Genellikle Farca Osmanlıca kitaplar okuyorum onlarda sayfa içinde ve cümle sonlarında hiç rakam görmedim, bazı Türkce ve English ce kitaplarda hayli rastladım orada Latince metinde de görünce bir Latince kavramıdır diye düşündüm ve ondan sordum. Sorry!
Ağzınıza sağlık. Bir önceki videoyu bütünleyen bir yayın olmuş. Rica etsem "Üzüntü, kötünün mevcut olduğu sanısıdır" fikrine Zenon'un yaptığı eklemenin ışığında Stoacıların kötülük sorununa nasıl yaklaştığına değinen bir yayın yapar mısınız? Böylece kötülük meselesi ile tutku/duygu/passio arasındaki bağ da böylece daha belirginleşmis olur. Teşekkürler. Saygılar.
Sayın Hocam yayınlarınızı zevkle izliyorum. Mümkünse retorik konusunda da bir yayın yapabilirseniz; nedir, neden önemlidir açıklayabilirseniz çok mutlu olurum. Saygılarımla
alogos: duygudan yoksundur logos demek logos: söylemek konuşmak ise eğer,ruhun doğaya yada kendi doğasına karşı olmak durumunda ise patos duygu yada tutkuya yakın ise, duygulandırıcı unsur ise ki bir insanın başına gelen şeydir...böyle ise şiir nedir? çünki şiir bekliyor duygunun yanıltıcı yanı için duruyor orda eğleniyor açıkçası ama gerçekliği en iyi açığa çıkaran şiir değil mi? (yıldırım patlaması kadar kısa bile olsa) çünkü şiir hemen gerçekleşmez duygu ile çarpışma sonrası şiir kendini gerçekleştirmez...(yıldırımdan sonra gelen sesler gibi)(hemen gerçekleştirmez en azından ). bütün büyük şairler iyi şiirlerini sonradan büyük duygulanımlardan çok sonra yazmışlar nerden biliyoruz salah birselin günlükleri cemal süreyanın günlükleri....yabancı şairlerin hemen hepside bu şekilde çalışmışlar...
Duyguların yasaklandığı kendisini oluşturan en büyük kaynağın yine duygusal bir “akıl yürütme” olan dinin veya dine evrilecek bir anlayışın reddi olsa gerek tam burada dine evrilebilecek bir anlayış gibi geliyor nedense ama akıl ön planda bir yandan burası benim için soru işareti kaldı 34:00 da bahsettiğiniz akıldan taviz verilmesi durumu, duyguya bu kadar rijit bakılması Marcus aurelius’un da bahsettiği yönetici ilkeye göre akla uygun hale getirilme durumu mu? O zaman erdem duygudan bağımsız nasıl olur? Tekrar açtım kendime düşünceleri Aurelius’un.Gerçekten kendine verdiği birtakım robotik telkinler gibi.Duygudan bu şekilde feragat edip bunun da bir din olma potansiyeli var mı? Yoksa bu sadece irade için zaten gerekli olan akıl yürütme işi mi, din bunun neresinde? İyiye kanalize etme derken akli manipülasyonlarla bunu sağlayamaz mıyız? Duygusal bir varlık olan insan duygudan tamamen bağımsız nasıl olur? Bir robotu bile böyle tahayyül edemiyorum.
Teşekkürler hocam. Bu durumda, (yufka yüreklik ve merhamet ekseninde) Marcus Aurelis'un veya Epictetos'un insanları bağışlama, testinin sağlam kulbundan tutma gibi daha ılımlı ve "daha insani" kavramlarını nasıl düşünmemiz gerekir? 37:46
Katıksız bir felsefecisiniz cengiz bey, gurur duyuyoruz bu ülkeden bu ideal formda çıktığınız için 👏👏
Teşekkürler reis
Çok güzel ve akıcı anlatıyorsunuz teşekkürler
Keşke senin için basit ama benim için, anlamam gereken soruyu cevapla saydın Hocam. canın sağ olsun.
