Ağağağağğağa bu dizi çoook güzeldi izledim kesinlikle izleyin izletin çok güzel bu dizi ❤❤ ve hikayede çok güzel yazmışsın nasıl bu kadar bu kadar mükemmel yazabiliyon abi okurken çığlıklar atıyoruuuuuum ❤❤❤❤ kanalın ünlenmeli gereksiz kanallar abartılıyo senin büyümen lazım kesinlikleeee hakediyosun
✩ 𝐼𝑑𝑜𝑙𝑙𝑒𝑟𝑖 𝑘𝑜̈𝑡𝑢̈𝑙𝑒𝑚𝑒𝑘 𝑔𝑖𝑏𝑖 𝑏𝑖𝑟 𝑎𝑚𝑎𝑐𝚤𝑚 𝑦𝑜𝑘𝑡𝑢𝑟 ✩ 𝐹𝑖𝑘𝑖𝑟𝑙𝑒𝑟 𝑜̈𝑧𝑔𝑢̈𝑛𝑑𝑢̈𝑟 ✒️ 𝑆𝑒𝑟𝑠𝑒𝑟𝑖 𝑐̧𝑜𝑐𝑢𝑘 𝑑𝑢𝑦𝑚𝑎 𝑒𝑛𝑔𝑒𝑙𝑙𝑖 𝑘𝚤𝑧𝑎 𝑎𝑠̧𝚤𝑘 𝑜𝑙𝑢𝑟 ✩✩✩ ☘︎ 𝐾𝑖𝑚 𝑇𝑎𝑒ℎ𝑦𝑢𝑛𝑔 ~ 18 ☘︎ 𝑃𝑎𝑟𝑘 𝐻𝑎𝑒 𝑤𝑜𝑜 ~ 18 🧸 𝐵𝑒𝑔̆𝑒𝑛𝑚𝑒𝑛𝑖𝑧 𝑑𝑖𝑙𝑒𝑔̆𝑖𝑦𝑙𝑒... 🪄𝐾𝑒𝑦𝑖𝑓𝑙𝑖 𝑜𝑘𝑢𝑚𝑎𝑙𝑎𝑟... 𝐻𝑖𝑘𝑎𝑦𝑒: Gözlerimi babaannemin bana seslenmesiyle açtım. Sabah olmuştu, yerimden hiç kalkmak istemesemde kalktım ve odadan çıktım. Babaannem hep yaptığı gibi mahallenin çocuklarını başına toplamış, herkese yemek veriyordu. Yanlarına gidip oturdum ben de ve yemeye başladım. Babaannem elime vurup , sahte olduğu belli olan siniriyle konuşmaya başladı; B.a.: Seni ahmak çocuk. Elini-yüzünü yıkadın mı, ha? "Yah, babaanne. Bir şey olmaz. İzin ver de yiyeyim işte." Yeniden yemeye uzanacağım sırada elime yine vurarak azarlamaya başladı; B.an.: Git hemen, elini-yüzünü yıka da gel. Yoksa sana yemek falan vermem. Aç kalırsın. "Tamam ya. Gidiyorum." Diğer çocukların arkamdan güldüklerini duyuyordum. Arkama dönüp yüzümde sinirli bir ifadeyle baktım onlara. Yüzümdeki ifadeden korkmuş olmalılar ki, hepsi hemen sustular. Banyoya girip ihtiyaçlarımı giderdim, daha sonra çıkıp tekrar babaannemin bahçede kurduğu sofraya gelip oturdum. Bu kez diğer çocuklar gitmişti. Afiyetle yemeğe başlarken babaannemin söylediği şeyle yemek boğazımda kaldı, öksürmeye başlayınca babaannem telaşla sırtıma vurmaya başladı; B.a.: Ne oldu oğlum? "B-babaanne, sen ne dedin?" B.a.: Ahh, diyorum ki, ben dün senin için kitap almaya gitmiştim ve orada bir kızla karşılaştım, sonra o kızı buraya davet etmek istedim. O kadar iyi ve nazik biri ki. Kız duyma engelli, ne duya biliyor, ne de konuşa. Onu görünce annen aklıma geldi. O kız tıpkı annene benziyordu Taehyung. Yüzünde saf güzellik vardı. Seninde annen öyleydi. Fazla güzeldi, her kes kıskanırdı anneni. Herkes onun ne kadar güzel olduğundan bahsederdi. "Babaanne , daha sadece bir kere gördüğün kıza nasıl bu kadar çabuk güvene bilirsin? Hem duymadığını ve konuşamadığını söyledin. Belki kandırıyordur seni, belki başka birini de kandırmıştır? Herkese öyle hemen güvenme. Ne çabuk unuttun...eve, acıyıp yine birilerini getirdiğinde annemden bana kalan tek hatırayı çalmıştılar. Ve daha bir çok şey. Seni bilmem ama, o günden sonra ben öyle kimseye kolay-kolay güvenemem artık." B.a.: Seni anlıyorum oğlum. Ama o kız gerçekten duymuyor. Dükkandaki adam da kızı tanıyormuş. Kimsesizmiş kız, annesi öldükten sonra babası dilsiz ve sağır bir kızla uğraşamam deyip onu terk edip gitmiş. "Babaanne... Ah, tamam. Geliyorsa gelsin. Ama ben odamdan dışarı çıkmam haberin olsun." B.a.: Yumuşak kalpli torunum benim. Teşekkür ederim. "Babaannem, teşekkür