Avrupa'da sadece yalnız yaşar ve yalnız ölebilirsin Bizde ise tıklım tıklım bir yalnızlık vardır. Aile içinde, akrabaların ile eşinle, dostunla yaşarken yapayalnızsın...
Bilmezler yalnız yaşamıyanlar, Nasıl korku verir sessizlik insana; İnsan nasıl konuşur kendisiyle; Nasıl koşar aynalara, Bir cana hasret, Bilmezler. *Orhan Veli Kanık
@@el_royal272 belki reel formlarımız kalacak ama sanal formlarımız kalmayacak. Bir gün youtube canımıza tak edecek ve hesaplarımızı kapatacağız. Veya belki bir gün youtube ban atacak.
şu program her gün olsa keşke. yayımlandığı anda izleyenlerden değilim. müsait zamanımı bekliyorum. ya da daha doğrusu hayatımı müsaitleştiriyorum. yani randevu veriyorum videoya. zamanı geldiğinde ancak zihinsel olarak hazır oluyorum bu yolculuğa. elimde defter kalem, bir yeni yetme heyecanı ile başa sara sara içiyorum kelimeleri. iyi ki böylesi güzel bir program var. lütfen hiç bitmesin. aytuğ hocam, ilker hocam çok teşekkür ederim.
Come Onnnn!! Joker'in, merdivenden iniş sahnesinin çözümlemesine bayıldım. "Tanrı'ya sığınış bir yükselme isteğiyken, şeytanın yahut hayvanlığınki ise bir iniş mutluluğudur." Tek kelimeyle mükemmel.
Artık her şeyin sadece benim yüklediğim anlamlar olduğunu fark ettim. Her gün başka başka şeylere anlamlar yükleyip gün sonunda da bunu fark edip hepsini bir güzel yıkıyorum. Başka bir gün yine aynısı
Aytuğ abi keşke 12 yıl önce dinleseydim videolarını. Çok değil daha 5. Sınıftayken yaşam bulantısı yaşayıp kendimi hayatı sorgulayan lanetli bir ruh olarak düşünürdüm. Kimse anlamıyor beni diye düşünüp yalnız bir ruh derdim kendime. Zamanla okudukça daha da düzene oturdu bu sorgulamalarım. En azından kendi iç dünyamla barışabildim. Şu an seni dinlerken o minik felsefi dünyamda kaybolan kendimi hatırlıyorum. İyi ki varsın abi, sen hep konuş, biz hep dinleriz seni. 🌼
Sorarlarsa, ''Ne iş yaptın bu dünyada?'' diye, rahatça verebilirim yanıtını: Yalnız kaldım. Kalabildim! Altı milyar insanın arasında doğdum. Ve hiçbirine çarpmadan geçtim aralarından.. Kinyas ve Kayra / Hakan Günday
Okunan şiirde ufak bir kısmını atlamış sanırım onu da şuraya bırakmak istiyorum: “Sürekli kalabalıkları arayanlardan sakının; Tek başlarına bir hiçtirler.”
Yalnızlık her şeyden önce sanrı olarak idrak olur zihnimize. Çevremizde yok saydıklarımızla birlikte yanımızda olmasını istediklerimiz bize yalnız hissettirir. Daha sonra zamanla, çevremizdeki yok saydığımız insanlar da yitip gider. Başta sanrı olarak bize zühur etmiş yalnızlığımız artık gerçeğe dönüşmüştür. Tıpkı ölüm korkusu ve ölüm gibi. Yalnız kalmaktan korktuğumuzdan ötürü yalnız hissederiz, zamanla o da gerçeğe dönüşür, kaçınılmazdır. Yalnız kalacak olan insanlar önceden hisseder bunu, bu yüzden çevrelerinde insanlar varken bile yalnız hissederler... Gelecekteki bir trajedi ile yapayalnızlığı tatmaktansa, zaman içerisinde herkes varken yalnızlığa alışırlar ki, gerçekten yalnız kalacağınız o gün çok da ağır hissettirmesin. Bazı insanlar bilir yalnız kalacaklarını ve kalırlar da...
Benim yalnızlığım daha garip. İçten içe bir yalnızlık. Bir şeyler dökülüyor dudak ve kalemimden fakat ne duyan var ne de gören. Kastım insanlık. Bir mücevher yontuyorum lakin gözler onu görmüyor. Ya parıltısını yontuyorum ya da yonttuğumdan eser kalmıyor. İşleri düşenler yalnızca soruyor. Yalnızlığımı kimse sormuyor. Dışıma olan sessizliğim içime olan haykırışım ikisi bir harmoni. Günlerdir dört duvar arasındayım, beni merak eden tek şey kitaplar. Duyduğum sesler bir ekran parçası arkasındaki adam. Etrafımda bir kaç insan var ama beni anlayan yok. Şiir yazıyorum ve roman okuyan yok. Uçsuz bir denizin ortasında ve bir tahta parçasıyla kürek çekiyor gibiyim, ufuklara sesleniyorum çarpıp geri dönüyor ve kendi kendime konuşuyorum. Bir rabbim var beni bilen ve benle olan. Geri kalan herkes beni bilmiyor. Hiç insan olarak arkadaşım ve dostum yok. Sırrımın çıkacağı bir delik bile yok.
