🌼Jeon Jungkook Ile Hayal Et- Sana Takıntılı Hastan Senin Yokluğunda Kendine Zarar Verir- 🌼JJK× Na-ra 🌼 Aurora'nın Kaleminden 🌼 Şarkıyla okumanızı tavsiye ederim. 🌼 Keyifli Okumalar! Şarkı telif yedi diye kaldırdım. Anathor Love ile okuyabilirsiniz "Dün gece bileklerini kestiğini öğrendik, Doktor Hanım. Size haber vermemiz gerektiğini düşündük. Odaya kimsenin girmesine izin vermiyor. Bileklerini bile zar zor sarmışken, siz olmadan sakinleşmesi mümkün değil. Defalarca kez sizi istediğini söyledi." Yuna'nın dedikleriyle bugün defalarca kez dökülen o kaynar su tekrardan döküldü başımdan aşığıya. Adımlarımın şiddetini arttırarak koridordan sola döndüm. Endişeli bir o kadar da korkmuş yüz ifadem herşeyin ortada olduğunun bir göstergesiydi. Kalbim gereğinden fazla atıyor, kasılıyordu. Asistanım Yuna ve bir kaç hemşire ile onun odasının olduğu yönelttik adımlarımızı. Boğazım bir yumru vardı. Her şeyin suçlusu sensin, diyordu bu yumru. Her şey senin yüzünden oldu, diyordu. Durumunu bildiğin halde neden bir aptal gibi düşüncesizlik edip, onu tek başına bıraktın diyordu bu ses. Çok geçmeden kapısına vardığımda kapıyı tıklattım, birkaç kez. Beklemeye izin vermeden duyuldu sesi. "Gidin." Gelen bitkin ve çatlamış ses çenemin titremesine sebep oldu. Zar zor gelen ses kesildiğinde daha fazla beklemeden elimle kapı kulpunu ittirdim. Açılan kapı ile yavaşça içeriye uzattım başımı. Zifiri karanlığa bürünen odasına sokak lambalarından gelen ışık vuruyordu. Bu ışık az da olsa görmemi sağladığında odanın içine tamamiyle bakmak için bir adım attım. Gözlerim onu görmek için karanlık odanın içinde gezinmeye başlamıştı ki, durduğu yerde kesişti. Aradan saniyeler geçmeden duran gözlerim gördüğüm manzarayla acımaya başladı. Arkası dönük bir şekilde yatağın önünde oturuyordu. Bacaklarını kendine doğru çekmiş, kollarıyla sarmıştı. Elleri ve bilekleri kana bulanmış beyaz bir bezle sarılıydı. Başı ise dizlerine gelecek şekilde eğikti. "Gittiğiniz günden beri tek yaptığı şey ağlamak ve bağırıp, çağırmak. Ona her ne kadar Doktor Hanım çok kısa bir süre sonra gelecek desekte bunu kabullenmedi. Gözünü dahi kırpmadan günlerce oturdu sadece." Yuna kısık bir şekilde konuşarak geri çekildiğinde sadece başımı salladım. Duyduğum suçluluk duygusu nefesimi kesiyordu. Durumun bu kadar ciddi olduğunun farkına şimdi varıyordum. Geldiğimizi bile anlamamıştı. Daha fazla bekleyemezdim. Hemşireleri ve Yuna'yı geride bırakarak içeriye doğru adımlamaya başladım. Üç gün önceydi. Aldığım bir görev üzerine şehir dışına çıkmam gerekiyordu. Psikiyatrist olarak bu görevi yerine getirmem hem benim açımdan iyi gelecekti hemde birazda olsa farklılık olacaktı. Bu görevi seve seve kabul etmiştim. Ama durumun böyle olacağını bilmiyordum. Özel olarak ilgilendiğim hastam Jeon Jungkook. Iki ay önce buraya yönlendirildi. Durumunun bana ciddi olduğunu ve onunla ilgilenmeyi başaran kişinin ben olduğumu izah etmişlerdi. Kabul etmiştim. Görevimdi sonuçta. Ama hiçbir şey beklediğim gibi gelişmedi. Sorun vardı. Büyük bir sorun vardı. Sorun Jeon'da değildi. Sorun onun hasta olmamasıydı. Onu ilk gördüğümde sessizce koltukta oturuyordu. Ben odaya girip yanına oturana kadar sessizliğini korumaya devam etmişti. Sorduğum her soruya sadece sessizliği ortak olmuştu. Ciddi ve sert bakışları vardı. Heybetli bir bedeni ve kendine has bir duruşu vardı. Günler geçti. Üzerinden koskaca bir zaman dilimi geçti o sert ve korkutan Jeon'dan. Yavaş yavaş çökmeye başladı. O gücünü yitirmeye başladı. Defalarca kez üstlerime onun bir sorununun olmadığını izah etsemde bu pek fayda olmadı. Onlar ısrarla ona ilaçlar vermeye devam ettiler. Onu ısrarla yalnızlığa mahkum etmeye zorladılar. Onun hasta olmadığını bildikleri halde hasta olduğunu savunmaya devam ettiler. Zaman geçtikçe yükselmeye başlayan konumumla başardığım tek şey Jeon'un tüm tedavisini kendi üzerime alabilmemdi. İlaçları kesmeyi ve ondan sadece benim sorumlu olacağım bir konuma yükselmeyi başarabildim. Jeon kesinlikle hasta değildi. Onu geçmişi ve yaşadıkları hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Ne sebeple buraya getirildiğini sorsamda hep geçiştirildim. Hep bir terslik vardı. Hasta olmayan birisini bir odaya kapatmak suçtu. Gözlerim eski bedeninden ve yüzünden eser kalmayan Jeon'da gezindi. Zayıflamış ve güçsüz düşmüştü bedeni. Bu süre zarfında birbirimize o kadar bağlanmıştık ki bensiz gözüne uyku dahi girmiyordu. Benim yanından ayrıldığım tek bir saniyede bile kendine zarar veriyordu. Onun için izinli günlerimde bile buraya uğruyordum. Yavaş ve temkinli adımlarla yanına yaklaşmaya başlamamla elimdeki eldivenleri ve ağzımda ki maskeyi çıkartarak yere fırlattım. Yatağın ucunda aramızda bir metrelik bir mesafe bırakarak durdum. Yere damlayan göz yaşlarının parkeye çarparken çıkardığı o seslerden başka hiçbir ses duyulmuyordu. Boğazımdakinin yumrunun geçmesini umarak araladım dudaklarımı. "Jeongguk..." Diye seslendim onu korkutmamaya çalışarak. Bir adım daha atmama izin vermeden anında başını kaldırıp benim olduğum yöne bakmasıyla gözlerim daha da doldu. Onun bu haline her baktıkça içimin gittiğini saatlerce ağlamak istediğimi biliyorum. Kim sebepsizce buraya getirebilirdi ki? Elimden hiçbir şeyin gelmemesi daha da kahrediyordu beni. Ağlamaktan gözleri kıpkırmızıydı ve kan çanağına dönmüştü. Gözlerinin altı mor ve şişti. Dudakları kurumuş görüyordu. Bedeninin titrediğini şimdi fark ediyordum. Hafifçe başını kaldırarak tam yüzüme baktığında duraksadı. Gözleri sanki aylarca beni görmemiş gibi bakmaya başladı gözlerime. Göz yaşları göz pınarlarına toplanmaya başladığında yanına eğilecekken buna izin vermeden ayaklandı. Ayaklandığı gibi aramızdaki mesafeyi kapatarak bedenimi kollarının arasına alıp başını boynuma gömmesiyle acı bir tebessüm ettim. Bedenimi o kadar sıkı sardıki güçsüz kolları içine hapsolmuş gibi hissediyordum. Boynuma gömülü olan yüzü boynumu ıslatmaya başladı bu sefer. Kokusunu derince içine çekmeye başladım. Bana bir tek bağlanan o değildi. Bende en az onun kadar bağlanmıştım ona. "Na-ra Hanım."
