André Maurois'in "İklimler"i: Aşk İmgesinin Parçalanışı

Поделиться
HTML-код
  • Опубликовано: 29 сен 2024
  • #andrémaurois #iklimler

Комментарии • 4

  • @gulhanyavas3189
    @gulhanyavas3189 2 года назад +2

    Çok kaliteli siniz 👏👏👏👍

  • @MrtTrc
    @MrtTrc 9 месяцев назад

    Çok teşekkür ediyorum. Hoşuma giden bir ekleme de, ben yapmak istiyorum: (Asıl adı Emile Herzog yazarımız ANDRÉ MAUROIS; kendisine bu takma ismi alırken nasıl bir yol izlemiş - umarım doğrudur). İlk eseri olan “Cephe Sohbetleri” ni yazarken orduda görev aldığı için -orduyu eleştirdiği bölümler sebebiyle- kendi adıyla yayımlamayı riskli bulmuş, takma ad kullanmayı düşünmüş. Bu sebeple, kendisine savaşta ölen kuzeninin ismi “Andre” ve bölüğünün yakınındaki “Maurois” köyün isimlerini uygun görmüş. Bu bilgi bana, onun hassas bir kişiliğe sahip olduğunu düşündürdü. Savaşta ölen bir kuzen ve bölüğünün yakınındaki bir köy; direkt kendisine ait olmayan hoş seçimler (Bu ismi 1947’de resmi ismi olarak almış).
    Çok mutlu bir çocukluk geçirmiş, ailesi tarafında çok sevilmiş. Ailesini erdemli buluyormuş ve bunu sık sık dile getirmiş. Gençlik yıllarında ailesine ait tekstil fabrikasında on iki yıl yöneticilik yapmış (Birkaç kaynakta romandaki Philippe’nin ailesi, kendi ailesine çok benzetilmiş). İlk eşi hastalanıp ölünce, çok üzüntülü bir dönem geçirse de, bir yıl sonra ikinci evliliğinde yapıp, yeni ve mutlu bir evlilik kurmayı başarmış (İklimler’de de kahramanımız iki evlilik yapıyor).
    Bununla birlikte; “İklimler” kitabı boyunca, romandaki karakterlerle pek bir yakınlık kuramadım, biraz zorlama yaratılmış karakter diye önce düşündüm (En azından kendi çevrem ve ülkemizdeki insanların yapısına göre oldukça farklı karakterler). O dönem ve biraz daha öncesinde, Fransız romanlarında uçarı, kadın karakterler fazlaca var ama özellikle Odile ile Philippe’yi yan yana getirmekte zorlandım. Odile ve Philippe yakınlığı bana tam anlamıyla inandırıcı gelmedi. Çok güzel olan Odile; kendisine yüksek seviyede hayran ve çok seven bir erkek yerine; tutarsız ama renkli, bir o kadar yalancı ve güven vermeyen bir adama ilgisini durduramamış. Rahat bir hayatı bırakıp; maceraya atılmış… Philippe ise, ailesi ve maddi imkânlar olan güçlü bir erkek, çevresinde de oldukça ilgi görüyor... Çevresinde çok seçenek olmasına rağmen, Odile karşı böyle çok zayıf olması; böyle bir kadını unutamaması tam kafamda oturmadı. Aşktan beklentileri biraz sorunlu… Kadında güzelliğe önem veriyor ancak sadakat ve sevme yeteneği sınırlı olan Odile’i unutamıyor. Üstelik kendisini çok seven bir kadınla (Isabelle) yeniden evlenmesine rağmen. Ülkemizi ve coğrafyamızı düşününce; “kadın ve erkeğin pozisyonu olarak” -en azından ülkemizde- tam tersi olurdu sanki 🙂).
    Kitapta yaklaşık son on sayfadaki Isabelle’in durum tespitleri ve duygusal çözümlemelerini çok etkileyici buldum. Philippe’in, Odile’e karşı duygu ve davranışlarını anlayışla karşılaması, onu hala karşılıksız seviyor olması “erkek bir yazar tarafından” güzel anlatılmış, diye düşündüm. Isabelle’nin sevgisi, RAĞMEN türü bir sevgiye örnek oluşturarak sevip, doyuma ulaşmış. (“Sevildiğinizden hiçbir zaman emin olamazsınız, sadece kendi sevginizin gerçekliğinden emin olabilirsiniz”; Fuzuli’nin bu anlama gelen yorumu bana oldukça yakın gelir). Birkaç arkadaşımızın da söylediği gibi, kahramanların sonları adil olarak değerlendirebilecek nitelikte. Sevilme konusunda mağdur gibi gözüken Isabelle, “Zamanla Philippe’i Odile ilgisinin geçmediğini gördüğü, karşılıksız sevmeye devam ettiği ve daha uygun bir seçenek aramadığı için, sonunda yalnız kalmayı hak etmiş” diye düşünülebilir.
    Odile, bence kendisini çok seven Philippe’e tam karşılık veremeyeceğini bildiği halde zamanında ondan kopmamış, üstelik evlenmiş (Bence biraz bencilce, biraz da eziyet denebilir tam diyemiyorum, zira aldatmayı çok sürdürmeden ayrılmış)… Siz aynı durumda olsanız, size hayran ve delicesine âşık ama onu tam anlamıyla sevmediğiniz birisini elde tutar ve hatta evlenir miydiniz?
    Kitap ikinci bölümde, ilk bölüme göre tam ters simetrik şekilde sürmüş ve Philippe aynı eziyeti Isabelle’e yapmış. Ve Isabelle karşılığı olmasa da Philippe’e sevgisini kaybetmemiş. (Ancak onun ölümü ile yalnız bile kalsa tam anlamıyla mutsuz sayılmaz).
    “Odile mi, Isabelle mi?” size yakın geliyor sorusuna ise cevabım: “Ne Odile, ne de Isabelle; sadece FİGEN” derim 🙂
    Bu kitabın bitimi ile “Kolleksiyoncu-John Fowles” kitabını okumaya başladım, henüz bitmedi ama onda da, bir tarafın yaşadıkları; kitap ortasında itibaren karşı taraftan gözünden anlatılmış. Her iki kitabı aynı dönemde okumam ilginç oldu. Yazım teknikleri her ikisinde de çok hoş. Bu iki taraflı anlatım, olayların baktığımız yere göre nasıl da değişik algılandığına dair yeni bir hatırlatma oldu. (İklimler - ANDRÉ MAUROIS hakkında aklımdan geçen öznel-kişisel görüşlerim).

  • @MrtTrc
    @MrtTrc 9 месяцев назад

    Aşk romanlarını çok severim ama (kitabın son on sayfası hariç) pek tat alamadım.