BEĞENİN ÜSTTE KALSIN 15:42 Ailesiyle uyumak zorunda kalan çocuk 25:30 1992 Yılı hikayesi 33:06 Hasan hocalı hikaye 42:15 Mezar taşlı hikaye(resimli) 56:04 İsmail abi ve kurban 1:03:47 Erzuruma ışınlanan çocuk 1:12:50 70 Yaşındaki amca(gazete haberine çıkmış) 1:19:33 Serpil Teyze(ölü bebek) 1:30:55 Sinan.. 1:40:15 Kıyafeti kesilen çocuk 1:46:25 SESLİ hikaye(irem abla) 2:00:10 Eşine musallat olunan abi 2:10:44 Takıları çalınan teyze 2:21:13 Magnetoya dönüşen adam(Videolu) 2:26:47 Ölüdenizde uçurumdan atlayan 3 harfli(Videolu) 2:33:42 1985deki dedenin hikayesi 2:39:40 Kuran kursunda eşek şakası yapan Mehmet 2:50:35 3 Çoban
1985 teki dedenin hikayesinin aynısının lacivertini oyun portal 7 sene önce falan ets videosunda anlatmıştı yazan arkadaşta üstüne bi kaç şey ekleyip sunmuş gibi
@@deugod9146 ben de öyle bişey anımsadım, sen diyince hatırladım dediğin gibi hafif ekleme var. Bence zaten olay burda eğlenmek,zaman geçirmek,tribe girmek ve yine bence %95’i kolpa, %5’i gerçek ama onlar da psikoloji etkisiyle zihin yanılması,yanılsaması veya onunla karışık yaşanmış olaylar.
@@yusufziyaay1257 bilader ben bu kadar etkileyici 1 hikaye bile dinlemedim. Elim ayağım uyuştu. Cin falan yok da. Olayı kendinin yaşadığını düşün baba.kadının doğumlada ilintili yumurtalık kanserinden gitmesi. Mesela öpüştüklerini göstermiş rüyada 45 dk sonra eve gitmiş sev işiyorlarmış. Yani zamanlama tutuyor öpüştükten sonra sevişmişler .bu gösteriyor ki rüyada canlı yayın gibi o anda evde olanları görmüş. Aşşşşşırı gerçekçi ve aşşşırı paranormal. Bu korku hikayesi değilse hiç bir şey korku hikayesi değil. Zaten korkulan şey bu hikayelerde paranormal olması. Bu hikaye de manyak derecede paranormal.
*HASAN HOCA 24 YAŞINDAYIM BİR ÇOK KORKU FİLMİ İZLEDİM. ÇOK DA SEVERİM. EN GÜZEL FİLMLER BİLE ŞU YAYINLARIN ZEVKİNİ VERMİYOR. KORKUYORSUNUZ BİLİYORUM AMA BARİ 2 3 HAFTADA BİR MUTLAKA OLMALI. BİZE ÇOK GÖRME.EKİBE VE SANA SELAMLARIMLA SEVİLİYORSUNSUNUZ.*
Bu olay 8 sene önce askerliğim sırasında başımdan geçti. Öncelikle şunu söylemeliyim ben bu yaşadığım olaydan önce inançsız biriydim, hala tam inançlı biri sayılmam ama bu tarz olaylara bakış açım kesinlikle değişti. İstanbulun kalabalık semtlerinden birinde, hiç doğa üstü varlık görmemiş, hiç gören biriyle tanışmamış olarak büyüdüm. O yüzden bu tarz olaylara hep insan uydurması şeyler olarak bakardım. Askerliğimin sona ermesine 2-3 ay kala yerleştirme dönemi de olmamasına rağmen koğuşumuza dışardan birini getirdiler. Bu arkadaşın neden ve nereden geldiğini sorduk fakat önceki yerinde sorun yaşadı dediler sadece. Kendisiyle de iletişime geçmeye çalıştık fakat çok içine kapanık biriydi. Neredeyse hiç konuşmaz, bizimle hiç iletişim kurmazdı. Ben koğuştaki yaş olarak en büyük kişiydim biraz geç gitmemden dolayı, daha genç olan arkadaşlarım bu yeni gelen arkadaşın içine kapanık olmasından dolayı vs iyice bunun üzerine gitmeye başlamışlardı. Ben çocuğun olmadığı yerlerde beyler yapmayın diye uyarıyordum tamam diyorlardı fakat sonra çocuğa yine aynı tarz davranmaya devam ediyorlardı. Bir akşam bu çocuğa sulu bir şaka yaptılar, hava da gerçekten soğuktu. Çocuğun suratında ağlamaklı ifadeyi görünce dayanamadım sesli olarak herkese sert çıktım biraz. Sonra özür dilediler konu kapandı. Ertesi gün kantinde takılırken bu yanıma geldi, normalde kimsenin yanına gittiğini görmemiştim. Elini uzattı, arkadaş olalım mı dedi. Tabi dedim sonra zamanla benimle konuşmaya başladı. Küçükken babasının annesini öldürdüğünü,hala hapiste olduğunu, teyzesinin yanında büyüdüğünü falan anlattı. İçimden demek ki bu yüzden içine kapanık kim yaşasa böyle olur diye düşündüm. Daha kafamdaki düşünce sonlanmadan bana dedi ki, sen şimdi bu olay yüzünden benim böyle olduğumu düşünüyosundur, est olum senin neyin var sanki demeye kalmadan beni köyümde de sevmezler dedi. Neden dedim, ben onların görmediğini görür,duymadığını duyarım dedi. Tabi aklımdan direkt yaşadığı büyük travmanın onda böyle akıl hastalıkları bırakabileceğini düşündüm. Üzerinde pek durmadım bu konunun. Aradan kısa bir zaman geçti, ben diğer arkadaşlarla sohbet ederken bu bir anda geldi. Normalde kalabalıkken asla gelmezdi, şaşırarak hayırdır dedim. Abi bir gelir misin dedi, kalktım bir köşeye gittik konuşmaya. Abi dedi babaanneni sever misin, bi anda ne olduğunu anlamadım nasıl yani dedim. Aranız iyi mi yani yakın mısınız dedi. Tabi dedim neredeyse yanında büyüdüm sayılır. O an gözleri dolar gibi oldu, abi dedi senden bir şey rica edebilir miyim. Buyur söyle dedim, arar mısın babaanneni dedi. Olum dedim zaten çıkınca giderim elini öpmeye az kaldı zaten ne alaka şimdi niye arayayım. Dedi ki abi senden hiçbir şey istemedim bugüne kadar bu sefer istiyorum sana mantıksız gelebilir ama ara dedi. Tamam arıcam dedim başımdan göndermek için ama kafamda pek aramak yoktu. Bizim çocukların yanına geçtim oturdum biraz, ama aklıma şüphe düştü dedim bir arayayım. Askere yanımda cep telefonu götürmemiştim, doğal olarak annem babam hariç kimsenin numarası ezberimde yoktu. Babamı arayıp numarasını aldım babaannemin, aradım nasılsın iyi misin askerlik bitince gelicem yanına falan biraz konuştuk. Ben aradığım için kadının sevindiğini hissedince ulan dedim iyi ki vesile oldu da aradık. Sonra yat zamanı geldi, normal bir gün gibi yattık. Gece 1-2 gibi uykunun en ağır yerinde bir ses duyup gözümü açtım, baktım karşımda bu ağlıyo. Olum ne oldu dedim abi dedi, abi dedi başın sağolsun. Ne diyosun olum kafa mı buluyosun benle falan dedim uykudan uyanmanın siniriyle, yine abi başın sağolsun dedi gitti. Tövbe tövbe diyip uykuya devam ettim. Ertesi sabah ilk fırsatta telefona gittim, babamı aradım annem açtı. İçime o an bir sıkıntı düştü. Oğlum dedi babaannen vefat etti, başımız sağolsun. Gece uykusunda vefat etmiş. Ben o anı hayatım boyunca unutmayacağım çünkü bir yandan terliyorum bir yandan vücudum buz kesti olduğum yerde. Telefonu kapatıp bunu aramaya koyuldum, ben onu farketmeden o beni farketmiş sanki geleceğimi biliyomuş gibi suratıma bakıyo.Yine suratı ağlamaklı, sen dedim nerden biliyodun. Hiçbir şey söylemedi. O günden sonra benimle tek bir kelime konuşmadı askerliğim bitene kadar. Ben konuşmaya çalıştım fakat nasılsın sorularıma bile cevap vermedi hiç. Askerliğimin bittiği gün gittim bunun yanına elimi uzattım hiçbir şey demeden, o da elini uzattı, kafasını şöyle sanki bir şey onaylar gibi öne eğdi. O günden sonra ne ondan bana bir haber geldi, ne de ortak asker arkadaşlarımızdan onunla alakalı bir bilgi geldi. 8 yıldır hayatımın en büyük gizemi o çocuk oldu. Hala tam olarak ne olduğunu nasıl olduğunu bilmiyorum bu olayın.
serpil ablayı önceki videonun yorumlarında okuduğum için etkilemedi beni ama o fethiye ve maraş erzurum teleport atan arkadaş etkiledi beni en iyisi de hasan hocanın kılığına giren derim hem güldürdü de beni soft bir anı oldu ağzınıza sağlık teşekkürler HTalks ailesi
Hoca selamlar. Çocukluğumda yaşadığım bir olayı anlatacağım, sene 2006 babamın maddi durumu inanılmaz iyi Mobilya fabrikaları, bisiklet fabrikaları var. Çok lüks bir mobilya markasını Türkiye'ye getiren ilk Marka distribütörü'dür kendisi. Ve babamın bir ortağı var ortağınında babamdan yaklaşık olarak 20-25 yaş küçük bir kızı var. O sıralar annem ile babam ayrıldılar ve ben çok küçük olduğum için babamı sadece telefonda sesini duyabiliyor, fotoğraflarda görebiliyordum. Şu anki gibi görüntülü konuşma teknolojileri de olmadığı için çocukluğumu babasız geçirdim desem yeridir. Annemle ben ve abim Antalya Etiler'de zemin katlı bir evde yaşıyoruz. Gel zaman git zaman, evin içerisinde garip olaylar olmaya başladı. Bir gün abim duş yapmak için banyoya girecekti, banyo'nun içerisinde 2 camlı, bir soba vardı. Soba'da yandığı için annem sürekli abime banyo'ya girmesini ısrar ediyordu.. Abimde sinirli tepkiler verip bir türlü banyo'ya girmiyordu. Aradan yaklaşık 5 dakika geçtikten sonra banyo'dan büyük bir gürültü duyuldu. Banyo'ya bakmaya gittiğimizde soba'nın camları patlamıştı. Ve içeride birisi olsaydı camlar o kadar ufak şekilde etrafa fırlamıştı ki bir insan vücüduna komple saplanabilirdi. Bu olayı sobanın fazla ısınmasına bağladık ve aklımıza kötü birşey gelmedi, daha sonra evin içerisinde sabit şekilde duran su sürahinin içerisinde hareket ettiğini fark ettik, bu olayların yaşandığı odayı annemin yatak odası yaptık ve oturma odasını taşıdık. Oturma odasında problem yoktu, ama annemin odasında garip sesler geliyordu ve apartmandan çıkış yaptığınızda binaya bakınca annemin odasının camları gözükürdü. Bu olaylar biraz daha ilerleyince annem akıl sağlığını kaybetme durumuna geldi, birgün apartmandan çıktı ve Odasına doğru baktığında perdenin arkasında suratlar var cam boyu dizilmişler bizi izliyorlar diyerek bağırdı ve oradan uzaklaştı. Başımızda bir büyük olmadığı için bu durumu uzaktan akrabamız olan apdullah abiye anlattık ve hızlıca geldi. Durumun farkına varmıştı, evin içerisinde garip şeyler yaşanıyordu olayla alakası olmayan birileri bile uzaktan evin kapısına bakınca, ürperiyorlardı. Daha sonra apo abi Fethiye'de bir hoca bulduğunu söyledi kalkıp Fethiye'ye gittik. Gittiğimizde bir köy yeriydi ve yokuşun üzerinde bir ev vardı kapısında yaklaşık olarak 20-25 tane araba vardı insanlar içeriye girebilmek için sırada bekliyorlardı. Bizde yaklaşık 2 gün kadar kapıda arabada yattık hocayla görüşebilmek için Bu arada hoca bayandı, içeriye zor bela girmiştik. Hoca'nın odasına girdik odanın içerisinde bir masa masanın başında hoca ve odanın ilk girişinin karşısında yaşlı bir kadın var sanırım hocanın annesiydi. O yaşlı kadın ürpertici ve çok agresifti herkese bağırıp çağırıyordu. Hoca anneme birşeyler sordu çocuğum net hatırlamıyorum, annem cevapladı ve hoca annemin ellerini masanın üzerine koymasını istedi, annem masaya ellerini koydu, bende sakin sakin izleyip olaya anlam veremiyorum. Daha sonra apo abiden Hoca ceketini çıkartmasını istedi. Annemin ellerinin üzerine ceketi koydu, sonra hoca kendi ellerinide üzerine koyup ceketi bir tur daha kapattı, hocanın masanın üzerinde annemin elleri, hocanın elleri ve koca bir tulum öylece duruyordu. Hoca birşeyler söylenmeye başladı. Birkaç saniye içerisinde o tulum ve ellerinin oldukları masadan, eminim hoca hiçbir şekilde ellerini kaldırmadı ve bir hile yapmış olamazdı. Masanın üzerine bir toz bulutu çöktü ansızın, ve ellerinin üzerinde kapalı olan ceket şişmişti. Sanki toprağın üzerine birşey atarsınız bir toz bulutu kalkar ya masanın üzeri öyle olmuştu. Olduğum koltuğa gömülmüştüm adeta sadece masaya odaklanmıştım ve korkuyordum. Daha sonra ceketi açtılar ve siyah bir poşete sarılmış içerisinde yazılar olan birşeyler çıkarttılar. Ve içerisinde 2 adet yemek kaşığı vardı, kaşıklar birbirlerine ters bağlanmışlardı. Hoca anneme, bunları babamla ayrılmaları için yaptıklarını ve Ankara Nato yolunda bir boşluğa gömdüklerini söyledi. Ve biz daha sonra öğrendik ki Babam ve ortağının kızı ile Ankara Nato yolunda bir yaşam sürüyorlarmış. Daha sonra bize teslim etti ve akar bir suya atmamızı söyledi büyüleri. Oradan çıktık ve nereye götüreceğimizi bilmiyorduk ilk defa fethiyeye gelmiştik ve annem bir hayli korkuyordu yanımızda taşıdığımız şeyden. Antalya fethiye arası sorunsuz geldiğimiz araç yolda sayısız defa hararet ve birkaç sorun yarattı. Akarsu bulamıyorduk. En sonunda kanal gibi biryer gördük ve suyun içerisine attık. Ondan sonra Antalya'ya döndük. Aradan birkaç hafta geçtikten sonra babam bizi aradı, aylardır yıllardır ortalıkta olmayan adam bize yardım etmeye ve arayıp sormaya başlamıştı. Annem bu durumun farkına vardı ve babama büyü yapıldığını biliyordu. Evde yaşanan garip olaylara gelecek olursak annemin yatak odasının olduğu oda apartman yapılmadan önce mezarın üzerine denk geliyormuş. O evden taşındık. Ve şu an yaklaşık 10 yıldır babamla annem bir aradalar ve mutlu bir yaşantımız var.
Beyler 2. videodaki yorumları okudum da öyle korkunç hikayeler var ki aklınız çıkar, moderatörler gitmiş en beğenilenlere tıklayıp çat diye oradan 3-5 hikaye almış galiba. Aldıkları hikayeler hiç iyi değil. Eğer dediğim gibi yaptılarsa 3-5 dakikalarını almıştır hikayeleri toplamak, benim gibi 5-6 saat harcasaydılar okumaya, inanın çok güzel hikayeler olacaktı bu videoda. Çok şey kaçırdınız. Eğer hakikaten dediğim gibi basite kaçmışlarsa birkaç saat harcamamak adına yüzbinlerce insanın heyecanı sekteye uğradı :)) Bu kadar basit olmamalı bu işler, neticede sosyal bilgiler dersine performans ödevi yapmıyoruz, onu yaparken bile ne emekler veriliyor, burada yüzbinlerce insanın bir aylık beklentisi söz konusu ve sonuç fıssss, yarısı kurgu hikayelerin :))
İyi yayınlar hoca ekibe de selamlar. Şu an 21 yaşındayım bahsedeceğim olay 11-12 yaşlarımda yaşanıyor. Yozgatta köydeyim, anneannemi ziyarete gelmişiz eski yan yana odalardan ibaret olan tuvaleti dışarıda olan derme çatma standart bir köy evi. Küçüklüğümüzden itibaren bu yana sürekli köydeki büyüklerimiz bizden büyük kuzenlerimiz,annem dahil teyzelerim hepsinin birden fazla köyde cinlere dair hikayeleri vardır. Küçükken çok korkar bu hikayelerden köye dahi gelmek istemezdim annem de hep inkar ederdi yok oğlum sizi korkutmak için yapıyorlar diyerek. Her neyse biz 2 kuzenim ve ablamla beraber köyün bittiği taraflarda hiçbir yapı olmayan sürekli hikayelerin döndüğü bol ağaçlıklı ıssız ve hep çok sessiz olan yere köyün avluk denildiği yere gidiyoruz. Akşamüzeriydi ezana 1 saat kadar var ya da yoktu. Ben bir iddia kaybetmiştim hatırlamıyorum kaybettiğim üzere tek başıma avluğa gidecek ve orada bir yalak,çeşme gibi çok eski su akan bir yer vardır oradan su getirecektim. Avluğa inmeye başladım ama tir tir titriyorum inerken o akşamın esintisi ağaçların yapraklarına dallarına vuruyor daha ben inmeden bu ıssız görüntü çok ürpertiyordu. Adımlarım yaklaştıkça artık adım atmam sanki zorlaşıyor vücudum beynim adeta gitme diyordu. Çocukluk aklı işte iddia kaybettim sözümden dönmeyim diye zorlarım kendimi yürüyorum avluğun içine kadar gelmiştim ilerideki su kaynağını görüyordum yaklaşmaya devam ettim elimdeki şişeyi dolduruyodum. O sırada bu sessizlikte biri gelse duymamam imkansızken çeşmenin yanından bir anda bir çoban geldi suratı bembeyaz gözleri göz yuvarları neredeyse simsiyahtı. Bana burada ne aradığımı bu saatte burada olmamam gerektiğini akşamın bu saatlerinde buraya bir kabilenin geldiğini ve onların su içtiğini söyledi. Çok korkmuştum ne tepki vereceğimi şaşırdım dilim tutulmuştu sadece dönüp arkama bile bakmadan koşmaya başlamıştım. Bunu anlattığımda inanmamışlardı bana , annem de yine beni korkutmamak için oğlum sana şaka yapmışlardır köyde çobanlar orda hayvanları otlatır çocukları da korkuturlar dedi bana da mantıklı geldi biraz içime su serpilmişti. Aynı günün akşam vakti artık evdeyiz yemeği yedik çaylar içildi yataklar açılmaya başlanmıştı. Benim de uykum gelmişti ve yatacaktım. Yatakta çok kez döndüm durdum yatamadım bir huzursuzluk vardı içimde. Ablamı uyandırıyorum sohbet edelim kafam dağılsın diye 10 saniye cevap verip geri uyuyordu. Malum köy evi klasiği tuvalet dışarıda ve benim çok tuvaletim gelmişti tutamıyordum. Koşa koşa tuvalete gittim ihtiyacımı giderdim saat 12 gibiydi geri yattığımız odaya dönecekken köy evlerinin bahçesinde bölümler vardır. Hiç ışığın olmadığı tarım aletlerinin olduğu ve bir yanında tandırlığın ( ekmek yapılan eski tarz ocağı olan bir yer) olduğu iki yan yana oda vardı buradan bir ses geldi, annemin sesiydi ve beni çağırıyordu. Fakat çok korkuyorum zerre ışığın olmadığı lavaboya dahi zor gittiğim yerde akşamları yanından dahi geçmeye korktuğum kısımdan annemin sesi geliyor Oğlum buradayım gelsene diye beni çağırıyordu. Korkak adımlarla yaklaştığımda annemin de sesi netleşiyor ve yaklaşıyordu. Oraya girdiğimde yüzü dönük bana bakan kocaman gözlü bembeyaz çene kemikleri çıkık adeta kemiği gözüken o karanlıkta parlayan korkunç bir yüz ve bir çift göz bana bakıyordu ismimi söyleyip hadi gel diyr beni çağırıyordu. O an bayılacak gibiydim koşa koşa yattığımız odaya gidiyordum yanda da mutfak vardı ışığı açık kapısı açık bir şekilde direkt oraya attım kendimi ve annemi gördüm. Annem akşamdan kalan bulaşıkları yıkıyordu direkt anneme sarıldım ağlayarak. Ne olduğunu sorduğunda beni çağırdın yanına geliyordum diye anlatmaya başladığımda ilk olarak hayır çağırmadım cevabını vermişti. Benim ağlamalarım ve korkum bin katına çıkmıştı. Sonrasında annem yine korkmamam için aaa evet oğlum aslında çağırmıştım işte vsvs diyerek beni ikna etmeye çalışıyordu ama asla korkum azalmıyordu. Sabaha kadar annemin ve babamın yanında uyumaya çalıştım bana okuyorlar ve beni uyutmaya çalışıyolardı. Sabah nasıl oldu hatırlamıyorum uyanınca zaten gidelim ısrarlarıma kimse katlanamadı ve köyden dönmüştük. Ben küçükken bize anlatılan bu hikayelerin hep yalan olduğunu söyleyen annemin şu itirafıyla geçtiğimiz aylarda şoke olmuştum. Geçtiğimiz aylarda kurban bayramında yine köydeydik artık öyle korkmuyordum çocukken yaşadığım bir şeydi bir daha da aklıma gelmez irdelemezdim atlatmıştım. Normal bir akşam oturmamızda annem teyzelerim konuşurken benim o ilk avlukta uyarıldığım çobanlı anıya benzer annem bir anısını anlattı. Teyzem ve annem o su kaynağına iniyorlar ellerde testiler şişeler yine bir akşamüzeri vakti tarladan gelmişler. Suları doldurduktan sonra arkalarından atlarım ayak sesleri ve kişneme sesleri gelmiş arkalarını döndüklerinde 4 tane ateş gibi kıpkırmızı atları olan 4 tane korkunç silüetli siyah uzun pelerinli atlılar annemi ve teyzemi kovalamışlar avluğun çıkışına kadar. Biraz spin-offlu uzun bir hikaye oldu parça parça bu yaşananlar birleşince benim için hala çok korkunç bir hal alıyor. Yıllar sonra burada anlatınca neredeyse aynı korkuyu tekrar yaşadım..umarım siz de yaşamışsınızdır iyi geceler
@@alparslanisk4190 bu hikayeyi sesli bir şekilde yapcaklar heralde bir sonraki bölümde senin atmanı istiyorlatda nasıl ulaşırsın bilmiyırum tüyler diken