edilecek bir şey yapmadım. Neyse, ben artık kalkayım. Okula gideceğim." B.a.: Ne?. Sen okula gitmekten mi bahsettin? "Evet, garip olan ne var bunda?" B.a.: İşin garip tarafı seni her gün zorla okula göndermem ve senin şimdi kendi isteğinle gitmen. "Hala aynıyım babaanne. Okula hala gitmek istemiyorum. Sadece bu gün basketbol maçımız var. O yüzden gitmeliyim." B.a.: Seni yaramaz çocuk. Sana söylüyorum, okula gidip, derslerinle ilgilenmelisin. Babanın çektiği zorlukları çekmeyesin diye diyorum ben sana bunları. İyiliğini istiyorum. Sözümü dinle ve derslerine çalış. Hatta istersen senin için özel hoca bile tuta bilirim. "Babaanne...bunları sonra konuşuruz. Ben üstümü değiştirmeye gidiyorum." Babaannemin daha fazla bir şey söylemesine izin vermeden ayağa kalkıp içeri girmiştim. Elime okul kıyafetlerimi alarak giyinmeye başladım. Babaannemi anlıyordum, babamın çektiği zorlukları çekmemi istemiyordu. İyi bir işim ve hayatım olsun istiyordu. Ama yapamıyordum. Ben de okumak istiyorum , ama başaramıyorum. Çok zordu benim için. Beynim o dersleri algılayamıyordu. Babaannemin seslenmesiyle düşüncelerimden ayrılıp odadan dışarı çıkmıştım. Elindeki küçük poşeti bana uzatarak konuşmaya başladı; B.a.: Bunları sen ve arkadaşların için koydum. Maçtan sonra, acıkınca yersiniz. Çilek de var. "Teşekkür ederim babaannem, ne gerek vardı..." B.a.: Aç kalmanı istemiyorum. Birlikte yersiniz güzelce. "Tamam babaanne. Hadi, gidiyorum ben. Görüşürüz." Sokak kapısından çıktım ve yola koyuldum. Maça gecikmemek için hızlı adımlarla sokakta yürürken duyduğum seslerle adımlarımı yavaşlattım. Durup dikkatlice dinlediğimde seslerin ara sokaktan geldiğini duydum, hızlı adımlarla o tarafa doğru gitmeye başladım. Gördüğüm manzara fazlaca sinirlenmeme sebep olmuştu. 3 erkek kızın birini rahatsız ediyordu. Kızın bundan rahatsız olduğu açıkca belliydi. Yanlarına doğru gitmeye başladım. Onlara doğru bağırdım ve bana dönmelerini sağladım; "Hey, siz!" X: Ne var? "Ne var mı? Ne yapıyorsunuz siz? Size büyüklerine ve kadınlara karşı saygılı olmalısınız diye hiç mi terbiye vermediler?" X: Bizim ne yaptığımız seni ilgilendirmez çocuk. Şimdi defol git. "Çocuk? Kimmiş çocuk ben mi? Kaç yaşındasın sen bakayım?" X: N-ne yapacaksın sen benim yaşımı? "Söyle sen." X: O-on a-altı. "Ahaha...şimdi kimin çocuk olduğu anlaşıldı. Söyle bana, kızı neden rahatsız ediyorsunuz?" X: B-biz sadece ş-saka yapıyorduk. X¹/X²: E-evet, evet. Şaka y-yapıyorduk. "Ben de bir şaka yapayım, eminim çok beğeneceksiniz." Ceketimi çıkarıp yere attım, gömleğimin kollarını açıp, yukarı kıvırdım. Tam bu sırada üçü de kaçmaya başladı. Arkalarından bağırmaya başladım; "HEY! NEREYE GİDİYORSUNUZ? DAHA SİZE ŞAKA YAPACAKTIM!" Arkalarına bakmadan koşmaları sırıtmama sebep oldu. Arkamı döndüm ve deminden beri olanlara karşı hiç sesini çıkarmayan kıza baktım. Yanına yaklaştım ve konuşmaya başladım; "Şey, ımm..