80'lerde doğdum. Bütün bir çocukluğum boyunca hiç bir konuda ne düşündüğümün sorulması şöyle dursun ne istediğim bile sorulmadı. O kadar sorulmadı ki abartmıyorum bir pastaneye oturduğumuzda masaya gelen garsona bile ne istediğimi söyleyemezdim çünkü benim isteklerimin değil anne ve babamın benim için istediklerinin önemli olduğunu bilirdim. Hayatımdaki kişiliksizlik böyle başladı maalesef. İstemeyi öğrenmedim dolayısıyla elde etmeyi de öğrenemedim. Bu da bu topluma hiç bir faydası olmayan parazit bir kişilik olmamı sağladı. Eğer isteklerim önemsense ve isteklerimi elde etmeyi öğrenseydim bu gün muhtemelen çok daha fazla katma değer üreten bir insana dönüşebilirdim. Umarım bu günün çocukları istemeyi öğreniyor ve elde etmeyi de içselleştiriyordur.
Ben de öyleyim. Hem aile hem okuldaki öğretmenler bayağı robot gibi yetiştirdiler beni. Üniversitede kimisi konuşmaya başladıysa da ben ağzımı ayırıp izlerdim sadece. Bana fikrim sorulduğunda ise olabildiğince en kısa cevabı verip otururdum hep. Kafam boş şekilde mezun oldum. Evde oturuyorum şimdi boş boş
Arkadaslar sizi anliyorum.Bende 71 dogumluyum.Ama kusu bakmayin ufakken hakki olabilirsiniz ama buyuyunce gelisememizin sebebi kendiniz.Sisteme uymussunuz kaderimse cekerim.Kendinizi anladigim kadari ile geleitirmemissiniz.Cevremde sizin gibi cok genc var.Ben orta direk çocuğuyum. Bu duzen boyle gitmez deyip 92 askerden sonra yurt disina gittim.Ama bu fikir kafamda lise 1 den beei vardi ve amacima ulasmak icin yilmadan planima sabit kaldim.Sonunda Rabbime.sukurler.olsun amacima ulastim.Ama genc nesil bitmis.Savasmak yok kendini asmak yok.Universiteyi bitirdim ee is yok.Yahu kardesim yabanci dil kursuna yazil.Ozellikle Konsolosluklarin.orda hoca ile tanisirsin birini tanirsin .Ne bileyim evlenir gidersin.Veya ordaki biri sana on ayak olur.Ugrasmadan hicbirsey olmaz.Sönük pısırık kendi potansiyelinizin %20 ile hayatiniz gecer gider
Daha Antik Yunan'da yasa koyucu Solon demiştir ki: "Kanunlar örümcek ağlarına benzer: Güçsüz ve hafif şeyler ona yakalanır; daha ağır olanlar ise onu parçalayıp geçer" dolayısıyla da biz de her yeni gelen eskiden rövanş almaya çalıştığı için, söyleşme ahlâkından da yoksun olduğumuz için -henüz- ideal demokrasiden hâlâ çok uzağız. Benim kuşağıma inancım tam, 2000'ler!
bu sözü üniversite yıllarında kütüphanede kitap okurken geçiş sayfasında okumuştum ve tüm demokrasi yönetimlerinde yada yönetim şekli ne olursa olsun geçerli
hoca öyle hızlı konuştu ki, kaçırmadan tam olarak anlayabilmek için iki kere izledim. geçmiş bölümlerden birinde içime; "bilgi o kadar hızlı veriliyor ki doğruluğu/yanlışlığı üzerine sorgulama yapmadan kabul ediyorum" hissiyatı geldi. artık izledigim bölümleri birkaç hafta sonra tekrar izleyerek kendimce bir sorgulama yapıyorum. teşekkürler
Fransa'da, lisede hizli konusan kendini kaptiran bir tarih hocam vardi. Ben sunu anladim, tarih ogreten adam hizli konusacak, tutkuyla anlatacak. Adamsiniz ESG bey.
3:06 Tüfeklerin çıkmasıyla askeriyenin en önemli birimlerinin Piyade olduğunu Age of Empires 3 ile anladım. Cavalry nin 5 saniyede kestiğini musketeer yada skirmisher lar 10lu 20 li birlikle tek sıkışta öldürüyor ama topları kolayca öldürmek için yine de grenadier yada cavalry lazım 😂 ama almanların black riderları ve uhlanları çok iyi, black rider at üzerinde tüfek kullanıyor.
Bir de çoğu menzilli adam menzilinin başladığı yerde duruyor ve arkadakiler ateş edemiyor, bu nedenle önce askerleri adamın dinine kadar göndermek gerekiyor. Eğer göndermezsen çok büyük bir güç kaybına sebep oluyor.
@@yusufuzman4686 Osmanlı da Yeniçeriden başka güzel birim yok ki 😂 Ben şahsen Hollanda yada İngiliz alırdım. Hollanda da banka var, İngilizlerde LongBowman, dağıtıyor ortalığı. Sanırım sende işçi basmaya üşenenlerdensin. Japon ama oyunun en iyisi bence, samurayların hasarı çok yüksek, birde japonların Konsülü var hollanda portekiz gibi
@@hulk8256 Onun için Skirmisher daha iyi oluyor, birde top bulundurmak iyi oluyor ama ufak raid ler yapacaksan büyük ordu dizmeye gerek kalmıyor, zaten küçük raid lerle karşı taraf iyice kırılıyor.
sorumu esg'ye iletebilir misiniz? şöyle diyebilir miyiz: tüfeğin bulunmasıyla savaş alanında nicelik niteliğe +bonus kazandı ve toplumlar bir parça daha demokratikleşmeye yatkınlaştı. şimdi hava kuvvetleri ve dronların ve gelecek yıllarda robot askerlerin bulunmasıyla tekrar nitelik niceliğe karşı bonus kazandı ve böylece daha az demokratik bir dünyaya doğru gitme eğiliminde olacağız. çünkü artık egemenler feodalite zamanlarında olduğu gibi vatandaşın savaş meydanında kendini feda etmesine daha az gerek duymaya başladı. 5 köylüyü cepheye sürmektense bir şovalye cepheye sürmek o zaman daha avantajlıydı. şimdi de kalabalık kara ordularındansa dronlar avantaj kazandı
evet ama dil sürçmesi değil. 12 eylül öncesi mart ayında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimi çok uzamıştı. yanlış değilsem 120 tur devam etmiş 12 eylül'e kadar yeni cb seçilememişti. vekiller dalga için sandığa bülent ersoy, ajda pekkan isimlerini filan atmışlardı.
nefesimi tutarak izledim. şaka : ) 30 dk biraz uzun nefes tutmak için yine güzel bir bölümdü, notlarımı sıralayayım - Tartışma kültürü konusunda hocamız çok güzel konuştu cidden. Ben de katılıyorum bu problemin özü olayına. Root cause diye bir kavram var. Siz ya bu insanlar niye kavga ediyor kavga etmeyin diye müdahale etmeye çalışıyorsunuz ama esas problem adamın tartışmayı becerememesi. Söyleyecek şeyi olmayınca insanlar hemen ad homineme sarılıyor. Ad hominem de zaten bir tür statü kavgası. Statüsel tartışma sisteminde kim statü olarak üste çıkarsa onun fikri, fikrin doğru olmasından bağımsız olarak kazanır. Önce ünvanlar ve hakaretler uçuşur, o da olmazsa olay fiziksel mücadeleye döner. Statü olarak üste çıkan aynı zamanda haklıdır. Oysa ki uzmanlık, konular hakkında bilgi ve bu bilgiyi ve daha da önemlisi nedenleri karşı tarafa iletme, karşı tarafın bilgi ve nedenlerini anlayabilme, çatışma noktalarını ve ortak doğruları çözümleyebilmek gibi beceriler geliştikçe insanlar dolaylı kavgaya değil bilginin kendisinin tartışılmasına dönecektir. Bu da tabi ki eğitim ile mümkün. Ne yazık ki 'root cause' yani kök neden konusunda hiç bir çalışma yapmıyor insanlar, çünkü yüzeysel bilgiyle bu kadar. - piyade gücü ve aidiyet duygusu vurgulamasını ikinci keredir duyuyorum hocamızdan, bununla ilgili bir teori üzerine çalışıyor gibime geliyor : ) Anladığım kadarıyla yönetim erki ve ülke aslında farklı şeyler. Rekabet gereksinimi arttıkça erk tüm ülkeyi işin içine katmak zorunda kalıyor dolayısıyla yavaş yavaş yönetim erki ülke haline gelmeye başlıyor. Dolayısıyla eski çağlarda köyünde yaşayan adamın haleti ruhiyesinin gayet farklı olması mümkün. Muhtemelen devlet onlar için kral ve etrafındaki bir takım insanlardı. Bizde ise çok daha geniş bir kavram, neredeyse ülke ile aynı şey olacak derecede. - Olayın değil kuralların tartışılması gerekliliği konusu. Bu çok önemli bir tespit aslında, videoda kullanılan örnek de insanların sadece kendisine haksızlık yapıldığı zaman bir takım şeylere karşı çıkması. Ben de bu farkı çok görüyorum aslında diğer ülkeler ile. Bizde workaround kültürü hakim. O an işe yarayacak kural neyse hemen onu koyuyoruz eski kuralı kaldırıp. E ama eski kural daha genel geçerdi aslında? Böyle devamlı değiştirmek zorunda kalınca da kimsenin sisteme güveni kalmıyor. Oysa ki genel geçer kuralı devamlı iyileştirmeye çalışınca uzun vadede sistem kazanıyor. Kapitalin adam gibi gelişmemesinin nedeni de bu. Mülkiyet garantisi sağlayamıyorsunuz insanlara. Oyunun kuralının devamlı değiştiği ortamda bir insan neden biriktirmeye çalışsın ki? Her an elinden gidebilir. - Merkeziyetçilik mevzusu. Burada hafif bir uyarıda bulunmak istiyorum çünkü videoyu izleyenler yanlış anlayabilir. Doğru Amerikada ta baştan beri herşeyi dağıtık hale getirmek için çabalar var. Ama bir yandan da çok güçlü bir establishment var. Yoksa zaten iç savaştan sonra durumu kurtarmak için Hitler gibi biri gelirdi başa. Oradaki kavga öyle basit bir kavga değildi. Hocamızın yaptığı tespit bu açıdan çok önemli. Evet her ülkenin farklı şartları var. Eğer ülkenizde ne tartışmaya açılırsa açılsın, insanların demokrasiyi ve topraklarını koruyacak düzeyde bir kırmızı