7- Musa'nın anasına: Onu emzir, kendisine zarar geleceğinden endişelendiğinde onu denize (Nil nehrine) bırakıver, hiç korkup kaygılanma, çünkü biz onu sana geri vereceğiz ve onu peygamberlerden biri yapacağız, diye bildirdik. 8- Nihayet Firavun ailesi onu yitik çocuk olarak (nehirden) aldı.O, sonunda kendileri için bir düşman ve bir tasa olacaktı. Şüphesiz Firavun ile Hâmân ve askerleri yanlış yolda idiler. 9- Firavun'un karısı (sepetin içinden erkek çocuk çıkınca kocasına:) Benim ve senin için göz aydınlığıdır! Onu öldürmeyin, belki bize faydası dokunur, ya da onu evlât ediniriz, dedi. Halbuki onlar (işin sonunu) sezemiyorlardı. 10- Musa'nın anasının yüreğinde yalnızca çocuğunun tasası kaldı. Eğer biz, (vâdimize) inananlardan olması için onun kalbini pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse işi meydana çıkaracaktı. 11- Annesi Musa'nın ablasına: Onun izini takip et, dedi. O da, onlar farkına varmadan uzaktan kardeşini gözetledi. 12- Biz daha önceden (annesine geri verilinceye kadar) onun süt analarını kabulüne (emmesine) müsaade etmedik. Bunun üzerine ablası: Size, onun bakımını namınıza üstlenecek, hem de ona iyi davranacak bir aile göstereyim mi? dedi. 13- Böylelikle biz onu, anasına, gözü aydın olsun, gam çekmesin ve Allah'ın vâdinin gerçek olduğunu bilsin diye geri verdik. Fakat yine de pek çoğu (bunu) bilmezler. {Firavun ile hanımı, Hz. Musa'yı evlât edinmek isterken herhalde onun, ellerinde terbiye edilmekle kendilerine uyacağını sanmışlardı. Halbuki insan hayatının oluşumunda iki mühim âmil vardı: Veraset ve terbiye. İnsan bazan verasetin, bazen terbiyenin, bazen de her ikisinin tesiri altında kalır. 9. âyette bu inceliğe işaret edilmiştir. Bilgi insan davranışını kısmen değiştirir. Bununla beraber insanın bilgi ile, çevre tesirleri ve eğitim ile tamamen değiştirilebileceğini, istenilen kalıba sokulabileceğini sanmak yanlıştır. İyi eğitim görmüş, iyi çevrede yetişmiş, bilgili ve kültürlü olmakla beraber kötü insanlar bulunduğu gibi, kötü çevrede yetişmiş, kötü eğitim görmüş... fakat iyi olarak kalabilmiş insanlar da vardır.} 14- Musa yiğitlik çağına erip olgunlaşınca, biz ona hikmet ve ilim verdik. İşte güzel davrananları biz böylece mükâfatlandırırız. {"Hikmet" olarak manalandırılan "hukm" kelimesi, tefsirlerde daha çok "peygamberlik" şeklinde açıklanmaktadır.} 15- Musa, ahalisinin habersiz olduğu bir sırada şehre girdi. Orada, biri kendi tarafından, diğeri düşman tarafından olan iki adamı birbiriyle döğüşür buldu. Kendi tarafından olanı, düşmana karşı ondan yardım diledi. Musa da ötekine, bir yumruk vurup ölümüne sebep oldu. (Bunun üzerine:) Bu şeytan işidir. O, gerçekten saptırıcı, apaçık bir düşman, dedi. {Hz. Musa, hakkı tebliğ etmeye başladığı için, Kıptîler kendisine cephe almışlardı. Bu sebeple, ahalisinin evlerine çekildiği bir vakitte şehre girmişti. "Bu şeytan işi" derken, Hz. Musa'nın kendi işine değil, zaten ölüm cezasını hak etmiş olan maktülün suçuna işaret ettiği belirtilmektedir. Bu suçun, bazı yerlerde, bir musevî kadını zinaya icbar, bazı yerlerde mutlak tarzda Allah'a isyan olduğu kaydedilir. Bununla beraber, henüz öldürme emri almamış olduğundan, Hz. Musa'nın, bu sözüyle kendi fiilini kasdettiği de ifade olunmaktadır.