İyi yayınlar hocalar. Yıl 2014-2015 her yaz gibi yine köyümüzdeyiz. hergün arkadaşlarla parkta toplanıp maç falan yaptığımız günler. Yine bi gün köy parkında toplandık maç falan yaptık baya bi yorulduk. Parkta kaydıraklara binmek için merdivenle çikılan yerde oturduk. Sıkıntıdan aklımıza birbirimize korku hikayeleri anlatmak gelmişti. Parkın olduğu bölgede herkes birbirini tanıdığı icin ailelerimiz geç saate kadar oynamamıza izin veriyordu zaten çoğumuz akrabaydık. Hava yeni kararmıştı. Birbirimize kolpa hikayeler atıp duruyoduk. O zamanlar anneme cin falan desem adını anma toplama onlari derdi ama yanımdaki arkadaşlarımında cesaretiyle kolpa bi cinli hikaye anlattım. Herkes inli cinli hikaye anlatıyordu ama bende hafiften tırsıyorum çünkü annem adını anma çağırma onları derdi. Aradan bi yarım saat geçtikten sonra parkta kimse olmamasına rağmen öksürük inleme karısımi bi ses gelmeye başladı. Önce arkadaşlarım yapiyor sandim çok takmadım. Ses kesilmişti herkes evine dönüyodu. Benim evimde bi 5dk yürüme mesafesindeydi tek başıma eve gidiyordum ama bi farklılık vardı. Sokaklar her zaman olduğundan daha karanlıktı. Her zamanki sarı ışıklar yerini karanlığa bırakmıştı. Tırsa tırsa eve doğru giderken parkta duydugum sesleri yine duymaya başladım. Ses arkamdan geliyordu ama arkamda kimse olmadığına emindim. Arkama dönmeye cesaret edemedim koşarak eve gitmeye başladım. Ses beni takip ediyor gibiydi. Eve vardığımda herşeyi anneme anlattım. İnanmadı, sen öyle sanmışsındır kim takılıcak peşine oğlum. Dedi ve beni teselli etti. Yatağima geçtim, bir yandan yaşadiğimi düşunuyor bir yandan uyumaya çalışıyorum. Saat gece 1 gibi uyandim aynı sesleri yine duymaya başladım ama bu sefer dışarıdan geliyordu. Evimiz iki katlıydı benim odamda üst katta olduğu için cesaretimi topladim ve odamın camından baktım. Kanım donmuştu. Bembeyaz giyimli, biri erkek biri kadın iki kişi sokağın ortasında birbirine bakıyordu. Ne olduğunu anlamamıstım. İzlemeye devam ettim ve içlerinden bir şeyler mırıldandıklarını duydum. Anlamsız bir şeylerdi. İnleme sesleri kesilmişti. Ne olduğunu anlamaya çalışırken bi anda bana döndüler. Bayıldımmı yoksa uyudummu bilmiyorum ama annem sabah kalktığimda yerde yatıyodun düştünmü dedi. Çaktırmadım, olabilir dedim. Sabah tekrar camdan aynı yere baktım adamla kadını gördüğüm yer ıslaktı. Kendimi kabus gördüğume inandırıp aşağı indim ve kahvaltı yaptık. Aksam oldu annemler dedemlerin evine geçti. Bende dedemi pek sevmezdim genelde dedemin yanına gitmezdim evde oturuyorum tüplü televizyondan rasgele bi cizgi film kanalı açtım ve izliyorum. Üst katta odamın oldugu yerden tıkırtılar geliyordu. Evin bazı yerleri tahtadan olduğu icin tahta kuruları çok olurdu. Kendimi bununla teselli ettim ama aklım yukarda kaldı. Cesaretimi topladim elime duvara yaslı duran bastonu aldım. Odama çıktım. Kapıyı açtığımda onu gördüm. Dün geceki kadın yatağım kan içindeydi, ve kadın yatıyodu. Yine bişeyler fısıldıyordu. Kaçmam gereken yerde bilinçsiz olarak yatağa yanaştım. Kadın kafama dokundu. İçimden rüya olmasını diliyor bildiğim duaları okuyorum. Bana 3 kere seni azat ettim dedi yataktan kalktı ve beni yatağa uzattı anında uyudum kalktıgımda yatağımda kan izi yoktu. Ben uyuduğum için annemler eve girememiş camı kırmışlar odama gelip bana bakmışlar. Yatağımın yanında baston duruyormuş. O günden sonra bir daha bırakın benzer durumu karabasan bile yaşamadım ama hala evde bi tıkırtı geldiği zaman bulunduğum yeri terk ederim. İyi yayınlar Htalks ailesi ❤
9 yaşındaydım ve ailemle birlikte yeni taşındığımız lüks bir sitede yaşıyorduk, şehirden oldukça uzaktaydık. Sitenin çocuklarıyla yeni yeni kaynaşıyorduk, sürekli futbol ya da basketbol oynamaya çıkardık. Bir gün futbol maçımız bittikten sonra, sahada oturup sohbet ederken birden “möö möö” diye bir ses duymaya başladık. Fakat bu ses, bir inekten çok yaşlı bir adamdan geliyor gibiydi; kalın, ama bir o kadar da cızırtılı ve tizdi. Hepimiz korkudan kaçışıp evlere dağıldık. Ertesi gün, bir önceki gece yaşadıklarımızın saçma olduğuna karar verdik ve tekrar dışarı çıktık. Aramızda da sözleşmiştik; bu sefer sesleri duyarsak kaçmayacak, kaynağına kadar gidecektik. Sesler tekrar geldi; cızırtılı, tok ve ara sıra tırmanan "mööö" sesleri kulaklarımızı dolduruyordu. Futbol sahasının yanındaki siteyi çevreleyen duvara kadar gittik. Duvardan gelen bu ses artık çok netti; kulaklarımızı dayadık ama karşıda kimseyi göremiyorduk, sadece sarmaşıklarla kaplı tel örgüden bir duvar vardı. Bir ara, duvara kulağımı dayadığımda, kulağımın içine doğru sert bir ağrı hissettim. Ne kadar uğraşsam da kafamı duvardan çekemiyordum. Sonra bir anda kulağımın içinden "MÖÖÖÖÖÖ" diye bir ses yükseldi. Korkudan ağlayarak arkadaşlarıma yardım etmeleri için bağırdım. Onlar beni geri çekmeye çalışırken, kulağımın duvardan kurtulduğunu hissettim. O an, o sesin beni tutan biri tarafından çıkarıldığını düşündüm. Bu yaşadıklarımı babama anlatamadım çünkü kızacağını biliyordum. Ancak ertesi gün, arkadaşlarımı da toplayıp elimizde bıçaklar ve fenerlerle tekrar oraya gitmeye karar verdik. Elimizdeki fenerler pek iyi değildi, bir arkadaşımın korku evinden çaldığı, ucu ojeli bir fenerle aydınlanmaya çalışıyorduk. Beklediğimiz gibi birini görmek istiyorduk ama kimse yoktu. 1-2 saat oturduktan sonra, kimse gelmeyince oradan ayrıldık. Aradan yıllar geçti ama o “möö” sesini kimin çıkardığını, deli bir adam mı yoksa başka bir varlık mı olduğunu hâlâ çözemedik. Yıllar sonra site kameralarını izlediğimizde ise asıl ürpertici gerçeği öğrendik, o an orada kimse yokmuş. Bizim duyduğumuz o korkunç "möö" sesi, kamera kayıtlarında hiçbir iz bırakmamıştı. Ne ses vardı ne de herhangi birisi
Hoca iyi yayınlar. 2006 senesinde babamın iş yerine yakınlığı sebebiyle Nevşehir’in Ürgüp ilçesinde bulunan Temenni Tepesi’nde bir eve taşındık. O zamanlar 11 yaşlarındaydım. Hem okulumun hem de arkadaşlarımın değişmesi sebebiyle aileme sitemliydim ve bu yüzden çok fazla dışarı çıkmıyordum. Fakat zamanla bu inadımdan vazgeçtim ve mahallede bulunan okul dönüşlerinde gördüğüm 3-5 arkadaşla tanışmaya başladım. Evimizin hemen yanındaki parkta vakit geçiriyoruz bazen de tepeden Ürgüp’ün manzarasını izliyoruz. Bir gün okul çıkışı yine arkadaşlarımla vakit geçirirken tepede bulunan eski bir kubbenin içerisine girdik, o zamana kadar hep gördüğüm kubbenin Kılıçarslan türbesi olduğunu o zaman farketmiştim. İlerleyen zamanlarda tepenin aşağısına bir gece kulübü açıldı. Açılan kulübün türbenin altına denk geliyor olmasından dolayı civardaki komşulardan çok tepki almıştı. Aylarca edilen itirazlara rağmen kulüp açık kaldı. 2007 yılının Şubat aylarında başlayan ve neredeyse her gece gördüğüm rüyalar beni derinden etkilemeye başlamıştı. Rüyalarımda genelde uyanıp türbenin yakınlarına gidiyordum. Buna benzer rüyaları günlerce gördüm fakat içlerinden bir tanesi vardı ki aradan 17 yıl geçmesine rağmen en ufak detayına kadar hatırlıyorum. Yine yatağımdan kalkıp türbeye gitmiştim fakat türbenin hemen önünde atın üzerinde miğferli bir adam bana bağırarak “Ben artık bu yükü taşıyamıyorum” diye defalarca bağırıyordu rüyadan uyandım ve saatlerce uyuyamadım. Korktuğum için annemin yanına gittim ve rüyamı ona anlattım, saatin çok geç olduğunu yarın okula gitmem gerektiği için odama gidip uyumam gerektiğini söyledi. Ben de odama tekrar geçtim. Dışarda çok fazla yağmur yağıyordu ben hala rüyanın etkisinde uyumaya çalışırken çok gürültülü bir ses tüm mahalleyi uyandırdı. Ben bir koşu annemlerin yanına gittim. Babam üstüne bir şeyler alıp aceleyle dışarı koştu. Ben ve annem korkudan dışarı çıkmamıştık. Aradan geçen 1 saatten sonra acı gerçeği hepimiz öğrenmiştik. Temenni Tepesi’nden kopan kaya parçaları mahalleninin aylarca itiraz ettiği gece kulübünün üzerine düşmüş ve içeride bulunan 3 kişinin ölümüne sebep olmuştu. Olayın şokunu yavaş yavaş atlatırken aklıma bir anda benim gördüğüm rüya gelmişti, annem ve ben bir anda birbirimize baktık annem hemen gelip bana sarıldı korkmana gerek yok diyip ağlamaya başladı. Annem beni odama götürdü ve babama gördüğüm rüyayı anlattı. Babam anneme atın üzerindeki adamın Kılıçarslan olduğunu söylediğinde ben korkudan yorganın içerisinde titriyordum. Aradan yıllar geçmesine rağmen bu olay her aklıma geldiğinde tüylerim diken diken olur.
Hasan hoca iyi yayınlar,direkt hikayeye geçiyorum.Bu olay 90’lı yılların başında geçiyor, büyükbabam Sivas’ta bizim köyden yan köye yürüyüşe çıkmış.Akşam saatleri olmasına rağmen büyükbabam oranın yerlisi olduğu için ışık olmayan dağ yollarından geçebileceğini düşünmüş.Evdekilere haber verip yan köye arkadaşlarının yanına gitmek için yola çıkmış.Anlattıklarına göre akşam üstü 6-7 civarıymış.Yol da yürüyerek en az 2 saatlik bir yol,büyükbabam havanın karardığı saatlerde karşıdan iki kişinin geldiğini görmüş ve arkadaşı mustafa ya benzetmiş adamı.Oraların şivesiye mustafa nabıyosun buralarda bi cigara verde içek tarzı bir cümle kurduğunu söylemiş babannemlere.Adamlar yaklaşıp büyükbabamın eline birşey birakmış,büyükbabamda mustafa benimle dalga mı geçiyorsun saman bu demiş.Karşısındaki kişinin bak bakayım ben mustafamıyım demesiyle büyükbabamın dünyası başına yakılmış.Can havliyle köye kadar koşarak gelmiş,eve gelip babannemlere durumu anlatmış.Bu olayın yaşandığı gece büyükbabam vefat etmiş.Doktorlar karın ağrısı teşhisi koysa da bütün sülale olayın ne olduğunun farkındaydı.Büyükbabam dinine çok bağlı köydekilere vaaz veren bir adammış dediklerine göre,bu olaydan sonra ailenin hiçbir üyesi daha o köye uğramadı istanbula taşınıp orada yaşamaya başladılar.İşin korkutucu yanı babam da ara ara hayali insanlarla sohbet ediyor fakat diğer amcamların hiçbirinde böyle bir durum yok.Büyükbabam vefat ettiğinde babamın daha bebek olmasına ve cin’in babama musallat olmasından korkuyormuş aile büyükleri.Aile büyükleri bu olayın üstünü kaptıp gizlemeye çalışıyolar.Ama ben şu an bile babamla konuşurken çok değişik hissediyorum.Babamda da bu olaylar bir ara çok fazla olmaya başlamış ve annemle çok fazla kavga ettiği için boşandılar.Babamla çok nadir buluşuyorum ve beni çok korkutuyor.Ona da büyükbabama olan gibi birşey olmasından korkuyorum
2018 yılında Osmaniye’de liseden sonra çok yakın arkadaş grubu olarak mezuna kalmıştık. Bazen dışarda takılıyor bazen evlerde toplanıyorduk. Playstation, batak, okey kafa dağıtıyorduk. Bir gün bizim evde toplanma kararı aldık. Bizimkiler Adana’ya gitmişti. Bu arada o zamanlar evimiz şehrin dışına doğru köy yolunda kenar mahallede müstakil, bahçeli, diğer odaya geçmek için dışarı çıkmalı bir evdi. Her neyse gece geç saatlere doğru acıktık. Hem biraz dolaşalım hem de bakkal manav falan açıksa bir şeyler alalım diye düşündük. Ama sokakta bizden başka kimse yoktu birkaç tane evin ışığı yanıyordu sadece. Açık bir yer bulamadık evde de gerçekten yiyecek hiçbir şey yoktu. Oralardaki manavlar da yol kenarlarında kulübe gibi olur ve esnaf kapatırken üzerine bir branda atar veya kasaları sadece kulübenin içine koyar. Cahil davrandık manava girdik bir şeyler aldık ceplerimize doldurduk ve para da bırakmadık. Hatta siz de görmüşsünüzdür muzlar tavandan iple sarkıtılıyor manavlarda. Muzu almak için ipi yakalım derken manavı yakıyorduk az kalsın. Eve geldik. Dışardan garip sesler gelmeye başladı. Evin tavanı da çinko diye tabir ettiğimiz sac tavandı ve en ufak seste yağmur yağdığı zaman falan çok ses oluyordu. Hem tavandan hem evin bahçesinden sesler gelmeye devam edince biz olayı paranormalleştirmemek için ilk başta kedi falandır diye düşündük. Daha sonra sesler yükselmeye başladı sanki dışarda biri var bizi korkutmaya çalışıyor gibiydi. Saat iyice ilerledi biz hala sesler duymaya devam ediyoruz ama korkumuzdan yerimizden bile kalkamadık hiç. En son ben çocukların yatağını o bahsettiğim dış odadan almak için cesaretimi topladım ve kalktım. Evin avlusuna açılan demir kapıyı açar açmaz dışardaki paspasın üstüne tam olarak ortalanmış yumurta büyüklüğünde bir fare kafası gördüm. Tam olarak bana bakıyor şekilde ortalı duruyordu ve gözleri yemyeşil parlıyordu. İşin bizi daha da korkutan yanı fare kafasının derisi soyulmuştu ama paramparça veya kanlı falan değildi. Sanki biri fareyi almış ve özenle o hale getirmiş gibiydi. Ben altıma sıçtım tabi çığlık ata ata içeri koştum. O dakikadan sonra yatak falan hak getire. Sabaha kadar ne uyuyabildik ne de konuşabildik. Sabah olduğunda günün aydınlanmasıyla birlikte hepimiz beraber kapıya gittik. Açtığımızda ne fare kafası vardı ne de başka bir iz. Birkaç gün sonra o gece bizle olan bir arkadaşımız hocaya gitmiş anlatmış. Hoca da direkt ‘’yaptığınız yanlış için sizi uyarmışlar gidin manavdan helallik isteyin’’ demiş. Aradan 6 yıl geçti hala lafı açıldığında o geceki korkumuz aklımıza gelir. Saygılar, sevgiler.
İyi yayınlar Hasan Hocam, anlatacağım olay cinlidir. Bizzat olayı yaşayan dayımdan dinledim. Olay 2003 yılında Van'ın Aşağıtulgalı isimli köyünde yaşanıyor. O gün dayımın çocukluk arkadaşı, dayımı düğününe davet ediyor. Dayım, o günün akşamında yürüyerek düğün yerine gidiyor. Her düğünde olduğu gibi danslar, yemekler, takı takma töreni derken dayım düğünden eve dönmek üzere oradan ayrılıyor. Köy yolunda, iki tepenin üzerinden geçen bir yol var. O yolda hiçbir ışık vesaire yok; zemin toprak ve taşlardan oluşuyor. 1. tepeyi inip 2. tepeye çıkacakken bir keçi melemesi duyuyor. Ses yakınlardan geldiği için dayım sese doğru gidiyor. Ay ışığında gördüğü kadarıyla kapkara yavru bir keçi görüyor. Küçücük keçinin orada bulunmasına şaşırıyor. Kara yavru keçiyi kucağına alıp köye doğru gitmeye başlıyor. Dayım köye yaklaştığında, sarı sokak aydınlatmalarının olduğu, ıssız ve az ileride solda eski park oyuncaklarının olduğu bir çocuk parkına varıyor. Yorulduğu için parkın oradaki banklardan birine oturuyor. Oturduğu sırada keçinin melemesi kesiliyor. Ondan sonra dayım bu keçinin cinsiyetini merak ediyor. Tam elini keçinin iki bacağı arasına koyduğunda keçi, "Erkek adamın taşşağı ellenir mi?" diyip dayımın kucağından atlıyor. Çok hızlı bir şekilde oradan uzaklaşan keçi, belirli bir mesafeden sonra gözden kayboluyor. O sırada parkı aydınlatan sokak lambası sönüyor. Dayım dualar okuyarak kaçarken, parktan çocuk sesleri gelmeye başlıyor. Dayım iyice tırsıp koşarken köyün girişine varıyor. Köyün girişinde dört tane çöp konteyneri var. Çöp konteynerlerinden bir tanesinin içinden dumanlar gelmeye başlıyor. O esnada çöpün etrafına fazla sayıda kedi toplanıyor. Konteynerin kapağı kendiliğinden kapanınca etraftaki kediler koşuşturmaya başlıyor, biri hariç. Dayım nihayet eve dönüyor, kapıya tıklatıyor ama kapıyı açan yok. Dayım o sıralar yengemle yeni evliydi. Kapının önünde yarım saat kadar bekliyor. Beklediği zaman içerisinde köyde daha önce hiç ama hiç görmediği insanlar geçiyor. Her geçen kişi dayıma selam veriyor. Dayımın iyice psikolojisi bozulunca köyün camisine doğru yola çıkıyor. Cami kapalı olduğu için camiyle aynı avluda olan imamın evine gidiyor. Kapıyı çaldığında yine uzun süre bekliyor. Kapıyı imamın karısı açmış. Dayım imamı sormuş. İmamın karısı, “Bekle biraz,” deyip gitmiş. Dayım beklerken aynı kara keçiyi bahçenin içinde tekrardan görmüş. Dayıma “Şşşt şşşt” diye sesler yapmaya başlamış. Dayım bu sefer açık olan kapıdan içeri girmiş. İmam uyanmış ve evin salonunda dayıma, “Hayrola, bu saatte ne işin var?” gibisinden bir soru sormuş. Dayım olayları anlatmış. İmam, dayıma kara büyü yapıldığını ve "Bu gece bizde kal, yarın beraber büyüyü bozarız" demiş. Dayıma yatacağı yeri vermişler. Dayım kafasını koyduğu gibi uyumuş. Dayım sabahın erken saatlerinde uyanıyor. İmamın karısı, dayım için sofra hazırlıyor. Kahvaltıyı yaptıktan sonra imam, dayıma muska ve bir kağıda Arapça bir şeyler yazıyor. Dayıma, yazdığı kağıdı bir kavanoza atıp içine su ve bal koyup, akşam ezanından önce bu suyu içmesi gerektiğini söylüyor. Eve döndüğünde, yengem dayıma nerede olduğunu soruyor. Dayım olanları ona anlatıyor ve yengeme, kapıyı çaldığında neden açmadığını soruyor. Yengemin verdiği cevapta, “Ne kapısı, ne tıklatması? Sen dün gece benim yanımda uyuyordun. Sabah olduğunda da yanımda yoktun,” diyor. Dayımla yengem o andan sonra ağlamaya başlıyorlar ve birbirlerine daha çok bağlanıyorlar. O olaydan sonra başka bir olay yaşanmıyor. Üzerinden yıllar geçmesine rağmen, her duyduğumda tüylerim diken diken olur. Saygılar, sevgiler.
Selamlar iyi yayınlar öncelikle. Hikâyem benim tarafımca biraz hayal mayal ancak ailemin ağızından duyduktan sonra bu yaşımda hâla korkar biraz da ürperirim. 6 yaşlarında Bağcılar da ailem ve babannem ile aynı evde yaşıyorduk, babannem her hafta olmasa da genelde pazara biber salata vs almaya çıkar ben ve abim peşine takılırdık. Bahsettiğim yıllar 2005 civarı ve o zamanlar pazarlar da renkli civcivler satılırdı. Bende tabii ki de babannemin şalvarına yapışıp civciv istemiş bir şekilde 10 15 civciv aldırmıştım. Eve geldik.. Ev iki katlıydı ama dışarıdan giriliyordu üst eve, üst kattaki evde babannemin annesi yaşardı. O günü annem babam ve babannem üst kata anneanneye çıkmışlar bende uyumuştum, annemler de abimi başıma bırakmış uyanırsa tek kalmayayım diye. Akıllı abim sıkılacak ki ben uyanmadan mahalleye kendisini atmış beni uyurken yalnız bırakmış. Hatırladığım anları anlatıyorum.. Gözümü açtığımda yerde mavi delikli çamaşır sepetinde civcivleri gördüm ve bir kaç saniye baktım. Civcivler üşüdüklerinde tüylerini kabartır bende buna o an şahit oldum ve Civcivlerin canlandığını düşünüp koşarak dış kapıya gittim. (Buzlu camlı tahta bir kapı) ancak kapıyı açmaya çalışmama rağmen açamadım, ardından salona dönüp beyaz bir sandalye kucakladım ve kapıya dayadım. Sonra tekrar dönüp civciv sepetini sandalyenin yanına koydum. O çocuk halimle hala kimse akıl sır erdiremez ama camı yumruğum ile kırdım. Ardından camdan geçtiğimi hatırlamıyorum, tek hatırladığım ailemin üstümü tamamen soyup beni inceler gözleri. Bu olayı aile meclisinde 2 3 sene önce sordum. Nasıl olmuştu diye.. Babannem ve annemin ortak anlatımı ile olay şöyle gelişmiş. Ben koşarak üst kata gelip kapıyı yumruklamışım ve annem ne oldu diye paniklediği sırada sadece şunları defalarca kez tekrarlamışım. Civcivler canlandı, camdan geçtim, biri beni tuttu.. 10 20 kere bunları tekrarladıktan sonra bayılmışım. Annemler ne olup bittiğini anlamak için aşağıya gitmişler camın kırık olduğunu görmüşler. Ama kırık o kadar küçükmüş ki kafam dahi geçemeyecek kadar küçük. Ardından babam kapıyı açmış ve kapının dibindeki sandalye yere düşmüş bu da şu demek oluyor. Camı kırıp kapıyı açmamışım.. kesinlikle o delikten geçmem lazım. Annem cam kırıklarını aramış ancak bulamamış. Biri beni tuttu konusuna gelecek olursak hayal mayal hatırlıyorum ki babannem söyledikten sonra biraz daha hatırlat oldum. O camdan geçerken dört tane elin göğüsümden beni tutup yavaşça yere koyduğunu arkama döndüğümde ise 2 tane biri sarı birisi hafif beyazlı kedi gördüğümü hatırlıyorum. Anneannem bana bu olay sonrasında hep şunu derdi, sarı kuzum seni hep korurlar başına hiç bela gelmez.