Bunu neden fark ettim ve paylaşmak istedim bilmiyorum ama 2:30'da Aytuğ Akdoğan'ın saatinin saniye çubuğu takılıyor. (kontrol ettiğinde hayatında hiçbir şeyin değişmeyecek)
Norveç'e cesedi bulunan yalnız adam, John Fowlesın, Büyücü romanında, Gustavın tanrıyı arayan kör kardeşi Henriki getirdi aklıma. Henrik, kardeşinin evinin yakınlarında bir kulübede yalnız yaşayıp tanrının ziyarete geleceğine inanarak geçiriyordu günlerini, kitapta şu bölümü buldum. "... Henrik tanrıya sesleniyorudu... Her bağırışında Henrik'in çığlığı ormanı geçip, suyu aşıp, yıldızlara ulaşarak sonsuza uzuyor gibiydi. Sonra yanıklar gitgide soldu. Uzakta, huzuru kaçan kuşlardan, bir iki tiz çığlık duyuldu..."
aslında şöyle diyordu: "en büyük yalnızlıkla*, tanrı'nın yalnızlığıyla karşı karşıya gelmektir.". "ve bir bakıma da, benim için, yazma eylemi, tanrıyla buluşmaktır. bir yalnızın bir diğeriyle buluşmasıdır. bir yalnızın bir başka yalnızla yüz yüze gelmesidir. en büyük yalnızlıkla*, tanrı'nın yalnızlığıyla karşı karşıya gelmektir."
"Seni hatırlayan son kişi de öldüğünde, hiç yaşamamış olacaksın!" bu durum çocukça bir kibirden öte bir şey değil bence. Öldükten sonra hatırlanıp hatırlanmamak yaşayanlar için bir avuntu sadece.
Aytuğ abi o bahsettiğin duygusal bir çocuk olman seni çok özel kılıyor. Hatta bu duyarlılığın seni işkence görmüş atın boynuna sarılıp ağlayan nietzsche'ye benzetmeme yol açıyor. Asıl anormal olanlar bu haberi gordugunde oylesine bir haber gibi gorup geçen ve hatta bunun esprisini yapan insanlar. Yani sen empati yapabildiğin için normalsin. Duygusal olmak çok normal. Her yerde kendini ve hayatın anlamını arayan sen, belli ki bu adamın hikayesinde bir şey bulmuşsun ki bu kadar etkilenmişsin. Seni seviyorum abi. Gerçekten bir abi olarak görüyorum seni.
Abi Godot'yu bile biri tek başına beklemiyor. İki karakter... Yine Kabil ve Habil olayında durum aynı. Çatışma olmadan insan var olamaz. Var olmayan bir şey acı çeker mi, yahut acınır mı ona? İnsan yalnızlığın ancak hayalini var edebilir. Bu da onu "iflah olmaz bir romantik yapar" der yazar.
"Finding Vivian Maier" adlı belgeseli izlemenizi kesinlikle tavsiye ederim. Yalnız bir hayatın; ölümünden sonra ,kadrajından kalanlarla ikon olduğu, çarpıcı bir biyografik hikayedir.
bu videonun ilk yayınını izledim ve fotoğrafçı kadın aklıma takıldı . 1 buçuk yıl sonra kadının adını öğrenmek için geldim . bu yorum beni mutlu etti . Mubide varmış ayrıca
"Övgü göstermekte hızlı davrananlardan sakının." Seni henüz yeterince tanımadan fazla bir sıcaklık gösterenlerden de sakınmak lazım, çoğunlukla seninle değil sende olanla konuşurlar.
50 yıl sonra hala olacağını düşündüğüm tek şey Dr. DRE’ten “still” şarkısı. 1999’da çıkan parça hiç mi eskimez? Hele adı ile uyumlu olması bambaşka bir detay
Bu Norveç'de olan olay, Norveç'de olmasa herhalde inanmazdım zira 10 yıl boyunca faturaları ödeyecek bütçesi olup bu kadar yalnız olması pek mantıklı değil. (4.23 hocam 50 yıl sonra "Aptal Herifler" diye akım çıkarıyormuşsunuz günümüz 80-90'ların bugün trend olması gibi)
Aytuğ Akdoğan sevgilisiyle hazırladı sanırım bu programı film kısmında neredeyse hep Babala’da geçen yıl sevgilisinin hazırladığı programdan örnekler verdi. Bir de her program hep Yer Altından Notlar’ın tekrarı gibi hissettirmeye başladı artık. Aytuğ kitaplarında da eski formlarda yazdığı şeyleri çok kullanıyordu. Üzülerek eleştiriyorum yeni şeyler istiyoruz. Yoksa az ve öze de karşı değilim elbet sanat ve geçer fikir üretmek zor:)
Berkeley' in "Var olmak algılanmış olmaktır." konusu kuantum fiziğine kadar gider, "ormanda devrilen ağacın sesini duyacak kimse yoksa..." N. Bohr ile Einstein grubu arsındaki meşhur tartışma gibi.