} 16- Musa: Rabbim! Doğrusu kendime zulmettim (başıma iş açtım). Beni bağışla dedi, Allah da onu bağışladı. Çünkü, çok bağışlayıcı, çok esirgeyici olan ancak O'dur. 17- Musa: Rabbim! Bana lütfettiğin nimetlere andolsun ki, artık suçlulara (ve suça itenlere) asla arka çıkmayacağım, dedi. 18- Şehirde korku içinde, (etrafı) gözetleyerek sabahladı. Bir de ne görsün, dün kendisinden yardım isteyen kimse, feryat ederek yine ondan imdat istiyor. Musa ona (yardım isteyene) dedi ki: Doğrusu sen, besbelli bir azgınsın! 19- Musa, ikisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince, o adam dedi ki: Ey Musa! Dün bir cana kıydığın gibi, bana da mı kıymak istiyorsun? Demek, düzelticilerden olmak istemiyor da, bu yerde ille yaman bir zorba olmayı arzuluyorsun sen! 20- Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi: Ey Musa! İleri gelenler seni öldürmek için hakkında müzakere ediyorlar. Derhal (buradan) çık! İnan ki ben senin iyiliğini isteyenlerdenim, dedi. 21- Musa korka korka, (etrafı) gözetleyerek oradan çıktı. "Rabbim! Beni zalimler güruhundan kurtar" dedi. 22- Medyen'e doğru yöneldiğinde: Umarım, Rabbim beni doğru yola iletir, dedi. {Medyenlilerle Hz. Musa arasında akrabalık bulunduğu rivayet edilir. Medyenliler de Musa (a.s.) da, Hz. İbrahim'in evlâtlarındandı. Hatta "Medyen", İbrahim peygamberin oğullarından birinin adı idi ve bu şehir Firavun'un idaresinde değildi.} 23- Musa, Medyen suyuna varınca, orada (hayvanlarını) sulayan bir çok insan buldu. Onların gerisinde de, (hayvanlarını) engelleyen iki kadın gördü. Onlara: Derdiniz nedir? dedi. Şöyle cevap verdiler: Çobanlar sulayıp çekilmeden biz (onların içine sokulup hayvanlarımızı) sulamayız; babamız da çok yaşlıdır. 24- Bunun üzerine Musa, onların yerine (davarlarını) sulayıverdi. Sonra gölgeye çekildi ve: Rabbim! Doğrusu bana indireceğin her hayra (lütfuna) muhtacım, dedi. {Hz. Musa, yedi gündür aç idi, ne verilse yiyecek haldeydi. Bu sözleriyle Rabbine herhangi bir azık ihsan etmesi için yalvarıyordu. Âyetin son tarafına, "Doğrusu bana indirdiğin hayırdan dolayı muhtacım" manası da verilmektedir. Bu manaya göre, Hz. Musa, kendisine verilen ulvî göreve ve bu sebeple dünyada fakir düşüşüne işaret ediyordu. Zira o, Firavun'un yanında iken bolluk içinde idi. Elbette bu sözler, şikâyet için değil, şükür maksadıyladır.} 25- Derken, o iki kadından biri utana utana yürüyerek ona geldi: Babam, dedi, bizim yerimize (hayvanları) sulamanın karşılığını ödemek için seni çağırıyor. Musa, ona (Hz. Şuayb'a) gelip başından geçeni anlatınca o: Korkma, o zalim kavimden kurtuldun, dedi. 26- (Şuayb'ın) iki kızından biri: Babacığım! Onu ücretle (çoban) tut. Çünkü ücretle istihdam edeceğin en iyi kimse, güçlü ve güvenilir olandır, dedi. 27- (Şuayb) dedi ki: Bana sekiz yıl çalışmana karşılık şu iki kızımdan birini sana nikâhlamak istiyorum. Eğer on yıla tamamlarsan artık o kendinden; yoksa sana ağırlık vermek istemem. İnşallah beni iyi kimselerden (işverenlerden) bulacaksın. 28- Musa şöyle cevap verdi: Bu seninle benim aramdadır. Bu iki süreden hangisini doldurursam doldurayım, demek ki bana karşı husumet yok. Söylediklerimize Allah vekîldir.
