sadi Hoca ve çaylağı Bilge, müşfik, değişime açık.... Dizi 80’ler vurgusu ile Türkiye’nin geçiş toplumu olduğu (ve hâla geçemediği) gerçekliğine vurgu yapıyor. Bunun ayrıntıları, semboller çok önemli değil; amaç zaten olmamışlığı göstermek. Bir çözüm, bir son öngörmüyor, durum tespiti yapıyor. Bilinçaltımıza verdiği mesaj ise şu: Eskiden Kürtler bizden uzaktı ve bilgimiz olmadığından kaba, kötü çağrışımı vardı “Kürt”ün. Oysa artık çoğu yerde “Kürt”lerle iç içeyiz ve evet, “Kürt” Türk’ün istediği gibi olmadığı sürece kaba, kötü ve çirkin. Bu dizinin başka hangi kaygılarla çekildiğini bilemeyeceğiz (ya da herkes kendi bakış açısından kaygı alanlarını tanımlayacak) ama görünen en önemli kaygı, olumlu Türk muhafazakarlığın ve makbul Kürtlüğün (Gülbin) katılımıyla egemen Türk kimliğin meşruiyet ve egemenlik krizinin çözümlenmesi ve Kemalizmin yeniden üretilmesi. Bunu şu şekilde bağlıyor Berkun Oya -ki gerçek hayatımızda da süreç bu şekilde işliyor. Peri şahsında egemen kimlik mütedeyyin Türk kimlikle barışıyor, yoksa çökmek zorunda. Seküler yanı Kemalist kimliğin restore edilebilir yanı. Esas olan Türklük. Bu Türklük yaşamsal bir kaygı duyduğunda, kendini mevcut haliyle sürdüremeyecek kadar daralıp içe kapanmaya başladığında başka Türklük halleri ile uzlaşmak zorunda kalıyor. Peri’nin Meryem ile barışması yaşanan krizin sadece “Türklük” yolu ile aşılabileceğini işaret ediyor. Kendi gibi seküler de olsa Gülbin Peri’nin uzlaşma alanından çıkmıştır. Kendini Melisa ve Meryem üzerinden yeniden var edecektir. Eleştiriyi kabulleniyor artık. Burada “Türklük”ün seküler gerilimini çözümlüyor dizi. Türklük yeniden inşa ediliyor. Geriye ne kalıyor? Bunu “Kürtlük”le sentezlemek. Fakat yine seküler ve muhafazakâr iki “Kürtlük” var. Gülhan olmayacağı aşikâr.
26:12 Barışmaktan cok, yüzleşmek. Diyeceklerini diyemeden adamın oldugunu düşündüğü icin gecmiste yasanan o olay kadinda cok derin bir sancı yaratıyordu. Adami gordu, onun da hayatinin alt üst oldugunu idrak edince icten ice sucun cezasız kalmadigini hissederek tek başına tasidigi yüklerin bir kismini atıp hafifledi.
Yorumlar çok kafa açıcı çok teşekkürler yayın için. Özellikle Meryem’in akıbeti konusunda Aslı Ildır’ın yorumu gibi düşündüm ben de. Hatta onun Peri’yle kurduğu diyalogdan alabildiği iyileşmeyi sıfırlayan bir sorumluluk yükü gibi olabilir aldığı evlilik teklifi. Hatta Berkun Oya’nın birçok soru işaretiyle birlikte çatışma alanlarını boş bırakmasının kasıtlı ve aslında başarılı bir yaklaşım olduğunu düşündüm. Karakterlerin birer tipleme olduğu görüşüne fazla katılmıyorum aslında, belki amacı aslında her karakteri tipleme gibi göze sokmak ama sonrasında etkileşimler yoluyla nasıl dönüştüklerini anlatmak üzerine kurulu Berkun Oya’nın. Peri de Meryem de dönüşen karakterler. Beni dönen bunca tartışmada yazarın iyimser mesafeliliği kullanma tercihinin bu kadar eleştirilmesi rahatsız etti dizinin önerdiği ya da önermediği şeylerden ziyade. Bu tercihleri yapmak bir yazar için lüks olarak görülmemeli. Bir haftalık polemikten sonra böyle bir okuma bana çok iyi geldi herkesin aklına emeğine sağlık 💕
meryem'in sinan'dan vazgeçmesi hocanın kendisine verdiği vaazdan etkilenmesine bağlanabilir, dizilerde anlatılan hayat yerine reali tercih ediyor. bayılmaları cinsellik temelli oluyor genelde ve orda da evlilik teklifi alınca bayılması tutarlı oluyor. he iyileşmemiş mi oluyor bu durumda, ben de mutluluk bayılması olarak yorumlamıştım.