çizgisi varsa, o zaman istediğiniz kadar dağıtabilirsiniz gücü. Bu bizde böyle olmuyor ama. Sistemi biraz açıyorsunuz insanlar hemen şeriat komünizm falan ilan etmeye kalkıyor, buraya da kendi ülkemizi kuralım diyor. Temel problem bu. Bir toplum sözleşmesi olmalı ortada, tamam her şeyi tartışırız ama demokrasi yolundan dönmeyi tartışamayız diye. O zaman katılımcılık üzerinden çok güzel geliştirirsiniz özgürlükleri. Bu şunun gibi, en iyi eğitim şekli öğrenciyi serbest bırakıp kendi kendine öğrenmesini sağlayıp ona rehbelik etmek. Ama öğrenci gidip sabaha kadar hearts of iron oynuyorsa, eğitime gerek yok yeaa diyorsa o zaman başında demoklesin kılıcı gibi durup yoklama alıp zorla ders vermek zorundasınız. Bu tarz bir öğrenci örneğini de daha önceki bir videoda dinlemiştik : ) - Oylarımız çobanların oyuyla aynı mı? Zaten aynı değil ki. Adam köyünde oturuyor, dünyayla bağlantısı kesik. Televizyona çıkıp konuşma şansı yok, sadece dinliyor. Kitap basma şansı yok, köyün imamını etkileme şansı yok. Yani onun da bir oyu var, ama biz diğer insanları etkileyebilecek sonsuz imkanlara sahipken onun böyle bir durumu yok. Arada gelip biri köyüne yol yaparsa, hayvanlarının sıkıntısını çözerse ona oy verecek tabi, zaten oy hakkı olmasının nedeni de o. Eğer böyle olmasaydı köylerde hiç gelişme olmazdı. Oyu bir feedback loop olarak düşünmek lazım. Oy hakkınız olmazsa siyasilerin umrunda olmazsınız. Zaten günümüzde yaşadığımız sorunun nedeni de bu insanların kenarda bırakılmış olması. Hepimiz elegan elegan elimizdeki telefonlarla bilgisayarlarla internetle etkileşime giriyor, okuyor, zenginleştikçe zenginleşiyor kültürlendikçe kültürleniyorduk ve bu insanlar bir precarity yumağı içine girdiler. İletişim kanalları aniden genişleyip herkese ulaşınca adam bir de baktı ki ohoooo atı alan üsküdarı geçmiş. Tartışma ortamına girmeye çalışıyor oraya da giremiyor fikirleri çok eskide kalmış çünkü, korkutuyor her girdiği ortamda insanları. O da otokrasi üzerinden kendine ayrı bir kanal yaratmaya çalışıyor. - Taxation representation olayı. Vergi almazsanız bir karşıtlık yaratırsınız. Sunk cost economy denilen bir olay var. Adam o parayı verince elini taşın altına sokmuş oluyor, dolayısıyla devlete sahip çıkma potansiyeli oluyor. Ortaklık gibi, hisse aldıysanız huoop napıyorsunuz bu paralarla dersiniz. Vergi almazsanız devlet arazisinde yaşayan kızılderililer gibi olur insanlar. Veya celaliler gibi. Oy olayında olduğu gibi, zaten problem ve gerginlik gelişme, daha çok üretme baskısından doğuyor. Eğer gelişim olmazsa herkesi kendi haline bırakırsanız, dışarıdan da gelen bir tehdit olmazsa insanlar oldukları gibi yaşamaya devam ederler. Zaten osmanlıdaki sistemin başarılı olmasının nedeni buydu, adamlar bunu optimum şekilde dini yapılar üzerinden, refahı paylaştırmayı da avrupadan çok farklı şekilde devrim gibi bir toprak sistemi ile başardı. Ama ne oldu sonra? Gelişme baskısı ortaya çıkınca sistem kendini yenileyemedi. Sistemin kendini yenileyebilmesi için oturmuş tartışma ortamı lazım çünkü. Gelişmek istiyorsanız, gelişmek için de kenardaki köşedeki her adamı dahil etmek zorundasınız ki derdini size anlatıp bir şeyler istesin. Yani müşterilikten ortaklığa terfi etmeniz lazım ülke toprakları üzerinde yaşayan herkesi. Önce mantıksız şeyler isteyecek, sonra yavaş yavaş öğrenecek. Demokrasiye ilk geçişin olduğu an gibi durumlarda tepeden inme, 'bu böyle olmalı' demek mümkün sonuçta arada çok büyük bir bilgi farkı olduğu için ama, demokrasinin esas yürüyüş şekli bu değil. Aradaki boşluk doldukça demokrasiyi yerleştirmek isteyen itiş gücünün içinde de çatlaklar oluşacaktır eğer tartışma kültürü yerleşemezse. Demokrasi yolunda şu kabullenilmeli - neyin nasıl yapılması gerektiği konusunda bir evrensel doğru olamaz. dolayısıyla olabileceğinin en iyisini yapmaya çalışmak gerekir. Bunu yapabilmek için de kaos yaratmadan sağlanabilecek en geniş diversity of concerns'ü (endişe çoğulluğu? resmen chicken translation) sağlamak lazım. Sistem mükemmel olamaz. Sistem devamlı gelişir, ama mükemmel imkansızdır. Oysa ki otoriter kafanın temel sıkıntısı mükemmelin mümkün olduğuna inanmak. Otoriter kafa doğaya karşı sürekli bir mücadele ve entegrasyon olmadan, sürdürülebilir bir iyileştirme aramadan, kafada en mükemmelin bulunup uygulanabileceğine inanır. Kağıt üstünde dünyayı kurtarır. Oysa ki mükemmelin olduğu yerde iyileşme/gelişme olmaz, zaten mükemmeldir. Bu nedenle doğuşsal olarak mükemmel olan sistem aslında ölü doğmuştur, yetersizdir. Neyse, dolayısıyla, vergi almak zorundasınız insanlardan. Temel soru burada şu, devlet herkesin devleti mi olmalı? Buna kimsenin hayır cevabını vereceğini sanmıyorum günümüzde.
22:39 'daki muhabbette kısa bir not düşeyim: Vergi almayıp hizmet vermezsen veya vergi alıp değerinde hizmet vermezsen o bölgenin de senin himayende durması için bir sebep kalmaz. Sınır bölgesiyse komşu toprağa geçer ya da başkasından destek alır ya da bağımsızlığını kurar. Sınır bölgesi değilse iç topraklarının arasında kesilme olur ordan yol geçiremezsin örneğin. Sivas bağımsız olsa Ankara'dan Kars'a yolu uzatmak zorunda kalırsın ek benzin, ek yol ya da oradan geçip vergi ödersen gene ek masraf. O bölgede olan ve topraklarında başka yerde üretilmeyen bir ürün varsa bölge ürünü sana vermez ya da yüksek fiyata satar, satışını kontrol edemezsin bir anlamda ithal eder konumda olursun ki hizmet götürür, adil davranırsan buna gerek kalmaz. Aynı şekilde iç sınırlarında bağımsız yahut başka bir devletin himayesinde bölge olur. Sallıyorum San Marino ya da Luxemburg Rus uydu devleti olsa, Rusya oraya mühimmat yığsa, üs vs. açsa Natonun göbeği. Sıkıntı yani. Ondan dolayı vergi alıyorsan sevee sevee hizmet de gideceek temsil hakkı da verilecek. Bu yapılmayınca neler yaşandığını çok iyi biliyoruz, yaşıyoruz. Tanışık olduğumuz bir konu olduğundan gayrı ek yapmak istedim bilmem sizler nasıl düşünürsünüz... tişikkirler.
İhsan Oktay Anar’ın şu harika paragrafını, yine bu şahane programın bağlamına tam oturması sebebiyle yine(🙈) arzedeyim: “...Demokrasi, ancak Hakikat’in acımasız bir despot olduğunun keşfedildiği memleketlerde varolabilirdi. Oysa, asırlardır sultanlar veya fuhrerler tarafından idare edilmiş memlekette Hakikat, ahalinin reyine ve uzlaşmasına dayanıyordu; öyle ki Hakikat, başta hâkim sınıf olmak üzere herkesin işine gelmeliydi. Uzlaşmaya dayalı demokrasi varsa Hakikat despot, uzlaşmaya dayalı Hakikat varsa rejim despot olmaktaydı. Bu nedenle memlekette Hakikat mutlak değil, örfî idi. Hattâ daha da fazlası, hukukî idi de. Meselâ ahalinin Hakikat diye kabul ettiği şeye dil uzatmanın cezası hapisti. Çünkü Hakikat birçok kişinin işine gelmeli, bir işe yaramalıydı. “ İhsan Oktay Anar Galiz Kahraman Peki: “Hakikat”in acımasız bir despot olduğunun keşfedilmesi için gereken NEdir? Buna HoZomuz benden daha iyi bir önermede bulunabilir ama yine de “eteğimdeki taşı” da arzedeyim: “Hakikat”in (“Sorgulanabilir dolayısıyla geliştirilebilir bilgi” olarak “anlaşılması” en hayırlısıdır...) acımasız bir despot olabilmesi için insan despotu ve ortaklarını ayakta tutan yöntemlerin&bilgilerin YETERİNCE (Çoğu zaman korkunç! bir biçimde...) iflas etmesi ŞART! görünüyor. Ama günümüzün çok daha karmaşık ve birbirine çok daha bağımlı hale gelmiş olan insanlık durumu sayesinde bu iflasların, T.S. Elliot’un aslında Dünya’nın sonu için söylediği gibi “bir infilak ile değil ama bir inleme ile” (yani çok kan dökülmeden...) gerçekleşeceklerini umuyorum. Programda emeği geçenlere teşekkür ederim. (Müzikçiyi kovun!🙈)🖖
Kübra Nur Aslında bu ülkede kimse devlet yönetiminde güc ayrılığı ve denge istemiyor diyor. Herkes kendi gibi düşünen bir yönetici olsun ve tüm yetki onda olsun istiyor. Desteklemediğin bir belediyenin yaptığı şeyleri eleştiriken, oy verdiğin belediye başkanı benzer şeyler yapınca ses çıkarmamak gibi... Bence ülkedeki en büyük sorun bu. 🤷🏻♀️
@@haticeo9346 kesinlikle haklısınız. herkes "kendine müslüman" herkes "kendine demokrat". bana dokunmayan yılan bin yaşasın. bakın farkında mısınız bu tutum ne kadar iliklerimize işlemiş ki resmen bu tutumumuzu anlatan deyimlerimiz atasözlerimiz var. başımıza icat çıkarma gibi bilime ve yeniliğe karşı çıkış da örneğin şu içinde bulunduğumuz aciz halin temellerinden birini oluşturuyor.