Hocalar bu anlatacagım hikaye 2014 yılında yaşanmıştır. Kücüklügümde psikolojik tedavi almamin sebebi bu olaydır .yaz geldiginde şehirden köyümüze gitmiştik. Köyümüz trabzonda baya yüksek biyerde ve kasvetli bi yer .yazında köyümüzün ileri gelen bi ailesinin kızı evleniyo ve cevre koylerden de cocuklar fln gelmis bizde köyün cocuklari olarak mutluyuz .ben 11 yanındayım aramizda 16 yasinda abilerimizde var bu abilerimiz her şeyin sebebi bu yastaki insanlarda cok maceracı olur .iste biz 8,9 kisi koyden ayrilmaya karar verdik abilerimizden cesaret alarak tabi onlarda bi bok olmaz modunda.bizim köyün bitişiğindeki ormana daldık korkamaya basladık.biz geri dönelim modunda olsakta abiler hala bi bok olmaz modunda işte biz böyle 30 dk fln ilerlemisizdir.sonra ilerde bi ateş gördük bizden alçak biyerde .ben ve arkadaslarim ağlamıştık.ama o 2 ,3 tane allahın belasi korkmamisti bile o yolu geri donemiyecegimiz icin onlarin kolundan tutuna tutuna ilerledik.atesin yandiğı yer biraz acik biryer.tüylerim diken dikenoldu anlatirken .iki tane adam atesin basında yemin ederimki adam bi zıplıyo 10 metre yana geri 10 metre geldigi yere zıplıyo bide yan yan zıplıyo.bizim bizden biri kucuk cocuklardan biri bagira bagira aglamaya basladi .adam bizi gordu bi tanesi peşimizden geldi.biz tabi kosuyoruz adam bizi ilk gordugunde kosuyomus gibi yapti ondan sonra arkama bakmadim pesimizden geldimi bilmiyorum yalan olmasın.bide yan koylerden gelen yanlis olmasın 7,8 yaşında bi cocuk vardı . Cocuk yolda dusmus iste bizde kosa kosa koye vardik anladık tabi cocugu orda unuttuğumuzu.cocukta dedigim gibi yan koylerden gelen bi cocuk ve ailesi biraz sert ve soylu bi cocuk tabi biz soylemeye utandık düğünün oldugu yere tam giremedik ailesi farkeder diye.1 saat sonra aramizdan birini zar zor gonderdik soylesin diye dugunu bitirdiler.gecenin 1 inde o cocugu aradılar .cocugu buldular.konusamaz vaziyette. Cocuk ondan sonra delirdi konusamadı.bende Aylarca kekeledim.bizim o abilerin ailesiyle cocugun ailesi baya kavga fln etmisti.o gunden itibaren köye birdaha gitmedim .suan 22 me gircem hala da gitmem .
merhabalar hocam iyi yayınlar Üniversiteden mezun olduktan sonra aslında memlekte geri dönmek gibi bir niyetım yoktu ama annemın ve babamın yoğun ısrarlarıdan dolayı mecburen dönmek zorunda kaldım.Geldikden belli bir zaman sonra annemın ve babannemın üstümde baskısı çok fazlaydı evlenmem için aslında benım de niyetım yok değildi fakat biraz daha ağırdan almak istedim. Her neyse gel zaman git zaman biriyle konuşmaya başladım çok muafazakar bir ailenın tek kızıydı bana göre baya dindar birisiydi. Çok kısa bir süre içinde baya anı biriktirdik ve günün sonunda ikimizde aynı fikirdeydik. Küçük bir düğün yapıp hayatımıza bakalım dedık. İş ailelerin tanışma vaktine geldi hazırlandık gittik tanıştık çok güzel bir ortam vardı herşey istediğimiz gibiydi. Evlilik faslına kadar olan zamanı es geçiyorum direk. evlendikten sonra atadan kalma yayladakı evi restore ettık kendı zevklerımıze göre orda yaşamaya başladık. evliliğimizin 1. yıl dönümünde hayatımın en güzel haberını aldım eşim hamileydi. dünyanın en mutlu ınsanı bendım. eşimin gebeliğinin 6. ayına kadar herşey güzeldi. Taki eşimin anne ve babası bize ziyarete gelene kadar onlar geldiğinde bende işten yenı çıkmış eve gidiyordum eşim aradı hızlı eve gel diye evimiz yaylada olduğu için işim ile evimin arası 1saatlık bir mesafedeydi ses tonundakı korkuyu hissettiğim için alelacele eve gittim. Kapıyı açtım işeri girdim salondak kayınvalidem kayınbabam ve tanımadığım kara çarşaflı bir kadın oturuyordu ortam baya gerdındı sebebını anlayamadım çarşaflı kadın belli bir süre hiç konuşmadı bende ortamı yumşatmak için hep bir konu bulup sohbet etmeye çalışıyordum. ondan sonra tuvalte kaltım tuvalet salonun sol çaprazında kalıyordu tam içeri girecekken o kadının sesını duydum. şimdi nasıl geri döneceksın bu yoldan gibi birşeyler söyledi. çok umarsamadım çünkü hangi konu hakkında konuştuklarını bilmiyordum. 1 saat kadar sonra müsade istediler. kapıdan çıkarken kadın eşime bakıp senınde sonun kızın gibi olacak dedi ve gitti beni yavaştan bir korku sardı 2 si arasındakı muhabbet ne anlamaya çalışıyorum. onlar gittikden sonra eşimle oturup konuşmaya başladık sürekli sorular soruyorum ona bu kım necı neden geldı ne demek istiyor gibisinden. Sakinleştikten sonra o kadının eşim ile herhangı bır kan bağı olmadığını öğrendım o kadın eşimin beşik kertmesinin nenesiymiş bunu öğrendikten sonra deli oldum neden eve kabul ettiğini ve bana neden en başta söylemediğini sordum ama gebeliğinden dolayı çok fazla üstüne gidemedım. Aradan 1-2 gün geçtikten sonra çok fazla kavga etmeye başladık sanki karım gitti yerıne başka birisi geldi onu artık tanıyamaz oldum. Namazı bıraktı,hoş sohbeti bıraktı artık benı yatakta kabul etmıyordu salonda yatmaya başlamıştım sabahları üstümü giyinmek için yatak odasına girdiğim zaman bile bana hakaretler ediyordu. Dayanamaz oldum sorgulamaya başladım artık çünkü bunların hepsı o kadın geldikten sonra olmaya başladı. Durumu aileme anlattım annem o kadın evden gittikten sonra evi aradınız mı diyince jeton düştü. Eşimin arkadaşlarını arayıp onun bunalımda olduğunu söylerek dışarı çağırmalarını istedim ki evi arayabileyim. Tüm bunları planladıktan sonra kızlar geldi eşimi evden aldı gitti bizde o ara annem ile eve girdik ve heryeri aradık yatak odasına girdik biraz arayışlar sonrasında yatağı kaldırınca annem buldum dedı 2 tane kağıt parçası çıktı ikimizde ne yapacağımızı bilemedik en iyisi kağıtları yakmak olarak düşündük. Olayın şokunu atlakttıktan sonra artık kendı evıme girmek istemiyordum. Sanki o ev bana ait değilmiş gibiydi içeri girmeye korkar oldum hayatımda ilk defa böyle bir şey yaşadım. Annem huzursuz olduğunu eve gitmedik istediğini söyleyince arabaya atladık eve doğru gitmeye başladık annem arabada ağlamaya başladı çok korkmuştu çünkü eve geldikten sonra eşim aradı ve eve geçtiğini söyledi duyar duymaz hemen evin yolunu tuttum çünkü orası güvensizdi. Eve vardığımda eşim içerdeydi. Yanına gittim ve nasılsın diyince çok iyiyim aşkım sen nasılsın nerelerdeydin bakalım diyince ve yüzündeki o gülüşü görünce herşeyi unuttum sanki 0 dan başlamış gibiydim. Güzel bir yemek hazırladık keyifli vakit geçirdik ve beni o gün yatağa kabul etti. İçimden artık sıkıntıların bittiğini düşünmeye başladım çünkü o günden sonraki her günümüz çok güzeldi. Doğuma ortalama 2 hafta kala iş yerinden izin aldım. Doğum günü geldiğinde eşimi ameliyata aldılar sezeryan için tüm aile dışarda müjdeli haberi bekliyorduk. Ama sanki bişeyler ters gidiyordu süreç çok uzadı kime ne sorsak cevaplamadılar içimdeki mutluluğun yerini korku sardı. Aradan biraz daha vakit geçtikten sonra doktor çıktı ve başınız sağolsun anneyi ve bebeği kaybettik kelimesini duyduktan sonra gözümü sedyede açtım sağ elim kırıktı ve kaşım patlaktı. Bilincim yerine geldikten sonra babam geldi ve durumu anlatmaya başladı aşırı kanamadan dolayı eşimin öldüğünü söyledi. Dünyam bir anda karardı doktorla görüşmek istedim çünkü inanmıyordum halen olanlara sanki bir kabusun içindeydım. Hemşirelerin yapmış olduğu sakinleştiriclerden sonra ruh gibi ortalıkta geziyordum annemı gördüm annem donuk bir ifade ile bana bakıyordu sanki bu olanlar onu hiç etkilememiş gibi ağlamamıştı bile. Yanına gittim bağırdım çağırdım feryat ettım ona hiç duruşunu bozmadı bana yaklaş dedi 1 adım daha attım kulağıma doğru yanaştı ve bebeğin cinsiyetının kız olduğunu söyledi. Fakat bebeğimin cinsiyeti erkek di. Aklıma o gün geldi o çarşaflı kadının dedikleri.
Çok zor ya (Bu gece uyuma işi) Bu arada cidden hayatımda gördüğüm en iyi seri ola bilir,lütfen devamı hızlı gelsin,özellikle videolu hikayeler daha da bir tırsıtdı.
iyi yayınlar , bu olayı annem bana anlatmıştı anneme de dedem anlatmış . bizzat dedemin yaşadığı bir olay ona sorduğumda o da yaşadığını onayladı.ordu Çatalpınarda geçiyor .dedemin çocukluk zamanlarında köylerinin merkezinde çok eski bir cami varmış.bu cami eski olmasının yanı sıra ormanın içinde yanında da mezarlıklar varmış. haliyle ulaşımı köy halkı için oldukça zormuş .camiye araba vs gitmiyormuş. bir gün dedemin babasi ve köy halki camiyi oradan alıp aynı parçalarla köyün meydanına yakın bir yere ulaşımın kolay olan bir yere yapmak istemişler. çalışmalara başlamışlar. normal olarak eskiden kamyonet tarzı şeyler aşırı yaygın olmadığı için kağnılarla camiyi yıkıp meydana getirmek için bütün köylü seferber olmuş. parçalarını meydana caminin yapılacaği yere sonunda getirmişler.Artık yapım aşamasına başlanacakken bir gün sabah meydana geldiklerinde caminin parçalarının orada olmadığını görmüşler.Herkes çok şaşırmış , köylülerden birinin yapabileceğini düşünmüşler . Parçaları ararken caminin tam eski yerinde ormanın mezarlığın içinde olduğunu bulmuşlar, parçalar eski yerine geri gelmiş. Aldırış etmemişler tekrar taşımaya başlamışlar kağnılar ile meydana tekrar parçaları taşımışlar. Sabah geldiklerinde aynı şekilde parçalar eski yerine taşınmış olduğunu görmüşler, parçaları birisi gece eski ormanın içine taşıyor olmalı diye düşünüp, dedem dedemin arkadaşları gece nöbete geçmişler, tekrar parçalar meydana taşınmış ve nöbet başlamış. Uzun süre beklemişler dedem artık uyuya kalıyormuş sonra bi anda arkadaşı onu dürterek uyandırmış, kağnı sesleri kendilerine kadar geliyormuş.Dedem baktığında gözlerine inanamamış. Ak sakallı bembeyaz giyinmiş, yüzleri bembeyaz yaşlı bir kaç kişi kağnılar ile camiyi geri yerine taşıyorlarmış.Hemen oradan korkarak kaçmışlar.Eve geldiklerinde dedem babasına gördüklerini anlatmış. Dedemin babasında köylülere duyurmuş. Sonunda köylüler bu olayda bir iş olduğunu en iyisi caminin yerinde kalmasi gerektiğine karar vermişler. Yıllar sonra bir sel olmuş ve meydandaki her şeyi alıp götürmüş. Toprağı yararak meydanı yıkmış. Şu anda günümüzde ise o yarık büyüdü ve ırmak oldu. Caminin yapılmak istenen yerinde kocaman bir ırmak var .
Korku Yayını 4 İçin -- Hasan hocam ve moderatör arkadaşlara selamlarımla. Anlatacağım anıdaki kişilerin ismini değiştirdim. Bu olay 2018 bayramında başıma geldi, Feriha teyzemlerin köyüne Tekirdağ’ın o eski köylerinden birine gitmiştim yer ismi vermek istemiyorum çok küçük bir köy. Feriha teyzem biz küçükken kardeşlerimle bana annem babam çalıştığı zamanlarda bakan bir komşumuzdu, bir akraba gibi yakın ve sevdiğimiz bir ailesi vardı. Bayram ziyaretleri her zamanki gibiydi; biraz sıkıcı, biraz yorucu ama işte tanıdıkları görmek de insana iyi geliyor. Feriha teyze, yıllardır görüşmediğim aile dostlarından biri sonuçta. Küçükken ona çok yakındım, neredeyse ikinci bir anne gibiydi benim için. Ama son yıllarda görüşmemiştik pek. Bu sefer tekrar onu görmek, içimde garip bir huzur ve aynı zamanda açıklayamadığım bir tedirginlik yaratmıştı. Eve girdiğimde Feriha teyze hemen kapıda karşıladı beni. Ama gözlerimde bir tuhaflık hissettim o gün sanki miyopum da gözlük takmamışım gibiydi gözlerim. Feriha teyzenin yüzü tanıdıktı elbette, ama bir şeyler eksik gibiydi sıcaklık yoktu. O sıcak bakış, o samimi gülümseme yoktu sanki. Bir an için içimden “Ne kadar değişmiş,” diye düşündüm. Ya da ben büyüdüm, her şey değişti neticede 8 yıl olmuştu Feriha teyzeyle görüşmeyeli. Fakat o akşam işler çok daha garip bir hal aldı. Gece herkes Feriha teyzenin eşi kayınvalidesi yemek sofrasında otururken, Feriha teyze bana bir kahve yaptı ve balkona geçtik, balkonda uzun bi minder var ve balkon boş tarlalara bakıyor. İlk yudumdan sonra midemde bir tuhaflık hissettim, ama neyse dedim, belki yorgunluktandır. Sonra bir ara, Feriha teyze o eski köy hikâyelerinden anlatmaya başladı biz çocukken de bu tarz şeyler anlatırdı. Cinlerle ilgili, musallat hikayeleri... Eskiden bunları anlattığında her zaman gülüp geçerdim, ama bu sefer tonu çok daha ciddi, çok daha içten geldi kulağıma ve en önemlisi çok soğuktu Feriha teyzenin sesi bir boğukluk vardı. Bir noktada, bana tuhaf bir şekilde baktı ve “Senin de bilmediğin bir düğün oldu aslında,” dedi ve güldü, ama Feriha teyzem hiç bu kadar gülmezdi, ağzı yanlara doğru açıldı bütün dişlerini görüyorum adeta, gözlerini de gözüme kilitledi. Gözlerim büyüdü, kafam karıştı. “Ne düğünü teyzem?” diye sordum, sesim de biraz titremeye başladı. “Bilmiyorsun değil mi? Küçükken hastalandığın zamanı hatırlıyorsun, değil mi? O gece seni onlarla evlendirdik,” dedi ve daha da abartılı şekilde gülümsedi, yüzündeki ifadeyi asla unutamayacağım.Gözlerim donmuştu. “Ne diyorsun sen?” diye mırıldandım, boğazım kurumuştu. Ama Feriha teyze, daha doğrusu artık o olmadığını hissettiğim bir varlık, sözlerini sürdürdü. “O gece seni aldılar. Görmezsin ama sen çoktan bir cin gelinle evlendirildin. O hani rüyalarında gördüğün, yüzlerini göremediğin o çocuklar var ya onlar senin çocukların.”İçimde bir ürperti yükseldi ve arkadan camdan masadakiler orada mı diye baktım herkes yerli yerinde oturuyor ama robot gibiler sofraya bakıyorlar. O an, Feriha teyze dediğim kişinin bana bakan gözlerinde bir şey fark ettim: o gözler boştu. Gözbebekleri normalden çok küçük, gözleri kocaman açık ve karanlık bir delik gibi açılmıştı. O Feriha teyze değildi, yemin edebilirdim. O sırada geriye çekilmek için bir adım attım, ama birden ayaklarım yerinden kalkmadı sanki, sanki taş kesilmiş gibiydim. “sen teyzem değilsin,” diyebildim sadece, ama sesim titriyordu. O an Feriha teyzemin yüzü bir an için çözüldü, birdenbire o abartılı gülümseyen kişi suratını astı. Karşımda duran şey, ne teyzemdi ne de bir insan buna yemin edebilirim. “Seni çoktan aldılar ama fark etmedin. Başka çaremiz yoktu ama ben seni hep izledim o günden beri. Bizim dünyamızda bir eşin var, bir gelinin... ve çocukların. Buna mutlu ol bu kötü bir şey değil” Bedenim buz kesti, nefes alamıyordum. O an bütün gerçekler üstüme çöktü: Çocukken o hastalığım sırasında, beni bir cin gelinle evlendirmişlerdi. Yıllardır gördüğüm kabuslar, yüzlerini asla seçemediğim o çocuklar falan hepsi gerçekti. Ve Feriha teyze sandığım o varlık, beni yıllardır izleyen bir cindi. Sonra Feriha teyze sandığım o varlık sanki hiç bunlar konuşulmamış gibi "Hadi gel içeri geçelim soğudu hava" dedi. Bahaneler üretip eve gittim. Feriha teyze bu olaydan 1 sene sonra vefat etti. Bu konuyu annemlerle tanıdıklarla konuştuğumda bunların batıl inanç olduğu ve üzerinde durmamam gerektiğini söylüyorlar konuyu kapatıyorlar. Bu olayı hala aşamadım ve aşamam. Üzerinden durmamak en iyi çözüm belki. Yıllar sonra bunları anlatırken tekrar yaşadım sanki ve içim ürperdi, yayınınıza paylaşayım dedim. Selamlar sevgiler
merhabalar hocam, başıma gelen bu iki olaydan ilki 2023 senesinin ramazan ayında, diğeri ise bir kaç ay sonra ve ikisi de istanbulun göbeğinde yaşanıyor. 2023 senesinin o dönemlerinde başıma bir çok paranormal olay geliyordu. genelde böyle paranormal olaylardan kolay kolay korkmam ama bu anlatacağım olaylar beni çok derinden etkilemişti. hala yazarken bile gözlerim dolar, tüylerim ürperir ve titremeye başlarım. normalde ramazanlarda geceleri uyumam ve sahura kadar ya oyun oynar ya da bir şeyler izlerim. ancak o gün sahura bir kaç saat kala inanılmaz uyku bastırmış ve uyuyakalmıştım. uyuduktan sonra aniden uyandım, ilk başta gözlerimi açamadım ama etrafı duyabiliyordum. odam salonun hemen yanındaydı ve annemin sofrayı hazırladığını çıkan tabak ve çatal koyma seslerinden anlayabiliyordum. ama bunun dışında çok kalın bir ses hemen yanı başımda fatiha suresini okuyordu ve ben de buna istemsizce sesli bir şekilde eşlik ettiğimi farkettim. gözlerimi açtığımda yerden tavana kadar uzanan simsiyah ve inanılmaz uzun bir silüet vardı. onu çok net bir şekilde görebiliyordum çünkü salonun ışığı odamın kapısındaki camdan odamı aydınlatıyordu. karşımda ellerini bağlamış ve namaz kılarken tam karşısında duran bana dik dik bakıyordu. ben ise kafamı tam kıble tarafına uzatmış yatıyordum. ben de ellerimi namaz kılar gibi bağlamış ve fatiha suresini okuyordum. ne kendimi durdurabiliyordum ne de ellerimi kontrol edebiliyordum. o sırada içeri annem girdi. "hadi oğlum sofra hazır gel" dedi. ben de "nası geliyim anne görmüyo musun namaz kılıyorum" dedim ve karşımdaki o siyah uzun varlığı işaret ettim. annem ilk oraya sonra bana baktı ve "ne namazı oğlum ne diyosun" dedi. kafamı tekrar anneme çevirdim ve bak işte diyip tekrar o varlığı işaret ettiğimde o varlık artık karşımda yoktu. sonra ise ayağa kalktım. ayağa kalktığım zaman hayatımda hiç yaşamadığım şiddette bir karın ağrısı, mide bulantısı, baş ağrısı, baş dönmesi ve yorgunluk hissettim. her an düşüp bayılabilirdim. namaz kıldığımda kendime iyice geldim. bu olayın rüya olmadığına kesinlikle eminim çünkü annemle konuşurken o varlık karşımda hala sesli bir şekilde namaz kılıyordu.başıma bir kaç ay sonra bir olay daha geldi. bu olayı anlatmadan önce şunu söylemem gerekir ki annem bir çok rüya görür ve bu rüyalar genelde gerçekleşir. okuyunca neyden bahsettiğimi daha iyi anlicaksınız: ev tamamen boşken yatağımda uzanıyordum. dışarıda rüzgarlı ve yağmurlu bir hava vardı. evin tüm camları ve kapıları kapalıydı. ben ise yalnız başıma takılıyordum. aniden hemen yan odadan(ablamın odasından) ilk önce sanki biri yataktan kalkarmış gibi bir gıcırtı sesi, ardından bir kaç adım sesi ve dolapların açılıp kapanma sesini duydum. eve hırsız girdiğini düşündüm ve hemen çakımı alıp odaya doğru gittim. ancak tam odanın girişindeyken 4. katta olduğumuz ve hırsızın camdan hiç bir şekilde giremeyeceği, tek giriş yolunun çıkış kapısı olduğunu ve o kapının da kilitli olduğu aklıma geldi. tam bu esnada hem ablamın odasının kapısı, hem de hemen arkamdaki tuvaletin kapısı aynı anda kapalıyken sonuna kadar açılıp çok hızlı bir şekilde kapandı. o an içimi çok büyük bir korku ve stres kapladı. hemen nas ve felak okumaya başladım ama her bir kelimede içim ürperiyordu. okuduktan hemen sonra odama gittim ve kimseye bir şey anlatmadım. ertesi gün uyandım ve annemin yanına gittim. annemin beni gördüğünde ise ilk sorduğu şey cinlerle ilgili başına bir olay geldi mi oldu. şok oldum. ona olayı anlattım ve nerden bildiğini sordum. annem ise rüyasında cinlerin bizim evin içinde benim kafamın üstünde çok büyük bir ateş yaktığını gördüğünü söyledi. bu olaylardan sonra namaza başladım ve duaları arttırdım. çok gece uykusuz kaldım. ama bu tarz olaylara alıştığım için artık böyle şeylere karşı bağışıklık kazandım. okuduğunuz için teşekkürler
merhabalar bu hikayeyi ilk defa burada anlatacağım, 18 yaşımda evden ayrılıp 2 tane yaşça büyük arkadaşımla eve çıktım ekonomik sebeplerden ötürü çok aktivitem olmazdı o zaman çorbacıda çalışıyodum ankarada ünlü bir çorbacı sabah 4e 5e kadar önünde araba sıraları oluşurdu ben de gececiydim akşam 6dan sabah 6ya çalışırdım ev arkadaşlarım işleri gereği çok gezerdi ve genelde çok başka bir insanla muhabbetim yoktu bu yüzden inanılmaz yanlızlık hissediyodum. Bir gün işe gitmek için dolmuşa bindim iş çok uzak değildi inmeye yakın bi tane dede bindi dolmuşa, dilenci zannetmiştim bana yaklaştı ben de para istiyo heralde diye düşünüp abi param yok dedim. Daha lafım bitmeden dikkatli ol dedi arkama oturdu ben de 2 dakika sonra indim ve işe gittim. Geldiğimde dükkan normalden kalablıktı koşturmacaya başladım hemen, malzeme bittiği için usta beni üst kattaki depoya gönderdi dükkanda çok afgan ve suriyeli çalışırdı onlar da üst katta soğuk deponun yanındaki odalarda uyurdu. Üst kata çıktım kapının önüne geldim içeriden uğultular geliyodu saat de geçti ben de heralde uyuyamadılar sohbet ediyolar diye düşünüp içeri girdim ama içerisi tamamen karanlıktı ve sadece bi odanın ışığı yanıyodu uğultular da kesilmişti yanlış duymuşumdur diye depoya gittim giderken o odanın önünden geçiyodum kafamı sağa çevirmemle nutkum tutulmuştu 5 tane kapkara şey senkronize hareketlerle ibadet eder gibi hareketler yapıyodu bunu görüp dışarı çıkmam bir oldu. Koşa koşa şefe şef yukarıda birileri var dedim o da şaşırıp benimle geldi. Yukarısı bomboştu o odanın ışığı sönmştü ben de acaba afganlar namaz mı kılıyodu diye düşünüp hepsini uyandırdım, hepsi uyuduğunu ve hiçbir şeyden haberi olmadığını söyledi.Titremeye başlayıp eve gitmek için izin istedim ve ev arkadaşlarımdan birini aradım hiçbir şey söylemedim sadece beni alır mısın abi iyi değilim dedim.Saolsun almaya geldi betim benzim atmıştı ve titriyodum bu halimi gören abim noldu oğlum hasta mısın dedi ,beni eve götürüp benim işim var sen yat dinlen dedi. Evimiz genelde soğuk olurdu ama o gece başka bi soğuk vardı ben de üstüme 2 yorgan çekip uyumaya çalışmıştım sabaha karşı uğultularla uyandım dikmende köpek çok olur ben de köpektir dedim uyumaya çalıştım ama uğultular evden geliyodu.korku ve merakla karışık abi diye seslendim yüksek sesle bu tür olayları yanlızlığıma bağlıyodum ve önceden de birkaç kez başıma gelmişti psikolojiktir diyip çok ciddiye almamıştım şimdiye kadar.Seslenmemin ardından cevap gelmeyince ayağa kalktım benim odam koridora bakıyodu ve anlamsız uzun bir koridorumuz vardı hatta koridorda biribirimizi korkuturduk başında dikilir boş boş biribirimize bakardık ama o gün farklıydı kalktım ve koridora çıktım aynı şekilde karanlık bi silüet görünce abi sen miydin niye seslenince cevap vermedin dedim hiçbir cevap alamadım tamam abi yeter dedim ve üstüne yürüdüm ben üstüne yürüyünce o da bir odaya girdi ben de peşinden girdim.Ama oda bomboştu kimse yoktu korkuyla evden çıktım abimi aradım abi nerdesin lütfen gel dedim o da yeni uyanmış olacak ki 10 dakikaya gelirim ne oldu dedi olayı anlatınca bekle beni geliyorum dedi. Eve iyice baktık kimse yoktu hiçbir şey çalınmamıştı her şey aynı yerdeydi bu olaydan sonra evde tek kalmaktan korkmaya başlamıştım ama herkes çalıştığı için genelde tek kalıyodum zaten çoğunlukla çalışıyodum ama eve gitmek istemiyodum neyse ki bir daha böyle bi olay yaşanmadı ben de 1 yıl sonra evden ayrılıp başka bi yerde eve çıktım artık tamamen yanlız yaşıyorum :)
