Hwang Hyunjin İle Hâyal Et. /Yıkık Okul/ (10/10) FİNAL

Поделиться
HTML-код
  • Опубликовано: 6 ноя 2024

Комментарии • 28

  • @Hiun-pov
    @Hiun-pov  3 месяца назад +13

    *Acemi Yazar Hiun& Soyaxq74*
    *Bölüm:10(Acı Anılar)*
    _Ana Karakterler_
    _•|Yang Yena|•_-----------_•|Hwang Hyunjin|•_
    _•|Kim Jisoo|•_-------------_•|Lim Suhoo|•_
    Yazar'dan *Soyaa*
    Etrafta büyük bir kaos çıkmıştı. Yena hemen çıldırmaya başladı "Ağğğğğğğğğ Jisoo!!!!"
    Jeongin devem etti "Daha bu ne ki? Ben bunları bastım bir keresind-"
    Taehyung gülmeye başladı "QKDBWBDRGWHZ NE!!!?? CİDDİ MİSİN? NASIL BASTIN."
    "Ö-"devamını getirmeden Jisoo sıkıca Jeongin'in ağzını kapattı "Canım Ekmo'm götünden bir boklar uydurmasan?"
    Hemen ondan kurtuldu "Unnie her boktan haberim var. Sizin depoda kaldığınız gece her boku gördüm. Ağzına girdi resme-"
    "JEONGİN! SUS DEDİM."
    Suhoo oflayıp devam etti "Jeongin'ciğim istersen fazla ileri gitme. Senide bende ifşan var."
    Taehyung hemen onları görecek bir sıraya oturdu "Ay ay dedikodu dedikodu tam benlik. Çekirdek yok mu kuru kuru gitmez şimdi."
    Hyunjin şaşkınlığını üzerinden atlatıp konuşmaya başladı "Tae saçmalama! Bensiz olur mu? Yana kay gız."
    Jeongin hemen hey heylendi "Ben bir bok yapmadım. Ben masum bir tilkiciğim. Ne yapmış olabilirim?"
    Suhoo Jeongin'in sırasına gidip altından bir şey çıkardı ve yan bir şekilde sırıtı "Son körili rameni sen yedin. Hemde Tae'nın sakladığı mega kutu olanı."
    Taehyung hemen ayağa kalktı "Lan tam buğday ekmek benimkini sen mi yedin? Belki üç gün aradım amk!"
    "Vallahi iftira! Kuru iftira inanma sen Tae."
    Taehyung kollarını sıvadı "Ekmo sen şimdi naneyi yedin."
    Jeongin hemen Hyunjin'e döndü "Hyun bir şey yap!"
    "Ben bilmem ekmo. Canımdan olamam. Sen bence dışarı kaç. Zombiler daha insaflı."
    Taehyung tam pozisyonunu almışken Chan bağırmaya başladı "YETER!!! HERKES UYUSUN YATSIN."
    "Ama hyung tam da en heyecanlı yeriydi."
    "Hyunjin başlatma heyecanından. Gidip zıbarın. Yarın yorucu olacak."
    Hyunjin sesizce söylendi "Amk her gün böyle diyor. Sanki bir bok oluyor da."
    "Bişi mi dedin Hyunjin'ciğim?"
    "Yooo ne alakası var hyungim? Hem ben yatıp zıbarcam. Uykum var."dedi ve yerine geçti.
    Herkes geçince Chan ışıkları söndürüp yerine geçti ama Taehyung'un aklı hâlâ Jeongin'in midesindeki ramendeydi. Bütün gece onu yarın burdan kurtulur kurtulmaz dövmenin hayalini kurdu...
    Hyunjin'den
    Kahvaltımızı yapmış son hazırlıkları yapıyorduk. Artık bu lanet yerden kaçacaktık, sonunda.
    Elime bıçakları alıp Yena'nın yanına gittim ve çantaya bıçakları yerleştirdim "Başka bir şey kaldı mı?"
    "Sanırım hayır. Jeongin'le Chan hyung revirden ne olur ne olmaz diye malzeme alacak onları bekliyoruz."
    "Tae ve Hyejin?"
    "Yemekler için aşağı indiler."
    "Suhoo ve Jisoo?"
    "Tuvalete peçete fln almaya gittiler."
    "İyi oldu. Zombilerden bir iz var mı?"
    "Chan hyung geldiği günden bellidir ortada yoklar. Galiba sayıları azaldı."
    Yüzüme istemsiz bir hüzün çöktü "1 kişinin hatası yüzlerce insanı öldürdü."
    "Hayata kaldığım için hâlâ şaşkınım."
    "Bende..."dedim ve öylece kafamı eğip parkelere baktım.
    "Yorgun musun?"
    "Çok. Sanki tır çarpmış gibi."
    Parlak gözleriyle bana baktı. Gözlerimin en içine "Peki sence artık yüzümüz güler mi?"
    Donup kaldım çünkü hiç bir şeyden emin değildim. Daha burdan kurtulmuş değildik ve henüz hiç bir şey kesin değildi.
    Derin bir nefes verdim "Bilmiyorum."
    Öylece bakmakla yetindi. Biz dünya donmuş gibi öylece bakışırken kapı çaldı.
    Ayağa kalkıp kapıya ilerledim "Kim o?"
    "Biziz Hyunjin Suhoo ve Jisoo."
    Hemen kapıyı açtım "Dışarısı ne âlemde?"