İyimisin?" Bir şey söylemedi. Sadece yüzüme baktı...Tekrar sordum; "İyimisin? Çok mu korktun? Neden cevap vermiyorsun?" Yine hiç bir söylemedi... Çok garip. Elindeki kulaklığı taktı ve yürümeye başladı. Ne yapıyordu bu kız? Yerden ceketimi ve çantamı alarak kızın peşinden koştum. Kolundan tutub bana dönmesini sağladım. Korkmuş bir şekilde bana bakmaya başladı. Yeniden konuşmaya başladım, ama bu sefer sinirle; "Sana soru sordum. Neden cevap vermiyorsun? Neden hiç konuşmuyorsun? Sağırmısın? Dilsizmisin?" Birden hızla kolunu kolumdan kurtarıp telefonunu açtı ve bir şeyler yapmaya başladı. Daha sonra telefonu yüzüme tuttu. Gözlerimi telefona çevirerek ne yaptığına bakmaya başladım. A-ama bu...O g-gerçekten duymuyormuş...Düşen yüzümle telefonu elinden aldım ve yazmaya başladım; "Özür dilerim." Tekrar kendi eline alarak yine bir şeyler yazdı ve bana doğru tuttu; *Sorun değil. Önüne dönerek yine gitmeye başladı. Bense sadece arkasından öylece baktım. Telefonumun çalmasıyla cebimden çıkarıp kimin aradığına baktım. Arkadaşlarım arıyordu. Aramayı cevapladım. Karşı taraftan duyduğum bağırma sesiyle telefonu kulağımdan uzaklaştırdım;
𝑫𝒆𝒗𝒂𝒎-1 JK: Nerdesin sen Taehyung?! "Ben mi?" JK: Başka kim olacak? Senden başka Taehyung mu var? "Geliyorum." JK: Hemen gel. Maç birazdan başlayacak. "Tamam." Telefonu kapattım ve deminden beri baktığım yoldan gözlerimi çektim. Hızlı adımlarla okula doğru gitmeye başladım. ... Nihayet okula varmıştım. Bahçeden içeri girmiş, hızlı davranarak okul binasına giriş yapmıştım. Adımlarımı spor salonuna yönlendirdim. İçeri girdiğimde çocukların antreman yaptığını gördüm. Yanlarına gittim, beni farkettiklerinde antreman yapmayı durdurup bana doğru döndüler; JK: Sonunda gele bildin. Neredeydin? "Yolda gelirken bir şey oldu.." JM: Kötü bir şey mi oldu? "Aslında hayır...yani bana göre değil. Sanırım iyi bir şey oldu. Ama kıza göre iyi sayılmazdı..." JK: Ne diyorsun Taehyung? Tanrı aşkına doğru-düzgün anlat şunu. "Bakın ben yolda gelirken üç erkeğin-..." YG: Bunu daha sonra anlatacaksın... Yoonginin söylediğinden sonra bize seslenen spor hocamıza doğru dönüp ne söyleyeceğini bekledik; H: Çocuklar hadi, hazırlanın. Maç birazdan başlayacak. JM: Tamam hocam. H: Size güveniyorum. Bu maçı kazanacağınıza inanıyorum. Hadi, göreyim sizi. "Teşekkür ederiz hocam. Merak etmeyin inancınızı boşa çıkarmayacağız." H: Bol şanslar size. Tae/JK/JM/YG: Teşekkür ederiz! Spor hocamız gittikten sonra giyinme odasına gidip kıyafetlerimiz değiştirdik, biz giyinip tekrar spor salonuna döndük. Diğer okulun çocukları gelmişti bile. Onlarla tokalaştık ve yerlerimize geçtik. Gelen komutla artık maça başlamıştık; ... Maç bitmiş ve biz kazanmıştık. Şimdi hepimiz bahçede oturmuş konuşuyorduk. Yoongi'nin söylediği şeyle ona doğru döndüm; YG: Sabah bize bir şey söyleyecektin. Neydi ? JM: Evet, hadi anlat bakalım. Ne olmuş? " Ahh...