Hepinize esenlikler diliyorum. Bu olay yüzüne arkadaşımın 3 hafta dili tutulmuştu. Yıl 2016 yazı. 18 yaşında 4 yakın arkadaş farklı şehirlerde üniversitelere yerleştik. Bu yüzden yazda beraber birşeyler yapmaya karar verdik. O zamanlar pek paramız yoktu ve açıkcası yaz ayında bir işte çalışmakta pek istemedik. Sonra aklıma köydeki ev geldi aklıma. Olaya geçmeden önce size evin konumunu ve durumunu anlatmak istiyorum. Ev, köyün biraz uzağında ama etrafında 2-3 ev falan var (onlarda uzak sayılır ama çığlık falan atsak duyulur.). Eskiden dedem ve anneannem yaşardı bu evde. Eve çıkarken topraktan bir yokuştan çıkıyoruz ve yağmur yağdığında oradan inmekte, çıkmakta imkansız çünkü çamur oluyor ve dibindeki minik dere taşıyor. Ek olarak evin dibinde ahır benzeri bir yapı, biraz uzağında ise dedemin ara sıra radyosunu alıp kafa dinlediği küçük bir kulübe var. Dedem vefat edince, dayımlar anneannemi yanına aldı bu yüzden o evde kimse yaşamıyor. Ara sıra akrabalar falan bayramda köye geliyor ve orda kalıyorlar ev temizliği falan yapıyorlar. Şimdi olaya geçelim. Arkadaşlarıma Kastamonu'daki köyümüzde bu evin boş olduğunu bir kaç gün burada takılır, mangal yapar ordan çarşıya iner, sahilde de takılırız dedim. Başka bir alternatif yoktu ve herkes bunu kabul etti. Valizlerimizi hazırladık ve doğru köye gittik. Eve yerleştik. Karnımız açıkmıştı o yüzden komşu evlerden ben yumurta, domates, ekmek falan almaya gittim. O esnada arkadaşlarıma ev havalansın diye camları açmalarını, buzdolabının fişi takmalarını falan istedim. Döndüm geldim yemeğimizi yedik. Yatmaya karar verdik. Ertesi sabah mangal için ahır benzeri yapının içinde mangal için yakacak ve mangallık ararken bir katır kişnemesi duyar gibi oldum. Pek aldırış etmedim. Diğer iki arkadaşta et, içecek şeyler falan almaya gittiler çarşıya. Akşam olmaya başladı biz evin önünde mangal yapıyoruz böyle. Arkadan şarkı açmışız ortam güzel. Arkadaşlarım bira almışlar kafalar hafif çakır. Ben içmedim çünkü hepimiz sarhoş olursak bir yerleri yakabiliriz diye çünkü ev bana zimmetli o esnada. Arkadaşın küçük tuvaleti geldi. Şakasına git şu ötedeki ağacın dibine tuttur dedim. Çocuk kalktı gitti oraya 4-5 saniye sonra bağırmaya falan başladı. Dedik noldu, dedi derenin orda biri var beyler bi gelin bakın sizde dedi. Kalktık apar topar baktık kimse yok. Sonra arkadaşın sarhoşluğuna verdik ciddiye almadık. Sonra hafif yağmur çilemeye başlayınca toparlanmaya başladık. Adamı gören kişi Serhat o gece uyumayacağını söyledi. Bizde kanka sarhoş olduğun için böyle olmuştur falan dedik ama uyumadı adam. Neyse çocuk uyumayınca bende uyumamaya karar verdim oturuyorum onla salonda. Gece yarısı deli dehşet bir yağmuyor yağıyor. Biz Serhatla otururken bi anda mutfağın camı kırıldı uyuyan arkadaşlarım dahil herkes küfür kıyamet mutfağa koştuk. Biz olayı kavramaya çalışırken 2-3 taş daha gelmeye başladı. Dışarda birisi bize bağırıyor deli gibi yağmurun altından taş atıyor bize. Lan dedik çıkalım dışarı dövelim şunu kimmiş neciymiş diye. Çıktık dışarı bizim köyün delisi Şaban abi. Serhat hariç diğer arkadaşlarım yağmurun altında Şaban abiyi dövmeye giderken durdurdum durumu anlattım bu bizim köyün delisi diye. Serhat'a baktım çocuğun beti benzi atmış. Dedim noldu. O gördüğüm adam bu falan dedi. Sonra Şaban abinin yanına gittim abi dedim napıyorsun gece gece bu havada diye sordum. Şaban abi bana bişey demeden evin yokuşundan aşağı doğru gitmeye başladı. Bende peşinden gittim adam o çamurlu yoldan düşüp incitmesin bir yerini falan diye ama hava deli gibi yağdığı için geri döndüm, yetişemedim. O esnada diğer arkadaşlarım ne yaşadık lan biz diye konuşuyorlar birbirleriyle. Bende o esnada Şaban abinin annesini arayıp oğlunu şikayet edicektim ancak numarası olmadığı için ve gece yarısı anneannemden o numarayı alamayacağım için arkadaşların yanına gittim. Sinirler bozulduğu için makara falan yapıyoruz. Bi tek Serhat gülmüyor. Biz uyumama kararı aldık o gece cünkü gene gelirse bu sefer kafa göz girişiriz diye adama. Yağmur iyice dindi heryer camur böyle kapının önünde oturmuşuz, sakinleşmeye çalışıyoruz toprağın kokusunu çekiyoruz burnumuze böyle. Ben 2. kere bir kişneme sesi duydum. Fakat bu sefer diğer arkadaşlarda duydu. Serhat eve girdi bu sesten sonra. Hafiften bende korkmaya başladım ancak ev sahibi ben olduğum için korktuğumu belli etmemeye çalıştım. Tabii biz dua falan okurken bu sefer çatıdan kiremitler düşmeye başladı. Onca yağmurdan, fırtınadan düşmeyen kiremitler bi anda böyle saçma sapan yere düşmeye başladı. Biz bu sefer dua etmek yerine korkumuzdan küfür ederek eve girdik. Eve girdikten sonra Serhat'a seslendik ama Serhat yok her yerde arıyoruz çocuğu sesleniyoruz Serhat yok. Bu sefer hayli hayli korkmaya falan başladık. Evde Kuran-ı Kerim arıyoruz böyle kutsal bişey arıyoruz korkumuzdan. Serhat'ı telefondan arıyoruz ulaşamıyoruz. Dışarı çıkmaya da bir tarafımız yemiyor ama kaç yıllık arkadaşımız bi anda kayboldu. Cesaretimizi topladık çıktık 3 kişi. Serhat, Serhat diye bağırıyoruz. Flaşları açtık çocuğu arıyoruz. Sonra bir ses duyduk. Ses, Ev ile dedemin kafasını dinlemeye gittiği kulübenin arasından geliyordu ara dediğim yer bu arada tarla. Serhat ordaydı Serhat bizi görünce bi anda afalladı. Ve şunları söyledi "Siz benim önümde değilmiydiniz, ne ara arkamdan geldiniz ?" dedik ne diyorsun ? "Şaka falan yapıyorsanız harbi komik değil beyler bakın önümdeydiniz beni çağırdınız kulubenin oraya size yetişmeye çalıştım" falan diyor. Bende dedim biz değildik. Serhat iyice iptal oldu orda fakat başına hala ne geleceğinden habersizdi bizde habersizdik. Eve dönüp valizleri alıp derhal evi terketme kararı aldık. Yakınlardaki komşuların evlerinden birinde kalacaktık. Eve dönerken kafamıza kiremit düşmesin diye evin duvarına yakın gidiyorduk. Tam o esnada çatıdan sanki devasa bişey düşüyormuşcasına önümüze bir at veya ona benzeyen bir hayvanın k*nlı kafası düştü. Hepimiz o çamurlu yokuştan düşe düşe indik ama öyle bir bağırıyoruz ki. Allah ne verdiyse koşuyoruz ama nereye koştuğumuzu bilmiyoruz. Köyün meydanında kahvehanede oturan milletin yanına koştuk yardım edin falan diyoruz. Anlatamıyoruz. Arkadaşım Mert "cin cin" diye bağırıyor. Serhat'a baktım bayılmış ayıltmaya çalışıyorlar. Biz öyle 15-20 dakika kendimize gelemedik. Bir kaç kişi bize dua benzeri bişey okuyor üzerimize üflüyordu. Derken Mert "cin cin" dediği için köy halkı köyün hocasını çağırmış hocada (imam değil) apar topar geldi. Dedi noldu anlatın. Başımıza gelen şeyleri anlattık. Hoca dedi size veya evinize büyü yapılmış. Tabii bunlar yaşanırken aileme haber gitmiş annemler yola çıkmış geliyorlar telefonum nerde bilmiyorum o esnada. Serhat ayılınca baktım konuşamıyor çocuk dili tutulmuş. O gece annemler gelene kadar hocanın evinde kaldık. Bize muska benzeri bişeyler falan verdi. Sabaha doğru annemler geldi doğru Hastaneye gittik. Üzerimiz başımız düşmekten yara falan olmuş, Serhat'ı psikiyatriye yönlendirmişler o gün full öyle geçti. O günden sonra oraya eşyalarımızı almaya falan bile gitmedik o eve. Başkaları hoca aracılığıyla gitmişler. Eşyalarımızı toplayıp getirmişler Allah Razı olsun. Hoca o hayvan kafasının içinde birden fazla büyü bulmuş. Kimin ne için yaptığını bilmiyoruz hala. Bu olaylardan sonra iyice detayları kanımızı dondurdu. O gün evimizi taşlayan köyün delisi olarak tabir ettiğimiz Şaban abiye, bu olaydan 2-3 gün önce köy yolunda araba çarpmış. O olaydan ve o olaydan sonra epey bir süre hastanedeymiş, ameliyat falan olmuş adam. Serhat, dedemin kafasını dinlemeye gittiği kulube ile evin arasında bulduğumuzda. Onu bizim çağırdığımız ve geceyi o kulubede geçireceğimizi söylemişiz. Acele etmesini söylemişiz. O da ayakkabılarımı alıp geliyorum demiş. Bizde biz senin ayakkabılarını aldık pencereden atla giyersin demişiz. Halbuki ayakkabılarını almaya gitse kapının önünde biz varız. Buda ayakkabılarını giyerken bizde kulubeye doğru hızlıca gidiyormuşuz o da bize yetişmeye çalışırken bizim arkasından ona seslendiğimizi duymuş. Bu olaydan sonra ne oraya gittik. Ne eskisi gibi birbirimizle samimi olduk.
Öncelikle iyi yayınlar hocalar bu hikayeyi anneanemden dinledim anneanem bursada gölyazı adında eski bir rum köyünde yaşıyor hikayede burada geçiyor öncelikle size köyü biraz tanıtayım köy bir ada köyü gerçi şuan köprüyle yarımada oldu köy halkının geçim kaynağı balıkçılık zambak tepe adında bir tepede rumları gömmüşler öyle mezar falan yok o tepeye rastgele gömmüşler ben şuan 23 yaşındayım bundan 15 sene önce bile o tepeyi kazdığımızda insan , bebek kafatasları kemikler takı ve madeni paralar çıkıyordu bir kere o kemikleri çocuk aklıyla alıkoymuştum köyde evin bahçesine götürmüştüm o gece nasıl kabuslar gördüğümü anlatamam sabah uyandığımda ilk işim kemikleri geri götürmek oldu burdaki evler genelde 2 veya 3 katlı köy evi olur çoğunluğunun girişinde beton bir zemin yanında çeşme bulunur hikaye bununla alakalı o yüzden gözünüzde canlandırın neyse şimdi hikayeye geçeyim olay 1960 larda geçiyor orta yaşlarda bir çiftin ne yapsalarda çocuğu olmuyor hep düşük gerçekleşiyor bunun için yan köylerde yaşayan bir hocaya gidiyorlar onlar kapıdan içeri girer girmez hoca gelin bakalım sizi evlat sahibi yapalım allahın izniyle diyor ve her ikisinede birer dua yazıp muska şeklinde takmalarını söylüyor ayrıca doğurganlığı arttırıcı birkaç bitki karışımı kadına verip bunu içmesini söylüyor eve gidiyorlar ve daha ilk akşam evde tıkırtı sesleri başlıyor köy yeri fare geziyordur kedi girmiştir diye umursamıyorlar ikinci gece yine aynı tıkırtılar devam edince adam dayanamayıp aşağı kata iniyor ve birşey bulamıyor bu tıkırtı sesleri kesiliyor bir süre sonra evin girişine çeşme yaptırıyorlar çimentoyu kuruması için bırakıyolar ve yatıyorlar sabah kalktıklarında çimentonun üstünde değişik semboller harfler görüyorlar ve hayvan gezdi heralde diyip önemsemiyolar ve bir kat daha çimento atıyorlar ve balığa çıkıyorlar eve döndüklerinde yine aynı manzarayla karşılaşınca adamın içine kurt düşüyor ve o hocaya danışıyorlar hoca eve gelip incelediğinde oğlum bu ibranice diyor ve çevirmeye başlıyor “bana bir insan eli ile bir insan bacağı getirirseniz sizi zengin ederim” bunun karşısında çok korkuyorlar ve çeşmeyi yıkıyorlar yeri biraz fazla kırınca içinde kare şeklinde bir çukur görüyorlar orada iki tane cenin şeklide bebek iskeleti ve 1 tane altın sikke buluyorlar.O evden taşınıp başka bir eve geçiyorlar ve yeni eve geçtikten 1 yıl sonra çocukları oluyor.O çukurdaki bebekler onların doğmayan bebekleri miydi yoksa eski rum sahibinin bebekleri miydi bilmiyorum şuan o ev yıkılmış halde hala o evin önünden geçerken ürperiyorum.
erken kalktığım için korku yayını yarıda bıraktım bu sabah işe giderken izledim ve serpil abla ölü bebek hikayesinde istemsizce 5-6 damla gözyaşı döküldü tüm tüyler kıllar ne varsa kendinden geçti şuana kadar anlatılmış en iyi hikaye olabilir etki bıraktı
İyi günler Hasan Hocam, Anlatacağım olay kara büyü ve cin içermektedir. Olayı bizzat yaşayan dayımdan dinledim. Olay, 2003 yılında Van’ın Aşağıtulgalı isimli köyünde yaşanıyor. O gün, dayımın çocukluk arkadaşı onu düğününe dave ediyor. Dayım, akşam yürüyerek düğün yerine gidiyor. Her düğünde olduğu gibi danslar, yemekler, takı töreni derken dayım düğünden eve dönmek üzere oradan ayrılıyor. Köy yolunda, iki tepenin üzerinden geçen bir yol var. O yolda hiçbir ışık yok; zemin toprak ve taşlardan oluşuyor. Birinci tepeyi inip ikinci tepeye çıkacakken bir keçi melemesi duyuyor. Ses yakından geldiği için dayım, sese doğru gidiyor. Ay ışığında gördüğü kadarıyla kapkara bir yavru keçi görüyor. Küçücük keçinin orada bulunmasına şaşırıyor. Kara yavru keçiyi kucağına alıp köye doğru gitmeye başlıyor. Dayım köye yaklaştığında sarı sokak aydınlatmalarının olduğu, ıssız ve az ileride solda eski park oyuncaklarının bulunduğu bir çocuk parkına varıyor. Yorulduğu için parkın oradaki banklardan birine oturuyor. Oturduğu sırada keçinin melemesi kesiliyor. Dayım bu kez keçinin cinsiyetini merak ediyor. Tam elini keçinin iki bacağı arasına koyduğunda keçi, “Erkek adamın taşşağı ellenir mi?” diyerek dayımın kucağından atlıyor. Çok hızlı bir şekilde oradan uzaklaşan keçi, belirli bir mesafeden sonra gözden kayboluyor. O sırada parkı aydınlatan sokak lambası sönüyor. Dayım dualar okuyarak kaçarken, parktan çocuk sesleri gelmeye başlıyor. İyice korkup koşarken köyün girişine varıyor. Köyün girişinde dört tane çöp konteyneri var. Çöp konteynerlerinden bir tanesinin içinden dumanlar çıkmaya başlıyor. O esnada çöpün etrafına fazla sayıda kedi toplanıyor. Konteynerin kapağı kendiliğinden kapanınca etraftaki kediler koşuşturmaya başlıyor, biri hariç. O kedi, dayıma kalın bir sesle hırlıyor. Dayım kediye “kışt” deyince, kedi bebek sesi gibi ağlamaya başlıyor. Yine hızla oradan uzaklaşıyor. Nihayet eve dönüyor, kapıya tıklatıyor ama kapıyı açan olmuyor. O sıralar dayım, yengemle yeni evliydi ve o gece evdeydi. Ama kapıyı açmıyordu. Dayım kapının önünde yarım saat kadar bekliyor. Beklediği süre içinde köyde daha önce hiç görmediği insanlar geçiyor. Her geçen kişi dayıma selam veriyor. Dayımın iyice psikolojisi bozulunca köyün camisine doğru yola çıkıyor. Cami kapalı olduğu için camiyle aynı avluda olan imamın evine gidiyor. Kapıyı çaldığında yine uzun süre bekliyor. Kapıyı imamın karısı açıyor. Dayım, imamı soruyor. İmamın karısı, “Bekle biraz,” deyip gidiyor. Dayım beklerken aynı kara keçiyi bahçede tekrar görüyor. Keçi dayıma “Şşşt şşşt” diye sesler yapmaya başlıyor. Dayım bu kez açık olan kapıdan içeri giriyor. İmam uyanmış ve evin salonunda dayıma, “Hayrola, bu saatte ne işin var?” gibisinden bir soru sormuş. Dayım olayları anlatmış. İmam, dayıma kara büyü yapıldığını ve "Bu gece bizde kal, yarın beraber büyüyü bozarız" demiş. Dayıma yatacağı yeri göstermişler. Dayım kafasını koyduğu gibi uyumuş. Dayım o gece rüyasında aynı keçiyi tekrar görüyor. Birden keçi insana dönüşmeye başlıyor. Yarı insan yarı keçi bir varlık, dayımın karşısına dikilip, “Bunu bana neden yaptın, ben bunu hak etmedim,” diyor. Sonra yengemi ağlarken görüyor. Dayımın anlattığı kadarıyla yengem beyaz, uzun, hiçbir işlemeye sahip olmayan, yırtıkları ve üzerinde lekeleri olan bir çarşaf giymiş. En son yengemin beyaz çarşafı kan rengine bürünüyor ve çarşaftan yerlere kan damlamaya başlıyor. Yarı insan yarı keçi dayıma Arapça kelimeler fısıldıyor. Dayım, korkusuyla uyanıyor. Karşısında imamın onu izlediğini görüyor. O sırada imam dayıma, “Rüya gördün mü?” diyor. Dayım, “Evet,” diyor. Konuşmanın ardından imam dayımla sabah namazını kılmak için camiye gidiyor. Namazı kıldıktan sonra eve gidip büyüleri buluyorlar. Evlerinin kapısında domuz yağı, perde kornişlerinin üstünde parşömen kâğıdına yazılmış İbranice ve Arapça şeyler, yatak başlığının arkasında balık kılçıkları çıkıyor. Hoca büyüleri yakıp kalan parçaları Van Gölü’ne atıyor. Dayıma muska ve bir kavanoz içinde Arapça şeyler yazan bir kâğıt ile bal ve su karışımı bir şey veriyor. Akşam ezanından önce bu suyu içmesi gerektiğini söylüyor. Olanlardan sonra dayım eve geri dönüyor. Dayım olanları yengeme anlatıyor ve kapıyı çaldığında neden açmadığını soruyor. Yengem ise, “Ne kapısı, ne tıklatması? Ben ses falan duymadım. Sen dün gece benim yanımda uyuyordun. Sabah olduğunda da yanımda yoktun. Ben de seni çok merak ettim. Eve hocayla geldiğinde bir şeyler olduğunu fark ettim,” diyor. Dayımla yengem o andan sonra ağlamaya başlıyorlar. Sonradan anlaşılıyor ki dayımın eski sevgilisi, dayım evlendiği için yengemi kıskanmış ve yuvaları bozulsun diye onlara büyü yapmış. O olaydan sonra başka bir şey yaşanmıyor. Üzerinden yıllar geçmesine rağmen her duyduğumda tüylerim diken diken olur. Saygılar, sevgiler.
BEĞENİN ÜSTTE KALSIN
15:42 Ailesiyle uyumak zorunda kalan çocuk
25:30 1992 Yılı hikayesi
33:06 Hasan hocalı hikaye
42:15 Mezar taşlı hikaye(resimli)
56:04 İsmail abi ve kurban
1:03:47 Erzuruma ışınlanan çocuk
1:12:50 70 Yaşındaki amca(gazete haberine çıkmış)
1:19:33 Serpil Teyze(ölü bebek)
1:30:55 Sinan..
1:40:15 Kıyafeti kesilen çocuk
1:46:25 SESLİ hikaye(irem abla)
2:00:10 Eşine musallat olunan abi
2:10:44 Takıları çalınan teyze
2:21:13 Magnetoya dönüşen adam(Videolu)
2:26:47 Ölüdenizde uçurumdan atlayan 3 harfli(Videolu)
2:33:42 1985deki dedenin hikayesi
2:39:40 Kuran kursunda eşek şakası yapan Mehmet
2:50:35 3 Çoban
en sıçrtan hangisi
ALLAH razı olsun reis
@@aptekinaz Serpil teyze
1985 teki dedenin hikayesinin aynısının lacivertini oyun portal 7 sene önce falan ets videosunda anlatmıştı yazan arkadaşta üstüne bi kaç şey ekleyip sunmuş gibi
@@deugod9146 ben de öyle bişey anımsadım, sen diyince hatırladım dediğin gibi hafif ekleme var. Bence zaten olay burda eğlenmek,zaman geçirmek,tribe girmek ve yine bence %95’i kolpa, %5’i gerçek ama onlar da psikoloji etkisiyle zihin yanılması,yanılsaması veya onunla karışık yaşanmış olaylar.
Serpil abla bizi xavi gibi yaptı odada çevre kontrolü yapıyoruz her saniye
@@seymennnn AHAHAHHAHAHAHAHAHAHA
@@seymennnn serpil abla korku hikayesi bile sayılmaz ablamızın vasiyeti yerine gelmiş oldu rüya sayesinde.
Yav sabah iş var diye gece izleyemedim şimdi izliyom umarım çok keyifli olmamıştır gece izlemek
@@nemreuyls😅😅😅
@@yusufziyaay1257 bilader ben bu kadar etkileyici 1 hikaye bile dinlemedim. Elim ayağım uyuştu. Cin falan yok da. Olayı kendinin yaşadığını düşün baba.kadının doğumlada ilintili yumurtalık kanserinden gitmesi. Mesela öpüştüklerini göstermiş rüyada 45 dk sonra eve gitmiş sev işiyorlarmış. Yani zamanlama tutuyor öpüştükten sonra sevişmişler .bu gösteriyor ki rüyada canlı yayın gibi o anda evde olanları görmüş. Aşşşşşırı gerçekçi ve aşşşırı paranormal. Bu korku hikayesi değilse hiç bir şey korku hikayesi değil. Zaten korkulan şey bu hikayelerde paranormal olması. Bu hikaye de manyak derecede paranormal.
50k korku yayınımı cumartesi isterim
Cumartesi olmaz akşam ayin var pazar olsun
1 ay oldu
HASAN HOCA ALOOO
@@Bilincsizinceleme 17 Kasım
@@nasyonalist1364 hasan hoca kendisi mi söyledi
Şu lambanın yanıp sönmesi olayı o kadar kolpaydı ki tüm korku modumu aldı götürdü sağ olsun o hikâyeyi anlatan arkadaş
Kaçıncı dakika daki hikaye
@@muratyldz7740 2:21:13
@@muratyldz7740 2:21:10
@@muratyldz7740 2:19:30
Efsane bir yayındı tuvalete bile gidemedik he bu arada 50k like'ı atın beyler korkaksak da sarıyor Allah hepimizi korusun iyi geceler
Korkudan izleyemedim şuan sabah izliyorum
@@mehmetkrbas5381aynı şekil bende eamk
*HASAN HOCA 24 YAŞINDAYIM BİR ÇOK KORKU FİLMİ İZLEDİM. ÇOK DA SEVERİM. EN GÜZEL FİLMLER BİLE ŞU YAYINLARIN ZEVKİNİ VERMİYOR. KORKUYORSUNUZ BİLİYORUM AMA BARİ 2 3 HAFTADA BİR MUTLAKA OLMALI. BİZE ÇOK GÖRME.EKİBE VE SANA SELAMLARIMLA SEVİLİYORSUNSUNUZ.*
kral en korktuğun , 2 3 tane mümkünse Yabancı korku filmi önerir misin, Manitayla izleyecezde
Coiuring, annabelle,
Ayda bi kafi ya, kalitesi kaçar sonra
@@eminkurt9307Korku Seansı,Anabelle
@@eminkurt9307 dabbe 4 ve 5
Bu olay 8 sene önce askerliğim sırasında başımdan geçti.
Öncelikle şunu söylemeliyim ben bu yaşadığım olaydan önce inançsız biriydim, hala tam inançlı biri sayılmam ama bu tarz olaylara bakış açım kesinlikle değişti.