    İçeri geçirip sıraya oturdu "Yolda bir sürü çürü ceset var ve acayip derecede korkuyorlar. Korkarım salgın hastalık yayılır."
    "Peki hepsi aynı mı?"
    "Bazıları kurtlanmış, bazıları da yeni çürümeye başlamış."
    Biz konuşurken kapı çaldı. Jisoo kapıyı açtı. Gelenler Chan hyung ve Jeongin'di.
    Jeongin elindeki çantayı uzattı "Bütün revirdeki işe yarar şeyleri aldık. Umarım hiç birine ihtiyaç olmaz."
    Alıp inceledim "Umarım."
    Çantayı Yena'ya uzattım. Çantaya sıkıştırdı.
    Chan hyung konuşmaya başladı "Herşeyi topladınız mı?"
    "Evet ama silahlardan bir kaç tanesini bıraktık. Lazım olur diye."
    "İyi yapmışsınız. Lazım olacak. Tea ve Hyejin'den haber var mı?"
    "Hayır. Daha gelmediler."
    Tam o sırada kapı çaldı. İçeri rengi atmış Tae girdi. Elindeki yemek dolu poşeti bana uzattı "Hyun al şunu."
    "Bu halin ne? Ne oldu?"
    Hyejin konuşmaya devam etti "Kustu da."
    Tae derin bir nefes aldıktan sonra devam etti "Bok gibi kokuyor. Midem kalktı."
    Yüzümü eşittim "Alt kat ya. Çok olur orda."
    Yena çantaya yemekleri de tıktıktan sonra bize döndü "Hyung her şey hazır."
    Chan hyung derin bir nefes aldı "_Yıkık Okul_ Team iyi şanslar. Kaçış planı başlamış bulunmakta."
    Hepimiz birbirimize baktık. Hepimizin gözlerinde aynı duygu vardı _korku ve mutluluk._
    Chan hyung silahın şarjörünü takıp bana uzattı "İhtiyacın olamadan kullanma."
    Kafamı salladım. Sonra hepimize birer silah verdi ve bizi uyardı.
    Artık her şeyimiz hazırdı. Bu sabah yaptığımız plastik kolukları takıp derin bir nefes aldım.
    _Umarım bu koluklar bizi zombilerin dişlerinden korur._
    Chan hyung anahtarı tutup bize döndü "Unutmayın biri geride kalırsa arkanıza bakmadan gideceksiniz."
    İçimiz rahatsız bir şekilde onayladık. Chan hyung anahtarı çevirip dışarı çıktı. Bizde dikkatli bir şekilde çıktık.
    İlk takım Chan hyung, Jeongin, ikinci takım Tae ve Hyejin, üçüncü takım Suhoo ve Jisoo ve son olarak ben ve Yena.
    Chan hyunglar önden gidiyor arkasındaki takımda ondan 10 m geriden geliyordu.
    Böyle yapmamızın sebebi. Dronlara yakalanmamaktı. Chan hyung dronları kontrol ediyor. Eğer varsa ateş edip düşürüyordu.
    Yol böyle devam etti. En aşağı kata geldik.
    Chan hyung son kez dışarı baktıktan sonra emri verdi.
    Geçti bulup açtı. Chan hyung ilk Jeongin'i geçirdi sonra Hyejin'i sonra Tae'yi.
    Böyle gidip sürdü. En son ben, Yena ve Chan hyung kalmıştık.
    Yena ile beklediğimiz yerden oraya doğru ilerlerlemeye başladık.
    İlerlerken bir ses duydum. Kafamı çevirip arkama baktığımda en az 20 zombinin bize baktığını gördüm.
    Gözlerim kocaman oldu "YENA KOŞ!!"
    Koşmaya başladık. Chan hyung bizi bekliyordu. Koşarken Yena yere düşünce durdum.
    Zombiler yaklaşmaya devam ediyordu ama biz çok uzaktaydık. Yena tuttuğu elimi bıraktı "Hyunjin git."
    Chan hyung bir şey olduğunu anlamıştı. Bir karar vermem gerekiyordu. Yena mı, ben mi?
    Chan hyung'a döndüm "HYUNG SEN GİT!!"
    "HAYIR OLMAZ ÇABUK GELİN!"
    "YENA DÜŞTÜ ONU ALIP GELİYORUM SEN GİT!"
    Uzun ısrarlarım sonucu geçiten içeri gitmişti. Belimdeki silahı çıkarıp zombilere doğrultum ve sıkmaya başladım.
    5 10 kere sıktıktan sonra Yena'yı kaldırıp koluna girdim "Anca beraber kanca beraber."
    (Ne saçma sahne amk)
    Hızlıca geçitin orya geldik. Son kez arkama baktım. Ardından bir ses duydum. Bir şeyler ötüyordu.
    O zaman bombaların devreye girdiğini anladım "YENA ÇABUK OL BİR AZDAN PATLAYACAK."
    Hızlıca içeri gidip uzun tünelde koşmaya başladık. Arkamızdan okul tekrer teker parlıyordu.
    Yena korkulu gözlerle bana baktı. Sonra patlama sesiyle kulaklarını kapatı.
    İyice kollarını omuzuma doladım "Pes etmek yok daha hızlı."
    Hızlıca ilerlerken büyük bir gürültü koptu. Sonrası karanlık...