Öncelikle ilk defa yorum atıyorum ve her hafta bu programın yayınlanmasını dört gözle takip ediyorum. Geliştirmekte olduğum kısa film projesine bu video ile ışık tutmuş oldunuz ve eminim sizde görsel bir dil yaratmakta kaygılıysanız, 10 yıl önce ölmüş bir insan kadar yalnız ve düşünceli olabliyorsunuz. Yüksek empati yeteneğinizin büyük bir yetenek olduğunu unutmayın. Empati yeteneğinizin düşünceden çok neler hissettirdiğini düşünürseniz. Kendinize ait bir dil oluşturmaya başlarsınız. Sinema his ve duygu ağırlıklı bir sanattır.
Aytuğ keşke bu yorumumu görsen. Elephant hakkında şunları söylemek istiyorum, filmin anlattığı Columbine katliamının failleri neonaziydiler. Evlerinde svastikalar, Nazi bayrakları vb. vardı. Hitler'in kayıtlarını izlemeyi seviyorlardı. Filmdeki Hitler sahnesi de buna gönderme aslında. İkili tek amacı katliam yapıp ilerlemek olan doom oyununun hayranıydılar. Hatta Eric Harris bir sürü doom haritası yapıyordu, belki Columbine katliamını gerçekleştirmeseydi bugün oyun sektörünün hatrı sayılır geliştiricilerinden biri arasına adını yazdırabilirdi. Filmdeki oyun sekansları da bununla ilgili. Aslında film tamamen katliamın faillerinin gerçek yaşantısının yansıması. Sadece failler eşcinsel değildi ama böyle iddialar mevcuttu. Gus Van Sant da bu iddialara hak veriyordu.
3 года назад
İlk piyasaya çıktığında bir Barış Özcan'a çok kıl oluyodum, iki bu arkadaşa. Barış Özcan'ın kendisine özgü kılçık bi durumu var ama gerçekten çok dolu, araştıran ve kendisini geliştiren birisi. İnsanlara da katkısı var. Bu arkadaş için de geçti önyargılarım. Kitaplarını merak ediyorum ama RUclips'a çıkması da çok iyi olmuş. Kaliteli insanlar zaten geç anlaşılır
Ağaç birileri var diye devriliyorsa ses çıkar, yok devrilmek için devriliyorsa yine ses çıkar. Çünkü sesi çıkaran ağaç değil, devrilmedir ve devrilmeler gerçekten ses çıkarırlar. Ağaçlarsa eğer devrilmiyorsa gayet sessizdirler, belki rüzgarlı günlerde biraz yaprak hışırtısı, o kadar... Asıl kafama takılan şey ise kimsenin ayak bile basamayacağı dik yamaçlarda, dağ tepelerinde falan açan bir çiçek acaba neden açar ve neden o kadar güzel olmalıdır?
aytuğ tavsiye olsun artık dostoyevskiyi, freudu, niçeyi, bukowskiyi, palahniuku, proustu, kerouacı, camusu, kafkayı (liste uzar ama fixtir) bu mecrada görmekten baygınlık geçirdik yenile biraz kendini bak mesela columbine shooting esini ve elephanttan bahsetmişsin ne güzel biraz daha cesaret gülüm aynı konuları pişirip pişirip önümüze koyuyosun en azından yazarların herkes tarafından bilinen yönleri yahut kitaplarına değinme
Aslında bu biraz rahatlatıcı da geliyor istediğini yapmak için, sonuçta eğer tarihe adını yazıcak bir şeyler yapmadıysan özel hayatın gizli kalıcak ve bir şekilde istediğin hayatı istediğin şekilde yaşıycaksın yada kötü bir şey yapınca illa ki unutulcak diye kendini avutucaksın. Bilmiyorum belkide saçmalıyorum şu an dnskksksksjdkdkdkjdjd
Aytuğ Bey'in yüzünü yine burada bir yerden anımsıyorum, anımsamadan önce de adını duyduğumu anımsıyorum. Bu seriyi çok beğendim. Birini bile kaçırmak istemiyorum, artık öğrenmekten korkmaya başlasam da. Bu korkunun sebebi ise bu videoda söylediğiniz şey yüzünden - yani artık benim de yazılmamış bir hikaye kalmadığını düşünmem yüzünden. Ve böylece yine aynı şey oldu - düşüncelerimi başkasının ağzından duydum. Umarım bu yorumu görürsünüz. Ve ilk defa bir şiiri gerçekten sevdiğimi hissettim videonun sonunda. Seslendirme harikaydı.
Avrupa'da sadece yalnız yaşar ve yalnız ölebilirsin
Bizde ise tıklım tıklım bir yalnızlık vardır. Aile içinde, akrabaların ile eşinle, dostunla yaşarken yapayalnızsın...