Gamze hanım da senin dediğini biliyor, ironiyle karışık bi espri yapmış bay çok bilmiş. Sen şimdi bana ben sana vali olamazsın değil adam olamazsın hikayesini de anlatırsın
Başlık meclis ve darbeler ama ESG bir türlü darbeler konusuna giremedi. Başlığı görünce yeniçeri ayaklanmaları, öldürülen padişahlar vs ardından cumhuriyet dönemi darbeleri hakkında bir program beklentisine girdim. Yine de çok iyiydi.
siyasi sosyal hayatımız hakkında, ben bu adam kadar doğru konuşan başka birisini daha görmedim ! objektifliğin vücut bulmuş hali ! kendisini sürekli yönlendirmeye çalışan sorulara kitabın ortasından LAAAPS diye yapıştırıyor cevabı ! takdir edilesi ! tebrikler..
Hocam kitabınız cidden beklediğimden çok daha iyi. Ve çok satanlarda 2. sırayı almasına okumaya başladıktan sonra çok sevindim. Farklı bakış açıları göstermeniz ve akademik bir üslubtan ziyade daha sade bir dil kullanmanız çok etkileyici. Ve kullandığınız kavramların merak edenleri araştırmaya yönlendirmesi de gayet zekice bir fikir. Böyle eserlerin devamını bekliyoruz.
Hocalarım bu programın devamlılığı benim için gerçekten çok ama çok önemlidir. Kişisel gelişimimi desteklerken aynı zamanda daha önce kafamda sorduğum bir çok soruya cevap oluyorsunuz. Tarih bilgisinden daha da ötesi sizin gibi elit insanların düşünme tarzlarını öğrenmeye ve bunu hayatıma katmaya çalışıyorum. Dediğim gibi; gerçekten ama gerçekten bu programın devamlılığı benim adıma çok ama çok önemlidir. Programın devamlılığını etkileyebilecek herhangi bir problem çıkması durumunda elimden geleni yapmayı çok isterim.
Demokrasiden bahsederken doğal olarak ‘kuvvetler ayrılığından’ bahsediliyor, ancak bunun işe yaraması için gerekli olan en önemli şey ‘adli dokunulmazlıkların’ olmaması gerekliliği unutuluyor. Adli dokunulmazlıklar varsa ne kuvvetler ayrılığından ne de demokrasiden bahsedilebilir. Adli dokunulmazlıklar ‘YÖNETENİN SORUMSUZLUĞU’ sisteminde olur ki bizdeki sistem budur bu şartlarda demokrasi olamaz , yaşayamaz ve işe yaramaz diye düşünüyorum. Geri besleme olsazsa yani hesap sorulamazsa sistem çalışmaz.
GERÇEKTEN COK TEŞEKKÜR EDERİZ EMEK VERDİĞİNİZ BÜYÜK KAMU HIZMETI İÇİN. ✋🏻 Sayenizde evde kalma olayı kolaylaşıyor bazi videolar iki kez dinlenince bile sıkmıyor insanı. TEŞEKKÜRLER
Hocam yalnız meclis cülustan geliyor dediğimizde bahşişten geliyor anlaşılabilir bu yanlıştır. Arapça جلس/oturdu fiilinden gelir. Cülûs da oturma demektir, tahta oturma. Meclis de مجلس oturulan yer demektir.
Kelimenin dil kökeninden kastetmiyor, kullanıldığı yerdeki anlamını ifade ediyor, cülus kelime anlamı tahta çıkmak ama kastedilen cülus dağıtmak diye bir tabir var mesela, adamlar sandalye koltuk vermiyor ki. Paranın dağıtılması ya ni kaynakların paylaşımı ve verginin nasıl alınacağı.
Hem ESG hem de Yalın Alpay’la çekilen tum bolumleri keyifle izledim; izlemeye de devam edeceğim. Öncelikle tebrik ederim. Yalnız bu iki beyfendi dışında benzer bir formatta bir de entelektüel hanımefendi ile program yapılsa güzel olabilirdi....
Ortaçağ Avrupa'sından bahsederken. Savaşı koca, koca atlara binen zırhlı aristokratlar yapıyor. Köylü ayaklansa bile aristokrat onu kesiyor. Çok güzel özet. Bunu dinlerken Salzburg'daki silah müzesi aklıma geldi. Çok geniş bir zırh koleksiyonu vardı.
Gerçekten tebrik ediyorum, o kadar dikkatli konuştunuz ki hiç bir şey anlatmadınız. Ne yapalım, bu düzende elden en fazla bu geliyor, yine de teşekkür ediyorum, eğlenceli bir video idi.
Sn. Canikligil, Sn. Gürkan. Size arabuluculuk teklif ediyorum, sorunlar ne ise aşabiliriz. Eksikleri, hatalari revize eder ve yeni bir anlaşma imzalayabiliriz. Beraber ürettiğiniz bu içerikler müthişti, daha iyisini de yapabilirsiniz. Gelin bu işi beraber çözelim.
of course. arkadaslar turkiyede konusulan siyaset degil. Demokrasi istiyoruz diye siyasi cumle mi olur. 19. yyda uzerinde anlasilan seylerin adini bagirmaktan oteye gidemiyoruz. bu nasil olacak, engeller nasil asilacak vs. konularina gelince herkes tis. ikinci cumle yok. ben siyaset konusmuyor degilim, siyaset beni konusmuyor ;)
@@OMNIBUSLIVE "Parti kur, oy verelim" gazlaması değil bu ama tırnağınız etmeyecek adamların köşe başlarını tutmasından olmasın :) Yetenek ve donanım avında olmadıkları gibi bahsetmeyerek yok saymak, öyle biri yokmuş gibi davranmak, böylece kıyaslanıp elenmekten kurtarmak onların küçük hesapları. 600'den bir elin parmakları etmez aklı başında olanı ama ben de gelecekten umutluyum. İtaati reddeden, vicdanını daha evrensel değerlerle besleyen bir nesil geliyor. Dinozorlar yer açmadığından belki ben bile göremem ama bir gün olacak. İlaveten, bence de yaşasın filozof krallar! :)
Yeni nesil den ben pek umutlu değilim. Iyi analiz edin derim manipülasyona açıklar, sosyal medya yönlendirmesine açıklar, belki bazı şeyleri dikta edemiyorsun ama bir justin biber ile de çok rahat yönlendirebilirsiniz. Bu şekilde yetişen bir kuşak için ilerleyen yaşlarında da başka justin ler çıkar ve yine popülizm kazanım.
Merhabalar, bahsettiğiniz üç-F aslında Futbol, Fado ve Fatima ve Portekiz diktatörü Salazar'a atfediliyor. Aslında orijinali Tanrı, Vatan ve Aile olarak geçiyormuş. Nedense Türkiye'de Franco'ya atfedilip Fado,Futbol Fiesta'ya çevrilmiş bu.
Dünyadaki hiçbir yasa, hiçbir kanun, hiçbir yönetim şekli %100 doğru ve eksiksiz değildir. Sadece ve sadece mutlak güç ve mutlak ilim sahibi Allah’ın kanunları, yani şeriat mutlak doğrudur. Allah bize mutlak doğruyla yönetilebilmeyi nasip eylesin...
Açık ara en iyi bölüm.Ayrıca zamanın ruhunun ihtiyaç duyduğu doneler.Çünkü demokrasinin içinde doğduğumuz değerini fark etmek kolay değil.Ve diğer ihtimalleri bilmediğimiz için kötülüklerini de bilmiyoruz.Bu boşluğu da post-truth çağında iyi hatipler daha kolay istismar edebilir(popülizm)
genel oy ilkesine eleştiri konulu tez yazmayı düşünüyorum; oy konusu husus hakkında asgari bilgiye sahip olanlar oy kullanabilecek, (temsili demokrasiye de devam) aynı yöntemle seçilenler; yöneticiyi seçecek. (iki kere rafine:)
ESG Hocam 16:20 de bahsetmeye başladığınız "Silikon Vadisi" konusunu Daron Acemoğlu'da Ulusların Düşüşü kitabında anlatmıştı. Gidip işgal edebilirsin ama hepsi kaçar ve başka bir yerde tekrar kurarlar o vadiyi şeklinde...