Devam 1 Yuna'nın seslenmesiyle omuzun üzerinden baktığımda, çıkması için elimle işaret ettim. "Emin misiniz?" bakışı attığında başımı salladım yavaşça. İkiletmeden hemşirelerle birlikte odadan çıkıp kapıyı kapattı. Bedenime her geçen zamanda daha çabuk sarılan kollara karşılık vermek adına kollarımı kaldırarak ona sardım. Sarabileceğim kadar sardım onu. "Beni bırakıp gittiğini sandım." Onunla birlikte titreyen sesi benide ağlatmaya başardığında başımı omuzuna yasladım. "Ben seni hiç bırakmam ki Jeon. Ne olursa olsun bırakmam ben seni. Sadece görev için gitmek zorundaydım. Çok özür dilerim." "Nefes alma sebebim bile senken nasıl dayanacağımı düşündün?" Göz yaşlarının arasından fısıldadı. Boynumdan tişörtüme damlayan göz yaşları şiddetlenirken benimde ondan farkım yoktu. Dudaklarını boynumda hissettim önce. Islanan dudakları boynumdan omuzuma doğru kaydı daha sonra. Bu hareketiyle bedenim alevlenirken ellerim istem dışı tişörtünü sıktı. Bu hareketimle dudaklarından acıklı bir inleme firar ettiğinde elimi telaşla sırtından çektim. Başımı omuzundan çekerek yüzüne baktım. "Jeon?" Endişeli gözlerim morarmış gözlerinde durduğunda alnını alnıma yaslayarak tebessüm etti. "Beraber yatalım mı? Uyumak istiyorum birazda olsa." "Jeon...Bir sorun mu var?" Dedim ellerimi korkacaksına yanaklarına çıkartırken. Başını yavaşça avuç içime yaslayarak sürtündü. "Sadece uyumak istiyorum. Günlerce uykusuzum. Kokun uyutsun beni." Beni geçiştirdiğinin farkındaydım. Onu daha fazla zorlamamak adına başımı salladım. Kolları arasından çıkarak yatağa yöneldiğimde elimden tuttu. Kırışmamış yatağı ve yastığı beni daha da çok üzüyordu. Uyumamıştı yokluğumda. Tam tamına 3 gün. Bozuntuya vermeden yatağa sırt üstü uzandığımda beklemeden bedenini yüz üstü üzerime bıraktı. Bir kolunu belime diğer kolunu da sırtımdan geçirerek sardı. Başını boynuma gömerek rahat bir pozisyon edindiğinde bende daha fazla beklemeden bir kolumu bedenine sardım. Diğer elimide saçlarına daldırarak yumuşakça okşamaya başladım. "Beni bırakma bir daha. Ne olursun." Başını daha da boynuma gömüp soluklanmasıyla daha sıkı sardım onu. "Bir daha asla bırakmayacağım seni. Ne olursa olsun." "O kadar çok uykusuzum ki. Ne yapacağımı bilmiyorum. Seni nasıl sarsam da hem uyusam hemde sen hiç gitmesen." Gözyaşlarım karanlıkta süzülüp geceye karışmaya başladı. Biz nasıl da bir anda birbirimizin kimsesi olmuştuk ki? Birbirimizden ayrı kalamayacak kadar yakındık. Ama aramızdaki bu ilişkinin bir ismi bile yoktu ki. İkimizde geçmişimizi ve yaşanmışlıklarımı çizerek gelmiştik birbirimize. İkimizde birlikte mutlu olmayı, sevmeyi ve sevilmeyi hakkediyorduk. Elimin altında kaybolan saç tutamlarına burukça tebessüm ettim. "Sen nasıl istersen öyle davranacağım. Ne zaman istersen hep burada olacağım. Senin için elimden gelenin en iyisini yapacağım. Sen sadece kendini iyi hisset yeter." Dedim ona karşılık olarak. Belimdeki eli sıkılaştı. "Ben senin gitmeni hiçbir zaman istemedim ki. Hep burada olmanı hep benimle kalmanı istedim. Sadece seni istedim ben." "O zaman hep yanında olacağım Jeon. Söz veriyorum sana." Diye fısıldadım. Yumuşak saçlarını kaldığım yerden okşamaya devam ettim. Gözlerim dolu doluydu. Hıçkırmamak için zor tutuyordum kendimi. Bedenimdeki elleri her geçen zamanda sıkılaşmaya devam ediyordu. Gözlerim yavaşça belimdeki kolunun bileğine kaydı. Kanlı beyaz bez kısa bir zaman önce sarılmış olduğunun bir göstergesiydi. Büyük ihtimalle bugün sarılmış olmalıydı. Bu düşünce bana daha çok ağlatma isteği getirsede derin bir nefes alarak sakinleştim ve araladım dudaklarımı. "Jeon...Kendine neden zarar verdin?" Diye sordum sakince. Onu zora sokmak kesinlikle istemiyordum ama bunu sormak zorundaydım. Boynumdaki dudakları aralanarak derin bir nefes verdi. "Seni sorduğumda gittiğini söylediler. Göreve gittiğini söylediler. Bana yalan söylediklerini düşündüm ve o an gözlerim döndü. Kendimi kaybettim. Geçen günlerde sende gelmeyince daha da delirdim." Boğukça mırıldanarak kurduğu bu cümlelerle başımı salladım yavaşça. Bunun olduğunu tahmin etmeliydim. Tam konuşacakken böldü beni. "Na-ra ben deli değilim. Bana güveniyorsun değil mi? Hiçkimse umrumda değil. Sadece senin duygu ve düşüncelerin benim için çok önemli. Sana çok bağlıyım ve ben..." Dedikleriyle bedenim kaskatı kesildi. Boğazımdaki yumru kendini belli etti. Saçlarındaki elim durduğunda yutkundum o yumru geçsin diye. Ilk kez duyuyordum ondan bu cümleleri. Ilk kez gerçek anlamda kendimden nefret ettiğimi hissediyordum. Kendime gelmeye çalışarak saçlarını okşamaya devam ettim usulca. Normal konuşmak umuduyla araladım dudaklarımı. "Jeongguk, tabikide evet. Sana herkesten ve herşeyden çok güveniyorum. Ayrıca delilikte nereden çıktı? Bir daha bu kelimeyi kullanırsan çok kızacağım sana." Bastıran sinirimle hafifçe bağırsamda kendimi tuttum son anda ve devam ettim konuşmaya. "Bende sana o kadar çok bağlıyım ki Jeon, Sensiz geçen günlerimin hemen bitmesini istedim." Ondan ayrı kaldığım günlerde her ne kadar kendim bu göreve gitmek istesem de saat sayan ben değil miydim? Öyleydi. O göreve belkide hiç gitmemeliydim. "Na-ra." Diye fısıldadı. Bedenimi daha sıkı kavradığını hisetttim. "Artık benden bir saniye dahi ayrı kalmanı istemiyorum. Bunu istemem belkide bir delilik ama ben istemiyorum. İstediğim tek şey senin hep benim yanımda olman." Uykuya dalmaya yakın sesiyle konuşmasına burukça tebessüm ederek saçlarına doğru eğildim. Derince koklayarak hafifçe dudaklarımı değdirdim saçlarına. Fısıldadım onun gibi. "Söz veriyorum Jeongguk. Artık bir saniye dahi ayrı kalmayacağız." ...
Devam 3 ... ERTESİ GÜN / SABAH Parmaklarımı saç tutamlarında gezdirmeye devam ettim. Süzülen gözyaşlarımı umursamadan saçlarına doğru eğilerek öpücük kondurdum. Tüm gece boyunca yaptığım tek şey bıkmadan onu izlemek ve sarmaktı. Gözümü dahi kırpmadan onun yanında durmuştum bu gece. Onsuz bir saniyemi geçirmek istemiyordum. Güneş çoktan doğmuştu. Sabahın ilk ışıklarıydı. Mesai saati daha başlamamıştı. Göğsünün üzerine doğru yatıyordu ve güneşin ışınları yan duran yüzüne doğru vuruyordu. Bu görüntü karşısında içim kıpır kıpırdı. Akan gözlerimin arasından gülümsedim. Yerinde hafifçe hareketlenmesiyle gözlerimi kırpıştırarak gülümseye başladım. Uykulu bir şekilde sırt üstü yatağa uzandığında ağzından kısık bir inleme kaçtı. "Jeongguk?" Dedim onu korkutmamaya çalışarak. Sesimle anında açılan gözleriyle doğrulması bir oldu. Bu haline gülümsedim. Karşısında oturan beni fark etmesiyle inanamıyormuşcasına bana baktı. "Günaydın." Dedim sevecen bir şekilde. Uyku mahrumu gözleri hafifçe açıldığında oturduğum yatakta biraz daha yanına yaklaştım. "Na-ra...Sen?" Cümlesini devam ettiremedi bana bakarken. Gülümseyerek elimi bir yanağına getirip okşamaya başladım. "Evet ben. Tüm gece uyudun Jeon. Ben uyanırsın diye umut ediyordum. Sende bana sarılırsın diye düşünmüştüm." Dedim şakacı bir tavırla. Şuanki yüz ifadesi çok tatlı görünüyordu. "Sen tüm gece burada mıydın? Üstelik hep bana sarıldın mı?" Diye sordu şaşkınlığını belli ettiğinde. Gülümsemeye devam ederek başımı salladım hızlıca. "Evet buradaydım. Sana hep sarıldım." Yüzündeki şaşkınlık kaybolup kendini gülümsemeye bıraktı. Yüzündeki minik tebessüme takılı kaldı gözlerim. Aramızda ki mesafeyi kapatarak bedenine sıkıca sarıldım. "Sana hep burada olacağım demiştim." Onunda kolları belimi sardığında başını boynuma doğru götürerek minik bir öpücük kondurdu. Bu hareketiyle içim erirken kalbim hızlandı. "Evet. Verdiğin sözü tuttun." "Jeongguk?" Dedim ondan ayrılmaya çalışarak. Buna izin vermeden daha sıkı sarıldı bana. Bu haline güldüm. "Böyle konuşalım." Dedi. Başımı sallayarak daha sıkı sarıldım ona. "Seninle konuşmak istediğim bir konu var." "Dinliyorum." Derken boynumu derince kokladı. Kalbim firarın eşiğindeydi. "Artık hep birlikte olacağız. Bir saniye dahi ayrı kalmayacağız." Dedim sakince. Ne diyeceğini beklemeye başladım "Na-ra bu nasıl mümkün olacak?" "Artık benim evimde olacağız." Bunu hemen açıkça belirtmeyi bende beklemiyordum. Belimdeki eli durduğunda ondan ayrılarak yüz ifadesine baktım. Anlamadığını belli eden yüz ifadesiyle bana bakıyordu. Gülümsedim. "Evet Jeongguk. Artık bu hastanede olmayacaksın. İkimiz içinde en iyisi bu. Benim evimde olacağız." "Ama bu..." "Jungkook-ah geçmişin hakkında hiçbir şey bilmiyor olabilirim. Ama senin için elimden gelenin en iyisini yapmaya hazırım. Bunun için söz veriyorum." Diye onu böldüm. Şuan aklından geçenleri tahmin edebiliyordum. İki elimi bedeninden çekerek yanaklarına götürdüm. "Na-ra ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Senin yanından ayrılmak dahi istemiyorum. Ama bu senin için sorun arz etmez mi? Sonuçta burası hastane ve ben hasta bir adam olarak-" "Bunu kendine nasıl yakıştırabiliyorsun? Sen hasta değilsin Jungkook. Bunu ikimizde çok iyi biliyoruz. Sana dediğim gibi ne olduda buraya geldin bilmiyorum. Suçsuz yere buradasın buna da eminim. Bana kendin gelene kadar seni zorlamayacağım. İkimiz içinde çok güzel olacak. Bana inan ve güven. Kimsenin ne dediği umrumda değil." Diye açıklama yaptım. Anlayış göstereceğimi bilsin istiyordum. Ve çekindiğininde farkındaydım. Alnımı alnına yaslayarak derin bir nefes aldım onu solumak istercesine. Sessiz kalmasını umursamadan fısıldadım. "Her şey çok güzel olacak sadece inan ve güven bana." ... "Dinlenmeni istiyorum Jeongguk. Rahat ol lütfen." Sardığım sırtına dikkat ederek koltuğa uzanmasına yardım ettim. Dikkatli bir şekilde koltuğa yerleştiğinde hafifçe kayarak oturmam için yer açtı. Gülümseyerek açtığı yere oturduğumda elimi yanağına doğru getirerek okşamaya başladım. "Neden kendini korumadın Jeon? Bunu yapabilirdin." Dedim büyük bir suçluluk duygusuyla. Güneş batmaya yakındı. Hastaneden çıkışımızı yapıp eve gelmiştik. Jungkook'un sırtını sardıktan sonra dinlenmesi için koltuğa uzandırmıştım o her ne kadar istemesede. Sorduğum soruyla sanki boğazında bir yumru varmışcasına yutkundu. "Ben başının belaya girmesini istemedim." Sakince kurmuştu bu cümlesini. Ama ben içinde fırtınaların koptuğunu biliyordum. Acı bir tebessüm ederek parmaklarımı moraran göz altında gezdirdim. "Başım belaya girmezdi Jeongguk. Ben çok özür dilerim senden. Öyle olacağını bilmeliydim. Çok üzgünüm." Onun bu şekilde görmeye dayanamayan ben nasıl olurda buna müsade etmişti? Gözlerim hafifçe dolduğunda gülümseyerek avuç içime öpücük kondurdu. "Geçti. Sen yanımdasın ya. O bana yeter." Bu haldeyken bile beni teselli etmesine daha çok ağlama isteği gelsede tuttum kendimi. Bundan sonra onun mutluluğu için elimden geleni yapmaya çalışacaktım. Dolu gözlerimle bedenine doğru eğilerek sarıldım dikkat ederken. Kolları yavaşça belimi sardı. "Beraber uzanalım mi?" Diye sordu sessizce. Kokusunu derince içime çekerek mırıldandım. "Yemek yapmak istiyorum ikimize. Ve sende ben yapana kadar dinleniyorsun. Sonrada sahile çıkıyoruz." Başımı kaldırarak yavaşça yüzüne baktım. Gözleri dolmuştu hafifçe. "Na-ra benim için kendini zora sokmanı istemiyorum. Beni evine-" "Beni zora sormuyorsun ki. Senden sorumlu olan benim Jeongguk. Ve hiçbir sorun olmayacak emin ol. Ayrıca nasıl konuşuyorsun sen öyle? İkimizin arasındaki çekimin uzun zamandır farkındayım. Sadece seni sıkmak istemiyorum." Ciddiyetle konuşmama burukça tebessüm etti. Uzandığı yerden hafifçe doğrulmasıyla bende onun gibi oturur pozisyona geçtim. İki elini yanağıma çıkartarak yüzüme yaklaştı. "Aramızdaki çekim geceleri seni özlediğimde beni ağlatacak kadar büyük. Aramızdaki ilişkiye isim koymak istiyorum." Ağlamak mı? Beni özlediğinde ağlıyor muydu? Gözlerim hafifçe açıldı. "Ağlamak mi?" "Evet ağlamak. Sen gittikten dakikalar sonra bile seni çok özlüyordum ve ağlamak istiyordum ki bunu yapıyordum da." Dedikleriyle dolu olan gözlerim daha da doldu. O ise tebessüm ediyordu. "Şimdi bunları konuşmak istemiyorum. Sen yanımdasın. Benden daha mutlusu olamaz...Ve aramızdaki ilişkiye bir açıklık getirmek istiyorum. İkimizinde duygusal anlamda duyguları yoğun. Yani ben öyleyim." Dolu olan gözlerimi kırpıştırarak başımı salladım. "Jungkook-ah...Ben kendimi nasıl ifade edeceğimi bilmiyorum." Dedim duyduğum heyecanla. Yüzündeki tebessümü büyüdü. Gülümsemesi devam ederken dudaklarıma doğru yaklaştığında gözlerime baktı. Gülümseyerek yavaşça gözlerimi kapattım. Saniyeler sonra yumuşak dudakları dudaklarımla buluştuğunda ne yapacağımı bilemeyerek kollarımı boynuna sardım. Bedenimi kendine çekerek belime sarıldı. ...
