Vasconcelos'un Zeze'si ile baya örtüştürdüm kendimi. Küçükken annemin bir lafını duymuştum. "Küçüğe hamile olduğumda başladı migrenim." Çocuk aklımla annemi hasta ettiğimi, kötü ve istenmeyen biri olduğumu zannetmiştim. Bir de köpekleri çok sevdiğimden ve beslememe izin verilmediğinden hayali bir golden retriever yaratmıştım kendime. Kapıyı açtığımda onun da odaya girdiğini hayal ediyordum, beraber uyuduğumuzu vs. Zeze kadar cüretkar hareketler yapmamış olsam da duygusal ve düşünsel olarak benziyormuşum dedim bu videodan sonra :) Elinize sağlık.
Buradan da anlaşıldığı gibi Aytuğ beye tatil yaradı. Adam gümbür gümbür geliyor. Patronlar şunu bilsin ki sadece az para vererek iş olmaz. Veririm artırmak için elamanı mutlu etmek gerekir. Örnek Aytuğ bey
Tutunamayanlar'dan Selim... 800 küsür sayfa boyunca hiçbir zaman canlı bir şekilde karşımıza çıkmayan ama ona rağmen kitabı bitirip bir kenara koyduğumuzda Turgut kadar kanlı canlı tanıdığımız harika bir karakter. Romanın Turgut'un bilinç akışları şeklinde ilerleyen kısımlarıyla verilen 'keşkelerle dolu bir arkadaşlık' kavramı bunda çok etkili. Huzur içinde uyu Oğuz Atay...
Albert Camus'unun Meursault’usu, uyumsuzluğun, yabancılaşmanın vücut bulmuş hali. Hayattan kopuk ama hala hayatı sevip yaşamaya devam ediyor. “Ölümle biten bir hayat, saçmadır, evet. Bundan kuşku yok. Ama, yaşam ölümle bitiyor diye kapayacak mıyız gözümüzü, yüreğimizin kapılarını bu yaşanası dünyanın güzelliklerine, bunlar yanında insanların acılarına çaresizliklerine?”
İlker le Aytuğ un uyumsuzluklarına bayılıyorum ya, biri diyo en uzun gece en sevilen roman karakterler raskolnikov vs. full kasvet, diğeri çocuk romanı tom sawyer. bunun üstüne 7:40 daki alıntı da tuzu biberidir artık bunun :D
Kafka, Dönüşüm, Gregor Samsa. Gregor, her ne kadar o sabah kendini kocaman bir böceğe dönüşmüş de bulsa anlık derdi, yatağından kalkıp zamanında trene yetişip işe geç kalmamaktır. İşe geç kalmamak, kalırsam da vicdan azabının içimi yiyip bitirmesi, hatta her gece bir sonraki gün için kendime, evden çıkma saat hedefleri koymak adeta işimin bir parçasıdır. Peşimi asla bırakmaz.
Seviyorum bu adamı... Saçma da olsa bir yorum yaparak algoritmayı kandırmaya çalışacak kadar destekçin ve yeni kimselerin keşfetmesini istemeyecek kadar kıskancım bu konuda. Ayrıca ismini unuttum sondaki şiir okuyan aPlamız çok iyi. Gerçekten çok iyi. Bi rol daha yaz ona. Hee unutmadan! Senin Raskolnikovuna karşılık bende Prens Mişkin'i sürüyorum.
Fareler ve İnsanlar kitabındaki milton ve lenni karakterleridir. Daha doğrusu onların taşıdığı umudu kendime yakın buluyorum. Fazla bir şey istememişlerdi bu hayattan. Mutlu olacak bir dünya.
Sefiller- Jean valjean . Benim için unutulmaz roman karakterlerinden biri. karşılaştığı her zorluğu iyiliği ve güçlü karakteri ile aşması beni çok etkiler.
Martin Eden karakteri olabilir. Onun o 0 dan Edebiyat alanında ki gelişiminden tut insanların "sen yapamazsın, okuyamazsın" gibi negatif cümlelerine olan duruşu.. hayatımın belli bir dönemini yansıtır bu yüzdende o karaktere karşı inanılmaz bir bağ var.
Dino Buzatti'nin "Tatar Çölü"ndeki Teğmen Giovanni Drogo. Bu kitap ve baş kahramanı tam da kitapta anlatılan duruma benzer melankolik bir zamanda hayatıma girmişti. Beklediği gün ve yıldızının parladığı gün bir türlü gelmeyenlere selam olsun...
Benim çok sevdiğim ve ilginç bulduğum roman karakterlerinden biri Oblomov'du. Oblomov aslında bir aptal ya da tam anlamıyla tembel diyeceğim bi tip değildi. Yaşamın kendini tekrar eden bi döngüden oluştuğunu düşündüğünden o çarkın bi parçası olmak istemedi ve bu durum onu atalete düşürdü. Yani en azından ben öyle hissettim ve böylece kendimi bu karaktere yakın buldum. En sevdiğim cümlesi: "Ya ben yaşadığım hayatı anlayamadım ya da bu hayatın hiçbir değeri yoktu."
Beyoğlu'nun en güzel abisi- Başkomiser Nevzat . Değer yargısı topluma insanlara bakışı adalet anlayışı belki de lise yıllarından gelen o samimi içten karaktere duyduğum duygusal bağlılık.
Tehlikeli oyunlar'dan Hikmet Benol Bey çok özdeştiğim bir karakterdir, çünkü ben de ne zaman paniklesem, sıkışsam ve ezilsem, içimden kalemime bir Hikmet Bey zerk oluyor.Teşekkürler Aytuğ ^^
Jack London Martin Eden.. Martin'i her zaman kendime yakın hatta bir idol olarak görmüşümdür. Sanırım en çok küllerinden yeniden doğması ve aynı küllerle kendi yakması beni yakaladı.
12:19 gecenin sonuna yolculuk kitabına değinilmesi çok hoşuma gitti özellikle bilinirliği bu kadar azken. 16 yıllık hayatımda beni oldukça etkiliyen kitaplardan biri olmuştur ve beat kuşağınında öncüsü sayılabilecek bir kitap. Bitirmesi oldukça zor ama herkese okunması tevsiye ederim.
Holden Caulfield'i seçmiştim kendime yıllar önce. İkircikli olmasını seviyorum, yalnızlığına çok sadık ama yalnızlığını aşmak da istiyor, zeki ama saf, zor ama ufacık bir ilgi karşısında çözülüyor, akılcı ama kolayca inciniyor, zırhının içinde küçücük ve masum bir çocuk. En nefret ettiği şey günlük hayatın bayalığı ve insanların sahteliği. Yüce şeylerin özlemini duyuyor zarif ruhunda ama hayal kuramayacak kadar da korkuyor. Onu çok seviyorum.
Sanırım yine İlker Hoca'dan duyup okumuştum Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı'nı. Kurgusal bir felsefe kitabı. Bir motosiklet yolculuğunu ve hocanın da dediği gibi kitabın yazarının zihinsel yolculuğunu anlatıyor. Okurken çokça etkilendiğim bir kitaptır.
Aytuğ abi öncelikle selamlar. Aytuğ abi yazarların iç dünyasını, geçmişlerinde yaptıkları hataları, geçirdikleri travmaları, karanlık taraflarını vs anlatabileceğiniz bir seri yapabilir misiniz? Bunu istememin sebebi; bende yazarlığa meraklı birisiyim ve yazar olmak istiyorum. Eminim ki benim gibi binlerce insan var. Herkese yararlı olur. Umarım bu yorumu okursunuz, değerlendirirsiniz.