*İzlerken Düşündürdükleri Işığında* _(Asıl mesele Dakika 23.30 vd.)_ Video genel olarak toplum ve yönetim sistemi arasındaki bağ'dan bahsetti. Akdeniz toplumlarında bir güçlü yönetim arayışı daha yüksek. Bu sosyolojik gerçek bunu hepimiz aşağı yukarı biliyoruz. Demokrasi kültürü olan yerlerde ne var. İnsanlara kararı sık soruluyor. Bizde fikri sorulmadan icraata maruz kalma daha yüksek olduğu için fikir beyan etme konusunda sığ kalıyoruz. Bu da bizi demokrasiyi özümsemiş toplum yapmıyor. Tamam arkadaş bunları aşağı yukarı çoğu insan(siz biz gibi) söyler. Bu türk toplumunun demokratikliğe uyumu analizinden sonra genç neslin küçük yaşlardan itibaren SOSYAL MEDYA aracılığıyla fikrini beyan etmeye alışması ile her konuda fikir geliştirebilir ve sorulabilir olması toplumumuzda demokratikliği artıracak. Benim yaptığım *en büyük hata* ise: Türk toplumunu analizde ciddi olarak yanlış yaş gruplarına bakmak oldu. Tr de 30 yaş üstünde hâlâ ciddi demokratik ahlak (istişarede fikir beyan etme olgunluğu) eksik olduğunu görüp _yine bir otoriter oluşturacaklar_ yanılgısına kapıldım. Oysa tartışma ve Uzlaşı kültürü denilen şey alt nesilde gelişmeye başlıyor. Her ne kadar Twitter'da hâlâ vahşi tartışmalar ile insanlığımızın kelam açısından gelişmemişliğini görsek de yeni nesilde bu tartışabilme kültürü oluşabilir. Ve ben bu durumdan habersiz cahil ve halktan kopuk bir aydın gözüyle bakarsam ne olur. Bugünkü Türkiye'nin analizini 5 yıl sonra o baya ciddi değişime uğradıktan sonra yapmış olurum. İşin kötüsü ben tarihçi de değilim. Amacım belli bir dönemi değil, toplumun karakteristiğini anlayıp ona göre hareketleri düzenlemek gibi daha pratik bir fayda. Bu hatanın katmerlenmesi için ne yapmalıyım sizce? 😏 Yanlış zamana bakarak bugünkü toplumu okumak için; osm son dönemindeki eserlere bakarak _bu mesele doğu batı çatışmasıdır arkadaş_ diyerek Tanpınar zamanındaki toplumun karakteristiği ile bugünü benzer zannetmek olurdu. Bu çatışma yok demiyorum. Toplumun genel özelliğindeki _"talepler önceliğindeki değişimi"_ farkedemiyoruz diyorum Ve işin kötüsü bunu bir temelimiz olsun, tarihsel gelişimi üzerinde anlayabileyim derken yapıyoruz... *Ne mutlu* bugünkü toplumu anlayana... Hem de gençliğiyle beraber
Power point sunumuyla, sesini uygulamalarla kalınlaştırarak nerden geldiği belli olmayan saçma sapan bilgilerle video yapan heriflerden sonra Emrah hocanın sohbet havasındaki videoları müthiş olmuş. Her söylediği doğru demiyorum ve bunu söyleyebilecek bilgiye de sahip değilim ancak birgün uzay temalı ertesi gün tıp temalı video çeken adamların o günleri yaşamış gibi emin tavırlarla tarih videosu yayınladığı şu ortamda üstelik şu bilgisiyle “bilmiyorum” diyebilmesi izlemek için yeterli bence.
Georgetown Üniversitesi ve Erasmus öğrencisi örnekleri çok acıklı :( Bizdeki durum sanki güçlerin birleşmesine inanmamızdan ziyade korku, güçten korkuyoruz güç bize zarar verebiliyor çok kolay bir şekilde. Bunu da içselleştirmişiz her alanda :S
Adam darbeye karşı değil. '' Karşıdan gelene karşı. '' çok doğru bir söz bizde muhaliflik kavramı anlaşılmıyor. Temmuz darbe girişiminde bile sırf iktidarı sevmiyor diye darbeye sevinen insanlar gördüm bu gerçekten çok kötü bir şey.
80'lerde doğdum. Bütün bir çocukluğum boyunca hiç bir konuda ne düşündüğümün sorulması şöyle dursun ne istediğim bile sorulmadı. O kadar sorulmadı ki abartmıyorum bir pastaneye oturduğumuzda masaya gelen garsona bile ne istediğimi söyleyemezdim çünkü benim isteklerimin değil anne ve babamın benim için istediklerinin önemli olduğunu bilirdim. Hayatımdaki kişiliksizlik böyle başladı maalesef. İstemeyi öğrenmedim dolayısıyla elde etmeyi de öğrenemedim. Bu da bu topluma hiç bir faydası olmayan parazit bir kişilik olmamı sağladı. Eğer isteklerim önemsense ve isteklerimi elde etmeyi öğrenseydim bu gün muhtemelen çok daha fazla katma değer üreten bir insana dönüşebilirdim. Umarım bu günün çocukları istemeyi öğreniyor ve elde etmeyi de içselleştiriyordur.
Ben de öyleyim. Hem aile hem okuldaki öğretmenler bayağı robot gibi yetiştirdiler beni. Üniversitede kimisi konuşmaya başladıysa da ben ağzımı ayırıp izlerdim sadece. Bana fikrim sorulduğunda ise olabildiğince en kısa cevabı verip otururdum hep. Kafam boş şekilde mezun oldum. Evde oturuyorum şimdi boş boş
Harika bir tespit, derli toplu anlatım. Beni de bu tarif ettiğin gruba dahil edelim.
Buna toksik ebeveyn deniliyor. Tarih Obası kanalından kişisel gelişim, seneca konulu videolara bakmanızı tavsiye ederim.
Bu durumun farkına varmanız dahi çok önemli, artık bir eşiktesiniz. Hiç bir şey için geç değil...
Arkadaslar sizi anliyorum.Bende 71 dogumluyum.Ama kusu bakmayin ufakken hakki olabilirsiniz ama buyuyunce gelisememizin sebebi kendiniz.Sisteme uymussunuz kaderimse cekerim.Kendinizi anladigim kadari ile geleitirmemissiniz.Cevremde sizin gibi cok genc var.Ben orta direk çocuğuyum. Bu duzen boyle gitmez deyip 92 askerden sonra yurt disina gittim.Ama bu fikir kafamda lise 1 den beei vardi ve amacima ulasmak icin yilmadan planima sabit kaldim.Sonunda Rabbime.sukurler.olsun amacima ulastim.Ama genc nesil bitmis.Savasmak yok kendini asmak yok.Universiteyi bitirdim ee is yok.Yahu kardesim yabanci dil kursuna yazil.Ozellikle Konsolosluklarin.orda hoca ile tanisirsin birini tanirsin .Ne bileyim evlenir gidersin.Veya ordaki biri sana on ayak olur.Ugrasmadan hicbirsey olmaz.Sönük pısırık kendi potansiyelinizin %20 ile hayatiniz gecer gider
"Dövebilecegim hickimsenin lafini da dinlemem sistemine de uymam" Mustafa 7
Resmen “bilmeyenler icin ‘social contract’” ozetlemis.
''imkanlarımız eşit olamaz ama haklarımız eşit olmalı'' ESG
önemli olan eşitlik değildir adalettir farklı şeylerdir hukuki eşitlik toplumun bazı kesimlerine karşı adaletsizlikler doğurur
Adam darbeye karşı değil, karşıdan gelene karşı
-ESG
Çok doğru bir tanım
Erdoğan olmasında kim olursa olsun hatta hitler gibi biri bile olabilir (!)
@Cern Light yo naziye verdim oyumu
23:58 "bu fenerbahçenin taktiğidir" o kadar doğru örnek ki
Bir Fenerbahçeliyim ama doğru.
Daha Antik Yunan'da yasa koyucu Solon demiştir ki: "Kanunlar örümcek ağlarına benzer: Güçsüz ve hafif şeyler ona yakalanır; daha ağır olanlar ise onu parçalayıp geçer" dolayısıyla da biz de her yeni gelen eskiden rövanş almaya çalıştığı için, söyleşme ahlâkından da yoksun olduğumuz için -henüz- ideal demokrasiden hâlâ çok uzağız. Benim kuşağıma inancım tam, 2000'ler!
milenyumlular: ipimle kuşağım,...
Solona kanun yapıcı desek daha doğru
2000'LİLERİ EVE KAPATTILAR BE GÜZELİM :D
@@umutcanyapici Doğru, yanlış yazmışım.
bu sözü üniversite yıllarında kütüphanede kitap okurken geçiş sayfasında okumuştum ve tüm demokrasi yönetimlerinde yada yönetim şekli ne olursa olsun geçerli
hoca öyle hızlı konuştu ki, kaçırmadan tam olarak anlayabilmek için iki kere izledim.
geçmiş bölümlerden birinde içime; "bilgi o kadar hızlı veriliyor ki doğruluğu/yanlışlığı üzerine sorgulama yapmadan kabul ediyorum"
hissiyatı geldi.
artık izledigim bölümleri birkaç hafta sonra tekrar izleyerek kendimce bir sorgulama yapıyorum.
teşekkürler
Bir eleştirim var: Alttaki yazıları çok çabuk geçiyorsunuz
video'yu durdurup metni okuyabilme özelliği getirmesi lazım youtube'un
@@dorylaions Ben mesela videoyu açıp yatağıma uzanıp izliyorum o anda durdurma imkanım olmuyor (:
@@yasinalptekin7257 kablosuz mouse teknolojisi yakın
@@dorylaions Onun yerine alt yazıları 3sn uzatmaya ne dersin kimseye zararı olmaz 😀
2x hızında izliyorum ona rağmen gayet iyi .
Fransa'da, lisede hizli konusan kendini kaptiran bir tarih hocam vardi. Ben sunu anladim, tarih ogreten adam hizli konusacak, tutkuyla anlatacak. Adamsiniz ESG bey.