Devam 4 ... Elimdeki elini sıkılaştırdığında ona bakarak gülümsedim. Sahil sessizliğinin ve deniz kokusunun verdiği huzuru hiçbir şeye değişmezdim. Heleki sevdiğim insanlarla birlikteyken. Saatlerdir sahilde elele geziyorduk. Onun içinde iyi gelmişti deniz havası. Bakışlarımı tekrardan ona çevirdiğimde dalgınca denizi izlediğini gördüm. "Jeongguk?" Dedim onu korkutmamaya özen göstererek. Daldığı yerden anında bana döndüğünde masum masum baktı. Bakışlarına erimemek mümkün değildi. Yürüdüğümüz yerde durduğumda oda benimle eş zamanlı durdu. Tuttuğum elini bırakarak ona yaklaştım. "Dalgın gibisin. Sorun yok değil mi?" Dedim kısık bir şekilde. O sırada benim kollarım boynunu, onun elleri belimi sardı. Tebessüm ederek başını sağa sola salladı. "İyiyim ben. Sen yanımdayken nasıl iyi olmam." Dediklerine bende tebessüm ederek alnımı alnına yasladım. "Daha da iyi olacaksın,olacağız. Bunu birlikte başaracağız." Dediğimde dudaklarıma öpücük kondurdu. "Bundan şüphem yok. Korktuğum tek bir şey var bir gün olurda beni istemezsen..." Yaptığı itirafla gülümsemem solduğunda onun bakışlarını kaçırdığını gördüm. Elimi çenesine koyarak tekrardan bana bakmasını sağladım. Böyle düşünüp hissetmemeliydi. "Öyle bir şey asla olmayacak. Sana söz veriyorum. Hep beraber olacağız. Çok daha mutlu ve güzel günlerimiz olacak." Onu inandırmak istiyordum. Yaşadığı şeyler normal değildi biliyordum. Ama ne olursa olsun sözümü tutacaktım ve onun mutlu olması için elimden gelenin en iyisini yapacaktım. ... 4 AY SONRA Uyku mahrumu gözlerle yanıma dönüp baktığımda boş olduğunu görmemle kaşlarım çatılırken korkuyla etrafıma baktım. Jeon neredeydi? Doğrulduğum yerden adeta fırlarcasına kalktım. "Jeon?!" Diye seslendim endişeyle. Kalbim büyük bir korkuyla atmaya başlamıştı. Kapıya doğru ilerleyecekken gelen sesle duraksadım. "Güzelim?" Sesi kapısı açık olan balkondan gelmişti. Hiç vakit kaybetmeden o yöne doğru koşar adımlarla ilerledim. "Beni korkuttun." Dedim içeriye girdiğim sırada. Yayılmış olduğu koltuktan hafifçe dikleşerek bana bakıp gülümsedi. "Buradayım. Korkma." Dedi sakince. Elini uzatarak elimden tuttu. Bedenimi kucağına çekerek yan bir şekilde oturttuğunda soğuk havanın verdiği etkiyle iyice sığındım göğsüne. Kollarımı sıkıca bedenine sararak başımı omuzuna koydum. "Saat çok erken değil mi? Üstelik hava çok soğuk. Ne yapıyorsun burada?" Dudaklarını başımın tepeciğine bastırarak derince soludu. "İyi geliyor serin havalar. Çıkmak istedim." "Ama seni yanımda göremeyince korktum sevgilim." "Sevgilin ölsün sana. Bir daha sensiz adım dahi atmayacağım." Dalgayla söylediği cümleyle hafifçe ittirdim onu. Bu halime kıkırdayarak boynumda sertçe öptü. "Sıcacıksın hâlâ. Yatağa dönelim hemen." Bedenimi daha sıkı tutarak ayaklanmasıyla gülerek boynuna sardım kollarımı. Küçük çocuklar gibi odaya doğru koşarak bedenimizi yatağa doğru bırakıp örtüye sardı bizi. Tekrardan ısınmaya başlayan bedenlerimiz ile gülümsemem devam ederken birbirimizi sıkıca sardık. "Bugün şirkete geçecek misin?" Diye sordum sakince. Başını sağa sola salladı ve gülümsedi. "Hayır. Tüm günü yatakta seninle geçirmek ıstiyorum. Film izleyelim. Vakit geçirelim. Ama şuan saat çok erken. Uykumuza devam edelim." Dedikleriyle başımı onaylarcasına salladım ve göğsüne sığınarak huzur dolu bir şekilde gözlerimi kapadım. Saçlarıma öpücükler vererek beni daha da mayıştırdı. İkimizde birbirimize verdiğimiz sözleri fazlasıyla tutmuştuk. Her geçen gün biraz daha iyileşiyorduk. Her geçen gün birbirimize daha çok bağlanıyorduk. O günden sonra her şey daha iyi ilerledi bizim için. Zamanla her şey ortaya çıktı. Bunu Jeon'a yapan ailesiydi. Üstelik soylu bir aile. Jeon'a canice bunu yapan ailesiydi. Ona karşı duydukları büyük ve yoğun nefret yüzünden. Bir insan oğluna duyduğu nefret yüzünden bunu yapabilir miydi? Aklım ermiyordu. Her şey çok karmakarışık ve saçma geliyordu. Duydukları nefret onları bu kadar canileştirmişti işte. Zorla getirilmişti o hastaneye. O kadar tepkisiz ve hissizleşmişti ki o zamanlar. şuan ki neşesinden anlayabiliyordum. Jeon'a zamanında o kadar kötü şeyler yaşatmışlardı ki. Normal tepki dahi veremez olmuştu. Bunu bahane ederek hastaneye hapsetmeleri ayrı bir canilikti. Ama her şey geçmişte kalmıştı. Jeon'un ailesi ve onlarla işbirliği içerisinde olan Bay Han hakkettiği cezayı almıştı. Tüm kötü günler geride kalmış, Jeon o ruh halinden ve o hissettiği ruhsal baskıdan tamamiyle kurtulmayı başarmıştı. Şimdi ise kendi işinin başındaydı. Mutluyduk. Tüm zorluklarla başa çıkmıştık ve şuan da da hayatımızın en güzel günlerini geçiriyorduk. En önemlisi ne olursa olsun pes etmemiştik. SON
Devam 2 belli olmuyorsa diye Bedenimi zorla da olsa bedeninin altından kurtardığımda derince soludum. Saatler olmuştu. Tam uykuya dolması gerçektende uzun sürmüştü. Bedenini yüz üstü yatağa uzandırarak sırtını bana doğru çevirdim. Kabimde büyük bir korku vardı. Tanrıya yalvarıyordum bunun gerçek olmaması için. Sokak lambasının aydınlattığı odada yavaşça sırtına doğru eğilerek giydiği tişörtü kavrayarak yukarıya doğru çekmeye başladım. Bakış açıma giden morartılar ve yara izleriyle nefesim kesildi. Şaşkınlıkla kalakaldığımda sarsılmamak için zor tuttum kendimi. Türlü türlü yaralar ve morartılar vardı. Üstelik yeni görünüyorlardı. Tahmin ettiğim gibiydi. Ona işkence yapmış olmalılardı benim yokluğumdan yararlanarak. Hızlanan kalbim ve kesilen nefesim ile sadece dikilmeye devam ediyordum. Bir şeyler yapmalıydım artık. Onu böyle görmeye daha fazla katlanamazdım. Şaşkınlığımın yerini sinir aldığında yumruğumu yavaşça sıktım. Dönmeye başlayan gözlerim ile ne yaptığımı bile bilmeden sessiz olmaya devam ederek kapıya ilerlemeye başladım. İçimdeki üzüntünün yerini öfke ve hırs ele geçiriyordu. Ve ben artık kendimi tutmak istemiyordum. Her şeyi göze alarak kapı kulpunu indirdim. Yavaşça açıp kapattıktan sonra hastane koridorundan baş müdürün odasına doğru ilerlemeye başladım. Şuan bedenim duyduğum sinir ve öfkeden titrerken mideme kramplar girmeye devam ediyordu. Bunu neden yapmış olabilirlerdi ki? Zararsız bir insana neden canice vurmuş olabilirlerdeki? Çarptığım doktoru umursamadan merdivenlerden hızlıca çıkarak koridorun en sonuna ilerlemeye başladım. Bakış açıma giren Odayla içimdeki hırs ve öfke daha da büyüdü. Şuan kendimi tutmam imkansızdı. Büyük bir hızla kapıya vardığımda, çalmadan kulpunu indirerek içeriye daldım. Doktor Han ve birkaç hemşire bana doğru döndüler büyük bir şaşkınlıkla. "Kapı çalma kuralı sizin için geçerli değil sanırım?" Dedi Doktor Han alayla gülerken. Benimde yüzümde bir sırıtış belirdi kapıyı kapattığım sırada. "Sizinde insani duygularınız pek varolmamış gibi? Ne dersiniz?" Dediklerimle gülen yüzü soldu bir anda. Masasına biraz daha yaklaşarak tam gözlerine baktım yüzümün ciddiyete büründüğü sırada. "Bune hadsizlik?!" Diye bağırdı. Umursamayacağımı o da en az benim kadar iyi biliyordu. "Yokluğumda kendi şahsi ve özel hastama değil dokunmak, onun odasına dahi