Kalbin sırları - Prof. Dr. Şadi EREN

Поделиться
HTML-код
  • Опубликовано: 2 окт 2024
  • İnsan mahiyetinde bir cihetle Kâbe’den daha aziz rabbani bir latife var: Kalp.
    Kalp,
    -Allaha yönelik şeffaf bir ayna…
    -Kâinatın bir haritası…
    İnsanın maneviyat merkezi…
    İlham esintilerine hassas bir alıcı… Hatta üst düzey insanlar olan pey-gamberlerde doğrudan ilahi kelama muhatap…
    Üzerine küfür ve küfran perdesi çekerse âdeta içinde yılanların ve ak-replerin gezdiği bir çöl…
    Günahlara dalarsa bir çöplük veya bir bataklık...
    -İmanla nurlandığında gündüz gibi parlak. İslam ile gıdalandığında güzel bir bahçe. Zikir ile beslendiğinde sütliman bir deniz. O zaman coşku halleri hep müspet. İbadet, hizmet gibi ulvi şeyler için heyecana gelir, âdeta ye-rinde duramaz…
    -Kalp, gaflet içinde uyuyabilir, hatta boğulabilir. Günahlarla paslanabilir, hastalanabilir. Daha aşırıya giderse mühürlenebilir, hatta ölebilir. Katılıkta taştan daha sert, zulümatta geceden daha karanlık…
    Kalp, maneviyatta yol alırken bazen mecazi sevgililere takılabilir, bir “gölge avcısı” olabilir. Ama ilahi aşka vasıl olursa kendinden geçebilir. Kaliteli bir kalp nice sırların kabri olur, sırlar oraya bırakılır. İnsan bedene ve nefse bağımlılıktan kurtulsa kalbin hayat dairesine girebilse, zaman ona açılır, mekân ona genişlenir; bulunduğu mekândan sıyrılır, başka mekânlarla alaka peyda eder, şimdiki zamanın dar kalıplarından kurtulur, geçmiş ve geleceğe kanat açar.
    Alexis Carrel “İnsan Denen Meçhul” unvanlı kitabında önemli bazı nok-talara dikkat çeker. Bunların en önemlilerinden biri, bu insanın kendini tam bilememesi olayıdır. İnsan, uzayın derinliklerinde seyahat etmiş, arzın do-ğusunu batısını, kutuplarını ekvatorunu dolaşmış, ama nice insan henüz ruhunun derinliklerinde ulaşamamış, kalp ülkesini tam tanıyamamıştır.
    İmam Gazali “İhya” isimli eserinin üçüncü cildinde “acaibu’l- kalp” başlığı altında kalbin hayret verici hallerini inceler. Burayı dikkatle okuyan birinin “aman Allahım! Bu kalp nasıl bir şeymiş, neden bugüne kadar ben kalbimin bu yönlerinden habersiz yaşadım?” dememesi düşünülemez.
    İnsanın kalbi, binler âlemin manevi bir haritası hükmündedir. Bir haritaya baktığımızda ana hatlarıyla dağları, denizleri, yolları… görmemiz gibi, kalp haritasına baktığımızda alemlerin küçük numunelerini görebiliriz. Uçsuz bucaksız fezanın enginliği ordadır. Dağlar gibi dalgaların bir benzeri orda meydana gelir. Öyle ki o kalbi bazen şehvet dalgaları bürür, bazen nefret dalgaları. O kalpte bazen ilham meltemleri eser, bazen vesvese rüzgârları. Bazen ise öfke fırtınaları etrafı kırar geçirir.
    Kalp kâh verimli bir tarla olur, duyduklarını ve okuduklarını anlar, geliştirir. Kâh çoraklaşır, ona ekilen hakikat çekirdekleri çürür gider. Kâh tilki gibi kur-nazlık yapar, kâh yılan gibi zehirlemekten lezzet alır. Kâh şefkatte güneş gibi olur, “yaratılanı severiz yaratandan ötürü” der. Kâh menfaatte boğulur, koca dünyayı kendi zevki için ateşe vermekten çekinmez…
    Hem telefon, hem faks, hem radyo, hem televizyon, hem de radar olarak kullanılabilen harika bir cihaz düşünelim. Bu cihazla dünyanın her tara-fından sesler duyabilir, görüntüler görebilir, haberler alabiliriz. İşte kalp o cihaz gibidir, hatta daha da harikadır. Kalbi gelişmiş bir insan kalp telefonuyla başkaları ile görüşebilir, kalp anteni ile nice ses ve görüntüleri alabilir, kalp radarıyla yıllar sonrasından kısmen haberdar olabilir. Kalp gözü açık bir insan âlemi çok farklı boyuttan görebilir.
    Teorikte bu böyle olmakla beraber, insanların çoğunun kalbinin bu yön-lerini neredeyse hiç kullanmadığı görülür. Hatta nice insan kendisinde bu özelliklerin olduğunun farkında bile değildir. İnternete bağlı gelişmiş bir bilgisayarı sadece daktilo gibi kullanan biri, aslında elinin altındaki imkânları kullanmamaktadır. Hâlbuki internete girse insanlığın bilgi birikiminden yararlanacak, dünyanın öte ucundaki kütüphanelerde yer alan kitapları sayfa sayfa okuyabilecektir. Benzeri bir durum, kalp ülkesini tanımayan, ondaki letaifi kullanamayan kimseler için aynen geçerlidir.
    İnsan maddi gıdasını almadığında bedenen zayıflar, hastalanır. Benzeri bir şekilde kalbin gıdasına dikkat etmezse manen zayıflar, hasta olur. Günümüz insanı genelde maddi gıdasını almakla beraber kalbin gıdasını fazla önemsememekte, hatta böyle bir gıdaya ihtiyacı olduğunu bilmemektedir.

Комментарии • 2

  • @selv6323
    @selv6323 Год назад +3

    Subhanellah Elhamdülillah... 🤲

  • @mehmeddoner
    @mehmeddoner Год назад +2

    Allah razı olsun hocam.