O kadar çok karakter geldi ki aklıma, beni gerçekten çok ama çok etkileyenleri bulmakta zorlandım. Biz 70'li yılların çocukları için çocuk romanları okumak önemli bir aktiviteydi, yazın ağacın tepesinde saatlerce kitap okuduğumu bilirim. İlk okuduğum kitap Karlar Kraliçesi'ydi ve Kay en favori kahramanımdı bir süre. Jules Verne'in tüm kitapları da dahil elbette. Ufkumuzu açmıştır. Bir de klasiklerin çocuk versiyonları vardı o zamanlar. İki Şehrin Hikayesi'ndeki Charles Darnay küçük aklımı çok etkilemişti, sınıf farklılıkları, Fransız Devrimi... Neyse uzatmayayım. Kendimle özdeşleştirdiğim Jack London'ın Yıldızlar Korsanı'nda, Darrell Standing geldi aklıma. Hapishanede korkunç işkenceler altındayken içinde bulunduğu gerçekliğe dayanamayıp içsel varoluşunu fiziksel var oluşundan ayırır ve çeşitli zamanlarda çeşitli yaşam deneyimlerine sokar kendini. Kurumsal hayatın bana hissettirdiği sıkışmışlık duygusunu görmüştüm onda. Adeta hapishane gibiydi. Paylaşımlarınız çok değerli. Teşekkürler...
Yüzyıllık Yalnızlık - Melquiades. Yalnız, bilgili, önlenemez, anlaşılmaz, özgür ve fantastik. Özdeşleşmekten ziyade romanın içinde adeta bir "cameo" olmasını ilginç bulduğumdan seviyorum.
Kendimi Karamazov Kardeşlerdeki iki zıt karakter olan İvan ve Alyoşa'nın karışımı olarak görüyorum. Bir yanım tüm benliğiyle iyi ve güzelin savunucusuyken diğer yanım bu yanımı tiye almaktan öfkeyle karışık keyif alıyor gibi. İkisinden birinin diğerini alt etmesini umarak devam ediyorum yaşamıma 😊
Taht Oyunları-Tyrion Lannister Hayatta pek bir özelliği yok. Kendi gücünü kazanmak için kitaplara başvuruyor. Bu yüzden de bolca okuyor. Başkalarına karşı nasıl görünüyorum, bunu onlara sormam lâzım, ama kitap okumaları sayesinde kendime çokça şey kattım. Dünyayı bambaşka algılamaya, insanları tanımaya, empati kurmaya, başkalarına hoş görünmek için tavus kuşu kılığına bürünmüş karga olmamaya, zihnimde daha rahat canlandırmalar yapmaya, espri kalitemi arttırmaya, öğrenmeye hevesli olmaya ve kaliteli şeyler öğrenmeye, sanata ve bilimin birçok dalına ilgi duymaya ve az da olsa o dallarda bir şeyler öğrenmeye, doğaçlama olarak daha rahat ve güzel konuşmaya başladım. Tyrion gibi güç kazandım. O yüzden daha bolca ve derinlikli okumalar yapmaya ihtiyacım var. Aslında çok kahraman var ama seçimim Tyrion olsun. Seni pis cüce, bana neler söylettin!
Karamazov Kardeşler İvan, kitaptaki Büyük Engizisyoncu bölümü okuduğum anda beni sarsmıştı, İvan'ın kurgusu hayata ve yaradılışa olan isyanını dile getiriş şekli büyülemişti beni
Okuyan herkesin bir ''Süperego''su olarak gördüğü Aleksi Zorba'dır. Yapılmak istenen ama yapılamayan şeyleri yaptığı için herkes sever. Çünkü herkesin yapmak isteyip yapamadığı bir ''Şey'' vardır muhakkak hayatta..
Beni en çok etkileyen roman kahramanı Prens Mişkin ( Budala- Dostoyevski )olmuştu gerçekten bitirdiğimde başka bir kitap okumak için kendime birkaç gün falan vermiştim O kadar gerçeklerden uzak yaşamaya çalışan bir karakterdi ki ben bile inanmıştım bir çok duygu durumuna. Yinede her şeye rağmen bir karakter ile özdeşleştirirsem büyük ihtimalle Oğuz Atayın Tutunamayanlar kitabında ki o sonda yer alan karakterlerden biri olurdum bence. Şiir🌷
Beni en çok etkileyen kendime de epey yakın gördüğüm bir karakter Hans Schiner. Heinrich Böll' ün palyaçosu "Katolikler sinirimi bozuyor" dedim. "Onlar insafsızdır." "Peki Protestanlar?" diye sordu gülerek. "Vicdan üzerine attıkları palavralarla" dedim, "onlar da beni hasta eder." "Ya dinsizler?" Hala gülüyordu. "Sıkıntı verirler, çünkü hep Tanrı'dan söz edip dururlar." "Peki, ya siz nesiniz?" "Palyaçoyum ben," dedim.
Mustafa Görgüç’ün yazmış olduğu sarsıntı kitabı benim ilk adam gibi okuduğum ve okuma alışkanlığı edindiğim kitaptır. Biraz acı verici hikaye örüntüsüne sahip olsa da kitabın içeriği. Ben o duyguları ve hisleri birebir yaşıyordum kitaba başlar iken. Zaman içerisinde atlattım. Ancak kitabın hikayesi ve benim yaşadıklarım aynı kefede hep bir köşede değer sözcüğü içerisinde kalacaktır.
Ben de Rüzgar Gibi Geçti'deki Scarlet karakterine kendimi çok yakın hissetmiştim. Yıllaaaar önce lise öğrencisiyken daha sonra da üniversite öğrencisiyken okumuştum :) Red Butler ve Scarlet'in toplumu umursamayan halleri sanırım o zamanki ben de olmasını istediğim özelliklerdi:) Onun dışında Bülbülü Öldürmek kitabındaki Avukat Atticus F. beni çok etkileyen diğer bir karakterdir. Böyle güzel bir insan hayali bir karakter olmamalı gerçek hayatta olmalıydı ve tanışmalıydım demiştim :)) Bir de Yabancı'daki Meursault, Albert Camus' a hayran olmamı sağlayan karakter. Bazen şartların her insanı bir Meursault'a dönüştürebileceğini düşünüyorum.
N.H.Kleinboum - Ölü Ozanlar Derneği, 'Todd Anderson'. "Bana benden önce benim için çizilen yollar ve benim kafamdaki yollar. Benim ikisini de yapmaya çalışmam." Sizi seviyorum.
Tom Robbins’in kitabı, sıcak ülkelerden dönen vahşi sakatlar, karakter Switters. Neşelidir. “Mutluluğun göreceli olduğunu ve çoğu kez dış etkenlere bağlı olduğunu ya da en azından onlardan etkilendiğini anlıyorum ama neşelilik öğrenilebilir ya da bilinçli olarak uygulanabilir.”
Giovanni Drogo, en son yer yüzünde yalnız başına kalıp, pencereden ayı izleyip, gülümsediğinde anlamıştım umudun ne kadar da kötü bir şey olduğunu. O zaman çok üzülmüştüm ona ve hepimize.