Evet ........evet......
Çok güzel tespit dostum.
Kalabalık ama kimse yok 🚬
çok güzel bir tespit
ne güzel dedin kadın
itiraf edeyim.. bu serinin melankolisi bana mutluluk veriyor. yalnız olmadığımı hissediyorum galiba..
Değilsin
Al benden de o kadar adaşım.
Doğru
Rüzgar Aksoy şiir okusun bol bol, hele Alman Ekspresyonizmi inanılmaz yakışır tarzına. İnanılmaz beğendim.
Bilmezler yalnız yaşamıyanlar,
Nasıl korku verir sessizlik insana;
İnsan nasıl konuşur kendisiyle;
Nasıl koşar aynalara,
Bir cana hasret,
Bilmezler.
*Orhan Veli Kanık
*yaşamıyan*
Bahar; Bâzen aglamak istiyo gözlerim resmine bakarken çâresizce,,,
Anlasaydin azcik beni çekipte gitmeseydin be keske,,,
Haykirdim adini zifiri karanliga dogru belkide saatlerce,,,
Agliyorum sayende kim bilir mutlusundur belkide,,,
Revâ görmemeliydin bu olmamaliydi sevgilim ikimize............ Kimsesiz Sâir den sevgilerle ❤️ KÜÇÜGÜM 🖤 ZinCir Dursun 💙
körler sağırlar birbirini ağırlar
50 yıl sonra Flu TV külliyatını yeniden seyredeceğimden eminim, tabii ki "Ahh ah ne günlerdksfdmlsdff " diyeceğim.
50 yıl sonra bu yorumunuzu gördükte ilginc hissedersiniz
50 yıl kalacaksa bizde bi rez alalım
@@el_royal272 belki reel formlarımız kalacak ama sanal formlarımız kalmayacak. Bir gün youtube canımıza tak edecek ve hesaplarımızı kapatacağız. Veya belki bir gün youtube ban atacak.
Hayatımda ilk defa bir yorumum tuttu, bunun mutluluğu çırax gelene kadar yeter 🙃
Yalnızlık paylaşılmaz paylaşılsa yalnızlık olmaz.
Özdemir Asaf
Bi yandan keşke her hafta yeni bölüm gelse diyorum,sonra kısıtlı,az olan şeyin kıymetinin daha fazla olduğu aklıma geliyor,teşekkür ederim Aytuğ Abi
şu program her gün olsa keşke.
yayımlandığı anda izleyenlerden değilim. müsait zamanımı bekliyorum. ya da daha doğrusu hayatımı müsaitleştiriyorum. yani randevu veriyorum videoya. zamanı geldiğinde ancak zihinsel olarak hazır oluyorum bu yolculuğa. elimde defter kalem, bir yeni yetme heyecanı ile başa sara sara içiyorum kelimeleri. iyi ki böylesi güzel bir program var. lütfen hiç bitmesin. aytuğ hocam, ilker hocam çok teşekkür ederim.
"Kendileri tam sevemedikleri için senin sevginin eksik olduğuna inanırlar."
Come Onnnn!!
Joker'in, merdivenden iniş sahnesinin çözümlemesine bayıldım.
"Tanrı'ya sığınış bir yükselme isteğiyken, şeytanın yahut hayvanlığınki ise bir iniş mutluluğudur."
Tek kelimeyle mükemmel.
Ne zaman mutlu olmaya kalksam otur diyor yalnızlığım otur.
Küçük İskender
7
Sondaki şiiri dinlerken tüylerim diken diken oldu. O kadar doğru ki...
Temmuz ayında Hakan Günday’ın yeni romanı çıkacakmış. Bence onu çağırırsanız çok güzel bir sohbet olur.
Gelmez.
Artık her şeyin sadece benim yüklediğim anlamlar olduğunu fark ettim. Her gün başka başka şeylere anlamlar yükleyip gün sonunda da bunu fark edip hepsini bir güzel yıkıyorum. Başka bir gün yine aynısı
tam olarak bunu annem üzerinde yaptığımı fark ettiğimden beri dehşete kapıldım
Aytuğ abi keşke 12 yıl önce dinleseydim videolarını. Çok değil daha 5. Sınıftayken yaşam bulantısı yaşayıp kendimi hayatı sorgulayan lanetli bir ruh olarak düşünürdüm. Kimse anlamıyor beni diye düşünüp yalnız bir ruh derdim kendime. Zamanla okudukça daha da düzene oturdu bu sorgulamalarım. En azından kendi iç dünyamla barışabildim. Şu an seni dinlerken o minik felsefi dünyamda kaybolan kendimi hatırlıyorum. İyi ki varsın abi, sen hep konuş, biz hep dinleriz seni. 🌼
Yalnızlık
kimsenin seni aramayıp sormaması değildir,
Kimsenin sana ihtiyacı olmamasıdır !
