🔴ᴴᴰ Uzay Hakkında Bilmedikleriniz ve Çığır Açan Muhteşem Keşifler

Поделиться
HTML-код
  • Опубликовано: 2 янв 2025

Комментарии • 21

  • @r.a3976
    @r.a3976 5 дней назад +8

    Böylesine muhteşem vidyo nasıl olur bu kadar az izlenilir ya.👍iyiki böyle vidyolar yapan insanlar var teşekkül ederiz❤

  • @stringerthinks7148
    @stringerthinks7148 5 дней назад +5

    Uykularimin harika sesi.. iyiki varsınız muhteşem bi telepati

  •  5 дней назад +9

    Uyku saati😅

  • @dogucanulusal7054
    @dogucanulusal7054 4 дня назад +2

    Uzay devam.

  • @kocabebek
    @kocabebek 4 дня назад +2

    Gördüğüm en iyi türk uzay kanalı

  • @onurserman7890
    @onurserman7890 4 дня назад +4

    Uzay devam

  • @nihatalbay7056
    @nihatalbay7056 День назад +1

    Emeğine sağlık kardeşim

  • @MatraxXx
    @MatraxXx 3 часа назад

    Baktık uyku yok tak bırdayız kulaklığı takıyoruz derin bir uykuya dalıyoruz .😴😴

  • @TalehHuseynov-o4c
    @TalehHuseynov-o4c 4 дня назад +1

    arka.fon muziği ve sesiniz o kadar rahatladici ki insan kendini sessiz derin uzayda hiss ediyor ❤

  • @aliyildiz6057
    @aliyildiz6057 4 дня назад +3

    Bölüm 1: Andromeda'nın Sırrı
    Soğuk bir İstanbul akşamıydı. Denizden esen rüzgar, Boğaz’ın karanlık sularında dalgaları dans ettirirken gökyüzünde parlayan yıldızlar, şehrin kaotik enerjisine sakin bir karşılık veriyordu. Yalının geniş salonunda oturmuş, elimdeki eski bir kitabı karıştırıyordum. Kitap, 17. yüzyıla ait bir astronomi metniydi ve içinde yıldız haritalarından, eski uygarlıkların gökyüzüne dair yazdığı kehanetlere kadar pek çok gizem barındırıyordu. O anda yanımda oturan Bihter’in sesi, düşüncelerimi dağıttı.
    “Behlül, bu metinlerin içinde gerçekten bir sır olduğuna inanıyor musun?” diye sordu, gözlerini kitabın sararmış sayfalarına dikerek.
    Bihter’in sesi, hem merak hem de bir tür çekim gücü barındırıyordu. Onun bu denli etkileyici bir hava yaratması, sadece fiziksel güzelliğiyle değil, zekası ve olaylara olan farklı yaklaşımıyla da ilgiliydi. Onunla çalışmak, bir labirentte kaybolmak gibiydi; karmaşık ama büyüleyici.
    “Elimizdeki belgeler çok eski,” dedim. “Ama şu haritayı görüyorsun, değil mi? Andromeda takımyıldızını işaret ediyor. Ve bu semboller... Sanki bir tür davetiye gibi.”
    Bihter, dudaklarında hafif bir tebessümle başını salladı. “Bir davetiye ama kime? Ve neden şimdi?”
    Bu sorunun cevabını bulmak için Bihter’le birlikte eski yazmalar üzerinde çalışmaya başladık. Ancak bilmediğimiz şey, bu metinlerin yalnızca yıldızları değil, aynı zamanda insanoğlunun en karanlık sırlarını da işaret ettiğiydi.
    Gece Yarısı Keşfi
    O gece bir şey oldu. Yalının salonunda çalışmaya devam ederken, birden camlara güçlü bir ışık yansıdı. Başımı kaldırıp dışarı baktığımda, gökyüzünde garip bir ışık kümesinin hareket ettiğini gördüm. Bu bir yıldız değildi, bir uçak da olamazdı. Bihter yanıma geldi ve dikkatle gökyüzünü izlemeye başladı.
    “Bu da ne?” diye mırıldandı.
    “Işıkların hareketine bak,” dedim. “Bu doğal bir fenomen değil. Sanki bizi izliyor.”
    Bihter’in gözleri, parlak ışığın ritmik titreşimlerini izlerken birden parladı. “Behlül,” dedi kararlı bir sesle, “bu gece buradan bir cevap alacağız. Ama hazır olmalıyız. Bu sadece bir başlangıç.”
    Andromedalıların Mesajı
    O gece, ışıklar kaybolduktan sonra evin bahçesine bir cisim indi. Gümüş renginde, neredeyse dokunulmaz bir şekilde parlayan bu cisim, ne bir makineye ne de bir doğal forma benziyordu. İçerisinden gelen düşük frekanslı bir titreşim, insanın içini ürperten bir melodiydi.
    Bihter, her zamanki cesaretiyle cismin yanına yaklaştı. “Bu bir iletişim aracı,” dedi. “Onlar bizimle konuşmak istiyor.”
    “Ondan bu kadar emin olma,” dedim, kalbim deli gibi çarparken.
    Ancak Bihter beni dinlemedi. Cisme dokunduğu anda parlak bir ışık yayıldı ve birden kendimizi hiç tanımadığımız bir odada bulduk. Oda, geometrik desenlerle kaplıydı ve her bir duvar, galaksilerin döngüsünü gösteren hologramlarla süslenmişti.
    Karşımızda beliren figür, insan formuna sahip olsa da gözleri sonsuz bir boşluğu andırıyordu. “Siz, anahtar taşıyıcıları,” dedi derin bir sesle. “Andromeda’nın kaderi sizin ellerinizde.”
    Bu andan itibaren her şey değişti. Kim olduğumuz, neden burada olduğumuz ve bizi bekleyen tehlikeler… Hepsi bu anla birlikte daha da karmaşık bir hale geldi. Ancak Bihter’in cesareti ve benim aklım, bu bilinmeyen dünyada hayatta kalmamız için tek şansımızdı.