3:06 Tüfeklerin çıkmasıyla askeriyenin en önemli birimlerinin Piyade olduğunu Age of Empires 3 ile anladım. Cavalry nin 5 saniyede kestiğini musketeer yada skirmisher lar 10lu 20 li birlikle tek sıkışta öldürüyor ama topları kolayca öldürmek için yine de grenadier yada cavalry lazım 😂 ama almanların black riderları ve uhlanları çok iyi, black rider at üzerinde tüfek kullanıyor.
Bir de çoğu menzilli adam menzilinin başladığı yerde duruyor ve arkadakiler ateş edemiyor, bu nedenle önce askerleri adamın dinine kadar göndermek gerekiyor. Eğer göndermezsen çok büyük bir güç kaybına sebep oluyor.
yaşasın osmanlı hem menzilli hemde piyade olarak atlılara iyi vuruyor
@@yusufuzman4686 Osmanlı da Yeniçeriden başka güzel birim yok ki 😂 Ben şahsen Hollanda yada İngiliz alırdım. Hollanda da banka var, İngilizlerde LongBowman, dağıtıyor ortalığı. Sanırım sende işçi basmaya üşenenlerdensin. Japon ama oyunun en iyisi bence, samurayların hasarı çok yüksek, birde japonların Konsülü var hollanda portekiz gibi
@@hulk8256 Onun için Skirmisher daha iyi oluyor, birde top bulundurmak iyi oluyor ama ufak raid ler yapacaksan büyük ordu dizmeye gerek kalmıyor, zaten küçük raid lerle karşı taraf iyice kırılıyor.
@@umittaylan1485 Hollanda'da zaten istediğin kadar kaynak kazanabiliyorsun hatta biraz çalışınca işçilere gerek kalmıyor
11:00 bence meclisin tavanına çiğköfte yapıştırmışlarsa o meclisin hakkı tam verilmiştir.
sorumu esg'ye iletebilir misiniz? şöyle diyebilir miyiz: tüfeğin bulunmasıyla savaş alanında nicelik niteliğe +bonus kazandı ve toplumlar bir parça daha demokratikleşmeye yatkınlaştı. şimdi hava kuvvetleri ve dronların ve gelecek yıllarda robot askerlerin bulunmasıyla tekrar nitelik niceliğe karşı bonus kazandı ve böylece daha az demokratik bir dünyaya doğru gitme eğiliminde olacağız. çünkü artık egemenler feodalite zamanlarında olduğu gibi vatandaşın savaş meydanında kendini feda etmesine daha az gerek duymaya başladı. 5 köylüyü cepheye sürmektense bir şovalye cepheye sürmek o zaman daha avantajlıydı. şimdi de kalabalık kara ordularındansa dronlar avantaj kazandı
"İlker bizim çocuk yapmamıza karışmıyor çünkü yaptık hepimiz çocukları."
-ESG
Yıl 2024, ikimizin videosuydu, sen kısık sesli izle çocuğun uyanmasın
Konu çok dağıldığında bayılıyorum ☺️ sonra bir anda geçişi tekrar konuya yapabilmeniz mucizevi ☺️
13:32 BÜLENT ERSOY mu dedi ben mi yanlış anladım 😂
evet ama dil sürçmesi değil. 12 eylül öncesi mart ayında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimi çok uzamıştı. yanlış değilsem 120 tur devam etmiş 12 eylül'e kadar yeni cb seçilememişti. vekiller dalga için sandığa bülent ersoy, ajda pekkan isimlerini filan atmışlardı.
@@cankesli4028 115 tur evet
12:30 "bizim işimize gelen yasa olursa sorun değil" inanılmaz yerinde tespitler. Saygılar hocam.
Karantina günlerinde çok iyi geliyorsunuz youtube'un en kaliteli ve bilgilendirici kanalısınız bence.
Böyle bir bölümü 3 ay bekletmek nedir vicdansız Flutv
Adamlar geleceği görerek hazırlanmış :D
nefesimi tutarak izledim. şaka : ) 30 dk biraz uzun nefes tutmak için
yine güzel bir bölümdü, notlarımı sıralayayım
- Tartışma kültürü konusunda hocamız çok güzel konuştu cidden. Ben de katılıyorum bu problemin özü olayına. Root cause diye bir kavram var. Siz ya bu insanlar niye kavga ediyor kavga etmeyin diye müdahale etmeye çalışıyorsunuz ama esas problem adamın tartışmayı becerememesi. Söyleyecek şeyi olmayınca insanlar hemen ad homineme sarılıyor. Ad hominem de zaten bir tür statü kavgası. Statüsel tartışma sisteminde kim statü olarak üste çıkarsa onun fikri, fikrin doğru olmasından bağımsız olarak kazanır. Önce ünvanlar ve hakaretler uçuşur, o da olmazsa olay fiziksel mücadeleye döner. Statü olarak üste çıkan aynı zamanda haklıdır. Oysa ki uzmanlık, konular hakkında bilgi ve bu bilgiyi ve daha da önemlisi nedenleri karşı tarafa iletme, karşı tarafın bilgi ve nedenlerini anlayabilme, çatışma noktalarını ve ortak doğruları çözümleyebilmek gibi beceriler geliştikçe insanlar dolaylı kavgaya değil bilginin kendisinin tartışılmasına dönecektir. Bu da tabi ki eğitim ile mümkün. Ne yazık ki 'root cause' yani kök neden konusunda hiç bir çalışma yapmıyor insanlar, çünkü yüzeysel bilgiyle bu kadar.
- piyade gücü ve aidiyet duygusu vurgulamasını ikinci keredir duyuyorum hocamızdan, bununla ilgili bir teori üzerine çalışıyor gibime geliyor : ) Anladığım kadarıyla yönetim erki ve ülke aslında farklı şeyler. Rekabet gereksinimi arttıkça erk tüm ülkeyi işin içine katmak zorunda kalıyor dolayısıyla yavaş yavaş yönetim erki ülke haline gelmeye başlıyor. Dolayısıyla eski çağlarda köyünde yaşayan adamın haleti ruhiyesinin gayet farklı olması mümkün. Muhtemelen devlet onlar için kral ve etrafındaki bir takım insanlardı. Bizde ise çok daha geniş bir kavram, neredeyse ülke ile aynı şey olacak derecede.
- Olayın değil kuralların tartışılması gerekliliği konusu. Bu çok önemli bir tespit aslında, videoda kullanılan örnek de insanların sadece kendisine haksızlık yapıldığı zaman bir takım şeylere karşı çıkması. Ben de bu farkı çok görüyorum aslında diğer ülkeler ile. Bizde workaround kültürü hakim. O an işe yarayacak kural neyse hemen onu koyuyoruz eski kuralı kaldırıp. E ama eski kural daha genel geçerdi aslında? Böyle devamlı değiştirmek zorunda kalınca da kimsenin sisteme güveni kalmıyor. Oysa ki genel geçer kuralı devamlı iyileştirmeye çalışınca uzun vadede sistem kazanıyor. Kapitalin adam gibi gelişmemesinin nedeni de bu. Mülkiyet garantisi sağlayamıyorsunuz insanlara. Oyunun kuralının devamlı değiştiği ortamda bir insan neden biriktirmeye çalışsın ki? Her an elinden gidebilir.
- Merkeziyetçilik mevzusu. Burada hafif bir uyarıda bulunmak istiyorum çünkü videoyu izleyenler yanlış anlayabilir. Doğru Amerikada ta baştan beri herşeyi dağıtık hale getirmek için çabalar var. Ama bir yandan da çok güçlü bir establishment var. Yoksa zaten iç savaştan sonra durumu kurtarmak için Hitler gibi biri gelirdi başa. Oradaki kavga öyle basit bir kavga değildi. Hocamızın yaptığı tespit bu açıdan çok önemli. Evet her ülkenin farklı şartları var. Eğer ülkenizde ne tartışmaya açılırsa açılsın, insanların demokrasiyi ve topraklarını koruyacak düzeyde bir kırmızı çizgisi varsa, o zaman istediğiniz kadar dağıtabilirsiniz gücü. Bu bizde böyle olmuyor ama. Sistemi biraz açıyorsunuz insanlar hemen şeriat komünizm falan ilan etmeye kalkıyor, buraya da kendi ülkemizi kuralım diyor. Temel problem bu. Bir toplum sözleşmesi olmalı ortada, tamam her şeyi tartışırız ama demokrasi yolundan dönmeyi tartışamayız diye. O zaman katılımcılık üzerinden çok güzel geliştirirsiniz özgürlükleri. Bu şunun gibi, en iyi eğitim şekli öğrenciyi serbest bırakıp kendi kendine öğrenmesini sağlayıp ona rehbelik etmek. Ama öğrenci gidip sabaha kadar hearts of iron oynuyorsa, eğitime gerek yok yeaa diyorsa o zaman başında demoklesin kılıcı gibi durup yoklama alıp zorla ders vermek zorundasınız. Bu tarz bir öğrenci örneğini de daha önceki bir videoda dinlemiştik : )
- Oylarımız çobanların oyuyla aynı mı? Zaten aynı değil ki. Adam köyünde oturuyor, dünyayla bağlantısı kesik. Televizyona çıkıp konuşma şansı yok, sadece dinliyor. Kitap basma şansı yok, köyün imamını etkileme şansı yok. Yani onun da bir oyu var, ama biz diğer insanları etkileyebilecek sonsuz imkanlara sahipken onun böyle bir durumu yok. Arada gelip biri köyüne yol yaparsa, hayvanlarının sıkıntısını çözerse ona oy verecek tabi, zaten oy hakkı olmasının nedeni de o. Eğer böyle olmasaydı köylerde hiç gelişme olmazdı. Oyu bir feedback loop olarak düşünmek lazım. Oy hakkınız olmazsa siyasilerin umrunda olmazsınız. Zaten günümüzde yaşadığımız sorunun nedeni de bu insanların kenarda bırakılmış olması. Hepimiz elegan elegan elimizdeki telefonlarla bilgisayarlarla internetle etkileşime giriyor, okuyor, zenginleştikçe zenginleşiyor kültürlendikçe kültürleniyorduk ve bu insanlar bir precarity yumağı içine girdiler. İletişim kanalları aniden genişleyip herkese ulaşınca adam bir de baktı ki ohoooo atı alan üsküdarı geçmiş. Tartışma ortamına girmeye çalışıyor oraya da giremiyor fikirleri çok eskide kalmış çünkü, korkutuyor her girdiği ortamda insanları. O da otokrasi üzerinden kendine ayrı bir kanal yaratmaya çalışıyor.