İstanbulun kalabalık semtlerinden birinde, hiç doğa üstü varlık görmemiş, hiç gören biriyle tanışmamış olarak büyüdüm. O yüzden bu tarz olaylara hep insan uydurması şeyler olarak bakardım. Askerliğimin sona ermesine 2-3 ay kala yerleştirme dönemi de olmamasına rağmen koğuşumuza dışardan birini getirdiler. Bu arkadaşın neden ve nereden geldiğini sorduk fakat önceki yerinde sorun yaşadı dediler sadece. Kendisiyle de iletişime geçmeye çalıştık fakat çok içine kapanık biriydi. Neredeyse hiç konuşmaz, bizimle hiç iletişim kurmazdı. Ben koğuştaki yaş olarak en büyük kişiydim biraz geç gitmemden dolayı, daha genç olan arkadaşlarım bu yeni gelen arkadaşın içine kapanık olmasından dolayı vs iyice bunun üzerine gitmeye başlamışlardı. Ben çocuğun olmadığı yerlerde beyler yapmayın diye uyarıyordum tamam diyorlardı fakat sonra çocuğa yine aynı tarz davranmaya devam ediyorlardı. Bir akşam bu çocuğa sulu bir şaka yaptılar, hava da gerçekten soğuktu. Çocuğun suratında ağlamaklı ifadeyi görünce dayanamadım sesli olarak herkese sert çıktım biraz. Sonra özür dilediler konu kapandı. Ertesi gün kantinde takılırken bu yanıma geldi, normalde kimsenin yanına gittiğini görmemiştim. Elini uzattı, arkadaş olalım mı dedi. Tabi dedim sonra zamanla benimle konuşmaya başladı. Küçükken babasının annesini öldürdüğünü,hala hapiste olduğunu, teyzesinin yanında büyüdüğünü falan anlattı. İçimden demek ki bu yüzden içine kapanık kim yaşasa böyle olur diye düşündüm. Daha kafamdaki düşünce sonlanmadan bana dedi ki, sen şimdi bu olay yüzünden benim böyle olduğumu düşünüyosundur, est olum senin neyin var sanki demeye kalmadan beni köyümde de sevmezler dedi. Neden dedim, ben onların görmediğini görür,duymadığını duyarım dedi. Tabi aklımdan direkt yaşadığı büyük travmanın onda böyle akıl hastalıkları bırakabileceğini düşündüm. Üzerinde pek durmadım bu konunun.
Aradan kısa bir zaman geçti, ben diğer arkadaşlarla sohbet ederken bu bir anda geldi. Normalde kalabalıkken asla gelmezdi, şaşırarak hayırdır dedim. Abi bir gelir misin dedi, kalktım bir köşeye gittik konuşmaya. Abi dedi babaanneni sever misin, bi anda ne olduğunu anlamadım nasıl yani dedim. Aranız iyi mi yani yakın mısınız dedi. Tabi dedim neredeyse yanında büyüdüm sayılır. O an gözleri dolar gibi oldu, abi dedi senden bir şey rica edebilir miyim. Buyur söyle dedim, arar mısın babaanneni dedi. Olum dedim zaten çıkınca giderim elini öpmeye az kaldı zaten ne alaka şimdi niye arayayım. Dedi ki abi senden hiçbir şey istemedim bugüne kadar bu sefer istiyorum sana mantıksız gelebilir ama ara dedi. Tamam arıcam dedim başımdan göndermek için ama kafamda pek aramak yoktu. Bizim çocukların yanına geçtim oturdum biraz, ama aklıma şüphe düştü dedim bir arayayım. Askere yanımda cep telefonu götürmemiştim, doğal olarak annem babam hariç kimsenin numarası ezberimde yoktu. Babamı arayıp numarasını aldım babaannemin, aradım nasılsın iyi misin askerlik bitince gelicem yanına falan biraz konuştuk. Ben aradığım için kadının sevindiğini hissedince ulan dedim iyi ki vesile oldu da aradık.
Sonra yat zamanı geldi, normal bir gün gibi yattık. Gece 1-2 gibi uykunun en ağır yerinde bir ses duyup gözümü açtım, baktım karşımda bu ağlıyo. Olum ne oldu dedim abi dedi, abi dedi başın sağolsun. Ne diyosun olum kafa mı buluyosun benle falan dedim uykudan uyanmanın siniriyle, yine abi başın sağolsun dedi gitti. Tövbe tövbe diyip uykuya devam ettim. Ertesi sabah ilk fırsatta telefona gittim, babamı aradım annem açtı. İçime o an bir sıkıntı düştü. Oğlum dedi babaannen vefat etti, başımız sağolsun. Gece uykusunda vefat etmiş. Ben o anı hayatım boyunca unutmayacağım çünkü bir yandan terliyorum bir yandan vücudum buz kesti olduğum yerde.
Telefonu kapatıp bunu aramaya koyuldum, ben onu farketmeden o beni farketmiş sanki geleceğimi biliyomuş gibi suratıma bakıyo.Yine suratı ağlamaklı, sen dedim nerden biliyodun. Hiçbir şey söylemedi. O günden sonra benimle tek bir kelime konuşmadı askerliğim bitene kadar. Ben konuşmaya çalıştım fakat nasılsın sorularıma bile cevap vermedi hiç. Askerliğimin bittiği gün gittim bunun yanına elimi uzattım hiçbir şey demeden, o da elini uzattı, kafasını şöyle sanki bir şey onaylar gibi öne eğdi.
O günden sonra ne ondan bana bir haber geldi, ne de ortak asker arkadaşlarımızdan onunla alakalı bir bilgi geldi. 8 yıldır hayatımın en büyük gizemi o çocuk oldu. Hala tam olarak ne olduğunu nasıl olduğunu bilmiyorum bu olayın.
eyv reis altıma osurdum
şahsımca cin peri olmaa 4. 5. boyutta bizim alglayamadığımız canlıların olabilceğini düşünüyorum ben
çok iyi bir yayındı birazdan odamdaki şişeye işeyeceğim iyi geceler herkese
Hoca bu hikayeleri gece 3te bi parkta tek başıma dinledim her yaprak hışırtısında kriz geçirdim doktorlu hikaye fenaydı
Sağlam yayın olmuş helal herkese👏🏼👏🏼
Hocalar 50K çok istendi. 35Kya bu iş yapılmazsa ileride anlatacağınız "Korku Anınız" ben olurum.
(Edit: Bekliyoruuuuuz.)
son 6k hahahha
@@regulr09 son 3k
Son 2k
Geliyor mu yoksa
Gelsin bee
Gecenin 2:26sı korkudan ilk hikayede kaçış. Yarın izlerim artık 😅
Sıçiş mi
İnanılmaz bir yayındı emeği geçen herkese teşekkürler
Kral..hiç bozma bu içerikle devam et 😅 çok iyi bir korku faniyim senin dışında izleyecek çok fazla bir yayıncı yok.devamke
serpil ablayı önceki videonun yorumlarında okuduğum için etkilemedi beni ama o fethiye ve maraş erzurum teleport atan arkadaş etkiledi beni en iyisi de hasan hocanın kılığına giren derim hem güldürdü de beni soft bir anı oldu ağzınıza sağlık teşekkürler HTalks ailesi
😂😂😂 harbi o yorumu okumuştum ve gerçekten teleport attığı yorum efsaneydi
Aatrox flank tp atiyo fighta gelmis morde de counter tp atiyor rakip adcyi oluler alemine almis
de mi bide fethiyede yasıyosan bıraz korkutuyor ustat
Gece şuan 04.44 ve şunu demek istiyorum aşırı zevk aldım bu videodan. Bende Bi kaç cin olayı yaşadım anlayabiliyorum az çok hikayeler çok iyi.
Hoca selamlar.
Çocukluğumda yaşadığım bir olayı anlatacağım, sene 2006 babamın maddi durumu inanılmaz iyi Mobilya fabrikaları, bisiklet fabrikaları var. Çok lüks bir mobilya markasını Türkiye'ye getiren ilk Marka distribütörü'dür kendisi. Ve babamın bir ortağı var ortağınında babamdan yaklaşık olarak 20-25 yaş küçük bir kızı var. O sıralar annem ile babam ayrıldılar ve ben çok küçük olduğum için babamı sadece telefonda sesini duyabiliyor, fotoğraflarda görebiliyordum. Şu anki gibi görüntülü konuşma teknolojileri de olmadığı için çocukluğumu babasız geçirdim desem yeridir. Annemle ben ve abim Antalya Etiler'de zemin katlı bir evde yaşıyoruz. Gel zaman git zaman, evin içerisinde garip olaylar olmaya başladı. Bir gün abim duş yapmak için banyoya girecekti, banyo'nun içerisinde 2 camlı, bir soba vardı. Soba'da yandığı için annem sürekli abime banyo'ya girmesini ısrar ediyordu.. Abimde sinirli tepkiler verip bir türlü banyo'ya girmiyordu. Aradan yaklaşık 5 dakika geçtikten sonra banyo'dan büyük bir gürültü duyuldu. Banyo'ya bakmaya gittiğimizde soba'nın camları patlamıştı. Ve içeride birisi olsaydı camlar o kadar ufak şekilde etrafa fırlamıştı ki bir insan vücüduna komple saplanabilirdi. Bu olayı sobanın fazla ısınmasına bağladık ve aklımıza kötü birşey gelmedi, daha sonra evin içerisinde sabit şekilde duran su sürahinin içerisinde hareket ettiğini fark ettik, bu olayların yaşandığı odayı annemin yatak odası yaptık ve oturma odasını taşıdık. Oturma odasında problem yoktu, ama annemin odasında garip sesler geliyordu ve apartmandan çıkış yaptığınızda binaya bakınca annemin odasının camları gözükürdü. Bu olaylar biraz daha ilerleyince annem akıl sağlığını kaybetme durumuna geldi, birgün apartmandan çıktı ve Odasına doğru baktığında perdenin arkasında suratlar var cam boyu dizilmişler bizi izliyorlar diyerek bağırdı ve oradan uzaklaştı. Başımızda bir büyük olmadığı için bu durumu uzaktan akrabamız olan apdullah abiye anlattık ve hızlıca geldi. Durumun farkına varmıştı, evin içerisinde garip şeyler yaşanıyordu olayla alakası olmayan birileri bile uzaktan evin kapısına bakınca, ürperiyorlardı. Daha sonra apo abi Fethiye'de bir hoca bulduğunu söyledi kalkıp Fethiye'ye gittik. Gittiğimizde bir köy yeriydi ve yokuşun üzerinde bir ev vardı kapısında yaklaşık olarak 20-25 tane araba vardı insanlar içeriye girebilmek için sırada bekliyorlardı. Bizde yaklaşık 2 gün kadar kapıda arabada yattık hocayla görüşebilmek için Bu arada hoca bayandı, içeriye zor bela girmiştik. Hoca'nın odasına girdik odanın içerisinde bir masa masanın başında hoca ve odanın ilk girişinin karşısında yaşlı bir kadın var sanırım hocanın annesiydi. O yaşlı kadın ürpertici ve çok agresifti herkese bağırıp çağırıyordu. Hoca anneme birşeyler sordu çocuğum net hatırlamıyorum, annem cevapladı ve hoca annemin ellerini masanın üzerine koymasını istedi, annem masaya ellerini koydu, bende sakin sakin izleyip olaya anlam veremiyorum. Daha sonra apo abiden Hoca ceketini çıkartmasını istedi. Annemin ellerinin üzerine ceketi koydu, sonra hoca kendi ellerinide üzerine koyup ceketi bir tur daha kapattı, hocanın masanın üzerinde annemin elleri, hocanın elleri ve koca bir tulum öylece duruyordu. Hoca birşeyler söylenmeye başladı. Birkaç saniye içerisinde o tulum ve ellerinin oldukları masadan, eminim hoca hiçbir şekilde ellerini kaldırmadı ve bir hile yapmış olamazdı. Masanın üzerine bir toz bulutu çöktü ansızın, ve ellerinin üzerinde kapalı olan ceket şişmişti. Sanki toprağın üzerine birşey atarsınız bir toz bulutu kalkar ya masanın üzeri öyle olmuştu. Olduğum koltuğa gömülmüştüm adeta sadece masaya odaklanmıştım ve korkuyordum. Daha sonra ceketi açtılar ve siyah bir poşete sarılmış içerisinde yazılar olan birşeyler çıkarttılar. Ve içerisinde 2 adet yemek kaşığı vardı, kaşıklar birbirlerine ters bağlanmışlardı. Hoca anneme, bunları babamla ayrılmaları için yaptıklarını ve Ankara Nato yolunda bir boşluğa gömdüklerini söyledi. Ve biz daha sonra öğrendik ki Babam ve ortağının kızı ile Ankara Nato yolunda bir yaşam sürüyorlarmış. Daha sonra bize teslim etti ve akar bir suya atmamızı söyledi büyüleri. Oradan çıktık ve nereye götüreceğimizi bilmiyorduk ilk defa fethiyeye gelmiştik ve annem bir hayli korkuyordu yanımızda taşıdığımız şeyden. Antalya fethiye arası sorunsuz geldiğimiz araç yolda sayısız defa hararet ve birkaç sorun yarattı. Akarsu bulamıyorduk. En sonunda kanal gibi biryer gördük ve suyun içerisine attık. Ondan sonra Antalya'ya döndük. Aradan birkaç hafta geçtikten sonra babam bizi aradı, aylardır yıllardır ortalıkta olmayan adam bize yardım etmeye ve arayıp sormaya başlamıştı. Annem bu durumun farkına vardı ve babama büyü yapıldığını biliyordu. Evde yaşanan garip olaylara gelecek olursak annemin yatak odasının olduğu oda apartman yapılmadan önce mezarın üzerine denk geliyormuş. O evden taşındık. Ve şu an yaklaşık 10 yıldır babamla annem bir aradalar ve mutlu bir yaşantımız var.
Şöyle ayda bir kez bu içerikten çekmek lazım hep beraber geriliyoruz ama inanılmaz sarıyor şunun kadar keyif veren bir içerik yok
35 derece havada battaniyeyi üstüme çekip uyuyacam bu hikayeler gerçekten adamın altına bıraktırıyor
Beyler 2. videodaki yorumları okudum da öyle korkunç hikayeler var ki aklınız çıkar, moderatörler gitmiş en beğenilenlere tıklayıp çat diye oradan 3-5 hikaye almış galiba. Aldıkları hikayeler hiç iyi değil. Eğer dediğim gibi yaptılarsa 3-5 dakikalarını almıştır hikayeleri toplamak, benim gibi 5-6 saat harcasaydılar okumaya, inanın çok güzel hikayeler olacaktı bu videoda. Çok şey kaçırdınız. Eğer hakikaten dediğim gibi basite kaçmışlarsa birkaç saat harcamamak adına yüzbinlerce insanın heyecanı sekteye uğradı :)) Bu kadar basit olmamalı bu işler, neticede sosyal bilgiler dersine performans ödevi yapmıyoruz, onu yaparken bile ne emekler veriliyor, burada yüzbinlerce insanın bir aylık beklentisi söz konusu ve sonuç fıssss, yarısı kurgu hikayelerin :))
Umarım 4. Part böyle olmaz
@part 4 ne zaman
asla izlemicem mesela itlik olsun diye like attım
😂😂😂
İyi yayınlar hoca ekibe de selamlar.
Şu an 21 yaşındayım bahsedeceğim olay 11-12 yaşlarımda yaşanıyor. Yozgatta köydeyim, anneannemi ziyarete gelmişiz eski yan yana odalardan ibaret olan tuvaleti dışarıda olan derme çatma standart bir köy evi. Küçüklüğümüzden itibaren bu yana sürekli köydeki büyüklerimiz bizden büyük kuzenlerimiz,annem dahil teyzelerim hepsinin birden fazla köyde cinlere dair hikayeleri vardır. Küçükken çok korkar bu hikayelerden köye dahi gelmek istemezdim annem de hep inkar ederdi yok oğlum sizi korkutmak için yapıyorlar diyerek.
Her neyse biz 2 kuzenim ve ablamla beraber köyün bittiği taraflarda hiçbir yapı olmayan sürekli hikayelerin döndüğü bol ağaçlıklı ıssız ve hep çok sessiz olan yere köyün avluk denildiği yere gidiyoruz. Akşamüzeriydi ezana 1 saat kadar var ya da yoktu. Ben bir iddia kaybetmiştim hatırlamıyorum kaybettiğim üzere tek başıma avluğa gidecek ve orada bir yalak,çeşme gibi çok eski su akan bir yer vardır oradan su getirecektim. Avluğa inmeye başladım ama tir tir titriyorum inerken o akşamın esintisi ağaçların yapraklarına dallarına vuruyor daha ben inmeden bu ıssız görüntü çok ürpertiyordu. Adımlarım yaklaştıkça artık adım atmam sanki zorlaşıyor vücudum beynim adeta gitme diyordu. Çocukluk aklı işte iddia kaybettim sözümden dönmeyim diye zorlarım kendimi yürüyorum avluğun içine kadar gelmiştim ilerideki su kaynağını görüyordum yaklaşmaya devam ettim elimdeki şişeyi dolduruyodum. O sırada bu sessizlikte biri gelse duymamam imkansızken çeşmenin yanından bir anda bir çoban geldi suratı bembeyaz gözleri göz yuvarları neredeyse simsiyahtı. Bana burada ne aradığımı bu saatte burada olmamam gerektiğini akşamın bu saatlerinde buraya bir kabilenin geldiğini ve onların su içtiğini söyledi. Çok korkmuştum ne tepki vereceğimi şaşırdım dilim tutulmuştu sadece dönüp arkama bile bakmadan koşmaya başlamıştım. Bunu anlattığımda inanmamışlardı bana , annem de yine beni korkutmamak için oğlum sana şaka yapmışlardır köyde çobanlar orda hayvanları otlatır çocukları da korkuturlar dedi bana da mantıklı geldi biraz içime su serpilmişti. Aynı günün akşam vakti artık evdeyiz yemeği yedik çaylar içildi yataklar açılmaya başlanmıştı. Benim de uykum gelmişti ve yatacaktım. Yatakta çok kez döndüm durdum yatamadım bir huzursuzluk vardı içimde. Ablamı uyandırıyorum sohbet edelim kafam dağılsın diye 10 saniye cevap verip geri uyuyordu. Malum köy evi klasiği tuvalet dışarıda ve benim çok tuvaletim gelmişti tutamıyordum. Koşa koşa tuvalete gittim ihtiyacımı giderdim saat 12 gibiydi geri yattığımız odaya dönecekken köy evlerinin bahçesinde bölümler vardır. Hiç ışığın olmadığı tarım aletlerinin olduğu ve bir yanında tandırlığın ( ekmek yapılan eski tarz ocağı olan bir yer) olduğu iki yan yana oda vardı buradan bir ses geldi, annemin sesiydi ve beni çağırıyordu. Fakat çok korkuyorum zerre ışığın olmadığı lavaboya dahi zor gittiğim yerde akşamları yanından dahi geçmeye korktuğum kısımdan annemin sesi geliyor Oğlum buradayım gelsene diye beni çağırıyordu. Korkak adımlarla yaklaştığımda annemin de sesi netleşiyor ve yaklaşıyordu. Oraya girdiğimde yüzü dönük bana bakan kocaman gözlü bembeyaz çene kemikleri çıkık adeta kemiği gözüken o karanlıkta parlayan korkunç bir yüz ve bir çift göz bana bakıyordu ismimi söyleyip hadi gel diyr beni çağırıyordu. O an bayılacak gibiydim koşa koşa yattığımız odaya gidiyordum yanda da mutfak vardı ışığı açık kapısı açık bir şekilde direkt oraya attım kendimi ve annemi gördüm. Annem akşamdan kalan bulaşıkları yıkıyordu direkt anneme sarıldım ağlayarak. Ne olduğunu sorduğunda beni çağırdın yanına geliyordum diye anlatmaya başladığımda ilk olarak hayır çağırmadım cevabını vermişti. Benim ağlamalarım ve korkum bin katına çıkmıştı. Sonrasında annem yine korkmamam için aaa evet oğlum aslında çağırmıştım işte vsvs diyerek beni ikna etmeye çalışıyordu ama asla korkum azalmıyordu. Sabaha kadar annemin ve babamın yanında uyumaya çalıştım bana okuyorlar ve beni uyutmaya çalışıyolardı. Sabah nasıl oldu hatırlamıyorum uyanınca zaten gidelim ısrarlarıma kimse katlanamadı ve köyden dönmüştük.
Ben küçükken bize anlatılan bu hikayelerin hep yalan olduğunu söyleyen annemin şu itirafıyla geçtiğimiz aylarda şoke olmuştum. Geçtiğimiz aylarda kurban bayramında yine köydeydik artık öyle korkmuyordum çocukken yaşadığım bir şeydi bir daha da aklıma gelmez irdelemezdim atlatmıştım. Normal bir akşam oturmamızda annem teyzelerim konuşurken benim o ilk avlukta uyarıldığım çobanlı anıya benzer annem bir anısını anlattı.
Teyzem ve annem o su kaynağına iniyorlar ellerde testiler şişeler yine bir akşamüzeri vakti tarladan gelmişler. Suları doldurduktan sonra arkalarından atlarım ayak sesleri ve kişneme sesleri gelmiş arkalarını döndüklerinde 4 tane ateş gibi kıpkırmızı atları olan 4 tane korkunç silüetli siyah uzun pelerinli atlılar annemi ve teyzemi kovalamışlar avluğun çıkışına kadar.
Biraz spin-offlu uzun bir hikaye oldu parça parça bu yaşananlar birleşince benim için hala çok korkunç bir hal alıyor. Yıllar sonra burada anlatınca neredeyse aynı korkuyu tekrar yaşadım..umarım siz de yaşamışsınızdır iyi geceler
Geçmiş olsun hocam etkileyici bir hikayeydi
@@JesusIsAmongUs 🙏🏻 sağ ol hocam
@@alparslanisk4190 bu hikayeyi sesli bir şekilde yapcaklar heralde bir sonraki bölümde senin atmanı istiyorlatda nasıl ulaşırsın bilmiyırum tüyler diken
Ürkütücü...
atlı pelerinli olayı işi bozmuş biraz ama güzel.
başkan hayvan gibi seviyoruz bu seriyi manyak gibi sarıyor,korku teması üzerinden yayınlar devam etmeli,korku oyunudur,hikayeleridir v.s artmalı
İyi yayınlar hocalar.
Yıl 2014-2015 her yaz gibi yine köyümüzdeyiz. hergün arkadaşlarla parkta toplanıp maç falan yaptığımız günler. Yine bi gün köy parkında toplandık maç falan yaptık baya bi yorulduk. Parkta kaydıraklara binmek için merdivenle çikılan yerde oturduk. Sıkıntıdan aklımıza birbirimize korku hikayeleri anlatmak gelmişti. Parkın olduğu bölgede herkes birbirini tanıdığı icin ailelerimiz geç saate kadar oynamamıza izin veriyordu zaten çoğumuz akrabaydık. Hava yeni kararmıştı. Birbirimize kolpa hikayeler atıp duruyoduk. O zamanlar anneme cin falan desem adını anma toplama onlari derdi ama yanımdaki arkadaşlarımında cesaretiyle kolpa bi cinli hikaye anlattım. Herkes inli cinli hikaye anlatıyordu ama bende hafiften tırsıyorum çünkü annem adını anma çağırma onları derdi. Aradan bi yarım saat geçtikten sonra parkta kimse olmamasına rağmen öksürük inleme karısımi bi ses gelmeye başladı. Önce arkadaşlarım yapiyor sandim çok takmadım. Ses kesilmişti herkes evine dönüyodu. Benim evimde bi 5dk yürüme mesafesindeydi tek başıma eve gidiyordum ama bi farklılık vardı. Sokaklar her zaman olduğundan daha karanlıktı. Her zamanki sarı ışıklar yerini karanlığa bırakmıştı. Tırsa tırsa eve doğru giderken parkta duydugum sesleri yine duymaya başladım. Ses arkamdan geliyordu ama arkamda kimse olmadığına emindim. Arkama dönmeye cesaret edemedim koşarak eve gitmeye başladım. Ses beni takip ediyor gibiydi. Eve vardığımda herşeyi anneme anlattım. İnanmadı, sen öyle sanmışsındır kim takılıcak peşine oğlum. Dedi ve beni teselli etti. Yatağima geçtim, bir yandan yaşadiğimi düşunuyor bir yandan uyumaya çalışıyorum. Saat gece 1 gibi uyandim aynı sesleri yine duymaya başladım ama bu sefer dışarıdan geliyordu. Evimiz iki katlıydı benim odamda üst katta olduğu için cesaretimi topladim ve odamın camından baktım. Kanım donmuştu. Bembeyaz giyimli, biri erkek biri kadın iki kişi sokağın ortasında birbirine bakıyordu. Ne olduğunu anlamamıstım. İzlemeye devam ettim ve içlerinden bir şeyler mırıldandıklarını duydum. Anlamsız bir şeylerdi. İnleme sesleri kesilmişti. Ne olduğunu anlamaya çalışırken bi anda bana döndüler. Bayıldımmı yoksa uyudummu bilmiyorum ama annem sabah kalktığimda yerde yatıyodun düştünmü dedi. Çaktırmadım, olabilir dedim. Sabah tekrar camdan aynı yere baktım adamla kadını gördüğüm yer ıslaktı. Kendimi kabus gördüğume inandırıp aşağı indim ve kahvaltı yaptık. Aksam oldu annemler dedemlerin evine geçti. Bende dedemi pek sevmezdim genelde dedemin yanına gitmezdim evde oturuyorum tüplü televizyondan rasgele bi cizgi film kanalı açtım ve izliyorum. Üst katta odamın oldugu yerden tıkırtılar geliyordu. Evin bazı yerleri tahtadan olduğu icin tahta kuruları çok olurdu. Kendimi bununla teselli ettim ama aklım yukarda kaldı. Cesaretimi topladim elime duvara yaslı duran bastonu aldım. Odama çıktım. Kapıyı açtığımda onu gördüm. Dün geceki kadın yatağım kan içindeydi, ve kadın yatıyodu. Yine bişeyler fısıldıyordu. Kaçmam gereken yerde bilinçsiz olarak yatağa yanaştım. Kadın kafama dokundu. İçimden rüya olmasını diliyor bildiğim duaları okuyorum. Bana 3 kere seni azat ettim dedi yataktan kalktı ve beni yatağa uzattı anında uyudum kalktıgımda yatağımda kan izi yoktu. Ben uyuduğum için annemler eve girememiş camı kırmışlar odama gelip bana bakmışlar. Yatağımın yanında baston duruyormuş. O günden sonra bir daha bırakın benzer durumu karabasan bile yaşamadım ama hala evde bi tıkırtı geldiği zaman bulunduğum yeri terk ederim.