Selim Işık ve Hikmet Benol'u kendime çok yakın hissediyorum. 😊 "sevgili bilge, bana bir mektup yazmis olsaydin, ben de sana cevap vermis olsaydim. ya da son bulusmamizda buyuk bir firtina kopmus olsaydi aramizda, ve bircok soz yarim kalsaydi, bircok mesele cozume baglanamadan buyuk bir ofke ve siddet icinde ayrilmis olsaydik da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konusmak kacinilmaz olsaydi. sana, durup dururken yazmak zorunda kalmasaydim. butun meselelerden kactigim gibi uzaklasmasaydim senden de. ..."
"İnsanları, eski karıma yapmış olduğum gibi, büyük bir boşluk içinde bırakmasaydım. Kendimden de kaçıyorum gibi beylik bir ifadenin icine düşmeseydim. Bu mektubu cok karışık hisler içinde yazıyorum gibi basmakalıp sözlere başvurnak zorunda kalmasaydım. Ne olurdu, bazı sözleri hiç söylememiş olsaydım; ya da bazı sözleri hiç söylememek için kesin kararlar almamış olsaydım. Sana diyebilseydim ki, durum cok ciddi Bilge, aklını başına topla. Ben iyi degilim Bilge , seni son gördüğüm günden beri gözüme uyku girmiyor diyebilseydim... "🥀
Haruki Murakami’nin Renksiz Tsukuru Tazaki'nin Hac Yılları kitabındaki Renksiz Karakteri Tsukuru Tazaki gibiyim. Sıklıkla renklerimi kaybediyorum. tuhaf Kim Ki-duk'un boş ev filmi ile kıyaslıyorum.
Ursula Le Guin'in Yerdeniz serisinin başkahramanı Büyücü Ged. Seri boyunca Ged'in hayatının ilk yıllarından başlayıp yaşlılık yıllarına kadar geçen zamanda yaşadıklarını, tez canlı ve hırslı bir çocuktan bir bilgeye dönüşmesini okumak çok keyifliydi. Serinin 3. kitabı En Uzak Sahil'den not ettiğim bir bölüm: "Onların aradıklarını zannettikleri şeyin ne olduğunu biliyorum. Ama onların da Sopli gibi öleceğini de biliyorum. Benim öleceğimi de. Senin öleceğini de. Ve bunu bilmek çok değerli. Çok büyük bir armağan. Çünkü sadece kaybetmeye razı olduğumuz şey bizimdir... Bizim acımız, hazinemiz ve insanlığımız olan bu benlik, sürekli değil. Değişir; gider, denizdeki bir dalga gibi. Tek bir dalgayı kurtarmak, kendini kurtarmak için denizin sakinleşmesini, gelgitlerin durmasını mı istersin? Kendi güvenliğini satın almak için, ellerinin hünerini, kalbinin arzusunu ve aklının açlığını feda eder miydin? "
Hem Boris Vian'dan hem de Salinger'dan bahsederek strike yaptın bu sefer kardeşim içim bir hoş oldu teşekkür ederim. Benim farklı nedenlerle özdeşleştiğim iki karakter var Vian'ın Chloe'si ve Salinger'ın Phoebe Caulfield'i. Nedenleri yazmak istedim ama cümleleri bulmayı düşünmek bile birkaç damla gözyaşına neden oldu. Bir de bulsam ağlamaktan derse yetişemem herhalde. Kundera'nın karakteriyle ilgili söylediğin şeyi fazlasıyla anladım yani. Ağzına sağlık...
Hermann Hesse’nin Bozkirkurdu kitabindaki Harry Haller karakterini okudugum donem aradigim karakterin tam da bu kişi oldugunu düşünmüştüm. İcinde yasadigi toplumla bir turlu uzlasamayan, oldukca guclu bir karakter. İkinci karakter de Oguz Atay tutunamayanlar Selim Işık olabilir.
Her şey çok güzel ama en sevdiğim, en sonu yani şiirler. Bu arada en sevdiğim karakter Harry Hole, yazarı Jo Nesbo. Güzel bir seri, uzun yıllara yayılmış ve gerçekte var olmayan birinin, o uzun yıllarda nasıl değiştiğine, sonunda dönüştüğü kişinin yola ilk başladığı andan ne kadar uzakta olduğuna tanık olduğum güzel bir roman serisi. Öneririm.
Michel Strogoff / Jules Verne en sevdigim, kitabi okuduğumda çocukdum, çok hatırlamıyorum ancak Rusya'yi boydan boya geçmesi ve yolda basina gelenler beni çok etkilenmiş sanırım. Öyle ki, ilk yurtdışı seyahatimi tek başıma rehbersiz olarak Rusya'ya yaptım. 3 hafta kaldım, çok güzeldi. Genç W. Acilari ise en sevmediğim kitaptır. 20-21 yaşlarımda okumuştum ve resmen beni boğmuştu. Bir adam bu kadar pasifse varsın ölsün zaten. Bir konus be adam! Bir içini dök, o ne kasvet. 😒
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu Stefan Zweig'ın ana karakter. Sebebi: Aslında adamın, kadının sevgisinin sorumluluğunu alamayacak kadar sorumsuz bir birey oluşu. Geçmiş ilişkilerimde de bunu kendimde çok gördüm. Sorumluluk almaktan korkan ama kendini sürekli bir şeylerin ortasına atan. Elde edince de uzaklaşan.
Benim hayatımın her döneminde birçok karekterde kendimi buldum. En son okuduğum kitaplardan babalar ve oğullar bazarov ve bir gün tek başına kitabında Kenan bu iki karekter birbirinin zıttı karekterler fakat içinde yaşadığım süreçlerde beni iyi anlattıklarını düşünüyorum.İnsan ne çok farklı karekterlere bürünüyor hayatta .
Yıllar önce Alev Kıyıları dizisini Trt2'de izleyip jenerikten Wilbur Smith'in Courtney Serisinden uyarlandığını öğrendim. Courtney serisinin kadın kahramanı Centaine de Thiry, benim için başkadır. Şımarık, zengin bir genç kadının Afrika kıtasında güçlü, hırslı bir kadına dönüşümünü çok güzel anlatıyor. Wilbur Smith'in pek çok konudaki bilgisini çok güzel tasvirlerle aktarmasına hayran olmuştum
Oblomov beni çok etkilemişti. Kitabın ilk sayfalarında onun tembelliğini ve üşengeçliğini kendime yakın bulmuştum ama kitap ilerledikçe onun bambaşka bir seviyede olduğunu gördüm. Ben o kadar üşengeç değilim, iyi ki değilim. Reşat Nuri'nin Acımak romanındaki Zehra ve Aşk ve Gurur'daki Elizabeth de yine kendime yakın bulduğum karakterler.
Ryu Murakami’nin yok yere isimli kitapında ki frank adlı kahraman, son dönemde rahatsız edici kahramanlara güzel bi örnek olarak kalabilir. Gerilim ve okurken rahatsız olmak isteyenlere de öneridir kitap. Nasuh Mahruki’nin asya yolları , himalayalar ve ötesi isimli otobiyografik kitabı ise son dönem de en çok öykündüğüm karaktere sahip. Yolculuğunu çok güzel bir şekilde anlatmış. Fiziksel olarak gidemesemde okurken alıp götürdü beni de oralara.
golan trevize. hiçbir roman karakterini bu denli tanımak hayalini kurmadım galiba. inanılmaz şeylerin yaşandığı, olayların bile öngörülebileceği söylenen bir evrende olup bitenleri sorgulayıp mantıklı sonuçlara varabilen, üstelik kararlarının doğru olduğunu bilmesine rağmen 'neden' o kanıya vardığını anlamaya çalışan bir yapısı vardı en temelde.