    • @Hiun-pov
      @Hiun-pov  3 месяца назад +13

      Yena'dan
      Kulağımda yankılanan sağır edici sesle kafamı kaldırdım.
      Etraf toz dumandı bu yüzden de iki üç kere öksürdüm.
      Karanlık tünel çökmüştü. Daha karanlık ve daha korkutucuydu.
      Gözüme çarpan bedenle gözlerim kocaman oldu. Yerde hareketsiz bir şekilde yatıyordu. Üstüne de tünelin parçaları düşmüştü.
      Gözlerim kocaman oldu "HYUNJİN!!"
      Ayağa kalkmaya çalıştım ama ayağımın üstüne düşen taş izin vermedi. Taşı hızlıca ittim. Burkulan ayağım acıyordu.
      Ayağa kalkmayı tekrar denedim bu sefer büyük bir ağrı saplandı.
      Bacağımı tutum ve boşta kalan sol elimle onun yanına süründüm.
      Uzun çabalarım sonucu yanına varmıştım. Hızlıca taşları üstünden aldım ve elimle yüzündeki tozları silkeledim.
      Çok korkmuştum elim titriyordu. Ne yapacağım diye düşünürken hafifçe onu dürtüm "H-Hyunjin."
      Ses yoktu...
      Hızlıca bir kez daha dürtüm "Uyansana!"
      Gözlerim yaşarmıştı. Üstüne iki damla düştü. Hızlıca sallamaya devam ettim "UYAN NE OLUR UYAN!"
      Üstüne çöküp ona vurmaya başladım "Ne olur uyan sevdiğim birini daha kaybedemem!"
      Pes ettim ellerimi yere bırakıp ağlamaya devam ettim "Lütfen dedim lütfen. Tzuyu gibi bırakma beni. Ne olur bırakma! Sevdiğim adamın ölümünü göremem!"
      Titreyen elim daha çok titreyemeye başlamıştı. Gözlerimi kapattım ve yine bir kabus olmasını bekledim.
      _Ne olur kâbus olsun!_
      Bu sefer sesle açmıştım gözümü bana sesleniyordu "Y-Yen-"
      İsmimi söylemeden sıkıca sarıldım "G-ger-çeksin değil mi?"
      Şaşırmıştı sarıldı "Gerçeğim."dedi.
      İçimde büyük bir mutluluk oluştu. Sıkıca sarıldım daha çok...
      Chan'dan
      Geçitten çıktığım anda büyük bir patlama oldu. Patlamanın etkisiyle ileri savuruldum.
      Yerde oturduğum yerde hareketsiz kaldım. Ağzımdan çıkan ilk şey "Hyunjin."oldu.
      Bizimkilerin gözü kocman açılmıştı. Jeongin bağırıp Taehyung'tan kurtulmaya çalışıyordu "YENA! TAEHYUNG GİTMEM LAZIM BIRAK!!"
      Jisoo yere çökmüştü. Bende öylece bekliyordum. Ayağa kalktığım sırada tozların arasından iki beden çıktı.
      Bu Hyunjin ve Yena'dan başkası değildi. İkiside birbirinden destek alıyordu. Hızlıca yanına gidip Hyunjin'e sarıldım "İyi misin!?"
      Kolumu tutu "İyiyim."dedi ve gülümsedi.
      Jeongin hemen gidip Yena'yı kontrol etti. Yena her zamanki gibi itiraz etti "Başım döndü!!! Bırak beni bacağım ağırıyor zaten."
      Jeongin'in gözleri kocaman oldu "Ne bacağın mı? Ne oldu!!?"
      "Yok bir şey ekmo!"
      Hafifçe güldüm.
      _Her zamanki Yang kardeşler._
      Önüme döndüm. Dumanları etrafa yayılan _Yıkık Okul'un_ yıkılmış molozları ormanın içinden görünüyordu.
      Gülümemem söndü. Herkes yanan okula döndü. Hepsi özlem ve hüzünle yanan okullarına bakıyorlardı.
      Pert olmuş bendenlerimize baktım. Hepimizin üstünde kırmızılık ve kir vardı.
      Toplam bir aydır bu okulda mücadele veriyorlardı. Son hafta ben gelmiştim.
      Ellerime baktım kan olmuştular. Her zamankinden daha fazla rahatsızlık veriyordu bu. Kana ve kötülüğe alışmıştım ama bu kadarı canımı acıtıyordu.
      Suçsuz günahsız yüzlerce gencin acı içinde ölmesi canımı acıtmıştı...
      Hyunjin'den
      Ben ve Yena ağacın gölgesinde oturuyorduk. Diğerleriyse geceyi burda geçireceğimiz için yakacak bir şeyler bulmaya gitmiştiler.
      Yena elindeki kesiği sararken ona döndüm "Her şeyi duydum."
      Sakince sordu "Neyi?"
      "Geçitteyken söylediklerini."
      Donup kalmıştı ağzındakini gevelemeye başladı "Eee şey Hyunjin, ben onları bir anlı-"
      "Açıklamana gerek yok. Çünkü duygularımız karşılıklı. Yani senden hoşlanıyorum."
      Şaşırmıştı. Hemen altadım "Hiç bir şey demene gerek yok. Biliyorum bundan sonra zor ama istemezsen arkadaş gibi davranırım. Ya da çalışırım."
      "Gerek yok. Çünkü arkadaş kalmayız."
      "Na-nasıl?"
      "Seni deliler gibi severken nasıl arkadaş kalırım?"
      Gülümsemişti. Gözlerim kocaman oldu "Ne yani kabul ediyor musun?"
      "Etmeli miyim?"
      "Etmelisin."
      "Düşünmem lazım."
      "Hadi ama ya! Okuyucularımız 10 bölümdür bekliyor!!!"
      "Tamam o zaman kabul ettim!"
      Sıkıca sarıldım "Sonunda sonunda sonunda!!!"
      Güldü "Hey Jeongin görücek çekil."
      "Umurumda mı sence?"
      Güldü bende güldüm...