Belki de fotoğrafçı böyle düşünüyordu çektiğim fotoğraflar benden başka kime yarıyacak diye.
Aytuğ 50 sene konuşsun dinlerim. Bir insanın sesi bu kadar soft,güzel olamaz.
Dinlemeye devam et belki "soft" kelimesi yerine dilimizde olan karşılığını kullanırsın
@@kaanozdemir8826 Önerin için çok onure oldum bir daha ki sefere daha dikkat ederim.
İnsanın iç dünyasını düşünmeye sevk ediyorsa bir şey kıymetlidir. Bu program öyle bir program.
Sorarlarsa, ''Ne iş yaptın bu dünyada?'' diye, rahatça verebilirim yanıtını: Yalnız kaldım. Kalabildim! Altı milyar insanın arasında doğdum. Ve hiçbirine çarpmadan geçtim aralarından..
Kinyas ve Kayra / Hakan Günday
Rüzgar Aksoy ve şiir... Muhteşemdi.
Rüzgar Aksoy muhteşem okudu o müzik de neydi öyle etkilendim
Okunan şiirde ufak bir kısmını atlamış sanırım onu da şuraya bırakmak istiyorum: “Sürekli kalabalıkları arayanlardan sakının;
Tek başlarına bir hiçtirler.”
Yalnızlık her şeyden önce sanrı olarak idrak olur zihnimize. Çevremizde yok saydıklarımızla birlikte yanımızda olmasını istediklerimiz bize yalnız hissettirir. Daha sonra zamanla, çevremizdeki yok saydığımız insanlar da yitip gider. Başta sanrı olarak bize zühur etmiş yalnızlığımız artık gerçeğe dönüşmüştür. Tıpkı ölüm korkusu ve ölüm gibi. Yalnız kalmaktan korktuğumuzdan ötürü yalnız hissederiz, zamanla o da gerçeğe dönüşür, kaçınılmazdır. Yalnız kalacak olan insanlar önceden hisseder bunu, bu yüzden çevrelerinde insanlar varken bile yalnız hissederler... Gelecekteki bir trajedi ile yapayalnızlığı tatmaktansa, zaman içerisinde herkes varken yalnızlığa alışırlar ki, gerçekten yalnız kalacağınız o gün çok da ağır hissettirmesin. Bazı insanlar bilir yalnız kalacaklarını ve kalırlar da...
Rüzgar Aksoy çok güzel bir şiiri çok güzel aktardı.
Bu şiiri hayatıma kattığınız için teşekkürler.
Benim yalnızlığım daha garip. İçten içe bir yalnızlık. Bir şeyler dökülüyor dudak ve kalemimden fakat ne duyan var ne de gören. Kastım insanlık. Bir mücevher yontuyorum lakin gözler onu görmüyor. Ya parıltısını yontuyorum ya da yonttuğumdan eser kalmıyor. İşleri düşenler yalnızca soruyor. Yalnızlığımı kimse sormuyor. Dışıma olan sessizliğim içime olan haykırışım ikisi bir harmoni. Günlerdir dört duvar arasındayım, beni merak eden tek şey kitaplar. Duyduğum sesler bir ekran parçası arkasındaki adam. Etrafımda bir kaç insan var ama beni anlayan yok. Şiir yazıyorum ve roman okuyan yok. Uçsuz bir denizin ortasında ve bir tahta parçasıyla kürek çekiyor gibiyim, ufuklara sesleniyorum çarpıp geri dönüyor ve kendi kendime konuşuyorum. Bir rabbim var beni bilen ve benle olan. Geri kalan herkes beni bilmiyor. Hiç insan olarak arkadaşım ve dostum yok. Sırrımın çıkacağı bir delik bile yok.
Kaç yaşındasınız ?
Yayınları merakla beklemek ne güzel🦋
Bunu neden fark ettim ve paylaşmak istedim bilmiyorum ama 2:30'da Aytuğ Akdoğan'ın saatinin saniye çubuğu takılıyor. (kontrol ettiğinde hayatında hiçbir şeyin değişmeyecek)
Arkadan da kurt geçiyor
Ruzgar Aksoy cok iyi okumus siiri, Tesekkurler!
Bu programı izlemek ve izleyenlerin olduğunu bilmek yanlızlığımı götürüyor..
Yıllardır seni izlerim, çok şey öğrendim sayende, teşekkürler Aytuğ.
Ekleyecek bir şey bulamıyorum kendi içimde. Böyle iyi gibi. Şiiri beğendim.
Çok güzel bir yer burası ya, kedi gibi oturup dinleyesim geliyor hep.
Yalnız ölen adam için ağladım. Biliyorum erkeğim ağlamak güçsüzlük bütün bunları biliyorum ama pandemiden dolayı çok duygusallaştım.
Bİr şiir en güzel bu şekilde okunabilirdi. Teşekkürler Rüzgar Bey
Norveç'e cesedi bulunan yalnız adam, John Fowlesın, Büyücü romanında, Gustavın tanrıyı arayan kör kardeşi Henriki getirdi aklıma. Henrik, kardeşinin evinin yakınlarında bir kulübede yalnız yaşayıp tanrının ziyarete geleceğine inanarak geçiriyordu günlerini, kitapta şu bölümü buldum.