Sevdiğim pek çok roman kahramanı var. Ama şu an aklıma Puslu Kıtalar Atlası'ndan Kubelik geliyor. Hikaye'de Kubeliğin ayyaşlıktan anatomi alimliğine yaptığı yolculuğu seyrediyoruz. Böyle dipten tepeye yolculuk öykülerini çok seviyorum.
Metin ile söylenen arasında farklar var. Olabilir o kadar kusur... Gene de şuracığa not edeyim : 14:22 "Çözünmüş" /"Çözülmüş" 15:06 "Çözünmüş" / "Çözülmüş" 15:32 "Ettiklerim" / "Ettiklerimin"
Şeker Portakalı Zeze derdim çünkü Zeze, yaramaz olmasının yanında hayal gücü oldukça genişti ve okumayı tek başına sökecek kadarda akıllıydı öğretmenini çok severdi. Hayal gücü geniş olması hoşuma gitmişti.
Çok klasik kaçacak belki ama Hamlet galiba benim kahramanım “Ölmek, uyumak sadece! Düşünün ki uyumakla yalnız Bitebilir bütün acıları yüreğin, Çektiği bütün kahırlar insanoğlunun. Uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü. Çünkü, o ölüm uykularında Sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından Ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.” Bunu yazan biri kesin insomnia hastası olmalı. Başka kimse uykuyu, uyumamayı ve rüya görmeyi bu kadar basit bi acıyla anlatamaz
Sizin anlattığınız karakterlere göre biraz çocuksu kalsa da beni en çok etkileyen karakter Peter Pan dı. O benim ilk okuduğum kitaptı. Sanırsam ikinci sınıfın sonlarına doğru okumuştum. Sonunda hüngür hüngür ağladığımı hatırlıyorum ve karakterin yaşadığı hayal kırıklığını ben de hissettim. Sonra kendi kendime "İnsan eline verilen sonsuza kadar çocuk kalma şansı nasıl reddeder? "dedim .Bu soru en büyük isteğimin büyümemek olmasını sağladı. Ve itiraf etmeliyim ki aradan 10 sene geçmiş olmasına rağmen bir tarafım büyümemekte ısrarcı. Bu tarafımın nedeni sorumluluk almak istemeyen zayıf kişiliğim sanırım. İkinci etkilendiğim karakter ise saatler önce okumayı bitirdiğim Dorian Gray'in portresindeki Dorian Gray karakteri. Asılda iki karakter de ironik bir şekilde durum bakımından birbirlerine çok benzemekte. Beni etkilemesinin nedeni de bu benzerlik . Bu yüzden bu kitapta yaşananlar benim çocuk kalmak isteyen tarafıma ağır geldi. Ve olgunlaşmasını sağladı. Çünkü bu kitap bu tarz isteklerin çok daha ağır sonuçları olacağını dile getiriyor. Ve bu çocukken sorduğum sorunun cevabı oldu sanırım.
Jane Eyre... yaşadıklarına rağmen güçlü kalması ve her zaman aklından geçeni çekinmeden söylemesi çok etkilemişti beni, hep onun gibi güçlü olmak istemişimdir
Sanırım en çok etkilendiğim roman kahramanı Jack London’ın Suikast Bürosundan Dragomilof. Ölümün meşru bir zemine oturtularak kimin buna hak kazandığını (özellikle toplumun yozlaşmasına neden olan siyasiler gibi) ve ölümle kavuşması gerektiği üzerine tartışmalar epey etkileyiciydi. Dragomilof’un kendi prensipleri ile çelişmemesi ve durumun hayat felsefesi ile paralel olması yine düşündürücüydü. Aytuğ’un serisi ise bomba ilerliyor ek olarak :)
Vasconcelos'un Zeze'si ile baya örtüştürdüm kendimi. Küçükken annemin bir lafını duymuştum. "Küçüğe hamile olduğumda başladı migrenim." Çocuk aklımla annemi hasta ettiğimi, kötü ve istenmeyen biri olduğumu zannetmiştim. Bir de köpekleri çok sevdiğimden ve beslememe izin verilmediğinden hayali bir golden retriever yaratmıştım kendime. Kapıyı açtığımda onun da odaya girdiğini hayal ediyordum, beraber uyuduğumuzu vs. Zeze kadar cüretkar hareketler yapmamış olsam da duygusal ve düşünsel olarak benziyormuşum dedim bu videodan sonra :) Elinize sağlık.
Buradan da anlaşıldığı gibi Aytuğ beye tatil yaradı. Adam gümbür gümbür geliyor. Patronlar şunu bilsin ki sadece az para vererek iş olmaz. Veririm artırmak için elamanı mutlu etmek gerekir. Örnek Aytuğ bey
Tutunamayanlar'dan Selim... 800 küsür sayfa boyunca hiçbir zaman canlı bir şekilde karşımıza çıkmayan ama ona rağmen kitabı bitirip bir kenara koyduğumuzda Turgut kadar kanlı canlı tanıdığımız harika bir karakter. Romanın Turgut'un bilinç akışları şeklinde ilerleyen kısımlarıyla verilen 'keşkelerle dolu bir arkadaşlık' kavramı bunda çok etkili. Huzur içinde uyu Oğuz Atay...
Harika bir eser gerçekten
Don Kişot! Benim.. Kaybediş, bu kadar görkemli anlatılamaz.
Albert Camus'unun Meursault’usu, uyumsuzluğun, yabancılaşmanın vücut bulmuş hali. Hayattan kopuk ama hala hayatı sevip yaşamaya devam ediyor. “Ölümle biten bir hayat, saçmadır, evet. Bundan kuşku yok. Ama, yaşam ölümle bitiyor diye kapayacak mıyız gözümüzü, yüreğimizin kapılarını bu yaşanası dünyanın güzelliklerine, bunlar yanında insanların acılarına çaresizliklerine?”
"Babalar ve oğullar" Bazarov. Onun, dünyanın anlamsızlığını buluması etrafındaki insanlarınsa onu anlamsız bulması beni etkileyen tarafı olmuştu.
En sevdiğim kitaptır
Bazarov.. ben yazacaktım :)
İlker le Aytuğ un uyumsuzluklarına bayılıyorum ya, biri diyo en uzun gece en sevilen roman karakterler raskolnikov vs. full kasvet, diğeri çocuk romanı tom sawyer. bunun üstüne 7:40 daki alıntı da tuzu biberidir artık bunun :D
Aytuğ ara verdiği zaman boyunca iyi bir hazırlık yapmış anlaşılan, bomba gibi döndü
Simyacı Santiago. Arayışın kendisini aramak ve bunları işaretlerle yorumlayarak yol bulmak harika bir yolculuk.
Kafka, Dönüşüm, Gregor Samsa.
Gregor, her ne kadar o sabah kendini kocaman bir böceğe dönüşmüş de bulsa anlık derdi, yatağından kalkıp zamanında trene yetişip işe geç kalmamaktır.
İşe geç kalmamak, kalırsam da vicdan azabının içimi yiyip bitirmesi, hatta her gece bir sonraki gün için kendime, evden çıkma saat hedefleri koymak adeta işimin bir parçasıdır. Peşimi asla bırakmaz.