şey. Ben yolda gelirken ara sokaktan sesler duydum. Bakayım dedim ve gördüğüm manzara sinirlenmeme sebep oldu. Üç erkek kızın birini sıkıştırmış, rahatsız ediyordu. Ben de yanlarına gidip hesap sormaya başladım..." JK: Ee, sonra ne oldu? "Neyse ben bunları korkuttum ve oradan kaçtılar. Kıza iyi olup-olmadığını sordum, cevap vermedi. Kulaklıklarını kulağına taktı,önüne dönüp gitmeye başladı. Ben de peşinden gidip durdurdum onu ve ona ne olduğunu sordum. Birden kolunu kolumdan çekip, telefonunda bir şeyler yapmaya başladı. Bir şey yazmıştı..." YG: Ne yazmıştı? JM: Neden susuyorsun Taehyung? Konuşsana. "Kız d-duyma engelliymiş..." JK: Ne? JM: Gerçekten mi? "Evet, gerçekten. Ben...annemi hatırladım bir an...Biraz kötü oldum." YG: Ahh, üzülme Taehyung. JK: Evet, bak. Üzülme... "Kendimi fazla kötü hissettim." JM: Ahh, tamam...duygusallaşmana gerek yok Taehyung-shii. Bu normal bir şey, yani insanların başına böyle bir şey gele biliyor. Bu bizim elimizde olan bir şey değil. Bizim de başımıza kötü bir şey gele bilir, ama biz bunu önceden bilemeyiz. "Doğru söylüyorsun. Ama yine de kötü oldum. O kızı yeniden görmek istiyorum." JK: Onu nasıl göreceksin? Tanımıyorsun, nerede oturduğunu bilmiyorsun. "Bir şekilde bulmalıyım onu." Etrafa bakarak düşünürken okulun bahçesine giren tanıdık bedenle oturduğum banktan kalktım. Tanrım bu oydu. O kızdı...Koşarak okul binasına girdi. Çocuklara döndüm heyecanla; "Sanırım onu buldum." Yoongi: Ne? Nerede? "Demin okul binasına giriş yapan kız var ya. Bu o kız. Hemen gitmeliyim. Sonra konuşuruz." Cevap vermelerini beklemeden aceleyle ben de binaya giriş yapmıştım. O kızın nereye gittiğini bulmalıydım. Bu yüzden tüm sınıfları tek-tek aramaya başladım. İlk önce ilk kattan başladım aramaya... ... Bakmadığım bir müzik odası ve resm odası kalmıştı. Müzik odasının önüne gelmiş kapıyı çalmıştım, içerden ses gelmediği için kapıyı yavaşca açmış içeri bakmıştım. Burası boştu. Müzik odasından çıkmış, yan odada olan resm odasının kapısının önünde durmuş derin bir nefes almıştım. Biraz sonra kapıyı çalmış, beklemiştim. Yine içerden hiç bir ses gelmeyince kapıyı açıp içeri girmiştim. Yan bir şekilde oturmuş, kulağındaki kulaklıklarla resm çiziyordu. Duymuyorsa, neden müzik dinliyordu... Yavaş ve tedirgin adımlarla yanına doğru adımladım, heyecandan ellerim terlemişti, ellerimi pantolonuma sildim, başının üstünde öylece durmaya başladım. Beni fark etmiş olacak ki, başını çevirmiş oturduğu yerden bana bakmaya başladı. Beni tanımış olmalı ki, gözleri hafifce büyüdü. Kenarda duran sandalyeyi aldım ve yanına oturdum. Hala donmuş halde bana bakıyordu. Aklıma gelen fikirle çantamdan defter ve kalem çıkararak yazmaya başladım ve defteri ona doğru tutdum; "Merhaba." Yazıyı okuduktan sonra defter ve kalemi elimden alarak kendisi de bir şeyler yazmaya başladı; *Merhaba. "Beni tanıdın değil mi?" *Evet. "Benim adım Taehyung. Ya senin?" *Hae woo. "Hae woo...