    • @aliyildiz6057
      @aliyildiz6057 4 дня назад +1

      Bölüm 2: Andromeda'nın Gölgeleri
      Gözlerim, karşımızdaki figürün yavaşça hareket eden, neredeyse dans eder gibi titreşen bedenine odaklandı. Onun "Andromeda’nın kaderi sizin ellerinizde" deyişi hâlâ kulaklarımda yankılanıyordu. Bu varlığın ne olduğunu ya da neden bizi seçtiğini anlamak için bir sürü soru kafamda dönüyordu. Ancak Bihter, çoktan bir adım öne çıkmıştı.
      “Ne demek istiyorsun?” diye sordu, sesi her zamanki gibi cesur ve meydan okuyucuydu.
      Figür, başını hafifçe eğerek yanıtladı. “Sizler, bu evrenin bilinmeyen bağlantılarını çözmek için seçildiniz. Andromeda halkı, evrenin başlangıcından beri dünyanızı izliyor. Ancak şimdi, karanlık bir güç hem bizim dünyamızı hem de sizin dünyanızı tehdit ediyor.”
      Bir adım geri çekildim. “Karanlık bir güç mü? Daha açık konuşabilir misin?”
      Varlık, elini kaldırdı ve etrafımızdaki odanın karanlık bir bölümü aniden canlandı. Hologramlar, yıldızların patladığı ve galaksilerin sönmeye başladığı bir görüntü sundu. “Bu, Evren Yiyen,” dedi varlık. “Varoluşun kendisini tüketen bir enerji formu. Onu durdurabilecek tek şey, iki dünya arasındaki bağın yeniden kurulması.”
      Bihter, gözlerini holograma dikti. “Bağ nerede?” diye sordu.
      Figür, bize eski bir haritayı andıran bir yıldız diyagramı gösterdi. Diyagramın ortasında İstanbul Boğazı'nı temsil eden bir sembol parlıyordu. Altında ise antik bir dilde yazılmış, anlamını çözemediğimiz bir metin yer alıyordu.
      “Bu sembolü dünyanızda bulmalısınız,” dedi figür. “Bağlantıyı yeniden kurmanın ilk adımı bu.”
      Geri Dönüş ve İlk İzler
      Kendimizi bir anda yeniden yalının bahçesinde bulduk. Gece rüzgarı tenimi yalarken, az önce yaşadıklarımızın bir hayal olup olmadığını sorgulamaya başladım. Ancak Bihter’in elinde parlayan metalik bir nesneyi fark ettiğimde bunun gerçek olduğunu anladım.
      “Bu da ne?” diye sordum.
      “Bize verilen anahtar,” dedi Bihter. “Bu nesne, haritadaki sembolü bulmamıza yardım edecek.”
      O anda garip bir hışırtı sesi duyduk. Bahçenin karanlık köşelerinden bir gölge hızla geçti. Bir anda nefesim kesildi; yalnız değildik. Bihter de fark etmişti. Sessizce yanıma yaklaşıp, “Bizi izliyorlar,” diye fısıldadı.
      “Kim?” diye sordum.