Kur'an ın anlamıyla birebir örtüşen bir kıraat,o yüzdendirki okuyuş insanın ruhunun derinliklerinde hissediliyor.Allah senden razı olsun şeyh Mustafa İsmail . cennete Hz Muhammed e komşu olursun inşallah.Allah bizlerede cennete layık bir ömür geçirmeyi nasip eylesin.Ayrıca bu videoları bizlere ulaştıran kardeşimden Allah razı olsun.Rabb'im bizleri Kur'an-ı Kerim'in yolundan ayırmasın
İbadetin çendan zâhirî bir ağırlığı var. Fakat manasında öyle bir rahatlık ve hafiflik var ki tarif edilmez. Çünkü âbid, namazında der: اَشْهَدُ اَنْ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ Yani "Hâlık ve Rezzak, ondan başka yoktur. Zarar ve menfaat, onun elindedir. O hem Hakîm'dir, abes iş yapmaz. Hem Rahîm'dir; ihsanı, merhameti çoktur." diye itikad ettiğinden her şeyde bir hazine-i rahmet kapısını bulur, dua ile çalar. Hem her şeyi kendi Rabb'isinin emrine musahhar görür, Rabb'isine iltica eder. Tevekkül ile istinad edip her musibete karşı tahassun eder. İmanı, ona bir emniyet-i tamme verir. Sözler
Şeyhim Mustafa İsmail Hazretlerinin kıraati Kuranın edası ile tam mutabakat halindedir...Ne mutlu bize ki onu tanıdık..bu çalışmada ikinci kayıt yani 14.dakikadan başlayan kısım gönül tellerimi titretti..misal yarabbi o nasıl fekada aleyh deyiş..
Kura'n ı bu kadar mükemmel okutan 20. Asırda yok.üstadın haricinde ki okuyucular güneşin etrafında ondan ışık alanlar gibidir. Onlarında bir çoğu kur 'an adabı ve edebi olmadan sadece sese ve nesnesiyle uğraşıyorlar. Allah cc dinleyip amel eden kullarından inşallah hepimizi
7- Musa'nın anasına: Onu emzir, kendisine zarar geleceğinden endişelendiğinde onu denize (Nil nehrine) bırakıver, hiç korkup kaygılanma, çünkü biz onu sana geri vereceğiz ve onu peygamberlerden biri yapacağız, diye bildirdik.
8- Nihayet Firavun ailesi onu yitik çocuk olarak (nehirden) aldı.O, sonunda kendileri için bir düşman ve bir tasa olacaktı. Şüphesiz Firavun ile Hâmân ve askerleri yanlış yolda idiler.
9- Firavun'un karısı (sepetin içinden erkek çocuk çıkınca kocasına:) Benim ve senin için göz aydınlığıdır! Onu öldürmeyin, belki bize faydası dokunur, ya da onu evlât ediniriz, dedi. Halbuki onlar (işin sonunu) sezemiyorlardı.
10- Musa'nın anasının yüreğinde yalnızca çocuğunun tasası kaldı. Eğer biz, (vâdimize) inananlardan olması için onun kalbini pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse işi meydana çıkaracaktı.
11- Annesi Musa'nın ablasına: Onun izini takip et, dedi. O da, onlar farkına varmadan uzaktan kardeşini gözetledi.
12- Biz daha önceden (annesine geri verilinceye kadar) onun süt analarını kabulüne (emmesine) müsaade etmedik. Bunun üzerine ablası: Size, onun bakımını namınıza üstlenecek, hem de ona iyi davranacak bir aile göstereyim mi? dedi.
13- Böylelikle biz onu, anasına, gözü aydın olsun, gam çekmesin ve Allah'ın vâdinin gerçek olduğunu bilsin diye geri verdik. Fakat yine de pek çoğu (bunu) bilmezler.
{Firavun ile hanımı, Hz. Musa'yı evlât edinmek isterken herhalde onun, ellerinde terbiye edilmekle kendilerine uyacağını sanmışlardı. Halbuki insan hayatının oluşumunda iki mühim âmil vardı: Veraset ve terbiye. İnsan bazan verasetin, bazen terbiyenin, bazen de her ikisinin tesiri altında kalır. 9. âyette bu inceliğe işaret edilmiştir. Bilgi insan davranışını kısmen değiştirir. Bununla beraber insanın bilgi ile, çevre tesirleri ve eğitim ile tamamen değiştirilebileceğini, istenilen kalıba sokulabileceğini sanmak yanlıştır. İyi eğitim görmüş, iyi çevrede yetişmiş, bilgili ve kültürlü olmakla beraber kötü insanlar bulunduğu gibi, kötü çevrede yetişmiş, kötü eğitim görmüş... fakat iyi olarak kalabilmiş insanlar da vardır.}
14- Musa yiğitlik çağına erip olgunlaşınca, biz ona hikmet ve ilim verdik. İşte güzel davrananları biz böylece mükâfatlandırırız.