Gregoru kendine benzetmeyen yoktur , nitekim hepimizin hali ortada
Öyle bi hayat yaşıyoruz ki şu çağda minibüs, otobüs, metro ve metrobüs hepsi romandaki gregor samsa gibi karakterlerle dolu.
Seviyorum bu adamı... Saçma da olsa bir yorum yaparak algoritmayı kandırmaya çalışacak kadar destekçin ve yeni kimselerin keşfetmesini istemeyecek kadar kıskancım bu konuda. Ayrıca ismini unuttum sondaki şiir okuyan aPlamız çok iyi. Gerçekten çok iyi. Bi rol daha yaz ona. Hee unutmadan! Senin Raskolnikovuna karşılık bende Prens Mişkin'i sürüyorum.
Sen konuşurken içimdeki, kelimelere dökülmeyen herşeyi duyuyorum sanki. düşünce tarzına bayılıyorum.
Fareler ve İnsanlar kitabındaki milton ve lenni karakterleridir. Daha doğrusu onların taşıdığı umudu kendime yakın buluyorum. Fazla bir şey istememişlerdi bu hayattan. Mutlu olacak bir dünya.
Sefiller- Jean valjean . Benim için unutulmaz roman karakterlerinden biri. karşılaştığı her zorluğu iyiliği ve güçlü karakteri ile aşması beni çok etkiler.
Martin Eden karakteri olabilir. Onun o 0 dan Edebiyat alanında ki gelişiminden tut insanların "sen yapamazsın, okuyamazsın" gibi negatif cümlelerine olan duruşu.. hayatımın belli bir dönemini yansıtır bu yüzdende o karaktere karşı inanılmaz bir bağ var.
Benim de aynı şekilde
Ruh kardeşlerim merhaba ikinize de. ❤
Dino Buzatti'nin "Tatar Çölü"ndeki Teğmen Giovanni Drogo. Bu kitap ve baş kahramanı tam da kitapta anlatılan duruma benzer melankolik bir zamanda hayatıma girmişti. Beklediği gün ve yıldızının parladığı gün bir türlü gelmeyenlere selam olsun...
Benim çok sevdiğim ve ilginç bulduğum roman karakterlerinden biri Oblomov'du. Oblomov aslında bir aptal ya da tam anlamıyla tembel diyeceğim bi tip değildi. Yaşamın kendini tekrar eden bi döngüden oluştuğunu düşündüğünden o çarkın bi parçası olmak istemedi ve bu durum onu atalete düşürdü. Yani en azından ben öyle hissettim ve böylece kendimi bu karaktere yakın buldum. En sevdiğim cümlesi: "Ya ben yaşadığım hayatı anlayamadım ya da bu hayatın hiçbir değeri yoktu."
Beyoğlu'nun en güzel abisi- Başkomiser Nevzat . Değer yargısı topluma insanlara bakışı adalet anlayışı belki de lise yıllarından gelen o samimi içten karaktere duyduğum duygusal bağlılık.
Tehlikeli oyunlar'dan Hikmet Benol Bey çok özdeştiğim bir karakterdir, çünkü ben de ne zaman paniklesem, sıkışsam ve ezilsem, içimden kalemime bir Hikmet Bey zerk oluyor.Teşekkürler Aytuğ ^^
aytuğ bomba gibi girdi sezona, sık sık video gelmesi güzel. izleyelim bakalım
Hocam o sonunda ne guzel bir cekimdir ve alegoridir. Videonun genel konusuyla ne kadar butun...
Jules Verne, Enid Blyton, Mark Twain! Offf ne guzeldi.
Jack London Martin Eden.. Martin'i her zaman kendime yakın hatta bir idol olarak görmüşümdür. Sanırım en çok küllerinden yeniden doğması ve aynı küllerle kendi yakması beni yakaladı.
12:19 gecenin sonuna yolculuk kitabına değinilmesi çok hoşuma gitti özellikle bilinirliği bu kadar azken. 16 yıllık hayatımda beni oldukça etkiliyen kitaplardan biri olmuştur ve beat kuşağınında öncüsü sayılabilecek bir kitap. Bitirmesi oldukça zor ama herkese okunması tevsiye ederim.
Video daha uzun olsa keşke 💕dinlemeye doyamıyorum seni
Holden Caulfield'i seçmiştim kendime yıllar önce. İkircikli olmasını seviyorum, yalnızlığına çok sadık ama yalnızlığını aşmak da istiyor, zeki ama saf, zor ama ufacık bir ilgi karşısında çözülüyor, akılcı ama kolayca inciniyor, zırhının içinde küçücük ve masum bir çocuk. En nefret ettiği şey günlük hayatın bayalığı ve insanların sahteliği. Yüce şeylerin özlemini duyuyor zarif ruhunda ama hayal kuramayacak kadar da korkuyor. Onu çok seviyorum.
Gregor Samsa. Ben de ötekileştirildim, ben de sevilmedim ve çoğu zaman bir böcek gibi iğrenç hissettim. Teşekkürlerin en büyüğü size ailem!
Sanırım yine İlker Hoca'dan duyup okumuştum Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı'nı. Kurgusal bir felsefe kitabı. Bir motosiklet yolculuğunu ve hocanın da dediği gibi kitabın yazarının zihinsel yolculuğunu anlatıyor. Okurken çokça etkilendiğim bir kitaptır.
Aytuğ abi öncelikle selamlar. Aytuğ abi yazarların iç dünyasını, geçmişlerinde yaptıkları hataları, geçirdikleri travmaları, karanlık taraflarını vs anlatabileceğiniz bir seri yapabilir misiniz? Bunu istememin sebebi; bende yazarlığa meraklı birisiyim ve yazar olmak istiyorum. Eminim ki benim gibi binlerce insan var. Herkese yararlı olur. Umarım bu yorumu okursunuz, değerlendirirsiniz.
İnsanlar holden caulfield gibi açık sözlü, dobra ve uyuma boyun eğmeyen insanları sadece romanlarda sever. Gerçek hayatta değil...
O kadar çok karakter geldi ki aklıma, beni gerçekten çok ama çok etkileyenleri bulmakta zorlandım. Biz 70'li yılların çocukları için çocuk romanları okumak önemli bir aktiviteydi, yazın ağacın tepesinde saatlerce kitap okuduğumu bilirim. İlk okuduğum kitap Karlar Kraliçesi'ydi ve Kay en favori kahramanımdı bir süre. Jules Verne'in tüm kitapları da dahil elbette. Ufkumuzu açmıştır. Bir de klasiklerin çocuk versiyonları vardı o zamanlar. İki Şehrin Hikayesi'ndeki Charles Darnay küçük aklımı çok etkilemişti, sınıf farklılıkları, Fransız Devrimi... Neyse uzatmayayım. Kendimle özdeşleştirdiğim Jack London'ın Yıldızlar Korsanı'nda, Darrell Standing geldi aklıma. Hapishanede korkunç işkenceler altındayken içinde bulunduğu gerçekliğe dayanamayıp içsel varoluşunu fiziksel var oluşundan ayırır ve çeşitli zamanlarda çeşitli yaşam deneyimlerine sokar kendini. Kurumsal hayatın bana hissettirdiği sıkışmışlık duygusunu görmüştüm onda. Adeta hapishane gibiydi. Paylaşımlarınız çok değerli. Teşekkürler...
Hergün video atsan izlerim Aytuğ..