    • @Hiun-pov
      @Hiun-pov  3 месяца назад +13

      Jisoo'dan
      *1 hafta sonra*
      Okulun önündeki parkta oturmuş çocukları için yakaran aileleri izliyordum.
      Yüzümdeki maske kaşındırdığı için kenara bıraktım. Ailem yine yoktu. Her zamanki gibi.
      Ailem yine işlerini kızlarından önemli bulmuşlardı. Oturup öylece bakarken yanıma Suhoo geldi. Elindeki içeceği uzattı. Elime alıp bir yudum çektim.
      Güldü "Hadi beni anladım da sen? Senin ailen?"
      "Görmeme gerek yok bence. Hem zaten gelmemişlerde."
      Şaşkınca sorudu "Ailen yok mu?"
      "Hayır sadece işleri kızlarından daha önemli."dedim ve güldüm.
      Bana acıyan gözlerle bakınca hemen toparladım "Ama merak etme alışığım ben. Alıştım artık. Neyse ne zaman yola çıkıyoruz?"
      "Chan hyung bu akşam dedi."
      "Kimlikler?"
      "Arkadaşına sormuş ama yarın çıkacakmış. Bide Soojin var."
      "Soojin kardeşindi değil mi?"
      "Evet."
      "O ne olacak?"
      "Para sorunsalıda var. Chan hyung her şeyi sattı ama yetmeyecek gibi."
      Güldüm "Paradan fazla ne var."
      "Ne?"
      "Bence ultra zengin ailemin evini soyabilirim? Ne dersin?"
      Şaşkınca bakmaya başladı.
      .
      .
      .
      Chan hyung bizim eve doğru sürüyordu. Ordan ben ve Suhoo'yu bırakıp arabayla Busan'a gideceklerdi.
      Ben ve Suhoo'da paraları, Soojin'i ve kimlikleri alıp gemiyle kaçacaktık.
      Derin bir nefes alıp Yanımda oturan Suhoo'ya döndüm "Hazır mısın?"
      Jeongin atladı "Hadi çıkın sıkıştım."
      Taehyung acıyla bağırdı "Asıl bana yazık altında tost oldum!"
      Evet Jeongin Tae'nın kucağına yer olmadığı için oturmuştu. Taehyung'ta isyab ediyordu.
      (Fesat anlayanı kaşıkla kovalarım😤😡)
      Suhoo kapıyı açıp dışarı çıktı ardından da ben. Chan hyung camı açıp konuşmaya başladı "Fazla oyalanmayın bir aksilik olursa Taemoo'ya haber verin. Yardımcı olacaktır."
      Kocman gülümsedim "Olur, yolunuz açık olsun."
      "Sizinde."dedi ve camı kapatıp sürmeye başladı.
      Mümkün olduğunca otoyoldan gitmeye çalışacaklardı. Her ihtimale karşı.
      Suhoo'ya döndüm "Hızlı olalım."
      Kafasını salladı. Hemen evin önüne gelip etrafa baktım. Sonra da yandaki taşı kaldırıp altındaki anahtarı aldım.
      Son kez pencereden içeri baktıktan sonra kapıyı çevirdim. Yavaşça açıldı.
      Elimle gel yapıp içeri girdim. Kapıyı kapattınca konuşmaya başladım "Sen annemlerin odasına git. Dolabın içinde kasa olacak. Şifresi 1897."
      "Sen ne yapacaksın?"
      "Kıyafetlerimi ve zulamı çalacağım. Ordan direk bankaya gideceğiz. Babam kartları kapatacaktır."
      "Tamam."dedi ve yukarı çıktı.
      Bende elime eldivenleri geçirip etrafı dağıtmaya başladım. Soygun süsü verecektim.
      İsim bitince elime beyzbol sopasını alıp kameraları teker teker kırdım. Her olasılığı karşı bodruma inip güvenlik odasındaki bilgisayarların disklerini parçaladım.
      Artık kimse bizi bulamazdı. Aliem bile...
      Masanın üstündeki çerçeveyi elime alıp fotoğrafa baktım. Ben babam ve annem. İkisinin ortasında gülümsüyordum. O ikisiyse somurtup bitmesini istiyorlardı.
      Ardından her zamanki gibi işlerine gideceklerdi. Yine beni unutup.
      Yukarı kata çıkıp odama girdim. Orayı da biraz dağıttıktan sonra banka kartlarımı, kıyafetlerimi ve takılarımı çantama sıkıştırdım.
      Son kez odama baktıktan sonra aşağı indim. Suhoo beni bekliyordu "Sevgilim işin bitti mi?"
      "Bitti. Yukarı kattaki kameraları hâl ettin değil mi?"
      "Evet."
      "Tamam o zaman çıkalım."
      Kapıya elimi attığım sırada bir ses duydum. Ağlamayla karışık bağırış sesleriydi "BEN NASIL ANNEYİM!?"
      Annemin sesiydi bu. Babamın da sesi geliyordu "Tatlım öyle deme."
      "Kızımın mezarına bile yetişemedim. Söyle bana Guwon ben nasıl anneyim?"
      "Hayatı-"
      "Yanında olamadım. Yanlız hissetmiştir kendini, korkmuştur."
      Suhoo bana şaşkınca sorudu "Ne olu-"
      Devamını getirmeden sözünü kestim "Suhoo annemler burda sus."
      Gözleri kocaman olmuştu. Elimden tutup beni kenara çekti "Dikkat et."
      Dinlemeye devam ettim "Ah kızım, canım kızım."
      Yakarmaya devam etti. Kendimi _'Aklın şimdi mi başına geldi?'_ diye çıkıp konuşmamak için sıktım.
      Uzun süre kapı önünde yakardıktan sonra babam konuşmaya başladı "İçeri girelim konuşuruz."
      Bir adım geri gittim. Suhoo'da benimle gitti. Babam çöküp konuşmaya başladı "Anahtar Jisoo'daydı."yutkundu.
      Sonra da pert olmuş annemi ayağa kaldırdı "Şimdi saat geç oldu. Bugün bir otelle gidelim. Yarın çekici çağırırız."
      Araba gaz sesi gelince perdeyi aralayıp hafifçe baktım. Gitmiştiler.
      Hafifçe güldüm "Şimdi aklınız başınıza geldi, tısh. Üzgünüm Bayan Kim ama kızınız öldü."
      Suhoo'ya döndüm. Şaşırmıştı "Sen iyi misin?"
      "İyiyim. Sorun yok. Sadece pişmanlıkları canımı yaktı. Neyse hadi bankaya gidelim. Ordan da Soojin'i almaya. Sonra da gemiyle bineceğiz."
      Başını salladı ve kapıyı açtı. Son bir kez bakıp kapattım...
      Suhoo'dan
      Metrodan inip yürümeye başladık. Kalbim çarpıyordu. Bir yıldır görmediğim kardeşimi sonunda görecektim.
      Evin önüne gelince Jisoo'yu durdurdum "Kuzey ajanları içeride olabilir. Ben tek gireyim."
      "Ama Suh-"
      "Hem böylesi iyi olur. İçeriden bir şey olursa yardıma gelirsin."
      Bana gitme gibisine bakınca samimi bir şekilde gülümsedim "Sevgilim zorluk çıkarma."
      Elimi tutu. Sonrada elini beline götürüp silahı elime tutuşturdu "Babamın tabancası. Lazım olur diye almıştım. Yanında kalsın."
      Eliden alıp belime koydum ve yürümeye başladım. Zile basınca direk açıldı. Yukarı çıktım ve kapının açılmasını bekledim.
      Kapı açılınca karşımda Soojin duruyordu. Siyah saçları daha da siyah olmuş tam bir genç kız olmuştu.
      Yüzünde şaşkınlıkla beraber korku vardı. Bana sarıldı "Abi!"
      Gözleri değişik bakıyordu ama sıkıca ona sarıldım. Birden belimden silahı çekmesiyle onu kendimden ittim "Soojin?"
      Silahı bana doğrultu "Ü-üzgünüm Lim Suhoo. Parti emri."
      "Soojin bu sen değilsin."
      "Sende sen değilsin abi!"
      Yavaşça ona yaklaşmaya başladım. Geri gitti "YAKLAŞMA!"
      Gözlerinden yaşlar akıyordu. Devam ettim "Soojin benim Lim Suhoo abin."
      "Devlete ihanet eden abim değildir."
      "Ben devlete ihanet ettim evet ama bir sürü insanı kurtardım!"
      "Güneylier mi?"
      "Onlarda insan değil mi? Bir sürü kişi öldü. Hepsi şu saçma virüs yüzünden."
      "Bütün planları mahvettiniz! Sen, Bay Min ve o aptal Namgil!"
      Silahı iki eliyle kavradı "Ya sen ya ben."
      Ardından pencereyi açtı "Ben deşifre oldum, sende. İkimizde ölmeliyiz!"
      Pencereye çıktı. Bağırdım "HAYIR SOOJİN HAYIR!!"
      Gözlerini sildi. Sonra silahı doğrultu ve güldü "Goodbye."
      Silahı sıktığı an yere yattım. Isklamıştı. Kafamı kaldırdığım zaman orada olmadığını gördüm. Ardından cam kırıklma sesi geldi sonrada araba sireni çalmaya başladı...