"... Henrik tanrıya sesleniyorudu... Her bağırışında Henrik'in çığlığı ormanı geçip, suyu aşıp, yıldızlara ulaşarak sonsuza uzuyor gibiydi. Sonra yanıklar gitgide soldu. Uzakta, huzuru kaçan kuşlardan, bir iki tiz çığlık duyuldu..."
“En büyük yalnızlık Tanrı’nın yalnızlığıyla karşı karşıya gelmektir.” E.M.Cioran
Muazzam
'' Tanrı gücünü yalnızlığından alır'' :)
aslında şöyle diyordu: "en büyük yalnızlıkla*, tanrı'nın yalnızlığıyla karşı karşıya gelmektir.".
"ve bir bakıma da, benim için, yazma eylemi, tanrıyla buluşmaktır. bir yalnızın bir diğeriyle buluşmasıdır. bir yalnızın bir başka yalnızla yüz yüze gelmesidir. en büyük yalnızlıkla*, tanrı'nın yalnızlığıyla karşı karşıya gelmektir."
Goldshoot
Rüzgar Aksoy abi diline sağlık :)
"Seni hatırlayan son kişi de öldüğünde, hiç yaşamamış olacaksın!" bu durum çocukça bir kibirden öte bir şey değil bence. Öldükten sonra hatırlanıp hatırlanmamak yaşayanlar için bir avuntu sadece.
Şey gibi “ mezar taşları ölüler için değil diriler içindir.”
şiirin kurgusu müziği seslendirenin ses tonu duygusu şiirin kendisi harikaydı ya harika
Ruh hastası gibi, üçüncü kez dinliyorum. Bu bölümlere müptela oldum.
Şiir çok iyi ve çok başarılı okunmuş, etkileyici
"Bazen en iyi çıkış yolu, tam da içinden geçmektir."
Benim aklıma Schrödinger'in kedisi geldi. Bakmayana kadar ölü veya yaşıyor olduğunu bilemezsin
Aytuğ abi o bahsettiğin duygusal bir çocuk olman seni çok özel kılıyor. Hatta bu duyarlılığın seni işkence görmüş atın boynuna sarılıp ağlayan nietzsche'ye benzetmeme yol açıyor. Asıl anormal olanlar bu haberi gordugunde oylesine bir haber gibi gorup geçen ve hatta bunun esprisini yapan insanlar. Yani sen empati yapabildiğin için normalsin. Duygusal olmak çok normal. Her yerde kendini ve hayatın anlamını arayan sen, belli ki bu adamın hikayesinde bir şey bulmuşsun ki bu kadar etkilenmişsin. Seni seviyorum abi. Gerçekten bir abi olarak görüyorum seni.
Gerçekten güzel bir ''şey'' yaptığına inanıyorum Flu tv ve Aytuğ abi. Adını dahi bilmediğin takipçinden: Sevgiler, saygılar.
Abi Godot'yu bile biri tek başına beklemiyor. İki karakter... Yine Kabil ve Habil olayında durum aynı. Çatışma olmadan insan var olamaz. Var olmayan bir şey acı çeker mi, yahut acınır mı ona? İnsan yalnızlığın ancak hayalini var edebilir. Bu da onu "iflah olmaz bir romantik yapar" der yazar.
"Finding Vivian Maier" adlı belgeseli izlemenizi kesinlikle tavsiye ederim. Yalnız bir hayatın; ölümünden sonra ,kadrajından kalanlarla ikon olduğu, çarpıcı bir biyografik hikayedir.
bu videonun ilk yayınını izledim ve fotoğrafçı kadın aklıma takıldı . 1 buçuk yıl sonra kadının adını öğrenmek için geldim . bu yorum beni mutlu etti . Mubide varmış ayrıca
"Övgü göstermekte hızlı davrananlardan sakının." Seni henüz yeterince tanımadan fazla bir sıcaklık gösterenlerden de sakınmak lazım, çoğunlukla seninle değil sende olanla konuşurlar.
Lütfen bu seri bitmesin 🙏🏻
''Yalnızlıkta bir yerdir,gidilmeli ara sıra...''
Adam, resmen benim gelecekteki halim.
Kalabalıklar içinde yalnızlaşmak, devleşmek gibi.‼️
Beklenen içerik iyi ki varsın Aytuğ.🙏
Şiir ve sondaki o rahatsız edici müzik çok iyiydi. Tebrikler.
RUclips'da izlemeye değer bir şey, nihayet.