Çok güzel ismin var." Yazdığım yazıyla birlikte yüzünde küçük bir gülümseme belirdi...Çok güzel gülüşü vardı... *Teşekkür ederim Taehyung. "Rica ederim...Seni bizim okulda hiç görmedim. Hangi okulda okuyorsun?" *Ben Uluslararası Seul Lisesinde okuyorum. "Ahh, anladım." Gülümseyen yüzü bir an düştü ve kolundaki saate baktı. Şaşkın bir şekilde çantasını toplamaya başladı. Elimden defteri alıp, bir şeyler yazarak tekrar bana verdi ve hızla sınıftan dışarı çıktı. Arkasından seslendim, ama sonra onun duymadığını hatırladım. Deftere ne yazdığına baktım, yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu; *Üzgünüm Taehyung-shii. Gitmem lazım. Daha sonra görüşürüz. 'Daha sonra görüşürüz'. Umarım Hae woo-yaa...Umarım görüşürüz. ... Sokak kapısından içeri girmiş, bahçeye göz gezdirmiştim, ama babaannemi görememiştim. İçerde olmalıydı. Eve girmiş, odama doğru adımlamıştım, odadan konuşma sesleri geliyordu. Hızla kapıyı açarak içeri girdim. Gördüğüm manzara ve aynı zamanda tanıdık yüzle yerimde öylece kala kalmıştım. Bu, gün içinde üçüncü karşılaşmamızdı. Bu tesadüfmüydü, yoksa kader mi? Bence ikisinin de olması bir mucize. Babaannemin seslenmesiyle kendime geldim; B.a.: Seni serseri çocuk. Neden bu kadar geciktin? Nerelerdeydin sen, ha? "B-babaanne..ben.." B.a.: Bu sana bahsettiğim kız. Adı Hae woo. Güzel bir kız, değil mi? "Evet, fazlasıyla güzel." B.a.: Şaşkın çocuk... "Babaanne biz Hae wooyla daha önce tanıştık aslında." B.a.: Ne? Nasıl? "Şey, sabah ben okula giderken karşılaştık, sonra okulda da gördüm onu. Aslında ben senin çağırdığın kızın Hae woo olduğunu bilmiyordum." B.a.: Ah, demek karşılaştınız ha... "Evet... Bu arada siz benim odanda ne yapıyorsunuz?" B.a.: Ona senin bebeklik fotoğraflarını gösteriyordum. Sonra şimdiki halini gösterdim. Birden gözlerini irice açıp, fotoğrafa daha dikkatli bakmaya başladı. Daha sonra eline defter ve kalem alarak bir şeyler yazdı ama, ben okuma-yazma bilmediğim için ne yazdığını okuyamadım. Seni tanıdığını yazmış anlaşılan. "Sanırım." B.a.: Neyse, siz oturun. Ben gideyim size yemek hazırlayayım. Sen şimdi açsındır. "Tamam babaanne."
𝑫𝒆𝒗𝒂𝒎-2 Babaannem odadan çıktığında deminden beri konuştuklarımızı anlamadığı için bize öylece durup bakan Hae woo'nun yanına gidip, oturdum. Defteri önünden çekip, kalemi elime alarak yazmaya başladım ve tekrar onun önüne koydum. Sorduğum soru onu üzmüş olmalı ki, yüzü bir anda düştü; "İşaret diliyle konuşuyormusun?" Başını olumsuz anlamda iki yana salladı ve başını eğip, yere bakmaya başladı. Nedense sorduğum soruya pişman olmuştum. Tekrardan deftere bir şeyler yazıp önüne koydum; "Özür dilerim. Kötü bir şey mi söyledim?" *Özür dileme Taehyung-ah. Ben...sadece.. İşaret dili bilmiyorum. Yazdığı yazıyla şok içinde ona baktım. Nasıl olurdu bu? Duyma engelli her insan işaret dili biliyor. Hae woo neden bilmiyor? Bir sorun mu vardı acaba? Hemen yazıp ona sordum; "Neden? Neden bilmiyorsun? Bir sorun mu var?" *Ben