Benim Roman kahramanım,john fante"nin toza sor kitabındaki Arturo Bandini karakteridir :))
Benim aklıma da videoyu görünce "Öteki Galaksiye" romanındaki Salim Başev ile Saatleri Ayarlama Enstitüsü'ndeki "Halit Ayarcı" geldi nedense :)
Yüzyıllık Yalnızlık - Melquiades. Yalnız, bilgili, önlenemez, anlaşılmaz, özgür ve fantastik. Özdeşleşmekten ziyade romanın içinde adeta bir "cameo" olmasını ilginç bulduğumdan seviyorum.
En sevdiğim romandır yüzyıllık yalnızlık... yaşam döngüsü,aslında hiçbirşeyin değişmediği bu kadar güzel anlatılamazdı..
Harika içerik yahu. Aman kalite düşmeden devam etsin
Kendimi Karamazov Kardeşlerdeki iki zıt karakter olan İvan ve Alyoşa'nın karışımı olarak görüyorum. Bir yanım tüm benliğiyle iyi ve güzelin savunucusuyken diğer yanım bu yanımı tiye almaktan öfkeyle karışık keyif alıyor gibi. İkisinden birinin diğerini alt etmesini umarak devam ediyorum yaşamıma 😊
Taht Oyunları-Tyrion Lannister
Hayatta pek bir özelliği yok. Kendi gücünü kazanmak için kitaplara başvuruyor. Bu yüzden de bolca okuyor.
Başkalarına karşı nasıl görünüyorum, bunu onlara sormam lâzım, ama kitap okumaları sayesinde kendime çokça şey kattım. Dünyayı bambaşka algılamaya, insanları tanımaya, empati kurmaya, başkalarına hoş görünmek için tavus kuşu kılığına bürünmüş karga olmamaya, zihnimde daha rahat canlandırmalar yapmaya, espri kalitemi arttırmaya, öğrenmeye hevesli olmaya ve kaliteli şeyler öğrenmeye, sanata ve bilimin birçok dalına ilgi duymaya ve az da olsa o dallarda bir şeyler öğrenmeye, doğaçlama olarak daha rahat ve güzel konuşmaya başladım. Tyrion gibi güç kazandım. O yüzden daha bolca ve derinlikli okumalar yapmaya ihtiyacım var. Aslında çok kahraman var ama seçimim Tyrion olsun. Seni pis cüce, bana neler söylettin!
Karamazov Kardeşler İvan, kitaptaki Büyük Engizisyoncu bölümü okuduğum anda beni sarsmıştı, İvan'ın kurgusu hayata ve yaradılışa olan isyanını dile getiriş şekli büyülemişti beni
Aytuğ un "bilmem anlatabiliyor muyum" dediği herşeyi gayet güzel anlattığı gerçeği 🤙🤙
10:09 Marmeledov'un da dediği gibi "Her insanın gideceği en az 1 ev olmalı"
Okuyan herkesin bir ''Süperego''su olarak gördüğü Aleksi Zorba'dır.
Yapılmak istenen ama yapılamayan şeyleri yaptığı için herkes sever. Çünkü herkesin yapmak isteyip yapamadığı bir ''Şey'' vardır muhakkak hayatta..
Beni en çok etkileyen roman kahramanı Prens Mişkin ( Budala- Dostoyevski )olmuştu gerçekten bitirdiğimde başka bir kitap okumak için kendime birkaç gün falan vermiştim O kadar gerçeklerden uzak yaşamaya çalışan bir karakterdi ki ben bile inanmıştım bir çok duygu durumuna. Yinede her şeye rağmen bir karakter ile özdeşleştirirsem büyük ihtimalle Oğuz Atayın Tutunamayanlar kitabında ki o sonda yer alan karakterlerden biri olurdum bence.
Şiir🌷
Beni en çok etkileyen kendime de epey yakın gördüğüm bir karakter Hans Schiner. Heinrich Böll' ün palyaçosu
"Katolikler sinirimi bozuyor" dedim. "Onlar insafsızdır."
"Peki Protestanlar?" diye sordu gülerek.
"Vicdan üzerine attıkları palavralarla" dedim, "onlar da beni hasta eder."
"Ya dinsizler?" Hala gülüyordu.
"Sıkıntı verirler, çünkü hep Tanrı'dan söz edip dururlar."
"Peki, ya siz nesiniz?"
"Palyaçoyum ben," dedim.
Aytuğ Akdoğan... saatlerce konuş dinlerim abi ya
4. dakikadaki hikayeye instagramda denk gelmiştim ne diyor bu adam diye bi baktım bu izlediğim 15. video olmuş :) Var olun :)
Yeni dönem edebiyat dersi gibi. Edebiyat2.0
"Çift süren mandalar gibi çalışıyoruz. Köpekler gibi açız, yoksuluz! Başkaları yan gelip yatıyor, çalışmıyor ama onlar zengin biz fakiriz."
Mustafa Görgüç’ün yazmış olduğu sarsıntı kitabı benim ilk adam gibi okuduğum ve okuma alışkanlığı edindiğim kitaptır. Biraz acı verici hikaye örüntüsüne sahip olsa da kitabın içeriği. Ben o duyguları ve hisleri birebir yaşıyordum kitaba başlar iken. Zaman içerisinde atlattım. Ancak kitabın hikayesi ve benim yaşadıklarım aynı kefede hep bir köşede değer sözcüğü içerisinde kalacaktır.
Lord Henry Wotton konuşma şekli çok hoşuma gitti ve bazı fikirlerine katılıyorum, biraz da kendimi benzetiyorum.
Ben de Rüzgar Gibi Geçti'deki Scarlet karakterine kendimi çok yakın hissetmiştim. Yıllaaaar önce lise öğrencisiyken daha sonra da üniversite öğrencisiyken okumuştum :) Red Butler ve Scarlet'in toplumu umursamayan halleri sanırım o zamanki ben de olmasını istediğim özelliklerdi:) Onun dışında Bülbülü Öldürmek kitabındaki Avukat Atticus F. beni çok etkileyen diğer bir karakterdir. Böyle güzel bir insan hayali bir karakter olmamalı gerçek hayatta olmalıydı ve tanışmalıydım demiştim :)) Bir de Yabancı'daki Meursault, Albert Camus' a hayran olmamı sağlayan karakter. Bazen şartların her insanı bir Meursault'a dönüştürebileceğini düşünüyorum.
Ne çok seven varmış Martin'i (bütün yorumlara baktım); çok mutlu oldum ve tüm sevenlerini takip ettim.
türkiye’den dünyaya yayılan bir şey duymak ilginç geldi
çavdar tarlasındaki çocukları Ghost in the shell animesinden duymuştum, ayrıca gülen adamın resminde kitapdaki bir cümle yazar
N.H.Kleinboum - Ölü Ozanlar Derneği, 'Todd Anderson'. "Bana benden önce benim için çizilen yollar ve benim kafamdaki yollar. Benim ikisini de yapmaya çalışmam." Sizi seviyorum.
Sizi dinlemek çok keyifli. Keşke daha uzun sürse👍
Tom Robbins’in kitabı, sıcak ülkelerden dönen vahşi sakatlar, karakter Switters. Neşelidir. “Mutluluğun göreceli olduğunu ve çoğu kez dış etkenlere bağlı olduğunu ya da en azından onlardan etkilendiğini anlıyorum ama neşelilik öğrenilebilir ya da bilinçli olarak uygulanabilir.”