    • @Hiun-pov
      @Hiun-pov  3 месяца назад +12

      Jisoo'dan
      Suhoo'yu beklerken birden büyük bir gürültü koptu. Arkama baktığım zaman bir kızın arabanın üstüne düştüğünü gördüm.
      Gözlerim kocaman oldu çok korktum. Hemen hızlı adımlarla yukarı çıktım.
      Suhoo yere çökmüş öylece pencereye bakıyordu. Yanına gidip onu kaldırdım "İyi misin?!"
      Donup kalmıştı. Gözlerinden yaş gelmiyordu ama hafifçe yaşarmıştı.
      Onu dürttüm "Suhoo!!"
      Sıktığı elini bıraktı "Jisoo öldü."
      Gözlerim kocaman oldu. Soojin yere düşen kızdı. Aklıma birden Tzuyu geldi. Sıkıca ona sarıldım "Geçti, geçti."
      Bana sarıldı ve ağlamaya başladı "Sözüm yarım kaldı. Tutamadım."
      Öylece sarılmakla yetindim...
      Yena'dan
      Sesle gözlerimi açtım. Jeongin tekrar başımı yatırdı "Daha gelmedik biraz daha uyu."
      Kafamı kaldırdım "Ne kadar var hyungim?"
      Konuma baktı "Az kaldı. Yarım saate şehire giriş yaparız."
      "Kasaba uzak mı?"
      "Hayır merkeze bi 10 dk."
      Kafamı tekrar Jeongin'in omuzuna koydum "Şimdiden özledim."
      Bana döndü "Neyi?"
      "Annemleri."
      Uzun süre hiç bir şey demedi. Sonra önüne döndü "Bende... gözündeki yaşları gördüğüm sırada içimden bir parça koptu. Keşke son kez satılabilseydim."dedi ve hafifçe güldü.
      "Umarım ayrılığa değer Ekmo'm."
      "Umarım."dedi ve tekrardan gülümsedi.
      Arkamda Hyunjin oturuyordu. Hemen telefonumu alıp bir şeyler yazdım.
      _(Siz)_
      • Sesin soluğun çıkmıyor nasılsın?"
      _Görüldü_
      _Yazıyor...._
      _Hyun 🎀❤️_
      • İyiyim sen? En son uyuyordun. İyi uyudun mu?
      _(Siz)_
      • Kardeşim diye demiyorum omuzları çok rahattır. SJSJSJSJSJS
      _Hyun 🎀❤️_
      • Beli oluyor. Jeongin demişken ne zaman söyleyelim?
      _(Siz)_
      • Neyi?
      _Hyun 🎀❤️_
      • Sevgili olduğumuzu
      _(Siz)_
      • Emmmm bilmem. Ama şimdi olamaz. Sakin ve huzurlu bir zamanında derim ona.
      _Hyun 🎀❤️_
      • Üfff tmm.
      _(Siz)_
      • Canım Hyun'um! 🥰
      "Niye gülüyorsun?"
      _Sıçtım Jeongin!!!_
      "Hiiiiç, öylesine."
      "Telefonunu versene saatte bakıcam."
      Hemen telefonumu sakladım "Olamz!!!"
      "Yaa hemen vercem!"
      Telefonu alıp kildi açtı.
      _Ufff neden biliyor?_
      Şaşkınca bana baktı "Ye-"
      "Açıklayabiliri-"
      Sarsılmamala sözüm kesilmişti. Chan hyung bize döndü "Geldik."
      Jeongin ayağa kalkıp ben ve Hyunjin'i gösterdi "LAAAN SİZ İKİNİZ NE AYAK?"
      Chan hyung ayağa kalkıp yanımıza geldi "Sorun ne?"
      Alkışlamaya başladı "Tebrik ederim. Karantina karantina değil de Kısmetse olurmuş. Maşallah bi ben sap kalmışım!"
      Hyunjin'le _sıçtık_ bakışları atarken Tae konuşmaya başladı "Yine ne oldu Dedektif Yang?"
      Eliyle ben ve Hyunjin'i hızlıca gösterdi "Siz bu ikisinin sevgili olduğunu biliyor muydunuz?"
      Herkesin gözü fal taşı gibi açıldı. Tae ayağa kalkıp alkışlamaya başladı "Brawo! Ben demiştim ama zaten. Kaç gün oldu?"
      Hyunjin elini anlına geçirdi. Jeongin'de bana değişik değişik bakmaya devam etti.
      .
      .
      .
      İçeri girer girmez hemen yanıma gelip beni arkasına aldı "Hyunjin hoşt!"
      "Lan ben köpek miyim!?"dedi ve değişik değişik bakmaya başladı.
      Onlar birbirine bakış ararken Tae yere yapışmış gülüyordu.
      Kolumu ondan kurtardım "Jeongin rahat bırak beni!"
      "Ölümü gör bırakmam!"
      Kolumu çekiştirip ondan kurtuldum ve Hyunjin'in yanına geçtim. Sıkıca elini tuttum.
      Gözleri kocaman olmuştu "Yena üç dediğim zaman bırakıyorsun. 1-"
      "Hayır efendim bırakmıyorum!! Sevmek suç mu?"
      Yine araya Chan hyung girdi "Yena'cığım şu ekmeği kızartmadan bence bırak. Bunu sofrada konuşalım."
      Hyunjin öne geçti "Abi hayır şimdi konuşalım! Ben onu çok seviyorum ve asla ayrılmam."
      Tae anıra anıra gülmeye devam ederken Hyejin konuşmaya başladı "Jeongin kabul et ne olaca-"
      "Asla olmaz! İzin vermem! O benim ikizim hayatta olmaz!!!"
      Jeongin'e göz devirdim "Yaaa bana neee!!! Ben sana bağlı değilim. Hem 3 dk büyüksün diye götün kalkmasın."
      Tam o sırada kapı çaldı. Hyejin adımlayıp kapıyı açtı. Jisoo hışımla içeri girdi "Ne oluyor bu- KİZZZ BEN YOKKEN NE OLDU!?"
      Hemen bana döndü "Gerçek mi bu? Ay ay bir şeyler oluyor."
      "Unniem ayakta uyutmuşlar."
      "Oh be sonunda! Ekmek çarpsın 10 bölümdür bu anı bekliyorum."
      "Unniem istersen çarpabilirim. NE DEMEK BEKLİYORDUM! BEN SENİNLE İKİSİNİ AYIRMA PLANI YAPMIŞTIM!"
      "Öggg git güzel planlarını kendine sakla bayat ekmek!"
      "Vallahi dalıyorum."
      Chan hyung Jeongin'i tutu "Saçmalamayı kesin artık. Tea sende kalk yerden. Gülmekten ölecek şimdi!"
      Tae zar zor gülmesini durdurup dikeldi. Chan hyung gözleriyle _'ayrıl'_ yapınca istemeden yavaşça ellerimizi ayırıp bir adım yana çekildik.
      Devam etti "Herkes iş başına. Tae, Suhoo ve Jeongin. Siz yukarı kattaki odada kalacaksınız. Yena, Jisoo, Hyejin sizde karşı odada. Hyunjin'le bende yukarı kattaki son odada kalacağız. Herkes iş başına. Sonra konuşacaklarım var."dedi.
      Tae itiraz etti "Hocam kabul etmiyorum. Jeongin benimle aynı odada kalırsa o telefonu kırarım."
      "Niye? Sorun yok bence."
      "Olamaz imkansız. Ben alarm sesi duymak istemiyorum."
      "Hayır olamaz. Sonra seninle Hyunjin'i aynı odaya koyayım ev başımıza yıkılsın oldu. Başka?"
      "Ama hyu-"
      "Suhoo hiç itiraz ediyor mu? Değil mi Suhoo? Suhoo?"
      Öylece yere bakıyordu. İki üç kere seslenince döndü "Efendim?"
      "Oda diyorum."
      "Fark etmez."dedi ve bir şey demeden merdivenleri çıkmaya başladı.
      Chan hyung hemen sordu "Jisoo sorun nedir? Hem Soojin gelecekti bulamadınız mı? Niye yok."
      Jisoo derin bir nefes aldı "Soojin kuzey ajanı çıktı."
      "NE!?"
      "Daha doğrusu kuzeyin beynini yıkadığı bir tür kukla. Suhoo'yu vurmaya çalıştı. Sonra kendini camdan aşağı bıraktı."
      Hepimiz şaşkın gözlerle bakmaya başladık. Soojin, nasıl!?...