Karakterlerin bazılarının temsiliyetinin içinin doldurulamamış olmasının sebebinin yiğit karaahmet'in belirttiği gibi yönetmenin o sınıfa uzaklığından kaynaklı olduğunu düşünüyorum. En güçlü diyaloglar berkun oya'nın en yakın olduğu sınıfa ait...
Aslı Ildır'ın söylediklerinden pek birşey anlamadım, onun dışında bu diziyle ilgili diğer izlediğim birçok eleştiri videolarından daha içi dolu olmuş..
Merhaba, çözülmeden bırakılan karakterler ülkenin çözülmemiş problemleri değil mi?(örnek kürt ailesi, kürt meselesi.. sekuler kesimin de hala mutsuz, yer yer ufak uyanislarinin olduğunu göstermesi gibi...) Ah ortaya karışık ülkem, birbirine o kadar yabancı ama tanışınca birbirini o kadar seven ülkem.
Altyazının temel problemi bu. İzledikleri her şeyde illa ki, kötü bi yan bulmaya çalışıp, bunu kendi politik görüşleri doğrultusunda ifade etmek. Bunu yaparken eleştirdikleri şeye dönüşmeleri de, komik kalıyor maalesef. Popüler olanı sevmek kabahat değildir arkadaşlar. Çok şey bildiğinizi göstermek için akademik analizden vazgeçmenizi tavsiye ederim.
Yeşil kazaklı yorumcu sürekli "atıyorum" diyor. Bu ciddi bir anlatım bozukluğu, neyi nereye atıyorsun? Bunun yerine doğru kullanım olan "örneğin / örnek veriyorum"u kullanmasını öneririm.
Sonuna kadar merakla izledim. Birbirinizin sözünü kesmediniz. Bu kadar medeni bir tartışma ilgimi dağıttı 😆
Ayrıca dizide Ferdi özbeğen vardı
Herkes soluksuzca överken, sorunlu taraflara odaklanmanız ve farklı bakış açıları getirmeniz çok güzel olmuş
Bir Başkadır dizisini Yönetmenlik,Diyaloglar,
Oyunculuklar,müzikler ve sinematografi açısından çok başaralı bulmak ile birlikte Kürt ve Türk karakterlere bindirdiği siyasi pozisyonlar,Ruhiye ve Hayrünisa karakterlerinin hikayesi İle ilgili Eleştirilerim olacak.
Ruhiye’nin travmasını o kadar ağır bir şekilde uzun süre işlenip de bir anda hızlı bir şekilde çözümlenmesi, Yasin’nin tecavüzcüyü dövmüş ve aşağılayarak sorunu kendi açısından çözümleyip ahlaki olarak bizi iyi hissettirmeye çalışması sorunlu...
Pek çok şey açık şekilde gözümüze sokulurken tecavüz,şiddet gibi... Hayrünisa ile Burcu karakterlerinin ilşkileri ima düzeyinde hayal gücümüze bırakılması sorunlu...
Dizi özellikle Kürt karakterler açısından çok sıkıntılı.