girmeyeceğinizi belirtmiştim değil mi? Ne cüretle ona dokunursunuz?! NEDEN MASUM BİRİNE İŞKENCE EDIYORSUNUZ?!" Sonlara doğru yükselen sesim kendimi tutmam gerektiğini gösteriyordu. Ama içimdeki sinir ve öfke buna engel oluyordu. Gözlerinin tam içine baktığımda alayla gülümsedi. "Ona canım yansın istemiyorsan susarsın diye defalarca kez söyledim. Ama o ısrarla 'Doktor Na-ra'yı istiyorum' diye bağırdı ve bize karşı çıktı. Onu ancak böyle susturabilirdim." Dedikleriyle içimdeki öfke artık tutulamaz hale gelmişti. Yumruğumu sıkarak masasına yaklaşabildiğim kadar yaklaştım. Patlamak üzereydim. "Siz ne dediğinizi duyuyor musunuz?! ONU SUSTURMAK İÇİN İŞKENCE ETMEK NEDIR YA?! ONU SEBEPSIZ YERE BURADA TUTTUĞUNUZ YETMİYORMUŞ GİBİ BIR DE İŞKENCE MI EDİYORSUNUZ? NE YAPTIĞINIZI SANIYORSUNUZ SIZ?! BU BİR SUÇTUR!" Öfkeyle adeta yüzüne patladığımda yüzündeki iğrenç gülümseme bir an olsun silinmedi. Bu beni daha da sinirlendiriyordu. Yaslandığı sandalyeden hafifçe öne doğru gelerek ellerini masada birleştirdi. "Burası deliler hastanesi Na-ra Hanım. Burada kimseyi sebepsiz ve suçsuz yere tutmuyoruz. Bunu sizde iyi biliyorsunuz. Neden o adama karşı bu kadar hassas ve korumacısınız?" Sinirden dolan gözlerime baktığında iğrenç bir şekilde güldü. "Hadi ama deli bir adama aşık olmuş olamazsın. Yoksa öyle mi?" Tırnaklarımı sertçe avuç içime geçirerek öfkeyle bağırdım. "O ADAM DELI DEGIL! ONU DELIRTEN SIZLERSINIZ! NE OLDUĞUNU BILMEDEN ONU YALNIZLIĞA MAHKUM ETTINIZ! CANİ VE İNSAFSİZ İNSANLARIN TEKİSİNIZ!" Kendimi tutamıyordum. Kendimi tutmam imkansızdı bu durum karşısında. Sinirden dolup taşıyordum adeta. Dediklerimle gülen yüzü ciddiyete büründü. "Haddinizi aşmayın!" "HADDİNİ AŞAN KİŞİ BEN DEĞİLİM BAY HAN! SİZSİNİZ. JEON'UN DELİ OLDUĞUNU SÖYLÜYORSUNUZ O ZAMAN BANA EN BAŞINDAN BERİ GÖSTERMEDIĞINIZ DOSYASINI GÖSTERİN! BANA KANITLAYIN BUNU!" Diye bağırdım tekrardan. Eminim ki buna bir cevabı olmayacaktı. Dişlerini sıkarak oturduğu sandalyeden öfkeyle ayaklandı. Parmağını bana uzatarak tehditkarca sallamaya başladı. "İleriye gidiyorsun! Senin için iyi olmaz bu!" Dedi bana bakarken. Alayla gülerek ellerimi masasına doğru dayayıp onunla burun buruna geldim. "Peki. Bunda madem ki ısrarcısınız bende kuralları çiğneyeceğim aynı sizin yaptığınız gibi. Kendi özel hastamı evimde tedavi edeceğim bundan sonra." Jeon'a burada yapılanlara artık dayanamazdım. Sebepsiz yere burada olmasına ve o şeyleri yaşamasına dayanamazdım. Onun canının yanmasını artık istemiyordum. Dediklerimle alayla güldü. "Bu mümkün mü sizce?" Diye sordu sakince. Bende sakinleşmeye çalışarak araladım dudaklarımı. "Siz kuralları çiğniyorsunuz bende çiğneyeceğim." "Her şeyi geçtim bir deliyi nasıl evinize alabiliyorsunuz?" "O DELİ DEĞİL!" Ona doğru yükselmemle alayla gülmeye devam etti. Ve devam ettim. "O deli değil ve ben onu istediğim gibi tedavi ettireceğim. Bu hakkı bana vereceksiniz. Aksi taktirde tüm herşeyi ortaya dökmekten çekinmem." Yaptığım tehdit konuşmasını ciddiye almak zorundaydı. Bir o kadar da bunu yapmaktan çekinmeyeceği bilmeliydi. Sinirden dolan gözlerimi kırpıştırarak sakinleşmeye çalıştım. Ciddiyet yüzünü aldığında sakince araladı dudaklarını. "Hasta bir adamı evine almak isteyen sizsiniz. Sırf sonucunda ne olacağını görün diye buna izin vereceğim. O adam deli ve sizde bunu geçte olsa fark edeceksiniz. Müsade sizin." Buna olumlu cevap vermesi beni şaşırtsada istifimi bozmadım. Duruşumu dik tutmaya devam ederek odadan çıkmadan önce son kez gözlerine bakarak araladım dudaklarımı. "Geçte olsa fark edecek olan sizlersiniz. Jeon Jungkook deli değil. Eninde sonunda bu saçmalık ortaya çıkacak ve ben sizin görevinizden alındığınızı zevkle izleyeceğim. Bir adamı sebepsiz yere buraya tıkamak suçtur." ...
Böyle bir kurgunun bu platformda ilgi görmeyeceği gerçeği çok acı verici.. bence şuan sahip olduğun abone sayısından çok daha fazlasını hak ediyorsun. Ellerine sağlık, tek kelimeyle muhteşem.
Biraz geç bir yorum ama neyse. Haftalardır daha sonra izle listemde duruyordu bu hikaye sana aboneyim ama bunu atlamışım bugün okudum ve o kadar güzel, o kadar ayrı ki diğerlerinden... Gerçekten hissettim duyguları yaşadım durumları kalemin çok etkili insanı içine çekiyor. Uzun zamandır böyle kaliteli bi sey okumamıştım hayal dünyam halay çekiyor şu an ellerine sağlık gerçekten anlatılmaz güzel olmuş....💜
Ayyy çok güzeldiii agagagagagaga çıldırıyorum jeon üzümlü kekim benim yerim seni o kadar güzel yazmışsın ki sanki bir film izliyormuş gibi hissettim ellerine emeğine sağlık bebeğim💋
Aşşırı güzel olmuş biliyor musunn😭 Tam benim sevdiğim tarzda bi konu tekrar okurumki ben bunuuu, nedense takıntılı konular hoşuma gidiyorr Ellerine saglikk bebegimm💋💋❤😻
Ruh hastası olmağına bakmayarak yine jeon Jungkook taşıyıcı ismi ise mükemmel oluyor, lakin yazarınız tıvtıvların Helini ise kurgu her güzel şeyin ötesi olur ve eğiliminiz Aurorá ailesi'nde birincilik alır sayın okuyucularrr❤🎉 Helinimizin bize olan sevgisi her şeyde öte olur teşekkürler madam🤍 Bunun için Helin hanımımızı ödüllendiriyoruz 🏆🥳elimizden gelen bu olduğuna göre üzgünüz tıvtıv anası❤️🌟
@@AurorasssJ1 bi baloda kısknaçlıktan dolayı sevgilin bi adamla birbirine girer eve geldiğinizde onu sakinleştirirsin kucağına oturarak fln az smutlu olsa çok iyi olurr😁şimdiden teşekkür ederiim💜💜
Ya biliyorum çok saçma bir yorum yapmış olucam ama keşke o yatağa girmeden önce balkon kapısını kapattı mı kapatmadımı yazsaydın yazar batteniyede ısınıyorlar ama bir yandan oda soğuyor ayrıca mükemmel ötesi olmuş gerçektende ellerine sağlık (salak olduğumu düşünmeyin lütfen kafama takıldı ya dkskakak napabilirim)
Yorumlar cok uzun belli olmayani soyleyeyin atayim
Devam 2 belli olmuyor en sonda olacak tekrardan paylastim
2 gorunmuyorr
ha tamam buldumm
🌼Jeon Jungkook Ile Hayal Et- Sana Takıntılı Hastan Senin Yokluğunda Kendine Zarar Verir-
🌼JJK× Na-ra
🌼 Aurora'nın Kaleminden
🌼 Şarkıyla okumanızı tavsiye ederim.
🌼 Keyifli Okumalar!
Şarkı telif yedi diye kaldırdım. Anathor Love ile okuyabilirsiniz
"Dün gece bileklerini kestiğini öğrendik, Doktor Hanım. Size haber vermemiz gerektiğini düşündük. Odaya kimsenin girmesine izin vermiyor. Bileklerini bile zar zor sarmışken, siz olmadan sakinleşmesi mümkün değil. Defalarca kez sizi istediğini söyledi."
Yuna'nın dedikleriyle bugün defalarca kez dökülen o kaynar su tekrardan döküldü başımdan aşığıya. Adımlarımın şiddetini arttırarak koridordan sola döndüm. Endişeli bir o kadar da korkmuş yüz ifadem herşeyin ortada olduğunun bir göstergesiydi. Kalbim gereğinden fazla atıyor, kasılıyordu. Asistanım Yuna ve bir kaç hemşire ile onun odasının olduğu yönelttik adımlarımızı. Boğazım bir yumru vardı. Her şeyin suçlusu sensin, diyordu bu yumru. Her şey senin yüzünden oldu, diyordu. Durumunu bildiğin halde neden bir aptal gibi düşüncesizlik edip, onu tek başına bıraktın diyordu bu ses. Çok geçmeden kapısına vardığımda kapıyı tıklattım, birkaç kez. Beklemeye izin vermeden duyuldu sesi.
"Gidin."