Giovanni Drogo, en son yer yüzünde yalnız başına kalıp, pencereden ayı izleyip, gülümsediğinde anlamıştım umudun ne kadar da kötü bir şey olduğunu. O zaman çok üzülmüştüm ona ve hepimize.
Program zaten çok ama şiir efsaneydi. Emeğine sağlık Aytuğ
Selim Işık ve Hikmet Benol'u kendime çok yakın hissediyorum. 😊
"sevgili bilge, bana bir mektup yazmis olsaydin, ben de sana cevap vermis olsaydim. ya da son bulusmamizda buyuk bir firtina kopmus olsaydi aramizda, ve bircok soz yarim kalsaydi, bircok mesele cozume baglanamadan buyuk bir ofke ve siddet icinde ayrilmis olsaydik da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konusmak kacinilmaz olsaydi. sana, durup dururken yazmak zorunda kalmasaydim. butun meselelerden kactigim gibi uzaklasmasaydim senden de. ..."
"İnsanları, eski karıma yapmış olduğum gibi, büyük bir boşluk içinde bırakmasaydım. Kendimden de kaçıyorum gibi beylik bir ifadenin icine düşmeseydim. Bu mektubu cok karışık hisler içinde yazıyorum gibi basmakalıp sözlere başvurnak zorunda kalmasaydım. Ne olurdu, bazı sözleri hiç söylememiş olsaydım; ya da bazı sözleri hiç söylememek için kesin kararlar almamış olsaydım. Sana diyebilseydim ki, durum cok ciddi Bilge, aklını başına topla. Ben iyi degilim Bilge , seni son gördüğüm günden beri gözüme uyku girmiyor diyebilseydim... "🥀
Yine çok güzel bir bölüm olmuş 🥰
Nehludov ( Diriliş Tolstoy )
zengin ama fakirin düşüncelerine sahip ve hayatın anlamını ararken çıktığı yolda yaşadıkları ile dünyası değişen biri
Of, ne severim!
bu arada jules verne'nin yapıtları çocuk kitabı değil, çocuklar için kısaltılan versiyonları var.
Haruki Murakami’nin Renksiz Tsukuru Tazaki'nin Hac Yılları kitabındaki Renksiz Karakteri Tsukuru Tazaki gibiyim. Sıklıkla renklerimi kaybediyorum. tuhaf Kim Ki-duk'un boş ev filmi ile kıyaslıyorum.
Ursula Le Guin'in Yerdeniz serisinin başkahramanı Büyücü Ged. Seri boyunca Ged'in hayatının ilk yıllarından başlayıp yaşlılık yıllarına kadar geçen zamanda yaşadıklarını, tez canlı ve hırslı bir çocuktan bir bilgeye dönüşmesini okumak çok keyifliydi.
Serinin 3. kitabı En Uzak Sahil'den not ettiğim bir bölüm:
"Onların aradıklarını zannettikleri şeyin ne olduğunu biliyorum. Ama onların da Sopli gibi öleceğini de biliyorum. Benim öleceğimi de. Senin öleceğini de. Ve bunu bilmek çok değerli. Çok büyük bir armağan. Çünkü sadece kaybetmeye razı olduğumuz şey bizimdir... Bizim acımız, hazinemiz ve insanlığımız olan bu benlik, sürekli değil. Değişir; gider, denizdeki bir dalga gibi. Tek bir dalgayı kurtarmak, kendini kurtarmak için denizin sakinleşmesini, gelgitlerin durmasını mı istersin? Kendi güvenliğini satın almak için, ellerinin hünerini, kalbinin arzusunu ve aklının açlığını feda eder miydin? "
Hem Boris Vian'dan hem de Salinger'dan bahsederek strike yaptın bu sefer kardeşim içim bir hoş oldu teşekkür ederim. Benim farklı nedenlerle özdeşleştiğim iki karakter var Vian'ın Chloe'si ve Salinger'ın Phoebe Caulfield'i. Nedenleri yazmak istedim ama cümleleri bulmayı düşünmek bile birkaç damla gözyaşına neden oldu. Bir de bulsam ağlamaktan derse yetişemem herhalde. Kundera'nın karakteriyle ilgili söylediğin şeyi fazlasıyla anladım yani. Ağzına sağlık...
Hermann Hesse’nin Bozkirkurdu kitabindaki Harry Haller karakterini okudugum donem aradigim karakterin tam da bu kişi oldugunu düşünmüştüm. İcinde yasadigi toplumla bir turlu uzlasamayan, oldukca guclu bir karakter. İkinci karakter de Oguz Atay tutunamayanlar Selim Işık olabilir.
Sondaki şiir ve buz çıtırtılarıyla çok güzel bir final olmuş. Elinize sağlık.👏
Her şey çok güzel ama en sevdiğim, en sonu yani şiirler. Bu arada en sevdiğim karakter Harry Hole, yazarı Jo Nesbo. Güzel bir seri, uzun yıllara yayılmış ve gerçekte var olmayan birinin, o uzun yıllarda nasıl değiştiğine, sonunda dönüştüğü kişinin yola ilk başladığı andan ne kadar uzakta olduğuna tanık olduğum güzel bir roman serisi. Öneririm.
Aytuğ beyin çocukluk kitaplarımızı bilmemesine şaşırdım.
Nazım Hikmet ceviz ağacı.
Ne zaman bu şiiri okusam uzaya gitmiş kadar oluyorum.
Michel Strogoff / Jules Verne en sevdigim, kitabi okuduğumda çocukdum, çok hatırlamıyorum ancak Rusya'yi boydan boya geçmesi ve yolda basina gelenler beni çok etkilenmiş sanırım. Öyle ki, ilk yurtdışı seyahatimi tek başıma rehbersiz olarak Rusya'ya yaptım. 3 hafta kaldım, çok güzeldi. Genç W. Acilari ise en sevmediğim kitaptır. 20-21 yaşlarımda okumuştum ve resmen beni boğmuştu. Bir adam bu kadar pasifse varsın ölsün zaten. Bir konus be adam! Bir içini dök, o ne kasvet. 😒
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu Stefan Zweig'ın ana karakter. Sebebi: Aslında adamın, kadının sevgisinin sorumluluğunu alamayacak kadar sorumsuz bir birey oluşu. Geçmiş ilişkilerimde de bunu kendimde çok gördüm. Sorumluluk almaktan korkan ama kendini sürekli bir şeylerin ortasına atan. Elde edince de uzaklaşan.
Buza basıp buzu kırmak çok keyifli cidden.
En sevdiğim bölümler şiir bölümleri olabilir.
Benim hayatımın her döneminde birçok karekterde kendimi buldum. En son okuduğum kitaplardan babalar ve oğullar bazarov ve bir gün tek başına kitabında Kenan bu iki karekter birbirinin zıttı karekterler fakat içinde yaşadığım süreçlerde beni iyi anlattıklarını düşünüyorum.İnsan ne çok farklı karekterlere bürünüyor hayatta .
Lev Nikolayeviç Mişkin ve Martin Eden
tiyatro ve metinleri üzerinden de bir içerik çıksa fena olmaz mı ? Sarah Kane , beckett , çehov vs nice yazar üzerinden keyifli bir içerik çıkabilir .