Ruhiye’ye tecavüz eden neden köyden biri değil de, hayatın akışına ters ( Bir kürt neden kendi köyünden Bayramiç’in bir köyüne taşınsın) bir şekilde gelip oraya yerleşmiş bir Kürt olarak kurgulandı?
Ruhiye uğradığı tecavüzü anlattığında Yasin, “Önemli olan kalbinin bekareti” gibi bir cevap vermiş. Burada etik bir hiyerarşi de oluşturulmuş olmuyor mu? Oluyorsa nasıl? Şöyle: Her tür ilişkimiz için sahip olmamız gereken bir kurallar seti var. En basit insan ilişkisinden en karmaşığına, bizi belirli bir toplumsallıkla tanımlayan bir değerler, kurallar seti. İşte bu setin kim tarafından ne şekilde üretildiği meselesidir etik hiyerarşiler. Kürt bozar, Türk toparlar. Normu oluşturur ve Kürde de ikram eder. “Gittiğin, karnını doyurduğun köyde küçük kıza tecavüz ediyorsun ulan şerefsiz (Kürt). Bir ahlakın yok senin. Dur tüm yüce gönüllülüğümle ahlak üreteyim de sen de sayemde bir ahlaka sahip ol.”
Dizideki muhafazakâr Türk tipler kabullenilebilir olarak kurgulanıyor,Kürt muhafazakâr da yine bir Kürde itham ettiriliyor.
Kürt otoritenin Gülbin’e verilmesini, Yeni Türklük kurulurken hangi Kürdün bu sentezde yer alması gerektiği belirliyor. Karaktere haksızlık etmeyelim yine de, bir bilinç taşıyor Gülbin; eylemsiz de olsa politik bir bilinci var. Okumuş, egemene eklemlenmiş, yaşam tarzı ile egemen kimlik tarafından kabul gören bir pozisyonda.
Muhafazakarlık kısmında tartışma gerektirecek bir şey yok ki bir yanıyla doğru bu. Ama dikkatimi çeken bir şey var.İki tür muhafazakarlık gösteriyor dizi. 1) Gülbin’in Kürt, tesettürlü ablası Gülhan. Kavgacı, cahil… Tipin içi doldurulmamış. Sadece gösteriliyor. Bir hiyerarşi yaratmak için bu içeriksizlik gerekli zaten. Bu olumsuz muhafazakarlık, 2) Meryem’in psikiyatriste gitmesini olumlayan, kızının (evlatlık da olsa) tesettürünü çıkarmasına olumsuz bir tepki vermeyen bilge Hocaefendi ile onun Jung okuyan, entelektüel çaylağı. Olumlu (ve elbette Türk) muhafazakarlık.
Dizide 3 Kürt ve 3 Türk erkek karakter var.
A) Gülbin’in babası ile bir kez karşılaşıyoruz. Evde kavga kıyamet, baba başı önde, pısmış, tepkisiz, inisiyatifsiz. Bu halin gerçekliğinin takdiri elbette izleyicide ama yorumu bence 35 yıl önce ordu tarafından köyü basılmış, hamile karısı tekmelenmiş, yurdunu terk etmiş, yani erkek olarak tanımlanabileceğini tüm alan ve imkanları elinden alınmış bir figür. Karısını koruyamamış, yurdunu koruyamamış ve iktidarını yitirmiş. Daha fenası “kadın”laştırılmış. Hasta olan oğluna ninniyi anneler söyler ama Berkun Oya bu rolü babaya vermiş.
B)Civan, Gülhan’ın eşi, Gülbin’in eniştesi. Gülbin’in “tesettürlü, AKP’li” ablası tarafından etkisiz hale getirilmiş. Pısırık, herhangi bir tartışmada hemen geri adım atan bir figür.
C) Sapık, tecavüzcü Kürt. Yasin tarafından kolu ve bacağı kırılıp sakatlanmış,Ruhiye’nin önünde “Beni öldür” diye diz çöküp yalvaran aciz kişi.