Gelen bitkin ve çatlamış ses çenemin titremesine sebep oldu. Zar zor gelen ses kesildiğinde daha fazla beklemeden elimle kapı kulpunu ittirdim. Açılan kapı ile yavaşça içeriye uzattım başımı. Zifiri karanlığa bürünen odasına sokak lambalarından gelen ışık vuruyordu. Bu ışık az da olsa görmemi sağladığında odanın içine tamamiyle bakmak için bir adım attım. Gözlerim onu görmek için karanlık odanın içinde gezinmeye başlamıştı ki, durduğu yerde kesişti. Aradan saniyeler geçmeden duran gözlerim gördüğüm manzarayla acımaya başladı. Arkası dönük bir şekilde yatağın önünde oturuyordu. Bacaklarını kendine doğru çekmiş, kollarıyla sarmıştı. Elleri ve bilekleri kana bulanmış beyaz bir bezle sarılıydı. Başı ise dizlerine gelecek şekilde eğikti.
"Gittiğiniz günden beri tek yaptığı şey ağlamak ve bağırıp, çağırmak. Ona her ne kadar Doktor Hanım çok kısa bir süre sonra gelecek desekte bunu kabullenmedi. Gözünü dahi kırpmadan günlerce oturdu sadece."
Yuna kısık bir şekilde konuşarak geri çekildiğinde sadece başımı salladım. Duyduğum suçluluk duygusu nefesimi kesiyordu. Durumun bu kadar ciddi olduğunun farkına şimdi varıyordum. Geldiğimizi bile anlamamıştı. Daha fazla bekleyemezdim. Hemşireleri ve Yuna'yı geride bırakarak içeriye doğru adımlamaya başladım. Üç gün önceydi. Aldığım bir görev üzerine şehir dışına çıkmam gerekiyordu. Psikiyatrist olarak bu görevi yerine getirmem hem benim açımdan iyi gelecekti hemde birazda olsa farklılık olacaktı. Bu görevi seve seve kabul etmiştim. Ama durumun böyle olacağını bilmiyordum. Özel olarak ilgilendiğim hastam Jeon Jungkook. Iki ay önce buraya yönlendirildi. Durumunun bana ciddi olduğunu ve onunla ilgilenmeyi başaran kişinin ben olduğumu izah etmişlerdi. Kabul etmiştim. Görevimdi sonuçta.
Ama hiçbir şey beklediğim gibi gelişmedi.
Sorun vardı.
Büyük bir sorun vardı.
Sorun Jeon'da değildi.
Sorun onun hasta olmamasıydı.
Onu ilk gördüğümde sessizce koltukta oturuyordu. Ben odaya girip yanına oturana kadar sessizliğini korumaya devam etmişti. Sorduğum her soruya sadece sessizliği ortak olmuştu.
Ciddi ve sert bakışları vardı. Heybetli bir bedeni ve kendine has bir duruşu vardı.
Günler geçti. Üzerinden koskaca bir zaman dilimi geçti o sert ve korkutan Jeon'dan. Yavaş yavaş çökmeye başladı. O gücünü yitirmeye başladı. Defalarca kez üstlerime onun bir sorununun olmadığını izah etsemde bu pek fayda olmadı. Onlar ısrarla ona ilaçlar vermeye devam ettiler. Onu ısrarla yalnızlığa mahkum etmeye zorladılar. Onun hasta olmadığını bildikleri halde hasta olduğunu savunmaya devam ettiler. Zaman geçtikçe yükselmeye başlayan konumumla
başardığım tek şey Jeon'un tüm tedavisini kendi üzerime alabilmemdi. İlaçları kesmeyi ve ondan sadece benim sorumlu olacağım bir konuma yükselmeyi başarabildim.
Jeon kesinlikle hasta değildi. Onu geçmişi ve yaşadıkları hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Ne sebeple buraya getirildiğini sorsamda hep geçiştirildim. Hep bir terslik vardı. Hasta olmayan birisini bir odaya kapatmak suçtu. Gözlerim eski bedeninden ve yüzünden eser kalmayan Jeon'da gezindi.
Zayıflamış ve güçsüz düşmüştü bedeni. Bu süre zarfında birbirimize o kadar bağlanmıştık ki bensiz gözüne uyku dahi girmiyordu. Benim yanından ayrıldığım tek bir saniyede bile kendine zarar veriyordu. Onun için izinli günlerimde bile buraya uğruyordum.
Yavaş ve temkinli adımlarla yanına yaklaşmaya başlamamla elimdeki eldivenleri ve ağzımda ki maskeyi çıkartarak yere fırlattım. Yatağın ucunda aramızda bir metrelik bir mesafe bırakarak durdum. Yere damlayan göz yaşlarının parkeye çarparken çıkardığı o seslerden başka hiçbir ses duyulmuyordu. Boğazımdakinin yumrunun geçmesini umarak araladım dudaklarımı.
"Jeongguk..."
Diye seslendim onu korkutmamaya çalışarak. Bir adım daha atmama izin vermeden anında başını kaldırıp benim olduğum yöne bakmasıyla gözlerim daha da doldu. Onun bu haline her baktıkça içimin gittiğini saatlerce ağlamak istediğimi biliyorum. Kim sebepsizce buraya getirebilirdi ki? Elimden hiçbir şeyin gelmemesi daha da kahrediyordu beni.
Ağlamaktan gözleri kıpkırmızıydı ve kan çanağına dönmüştü. Gözlerinin altı mor ve şişti. Dudakları kurumuş görüyordu. Bedeninin titrediğini şimdi fark ediyordum. Hafifçe başını kaldırarak tam yüzüme baktığında duraksadı. Gözleri sanki aylarca beni görmemiş gibi bakmaya başladı gözlerime. Göz yaşları göz pınarlarına toplanmaya başladığında yanına eğilecekken buna izin vermeden ayaklandı. Ayaklandığı gibi aramızdaki mesafeyi kapatarak bedenimi kollarının arasına alıp başını boynuma gömmesiyle acı bir tebessüm ettim. Bedenimi o kadar sıkı sardıki güçsüz kolları içine hapsolmuş gibi hissediyordum. Boynuma gömülü olan yüzü boynumu ıslatmaya başladı bu sefer. Kokusunu derince içine çekmeye başladım. Bana bir tek bağlanan o değildi. Bende en az onun kadar bağlanmıştım ona.
"Na-ra Hanım."
Devam 1
Yuna'nın seslenmesiyle omuzun üzerinden baktığımda, çıkması için elimle işaret ettim. "Emin misiniz?" bakışı attığında başımı salladım yavaşça. İkiletmeden hemşirelerle birlikte odadan çıkıp kapıyı kapattı. Bedenime her geçen zamanda daha çabuk sarılan kollara karşılık vermek adına kollarımı kaldırarak ona sardım. Sarabileceğim kadar sardım onu.
"Beni bırakıp gittiğini sandım."
Onunla birlikte titreyen sesi benide ağlatmaya başardığında başımı omuzuna yasladım.
"Ben seni hiç bırakmam ki Jeon. Ne olursa olsun bırakmam ben seni. Sadece görev için gitmek zorundaydım. Çok özür dilerim."
"Nefes alma sebebim bile senken nasıl dayanacağımı düşündün?"
Göz yaşlarının arasından fısıldadı. Boynumdan tişörtüme damlayan göz yaşları şiddetlenirken benimde ondan farkım yoktu. Dudaklarını boynumda hissettim önce. Islanan dudakları boynumdan omuzuma doğru kaydı daha sonra. Bu hareketiyle bedenim alevlenirken ellerim istem dışı tişörtünü sıktı. Bu hareketimle dudaklarından acıklı bir inleme firar ettiğinde elimi telaşla sırtından çektim. Başımı omuzundan çekerek yüzüne baktım.
"Jeon?"
Endişeli gözlerim morarmış gözlerinde durduğunda alnını alnıma yaslayarak tebessüm etti.
"Beraber yatalım mı? Uyumak istiyorum birazda olsa."
"Jeon...Bir sorun mu var?"
Dedim ellerimi korkacaksına yanaklarına çıkartırken. Başını yavaşça avuç içime yaslayarak sürtündü.
"Sadece uyumak istiyorum. Günlerce uykusuzum. Kokun uyutsun beni."
Beni geçiştirdiğinin farkındaydım. Onu daha fazla zorlamamak adına başımı salladım. Kolları arasından çıkarak yatağa yöneldiğimde elimden tuttu. Kırışmamış yatağı ve yastığı beni daha da çok üzüyordu. Uyumamıştı yokluğumda. Tam tamına 3 gün. Bozuntuya vermeden yatağa sırt üstü uzandığımda beklemeden bedenini yüz üstü üzerime bıraktı. Bir kolunu belime diğer kolunu da sırtımdan geçirerek sardı. Başını boynuma gömerek rahat bir pozisyon edindiğinde bende daha fazla beklemeden bir kolumu bedenine sardım. Diğer elimide saçlarına daldırarak yumuşakça okşamaya başladım.
"Beni bırakma bir daha. Ne olursun."
Başını daha da boynuma gömüp soluklanmasıyla daha sıkı sardım onu.
"Bir daha asla bırakmayacağım seni. Ne olursa olsun."
"O kadar çok uykusuzum ki. Ne yapacağımı bilmiyorum. Seni nasıl sarsam da hem uyusam hemde sen hiç gitmesen."
Gözyaşlarım karanlıkta süzülüp geceye karışmaya başladı. Biz nasıl da bir anda birbirimizin kimsesi olmuştuk ki? Birbirimizden ayrı kalamayacak kadar yakındık. Ama aramızdaki bu ilişkinin bir ismi bile yoktu ki. İkimizde geçmişimizi ve yaşanmışlıklarımı çizerek gelmiştik birbirimize. İkimizde birlikte mutlu olmayı, sevmeyi ve sevilmeyi hakkediyorduk. Elimin altında kaybolan saç tutamlarına burukça tebessüm ettim.
"Sen nasıl istersen öyle davranacağım. Ne zaman istersen hep burada olacağım. Senin için elimden gelenin en iyisini yapacağım. Sen sadece kendini iyi hisset yeter."
Dedim ona karşılık olarak. Belimdeki eli sıkılaştı.
"Ben senin gitmeni hiçbir zaman istemedim ki. Hep burada olmanı hep benimle kalmanı istedim. Sadece seni istedim ben."
"O zaman hep yanında olacağım Jeon. Söz veriyorum sana."
Diye fısıldadım. Yumuşak saçlarını kaldığım yerden okşamaya devam ettim. Gözlerim dolu doluydu. Hıçkırmamak için zor tutuyordum kendimi. Bedenimdeki elleri her geçen zamanda sıkılaşmaya devam ediyordu. Gözlerim yavaşça belimdeki kolunun bileğine kaydı. Kanlı beyaz bez kısa bir zaman önce sarılmış olduğunun bir göstergesiydi. Büyük ihtimalle bugün sarılmış olmalıydı. Bu düşünce bana daha çok ağlatma isteği getirsede derin bir nefes alarak sakinleştim ve araladım dudaklarımı.
"Jeon...Kendine neden zarar verdin?"