    • @Hiun-pov
      @Hiun-pov  3 месяца назад +11

      Hyunjin'den
      Kahvaltı masasında oturmuş konuşmadan yemek yiyorduk.
      Kafamı kaldırıp Yena'ya baktım. 300000 kilometre ötemdeydi. Aslında yan yana oturmuştuk ama Jeongin zorla aramıza kaynak yapmıştı.
      Suhoo kötü görünüyordu. Sadece etrafa bakmakla yetinip bir kelime bile etmiyordu. Jisoo'da ona yardımcı olmaya çalışıyordu.
      Bu yüzden hepimizin moreli düşüktü. Sessizliği bozmaya karar verdim "Şimdi bizim okul işi ne olacak?"
      Hem modu yükseltmiş hemde konuyu dağıtmıştım. Chan hyung bana döndü "Bir yaş büyük gözüküyorsunuz. Bu yüzden resmi olarak üniversiteye gitmeniz lazım. Bu sene girin daha 5 ayınız var. Ben size yardımcı olmaya çalışırım. O zamana kadar Jisoo'nun kartından idare ederiz."
      Tae konuşmaya başladı "Hyung bundan sonra ne olacak? Yani nasıl geçireceğiz? Sonuçta hepimiz öğrenciyiz ve sen teksin."
      "Büyük annemin kullanmadığı bir dükkan var çarşı içinde. Oraya kafe açmayı planlıyorum. İşlek bir yer ve o kadar da iyi yerler yok."
      "İyi olur."
      Chan hyung ayağa kalktı "Herkes yemeğini yediyse temizliğe geçelim. Hyunjin'le Suhoo malzeme almaya gitsin. Bizde etrafı bir inceleyelim."
      .
      .
      .
      Chan hyung elime bir liste tutuşturdu "Bunlardan alın. Eğer eski market açıksa ordan alırsın zaten. Açık değilse etrafa sor. Yardımcı olacaklardır."
      "Tamam hyungim."dedim ve cebime kağıdı sıkıştırıp Suhoo'nun yanına gittim.
      Ayakkabılarını giymiş kapının önünde öylece bekliyordu. Yavaşça onu dürttüm "Suhoo gidelim mi?"
      Kafasını salladı. Kapıyı açıp dışarı çıktım. O da çıkınca yürümeye başladık.
      Yürürken kasabaya göz gezdiriyordum. Baya değişmişti. Suhoo'ya döndüm ve aklıma gelen ilk şeyi sordum "Şey olaylar nasıl oldu?"
      "Zili çaldım. Sonra içeri girdim. Kapı önündeyken bana sarıldı ve silahımı aldı. Bana doğrultu ve deşifre olduğunu söyleyerek ilk önce kurşunu sıktı ama ıskaladı, aşağı atladı."
      "Peki kuzey senin yaşadığını biliyor mu?"
      "Sanmam. Kardeşimin beynini yıkamışlar. O böyle bir kız değildi."
      Devam etti "En çok canımı acıtan şey onu doğru düzgün koruyamamam."
      "İmkansız olduğunu sende biliyorsun. Lütfen üzüme artık kendini."
      "Ama belki diyorum, belki onu kurtarabilirdim."
      "Kurtarmazdın. Kuzey izin vermezdi. Peki okula gelme amacınız tam olarak neydi?"
      "Benim ve Namgil'in görevi seni kışkırtıp ağzından laf almaktı. Çünkü sen büyük bir kuruluda çalışan, önemli bir ajanın kardeşiydin. Bay Min'in göreviyse virüsü üretmekti. O gördüğünüz hipnoz olayları sizin üstünüzde deney yapmak içindi. Siz eğer hipnoz olsaydınız ve Müdür içeri girmeseydi sen 16, Yena 17 numaralı denek olacaktı."
      "Peki diğer derneklere ne oldu?"
      "Denek 1,2,3,4,6,7,8,11ve13 öldü. Denek 9, 10 ve 12 kimyasallar yüzünden kan kanseri oldu. Denk 5 bilincini yitirip köpek gibi davranmaya başladı. Denk 15 ise salgını başlatan kızdı. Onun bilinci hiç bir zaman yok olmadı. Sürekli annesinin ismini söyleyip durdu en sonunda da kaçtı. Bizim sınıf en yakın sınıf olduğu için oraya girdi ve bilincini yitirip tamamen dönüştü."
      "Onca insanın suçunun orada okumak olduğuna inanamıyorum."
      "Bende, keşke elimden gelseydi de bir şey yapsaydım. Aslında sana söylemeye çalıştım ama Namgil izin vermedi. Yakalanmama az kalmıştı, gerçekten üzgünüm."
      "Üzgün olma Suhoo. Suç bizim gibi gençlerde değil, makam ve güç bağımlısı büyüklerde. Biz kendimizi kurtardığımıza şükür edelim."
      Marketin önüne gelmiştik. Hiç bir şey değişmemişti. Hâlâ aynı ve minik marketti.
      Gülümsedim ve içeri girdim. Jun amca oturmuş öylece elindeki dergiye bakıyordu.
      Önüme gelen şapkayı daha çok kendime çektim. Beni tanırsa bitmiştim. Çünkü ben ölüydüm.
      Elindeki dergiyi bırakıp bana döndü "Buyrun neye bakmıştınız? Yardımcı olurum."
      Yalancı bir gülümseme sundum "İhtiyaçlar vardı rica etsem şunları bana verir misiniz?"
      Eline liseyi alıp baktı. Sonra tekrardan döndü "Herhalde burda yenisiniz. Nereye taşındınız her yeri bilirim."
      Suhoo ben düşünürken konuşmaya başladı "Sahile yakın. Büyük beyaz müstakil ev."
      "Aaa tabii doğru orası boştu. Bir kadın ve iki torunu oturuyordu. Ah neydi çocuğun ismi? Dur yoksa yoksa sen o küçük çocuk musun?"
      Kafamı salladım "Hayır değilim."
      "İsmin ne?"
      _Söylesem tanır mı ki?_
      "H-Hyunjin efendim."
      Gülümsedi "Güzel bir ismin varmış evlat. Neyse bunlar mıydı?"
      Derin bir nefes verdim "Evet."
      Yerinden çıkıp listedeki eşyaları koymaya başladı. Yanda duran televizyonda çıkan görüntülerle ilgim oraya yöneldi.