- Taxation representation olayı. Vergi almazsanız bir karşıtlık yaratırsınız. Sunk cost economy denilen bir olay var. Adam o parayı verince elini taşın altına sokmuş oluyor, dolayısıyla devlete sahip çıkma potansiyeli oluyor. Ortaklık gibi, hisse aldıysanız huoop napıyorsunuz bu paralarla dersiniz. Vergi almazsanız devlet arazisinde yaşayan kızılderililer gibi olur insanlar. Veya celaliler gibi. Oy olayında olduğu gibi, zaten problem ve gerginlik gelişme, daha çok üretme baskısından doğuyor. Eğer gelişim olmazsa herkesi kendi haline bırakırsanız, dışarıdan da gelen bir tehdit olmazsa insanlar oldukları gibi yaşamaya devam ederler. Zaten osmanlıdaki sistemin başarılı olmasının nedeni buydu, adamlar bunu optimum şekilde dini yapılar üzerinden, refahı paylaştırmayı da avrupadan çok farklı şekilde devrim gibi bir toprak sistemi ile başardı. Ama ne oldu sonra? Gelişme baskısı ortaya çıkınca sistem kendini yenileyemedi. Sistemin kendini yenileyebilmesi için oturmuş tartışma ortamı lazım çünkü.
Gelişmek istiyorsanız, gelişmek için de kenardaki köşedeki her adamı dahil etmek zorundasınız ki derdini size anlatıp bir şeyler istesin. Yani müşterilikten ortaklığa terfi etmeniz lazım ülke toprakları üzerinde yaşayan herkesi. Önce mantıksız şeyler isteyecek, sonra yavaş yavaş öğrenecek. Demokrasiye ilk geçişin olduğu an gibi durumlarda tepeden inme, 'bu böyle olmalı' demek mümkün sonuçta arada çok büyük bir bilgi farkı olduğu için ama, demokrasinin esas yürüyüş şekli bu değil. Aradaki boşluk doldukça demokrasiyi yerleştirmek isteyen itiş gücünün içinde de çatlaklar oluşacaktır eğer tartışma kültürü yerleşemezse. Demokrasi yolunda şu kabullenilmeli
- neyin nasıl yapılması gerektiği konusunda bir evrensel doğru olamaz. dolayısıyla olabileceğinin en iyisini yapmaya çalışmak gerekir. Bunu yapabilmek için de kaos yaratmadan sağlanabilecek en geniş diversity of concerns'ü (endişe çoğulluğu? resmen chicken translation) sağlamak lazım. Sistem mükemmel olamaz. Sistem devamlı gelişir, ama mükemmel imkansızdır.
Oysa ki otoriter kafanın temel sıkıntısı mükemmelin mümkün olduğuna inanmak. Otoriter kafa doğaya karşı sürekli bir mücadele ve entegrasyon olmadan, sürdürülebilir bir iyileştirme aramadan, kafada en mükemmelin bulunup uygulanabileceğine inanır. Kağıt üstünde dünyayı kurtarır. Oysa ki mükemmelin olduğu yerde iyileşme/gelişme olmaz, zaten mükemmeldir. Bu nedenle doğuşsal olarak mükemmel olan sistem aslında ölü doğmuştur, yetersizdir.
Neyse, dolayısıyla, vergi almak zorundasınız insanlardan. Temel soru burada şu, devlet herkesin devleti mi olmalı? Buna kimsenin hayır cevabını vereceğini sanmıyorum günümüzde.
Altyazıları biraz daha uzun tutsanız çok iyi olur. Zaten beynim akıyo dinlerken 😁
22:39 'daki muhabbette kısa bir not düşeyim: Vergi almayıp hizmet vermezsen veya vergi alıp değerinde hizmet vermezsen o bölgenin de senin himayende durması için bir sebep kalmaz. Sınır bölgesiyse komşu toprağa geçer ya da başkasından destek alır ya da bağımsızlığını kurar. Sınır bölgesi değilse iç topraklarının arasında kesilme olur ordan yol geçiremezsin örneğin. Sivas bağımsız olsa Ankara'dan Kars'a yolu uzatmak zorunda kalırsın ek benzin, ek yol ya da oradan geçip vergi ödersen gene ek masraf. O bölgede olan ve topraklarında başka yerde üretilmeyen bir ürün varsa bölge ürünü sana vermez ya da yüksek fiyata satar, satışını kontrol edemezsin bir anlamda ithal eder konumda olursun ki hizmet götürür, adil davranırsan buna gerek kalmaz. Aynı şekilde iç sınırlarında bağımsız yahut başka bir devletin himayesinde bölge olur. Sallıyorum San Marino ya da Luxemburg Rus uydu devleti olsa, Rusya oraya mühimmat yığsa, üs vs. açsa Natonun göbeği. Sıkıntı yani. Ondan dolayı vergi alıyorsan sevee sevee hizmet de gideceek temsil hakkı da verilecek. Bu yapılmayınca neler yaşandığını çok iyi biliyoruz, yaşıyoruz. Tanışık olduğumuz bir konu olduğundan gayrı ek yapmak istedim bilmem sizler nasıl düşünürsünüz... tişikkirler.
Usta yedinci Mustafa'nın soruları cok iyi beğeniyorum 👍
İhsan Oktay Anar’ın şu harika paragrafını, yine bu şahane programın bağlamına tam oturması sebebiyle yine(🙈) arzedeyim:
“...Demokrasi, ancak Hakikat’in acımasız bir despot olduğunun keşfedildiği memleketlerde varolabilirdi. Oysa, asırlardır sultanlar veya fuhrerler tarafından idare edilmiş memlekette Hakikat, ahalinin reyine ve uzlaşmasına dayanıyordu; öyle ki Hakikat, başta hâkim sınıf olmak üzere herkesin işine gelmeliydi. Uzlaşmaya dayalı demokrasi varsa Hakikat despot, uzlaşmaya dayalı Hakikat varsa rejim despot olmaktaydı. Bu nedenle memlekette Hakikat mutlak değil, örfî idi. Hattâ daha da fazlası, hukukî idi de. Meselâ ahalinin Hakikat diye kabul ettiği şeye dil uzatmanın cezası hapisti. Çünkü Hakikat birçok kişinin işine gelmeli, bir işe yaramalıydı. “
İhsan Oktay Anar
Galiz Kahraman
Peki:
“Hakikat”in acımasız bir despot olduğunun keşfedilmesi için gereken NEdir?
Buna HoZomuz benden daha iyi bir önermede bulunabilir ama yine de “eteğimdeki taşı” da arzedeyim:
“Hakikat”in (“Sorgulanabilir dolayısıyla geliştirilebilir bilgi” olarak “anlaşılması” en hayırlısıdır...) acımasız bir despot olabilmesi için
insan despotu ve ortaklarını ayakta tutan yöntemlerin&bilgilerin YETERİNCE (Çoğu zaman korkunç! bir biçimde...) iflas etmesi ŞART! görünüyor.
Ama günümüzün çok daha karmaşık ve birbirine çok daha bağımlı hale gelmiş olan insanlık durumu sayesinde bu iflasların,
T.S. Elliot’un aslında Dünya’nın sonu için söylediği gibi “bir infilak ile değil ama bir inleme ile” (yani çok kan dökülmeden...) gerçekleşeceklerini umuyorum.
Programda emeği geçenlere teşekkür ederim.
(Müzikçiyi kovun!🙈)🖖
Emrah Bey, bir an kendimi sizinle sohbet imkanı bulan sade vatandaş olduğumu düşündüm, tıkandım kaldım.
ESG’nin RUclipsr lara yaptığı en büyük katkı “comprehension” alanında oldu. Artık tüm “normal” videoları x2 hızda rahatlıkla takip edebiliyoruz.
12:13’den itibaren en haklı isyan başlıyor 👏🏻 Çevreme aileme anlatmaya çalıştığım her şeyi özetlemiş hoca
Konuyu biraz açar mısınız? Ben o kısmı tam anlamadım 🙏
Kübra Nur Aslında bu ülkede kimse devlet yönetiminde güc ayrılığı ve denge istemiyor diyor. Herkes kendi gibi düşünen bir yönetici olsun ve tüm yetki onda olsun istiyor. Desteklemediğin bir belediyenin yaptığı şeyleri eleştiriken, oy verdiğin belediye başkanı benzer şeyler yapınca ses çıkarmamak gibi... Bence ülkedeki en büyük sorun bu. 🤷🏻♀️
@@haticeo9346 kesinlikle haklısınız. herkes "kendine müslüman" herkes "kendine demokrat". bana dokunmayan yılan bin yaşasın. bakın farkında mısınız bu tutum ne kadar iliklerimize işlemiş ki resmen bu tutumumuzu anlatan deyimlerimiz atasözlerimiz var. başımıza icat çıkarma gibi bilime ve yeniliğe karşı çıkış da örneğin şu içinde bulunduğumuz aciz halin temellerinden birini oluşturuyor.
Şuana kadarki en derin video olmuş. Bazı yerleri 2-3 defa net anlayabilmek için tekrar izledim. Hozom çok değerli konuşuyor.
En keyif aldığım bölümdü, dağdaki çoban konusunun biraz daha ilerlemesini beklerdim.
"Sistemin özüne ateş edeceksin "ESG
Hoca anarşist çıktı !