İyi yayınlar Htalks ailesi ❤
Simdiden 14k olmus, bu serinin devami gelir umarim, cok sariyor.
9 yaşındaydım ve ailemle birlikte yeni taşındığımız lüks bir sitede yaşıyorduk, şehirden oldukça uzaktaydık. Sitenin çocuklarıyla yeni yeni kaynaşıyorduk, sürekli futbol ya da basketbol oynamaya çıkardık. Bir gün futbol maçımız bittikten sonra, sahada oturup sohbet ederken birden “möö möö” diye bir ses duymaya başladık. Fakat bu ses, bir inekten çok yaşlı bir adamdan geliyor gibiydi; kalın, ama bir o kadar da cızırtılı ve tizdi. Hepimiz korkudan kaçışıp evlere dağıldık.
Ertesi gün, bir önceki gece yaşadıklarımızın saçma olduğuna karar verdik ve tekrar dışarı çıktık. Aramızda da sözleşmiştik; bu sefer sesleri duyarsak kaçmayacak, kaynağına kadar gidecektik. Sesler tekrar geldi; cızırtılı, tok ve ara sıra tırmanan "mööö" sesleri kulaklarımızı dolduruyordu. Futbol sahasının yanındaki siteyi çevreleyen duvara kadar gittik. Duvardan gelen bu ses artık çok netti; kulaklarımızı dayadık ama karşıda kimseyi göremiyorduk, sadece sarmaşıklarla kaplı tel örgüden bir duvar vardı.
Bir ara, duvara kulağımı dayadığımda, kulağımın içine doğru sert bir ağrı hissettim. Ne kadar uğraşsam da kafamı duvardan çekemiyordum. Sonra bir anda kulağımın içinden "MÖÖÖÖÖÖ" diye bir ses yükseldi. Korkudan ağlayarak arkadaşlarıma yardım etmeleri için bağırdım. Onlar beni geri çekmeye çalışırken, kulağımın duvardan kurtulduğunu hissettim. O an, o sesin beni tutan biri tarafından çıkarıldığını düşündüm.
Bu yaşadıklarımı babama anlatamadım çünkü kızacağını biliyordum. Ancak ertesi gün, arkadaşlarımı da toplayıp elimizde bıçaklar ve fenerlerle tekrar oraya gitmeye karar verdik. Elimizdeki fenerler pek iyi değildi, bir arkadaşımın korku evinden çaldığı, ucu ojeli bir fenerle aydınlanmaya çalışıyorduk. Beklediğimiz gibi birini görmek istiyorduk ama kimse yoktu. 1-2 saat oturduktan sonra, kimse gelmeyince oradan ayrıldık.
Aradan yıllar geçti ama o “möö” sesini kimin çıkardığını, deli bir adam mı yoksa başka bir varlık mı olduğunu hâlâ çözemedik. Yıllar sonra site kameralarını izlediğimizde ise asıl ürpertici gerçeği öğrendik, o an orada kimse yokmuş. Bizim duyduğumuz o korkunç "möö" sesi, kamera kayıtlarında hiçbir iz bırakmamıştı. Ne ses vardı ne de herhangi birisi
Hoca iyi yayınlar. 2006 senesinde babamın iş yerine yakınlığı sebebiyle Nevşehir’in Ürgüp ilçesinde bulunan Temenni Tepesi’nde bir eve taşındık. O zamanlar 11 yaşlarındaydım. Hem okulumun hem de arkadaşlarımın değişmesi sebebiyle aileme sitemliydim ve bu yüzden çok fazla dışarı çıkmıyordum. Fakat zamanla bu inadımdan vazgeçtim ve mahallede bulunan okul dönüşlerinde gördüğüm 3-5 arkadaşla tanışmaya başladım. Evimizin hemen yanındaki parkta vakit geçiriyoruz bazen de tepeden Ürgüp’ün manzarasını izliyoruz. Bir gün okul çıkışı yine arkadaşlarımla vakit geçirirken tepede bulunan eski bir kubbenin içerisine girdik, o zamana kadar hep gördüğüm kubbenin Kılıçarslan türbesi olduğunu o zaman farketmiştim. İlerleyen zamanlarda tepenin aşağısına bir gece kulübü açıldı. Açılan kulübün türbenin altına denk geliyor olmasından dolayı civardaki komşulardan çok tepki almıştı. Aylarca edilen itirazlara rağmen kulüp açık kaldı. 2007 yılının Şubat aylarında başlayan ve neredeyse her gece gördüğüm rüyalar beni derinden etkilemeye başlamıştı. Rüyalarımda genelde uyanıp türbenin yakınlarına gidiyordum. Buna benzer rüyaları günlerce gördüm fakat içlerinden bir tanesi vardı ki aradan 17 yıl geçmesine rağmen en ufak detayına kadar hatırlıyorum. Yine yatağımdan kalkıp türbeye gitmiştim fakat türbenin hemen önünde atın üzerinde miğferli bir adam bana bağırarak “Ben artık bu yükü taşıyamıyorum” diye defalarca bağırıyordu rüyadan uyandım ve saatlerce uyuyamadım. Korktuğum için annemin yanına gittim ve rüyamı ona anlattım, saatin çok geç olduğunu yarın okula gitmem gerektiği için odama gidip uyumam gerektiğini söyledi. Ben de odama tekrar geçtim. Dışarda çok fazla yağmur yağıyordu ben hala rüyanın etkisinde uyumaya çalışırken çok gürültülü bir ses tüm mahalleyi uyandırdı. Ben bir koşu annemlerin yanına gittim. Babam üstüne bir şeyler alıp aceleyle dışarı koştu. Ben ve annem korkudan dışarı çıkmamıştık. Aradan geçen 1 saatten sonra acı gerçeği hepimiz öğrenmiştik. Temenni Tepesi’nden kopan kaya parçaları mahalleninin aylarca itiraz ettiği gece kulübünün üzerine düşmüş ve içeride bulunan 3 kişinin ölümüne sebep olmuştu. Olayın şokunu yavaş yavaş atlatırken aklıma bir anda benim gördüğüm rüya gelmişti, annem ve ben bir anda birbirimize baktık annem hemen gelip bana sarıldı korkmana gerek yok diyip ağlamaya başladı. Annem beni odama götürdü ve babama gördüğüm rüyayı anlattı. Babam anneme atın üzerindeki adamın Kılıçarslan olduğunu söylediğinde ben korkudan yorganın içerisinde titriyordum. Aradan yıllar geçmesine rağmen bu olay her aklıma geldiğinde tüylerim diken diken olur.
bu olayın haber kaynağı var mı? varsa buraya atar mısın?
Evet var, internete "Temenni tepesi çöktü" diye yazarsan eğer, bir çok haber sitesinde çıkıyor.
@@st.dulger4228 Evet var, eğer internete “Temenni Tepesi çöktü”diye yazarsan birçok haber sitesinde görebilirsin.
Temenni tepesi çöktü diye internette aratınca haberlerde çıkıyor olması lazım
harem disko bar 30 senedir açıktı siz 1 sene açık kaldığını söylediniz anlayamadım
Laaaan 50k olduuu korku istiyorum altıma bırakmak istiyorum 🎉🎉
abi devamı lazım youtube trnin en iyi içeriği olabilir bu iş
Hasan hoca iyi yayınlar,direkt hikayeye geçiyorum.Bu olay 90’lı yılların başında geçiyor, büyükbabam Sivas’ta bizim köyden yan köye yürüyüşe çıkmış.Akşam saatleri olmasına rağmen büyükbabam oranın yerlisi olduğu için ışık olmayan dağ yollarından geçebileceğini düşünmüş.Evdekilere haber verip yan köye arkadaşlarının yanına gitmek için yola çıkmış.Anlattıklarına göre akşam üstü 6-7 civarıymış.Yol da yürüyerek en az 2 saatlik bir yol,büyükbabam havanın karardığı saatlerde karşıdan iki kişinin geldiğini görmüş ve arkadaşı mustafa ya benzetmiş adamı.Oraların şivesiye mustafa nabıyosun buralarda bi cigara verde içek tarzı bir cümle kurduğunu söylemiş babannemlere.Adamlar yaklaşıp büyükbabamın eline birşey birakmış,büyükbabamda mustafa benimle dalga mı geçiyorsun saman bu demiş.Karşısındaki kişinin bak bakayım ben mustafamıyım demesiyle büyükbabamın dünyası başına yakılmış.Can havliyle köye kadar koşarak gelmiş,eve gelip babannemlere durumu anlatmış.Bu olayın yaşandığı gece büyükbabam vefat etmiş.Doktorlar karın ağrısı teşhisi koysa da bütün sülale olayın ne olduğunun farkındaydı.Büyükbabam dinine çok bağlı köydekilere vaaz veren bir adammış dediklerine göre,bu olaydan sonra ailenin hiçbir üyesi daha o köye uğramadı istanbula taşınıp orada yaşamaya başladılar.İşin korkutucu yanı babam da ara ara hayali insanlarla sohbet ediyor fakat diğer amcamların hiçbirinde böyle bir durum yok.Büyükbabam vefat ettiğinde babamın daha bebek olmasına ve cin’in babama musallat olmasından korkuyormuş aile büyükleri.Aile büyükleri bu olayın üstünü kaptıp gizlemeye çalışıyolar.Ama ben şu an bile babamla konuşurken çok değişik hissediyorum.Babamda da bu olaylar bir ara çok fazla olmaya başlamış ve annemle çok fazla kavga ettiği için boşandılar.Babamla çok nadir buluşuyorum ve beni çok korkutuyor.Ona da büyükbabama olan gibi birşey olmasından korkuyorum
@@yigitengin9123 ziyaaa
dayı bu neymiş ya manyak oldum gece gece
@@mertakyol905 hocam ben küçük yaşta maruz kaldım bu duruma psikolojimi toparlamam çok uzun sürdü
Ulan bende pedere derim bizim köyde evimiz niye yok diye harbi akıllı adamış
@@yigitengin9123 büyükbaban niye kaçıyor orayı anlamadım
SERİSİNDENNN 50K YAPALIMMMM GENÇÇLEEERR SON 6K
son 2k. orada olacağız
Öndeyiz
hadi beyler seriden devamm
1k beylerrr uyanın
50 k olmuşşş 🎉🎉🎉🎉🎉
2018 yılında Osmaniye’de liseden sonra çok yakın arkadaş grubu olarak mezuna kalmıştık. Bazen dışarda takılıyor bazen evlerde toplanıyorduk. Playstation, batak, okey kafa dağıtıyorduk. Bir gün bizim evde toplanma kararı aldık. Bizimkiler Adana’ya gitmişti. Bu arada o zamanlar evimiz şehrin dışına doğru köy yolunda kenar mahallede müstakil, bahçeli, diğer odaya geçmek için dışarı çıkmalı bir evdi. Her neyse gece geç saatlere doğru acıktık. Hem biraz dolaşalım hem de bakkal manav falan açıksa bir şeyler alalım diye düşündük. Ama sokakta bizden başka kimse yoktu birkaç tane evin ışığı yanıyordu sadece. Açık bir yer bulamadık evde de gerçekten yiyecek hiçbir şey yoktu. Oralardaki manavlar da yol kenarlarında kulübe gibi olur ve esnaf kapatırken üzerine bir branda atar veya kasaları sadece kulübenin içine koyar. Cahil davrandık manava girdik bir şeyler aldık ceplerimize doldurduk ve para da bırakmadık. Hatta siz de görmüşsünüzdür muzlar tavandan iple sarkıtılıyor manavlarda. Muzu almak için ipi yakalım derken manavı yakıyorduk az kalsın. Eve geldik. Dışardan garip sesler gelmeye başladı. Evin tavanı da çinko diye tabir ettiğimiz sac tavandı ve en ufak seste yağmur yağdığı zaman falan çok ses oluyordu. Hem tavandan hem evin bahçesinden sesler gelmeye devam edince biz olayı paranormalleştirmemek için ilk başta kedi falandır diye düşündük. Daha sonra sesler yükselmeye başladı sanki dışarda biri var bizi korkutmaya çalışıyor gibiydi. Saat iyice ilerledi biz hala sesler duymaya devam ediyoruz ama korkumuzdan yerimizden bile kalkamadık hiç. En son ben çocukların yatağını o bahsettiğim dış odadan almak için cesaretimi topladım ve kalktım. Evin avlusuna açılan demir kapıyı açar açmaz dışardaki paspasın üstüne tam olarak ortalanmış yumurta büyüklüğünde bir fare kafası gördüm. Tam olarak bana bakıyor şekilde ortalı duruyordu ve gözleri yemyeşil parlıyordu. İşin bizi daha da korkutan yanı fare kafasının derisi soyulmuştu ama paramparça veya kanlı falan değildi. Sanki biri fareyi almış ve özenle o hale getirmiş gibiydi. Ben altıma sıçtım tabi çığlık ata ata içeri koştum. O dakikadan sonra yatak falan hak getire. Sabaha kadar ne uyuyabildik ne de konuşabildik. Sabah olduğunda günün aydınlanmasıyla birlikte hepimiz beraber kapıya gittik. Açtığımızda ne fare kafası vardı ne de başka bir iz. Birkaç gün sonra o gece bizle olan bir arkadaşımız hocaya gitmiş anlatmış. Hoca da direkt ‘’yaptığınız yanlış için sizi uyarmışlar gidin manavdan helallik isteyin’’ demiş. Aradan 6 yıl geçti hala lafı açıldığında o geceki korkumuz aklımıza gelir. Saygılar, sevgiler.
İyi yayınlar Hasan Hocam, anlatacağım olay cinlidir. Bizzat olayı yaşayan dayımdan dinledim. Olay 2003 yılında Van'ın Aşağıtulgalı isimli köyünde yaşanıyor. O gün dayımın çocukluk arkadaşı, dayımı düğününe davet ediyor. Dayım, o günün akşamında yürüyerek düğün yerine gidiyor. Her düğünde olduğu gibi danslar, yemekler, takı takma töreni derken dayım düğünden eve dönmek üzere oradan ayrılıyor. Köy yolunda, iki tepenin üzerinden geçen bir yol var. O yolda hiçbir ışık vesaire yok; zemin toprak ve taşlardan oluşuyor.
1. tepeyi inip 2. tepeye çıkacakken bir keçi melemesi duyuyor. Ses yakınlardan geldiği için dayım sese doğru gidiyor. Ay ışığında gördüğü kadarıyla kapkara yavru bir keçi görüyor. Küçücük keçinin orada bulunmasına şaşırıyor. Kara yavru keçiyi kucağına alıp köye doğru gitmeye başlıyor. Dayım köye yaklaştığında, sarı sokak aydınlatmalarının olduğu, ıssız ve az ileride solda eski park oyuncaklarının olduğu bir çocuk parkına varıyor. Yorulduğu için parkın oradaki banklardan birine oturuyor. Oturduğu sırada keçinin melemesi kesiliyor. Ondan sonra dayım bu keçinin cinsiyetini merak ediyor. Tam elini keçinin iki bacağı arasına koyduğunda keçi, "Erkek adamın taşşağı ellenir mi?" diyip dayımın kucağından atlıyor. Çok hızlı bir şekilde oradan uzaklaşan keçi, belirli bir mesafeden sonra gözden kayboluyor. O sırada parkı aydınlatan sokak lambası sönüyor.
Dayım dualar okuyarak kaçarken, parktan çocuk sesleri gelmeye başlıyor. Dayım iyice tırsıp koşarken köyün girişine varıyor. Köyün girişinde dört tane çöp konteyneri var. Çöp konteynerlerinden bir tanesinin içinden dumanlar gelmeye başlıyor. O esnada çöpün etrafına fazla sayıda kedi toplanıyor. Konteynerin kapağı kendiliğinden kapanınca etraftaki kediler koşuşturmaya başlıyor, biri hariç. Dayım nihayet eve dönüyor, kapıya tıklatıyor ama kapıyı açan yok. Dayım o sıralar yengemle yeni evliydi. Kapının önünde yarım saat kadar bekliyor. Beklediği zaman içerisinde köyde daha önce hiç ama hiç görmediği insanlar geçiyor. Her geçen kişi dayıma selam veriyor. Dayımın iyice psikolojisi bozulunca köyün camisine doğru yola çıkıyor. Cami kapalı olduğu için camiyle aynı avluda olan imamın evine gidiyor. Kapıyı çaldığında yine uzun süre bekliyor. Kapıyı imamın karısı açmış. Dayım imamı sormuş. İmamın karısı, “Bekle biraz,” deyip gitmiş.
Dayım beklerken aynı kara keçiyi bahçenin içinde tekrardan görmüş. Dayıma “Şşşt şşşt” diye sesler yapmaya başlamış. Dayım bu sefer açık olan kapıdan içeri girmiş. İmam uyanmış ve evin salonunda dayıma, “Hayrola, bu saatte ne işin var?” gibisinden bir soru sormuş. Dayım olayları anlatmış. İmam, dayıma kara büyü yapıldığını ve "Bu gece bizde kal, yarın beraber büyüyü bozarız" demiş. Dayıma yatacağı yeri vermişler. Dayım kafasını koyduğu gibi uyumuş.
Dayım sabahın erken saatlerinde uyanıyor. İmamın karısı, dayım için sofra hazırlıyor. Kahvaltıyı yaptıktan sonra imam, dayıma muska ve bir kağıda Arapça bir şeyler yazıyor. Dayıma, yazdığı kağıdı bir kavanoza atıp içine su ve bal koyup, akşam ezanından önce bu suyu içmesi gerektiğini söylüyor. Eve döndüğünde, yengem dayıma nerede olduğunu soruyor. Dayım olanları ona anlatıyor ve yengeme, kapıyı çaldığında neden açmadığını soruyor. Yengemin verdiği cevapta, “Ne kapısı, ne tıklatması? Sen dün gece benim yanımda uyuyordun. Sabah olduğunda da yanımda yoktun,” diyor. Dayımla yengem o andan sonra ağlamaya başlıyorlar ve birbirlerine daha çok bağlanıyorlar. O olaydan sonra başka bir olay yaşanmıyor. Üzerinden yıllar geçmesine rağmen, her duyduğumda tüylerim diken diken olur.
Saygılar, sevgiler.
@@beratturkoglu4362kral bunu düz yorumlara yaz çok iyi hikaye net alırlar ama kanıt olayı sıkıntı
50k... Alayım korku yayınımııı
Selamlar iyi yayınlar öncelikle. Hikâyem benim tarafımca biraz hayal mayal ancak ailemin ağızından duyduktan sonra bu yaşımda hâla korkar biraz da ürperirim. 6 yaşlarında Bağcılar da ailem ve babannem ile aynı evde yaşıyorduk, babannem her hafta olmasa da genelde pazara biber salata vs almaya çıkar ben ve abim peşine takılırdık. Bahsettiğim yıllar 2005 civarı ve o zamanlar pazarlar da renkli civcivler satılırdı. Bende tabii ki de babannemin şalvarına yapışıp civciv istemiş bir şekilde 10 15 civciv aldırmıştım. Eve geldik..
Ev iki katlıydı ama dışarıdan giriliyordu üst eve, üst kattaki evde babannemin annesi yaşardı. O günü annem babam ve babannem üst kata anneanneye çıkmışlar bende uyumuştum, annemler de abimi başıma bırakmış uyanırsa tek kalmayayım diye. Akıllı abim sıkılacak ki ben uyanmadan mahalleye kendisini atmış beni uyurken yalnız bırakmış. Hatırladığım anları anlatıyorum..
Gözümü açtığımda yerde mavi delikli çamaşır sepetinde civcivleri gördüm ve bir kaç saniye baktım. Civcivler üşüdüklerinde tüylerini kabartır bende buna o an şahit oldum ve Civcivlerin canlandığını düşünüp koşarak dış kapıya gittim. (Buzlu camlı tahta bir kapı) ancak kapıyı açmaya çalışmama rağmen açamadım, ardından salona dönüp beyaz bir sandalye kucakladım ve kapıya dayadım. Sonra tekrar dönüp civciv sepetini sandalyenin yanına koydum. O çocuk halimle hala kimse akıl sır erdiremez ama camı yumruğum ile kırdım. Ardından camdan geçtiğimi hatırlamıyorum, tek hatırladığım ailemin üstümü tamamen soyup beni inceler gözleri.
Bu olayı aile meclisinde 2 3 sene önce sordum. Nasıl olmuştu diye.. Babannem ve annemin ortak anlatımı ile olay şöyle gelişmiş. Ben koşarak üst kata gelip kapıyı yumruklamışım ve annem ne oldu diye paniklediği sırada sadece şunları defalarca kez tekrarlamışım. Civcivler canlandı, camdan geçtim, biri beni tuttu.. 10 20 kere bunları tekrarladıktan sonra bayılmışım. Annemler ne olup bittiğini anlamak için aşağıya gitmişler camın kırık olduğunu görmüşler. Ama kırık o kadar küçükmüş ki kafam dahi geçemeyecek kadar küçük. Ardından babam kapıyı açmış ve kapının dibindeki sandalye yere düşmüş bu da şu demek oluyor. Camı kırıp kapıyı açmamışım.. kesinlikle o delikten geçmem lazım. Annem cam kırıklarını aramış ancak bulamamış. Biri beni tuttu konusuna gelecek olursak hayal mayal hatırlıyorum ki babannem söyledikten sonra biraz daha hatırlat oldum. O camdan geçerken dört tane elin göğüsümden beni tutup yavaşça yere koyduğunu arkama döndüğümde ise 2 tane biri sarı birisi hafif beyazlı kedi gördüğümü hatırlıyorum. Anneannem bana bu olay sonrasında hep şunu derdi, sarı kuzum seni hep korurlar başına hiç bela gelmez.
İnek böğürme sesi kalp ritmimizi bozdu
son korku serisini izledim sarmadı buraya döndüm . Yakışmadı hoca sana ,son bölüme hiç özenmemişsin
bu yayınların peak'i bu reis direkt daha iyisi gelmez hepsi birbirinden iyi
ama çok kötü etkilenmişler belli kendileri de dediler zaten. keşke onu yapacağına burada salsaydı veya özenip bitirseydi. yapcak bişey yok
Hocaaaa şu işi bağlayalım artık
Zirve Korku Yayını... Kalbimizde Kalacaksın o7
Az kaldı geliyoruzzzz nerdesin hasan arada kaşıkcı alta bırakmalı yayinim nerdeee
çok korkunç bir yayındı emeği geçen herkese teşekkürler
Sinan ve serpil hilayesi aynı anda gelmesi bi tık huzur kaçırdı
50 Bin olmuş. Alalım bir korku yayını.
Hocalar bu anlatacagım hikaye 2014 yılında yaşanmıştır. Kücüklügümde psikolojik tedavi almamin sebebi bu olaydır .yaz geldiginde şehirden köyümüze gitmiştik. Köyümüz trabzonda baya yüksek biyerde ve kasvetli bi yer .yazında köyümüzün ileri gelen bi ailesinin kızı evleniyo ve cevre koylerden de cocuklar fln gelmis bizde köyün cocuklari olarak mutluyuz .ben 11 yanındayım aramizda 16 yasinda abilerimizde var bu abilerimiz her şeyin sebebi bu yastaki insanlarda cok maceracı olur .iste biz 8,9 kisi koyden ayrilmaya karar verdik abilerimizden cesaret alarak tabi onlarda bi bok olmaz modunda.bizim köyün bitişiğindeki ormana daldık korkamaya basladık.biz geri dönelim modunda olsakta abiler hala bi bok olmaz modunda işte biz böyle 30 dk fln ilerlemisizdir.sonra ilerde bi ateş gördük bizden alçak biyerde .ben ve arkadaslarim ağlamıştık.ama o 2 ,3 tane allahın belasi korkmamisti bile o yolu geri donemiyecegimiz icin onlarin kolundan tutuna tutuna ilerledik.atesin yandiğı yer biraz acik biryer.tüylerim diken dikenoldu anlatirken .iki tane adam atesin basında yemin ederimki adam bi zıplıyo 10 metre yana geri 10 metre geldigi yere zıplıyo bide yan yan zıplıyo.bizim bizden biri kucuk cocuklardan biri bagira bagira aglamaya basladi .adam bizi gordu bi tanesi peşimizden geldi.biz tabi kosuyoruz adam bizi ilk gordugunde kosuyomus gibi yapti ondan sonra arkama bakmadim pesimizden geldimi bilmiyorum yalan olmasın.bide yan koylerden gelen yanlis olmasın 7,8 yaşında bi cocuk vardı . Cocuk yolda dusmus iste bizde kosa kosa koye vardik anladık tabi cocugu orda unuttuğumuzu.cocukta dedigim gibi yan koylerden gelen bi cocuk ve ailesi biraz sert ve soylu bi cocuk tabi biz soylemeye utandık düğünün oldugu yere tam giremedik ailesi farkeder diye.1 saat sonra aramizdan birini zar zor gonderdik soylesin diye dugunu bitirdiler.gecenin 1 inde o cocugu aradılar .cocugu buldular.konusamaz vaziyette. Cocuk ondan sonra delirdi konusamadı.bende Aylarca kekeledim.bizim o abilerin ailesiyle cocugun ailesi baya kavga fln etmisti.o gunden itibaren köye birdaha gitmedim .suan 22 me gircem hala da gitmem .