Peki Türk erkek tipleri nasıl? Yasin eski komando, sert ama müşfik. Ailesini koruyor. Bir etik üretici (Ruhiye’nin bekaret sorununa yaklaşımı mesela).
Bir başka muktedir “erkek” Sinan. Kadınların spor salonundaki gıybeti neticesi öğrendiğimiz gibi O.K. bir seks partneri. Fikri de olmayıversin.
Ali Sadi Hoca ve çaylağı Bilge, müşfik, değişime açık....
Dizi 80’ler vurgusu ile Türkiye’nin geçiş toplumu olduğu (ve hâla geçemediği) gerçekliğine vurgu yapıyor. Bunun ayrıntıları, semboller çok önemli değil; amaç zaten olmamışlığı göstermek. Bir çözüm, bir son öngörmüyor, durum tespiti yapıyor. Bilinçaltımıza verdiği mesaj ise şu: Eskiden Kürtler bizden uzaktı ve bilgimiz olmadığından kaba, kötü çağrışımı vardı “Kürt”ün. Oysa artık çoğu yerde “Kürt”lerle iç içeyiz ve evet, “Kürt” Türk’ün istediği gibi olmadığı sürece kaba, kötü ve çirkin.
Bu dizinin başka hangi kaygılarla çekildiğini bilemeyeceğiz (ya da herkes kendi bakış açısından kaygı alanlarını tanımlayacak) ama görünen en önemli kaygı, olumlu Türk muhafazakarlığın ve makbul Kürtlüğün (Gülbin) katılımıyla egemen Türk kimliğin meşruiyet ve egemenlik krizinin çözümlenmesi ve Kemalizmin yeniden üretilmesi. Bunu şu şekilde bağlıyor Berkun Oya -ki gerçek hayatımızda da süreç bu şekilde işliyor. Peri şahsında egemen kimlik mütedeyyin Türk kimlikle barışıyor, yoksa çökmek zorunda. Seküler yanı Kemalist kimliğin restore edilebilir yanı. Esas olan Türklük. Bu Türklük yaşamsal bir kaygı duyduğunda, kendini mevcut haliyle sürdüremeyecek kadar daralıp içe kapanmaya başladığında başka Türklük halleri ile uzlaşmak zorunda kalıyor. Peri’nin Meryem ile barışması yaşanan krizin sadece “Türklük” yolu ile aşılabileceğini işaret ediyor. Kendi gibi seküler de olsa Gülbin Peri’nin uzlaşma alanından çıkmıştır. Kendini Melisa ve Meryem üzerinden yeniden var edecektir. Eleştiriyi kabulleniyor artık. Burada “Türklük”ün seküler gerilimini çözümlüyor dizi. Türklük yeniden inşa ediliyor. Geriye ne kalıyor? Bunu “Kürtlük”le sentezlemek. Fakat yine seküler ve muhafazakâr iki “Kürtlük” var. Gülhan olmayacağı aşikâr.
26:12 Barışmaktan cok, yüzleşmek. Diyeceklerini diyemeden adamın oldugunu düşündüğü icin gecmiste yasanan o olay kadinda cok derin bir sancı yaratıyordu. Adami gordu, onun da hayatinin alt üst oldugunu idrak edince icten ice sucun cezasız kalmadigini hissederek tek başına tasidigi yüklerin bir kismini atıp hafifledi.