Bu yorumu gördüğüme çok sevindim. Edebi bir metin olarak tiyatro metinleri çok okunmuyor mu bilinmiyor mu emin değilim, ben çok severim 🙂
Herman Melville’in Katip Bartlebysi Neden bu karekteri çok sevdiğimi söyleyebilim ama …yapmamayı tercih ediyorum 😉
Yıllar önce Alev Kıyıları dizisini Trt2'de izleyip jenerikten Wilbur Smith'in Courtney Serisinden uyarlandığını öğrendim. Courtney serisinin kadın kahramanı Centaine de Thiry, benim için başkadır. Şımarık, zengin bir genç kadının Afrika kıtasında güçlü, hırslı bir kadına dönüşümünü çok güzel anlatıyor. Wilbur Smith'in pek çok konudaki bilgisini çok güzel tasvirlerle aktarmasına hayran olmuştum
Oblomov beni çok etkilemişti. Kitabın ilk sayfalarında onun tembelliğini ve üşengeçliğini kendime yakın bulmuştum ama kitap ilerledikçe onun bambaşka bir seviyede olduğunu gördüm. Ben o kadar üşengeç değilim, iyi ki değilim.
Reşat Nuri'nin Acımak romanındaki Zehra ve Aşk ve Gurur'daki Elizabeth de yine kendime yakın bulduğum karakterler.
Şöyle bir göz gezdiriken Kaplan yürekli çocuk (Linda Coggin) taki ayı karakteri Abel Dancer'i özlediğimi fark ettim :)
Uğultulu Tepeler - Heathcliff
Ryu Murakami’nin yok yere isimli kitapında ki frank adlı kahraman, son dönemde rahatsız edici kahramanlara güzel bi örnek olarak kalabilir.
Gerilim ve okurken rahatsız olmak isteyenlere de öneridir kitap.
Nasuh Mahruki’nin asya yolları , himalayalar ve ötesi isimli otobiyografik kitabı ise son dönem de en çok öykündüğüm karaktere sahip. Yolculuğunu çok güzel bir şekilde anlatmış. Fiziksel olarak gidemesemde okurken alıp götürdü beni de oralara.
Anna Kareninada Levin karakteriyle kendimi özdeştirmiştim okuduğum zaman. Tanrıya ilgili olan düşünceleri, Kitiye olan utanç karışık aşkı ve.s.
golan trevize. hiçbir roman karakterini bu denli tanımak hayalini kurmadım galiba. inanılmaz şeylerin yaşandığı, olayların bile öngörülebileceği söylenen bir evrende olup bitenleri sorgulayıp mantıklı sonuçlara varabilen, üstelik kararlarının doğru olduğunu bilmesine rağmen 'neden' o kanıya vardığını anlamaya çalışan bir yapısı vardı en temelde.
Usta guzel is cikariyosun 👍😉😀
Evimi anahtarımla kendim açıyorum ve huzuru bulduğum tek yer olduğu için bundan çok mutluyum.
Yaa! Bu güne bayıldım. Ve evet İlker Hocam
ortak bir noktamız var. 80 Günde Devri Alem benim de favorim. O adamın disiplini beni çok etkilemişti.
Jack London - Martin Eden beni tam anlamıyla yansıtan karakter diyebilirim.
Sevdiğim pek çok roman kahramanı var.
Ama şu an aklıma Puslu Kıtalar Atlası'ndan Kubelik geliyor.
Hikaye'de Kubeliğin ayyaşlıktan anatomi alimliğine yaptığı yolculuğu seyrediyoruz. Böyle dipten tepeye yolculuk öykülerini çok seviyorum.
O romandaki Uzun İhsan benim...
Metin ile söylenen arasında farklar var. Olabilir o kadar kusur... Gene de şuracığa not edeyim :
14:22 "Çözünmüş" /"Çözülmüş"
15:06 "Çözünmüş" / "Çözülmüş"
15:32 "Ettiklerim" / "Ettiklerimin"
Demin baktım da "çözülmüş"leri doğru diyor galiba??? Emin olamadım.
Pal sokağı çocuklarından "Nemeçek", Kara kitap 'dan "Galip" ve Dava 'dan "Josef K. " unutulmayanlardan...
şiiri çok beğendim, kitabı hemen alıp okuyacağım. sizin de ağzınıza sağlık Burcu Hanım♥️
Şeker Portakalı Zeze derdim çünkü Zeze, yaramaz olmasının yanında hayal gücü oldukça genişti ve okumayı tek başına sökecek kadarda akıllıydı öğretmenini çok severdi. Hayal gücü geniş olması hoşuma gitmişti.
Çok klasik kaçacak belki ama Hamlet galiba benim kahramanım
“Ölmek, uyumak sadece!
Düşünün ki uyumakla yalnız
Bitebilir bütün acıları yüreğin,
Çektiği bütün kahırlar insanoğlunun.
Uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü.
Çünkü, o ölüm uykularında
Sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından
Ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.”
Bunu yazan biri kesin insomnia hastası olmalı. Başka kimse uykuyu, uyumamayı ve rüya görmeyi bu kadar basit bi acıyla anlatamaz
Turgut Özben, Selim Işık.
Sizin anlattığınız karakterlere göre biraz çocuksu kalsa da beni en çok etkileyen karakter Peter Pan dı. O benim ilk okuduğum kitaptı. Sanırsam ikinci sınıfın sonlarına doğru okumuştum. Sonunda hüngür hüngür ağladığımı hatırlıyorum ve karakterin yaşadığı hayal kırıklığını ben de hissettim. Sonra kendi kendime "İnsan eline verilen sonsuza kadar çocuk kalma şansı nasıl reddeder? "dedim .Bu soru en büyük isteğimin büyümemek olmasını sağladı. Ve itiraf etmeliyim ki aradan 10 sene geçmiş olmasına rağmen bir tarafım büyümemekte ısrarcı. Bu tarafımın nedeni sorumluluk almak istemeyen zayıf kişiliğim sanırım.
İkinci etkilendiğim karakter ise saatler önce okumayı bitirdiğim Dorian Gray'in portresindeki Dorian Gray karakteri. Asılda iki karakter de ironik bir şekilde durum bakımından birbirlerine çok benzemekte. Beni etkilemesinin nedeni de bu benzerlik . Bu yüzden bu kitapta yaşananlar benim çocuk kalmak isteyen tarafıma ağır geldi. Ve olgunlaşmasını sağladı. Çünkü bu kitap bu tarz isteklerin çok daha ağır sonuçları olacağını dile getiriyor. Ve bu çocukken sorduğum sorunun cevabı oldu sanırım.
Benim Adım Kırmızıdaki Enişte❣️ Kalbimi aldı, parlattı yerine tekrar koydu. Derdi, derdini yaşayışı, zekası, Yaratanla ilişkisi…. Ölünce ruhuna Fatiha okumuştum💐
Jane Eyre... yaşadıklarına rağmen güçlü kalması ve her zaman aklından geçeni çekinmeden söylemesi çok etkilemişti beni, hep onun gibi güçlü olmak istemişimdir
Sanırım en çok etkilendiğim roman kahramanı Jack London’ın Suikast Bürosundan Dragomilof. Ölümün meşru bir zemine oturtularak kimin buna hak kazandığını (özellikle toplumun yozlaşmasına neden olan siyasiler gibi) ve ölümle kavuşması gerektiği üzerine tartışmalar epey etkileyiciydi. Dragomilof’un kendi prensipleri ile çelişmemesi ve durumun hayat felsefesi ile paralel olması yine düşündürücüydü. Aytuğ’un serisi ise bomba ilerliyor ek olarak :)