Kast ettiği sistemi yok etmek değil. Onun gelişmesini istiyorsak yapan edene değil mekanizmanın kendisine bakmamız ve onu değiştirmemiz gerektiği.
Gamze hanım da senin dediğini biliyor, ironiyle karışık bi espri yapmış bay çok bilmiş. Sen şimdi bana ben sana vali olamazsın değil adam olamazsın hikayesini de anlatırsın
@@yunussolmaz7051 hocam sakin ol ben de anladığımı ifade ettim kimseyi yargıladığım yok.
@@omermemis7658 ne biliyim gaza geldim bi anda. Öğretmenim ben canım sıkıldı evde, kusura bakma 😇😊
Yürüyelim arkadaşlar 😂
Başlık meclis ve darbeler ama ESG bir türlü darbeler konusuna giremedi. Başlığı görünce yeniçeri ayaklanmaları, öldürülen padişahlar vs ardından cumhuriyet dönemi darbeleri hakkında bir program beklentisine girdim. Yine de çok iyiydi.
siyasi sosyal hayatımız hakkında, ben bu adam kadar doğru konuşan başka birisini daha görmedim !
objektifliğin vücut bulmuş hali !
kendisini sürekli yönlendirmeye çalışan sorulara kitabın ortasından LAAAPS diye yapıştırıyor cevabı !
takdir edilesi !
tebrikler..
Darbeler başlığı meclisin yanında biraz yüzeysel kaldı. Sadece darbeler tarihi hakkında bir bölüm yaparsanız süper olur.
10:51 -Hocam Türkiye'nin meclis tarihindeydiniz.
-olsun boşver akdkdkdkdjfhdj
Güzel bölümdü, teşekkürler. Hozom gökdelen üzerinden eleştirisini de yapmış oldu, gözden kaçmasın. 😊
Teşekkürler.
Hocam kitabınız cidden beklediğimden çok daha iyi. Ve çok satanlarda 2. sırayı almasına okumaya başladıktan sonra çok sevindim. Farklı bakış açıları göstermeniz ve akademik bir üslubtan ziyade daha sade bir dil kullanmanız çok etkileyici. Ve kullandığınız kavramların merak edenleri araştırmaya yönlendirmesi de gayet zekice bir fikir. Böyle eserlerin devamını bekliyoruz.
İlker: peki bu nasıl olacak
ESG: eğitimle falan :D
Altyazıların eski hali daha iyiydi sanki. Her hafta video gelmesi de ziyadesiyle mutlu ediyor. :)
İki kitap önerisinde bulunayım konuyla ilgili:
- Tiranlık Üzerine, Timothy Snyder
- Fascism, Madeleine Albright
Eyv dostum
@@Zemberek-kusu ?
12:05 te sorulan soruya verilen cevap muhteşem. A si B si C si farketmiyor temel sorunumuz bu.
alt yazıları biraz daha uzun süre tutarsanız sevinirim
Hocalarım bu programın devamlılığı benim için gerçekten çok ama çok önemlidir. Kişisel gelişimimi desteklerken aynı zamanda daha önce kafamda sorduğum bir çok soruya cevap oluyorsunuz. Tarih bilgisinden daha da ötesi sizin gibi elit insanların düşünme tarzlarını öğrenmeye ve bunu hayatıma katmaya çalışıyorum. Dediğim gibi; gerçekten ama gerçekten bu programın devamlılığı benim adıma çok ama çok önemlidir. Programın devamlılığını etkileyebilecek herhangi bir problem çıkması durumunda elimden geleni yapmayı çok isterim.
Hocam kazaklar(slav) ve Osmanlıyla ilişkileri ile ilgili bir video çekernisiniz ?
Demokrasiden bahsederken doğal olarak ‘kuvvetler ayrılığından’ bahsediliyor, ancak bunun işe yaraması için gerekli olan en önemli şey ‘adli dokunulmazlıkların’ olmaması gerekliliği unutuluyor.
Adli dokunulmazlıklar varsa ne kuvvetler ayrılığından ne de demokrasiden bahsedilebilir. Adli dokunulmazlıklar ‘YÖNETENİN SORUMSUZLUĞU’ sisteminde olur ki bizdeki sistem budur bu şartlarda demokrasi olamaz , yaşayamaz ve işe yaramaz diye düşünüyorum. Geri besleme olsazsa yani hesap sorulamazsa sistem çalışmaz.
GERÇEKTEN COK TEŞEKKÜR EDERİZ EMEK VERDİĞİNİZ BÜYÜK KAMU HIZMETI İÇİN. ✋🏻 Sayenizde evde kalma olayı kolaylaşıyor bazi videolar iki kez dinlenince bile sıkmıyor insanı. TEŞEKKÜRLER
Emrah Hoca'nın nasıl bu kadar kısa zamanda hayranı olduk ya?:)
Merak ediyorum 80 darbesini o zamanki görüş ayrılıklarını vs araştırıp değerlendirdiğiniz bir video çekebilir misiniz?
Ufkumu gerçekten genişletti hocamızın perspektifi. En beğendiğim bölüm bu oldu.
Sayın hocam sizi tanıdım tanıyalı eskiye kıyasla resmen daha entelektüelim. Emeklerinize sağlık.
Hocam yalnız meclis cülustan geliyor dediğimizde bahşişten geliyor anlaşılabilir bu yanlıştır. Arapça جلس/oturdu fiilinden gelir. Cülûs da oturma demektir, tahta oturma. Meclis de مجلس oturulan yer demektir.
Kelimenin dil kökeninden kastetmiyor, kullanıldığı yerdeki anlamını ifade ediyor, cülus kelime anlamı tahta çıkmak ama kastedilen cülus dağıtmak diye bir tabir var mesela, adamlar sandalye koltuk vermiyor ki. Paranın dağıtılması ya ni kaynakların paylaşımı ve verginin nasıl alınacağı.
mahmut güneş cülustan geliyor ifadesi yanlış anlaşılmasın diye ifade ettim. Kökenini açıklama sebebim bu. Anlamı kökeninden uzaklaşmış da değil.
Hem ESG hem de Yalın Alpay’la çekilen tum bolumleri keyifle izledim; izlemeye de devam edeceğim. Öncelikle tebrik ederim. Yalnız bu iki beyfendi dışında benzer bir formatta bir de entelektüel hanımefendi ile program yapılsa güzel olabilirdi....
Türk devletleri ile ilgili video yaparsanız güzel olur. Teşekkürler
esg in ingilizce deyimleri türkçeye çevirip söylemesi ve orjinalinin ingilizce altyazı olarak verilmesi süper olay.
hocam kitap önerileri yapar mısın? :)
Ortaçağ Avrupa'sından bahsederken.
Savaşı koca, koca atlara binen zırhlı aristokratlar yapıyor.
Köylü ayaklansa bile aristokrat onu kesiyor.
Çok güzel özet.
Bunu dinlerken Salzburg'daki silah müzesi aklıma geldi. Çok geniş bir zırh koleksiyonu vardı.
Gerçekten tebrik ediyorum, o kadar dikkatli konuştunuz ki hiç bir şey anlatmadınız. Ne yapalım, bu düzende elden en fazla bu geliyor, yine de teşekkür ediyorum, eğlenceli bir video idi.
Sn. Canikligil, Sn. Gürkan. Size arabuluculuk teklif ediyorum, sorunlar ne ise aşabiliriz. Eksikleri, hatalari revize eder ve yeni bir anlaşma imzalayabiliriz. Beraber ürettiğiniz bu içerikler müthişti, daha iyisini de yapabilirsiniz. Gelin bu işi beraber çözelim.
İmkanlarımız eşit olmasa bile haklarımız eşit olmalı👏🏻👏🏻👏🏻
değerli adminler sorulara cevap veriyor mu
Konuyu görünce başınızı ağrıtırlar diye korkmuştum adınıza ama mayınlı araziden kılınıza zarar gelmeden çıkmışsınız. 👏👏👏
of course. arkadaslar turkiyede konusulan siyaset degil. Demokrasi istiyoruz diye siyasi cumle mi olur. 19. yyda uzerinde anlasilan seylerin adini bagirmaktan oteye gidemiyoruz. bu nasil olacak, engeller nasil asilacak vs. konularina gelince herkes tis. ikinci cumle yok. ben siyaset konusmuyor degilim, siyaset beni konusmuyor ;)
@@OMNIBUSLIVE "Parti kur, oy verelim" gazlaması değil bu ama tırnağınız etmeyecek adamların köşe başlarını tutmasından olmasın :) Yetenek ve donanım avında olmadıkları gibi bahsetmeyerek yok saymak, öyle biri yokmuş gibi davranmak, böylece kıyaslanıp elenmekten kurtarmak onların küçük hesapları. 600'den bir elin parmakları etmez aklı başında olanı ama ben de gelecekten umutluyum. İtaati reddeden, vicdanını daha evrensel değerlerle besleyen bir nesil geliyor. Dinozorlar yer açmadığından belki ben bile göremem ama bir gün olacak. İlaveten, bence de yaşasın filozof krallar! :)
Yeni nesil den ben pek umutlu değilim. Iyi analiz edin derim manipülasyona açıklar, sosyal medya yönlendirmesine açıklar, belki bazı şeyleri dikta edemiyorsun ama bir justin biber ile de çok rahat yönlendirebilirsiniz. Bu şekilde yetişen bir kuşak için ilerleyen yaşlarında da başka justin ler çıkar ve yine popülizm kazanım.
Merhabalar, bahsettiğiniz üç-F aslında Futbol, Fado ve Fatima ve Portekiz diktatörü Salazar'a atfediliyor. Aslında orijinali Tanrı, Vatan ve Aile olarak geçiyormuş. Nedense Türkiye'de Franco'ya atfedilip Fado,Futbol Fiesta'ya çevrilmiş bu.
harikasiniz sizi yeni kesfettim ama herkese tavsiye ediyorum
ozgun yorumlariniz icin cok tesekkurler emrah hocam
Hocam vergi kesintisi yok dediniz ama işçi maaşlarından yapılan bir kesintiye ilave 6. Aydan itibaren yıllık gelir vergisi kesiliyor.