      Ancak o sırada gölgeden daha net bir siluet belirdi. Uzun boylu, pelerinli bir adamdı bu. Gözlerinde tehditkar bir parıltı vardı. Elindeki hançer, dolunayın ışığında parlıyordu. “O nesneyi bana verin,” dedi derin bir sesle.
      Bihter, tereddüt etmeden karşılık verdi. “Bu nesne bizim. Kim olduğunuzu bilmiyorum ama bunu alamayacaksınız.”
      Adam bir adım daha yaklaştı. “O nesne, dünyanızın yok olmasını engelleyecek tek şey. Ancak yanlış ellerde, tam tersi bir felakete yol açabilir.”
      Adamın sözleri bir tehditten çok uyarı gibi geliyordu. Ancak bu noktada kime güveneceğimizi bilmiyorduk. Bihter ve ben bir bakışla anlaştık; bu adamın amacı ne olursa olsun, anahtarı ona vermeyecektik.
      Hazineler ve Tuzaklar
      Ertesi gün, haritada belirtilen sembolün peşine düşmek için yola çıktık. İzler, bizi Kapalıçarşı’nın derinliklerine götürdü. Yüzyıllardır saklanan sırlar ve antik efsanelerle dolu bu yerde, aradığımız sembolün izlerini bulacağımızdan emindik. Ancak her adımda üzerimizde bir çift gözün olduğunu hissediyordum.
      Bihter, elindeki anahtarı dikkatle inceliyordu. Metal yüzeyin üzerinde, sadece belli bir açıdan görülebilen yazılar vardı. “Bu bir rehber,” dedi heyecanla. “Bize doğru yeri gösterecek.”
      Dar ve loş bir koridorda yürürken, birden yer altından gelen mekanik bir ses duyduk. Zemin titredi ve arkamızdaki kapılar hızla kapanmaya başladı.
      “Tuzak!” diye bağırdım.
      Bihter’le birlikte koşmaya başladık. Anahtarın gösterdiği yöne doğru ilerlerken, ardımızda yankılanan ayak seslerini duyabiliyorduk. Bizi izleyen adam tekrar karşımıza çıkmıştı, bu sefer yalnız değildi. Yanında, yüzlerini kapatan pelerinli bir grup insan vardı.
      Bir dönemece vardığımızda, önümüzde devasa bir taş kapı belirdi. Kapının üzerinde, haritadaki sembol parlıyordu. Bihter hızla anahtarı çıkardı ve kapının merkezindeki deliğe yerleştirdi.
      Kapı yavaşça açılırken, ardında gördüğümüz şey karşısında nefesimiz kesildi. Parlayan bir gökyüzü ve başka bir dünyanın manzarası... Ancak bu manzara uzun sürmedi, çünkü arkamızdaki adam ve ekibi de kapıya ulaşmıştı.
      Seçim Anı
      Bihter, hızla kapının eşiğinden geçti ve bana dönüp bağırdı: “Behlül, çabuk! Onların burada işi yok.”
      Kapı kapanmadan içeri atladım. Şimdi başka bir dünyadaydık. Andromeda’nın gerçek sırrını öğrenmek için karanlık ve tehlikelerle dolu bir yolculuğa çıkacaktık. Ancak düşmanlarımız bizi burada da yalnız bırakmayacaktı.