Yorumlar çok kafa açıcı çok teşekkürler yayın için. Özellikle Meryem’in akıbeti konusunda Aslı Ildır’ın yorumu gibi düşündüm ben de. Hatta onun Peri’yle kurduğu diyalogdan alabildiği iyileşmeyi sıfırlayan bir sorumluluk yükü gibi olabilir aldığı evlilik teklifi. Hatta Berkun Oya’nın birçok soru işaretiyle birlikte çatışma alanlarını boş bırakmasının kasıtlı ve aslında başarılı bir yaklaşım olduğunu düşündüm. Karakterlerin birer tipleme olduğu görüşüne fazla katılmıyorum aslında, belki amacı aslında her karakteri tipleme gibi göze sokmak ama sonrasında etkileşimler yoluyla nasıl dönüştüklerini anlatmak üzerine kurulu Berkun Oya’nın. Peri de Meryem de dönüşen karakterler. Beni dönen bunca tartışmada yazarın iyimser mesafeliliği kullanma tercihinin bu kadar eleştirilmesi rahatsız etti dizinin önerdiği ya da önermediği şeylerden ziyade. Bu tercihleri yapmak bir yazar için lüks olarak görülmemeli. Bir haftalık polemikten sonra böyle bir okuma bana çok iyi geldi herkesin aklına emeğine sağlık 💕
meryem'in sinan'dan vazgeçmesi hocanın kendisine verdiği vaazdan etkilenmesine bağlanabilir, dizilerde anlatılan hayat yerine reali tercih ediyor. bayılmaları cinsellik temelli oluyor genelde ve orda da evlilik teklifi alınca bayılması tutarlı oluyor. he iyileşmemiş mi oluyor bu durumda, ben de mutluluk bayılması olarak yorumlamıştım.
yastık detayı konuşuldu mu ona göre izleyeceğim
Karakterlerin bazılarının temsiliyetinin içinin doldurulamamış olmasının sebebinin yiğit karaahmet'in belirttiği gibi yönetmenin o sınıfa uzaklığından kaynaklı olduğunu düşünüyorum. En güçlü diyaloglar berkun oya'nın en yakın olduğu sınıfa ait...
Tesekkurler
Hanımefendi’nin tecavüz ve depresyon konusunda yorumu çok gerçekçi... kesinlikle katılıyorum.
Psikolojik açılımları Türkiye kadar derin...
Çok uzun introlar yapıyorsunuz, ileri sara sara dinlemek gerektiriyor
Aslı Ildır'ın söylediklerinden pek birşey anlamadım, onun dışında bu diziyle ilgili diğer izlediğim birçok eleştiri videolarından daha içi dolu olmuş..
Merhaba, çözülmeden bırakılan karakterler ülkenin çözülmemiş problemleri değil mi?(örnek kürt ailesi, kürt meselesi.. sekuler kesimin de hala mutsuz, yer yer ufak uyanislarinin olduğunu göstermesi gibi...) Ah ortaya karışık ülkem, birbirine o kadar yabancı ama tanışınca birbirini o kadar seven ülkem.
Trabzon hurmaları ya da cennet hurmaları..
Kadınlara işaret ediyor olabilir mi?
her karakter bir temsil elbette, haybeye seçilmediği Berkun' u bilen bilir.
Altyazının temel problemi bu. İzledikleri her şeyde illa ki, kötü bi yan bulmaya çalışıp, bunu kendi politik görüşleri doğrultusunda ifade etmek. Bunu yaparken eleştirdikleri şeye dönüşmeleri de, komik kalıyor maalesef. Popüler olanı sevmek kabahat değildir arkadaşlar. Çok şey bildiğinizi göstermek için akademik analizden vazgeçmenizi tavsiye ederim.
Kutsal motor adlı leş kanaldan kat kat daha iyi ve medeni bir eleştiri 👍
3 dünya ülkesi anlamını bilmiyorsanız kullanmayın lütfen, muz cumhuriyeti falan diyin alkfajfea
Bir Başkadır dizi incelemesi, öneri video ruclips.net/video/1q_kKlDULxs/видео.html
Yeşil kazaklı yorumcu sürekli "atıyorum" diyor. Bu ciddi bir anlatım bozukluğu, neyi nereye atıyorsun? Bunun yerine doğru kullanım olan "örneğin / örnek veriyorum"u kullanmasını öneririm.
ne diyonuz smk.