Genellikle Farca Osmanlıca kitaplar okuyorum onlarda sayfa içinde ve cümle sonlarında hiç rakam görmedim, bazı Türkce ve English ce kitaplarda hayli rastladım orada Latince metinde de görünce bir Latince kavramıdır diye düşündüm ve ondan sordum. Sorry!
👏👏👏👏👏👏
Ağzınıza sağlık. Bir önceki videoyu bütünleyen bir yayın olmuş. Rica etsem "Üzüntü, kötünün mevcut olduğu sanısıdır" fikrine Zenon'un yaptığı eklemenin ışığında Stoacıların kötülük sorununa nasıl yaklaştığına değinen bir yayın yapar mısınız? Böylece kötülük meselesi ile tutku/duygu/passio arasındaki bağ da böylece daha belirginleşmis olur. Teşekkürler. Saygılar.
Teşekküreler hocam
Sayın Hocam yayınlarınızı zevkle izliyorum. Mümkünse retorik konusunda da bir yayın yapabilirseniz; nedir, neden önemlidir açıklayabilirseniz çok mutlu olurum.
Saygılarımla
alogos: duygudan yoksundur logos demek
logos: söylemek konuşmak ise
eğer,ruhun doğaya yada kendi doğasına karşı olmak
durumunda ise
patos duygu yada tutkuya yakın ise, duygulandırıcı unsur ise
ki bir insanın başına gelen şeydir...böyle ise şiir nedir? çünki şiir bekliyor duygunun yanıltıcı yanı için duruyor orda eğleniyor açıkçası ama gerçekliği en iyi açığa çıkaran şiir değil mi? (yıldırım patlaması kadar kısa bile olsa) çünkü şiir hemen gerçekleşmez duygu ile çarpışma sonrası şiir kendini gerçekleştirmez...(yıldırımdan sonra gelen sesler gibi)(hemen gerçekleştirmez en azından ). bütün büyük şairler iyi şiirlerini sonradan büyük duygulanımlardan çok sonra yazmışlar nerden biliyoruz salah birselin günlükleri cemal süreyanın günlükleri....yabancı şairlerin hemen hepside bu şekilde çalışmışlar...
Duyguların yasaklandığı kendisini oluşturan en büyük kaynağın yine duygusal bir “akıl yürütme” olan dinin veya dine evrilecek bir anlayışın reddi olsa gerek tam burada dine evrilebilecek bir anlayış gibi geliyor nedense ama akıl ön planda bir yandan burası benim için soru işareti kaldı
34:00 da bahsettiğiniz akıldan taviz verilmesi durumu, duyguya bu kadar rijit bakılması Marcus aurelius’un da bahsettiği yönetici ilkeye göre akla uygun hale getirilme durumu mu? O zaman erdem duygudan bağımsız nasıl olur? Tekrar açtım kendime düşünceleri Aurelius’un.Gerçekten kendine verdiği birtakım robotik telkinler gibi.Duygudan bu şekilde feragat edip bunun da bir din olma potansiyeli var mı? Yoksa bu sadece irade için zaten gerekli olan akıl yürütme işi mi, din bunun neresinde? İyiye kanalize etme derken akli manipülasyonlarla bunu sağlayamaz mıyız? Duygusal bir varlık olan insan duygudan tamamen bağımsız nasıl olur? Bir robotu bile böyle tahayyül edemiyorum.
Cengiz bey devam ederse 50 bin üyeyi rahat geçer.
Teşekkürler hocam. Bu durumda, (yufka yüreklik ve merhamet ekseninde) Marcus Aurelis'un veya Epictetos'un insanları bağışlama, testinin sağlam kulbundan tutma gibi daha ılımlı ve "daha insani" kavramlarını nasıl düşünmemiz gerekir? 37:46
Böyle bir öğretmen..
Böyle bir konu..
Ayıp sana..
#ışıkyok
Video harika vakit ayırdıgınız için teşekkürler cengiz bey