    • @aliyildiz6057
      @aliyildiz6057 4 дня назад +1

      Bölüm 3: Yıldızların Külleri
      Andromeda'nın atmosferi, dünyadaki her şeyden farklıydı. Gökyüzü, dans eden auroralarla kaplıydı ve zemin, saydam bir kristal tabaka gibi parlıyordu. Ama bu güzelliğin arkasında bir soğukluk vardı; her an bir şeyin ters gidebileceğini hissettiriyordu.
      Bihter, etrafı dikkatlice incelemeye başladı. “Burası... hem tanıdık hem de tamamen yabancı,” dedi. “Bu dünya, bizim dünyamızın bir yansıması gibi.”
      Onun söylediklerine hak verdim. Uzakta görünen dağlar, İstanbul'un arka planındaki siluetlere benziyordu ama detayları tamamen farklıydı. Adeta bir rüyanın içinde yürüyorduk. Ancak bizi asıl şoke eden şey, kristal zeminde yansıyan görüntülerdi. Kendi geçmişimize ait anılar, zeminin yüzeyinde birer film şeridi gibi akıyordu.
      “Bunu görüyor musun?” dedim. Kendi yansıyan görüntümde, eski bir çocukluk anım oynuyordu: bir yaz günü, babamla deniz kenarında oynadığım o saf mutluluk anı. Bihter ise aynı anda kendi geçmişini izliyor gibiydi, gözleri dalgınlaşmıştı.
      “Bunlar bizim anılarımız,” dedi sessizce. “Bu dünya bizim zihnimizi okuyor.”
      Birden kristal zemindeki görüntüler kayboldu ve yerini garip, yabancı sembollere bıraktı. Bihter hemen anahtarı çıkardı ve sembolleri ona göre çözmeye çalıştı. “Bu bir harita,” dedi. “Ama bir şey eksik...”
      Tam o sırada arkamızdan bir ses geldi. Daha önce bizi Kapalıçarşı’da kovalayan adam, ekibiyle birlikte karşımıza çıkmıştı. “Artık kaçacak yeriniz yok,” dedi. Bu sefer sesi daha tehditkârdı. Ellerinde garip bir cihaz tutuyorlardı; cihazdan yayılan ışık, kristal zeminde bir çatlak oluşturdu.
      “Ne istiyorsunuz?” diye sordum. Ancak adamın yüzündeki ifadeden cevap alacağımı hiç sanmıyordum.
      “Bu dünya, bizim geleceğimizi inşa etmenin anahtarı,” dedi. “Siz sadece birer engelsiniz.”
      Tam o anda, zemindeki çatlak büyüdü ve hepimizi yutmaya başladı. Düşerken etraf karardı; her şey donmuş gibiydi.
      ---
      Küllerin Altında
      Kendime geldiğimde, sonsuz bir karanlığın ortasında tek başıma olduğumu fark ettim. Ses yoktu, ışık yoktu. Sadece kalp atışlarımın yankısını duyabiliyordum. “Bihter?” diye bağırdım, ama sesim boşluğun içinde kayboldu.
      Bir süre sonra, karanlığın içinden bir ışık belirdi. Bihter’in silueti bana doğru yaklaşıyordu. Ancak yanındaki yüz, beni dehşete düşürdü. O pelerinli adam da onunla birlikteydi.
      “Ne oluyor burada?” diye sordum.
      Bihter, duraksadı. “Bu adam düşündüğün gibi biri değil, Behlül,” dedi. “O, Andromeda’nın bir muhafızı.”
      Kafam karışmıştı. “Bizi neden kovaladı o zaman? Neden düşman gibi davrandı?”
      Adam ileri çıktı. Yüzündeki ifade, artık daha az tehditkârdı. “Sizi test ediyordum,” dedi. “Bu anahtar, yalnızca doğru niyetle kullanıldığında çalışır. Ve siz, bunu başardınız.”
      Bihter, elindeki anahtarı adama uzattı. “Peki ya şimdi?” diye sordu.
      Adam, anahtarı aldı ve havaya kaldırdı. Anahtar bir anda parlamaya başladı ve çevremizdeki karanlık, bir yıldız patlaması gibi aydınlandı. Kendimizi yeniden Andromeda’nın kristal dünyasında bulduk, ancak bu sefer yalnız değildik. Çevremizi sarmalayan Andromeda halkı, görünüşleriyle ışık saçan varlıklardan oluşuyordu.
      ---
      Gerçek Tehdit
      Andromeda’nın lideri olduğunu düşündüğüm bir figür, bize yaklaştı. “Evren Yiyen hâlâ yaklaşıyor,” dedi. “Ama şimdi, onun geldiği yolu kapatabiliriz.”
      Bihter, liderin söylediklerini sorgulamadan kabul etmiş gibiydi. Ancak ben hâlâ şüpheliydim. “Evren Yiyen’i nasıl durduracağız?” diye sordum.
      Lider, bize bir enerji kristali gösterdi. “Bu, evrenin ilk ışığını taşıyor. Onu doğru yere yerleştirirsek, Evren Yiyen’i sonsuza kadar hapsetmiş olacağız. Ancak bu, büyük bir fedakarlık gerektiriyor.”
      Bihter, kristale uzandı. “Bunu ben yapacağım,” dedi.
      “Hayır!” diye bağırdım. “Bu işi tek başına yapamazsın. Ya sana bir şey olursa?”
      Bihter, gözlerini bana dikti. “Behlül, bu bizim görevimiz. Eğer yapmazsak, her şey yok olacak.”