Hangi köy ora
Bi anda ana sayfamda belirdi deli dehşet sevindim
merhabalar hocam iyi yayınlar
Üniversiteden mezun olduktan sonra aslında memlekte geri dönmek gibi bir niyetım yoktu ama annemın ve babamın yoğun ısrarlarıdan dolayı mecburen dönmek zorunda kaldım.Geldikden belli bir zaman sonra annemın ve babannemın üstümde baskısı çok fazlaydı evlenmem için aslında benım de niyetım yok değildi fakat biraz daha ağırdan almak istedim. Her neyse gel zaman git zaman biriyle konuşmaya başladım çok muafazakar bir ailenın tek kızıydı bana göre baya dindar birisiydi. Çok kısa bir süre içinde baya anı biriktirdik ve günün sonunda ikimizde aynı fikirdeydik. Küçük bir düğün yapıp hayatımıza bakalım dedık. İş ailelerin tanışma vaktine geldi hazırlandık gittik tanıştık çok güzel bir ortam vardı herşey istediğimiz gibiydi. Evlilik faslına kadar olan zamanı es geçiyorum direk. evlendikten sonra atadan kalma yayladakı evi restore ettık kendı zevklerımıze göre orda yaşamaya başladık. evliliğimizin 1. yıl dönümünde hayatımın en güzel haberını aldım eşim hamileydi. dünyanın en mutlu ınsanı bendım. eşimin gebeliğinin 6. ayına kadar herşey güzeldi. Taki eşimin anne ve babası bize ziyarete gelene kadar onlar geldiğinde bende işten yenı çıkmış eve gidiyordum eşim aradı hızlı eve gel diye evimiz yaylada olduğu için işim ile evimin arası 1saatlık bir mesafedeydi ses tonundakı korkuyu hissettiğim için alelacele eve gittim. Kapıyı açtım işeri girdim salondak kayınvalidem kayınbabam ve tanımadığım kara çarşaflı bir kadın oturuyordu ortam baya gerdındı sebebını anlayamadım çarşaflı kadın belli bir süre hiç konuşmadı bende ortamı yumşatmak için hep bir konu bulup sohbet etmeye çalışıyordum. ondan sonra tuvalte kaltım tuvalet salonun sol çaprazında kalıyordu tam içeri girecekken o kadının sesını duydum. şimdi nasıl geri döneceksın bu yoldan gibi birşeyler söyledi. çok umarsamadım çünkü hangi konu hakkında konuştuklarını bilmiyordum. 1 saat kadar sonra müsade istediler. kapıdan çıkarken kadın eşime bakıp senınde sonun kızın gibi olacak dedi ve gitti beni yavaştan bir korku sardı 2 si arasındakı muhabbet ne anlamaya çalışıyorum. onlar gittikden sonra eşimle oturup konuşmaya başladık sürekli sorular soruyorum ona bu kım necı neden geldı ne demek istiyor gibisinden. Sakinleştikten sonra o kadının eşim ile herhangı bır kan bağı olmadığını öğrendım o kadın eşimin beşik kertmesinin nenesiymiş bunu öğrendikten sonra deli oldum neden eve kabul ettiğini ve bana neden en başta söylemediğini sordum ama gebeliğinden dolayı çok fazla üstüne gidemedım. Aradan 1-2 gün geçtikten sonra çok fazla kavga etmeye başladık sanki karım gitti yerıne başka birisi geldi onu artık tanıyamaz oldum. Namazı bıraktı,hoş sohbeti bıraktı artık benı yatakta kabul etmıyordu salonda yatmaya başlamıştım sabahları üstümü giyinmek için yatak odasına girdiğim zaman bile bana hakaretler ediyordu. Dayanamaz oldum sorgulamaya başladım artık çünkü bunların hepsı o kadın geldikten sonra olmaya başladı. Durumu aileme anlattım annem o kadın evden gittikten sonra evi aradınız mı diyince jeton düştü. Eşimin arkadaşlarını arayıp onun bunalımda olduğunu söylerek dışarı çağırmalarını istedim ki evi arayabileyim. Tüm bunları planladıktan sonra kızlar geldi eşimi evden aldı gitti bizde o ara annem ile eve girdik ve heryeri aradık yatak odasına girdik biraz arayışlar sonrasında yatağı kaldırınca annem buldum dedı 2 tane kağıt parçası çıktı ikimizde ne yapacağımızı bilemedik en iyisi kağıtları yakmak olarak düşündük. Olayın şokunu atlakttıktan sonra artık kendı evıme girmek istemiyordum. Sanki o ev bana ait değilmiş gibiydi içeri girmeye korkar oldum hayatımda ilk defa böyle bir şey yaşadım. Annem huzursuz olduğunu eve gitmedik istediğini söyleyince arabaya atladık eve doğru gitmeye başladık annem arabada ağlamaya başladı çok korkmuştu çünkü eve geldikten sonra eşim aradı ve eve geçtiğini söyledi duyar duymaz hemen evin yolunu tuttum çünkü orası güvensizdi. Eve vardığımda eşim içerdeydi. Yanına gittim ve nasılsın diyince çok iyiyim aşkım sen nasılsın nerelerdeydin bakalım diyince ve yüzündeki o gülüşü görünce herşeyi unuttum sanki 0 dan başlamış gibiydim. Güzel bir yemek hazırladık keyifli vakit geçirdik ve beni o gün yatağa kabul etti. İçimden artık sıkıntıların bittiğini düşünmeye başladım çünkü o günden sonraki her günümüz çok güzeldi. Doğuma ortalama 2 hafta kala iş yerinden izin aldım. Doğum günü geldiğinde eşimi ameliyata aldılar sezeryan için tüm aile dışarda müjdeli haberi bekliyorduk. Ama sanki bişeyler ters gidiyordu süreç çok uzadı kime ne sorsak cevaplamadılar içimdeki mutluluğun yerini korku sardı. Aradan biraz daha vakit geçtikten sonra doktor çıktı ve başınız sağolsun anneyi ve bebeği kaybettik kelimesini duyduktan sonra gözümü sedyede açtım sağ elim kırıktı ve kaşım patlaktı. Bilincim yerine geldikten sonra babam geldi ve durumu anlatmaya başladı aşırı kanamadan dolayı eşimin öldüğünü söyledi. Dünyam bir anda karardı doktorla görüşmek istedim çünkü inanmıyordum halen olanlara sanki bir kabusun içindeydım. Hemşirelerin yapmış olduğu sakinleştiriclerden sonra ruh gibi ortalıkta geziyordum annemı gördüm annem donuk bir ifade ile bana bakıyordu sanki bu olanlar onu hiç etkilememiş gibi ağlamamıştı bile. Yanına gittim bağırdım çağırdım feryat ettım ona hiç duruşunu bozmadı bana yaklaş dedi 1 adım daha attım kulağıma doğru yanaştı ve bebeğin cinsiyetının kız olduğunu söyledi. Fakat bebeğimin cinsiyeti erkek di. Aklıma o gün geldi o çarşaflı kadının dedikleri.
Hocam gercek mi bu hikaye ya suan ne yapiyorsun
eee devamı nerede?
Çok zor ya (Bu gece uyuma işi)
Bu arada cidden hayatımda gördüğüm en iyi seri ola bilir,lütfen devamı hızlı gelsin,özellikle videolu hikayeler daha da bir tırsıtdı.
Korku yayınlarını dinleyerek uyuyorum 🥱🥱 devam et hocaaaaa seviyoruz.
Hadi yapın şunu 50k yaa
son 6k kaldı YÜKLEN
son 3 k
@@Emrhyme00 hadi beyler 50 yapalım şunu artık
@@Emrhyme00 2
iyi yayınlar , bu olayı annem bana anlatmıştı anneme de dedem anlatmış . bizzat dedemin yaşadığı bir olay ona sorduğumda o da yaşadığını onayladı.ordu Çatalpınarda geçiyor .dedemin çocukluk zamanlarında köylerinin merkezinde çok eski bir cami varmış.bu cami eski olmasının yanı sıra ormanın içinde yanında da mezarlıklar varmış. haliyle ulaşımı köy halkı için oldukça zormuş .camiye araba vs gitmiyormuş. bir gün dedemin babasi ve köy halki camiyi oradan alıp aynı parçalarla köyün meydanına yakın bir yere ulaşımın kolay olan bir yere yapmak istemişler. çalışmalara başlamışlar. normal olarak eskiden kamyonet tarzı şeyler aşırı yaygın olmadığı için kağnılarla camiyi yıkıp meydana getirmek için bütün köylü seferber olmuş. parçalarını meydana caminin yapılacaği yere sonunda getirmişler.Artık yapım aşamasına başlanacakken bir gün sabah meydana geldiklerinde caminin parçalarının orada olmadığını görmüşler.Herkes çok şaşırmış , köylülerden birinin yapabileceğini düşünmüşler . Parçaları ararken caminin tam eski yerinde ormanın mezarlığın içinde olduğunu bulmuşlar, parçalar eski yerine geri gelmiş. Aldırış etmemişler tekrar taşımaya başlamışlar kağnılar ile meydana tekrar parçaları taşımışlar. Sabah geldiklerinde aynı şekilde parçalar eski yerine taşınmış olduğunu görmüşler, parçaları birisi gece eski ormanın içine taşıyor olmalı diye düşünüp, dedem dedemin arkadaşları gece nöbete geçmişler, tekrar parçalar meydana taşınmış ve nöbet başlamış. Uzun süre beklemişler dedem artık uyuya kalıyormuş sonra bi anda arkadaşı onu dürterek uyandırmış, kağnı sesleri kendilerine kadar geliyormuş.Dedem baktığında gözlerine inanamamış. Ak sakallı bembeyaz giyinmiş, yüzleri bembeyaz yaşlı bir kaç kişi kağnılar ile camiyi geri yerine taşıyorlarmış.Hemen oradan korkarak kaçmışlar.Eve geldiklerinde dedem babasına gördüklerini anlatmış. Dedemin babasında köylülere duyurmuş. Sonunda köylüler bu olayda bir iş olduğunu en iyisi caminin yerinde kalmasi gerektiğine karar vermişler. Yıllar sonra bir sel olmuş ve meydandaki her şeyi alıp götürmüş. Toprağı yararak meydanı yıkmış. Şu anda günümüzde ise o yarık büyüdü ve ırmak oldu. Caminin yapılmak istenen yerinde kocaman bir ırmak var .
50K oldu, yeni bölüm gelsiiiinnnnnnn
50k olmuş o korku yayını 4 çıkacak yoksa bi sonraki yayında anlatacağınız korku hikayesi ben olurum
Korku Yayını 4 İçin --
Hasan hocam ve moderatör arkadaşlara selamlarımla. Anlatacağım anıdaki kişilerin ismini değiştirdim. Bu olay 2018 bayramında başıma geldi, Feriha teyzemlerin köyüne Tekirdağ’ın o eski köylerinden birine gitmiştim yer ismi vermek istemiyorum çok küçük bir köy. Feriha teyzem biz küçükken kardeşlerimle bana annem babam çalıştığı zamanlarda bakan bir komşumuzdu, bir akraba gibi yakın ve sevdiğimiz bir ailesi vardı. Bayram ziyaretleri her zamanki gibiydi; biraz sıkıcı, biraz yorucu ama işte tanıdıkları görmek de insana iyi geliyor. Feriha teyze, yıllardır görüşmediğim aile dostlarından biri sonuçta. Küçükken ona çok yakındım, neredeyse ikinci bir anne gibiydi benim için. Ama son yıllarda görüşmemiştik pek. Bu sefer tekrar onu görmek, içimde garip bir huzur ve aynı zamanda açıklayamadığım bir tedirginlik yaratmıştı. Eve girdiğimde Feriha teyze hemen kapıda karşıladı beni. Ama gözlerimde bir tuhaflık hissettim o gün sanki miyopum da gözlük takmamışım gibiydi gözlerim. Feriha teyzenin yüzü tanıdıktı elbette, ama bir şeyler eksik gibiydi sıcaklık yoktu. O sıcak bakış, o samimi gülümseme yoktu sanki. Bir an için içimden “Ne kadar değişmiş,” diye düşündüm. Ya da ben büyüdüm, her şey değişti neticede 8 yıl olmuştu Feriha teyzeyle görüşmeyeli. Fakat o akşam işler çok daha garip bir hal aldı. Gece herkes Feriha teyzenin eşi kayınvalidesi yemek sofrasında otururken, Feriha teyze bana bir kahve yaptı ve balkona geçtik, balkonda uzun bi minder var ve balkon boş tarlalara bakıyor. İlk yudumdan sonra midemde bir tuhaflık hissettim, ama neyse dedim, belki yorgunluktandır. Sonra bir ara, Feriha teyze o eski köy hikâyelerinden anlatmaya başladı biz çocukken de bu tarz şeyler anlatırdı. Cinlerle ilgili, musallat hikayeleri... Eskiden bunları anlattığında her zaman gülüp geçerdim, ama bu sefer tonu çok daha ciddi, çok daha içten geldi kulağıma ve en önemlisi çok soğuktu Feriha teyzenin sesi bir boğukluk vardı. Bir noktada, bana tuhaf bir şekilde baktı ve “Senin de bilmediğin bir düğün oldu aslında,” dedi ve güldü, ama Feriha teyzem hiç bu kadar gülmezdi, ağzı yanlara doğru açıldı bütün dişlerini görüyorum adeta, gözlerini de gözüme kilitledi. Gözlerim büyüdü, kafam karıştı. “Ne düğünü teyzem?” diye sordum, sesim de biraz titremeye başladı. “Bilmiyorsun değil mi? Küçükken hastalandığın zamanı hatırlıyorsun, değil mi? O gece seni onlarla evlendirdik,” dedi ve daha da abartılı şekilde gülümsedi, yüzündeki ifadeyi asla unutamayacağım.Gözlerim donmuştu. “Ne diyorsun sen?” diye mırıldandım, boğazım kurumuştu. Ama Feriha teyze, daha doğrusu artık o olmadığını hissettiğim bir varlık, sözlerini sürdürdü. “O gece seni aldılar. Görmezsin ama sen çoktan bir cin gelinle evlendirildin. O hani rüyalarında gördüğün, yüzlerini göremediğin o çocuklar var ya onlar senin çocukların.”İçimde bir ürperti yükseldi ve arkadan camdan masadakiler orada mı diye baktım herkes yerli yerinde oturuyor ama robot gibiler sofraya bakıyorlar. O an, Feriha teyze dediğim kişinin bana bakan gözlerinde bir şey fark ettim: o gözler boştu. Gözbebekleri normalden çok küçük, gözleri kocaman açık ve karanlık bir delik gibi açılmıştı. O Feriha teyze değildi, yemin edebilirdim. O sırada geriye çekilmek için bir adım attım, ama birden ayaklarım yerinden kalkmadı sanki, sanki taş kesilmiş gibiydim. “sen teyzem değilsin,” diyebildim sadece, ama sesim titriyordu. O an Feriha teyzemin yüzü bir an için çözüldü, birdenbire o abartılı gülümseyen kişi suratını astı. Karşımda duran şey, ne teyzemdi ne de bir insan buna yemin edebilirim. “Seni çoktan aldılar ama fark etmedin. Başka çaremiz yoktu ama ben seni hep izledim o günden beri. Bizim dünyamızda bir eşin var, bir gelinin... ve çocukların. Buna mutlu ol bu kötü bir şey değil” Bedenim buz kesti, nefes alamıyordum. O an bütün gerçekler üstüme çöktü: Çocukken o hastalığım sırasında, beni bir cin gelinle evlendirmişlerdi. Yıllardır gördüğüm kabuslar, yüzlerini asla seçemediğim o çocuklar falan hepsi gerçekti. Ve Feriha teyze sandığım o varlık, beni yıllardır izleyen bir cindi. Sonra Feriha teyze sandığım o varlık sanki hiç bunlar konuşulmamış gibi "Hadi gel içeri geçelim soğudu hava" dedi. Bahaneler üretip eve gittim. Feriha teyze bu olaydan 1 sene sonra vefat etti. Bu konuyu annemlerle tanıdıklarla konuştuğumda bunların batıl inanç olduğu ve üzerinde durmamam gerektiğini söylüyorlar konuyu kapatıyorlar. Bu olayı hala aşamadım ve aşamam. Üzerinden durmamak en iyi çözüm belki. Yıllar sonra bunları anlatırken tekrar yaşadım sanki ve içim ürperdi, yayınınıza paylaşayım dedim.
Selamlar sevgiler
hala devam ediyo mu ruyalar
Haftasonu bi korku gecemiz yok mu
heeeey hasan hoca 50k huuuhu
hoca 50k olmuş cumartesi haberleşelim öptüm seni
Baba 50K geldi woaaaaağğğğğğğğyyysssssss 🤩😎 hadi bakalım hocaaaaaaaaa kıvırmaca yokkk!!!!
merhabalar hocam, başıma gelen bu iki olaydan ilki 2023 senesinin ramazan ayında, diğeri ise bir kaç ay sonra ve ikisi de istanbulun göbeğinde yaşanıyor. 2023 senesinin o dönemlerinde başıma bir çok paranormal olay geliyordu. genelde böyle paranormal olaylardan kolay kolay korkmam ama bu anlatacağım olaylar beni çok derinden etkilemişti. hala yazarken bile gözlerim dolar, tüylerim ürperir ve titremeye başlarım.
normalde ramazanlarda geceleri uyumam ve sahura kadar ya oyun oynar ya da bir şeyler izlerim. ancak o gün sahura bir kaç saat kala inanılmaz uyku bastırmış ve uyuyakalmıştım. uyuduktan sonra aniden uyandım, ilk başta gözlerimi açamadım ama etrafı duyabiliyordum. odam salonun hemen yanındaydı ve annemin sofrayı hazırladığını çıkan tabak ve çatal koyma seslerinden anlayabiliyordum. ama bunun dışında çok kalın bir ses hemen yanı başımda fatiha suresini okuyordu ve ben de buna istemsizce sesli bir şekilde eşlik ettiğimi farkettim. gözlerimi açtığımda yerden tavana kadar uzanan simsiyah ve inanılmaz uzun bir silüet vardı. onu çok net bir şekilde görebiliyordum çünkü salonun ışığı odamın kapısındaki camdan odamı aydınlatıyordu. karşımda ellerini bağlamış ve namaz kılarken tam karşısında duran bana dik dik bakıyordu. ben ise kafamı tam kıble tarafına uzatmış yatıyordum. ben de ellerimi namaz kılar gibi bağlamış ve fatiha suresini okuyordum. ne kendimi durdurabiliyordum ne de ellerimi kontrol edebiliyordum. o sırada içeri annem girdi. "hadi oğlum sofra hazır gel" dedi. ben de "nası geliyim anne görmüyo musun namaz kılıyorum" dedim ve karşımdaki o siyah uzun varlığı işaret ettim. annem ilk oraya sonra bana baktı ve "ne namazı oğlum ne diyosun" dedi. kafamı tekrar anneme çevirdim ve bak işte diyip tekrar o varlığı işaret ettiğimde o varlık artık karşımda yoktu. sonra ise ayağa kalktım. ayağa kalktığım zaman hayatımda hiç yaşamadığım şiddette bir karın ağrısı, mide bulantısı, baş ağrısı, baş dönmesi ve yorgunluk hissettim. her an düşüp bayılabilirdim. namaz kıldığımda kendime iyice geldim. bu olayın rüya olmadığına kesinlikle eminim çünkü annemle konuşurken o varlık karşımda hala sesli bir şekilde namaz kılıyordu.başıma bir kaç ay sonra bir olay daha geldi.
bu olayı anlatmadan önce şunu söylemem gerekir ki annem bir çok rüya görür ve bu rüyalar genelde gerçekleşir. okuyunca neyden bahsettiğimi daha iyi anlicaksınız:
ev tamamen boşken yatağımda uzanıyordum. dışarıda rüzgarlı ve yağmurlu bir hava vardı. evin tüm camları ve kapıları kapalıydı. ben ise yalnız başıma takılıyordum. aniden hemen yan odadan(ablamın odasından) ilk önce sanki biri yataktan kalkarmış gibi bir gıcırtı sesi, ardından bir kaç adım sesi ve dolapların açılıp kapanma sesini duydum. eve hırsız girdiğini düşündüm ve hemen çakımı alıp odaya doğru gittim. ancak tam odanın girişindeyken 4. katta olduğumuz ve hırsızın camdan hiç bir şekilde giremeyeceği, tek giriş yolunun çıkış kapısı olduğunu ve o kapının da kilitli olduğu aklıma geldi. tam bu esnada hem ablamın odasının kapısı, hem de hemen arkamdaki tuvaletin kapısı aynı anda kapalıyken sonuna kadar açılıp çok hızlı bir şekilde kapandı. o an içimi çok büyük bir korku ve stres kapladı. hemen nas ve felak okumaya başladım ama her bir kelimede içim ürperiyordu. okuduktan hemen sonra odama gittim ve kimseye bir şey anlatmadım.
ertesi gün uyandım ve annemin yanına gittim. annemin beni gördüğünde ise ilk sorduğu şey cinlerle ilgili başına bir olay geldi mi oldu. şok oldum. ona olayı anlattım ve nerden bildiğini sordum. annem ise rüyasında cinlerin bizim evin içinde benim kafamın üstünde çok büyük bir ateş yaktığını gördüğünü söyledi.
bu olaylardan sonra namaza başladım ve duaları arttırdım. çok gece uykusuz kaldım. ama bu tarz olaylara alıştığım için artık böyle şeylere karşı bağışıklık kazandım. okuduğunuz için teşekkürler
YENİ KORKU YAYINIMI ALAYIM HOCAM SERİ 🔥
Hocaaaa 50 k olmak üzere hazır olun😁💀
merhabalar bu hikayeyi ilk defa burada anlatacağım,
18 yaşımda evden ayrılıp 2 tane yaşça büyük arkadaşımla eve çıktım ekonomik sebeplerden ötürü çok aktivitem olmazdı o zaman çorbacıda çalışıyodum ankarada ünlü bir çorbacı sabah 4e 5e kadar önünde araba sıraları oluşurdu ben de gececiydim akşam 6dan sabah 6ya çalışırdım ev arkadaşlarım işleri gereği çok gezerdi ve genelde çok başka bir insanla muhabbetim yoktu bu yüzden inanılmaz yanlızlık hissediyodum. Bir gün işe gitmek için dolmuşa bindim iş çok uzak değildi inmeye yakın bi tane dede bindi dolmuşa, dilenci zannetmiştim bana yaklaştı ben de para istiyo heralde diye düşünüp abi param yok dedim. Daha lafım bitmeden dikkatli ol dedi arkama oturdu ben de 2 dakika sonra indim ve işe gittim. Geldiğimde dükkan normalden kalablıktı koşturmacaya başladım hemen, malzeme bittiği için usta beni üst kattaki depoya gönderdi dükkanda çok afgan ve suriyeli çalışırdı onlar da üst katta soğuk deponun yanındaki odalarda uyurdu. Üst kata çıktım kapının önüne geldim içeriden uğultular geliyodu saat de geçti ben de heralde uyuyamadılar sohbet ediyolar diye düşünüp içeri girdim ama içerisi tamamen karanlıktı ve sadece bi odanın ışığı yanıyodu uğultular da kesilmişti yanlış duymuşumdur diye depoya gittim giderken o odanın önünden geçiyodum kafamı sağa çevirmemle nutkum tutulmuştu 5 tane kapkara şey senkronize hareketlerle ibadet eder gibi hareketler yapıyodu bunu görüp dışarı çıkmam bir oldu. Koşa koşa şefe şef yukarıda birileri var dedim o da şaşırıp benimle geldi. Yukarısı bomboştu o odanın ışığı sönmştü ben de acaba afganlar namaz mı kılıyodu diye düşünüp hepsini uyandırdım, hepsi uyuduğunu ve hiçbir şeyden haberi olmadığını söyledi.Titremeye başlayıp eve gitmek için izin istedim ve ev arkadaşlarımdan birini aradım hiçbir şey söylemedim sadece beni alır mısın abi iyi değilim dedim.Saolsun almaya geldi betim benzim atmıştı ve titriyodum bu halimi gören abim noldu oğlum hasta mısın dedi ,beni eve götürüp benim işim var sen yat dinlen dedi. Evimiz genelde soğuk olurdu ama o gece başka bi soğuk vardı ben de üstüme 2 yorgan çekip uyumaya çalışmıştım sabaha karşı uğultularla uyandım dikmende köpek çok olur ben de köpektir dedim uyumaya çalıştım ama uğultular evden geliyodu.korku ve merakla karışık abi diye seslendim yüksek sesle bu tür olayları yanlızlığıma bağlıyodum ve önceden de birkaç kez başıma gelmişti psikolojiktir diyip çok ciddiye almamıştım şimdiye kadar.Seslenmemin ardından cevap gelmeyince ayağa kalktım benim odam koridora bakıyodu ve anlamsız uzun bir koridorumuz vardı hatta koridorda biribirimizi korkuturduk başında dikilir boş boş biribirimize bakardık ama o gün farklıydı kalktım ve koridora çıktım aynı şekilde karanlık bi silüet görünce abi sen miydin niye seslenince cevap vermedin dedim hiçbir cevap alamadım tamam abi yeter dedim ve üstüne yürüdüm ben üstüne yürüyünce o da bir odaya girdi ben de peşinden girdim.Ama oda bomboştu kimse yoktu korkuyla evden çıktım abimi aradım abi nerdesin lütfen gel dedim o da yeni uyanmış olacak ki 10 dakikaya gelirim ne oldu dedi olayı anlatınca bekle beni geliyorum dedi. Eve iyice baktık kimse yoktu hiçbir şey çalınmamıştı her şey aynı yerdeydi bu olaydan sonra evde tek kalmaktan korkmaya başlamıştım ama herkes çalıştığı için genelde tek kalıyodum zaten çoğunlukla çalışıyodum ama eve gitmek istemiyodum neyse ki bir daha böyle bi olay yaşanmadı ben de 1 yıl sonra evden ayrılıp başka bi yerde eve çıktım artık tamamen yanlız yaşıyorum :)
Usta 35k like gayet ideal devamı gelsin yokuş yapmayın 😂
Hocam yayınımızı cumartesi gecesi bekliyoruz 🎉
50k zooort hahaha alayım yenisini
Bir gece daha rahat bir uyku yok bize hoca
Hocam Gece gece izlemek ayrı bir zevkli oluyor
Her ay 1 kere yap şu yayını hasan hocaaa
Hasan hocayi gormeli hikaye olmasa yayin bitmezdi. Yazan arkadas sagolsun 😂😂😂
şunu artık 50 k yapın
Az kaldı Gökan az
abi 50 k gelmiş bekliyoruz
Bu içeriğin devamı gelsin 3 saat soluksuz izletti hoca ses gitmesi cart curt ona rağmen iyiydi ama bir korku gecesi daha isteriz
ses sürekli kesilmiş
39:01 Cin 2-2 yaptı JVCCJBFGJBIDGBJDGBJDTHJDHDGJBFG
2 k like daha hadi la 50k olacak
Hasan abi severek izliyoruz umarım en yakın vakitte 50k olur, gece gece iyi geliyor senle valla.