50 yıl sonra hala olacağını düşündüğüm tek şey Dr. DRE’ten “still” şarkısı. 1999’da çıkan parça hiç mi eskimez? Hele adı ile uyumlu olması bambaşka bir detay
Çok severim nerdeyse iki günde bir dinlerim
Ne de olsa bazen en iyi çıkış yolu tamda içinden geçmektir.... Bukowski ne de çok severim. Sesinize Yüreğinize sağlık Rüzgar Aksoy🖤
Bu Norveç'de olan olay, Norveç'de olmasa herhalde inanmazdım zira 10 yıl boyunca faturaları ödeyecek bütçesi olup bu kadar yalnız olması pek mantıklı değil. (4.23 hocam 50 yıl sonra "Aptal Herifler" diye akım çıkarıyormuşsunuz günümüz 80-90'ların bugün trend olması gibi)
emekli maaşı gibi bir geliri varsa oradan gelip otomatik ödemeye gidiyor olabilir.
Aytug Bey’in sesi bile huzur veriyor 💜
Aytuğ Akdoğan sevgilisiyle hazırladı sanırım bu programı film kısmında neredeyse hep Babala’da geçen yıl sevgilisinin hazırladığı programdan örnekler verdi. Bir de her program hep Yer Altından Notlar’ın tekrarı gibi hissettirmeye başladı artık. Aytuğ kitaplarında da eski formlarda yazdığı şeyleri çok kullanıyordu. Üzülerek eleştiriyorum yeni şeyler istiyoruz. Yoksa az ve öze de karşı değilim elbet sanat ve geçer fikir üretmek zor:)
Aytuğ Hocam eline sağlık, çok iyi program.😎👍
"Bir garip ölmüş diyeler/Üç gün sonra Duyalar"
Şiir harikaymış
hocam bununla ilgli mukemmel olabilecek ya da iyi bir yere götürebileceğiniz bir senaryo var..
Berkeley' in "Var olmak algılanmış olmaktır." konusu kuantum fiziğine kadar gider, "ormanda devrilen ağacın sesini duyacak kimse yoksa..." N. Bohr ile Einstein grubu arsındaki meşhur tartışma gibi.
En sevdiğim serilerden biri Aytuğ Hocam'a selamlar, saygilarla birlikte
İlk 5 dakika içinde İlker Hoca konuşup susuyor ya sonra, bütün söz hakkım elimden alınmış gibi hissediyorum.
Edebiyatçının bir kaleme, ressamın bir fırçaya bir yönetmenin ise kocaman bir orduya ihtiyacı vardır.
50 yıl sonraki Duygu; yine buralarda olacaksın eminim...
70 yasında bi teyze olarak bunu hala hatırlarsan tabi
@@muhammet4026 belki
@@bireyolmayacalsanbardak610 zor be
@@muhammet4026 kim öle kim kala. Teknoloji nereye gider 50 sene sonra. Marsta izler belki 😄
Sondaki şiiri tekrar dinlemek için geldim, selam olsun 🤓
Her hafta özenle seçilen şiirler baya iyi geliyor
Ulan yeter su seriyi her hafta çekin bekliyorum ne zamandır
yemin ediyorum aytuğ abinin güldüğünü ilk kez bu kanalla beraber görüyorum
ışıktan bahsederken ibrahim tatlısesten güneş gidiyor güneş kesitini beklemedim değil:)))
Öncelikle ilk defa yorum atıyorum ve her hafta bu programın yayınlanmasını dört gözle takip ediyorum. Geliştirmekte olduğum kısa film projesine bu video ile ışık tutmuş oldunuz ve eminim sizde görsel bir dil yaratmakta kaygılıysanız, 10 yıl önce ölmüş bir insan kadar yalnız ve düşünceli olabliyorsunuz. Yüksek empati yeteneğinizin büyük bir yetenek olduğunu unutmayın. Empati yeteneğinizin düşünceden çok neler hissettirdiğini düşünürseniz. Kendinize ait bir dil oluşturmaya başlarsınız. Sinema his ve duygu ağırlıklı bir sanattır.
Her seferinde şaşırıyorum içeriklere.Flutv favorim!🙌🙌🙌
Aytuğ keşke bu yorumumu görsen. Elephant hakkında şunları söylemek istiyorum, filmin anlattığı Columbine katliamının failleri neonaziydiler. Evlerinde svastikalar, Nazi bayrakları vb. vardı. Hitler'in kayıtlarını izlemeyi seviyorlardı. Filmdeki Hitler sahnesi de buna gönderme aslında. İkili tek amacı katliam yapıp ilerlemek olan doom oyununun hayranıydılar. Hatta Eric Harris bir sürü doom haritası yapıyordu, belki Columbine katliamını gerçekleştirmeseydi bugün oyun sektörünün hatrı sayılır geliştiricilerinden biri arasına adını yazdırabilirdi. Filmdeki oyun sekansları da bununla ilgili. Aslında film tamamen katliamın faillerinin gerçek yaşantısının yansıması. Sadece failler eşcinsel değildi ama böyle iddialar mevcuttu. Gus Van Sant da bu iddialara hak veriyordu.