Diye sordum sakince. Onu zora sokmak kesinlikle istemiyordum ama bunu sormak zorundaydım. Boynumdaki dudakları aralanarak derin bir nefes verdi.
"Seni sorduğumda gittiğini söylediler. Göreve gittiğini söylediler. Bana yalan söylediklerini düşündüm ve o an gözlerim döndü. Kendimi kaybettim. Geçen günlerde sende gelmeyince daha da delirdim."
Boğukça mırıldanarak kurduğu bu cümlelerle başımı salladım yavaşça. Bunun olduğunu tahmin etmeliydim. Tam konuşacakken böldü beni.
"Na-ra ben deli değilim. Bana güveniyorsun değil mi? Hiçkimse umrumda değil. Sadece senin duygu ve düşüncelerin benim için çok önemli. Sana çok bağlıyım ve ben..."
Dedikleriyle bedenim kaskatı kesildi. Boğazımdaki yumru kendini belli etti. Saçlarındaki elim durduğunda yutkundum o yumru geçsin diye. Ilk kez duyuyordum ondan bu cümleleri. Ilk kez gerçek anlamda kendimden nefret ettiğimi hissediyordum. Kendime gelmeye çalışarak saçlarını okşamaya devam ettim usulca. Normal konuşmak umuduyla araladım dudaklarımı.
"Jeongguk, tabikide evet. Sana herkesten ve herşeyden çok güveniyorum. Ayrıca delilikte nereden çıktı? Bir daha bu kelimeyi kullanırsan çok kızacağım sana."
Bastıran sinirimle hafifçe bağırsamda kendimi tuttum son anda ve devam ettim konuşmaya.
"Bende sana o kadar çok bağlıyım ki Jeon, Sensiz geçen günlerimin hemen bitmesini istedim."
Ondan ayrı kaldığım günlerde her ne kadar kendim bu göreve gitmek istesem de saat sayan ben değil miydim? Öyleydi. O göreve belkide hiç gitmemeliydim.
"Na-ra."
Diye fısıldadı. Bedenimi daha sıkı kavradığını hisetttim.
"Artık benden bir saniye dahi ayrı kalmanı istemiyorum. Bunu istemem belkide bir delilik ama ben istemiyorum. İstediğim tek şey senin hep benim yanımda olman."
Uykuya dalmaya yakın sesiyle konuşmasına burukça tebessüm ederek saçlarına doğru eğildim. Derince koklayarak hafifçe dudaklarımı değdirdim saçlarına. Fısıldadım onun gibi.
"Söz veriyorum Jeongguk. Artık bir saniye dahi ayrı kalmayacağız."
...
Devam 3
...
ERTESİ GÜN / SABAH
Parmaklarımı saç tutamlarında gezdirmeye devam ettim. Süzülen gözyaşlarımı umursamadan saçlarına doğru eğilerek öpücük kondurdum. Tüm gece boyunca yaptığım tek şey bıkmadan onu izlemek ve sarmaktı. Gözümü dahi kırpmadan onun yanında durmuştum bu gece. Onsuz bir saniyemi geçirmek istemiyordum. Güneş çoktan doğmuştu. Sabahın ilk ışıklarıydı. Mesai saati daha başlamamıştı. Göğsünün üzerine doğru yatıyordu ve güneşin ışınları yan duran yüzüne doğru vuruyordu. Bu görüntü karşısında içim kıpır kıpırdı. Akan gözlerimin arasından gülümsedim. Yerinde hafifçe hareketlenmesiyle gözlerimi kırpıştırarak gülümseye başladım. Uykulu bir şekilde sırt üstü yatağa uzandığında ağzından kısık bir inleme kaçtı.
"Jeongguk?"
Dedim onu korkutmamaya çalışarak. Sesimle anında açılan gözleriyle doğrulması bir oldu. Bu haline gülümsedim. Karşısında oturan beni fark etmesiyle inanamıyormuşcasına bana baktı.
"Günaydın."
Dedim sevecen bir şekilde. Uyku mahrumu gözleri hafifçe açıldığında oturduğum yatakta biraz daha yanına yaklaştım.
"Na-ra...Sen?"
Cümlesini devam ettiremedi bana bakarken. Gülümseyerek elimi bir yanağına getirip okşamaya başladım.
"Evet ben. Tüm gece uyudun Jeon. Ben uyanırsın diye umut ediyordum. Sende bana sarılırsın diye düşünmüştüm."
Dedim şakacı bir tavırla. Şuanki yüz ifadesi çok tatlı görünüyordu.
"Sen tüm gece burada mıydın? Üstelik hep bana sarıldın mı?"
Diye sordu şaşkınlığını belli ettiğinde. Gülümsemeye devam ederek başımı salladım hızlıca.
"Evet buradaydım. Sana hep sarıldım."
Yüzündeki şaşkınlık kaybolup kendini gülümsemeye bıraktı. Yüzündeki minik tebessüme takılı kaldı gözlerim. Aramızda ki mesafeyi kapatarak bedenine sıkıca sarıldım.
"Sana hep burada olacağım demiştim."
Onunda kolları belimi sardığında başını boynuma doğru götürerek minik bir öpücük kondurdu. Bu hareketiyle içim erirken kalbim hızlandı.
"Evet. Verdiğin sözü tuttun."
"Jeongguk?"
Dedim ondan ayrılmaya çalışarak. Buna izin vermeden daha sıkı sarıldı bana. Bu haline güldüm.
"Böyle konuşalım."
Dedi. Başımı sallayarak daha sıkı sarıldım ona.
"Seninle konuşmak istediğim bir konu var."
"Dinliyorum."
Derken boynumu derince kokladı. Kalbim firarın eşiğindeydi.
"Artık hep birlikte olacağız. Bir saniye dahi ayrı kalmayacağız."
Dedim sakince. Ne diyeceğini beklemeye başladım
"Na-ra bu nasıl mümkün olacak?"
"Artık benim evimde olacağız."
Bunu hemen açıkça belirtmeyi bende beklemiyordum. Belimdeki eli durduğunda ondan ayrılarak yüz ifadesine baktım. Anlamadığını belli eden yüz ifadesiyle bana bakıyordu. Gülümsedim.
"Evet Jeongguk. Artık bu hastanede olmayacaksın. İkimiz içinde en iyisi bu. Benim evimde olacağız."
"Ama bu..."
"Jungkook-ah geçmişin hakkında hiçbir şey bilmiyor olabilirim. Ama senin için elimden gelenin en iyisini yapmaya hazırım. Bunun için söz veriyorum."
Diye onu böldüm. Şuan aklından geçenleri tahmin edebiliyordum. İki elimi bedeninden çekerek yanaklarına götürdüm.
"Na-ra ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Senin yanından ayrılmak dahi istemiyorum. Ama bu senin için sorun arz etmez mi? Sonuçta burası hastane ve ben hasta bir adam olarak-"
"Bunu kendine nasıl yakıştırabiliyorsun? Sen hasta değilsin Jungkook. Bunu ikimizde çok iyi biliyoruz. Sana dediğim gibi ne olduda buraya geldin bilmiyorum. Suçsuz yere buradasın buna da eminim. Bana kendin gelene kadar seni zorlamayacağım. İkimiz içinde çok güzel olacak. Bana inan ve güven. Kimsenin ne dediği umrumda değil."
Diye açıklama yaptım. Anlayış göstereceğimi bilsin istiyordum. Ve çekindiğininde farkındaydım. Alnımı alnına yaslayarak derin bir nefes aldım onu solumak istercesine. Sessiz kalmasını umursamadan fısıldadım.
"Her şey çok güzel olacak sadece inan ve güven bana."
...
"Dinlenmeni istiyorum Jeongguk. Rahat ol lütfen."
Sardığım sırtına dikkat ederek koltuğa uzanmasına yardım ettim. Dikkatli bir şekilde koltuğa yerleştiğinde hafifçe kayarak oturmam için yer açtı. Gülümseyerek açtığı yere oturduğumda elimi yanağına doğru getirerek okşamaya başladım.
"Neden kendini korumadın Jeon? Bunu yapabilirdin."
Dedim büyük bir suçluluk duygusuyla. Güneş batmaya yakındı. Hastaneden çıkışımızı yapıp eve gelmiştik. Jungkook'un sırtını sardıktan sonra dinlenmesi için koltuğa uzandırmıştım o her ne kadar istemesede. Sorduğum soruyla sanki boğazında bir yumru varmışcasına yutkundu.
"Ben başının belaya girmesini istemedim."
Sakince kurmuştu bu cümlesini. Ama ben içinde fırtınaların koptuğunu biliyordum. Acı bir tebessüm ederek parmaklarımı moraran göz altında gezdirdim.
"Başım belaya girmezdi Jeongguk. Ben çok özür dilerim senden. Öyle olacağını bilmeliydim. Çok üzgünüm."
Onun bu şekilde görmeye dayanamayan ben nasıl olurda buna müsade etmişti? Gözlerim hafifçe dolduğunda gülümseyerek avuç içime öpücük kondurdu.
"Geçti. Sen yanımdasın ya. O bana yeter."
Bu haldeyken bile beni teselli etmesine daha çok ağlama isteği gelsede tuttum kendimi. Bundan sonra onun mutluluğu için elimden geleni yapmaya çalışacaktım. Dolu gözlerimle bedenine doğru eğilerek sarıldım dikkat ederken. Kolları yavaşça belimi sardı.
"Beraber uzanalım mi?"
Diye sordu sessizce. Kokusunu derince içime çekerek mırıldandım.
"Yemek yapmak istiyorum ikimize. Ve sende ben yapana kadar dinleniyorsun. Sonrada sahile çıkıyoruz."
Başımı kaldırarak yavaşça yüzüne baktım. Gözleri dolmuştu hafifçe.
"Na-ra benim için kendini zora sokmanı istemiyorum. Beni evine-"
"Beni zora sormuyorsun ki. Senden sorumlu olan benim Jeongguk. Ve hiçbir sorun olmayacak emin ol. Ayrıca nasıl konuşuyorsun sen öyle? İkimizin arasındaki çekimin uzun zamandır farkındayım. Sadece seni sıkmak istemiyorum."
Ciddiyetle konuşmama burukça tebessüm etti. Uzandığı yerden hafifçe doğrulmasıyla bende onun gibi oturur pozisyona geçtim. İki elini yanağıma çıkartarak yüzüme yaklaştı.
"Aramızdaki çekim geceleri seni özlediğimde beni ağlatacak kadar büyük. Aramızdaki ilişkiye isim koymak istiyorum."
Ağlamak mı? Beni özlediğinde ağlıyor muydu?
Gözlerim hafifçe açıldı.
"Ağlamak mi?"
"Evet ağlamak. Sen gittikten dakikalar sonra bile seni çok özlüyordum ve ağlamak istiyordum ki bunu yapıyordum da."
Dedikleriyle dolu olan gözlerim daha da doldu. O ise tebessüm ediyordu.