    • @aliyildiz6057
      @aliyildiz6057 4 дня назад

      Bölüm 4: Son Perde
      Andromeda’nın lideri kristali Bihter’in ellerine bırakırken, etrafımızdaki yıldızlarla bezenmiş gökyüzü bir kez daha değişmeye başladı. Sanki zaman ve mekan birbirine karışıyordu. Evren Yiyen’in karanlık varlığı, ufukta büyüyen bir gölge gibi yaklaşıyordu.
      “Bu kristali kullanmanın iki yolu var,” dedi lider. “Birincisi, Evren Yiyen’i tamamen yok edersiniz, ancak bunun bedeli, buradaki her şeyin ve sizin de yok olmanızdır. İkinci yol ise onu hapsetmektir, ama bu durumda, Andromeda’nın enerji kaynağı sonsuza kadar tükenir ve bu dünya çöker.”
      Bihter kristali avuçlarında tutarken duraksadı. Gözlerinde kararlılık vardı, ama aynı zamanda bir iç çatışma yaşıyordu. “Ya ikisi de çözüm değilse?” dedi. “Bunu daha büyük bir felaketi önlemek için kullanamaz mıyız?”
      Lider başını iki yana salladı. “Evren Yiyen’in gücü evrenin temel dengelerini bozacak kadar büyük. Seçim sizin, ama hızlı olmalısınız.”
      ---
      Kaosun Kalbinde
      Bu sırada, pelerinli adam yeniden belirdi. Ancak bu kez yüzündeki ifadede bir panik vardı. “Beni dinleyin,” dedi. “Bu kristal yalnızca bir araç. Gerçek çözüm, sizin aranızdaki bağda saklı.”
      Bihter, şaşkın bir şekilde adama döndü. “Ne demek istiyorsun?”
      Adam, kristalin içindeki ışığa işaret etti. “Bu ışık, sizin yüreğinizdeki inancı ve bağlılığı güçlendiren bir yansıma. Eğer birlikte hareket ederseniz, Evren Yiyen’i kendi varlığına geri gönderebilirsiniz.”
      Bihter’in bana dönüp gözlerimin içine bakmasıyla her şey bir anda durdu. Sanki sadece ikimiz kalmıştık. “Behlül, bunu birlikte yapabiliriz,” dedi.
      Başımı salladım, ama içimde korku vardı. “Ya başarısız olursak? Ya Evren Yiyen bizi de tüketirse?”
      “Başka seçeneğimiz yok,” dedi Bihter. “Bu yolculuk sadece bir hazineyi bulmak için değildi. Bizim, birbirimize güvenmeyi öğrenmemiz içinmiş.”
      ---
      Son Karar
      Bihter ve ben kristali ellerimizle tuttuk. Onun içindeki ışık, dokunduğumuz anda daha da parlak hale geldi. Andromeda’nın lideri ve halkı geri çekilirken, gökyüzündeki devasa gölge daha da yaklaşmıştı. Evren Yiyen’in varlığı, tüm uzayı saran bir baskı yaratıyordu.
      “Şimdi,” dedi lider. “Tüm enerjinizi bu kristale odaklayın ve onu gönderin!”
      Bir an için geçmişteki tüm pişmanlıklarım gözümün önünden geçti. Ancak Bihter’in yanımda olması, bana güç veriyordu. Ellerimizi kristalin üzerine koyarak, onun içindeki ışığı serbest bıraktık. Işık, önce çevremizi, sonra gökyüzünü sardı. Evren Yiyen’in karanlık gölgesi, ışığın gücüyle parçalanmaya başladı.
      Ama bu ışık sadece onu değil, bizi de içine çekiyordu.
      ---
      Yeni Bir Başlangıç
      Gözlerimi açtığımda, kendimizi yeniden İstanbul’da buldum. Kapalıçarşı’nın dar sokakları, o karmaşık kokular ve tanıdık sesler etrafımızdaydı. Ancak hiçbir şey eskisi gibi değildi.
      Bihter yanımda duruyordu, elinde hâlâ kristalin bir parçasını tutuyordu. “Başardık mı?” diye sordum.
      Bihter, hafif bir gülümsemeyle başını salladı. “Evren Yiyen artık geri dönmeyecek. Ama Andromeda da artık yok.”
      O an, bu yolculuğun bizi ne kadar değiştirdiğini fark ettim. Sadece bir macera yaşamamıştık; kendimizi, birbirimizi ve evreni anlamıştık. Bu hikaye bizim mirasımızdı, ama aynı zamanda bir sır olarak kalacaktı. Çünkü kimse bu kadar büyük bir gerçekliği kaldıracak güce sahip değildi.
      “Peki ya şimdi?” diye sordum.
      Bihter, gökyüzüne baktı. “Şimdi, başka bir yolculuğa hazırız. Ama bu sefer, kendi dünyamızda.”

  • @OzMuz-b9j
    @OzMuz-b9j 3 дня назад +1

    ✨🎈✨🎈✨✨🎈✨✨🎈✨

  • @CuneytHasan-pp4sz
    @CuneytHasan-pp4sz 4 дня назад +1

    Yatağa girmeyen kaldimi !?