İlk piyasaya çıktığında bir Barış Özcan'a çok kıl oluyodum, iki bu arkadaşa. Barış Özcan'ın kendisine özgü kılçık bi durumu var ama gerçekten çok dolu, araştıran ve kendisini geliştiren birisi. İnsanlara da katkısı var. Bu arkadaş için de geçti önyargılarım. Kitaplarını merak ediyorum ama RUclips'a çıkması da çok iyi olmuş. Kaliteli insanlar zaten geç anlaşılır
Rüzgar Aksoy'a bayıldımmmm🤩🤩🤩
Fularsızın simülasyon teorisi serisinden sonra daha da keyifle izledim çok teşekkürler
“Ve cinayet konusunda en becerikliler cinayet karşıtı vaaz verenlerdir”
İlker hocam 3 gun dedi en fazla ama bunun 5 yilligi ulkemizde oldu haberi okuyunca tekrsr bu video yu izlemek istedim nedense
Ağaç birileri var diye devriliyorsa ses çıkar, yok devrilmek için devriliyorsa yine ses çıkar. Çünkü sesi çıkaran ağaç değil, devrilmedir ve devrilmeler gerçekten ses çıkarırlar. Ağaçlarsa eğer devrilmiyorsa gayet sessizdirler, belki rüzgarlı günlerde biraz yaprak hışırtısı, o kadar... Asıl kafama takılan şey ise kimsenin ayak bile basamayacağı dik yamaçlarda, dağ tepelerinde falan açan bir çiçek acaba neden açar ve neden o kadar güzel olmalıdır?
Bu seri zamansız bence. 100 yıl sonra da izlenir ve etkileyici olur
Çok güzel bir bölümdü. Kendime sağlam bir tuğla daha ekledim. Teşekkürler.
Bu bölüm de ayrı bir güzel olmuş, 10 yıl mezar yerine evinde yatan adam çok enterasan
Bu programı çok seviyorum
Ülke sevdalısı halk yanlısı bir borsacı var. Borsayı sevdiren adam... En başarılı borsa kanalı. Konuk etmenizi tavsiye ederim
Buralardan biyere ayrılma hoca
Gitme biyere
Herkes gitse ben buradayım!
Bır ay olmuş.. Yenı vıdeo nerde kaptan... Özledık
Video geldiğinde öyle bir heyecanlanıyorum ki en sevdiğim bölümlerden :)
3 Hafta oldu Aytuğ abi. Özledik yeni video bekliyoruz
İyi ki varsınız.
Harika bir yayın daha
Şiir çok güzel, okuyan kişinin de sesi güzel. 🧚♀️
Sondaki şiir bukowskinin hangi şiiri bilen?
@@emirhanylmaz1955 kitlelerin dehası
aytuğ tavsiye olsun artık dostoyevskiyi, freudu, niçeyi, bukowskiyi, palahniuku, proustu, kerouacı, camusu, kafkayı (liste uzar ama fixtir) bu mecrada görmekten baygınlık geçirdik yenile biraz kendini bak mesela columbine shooting esini ve elephanttan bahsetmişsin ne güzel biraz daha cesaret gülüm aynı konuları pişirip pişirip önümüze koyuyosun en azından yazarların herkes tarafından bilinen yönleri yahut kitaplarına değinme
haklısın
Seni tanıyan son kişi öldüğünde hiç yaşamamış olacaksın.
Aslında bu biraz rahatlatıcı da geliyor istediğini yapmak için, sonuçta eğer tarihe adını yazıcak bir şeyler yapmadıysan özel hayatın gizli kalıcak ve bir şekilde istediğin hayatı istediğin şekilde yaşıycaksın yada kötü bir şey yapınca illa ki unutulcak diye kendini avutucaksın.
Bilmiyorum belkide saçmalıyorum şu an dnskksksksjdkdkdkjdjd
@platonik filofOz Bu biriyle tanışmakla ilgili değil.
@@slimshadymm8107 Ölecek olmak insana huzur verir bazen öyle düşünürseniz.
@platonik filofOz Hiç yaşamamış olmak bir beklenti değil, sonuç.
Avrupa'nın bu yalnızlık sorunu Türk Sağ'ının haklı olduğu konulardan biri.
Aytuğ Bey'in yüzünü yine burada bir yerden anımsıyorum, anımsamadan önce de adını duyduğumu anımsıyorum. Bu seriyi çok beğendim. Birini bile kaçırmak istemiyorum, artık öğrenmekten korkmaya başlasam da. Bu korkunun sebebi ise bu videoda söylediğiniz şey yüzünden - yani artık benim de yazılmamış bir hikaye kalmadığını düşünmem yüzünden. Ve böylece yine aynı şey oldu - düşüncelerimi başkasının ağzından duydum. Umarım bu yorumu görürsünüz.
Ve ilk defa bir şiiri gerçekten sevdiğimi hissettim videonun sonunda. Seslendirme harikaydı.
bir garip ölmüş diyola / Üç gün sonra duyola /soğuk suyla yuyala...
Bukowski / Blue bird ( bölüm sonu şiiri tavsiyesi)