"Şimdi bunları konuşmak istemiyorum. Sen yanımdasın. Benden daha mutlusu olamaz...Ve aramızdaki ilişkiye bir açıklık getirmek istiyorum. İkimizinde duygusal anlamda duyguları yoğun. Yani ben öyleyim."
Dolu olan gözlerimi kırpıştırarak başımı salladım.
"Jungkook-ah...Ben kendimi nasıl ifade edeceğimi bilmiyorum."
Dedim duyduğum heyecanla. Yüzündeki tebessümü büyüdü. Gülümsemesi devam ederken dudaklarıma doğru yaklaştığında gözlerime baktı. Gülümseyerek yavaşça gözlerimi kapattım. Saniyeler sonra yumuşak dudakları dudaklarımla buluştuğunda ne yapacağımı bilemeyerek kollarımı boynuna sardım. Bedenimi kendine çekerek belime sarıldı.
...
Devam 4
...
Elimdeki elini sıkılaştırdığında ona bakarak gülümsedim. Sahil sessizliğinin ve deniz kokusunun verdiği huzuru hiçbir şeye değişmezdim. Heleki sevdiğim insanlarla birlikteyken. Saatlerdir sahilde elele geziyorduk. Onun içinde iyi gelmişti deniz havası. Bakışlarımı tekrardan ona çevirdiğimde dalgınca denizi izlediğini gördüm.
"Jeongguk?"
Dedim onu korkutmamaya özen göstererek. Daldığı yerden anında bana döndüğünde masum masum baktı. Bakışlarına erimemek mümkün değildi. Yürüdüğümüz yerde durduğumda oda benimle eş zamanlı durdu. Tuttuğum elini bırakarak ona yaklaştım.
"Dalgın gibisin. Sorun yok değil mi?"
Dedim kısık bir şekilde. O sırada benim kollarım boynunu, onun elleri belimi sardı. Tebessüm ederek başını sağa sola salladı.
"İyiyim ben. Sen yanımdayken nasıl iyi olmam."
Dediklerine bende tebessüm ederek alnımı alnına yasladım.
"Daha da iyi olacaksın,olacağız. Bunu birlikte başaracağız."
Dediğimde dudaklarıma öpücük kondurdu.
"Bundan şüphem yok. Korktuğum tek bir şey var bir gün olurda beni istemezsen..."
Yaptığı itirafla gülümsemem solduğunda onun bakışlarını kaçırdığını gördüm. Elimi çenesine koyarak tekrardan bana bakmasını sağladım. Böyle düşünüp hissetmemeliydi.
"Öyle bir şey asla olmayacak. Sana söz veriyorum. Hep beraber olacağız. Çok daha mutlu ve güzel günlerimiz olacak."
Onu inandırmak istiyordum. Yaşadığı şeyler normal değildi biliyordum. Ama ne olursa olsun sözümü tutacaktım ve onun mutlu olması için elimden gelenin en iyisini yapacaktım.
...
4 AY SONRA
Uyku mahrumu gözlerle yanıma dönüp baktığımda boş olduğunu görmemle kaşlarım çatılırken korkuyla etrafıma baktım. Jeon neredeydi? Doğrulduğum yerden adeta fırlarcasına kalktım.
"Jeon?!"
Diye seslendim endişeyle. Kalbim büyük bir korkuyla atmaya başlamıştı. Kapıya doğru ilerleyecekken gelen sesle duraksadım.
"Güzelim?"
Sesi kapısı açık olan balkondan gelmişti. Hiç vakit kaybetmeden o yöne doğru koşar adımlarla ilerledim.
"Beni korkuttun."
Dedim içeriye girdiğim sırada. Yayılmış olduğu koltuktan hafifçe dikleşerek bana bakıp gülümsedi.
"Buradayım. Korkma."
Dedi sakince. Elini uzatarak elimden tuttu. Bedenimi kucağına çekerek yan bir şekilde oturttuğunda soğuk havanın verdiği etkiyle iyice sığındım göğsüne. Kollarımı sıkıca bedenine sararak başımı omuzuna koydum.
"Saat çok erken değil mi? Üstelik hava çok soğuk. Ne yapıyorsun burada?"
Dudaklarını başımın tepeciğine bastırarak derince soludu.
"İyi geliyor serin havalar. Çıkmak istedim."
"Ama seni yanımda göremeyince korktum sevgilim."
"Sevgilin ölsün sana. Bir daha sensiz adım
dahi atmayacağım."
Dalgayla söylediği cümleyle hafifçe ittirdim onu. Bu halime kıkırdayarak boynumda sertçe öptü.
"Sıcacıksın hâlâ. Yatağa dönelim hemen."
Bedenimi daha sıkı tutarak ayaklanmasıyla gülerek boynuna sardım kollarımı. Küçük çocuklar gibi odaya doğru koşarak bedenimizi yatağa doğru bırakıp örtüye sardı bizi. Tekrardan ısınmaya başlayan bedenlerimiz ile gülümsemem devam ederken birbirimizi sıkıca sardık.
"Bugün şirkete geçecek misin?"
Diye sordum sakince. Başını sağa sola salladı ve gülümsedi.
"Hayır. Tüm günü yatakta seninle geçirmek ıstiyorum. Film izleyelim. Vakit geçirelim. Ama şuan saat çok erken. Uykumuza devam edelim."
Dedikleriyle başımı onaylarcasına salladım ve göğsüne sığınarak huzur dolu bir şekilde gözlerimi kapadım. Saçlarıma öpücükler vererek beni daha da mayıştırdı.
İkimizde birbirimize verdiğimiz sözleri fazlasıyla tutmuştuk. Her geçen gün biraz daha iyileşiyorduk. Her geçen gün birbirimize daha çok bağlanıyorduk.
O günden sonra her şey daha iyi ilerledi bizim için. Zamanla her şey ortaya çıktı. Bunu Jeon'a yapan ailesiydi. Üstelik soylu bir aile. Jeon'a canice bunu yapan ailesiydi. Ona karşı duydukları büyük ve yoğun nefret yüzünden. Bir insan oğluna duyduğu nefret yüzünden bunu yapabilir miydi? Aklım ermiyordu. Her şey çok karmakarışık ve saçma geliyordu. Duydukları nefret onları bu kadar canileştirmişti işte. Zorla getirilmişti o hastaneye. O kadar tepkisiz ve hissizleşmişti ki o zamanlar. şuan ki neşesinden anlayabiliyordum. Jeon'a zamanında o kadar kötü şeyler yaşatmışlardı ki. Normal tepki dahi veremez olmuştu. Bunu bahane ederek hastaneye hapsetmeleri ayrı bir canilikti.
Ama her şey geçmişte kalmıştı. Jeon'un ailesi ve onlarla işbirliği içerisinde olan Bay Han hakkettiği cezayı almıştı. Tüm kötü günler geride kalmış, Jeon o ruh halinden ve o hissettiği ruhsal baskıdan tamamiyle kurtulmayı başarmıştı. Şimdi ise kendi işinin başındaydı.
Mutluyduk. Tüm zorluklarla başa çıkmıştık ve şuan da da hayatımızın en güzel günlerini geçiriyorduk. En önemlisi ne olursa olsun pes etmemiştik.
SON
Devam 2 belli olmuyorsa diye
Bedenimi zorla da olsa bedeninin altından kurtardığımda derince soludum. Saatler olmuştu. Tam uykuya dolması gerçektende uzun sürmüştü. Bedenini yüz üstü yatağa uzandırarak sırtını bana doğru çevirdim. Kabimde büyük bir korku vardı. Tanrıya yalvarıyordum bunun gerçek olmaması için. Sokak lambasının aydınlattığı odada yavaşça sırtına doğru eğilerek giydiği tişörtü kavrayarak yukarıya doğru çekmeye başladım. Bakış açıma giden morartılar ve yara izleriyle nefesim kesildi. Şaşkınlıkla kalakaldığımda sarsılmamak için zor tuttum kendimi. Türlü türlü yaralar ve morartılar vardı. Üstelik yeni görünüyorlardı. Tahmin ettiğim gibiydi. Ona işkence yapmış olmalılardı benim yokluğumdan yararlanarak. Hızlanan kalbim ve kesilen nefesim ile sadece dikilmeye devam ediyordum. Bir şeyler yapmalıydım artık. Onu böyle görmeye daha fazla katlanamazdım. Şaşkınlığımın yerini sinir aldığında yumruğumu yavaşça sıktım. Dönmeye başlayan gözlerim ile ne yaptığımı bile bilmeden sessiz olmaya devam ederek kapıya ilerlemeye başladım. İçimdeki üzüntünün yerini öfke ve hırs ele geçiriyordu. Ve ben artık kendimi tutmak istemiyordum. Her şeyi göze alarak kapı kulpunu indirdim. Yavaşça açıp kapattıktan sonra hastane koridorundan baş müdürün odasına doğru ilerlemeye başladım. Şuan bedenim duyduğum sinir ve öfkeden titrerken mideme kramplar girmeye devam ediyordu. Bunu neden yapmış olabilirlerdi ki? Zararsız bir insana neden canice vurmuş olabilirlerdeki? Çarptığım doktoru umursamadan merdivenlerden hızlıca çıkarak koridorun en sonuna ilerlemeye başladım. Bakış açıma giren Odayla içimdeki hırs ve öfke daha da büyüdü. Şuan kendimi tutmam imkansızdı. Büyük bir hızla kapıya vardığımda, çalmadan kulpunu indirerek içeriye daldım. Doktor Han ve birkaç hemşire bana doğru döndüler büyük bir şaşkınlıkla.
"Kapı çalma kuralı sizin için geçerli değil sanırım?"
Dedi Doktor Han alayla gülerken. Benimde yüzümde bir sırıtış belirdi kapıyı kapattığım sırada.
"Sizinde insani duygularınız pek varolmamış gibi? Ne dersiniz?"
Dediklerimle gülen yüzü soldu bir anda. Masasına biraz daha yaklaşarak tam gözlerine baktım yüzümün ciddiyete büründüğü sırada.
"Bune hadsizlik?!"
Diye bağırdı. Umursamayacağımı o da en az benim kadar iyi biliyordu.
"Yokluğumda kendi şahsi ve özel hastama değil dokunmak, onun odasına dahi girmeyeceğinizi belirtmiştim değil mi? Ne cüretle ona dokunursunuz?! NEDEN MASUM BİRİNE İŞKENCE EDIYORSUNUZ?!"
Sonlara doğru yükselen sesim kendimi tutmam gerektiğini gösteriyordu. Ama içimdeki sinir ve öfke buna engel oluyordu. Gözlerinin tam içine baktığımda alayla gülümsedi.
"Ona canım yansın istemiyorsan susarsın diye defalarca kez söyledim. Ama o ısrarla 'Doktor Na-ra'yı istiyorum' diye bağırdı ve bize karşı çıktı. Onu ancak böyle susturabilirdim."