      _"Kuzeyli ajanların esir aldığı okulda büyük bir patlama gerçekleşti. Maalesef okuldaki herkes yanarak öldü. Aileler çocukları için okul önüne 327 öğrencileri temsil eden beyaz karanfil, 34 tane öğretmenleri ve polis memurunu temsil eden kırmızı karanfili okulun önündeki parka bıraktı. Onları ve kurtarmak için giren polis memurunu saygı ve sevgiyle anıyoruz. O günden acı görüntüler"_
      Parkta dün yaşanan anma töreni verildi. Gözlerim dolu bir şekilde öylece ekrana baktım.
      Gözüme yanda duran iki maskeli kişi takıldı. Bu ben ve Yena'ydık. Yena bana sarılmıştı bende ona. İstemsiz bir şekilde bir gün öncesine gittim.
      *Flashback*
      Öylece yanımda durmuş yere çökmüş olan annesini seyrediyordu.
      Jeongin çoktan bu görüntüye dayanamamış kaçıp gitmişti.
      Annesi yedeki yan yana duran iki çerçeveyi kucaklamış sıkıca sarılıp ağlıyordu "Minik kızım, Yena'm, bebeğim, ah annesinin bir tanesi nerdesiniz? Jeongin seni özledim... canım acıyor annem. Yakışıklım benim."dedi ve fotoğrafı okşadı.
      Devam etti "Niye bıraktınız beni? Canım çok yanıyor yemin ederim çok acıyor." Hüngür hüngür ağlamaya başladı "Vallahide çok acıyor. Ah çok acıyor!! ANNEM ÇOK ACIYOR."
      Yena'nın babası annesini yere eğilip sakinleştirmeye çalıştı. Yena'ya baktığım zaman gözlerini kapatmış elini sıkıyordu.
      Yavaşça elini tuttum ve yumruğunu gevşettim. Öylece bana dolu gözlerle bakmaya başladı.
      Onu kendime çekip sıkıca sarıldım. Ağlamaya başladı. Sırtını sıvazladım "Sevgilim bazen hayatta kalmak için bir şeylerden vazgeçmen gerekir. Vazgeçmen gereken buymuş demek ki lütfen üzülme. Zamanla yoluna girecek."
      Sıkıca sardı "Özür dilerim onlardan. Lütfen beni ve kardeşimi affedin. Mecburduk."
      Ağlamaya devam etti. Hiç bir şey demeden sarılmaya devam ettim...
      *Flashback end*
      Jun amcanın konuşmasıyla ona döndüm "Yazık yazık şerefsizler işte. 1 aydır ne yaşadılar acaba, kim bilir?"
      Poşetleri bana uzattı "Poşetler hazır. Başka bir şey var mıydı?"
      Kendime geldim "Hayır efendim. Borcum ne kadar?"
      "***** won."
      Hemen kartı gösterdim "Temassız var değil mi?"
      Hemen post cihazınızını uzattı "Buyur okut."
      Okutup fişi aldıktan sonra Suhoo'ya elimdeki bir poşeti verdim.
      Marketten çıkıp yürümeye başladık. Suhoo bana döndü "Hyunjin o adam seni tanıyor muydu?"
      "Eskiden evet. Hem sadece o vardır eminim. Herkes şehire taşındı. Artık evler yerine oteller var."
      Bir şey demeden yürümeye devam etti. Bende aklımdaki sorularla yürüdüm...
      Yena'dan
      *5 ay sonra*
      Bütün herkes toplanmış tekrer teker sonuçlarımıza bakıyorduk.
      Sitenin açılmasını bekledim. Site açılmıştı. Hemen kazandığım yere baktım.
      Kazanamamıştım. Hyunjin'le barıştık bana başını sallayınca onunkininde kötü olduğunu anladım.
      Birden büyük bir gürültü koptu. Jeongin ayaklanmış telefonun içine girmişti "NE!? İMKÂNIZ!!!"
      Chan hyung ona döndü "Ne oldu? Kazanamamış mısın?"
      Gülüyordu "Hyung doktorluk gelmiş!! İnanamıyorum!!"
      Hızlıca yanıma gelip sarıldı ve zıplamaya başladı "Aaaaaa doktor oluyorum!!!!!"
      Gülümsedim "Sevindim."
      "Senin peki?"
      "Barajı kaçırmışım."
      Gülümsemesi söndü. Koluna vurdum "Hey sorun değil! Zaten mezuna kalacaktım."
      Taehyung saydırmaya başladı "Neee 100 puan alta mı? Ben böyle sorunun gelmişini geçmişini, soruyu hazırlayan angutu si-"
      Chan hyung'un öksürmesiye hemen düzeltti "Seveyim."
      Hyejin ofladı "Nasıl yaaa!! Sevgilim galiba bende mezuna kaldım."dedi ve duduklarını büzdü.
      Suhoo bu sene sınava girmek istemişti. Bu yüzden bütün gözler Jisoo'ya döndü.
      Gülümsedi "Hemşirelik gelmiş!!!"
      Yüzümde büyük bir sevinç oluştu. Hemşire olmak çok isterdi, her zaman.
      Chan hyung Hyunjin'e dönüp sırtına sertçe vurdu ve sıvazladı "Tebrik ederim Jisoo. Umarım benim dangolazlar ve sevgilileride bir şey olabilir değil mi Hyunjin'ciğim."
      İki büklüm oldu "Evet hyungim."
      "Evet demekle olmuyor o iş Bay Hwang."
      Dördümüze birden bakınca kabağın başımızda patlayacağını anlamıştım.
      Kesin sıçtık.
      .
      .
      .
      Beşimizi dizmiş etrafımızda dolanıyordu. Eliyle Hyunjin ve Tea'yı işaret etti "Siz ikiniz! Bir yıl boyunca oyun oynamak yasak."
      Tae hemen itiraz etti "Ama hyu-"
      "Aması yok Tae."
      Bana ve Hyunjin'e döndü "Bundan sonra eve sevgili yasağı koyuyorum. Birbirinizle uğraşmak yok! Aynı şekilde sizin içinde geçerli."
      Hepimiz ufladık. Jeongin bu durumdan mutlu gözüküyordu. Chan hyung ona döndü "Doktor bey erkolar sende, Jisoo kızlarda sende. Anlamadıkları yeri adam akıllı anlatın."
      Jeongin'in gülümsi söndü "Hayata olmaz. Olacaksa Tae ve Hyunjin'i ayıralım."
      "Olamaz diğer şekil işler karışıyor."
      Ofladı ve ellerini bağladı. Ne yapacağız?...