Hepinize esenlikler diliyorum. Bu olay yüzüne arkadaşımın 3 hafta dili tutulmuştu. Yıl 2016 yazı.
18 yaşında 4 yakın arkadaş farklı şehirlerde üniversitelere yerleştik. Bu yüzden yazda beraber birşeyler yapmaya karar verdik. O zamanlar pek paramız yoktu ve açıkcası yaz ayında bir işte çalışmakta pek istemedik. Sonra aklıma köydeki ev geldi aklıma. Olaya geçmeden önce size evin konumunu ve durumunu anlatmak istiyorum. Ev, köyün biraz uzağında ama etrafında 2-3 ev falan var (onlarda uzak sayılır ama çığlık falan atsak duyulur.). Eskiden dedem ve anneannem yaşardı bu evde. Eve çıkarken topraktan bir yokuştan çıkıyoruz ve yağmur yağdığında oradan inmekte, çıkmakta imkansız çünkü çamur oluyor ve dibindeki minik dere taşıyor. Ek olarak evin dibinde ahır benzeri bir yapı, biraz uzağında ise dedemin ara sıra radyosunu alıp kafa dinlediği küçük bir kulübe var. Dedem vefat edince, dayımlar anneannemi yanına aldı bu yüzden o evde kimse yaşamıyor. Ara sıra akrabalar falan bayramda köye geliyor ve orda kalıyorlar ev temizliği falan yapıyorlar. Şimdi olaya geçelim. Arkadaşlarıma Kastamonu'daki köyümüzde bu evin boş olduğunu bir kaç gün burada takılır, mangal yapar ordan çarşıya iner, sahilde de takılırız dedim. Başka bir alternatif yoktu ve herkes bunu kabul etti. Valizlerimizi hazırladık ve doğru köye gittik. Eve yerleştik. Karnımız açıkmıştı o yüzden komşu evlerden ben yumurta, domates, ekmek falan almaya gittim. O esnada arkadaşlarıma ev havalansın diye camları açmalarını, buzdolabının fişi takmalarını falan istedim. Döndüm geldim yemeğimizi yedik. Yatmaya karar verdik. Ertesi sabah mangal için ahır benzeri yapının içinde mangal için yakacak ve mangallık ararken bir katır kişnemesi duyar gibi oldum. Pek aldırış etmedim. Diğer iki arkadaşta et, içecek şeyler falan almaya gittiler çarşıya. Akşam olmaya başladı biz evin önünde mangal yapıyoruz böyle. Arkadan şarkı açmışız ortam güzel. Arkadaşlarım bira almışlar kafalar hafif çakır. Ben içmedim çünkü hepimiz sarhoş olursak bir yerleri yakabiliriz diye çünkü ev bana zimmetli o esnada. Arkadaşın küçük tuvaleti geldi. Şakasına git şu ötedeki ağacın dibine tuttur dedim. Çocuk kalktı gitti oraya 4-5 saniye sonra bağırmaya falan başladı. Dedik noldu, dedi derenin orda biri var beyler bi gelin bakın sizde dedi. Kalktık apar topar baktık kimse yok. Sonra arkadaşın sarhoşluğuna verdik ciddiye almadık. Sonra hafif yağmur çilemeye başlayınca toparlanmaya başladık. Adamı gören kişi Serhat o gece uyumayacağını söyledi. Bizde kanka sarhoş olduğun için böyle olmuştur falan dedik ama uyumadı adam. Neyse çocuk uyumayınca bende uyumamaya karar verdim oturuyorum onla salonda. Gece yarısı deli dehşet bir yağmuyor yağıyor. Biz Serhatla otururken bi anda mutfağın camı kırıldı uyuyan arkadaşlarım dahil herkes küfür kıyamet mutfağa koştuk. Biz olayı kavramaya çalışırken 2-3 taş daha gelmeye başladı. Dışarda birisi bize bağırıyor deli gibi yağmurun altından taş atıyor bize. Lan dedik çıkalım dışarı dövelim şunu kimmiş neciymiş diye. Çıktık dışarı bizim köyün delisi Şaban abi. Serhat hariç diğer arkadaşlarım yağmurun altında Şaban abiyi dövmeye giderken durdurdum durumu anlattım bu bizim köyün delisi diye. Serhat'a baktım çocuğun beti benzi atmış. Dedim noldu. O gördüğüm adam bu falan dedi. Sonra Şaban abinin yanına gittim abi dedim napıyorsun gece gece bu havada diye sordum. Şaban abi bana bişey demeden evin yokuşundan aşağı doğru gitmeye başladı. Bende peşinden gittim adam o çamurlu yoldan düşüp incitmesin bir yerini falan diye ama hava deli gibi yağdığı için geri döndüm, yetişemedim. O esnada diğer arkadaşlarım ne yaşadık lan biz diye konuşuyorlar birbirleriyle. Bende o esnada Şaban abinin annesini arayıp oğlunu şikayet edicektim ancak numarası olmadığı için ve gece yarısı anneannemden o numarayı alamayacağım için arkadaşların yanına gittim. Sinirler bozulduğu için makara falan yapıyoruz. Bi tek Serhat gülmüyor. Biz uyumama kararı aldık o gece cünkü gene gelirse bu sefer kafa göz girişiriz diye adama. Yağmur iyice dindi heryer camur böyle kapının önünde oturmuşuz, sakinleşmeye çalışıyoruz toprağın kokusunu çekiyoruz burnumuze böyle. Ben 2. kere bir kişneme sesi duydum. Fakat bu sefer diğer arkadaşlarda duydu. Serhat eve girdi bu sesten sonra. Hafiften bende korkmaya başladım ancak ev sahibi ben olduğum için korktuğumu belli etmemeye çalıştım. Tabii biz dua falan okurken bu sefer çatıdan kiremitler düşmeye başladı. Onca yağmurdan, fırtınadan düşmeyen kiremitler bi anda böyle saçma sapan yere düşmeye başladı. Biz bu sefer dua etmek yerine korkumuzdan küfür ederek eve girdik. Eve girdikten sonra Serhat'a seslendik ama Serhat yok her yerde arıyoruz çocuğu sesleniyoruz Serhat yok. Bu sefer hayli hayli korkmaya falan başladık. Evde Kuran-ı Kerim arıyoruz böyle kutsal bişey arıyoruz korkumuzdan. Serhat'ı telefondan arıyoruz ulaşamıyoruz. Dışarı çıkmaya da bir tarafımız yemiyor ama kaç yıllık arkadaşımız bi anda kayboldu. Cesaretimizi topladık çıktık 3 kişi. Serhat, Serhat diye bağırıyoruz. Flaşları açtık çocuğu arıyoruz. Sonra bir ses duyduk. Ses, Ev ile dedemin kafasını dinlemeye gittiği kulübenin arasından geliyordu ara dediğim yer bu arada tarla. Serhat ordaydı Serhat bizi görünce bi anda afalladı. Ve şunları söyledi "Siz benim önümde değilmiydiniz, ne ara arkamdan geldiniz ?" dedik ne diyorsun ? "Şaka falan yapıyorsanız harbi komik değil beyler bakın önümdeydiniz beni çağırdınız kulubenin oraya size yetişmeye çalıştım" falan diyor. Bende dedim biz değildik. Serhat iyice iptal oldu orda fakat başına hala ne geleceğinden habersizdi bizde habersizdik. Eve dönüp valizleri alıp derhal evi terketme kararı aldık. Yakınlardaki komşuların evlerinden birinde kalacaktık. Eve dönerken kafamıza kiremit düşmesin diye evin duvarına yakın gidiyorduk. Tam o esnada çatıdan sanki devasa bişey düşüyormuşcasına önümüze bir at veya ona benzeyen bir hayvanın k*nlı kafası düştü. Hepimiz o çamurlu yokuştan düşe düşe indik ama öyle bir bağırıyoruz ki. Allah ne verdiyse koşuyoruz ama nereye koştuğumuzu bilmiyoruz. Köyün meydanında kahvehanede oturan milletin yanına koştuk yardım edin falan diyoruz. Anlatamıyoruz. Arkadaşım Mert "cin cin" diye bağırıyor. Serhat'a baktım bayılmış ayıltmaya çalışıyorlar. Biz öyle 15-20 dakika kendimize gelemedik. Bir kaç kişi bize dua benzeri bişey okuyor üzerimize üflüyordu. Derken Mert "cin cin" dediği için köy halkı köyün hocasını çağırmış hocada (imam değil) apar topar geldi. Dedi noldu anlatın. Başımıza gelen şeyleri anlattık. Hoca dedi size veya evinize büyü yapılmış. Tabii bunlar yaşanırken aileme haber gitmiş annemler yola çıkmış geliyorlar telefonum nerde bilmiyorum o esnada. Serhat ayılınca baktım konuşamıyor çocuk dili tutulmuş. O gece annemler gelene kadar hocanın evinde kaldık. Bize muska benzeri bişeyler falan verdi. Sabaha doğru annemler geldi doğru Hastaneye gittik. Üzerimiz başımız düşmekten yara falan olmuş, Serhat'ı psikiyatriye yönlendirmişler o gün full öyle geçti. O günden sonra oraya eşyalarımızı almaya falan bile gitmedik o eve. Başkaları hoca aracılığıyla gitmişler. Eşyalarımızı toplayıp getirmişler Allah Razı olsun. Hoca o hayvan kafasının içinde birden fazla büyü bulmuş. Kimin ne için yaptığını bilmiyoruz hala.
Bu olaylardan sonra iyice detayları kanımızı dondurdu.
O gün evimizi taşlayan köyün delisi olarak tabir ettiğimiz Şaban abiye, bu olaydan 2-3 gün önce köy yolunda araba çarpmış. O olaydan ve o olaydan sonra epey bir süre hastanedeymiş, ameliyat falan olmuş adam.
Serhat, dedemin kafasını dinlemeye gittiği kulube ile evin arasında bulduğumuzda. Onu bizim çağırdığımız ve geceyi o kulubede geçireceğimizi söylemişiz. Acele etmesini söylemişiz. O da ayakkabılarımı alıp geliyorum demiş. Bizde biz senin ayakkabılarını aldık pencereden atla giyersin demişiz. Halbuki ayakkabılarını almaya gitse kapının önünde biz varız. Buda ayakkabılarını giyerken bizde kulubeye doğru hızlıca gidiyormuşuz o da bize yetişmeye çalışırken bizim arkasından ona seslendiğimizi duymuş.
Bu olaydan sonra ne oraya gittik. Ne eskisi gibi birbirimizle samimi olduk.
Gece gece tribe soktun
reis bu neymis ya
Öncelikle iyi yayınlar hocalar bu hikayeyi anneanemden dinledim anneanem bursada gölyazı adında eski bir rum köyünde yaşıyor hikayede burada geçiyor öncelikle size köyü biraz tanıtayım köy bir ada köyü gerçi şuan köprüyle yarımada oldu köy halkının geçim kaynağı balıkçılık zambak tepe adında bir tepede rumları gömmüşler öyle mezar falan yok o tepeye rastgele gömmüşler ben şuan 23 yaşındayım bundan 15 sene önce bile o tepeyi kazdığımızda insan , bebek kafatasları kemikler takı ve madeni paralar çıkıyordu bir kere o kemikleri çocuk aklıyla alıkoymuştum köyde evin bahçesine götürmüştüm o gece nasıl kabuslar gördüğümü anlatamam sabah uyandığımda ilk işim kemikleri geri götürmek oldu burdaki evler genelde 2 veya 3 katlı köy evi olur çoğunluğunun girişinde beton bir zemin yanında çeşme bulunur hikaye bununla alakalı o yüzden gözünüzde canlandırın neyse şimdi hikayeye geçeyim olay 1960 larda geçiyor orta yaşlarda bir çiftin ne yapsalarda çocuğu olmuyor hep düşük gerçekleşiyor bunun için yan köylerde yaşayan bir hocaya gidiyorlar onlar kapıdan içeri girer girmez hoca gelin bakalım sizi evlat sahibi yapalım allahın izniyle diyor ve her ikisinede birer dua yazıp muska şeklinde takmalarını söylüyor ayrıca doğurganlığı arttırıcı birkaç bitki karışımı kadına verip bunu içmesini söylüyor eve gidiyorlar ve daha ilk akşam evde tıkırtı sesleri başlıyor köy yeri fare geziyordur kedi girmiştir diye umursamıyorlar ikinci gece yine aynı tıkırtılar devam edince adam dayanamayıp aşağı kata iniyor ve birşey bulamıyor bu tıkırtı sesleri kesiliyor bir süre sonra evin girişine çeşme yaptırıyorlar çimentoyu kuruması için bırakıyolar ve yatıyorlar sabah kalktıklarında çimentonun üstünde değişik semboller harfler görüyorlar ve hayvan gezdi heralde diyip önemsemiyolar ve bir kat daha çimento atıyorlar ve balığa çıkıyorlar eve döndüklerinde yine aynı manzarayla karşılaşınca adamın içine kurt düşüyor ve o hocaya danışıyorlar hoca eve gelip incelediğinde oğlum bu ibranice diyor ve çevirmeye başlıyor “bana bir insan eli ile bir insan bacağı getirirseniz sizi zengin ederim” bunun karşısında çok korkuyorlar ve çeşmeyi yıkıyorlar yeri biraz fazla kırınca içinde kare şeklinde bir çukur görüyorlar orada iki tane cenin şeklide bebek iskeleti ve 1 tane altın sikke buluyorlar.O evden taşınıp başka bir eve geçiyorlar ve yeni eve geçtikten 1 yıl sonra çocukları oluyor.O çukurdaki bebekler onların doğmayan bebekleri miydi yoksa eski rum sahibinin bebekleri miydi bilmiyorum şuan o ev yıkılmış halde hala o evin önünden geçerken ürperiyorum.
kolpa kralı
50k yapın seri 3 bekliyoruz
Hasan hoca konsept on numara ekip on numara eyvallah şarkıdan ötürü mü bilmiyorum şu ses gitmesi olayı düzelirse daha tatlı olur eyvallah cansınız❤
SANDIKLARI TERK ETMEYIN
beyler seri 50 bin devamı gelsin
Hoca Ekran Bölme işi iyi olduda O raf olayında Sıçırttın bizi İyi geceler Seviliyorsun
erken kalktığım için korku yayını yarıda bıraktım bu sabah işe giderken izledim ve serpil abla ölü bebek hikayesinde istemsizce 5-6 damla gözyaşı döküldü tüm tüyler kıllar ne varsa kendinden geçti şuana kadar anlatılmış en iyi hikaye olabilir etki bıraktı
Seviyoz seni güzel insan ❤
50k like biraz fazla oldu, umarim bir gun korku anilari 4 gelir :)
Maalesef çok
Ama trendlere falan girerse olabilir.
Bence 50 gelir bir gün olmadan 17k oldu bile
ruyamda seni gordum kalktim like attim yatiyorum yine
baba son 1 k kalmış be yok mu like atacak birileri yaaaaaa 350 k izlenmiş video
50k yaptık hocam korku 4 ü beklemekteyiz
50k olalı 3 saat olmuş ben neden hala alamıyorum yayınımı alooo? Turan efendi ulti şapkası modu oynasın paso yuuuuh.
Müthiş bir seri hoca dün gece yemediği için izleyemedim
50k like oldu hoca bekleriiz
50 K OLMUŞ HADİ GEÇMİŞ OLSUNNNN
İyi günler Hasan Hocam,
Anlatacağım olay kara büyü ve cin içermektedir. Olayı bizzat yaşayan dayımdan dinledim. Olay, 2003 yılında Van’ın Aşağıtulgalı isimli köyünde yaşanıyor. O gün, dayımın çocukluk arkadaşı onu düğününe dave ediyor. Dayım, akşam yürüyerek düğün yerine gidiyor. Her düğünde olduğu gibi danslar, yemekler, takı töreni derken dayım düğünden eve dönmek üzere oradan ayrılıyor. Köy yolunda, iki tepenin üzerinden geçen bir yol var. O yolda hiçbir ışık yok; zemin toprak ve taşlardan oluşuyor.
Birinci tepeyi inip ikinci tepeye çıkacakken bir keçi melemesi duyuyor. Ses yakından geldiği için dayım, sese doğru gidiyor. Ay ışığında gördüğü kadarıyla kapkara bir yavru keçi görüyor. Küçücük keçinin orada bulunmasına şaşırıyor. Kara yavru keçiyi kucağına alıp köye doğru gitmeye başlıyor. Dayım köye yaklaştığında sarı sokak aydınlatmalarının olduğu, ıssız ve az ileride solda eski park oyuncaklarının bulunduğu bir çocuk parkına varıyor. Yorulduğu için parkın oradaki banklardan birine oturuyor. Oturduğu sırada keçinin melemesi kesiliyor. Dayım bu kez keçinin cinsiyetini merak ediyor. Tam elini keçinin iki bacağı arasına koyduğunda keçi, “Erkek adamın taşşağı ellenir mi?” diyerek dayımın kucağından atlıyor. Çok hızlı bir şekilde oradan uzaklaşan keçi, belirli bir mesafeden sonra gözden kayboluyor. O sırada parkı aydınlatan sokak lambası sönüyor.
Dayım dualar okuyarak kaçarken, parktan çocuk sesleri gelmeye başlıyor. İyice korkup koşarken köyün girişine varıyor. Köyün girişinde dört tane çöp konteyneri var. Çöp konteynerlerinden bir tanesinin içinden dumanlar çıkmaya başlıyor. O esnada çöpün etrafına fazla sayıda kedi toplanıyor. Konteynerin kapağı kendiliğinden kapanınca etraftaki kediler koşuşturmaya başlıyor, biri hariç. O kedi, dayıma kalın bir sesle hırlıyor. Dayım kediye “kışt” deyince, kedi bebek sesi gibi ağlamaya başlıyor. Yine hızla oradan uzaklaşıyor.
Nihayet eve dönüyor, kapıya tıklatıyor ama kapıyı açan olmuyor. O sıralar dayım, yengemle yeni evliydi ve o gece evdeydi. Ama kapıyı açmıyordu. Dayım kapının önünde yarım saat kadar bekliyor. Beklediği süre içinde köyde daha önce hiç görmediği insanlar geçiyor. Her geçen kişi dayıma selam veriyor. Dayımın iyice psikolojisi bozulunca köyün camisine doğru yola çıkıyor. Cami kapalı olduğu için camiyle aynı avluda olan imamın evine gidiyor. Kapıyı çaldığında yine uzun süre bekliyor. Kapıyı imamın karısı açıyor. Dayım, imamı soruyor. İmamın karısı, “Bekle biraz,” deyip gidiyor.
Dayım beklerken aynı kara keçiyi bahçede tekrar görüyor. Keçi dayıma “Şşşt şşşt” diye sesler yapmaya başlıyor. Dayım bu kez açık olan kapıdan içeri giriyor. İmam uyanmış ve evin salonunda dayıma, “Hayrola, bu saatte ne işin var?” gibisinden bir soru sormuş. Dayım olayları anlatmış. İmam, dayıma kara büyü yapıldığını ve "Bu gece bizde kal, yarın beraber büyüyü bozarız" demiş. Dayıma yatacağı yeri göstermişler. Dayım kafasını koyduğu gibi uyumuş.
Dayım o gece rüyasında aynı keçiyi tekrar görüyor. Birden keçi insana dönüşmeye başlıyor. Yarı insan yarı keçi bir varlık, dayımın karşısına dikilip, “Bunu bana neden yaptın, ben bunu hak etmedim,” diyor. Sonra yengemi ağlarken görüyor. Dayımın anlattığı kadarıyla yengem beyaz, uzun, hiçbir işlemeye sahip olmayan, yırtıkları ve üzerinde lekeleri olan bir çarşaf giymiş. En son yengemin beyaz çarşafı kan rengine bürünüyor ve çarşaftan yerlere kan damlamaya başlıyor. Yarı insan yarı keçi dayıma Arapça kelimeler fısıldıyor. Dayım, korkusuyla uyanıyor. Karşısında imamın onu izlediğini görüyor. O sırada imam dayıma, “Rüya gördün mü?” diyor. Dayım, “Evet,” diyor. Konuşmanın ardından imam dayımla sabah namazını kılmak için camiye gidiyor.
Namazı kıldıktan sonra eve gidip büyüleri buluyorlar. Evlerinin kapısında domuz yağı, perde kornişlerinin üstünde parşömen kâğıdına yazılmış İbranice ve Arapça şeyler, yatak başlığının arkasında balık kılçıkları çıkıyor. Hoca büyüleri yakıp kalan parçaları Van Gölü’ne atıyor. Dayıma muska ve bir kavanoz içinde Arapça şeyler yazan bir kâğıt ile bal ve su karışımı bir şey veriyor. Akşam ezanından önce bu suyu içmesi gerektiğini söylüyor. Olanlardan sonra dayım eve geri dönüyor. Dayım olanları yengeme anlatıyor ve kapıyı çaldığında neden açmadığını soruyor. Yengem ise, “Ne kapısı, ne tıklatması? Ben ses falan duymadım. Sen dün gece benim yanımda uyuyordun. Sabah olduğunda da yanımda yoktun. Ben de seni çok merak ettim. Eve hocayla geldiğinde bir şeyler olduğunu fark ettim,” diyor. Dayımla yengem o andan sonra ağlamaya başlıyorlar. Sonradan anlaşılıyor ki dayımın eski sevgilisi, dayım evlendiği için yengemi kıskanmış ve yuvaları bozulsun diye onlara büyü yapmış. O olaydan sonra başka bir şey yaşanmıyor. Üzerinden yıllar geçmesine rağmen her duyduğumda tüylerim diken diken olur.
Saygılar, sevgiler.
Videonun küçük resmi efsane olmuş 😂
Hayatımda daha kolpa hikayeler duymadım bari 1 tanesi gerçek olsa herkes şişirdikçe şişirmiş sonrada inanması size kalmış diyo 👍👍👍
Ben korku filmi hariç her filmi izlerim. Ve sizin yayının hastasıyım
SON 3 O YAYIN AÇILACAK KAÇIŞ YOK
moderasyonlu bi subreddite ihtiyacı var bu kanalın.
hoca 50k oldu hocaa
hadi beyler 2k asılın hadi