Hocam tarih bilimine olan bakış açımı değiştirdiğiniz için teşekkür ederim ...
Bu bölümün zamanlaması manidar. İlker hoca virüsten kapana kısılınca iktidar değişikliği hamlesi başlamış. Bu gün de büyük oyunu gördüm hamdolsun.
6:13 Esg: Demokrasinin temel şartı nedir? Seçim Irak'ta da var. Güçler ayrılığı.
14:24 Mustafa: Demokrasi (seçim) ile demokrasi lav edilebilir mi?
VR Gamer *lağvetmek
@@mcosk Her yaptığım yorumda yeni bir kelime öğreniyorum. Böyle böyle gelişeceğim inşallah 😄
@@VRGamer360 yorumunu düzenlemeni oneririm
@@swarley3380 mcosk düzeltti ya 😊
Lorem ipsumdan selam
George Orwell Hayvan Ciftliği konuyla alakalı güzel bir politik eleştiri kitabı.
Dünyadaki hiçbir yasa, hiçbir kanun, hiçbir yönetim şekli %100 doğru ve eksiksiz değildir. Sadece ve sadece mutlak güç ve mutlak ilim sahibi Allah’ın kanunları, yani şeriat mutlak doğrudur. Allah bize mutlak doğruyla yönetilebilmeyi nasip eylesin...
Allah yok Memo
@@baayrdiesmir Umarım görmeden önce iman etmiş olursun, çünkü gördüğün zaman ettiğin imanın bir hükmü olmayacak maalesef. Selametle...
Hozom viyana kapılarından geri dönüşümüzle ilgili bir video yapar mısınız
10:22 Bununla ilgili bir bölüm çıkar mı Flu Tv'den. Baya sağlam bir konu
O kadar şey konuşup ve tartışılıyor ama çoğunu anlamıyorum . Neyse en azından iyi bir şey izliyorum diye düşünüyorum .
Yazıları küçültüp ekranda kalma sür3sini uzatır mısınız?
Hocam gümbür gümbür dopdolu bir bölümdü, agziniza saglik
Açık ara en iyi bölüm.Ayrıca zamanın ruhunun ihtiyaç duyduğu doneler.Çünkü demokrasinin içinde doğduğumuz değerini fark etmek kolay değil.Ve diğer ihtimalleri bilmediğimiz için kötülüklerini de bilmiyoruz.Bu boşluğu da post-truth çağında iyi hatipler daha kolay istismar edebilir(popülizm)
genel oy ilkesine eleştiri konulu tez yazmayı düşünüyorum;
oy konusu husus hakkında asgari bilgiye sahip olanlar oy kullanabilecek, (temsili demokrasiye de devam) aynı yöntemle seçilenler; yöneticiyi seçecek. (iki kere rafine:)
bu program 30 dk yetmiyo esg tam hızını almış gidiyo program bitiyo :| uncut versiyonunu da koysanız izleriz bence
Gagavuz lehçesinde meclise "TOPLUŞ" diyorlar. Ne güzel bir ifade.
acaba ne zaman çektiniz videoyu
ESG Hocam 16:20 de bahsetmeye başladığınız "Silikon Vadisi" konusunu Daron Acemoğlu'da Ulusların Düşüşü kitabında anlatmıştı. Gidip işgal edebilirsin ama hepsi kaçar ve başka bir yerde tekrar kurarlar o vadiyi şeklinde...
Dakika 3:46 ESG 300 filmini tarif ediyor. El hareketi çok iyi. Tam filmi anlatıyor. 😂😂😂😂😂😂😂😂
Hocam bugün doğum günüm hediyeniz* için teşekkürler :D
(*RUclipsda en sevdiğim programın yeni bolümü)
Büyük YÖNETMEN çok kişisel bir istek olacak ama silah tarihi ile bir video çekermisiniz?
14:35 Autogolpe. Hayatınıza müthiş bir kelime kattı n ESG hocam. Soru bu mümkün mü? Meğer terimi bile varmış ve biliyormuş hoca:)
Yeni bölüm ne zaman?
İntro çok kısa olmuş bi 20 dk falan yapın ben de sıkıntıdan direğe oturayım
*İzlerken Düşündürdükleri Işığında*
_(Asıl mesele Dakika 23.30 vd.)_
Video genel olarak toplum ve yönetim sistemi arasındaki bağ'dan bahsetti. Akdeniz toplumlarında bir güçlü yönetim arayışı daha yüksek. Bu sosyolojik gerçek bunu hepimiz aşağı yukarı biliyoruz.
Demokrasi kültürü olan yerlerde ne var. İnsanlara kararı sık soruluyor. Bizde fikri sorulmadan icraata maruz kalma daha yüksek olduğu için fikir beyan etme konusunda sığ kalıyoruz. Bu da bizi demokrasiyi özümsemiş toplum yapmıyor.
Tamam arkadaş bunları aşağı yukarı çoğu insan(siz biz gibi) söyler.
Bu türk toplumunun demokratikliğe uyumu analizinden sonra genç neslin küçük yaşlardan itibaren SOSYAL MEDYA aracılığıyla fikrini beyan etmeye alışması ile her konuda fikir geliştirebilir ve sorulabilir olması toplumumuzda demokratikliği artıracak.
Benim yaptığım *en büyük hata* ise:
Türk toplumunu analizde ciddi olarak yanlış yaş gruplarına bakmak oldu. Tr de 30 yaş üstünde hâlâ ciddi demokratik ahlak (istişarede fikir beyan etme olgunluğu) eksik olduğunu görüp _yine bir otoriter oluşturacaklar_ yanılgısına kapıldım.
Oysa tartışma ve Uzlaşı kültürü denilen şey alt nesilde gelişmeye başlıyor. Her ne kadar Twitter'da hâlâ vahşi tartışmalar ile insanlığımızın kelam açısından gelişmemişliğini görsek de yeni nesilde bu tartışabilme kültürü oluşabilir.
Ve ben bu durumdan habersiz cahil ve halktan kopuk bir aydın gözüyle bakarsam ne olur. Bugünkü Türkiye'nin analizini 5 yıl sonra o baya ciddi değişime uğradıktan sonra yapmış olurum. İşin kötüsü ben tarihçi de değilim. Amacım belli bir dönemi değil, toplumun karakteristiğini anlayıp ona göre hareketleri düzenlemek gibi daha pratik bir fayda.
Bu hatanın katmerlenmesi için ne yapmalıyım sizce? 😏
Yanlış zamana bakarak bugünkü toplumu okumak için; osm son dönemindeki eserlere bakarak _bu mesele doğu batı çatışmasıdır arkadaş_ diyerek Tanpınar zamanındaki toplumun karakteristiği ile bugünü benzer zannetmek olurdu. Bu çatışma yok demiyorum. Toplumun genel özelliğindeki _"talepler önceliğindeki değişimi"_ farkedemiyoruz diyorum
Ve işin kötüsü bunu bir temelimiz olsun, tarihsel gelişimi üzerinde anlayabileyim derken yapıyoruz...
*Ne mutlu* bugünkü toplumu anlayana... Hem de gençliğiyle beraber
Power point sunumuyla, sesini uygulamalarla kalınlaştırarak nerden geldiği belli olmayan saçma sapan bilgilerle video yapan heriflerden sonra Emrah hocanın sohbet havasındaki videoları müthiş olmuş. Her söylediği doğru demiyorum ve bunu söyleyebilecek bilgiye de sahip değilim ancak birgün uzay temalı ertesi gün tıp temalı video çeken adamların o günleri yaşamış gibi emin tavırlarla tarih videosu yayınladığı şu ortamda üstelik şu bilgisiyle “bilmiyorum” diyebilmesi izlemek için yeterli bence.
Hocam çok faydalı bir program şimdi iyi anlamak için bir daha dinleyeceğim 😃
Hocam yeni kamera o kadar iyi ki sizi yakışıklı buldum hahafdhjgssd
skldjadjlakdj
Hocam kaymakamlık sınavına hazırlanıyorum.çıldırmış gibi dediklerinizi ezberlemeye çalışıyorum mülakatta sorarlar belki de sence sorarlar mı peki ???
10:00
abi çok mantıklı ya, burdan sonra 2 dakika dinyeceksin, hayat boyu bilgi garanti
13:38 ülkeyi özetlemiş. Böyle düşünen benden başka insan yoktur diyordum ülkede, mutlu oldum.
( bu arada felsefe tarihi konulu video gelsin pls )
Türkiye'de herkes kendi faşizmini istiyor.
Ne güzel hocam anlatıyor ben dinliyordum ta ki Bülent Ersoy diyene kadar ben orda kopmusum sonrasından hicbirsey anlamadım 😂😂😂
hocam kıbrıs meselesine ilişkin bi video bekliyoruz tarihi sizin videolarınızdan öğrenen bi kısım var haberiniz olsun
Hocam Roma ve Kartaca zamanlarından ve Dido ablamızdan bahsedermisiniz biraz.
Georgetown Üniversitesi ve Erasmus öğrencisi örnekleri çok acıklı :( Bizdeki durum sanki güçlerin birleşmesine inanmamızdan ziyade korku, güçten korkuyoruz güç bize zarar verebiliyor çok kolay bir şekilde. Bunu da içselleştirmişiz her alanda :S
Adam darbeye karşı değil. '' Karşıdan gelene karşı. '' çok doğru bir söz bizde muhaliflik kavramı anlaşılmıyor. Temmuz darbe girişiminde bile sırf iktidarı sevmiyor diye darbeye sevinen insanlar gördüm bu gerçekten çok kötü bir şey.
İspanya iç savaşı çekin lütfen
Video içerisinde önerdiğiniz film isimlerini liste şeklinde açıklama kısmına bıraksanız mükemmel olur :)