Dedikleriyle içimdeki öfke artık tutulamaz hale gelmişti. Yumruğumu sıkarak masasına yaklaşabildiğim kadar yaklaştım. Patlamak üzereydim.
"Siz ne dediğinizi duyuyor musunuz?! ONU SUSTURMAK İÇİN İŞKENCE ETMEK NEDIR YA?! ONU SEBEPSIZ YERE BURADA TUTTUĞUNUZ YETMİYORMUŞ GİBİ BIR DE İŞKENCE MI EDİYORSUNUZ? NE YAPTIĞINIZI SANIYORSUNUZ SIZ?! BU BİR SUÇTUR!"
Öfkeyle adeta yüzüne patladığımda yüzündeki iğrenç gülümseme bir an olsun silinmedi. Bu beni daha da sinirlendiriyordu. Yaslandığı sandalyeden hafifçe öne doğru gelerek ellerini masada birleştirdi.
"Burası deliler hastanesi Na-ra Hanım. Burada kimseyi sebepsiz ve suçsuz yere tutmuyoruz. Bunu sizde iyi biliyorsunuz. Neden o adama karşı bu kadar hassas ve korumacısınız?"
Sinirden dolan gözlerime baktığında iğrenç bir şekilde güldü.
"Hadi ama deli bir adama aşık olmuş olamazsın. Yoksa öyle mi?"
Tırnaklarımı sertçe avuç içime geçirerek öfkeyle bağırdım.
"O ADAM DELI DEGIL! ONU DELIRTEN SIZLERSINIZ! NE OLDUĞUNU BILMEDEN ONU YALNIZLIĞA MAHKUM ETTINIZ! CANİ VE İNSAFSİZ İNSANLARIN TEKİSİNIZ!"
Kendimi tutamıyordum. Kendimi tutmam imkansızdı bu durum karşısında. Sinirden dolup taşıyordum adeta. Dediklerimle gülen yüzü ciddiyete büründü.
"Haddinizi aşmayın!"
"HADDİNİ AŞAN KİŞİ BEN DEĞİLİM BAY HAN! SİZSİNİZ. JEON'UN DELİ OLDUĞUNU SÖYLÜYORSUNUZ O ZAMAN BANA EN BAŞINDAN BERİ GÖSTERMEDIĞINIZ DOSYASINI GÖSTERİN! BANA KANITLAYIN BUNU!"
Diye bağırdım tekrardan. Eminim ki buna bir cevabı olmayacaktı. Dişlerini sıkarak oturduğu sandalyeden öfkeyle ayaklandı. Parmağını bana uzatarak tehditkarca sallamaya başladı.
"İleriye gidiyorsun! Senin için iyi olmaz bu!"
Dedi bana bakarken. Alayla gülerek ellerimi masasına doğru dayayıp onunla burun buruna geldim.
"Peki. Bunda madem ki ısrarcısınız bende kuralları çiğneyeceğim aynı sizin yaptığınız gibi. Kendi özel hastamı evimde tedavi edeceğim bundan sonra."
Jeon'a burada yapılanlara artık dayanamazdım. Sebepsiz yere burada olmasına ve o şeyleri yaşamasına dayanamazdım. Onun canının yanmasını artık istemiyordum. Dediklerimle alayla güldü.
"Bu mümkün mü sizce?"
Diye sordu sakince. Bende sakinleşmeye çalışarak araladım dudaklarımı.
"Siz kuralları çiğniyorsunuz bende çiğneyeceğim."
"Her şeyi geçtim bir deliyi nasıl evinize alabiliyorsunuz?"
"O DELİ DEĞİL!"
Ona doğru yükselmemle alayla gülmeye devam etti. Ve devam ettim.
"O deli değil ve ben onu istediğim gibi tedavi ettireceğim. Bu hakkı bana vereceksiniz. Aksi taktirde tüm herşeyi ortaya dökmekten çekinmem."
Yaptığım tehdit konuşmasını ciddiye almak zorundaydı. Bir o kadar da bunu yapmaktan çekinmeyeceği bilmeliydi. Sinirden dolan gözlerimi kırpıştırarak sakinleşmeye çalıştım. Ciddiyet yüzünü aldığında sakince araladı dudaklarını.
"Hasta bir adamı evine almak isteyen sizsiniz. Sırf sonucunda ne olacağını görün diye buna izin vereceğim. O adam deli ve sizde bunu geçte olsa fark edeceksiniz. Müsade sizin."
Buna olumlu cevap vermesi beni şaşırtsada istifimi bozmadım. Duruşumu dik tutmaya devam ederek odadan çıkmadan önce son kez gözlerine bakarak araladım dudaklarımı.
"Geçte olsa fark edecek olan sizlersiniz. Jeon Jungkook deli değil. Eninde sonunda bu saçmalık ortaya çıkacak ve ben sizin görevinizden alındığınızı zevkle izleyeceğim. Bir adamı sebepsiz yere buraya tıkamak suçtur."
...
@@AurorasssJ1Yine bir şaheser yaratmışsın güzelim.. Ellerine sağlık, harikaydııı😍🌹
Böyle bir kurgunun bu platformda ilgi görmeyeceği gerçeği çok acı verici.. bence şuan sahip olduğun abone sayısından çok daha fazlasını hak ediyorsun. Ellerine sağlık, tek kelimeyle muhteşem.
Böyle bi tık hastalık ruh hastalığı olan kurguları çok seviyorum sorun bende mi tıvtıvlar..
Ben de aq sorunlu muyuz 😂
Senin yazdığın hikayelere o kadar bayılıyorum ki lütfen takıntılı aşık videolarını fazla yap okuması çok zevki😊😊
Yap demek yerine rica etsen daha iyi olurdu
Sağol
@ kusura bakma kötü anlamda demedim rica etsem daha fazla hikaye atabilir misin🫶🏻
Yazdığın bütün hikayelerine bayılıyorummm böyle takıntılı olan hikayeleri daha fazla yapar mısın aşırı sarıyor❤😊
Biraz geç bir yorum ama neyse. Haftalardır daha sonra izle listemde duruyordu bu hikaye sana aboneyim ama bunu atlamışım bugün okudum ve o kadar güzel, o kadar ayrı ki diğerlerinden... Gerçekten hissettim duyguları yaşadım durumları kalemin çok etkili insanı içine çekiyor. Uzun zamandır böyle kaliteli bi sey okumamıştım hayal dünyam halay çekiyor şu an ellerine sağlık gerçekten anlatılmaz güzel olmuş....💜
Ayyy çok güzeldiii agagagagagaga çıldırıyorum jeon üzümlü kekim benim yerim seni o kadar güzel yazmışsın ki sanki bir film izliyormuş gibi hissettim ellerine emeğine sağlık bebeğim💋
Ayy sonuna gelene kadar korktum bi ters köşe olur bizi terk eder diye de neyseki olmadı bunu çok beğendim yani konusunda özgündü güzeldi🎀
Aşşırı güzel olmuş biliyor musunn😭
Tam benim sevdiğim tarzda bi konu tekrar okurumki ben bunuuu, nedense takıntılı konular hoşuma gidiyorr
Ellerine saglikk bebegimm💋💋❤😻
OHAAAAAAGAGAGAGAAGAGAGAGAGGAAGGAGAGAAG (2. TEPKI)
Aşırı güzeldi ama o her seyin ortaya çıktığı ve ailesinin falan hakkettigi cezalari alirken ki kisimlari da okumayi cok isterdim.. ellerine sağlık 💜💜
Fazla uzatmak istemedimmm
Teşekkürler
@@AurorasssJ1 tahmin ettim böyle düşünerek hareket ettiğini, rica ederim
Bismillahhhhh günümün neşe kaynağı evrenin en müthiş yazarı evrenin en müthiş kurgunusu yazmış ✨🐛
Ruh hastası olmağına bakmayarak yine jeon Jungkook taşıyıcı ismi ise mükemmel oluyor, lakin yazarınız tıvtıvların Helini ise kurgu her güzel şeyin ötesi olur ve eğiliminiz Aurorá ailesi'nde birincilik alır sayın okuyucularrr❤🎉
Helinimizin bize olan sevgisi her şeyde öte olur teşekkürler madam🤍
Bunun için Helin hanımımızı ödüllendiriyoruz 🏆🥳elimizden gelen bu olduğuna göre üzgünüz tıvtıv anası❤️🌟
Kıskançlıkla ilgili yapar mısıınn eğer yaparsan içeriği ayrıntılı anlatabiliriimmm (aşırı iyi yazıyorsun awk aşık oldum ĞWÇZĞSÖSĞÇSĞZÇS 😍😍)
Öncelikle teşekkür ederimmm
Düşünürüm güzelimm
@@AurorasssJ1 bi baloda kısknaçlıktan dolayı sevgilin bi adamla birbirine girer eve geldiğinizde onu sakinleştirirsin kucağına oturarak fln az smutlu olsa çok iyi olurr😁şimdiden teşekkür ederiim💜💜
@@Birisii_istee47 Düşüneceğim
@@AurorasssJ1 düşün bakalımm😌💜
Böyle kurgular çok hoşuma gidiyo heleki sen yazmışsan çok güzel yazıyorsun umarım izlenme ve abonen artar çok daha fazlasını hak ediyosun❤
Ya biliyorum çok saçma bir yorum yapmış olucam ama keşke o yatağa girmeden önce balkon kapısını kapattı mı kapatmadımı yazsaydın yazar batteniyede ısınıyorlar ama bir yandan oda soğuyor ayrıca mükemmel ötesi olmuş gerçektende ellerine sağlık (salak olduğumu düşünmeyin lütfen kafama takıldı ya dkskakak napabilirim)
Lskdkxkddfid
Yeminle yanlız değilsin knk bende aynı şeyleri düşündüm sjsjsjjs
@lun.m0_0n tek deli ben değilim ozmn sksjsj
Biliyorum biraz sabırsızım ama bir tane dahaa hikayeee lütfennn yarın ❤❤
Okul var. Yoğunum. Kurguları gece yazıyorum. Yarin kurgu gelmeyecek.
harikaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa💘❤🧡💛💙💜💓💞💕
MÜKEMMEL Dİİİİİ (senin gibi)
Ay güzelim çok güzel olmuş🤩🤩eline emeyine sağlık 💋💋
Çok güzel olmuş ellerine sağlık❤❤
ÇOK GÜZEEEELLLLLL😭😭😭💗💗💗
🎉🎉🎉🎉❤❤❤❤😊
Uwwww hikaye yok❤
Hop burdayım mükemmel olmuş 🫶🏻🫶🏻
Döktürmüşsünn yinee 🥲🥲🤍🤍
cok guzel olmus
Ellerine sağlık 🤍
Yeni takipcinn
Hosgeldinn
Geldiiiiiimm ❤❤
Geldiimmm
Okumustum ama yorum yaşamamıştım
🫶
Yapamamistim
Çok iyi lannn
Çok güzel diii
Cok guzell olmuss
yaa ama bu cok guzell