    • @Hiun-pov
      @Hiun-pov  3 месяца назад +17

      Hyunjin'den
      *4 ay sonra*
      Saatte baktım gece 12'ye geliyordu. Herkes uyumuştu.
      Chan hyung'u uyandırmadan odadan çıktım. Yavaşça kapıyı kapatıp parmak ucunda yürümeye başladım.
      Aşağı indim. Tam gidecekken mutfaktaki kişi gözüme çarptı. Hemen koltuğun yanına eğildim.
      _Sıçtım Jeongin!_
      Suyu içip yavaş adımlarla yukarı çıktı. O gidince hemen saklandığım yerden çıkıp telefon kutusuna ilerledim.
      Açmaya çalıştım ama açılmadı. Sesizce tükürdüm "Tüh, kilitlemiş."
      Açmaya çalıştım ama açılmadı "Açılsana!!!!!"
      Açılmadığı için kutuya sert bir şekilde vurdum. Elim acımıştı "Ah elim!"
      _Gerizekalı niye vuruyon?_
      Pes edip anahtarı çevirdim ve kapıyı açtım. Hava soğuktu, bu yüzden de üstümdeki uzun montu iyice sarıldım.
      (Biz pişiyoz)
      Yena beni görünce hemen yanıma geldi "Nerde kaldın dondum."
      "Dedoş bir türlü uyumadı."
      Ellerini ısınmak için sürtü "Çok mu üşüdün?"
      Kafasını sallayınca montumu ona açtım "Beraber ısınalım gel."
      Gülümseyip sarıldı "Şimdi iyi mi?"dedim.
      "Hım, hım çok iyi."
      Benden ayrıldı ve elimi tuttu "Sahile gidelim. Burda yakalanırız."
      "Tamam olur."
      Hemencecik yanımızda olan sahile gittik. Gece olduğu için kimse yoktu.
      Kumlara oturduk. Eline taş alıp denize attı "Çok sıkıldım bu durumdan"
      "Bende. Chan hyung'un saçma kuralları."
      "Bir dahaki sene böyle olsun istemiyorsak bu sene bu işi halletmemiz lazım."
      "Katılıyorum."
      Omuzuma yaslandı "Neyse boş ver konuşmayalım."
      "Dur bir dakika sen niye çağırdın? Yemekte kaş göz yapıp çağırınca ödüm koptu."
      "Hiç öylesine çağırmıştım. Kafa dinlemek için. Şu 4 aydır doğru düzgün görüşemiyoruz."
      "Ne kadar kaldı sınava?"
      "Daha 5 ayımız var."
      "Çokmuş."
      "Evet çok."
      Kafasını kaldırıp bana döndü "Sahi ya merak ettim. Benden ne zaman hoşlanmaya başladın?"
      Aklıma o anı gelince güldüm "Bana teşekkür ettiğin zaman. Peki sen?"
      "Bilmem, yavaş yavaş oldu. Sonrasında fark ettim. İlk bakışta Jisoo'lar shipliyo diye düşünüyordum ama kalbimin çarptığını hissedince gerçek olduğunu anladım."
      "Ne bizi shipliyorlar mıydı!?"
      "Evet. Jeongin anlamasın diye bin takla atıyordum."
      Güldüm "Vay ve Jisoo'ya bak. Hemencecik anlamış."
      Biz konuşmaya devam ederken uzaktan boğuk bir ses duydum "HYUNJİN YEDİM SİZİ!"
      Bu Chan hyung'tan başkası değildi ve şuan bize doğru geliyordu. Ayağa kalkıp Yena'nın elinden tuttum "KOŞ!!!"
      Koşmaya başladık. Chan hyung'ta kovalamaya. Sahil boyunca koştuk. Koşmaktan ikimizde şikayetçi değildik. Ben onun yüzüne gülüyor, o da benimkine gülüyordu.
      Evet çok kayıp verdik, çokça ağladık. Geride sevdiklerimizi bıraktık ama hayatta tutunmaya başardık.
      Birbirimize sıkı sıkı tutrunduk. Hepimiz birbirimize kenetlendik. Ben, Yena, Tae, Hyejin, Suhoo, Jisoo ve hayalleri yarıda kalan Tzuyu.
      Hepimiz dayanmaya çalıştık. Kayıplara karışı savaştık. Namgil denen piçten kurtulduk. En önemlisi buruk bir kalbimiz olsada geride bıraktık, herşeyimizi.
      Eski kimliğimizi, ailelerimizi, arkadaşlarımızı ve hayatımızı.
      Şimdi bana mutlu musun diye sorarsanız; kalbim kırık hâlâ toparlanamadım ama yanımda o olduğu için mutluyum. O olmasa dayanamazdım. Teşekür ederim ilk ve son aşkım, teşekürler Yena'm.
      Bu hikâyeyi mutlu sonla bitirdiğin için...
      *Bonus: Hikayeyi yazarkenki ikonik sözcükler*
      "HİUN LİMSOO DİYORUM LİMSOOOOO!"
      ~Soyaa
      "NE JİSOO'YLA SUHOO SEVGİLİ Mİ!?"
      ~Kendi hikayesini okurken okulun ortasınsa bağıran Hiun
      "Bu kimin ekmeği buğuuuu"
      ~Biası LimSoo sahiplerince Soyaa
      "Sana nah(🖕) LimSoo!"
      ~Soyaa yüzünden illallah eden Hiun
      _/Bu hikayeyi 3 bölüm daha sürdürecektim ama hiç ilgi verilmeyince final yaptım. Hikayeyi bilerekten geciktirdim. Kadronun inanılmaz olmasına rağmen tutmadı. Bir daha Hyunjin'le seri yazmayacağım. Bu son kararım./_
      *Hiun&Soyaa*
      *LİMSOOO!!!*

  • @BERİL-n1u
    @BERİL-n1u 3 месяца назад +4

    yaa bu hikaye o kadar güzelki okurken hangi duyguyu yaşıyacağımı şaşırdım bu hikayelerin nasıl tutmaz kafayı yiycem

    • @yunapiex
      @yunapiex 3 месяца назад +1

      DİMİİİİ BENDEE

  • @yunapiex
    @yunapiex 3 месяца назад +1

    Ya böyle bi hikaye NASIL TUTMAZ KAFAYI YİCEM okurken bin tane duygu yaşadım

  • @Lisliswq_
    @Lisliswq_ 3 месяца назад +1

    Aagagaga çok iyii, üşen mükemmell aagagagagga

  • @t.leebittsaurus143
    @t.leebittsaurus143 3 месяца назад +2

    HOCAM İTRAZ EDİYORUM HYUNJİNLE HAYALET YAZICAN YİNE LÜTFEEEENN VE BU SERİ MÜ KEM MEL Dİİ

  • @Black_Kidsdream
    @Black_Kidsdream 3 месяца назад

    Ellerine sağlık yine mükemmel

  • @Bashı_bashı-knk
    @Bashı_bashı-knk 3 месяца назад

    muq olmus eline sağlık askm

  • @Hyunjin143-H
    @Hyunjin143-H 3 месяца назад +2

    UNNİEEEEEE SEN HYUNJİN BİASLI BANA İŞKENCEMİ VERİYONNN😭😭😭😭
    SONDAKİ EĞİMLİ YAZI KIRDI AMAAA😭😭😭😭
    (YİNEDE MÜKEMMEL ÖTESİİİİİ)

  • @SevdaMehdizad
    @SevdaMehdizad 3 месяца назад

    Agagagaa en sevdiyim
    Hikaye. Final oldu . Koydeyim diye internet tutmuyo

  • @K1rinalvr
    @K1rinalvr 2 месяца назад

    Ağladim

  • @Just_minhooo
    @Just_minhooo 3 месяца назад

    Nasıl tak diye burdayım bu arada ilk

  • @Je_entertainment01
    @Je_entertainment01 3 месяца назад

    Harikaydı ama neden FİNALLLLL

  • @kedyin_sadesi
    @kedyin_sadesi 3 месяца назад

    UNNIEEEE KADRO MUKEMMELDI MADEM HYUNJIN OLMICAK PLS BENZER BI KADROYLA BENZER BI HIKAYE YAP NOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOLUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUR UNNIEEEEEE☹️🥲😭😭😭

    • @Hiun-pov
      @Hiun-pov  3 месяца назад

      Benzer bir hikâye hiç bir zaman gelmeyecek. Belki Hyunjin'le gelir ama büyük ihtimalle kısa bölümlerle

    • @kedyin_sadesi
      @kedyin_sadesi 3 месяца назад

      @@Hiun-pov yeeeeeeeesssssssseseseeeeesssssss