{"Hikmet" olarak manalandırılan "hukm" kelimesi, tefsirlerde daha çok "peygamberlik" şeklinde açıklanmaktadır.}
15- Musa, ahalisinin habersiz olduğu bir sırada şehre girdi. Orada, biri kendi tarafından, diğeri düşman tarafından olan iki adamı birbiriyle döğüşür buldu. Kendi tarafından olanı, düşmana karşı ondan yardım diledi. Musa da ötekine, bir yumruk vurup ölümüne sebep oldu. (Bunun üzerine:) Bu şeytan işidir. O, gerçekten saptırıcı, apaçık bir düşman, dedi.
{Hz. Musa, hakkı tebliğ etmeye başladığı için, Kıptîler kendisine cephe almışlardı. Bu sebeple, ahalisinin evlerine çekildiği bir vakitte şehre girmişti. "Bu şeytan işi" derken, Hz. Musa'nın kendi işine değil, zaten ölüm cezasını hak etmiş olan maktülün suçuna işaret ettiği belirtilmektedir. Bu suçun, bazı yerlerde, bir musevî kadını zinaya icbar, bazı yerlerde mutlak tarzda Allah'a isyan olduğu kaydedilir. Bununla beraber, henüz öldürme emri almamış olduğundan, Hz. Musa'nın, bu sözüyle kendi fiilini kasdettiği de ifade olunmaktadır.}
16- Musa: Rabbim! Doğrusu kendime zulmettim (başıma iş açtım). Beni bağışla dedi, Allah da onu bağışladı. Çünkü, çok bağışlayıcı, çok esirgeyici olan ancak O'dur.
17- Musa: Rabbim! Bana lütfettiğin nimetlere andolsun ki, artık suçlulara (ve suça itenlere) asla arka çıkmayacağım, dedi.
18- Şehirde korku içinde, (etrafı) gözetleyerek sabahladı. Bir de ne görsün, dün kendisinden yardım isteyen kimse, feryat ederek yine ondan imdat istiyor. Musa ona (yardım isteyene) dedi ki: Doğrusu sen, besbelli bir azgınsın!
19- Musa, ikisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince, o adam dedi ki: Ey Musa! Dün bir cana kıydığın gibi, bana da mı kıymak istiyorsun? Demek, düzelticilerden olmak istemiyor da, bu yerde ille yaman bir zorba olmayı arzuluyorsun sen!
20- Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi: Ey Musa! İleri gelenler seni öldürmek için hakkında müzakere ediyorlar. Derhal (buradan) çık! İnan ki ben senin iyiliğini isteyenlerdenim, dedi.
21- Musa korka korka, (etrafı) gözetleyerek oradan çıktı. "Rabbim! Beni zalimler güruhundan kurtar" dedi.
22- Medyen'e doğru yöneldiğinde: Umarım, Rabbim beni doğru yola iletir, dedi.
{Medyenlilerle Hz. Musa arasında akrabalık bulunduğu rivayet edilir. Medyenliler de Musa (a.s.) da, Hz. İbrahim'in evlâtlarındandı. Hatta "Medyen", İbrahim peygamberin oğullarından birinin adı idi ve bu şehir Firavun'un idaresinde değildi.}
23- Musa, Medyen suyuna varınca, orada (hayvanlarını) sulayan bir çok insan buldu. Onların gerisinde de, (hayvanlarını) engelleyen iki kadın gördü. Onlara: Derdiniz nedir? dedi. Şöyle cevap verdiler: Çobanlar sulayıp çekilmeden biz (onların içine sokulup hayvanlarımızı) sulamayız; babamız da çok yaşlıdır.
24- Bunun üzerine Musa, onların yerine (davarlarını) sulayıverdi. Sonra gölgeye çekildi ve: Rabbim! Doğrusu bana indireceğin her hayra (lütfuna) muhtacım, dedi.
{Hz. Musa, yedi gündür aç idi, ne verilse yiyecek haldeydi. Bu sözleriyle Rabbine herhangi bir azık ihsan etmesi için yalvarıyordu.
Âyetin son tarafına, "Doğrusu bana indirdiğin hayırdan dolayı muhtacım" manası da verilmektedir. Bu manaya göre, Hz. Musa, kendisine verilen ulvî göreve ve bu sebeple dünyada fakir düşüşüne işaret ediyordu. Zira o, Firavun'un yanında iken bolluk içinde idi. Elbette bu sözler, şikâyet için değil, şükür maksadıyladır.}
25- Derken, o iki kadından biri utana utana yürüyerek ona geldi: Babam, dedi, bizim yerimize (hayvanları) sulamanın karşılığını ödemek için seni çağırıyor. Musa, ona (Hz. Şuayb'a) gelip başından geçeni anlatınca o: Korkma, o zalim kavimden kurtuldun, dedi.
26- (Şuayb'ın) iki kızından biri: Babacığım! Onu ücretle (çoban) tut. Çünkü ücretle istihdam edeceğin en iyi kimse, güçlü ve güvenilir olandır, dedi.
27- (Şuayb) dedi ki: Bana sekiz yıl çalışmana karşılık şu iki kızımdan birini sana nikâhlamak istiyorum. Eğer on yıla tamamlarsan artık o kendinden; yoksa sana ağırlık vermek istemem. İnşallah beni iyi kimselerden (işverenlerden) bulacaksın.
28- Musa şöyle cevap verdi: Bu seninle benim aramdadır. Bu iki süreden hangisini doldurursam doldurayım, demek ki bana karşı husumet yok. Söylediklerimize Allah vekîldir.
Allah sana âli dereceler ihsan eylesin ya Hazreti Şeyh,
Kur'an ın anlamıyla birebir örtüşen bir kıraat,o yüzdendirki okuyuş insanın ruhunun derinliklerinde hissediliyor.Allah senden razı olsun şeyh Mustafa İsmail . cennete Hz Muhammed e komşu olursun inşallah.Allah bizlerede cennete layık bir ömür geçirmeyi nasip eylesin.Ayrıca bu videoları bizlere ulaştıran kardeşimden Allah razı olsun.Rabb'im bizleri Kur'an-ı Kerim'in yolundan ayırmasın
No one recites like him . Sh. Mustafa ismail remains the no l of every time
İbadetin çendan zâhirî bir ağırlığı var. Fakat manasında öyle bir rahatlık ve hafiflik var ki tarif edilmez. Çünkü âbid, namazında der:
اَشْهَدُ اَنْ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ
Yani "Hâlık ve Rezzak, ondan başka yoktur. Zarar ve menfaat, onun elindedir. O hem Hakîm'dir, abes iş yapmaz. Hem Rahîm'dir; ihsanı, merhameti çoktur." diye itikad ettiğinden her şeyde bir hazine-i rahmet kapısını bulur, dua ile çalar.
Hem her şeyi kendi Rabb'isinin emrine musahhar görür, Rabb'isine iltica eder. Tevekkül ile istinad edip her musibete karşı tahassun eder. İmanı, ona bir emniyet-i tamme verir.
Sözler
MaşaAllah, insanın qəlbini oxşayır, Allah razı olsun
Şeyhim Mustafa İsmail Hazretlerinin kıraati Kuranın edası ile tam mutabakat halindedir...Ne mutlu bize ki onu tanıdık..bu çalışmada ikinci kayıt yani 14.dakikadan başlayan kısım gönül tellerimi titretti..misal yarabbi o nasıl fekada aleyh deyiş..
Kura'n ı bu kadar mükemmel okutan 20. Asırda yok.üstadın haricinde ki okuyucular güneşin etrafında ondan ışık alanlar gibidir. Onlarında bir çoğu kur 'an adabı ve edebi olmadan sadece sese ve nesnesiyle uğraşıyorlar. Allah cc dinleyip amel eden kullarından inşallah hepimizi
Harika ötesi bir tilavet Allah O'dan razı olsun ebedlere kadar
Allah razı olsun ruhumu mest etti
MAŞAALLAH Barekellah RAHMETÜLLAHİ ALEYHİ SALLÜ aleyh RADİYALLAHU ANH BÜYÜK ÜSTAD
Allahu Ekber
Allah Allah Allah
Allah razı olsun üstad emeğine sağlık
❤
MAŞAALLAH
ALLAH RAZI OLSUN EBEDEN
What a special gift this man was RahmatuAllah alayhi
Maşallah
Çok çok güzel okuyor maşallah
He remains the number 1.No one recites like him. That s all.
Eline,emeğine sağlık .Allah razı olsun.
Muhteşem
Allah razi olsun kardeşim , eline , emeğine sağlık
Sağolun Allah cümlemizden razı olsun
Rabbim bu zat-ı Firdevs cennetine koysun yeri doldurması çok tatlı bir okuyuş meşe Allah berekellah rabbim mekanı cennet eylesin
Efsane İmparator
H O N E Y F O R T H E EAR BY SULTWAAN UL QURA.
06:49
09:16