daha küçükken yurtta kalıyordum. Beni bir kadın ve bir erkek gelip evlat edinmişti. İyi insanlar olduğunu sanıyordum. Ama zaman geçtikce bana kötü davranmaya başladılar. Anladım ki, beni kendilerinin ayak işlerini yaptırmak için evlat edinmişler. Üvey babam ve üvey annem işaret dili öğrenmeme engel olmuştular. Onlara ne kadar anlatmaya çalışsam da , karşı geldiğim için beni evin mahsenine kapatıp, aç bırakıyordular. Şimdi onlar olmadan yaşıyorum, artık hayatımda yoklar. Ağzım açık şekilde yazdıklarını okurken keşke yanında ola bilseydim diye geçirdim içimden... "Şimdi...neden öğrenmiyorsun peki?" *Çünkü korkuyorum. Ya öğrenemezsem? Ya sonsuza kadar insanlarla iletişim kuramazsam? "Korkma. Ben sana yardım edeceğim." *Ama sen de işaret dili bilmiyorsun. Bana nasıl yardım edeceksin? "Ben de öğrenirim. Birlikte öğreniriz." *Olur mu ki? "Neden olmasın? Çok güzel olacak. İnan bana, her şey çok güzel olacak." *Sana güveniyorum Taehyung-ah... Daha bu gün tanışmamıza rağmen sana güvenmeye başladım. Çok iyi birisin. "Asıl sen çok iyi birisin. Çok güzelsin. Nereden çıktın sen karşıma?" Yanakları kızardı ve gülümseyerek başını yere eğdi. Yazdığım yazı yüzünden olduğuna eminim. O neden bu kadar güzeldi? Neden bu kadar tatlıydı? Daha ilk gün gördüğüm bir kız kalbimi neden bu kadar çarptırdı... Elimi çenesine getirip, başını kaldırdım ve bana bakmasını sağladım. Ani gelen istekle sıkıca sarıldım ona. Biraz sonra o da kollarını belime sardı. Bir süre sarılı durduk. Babaannemin çağırmasıyla ondan ayrıldım ve ayağa kalktım. Şaşkın bir şekilde bana baktı. Gülüp elinden tuttum ve dışarı çıkmamız gerektiğini işaret ettim. Anlamış olacak ki, başını olumlu anlamda salladı. Elini bırakmayarak birlikte odadan çıkıp, bahçeye geldik. Babaannemin bizim için hazırladığı sofraya gelip oturduk ve yemeğimizi yemeye başladık. Yemek boyunca sadece ona odaklandım. Babaannemin güldüğü anlar da gözümden kaçmıyordu. Sanırım az-çok ne olduğunu anlamıştı. Kendi-kendime gülümseyerek bu kız için her şeyi yapmaya hazırım diye geçirdim içimden. Hayatımı ona adamaya hazırdım... ... ✰1 𝑎𝑦 𝑠𝑜𝑛𝑟𝑎✰ Çocuklarla ortak bir karara varmış, ormana pikniğe gelmiştik. Jungkook, Jimin, Yoongi, Hae woo ve ben birlikte yürüyüp, kendimize güzel bir alan seçmeye çalışıyorduk. Doğrusunu söylemek gerekirse, ben önde yürüyordum. Diğerleri arkamdan yavaş adımlarla beni takip ediyordu. Ara-sıra arkama dönüp ne yaptıklarına bakıyordum. Ve duyduğum kıskançlık beni öldürecekti. Hae woo Jungkook, Yoongi ve Jimin'e işaret dilinde bir şeyler öğretiyordu. Onlar da yanlış yapınca Hae woo'nun hoşuna gidiyordu, çünkü gülüyordu. Ah güzel bebeğim... Hae woo 1 ay içinde işaret dilini çok güzel bir şekilde öğrenmişti. Ve aynı zamanda ben de hem onunla birlikte, hem de ondan gizli öğrenmiştim. Yani o öğrenme aşamasındayken ben de onunla aynı anda ögreniyordum. Ama ona bunu söylememiştim. Bana bunu sorduğunda bir şeyleri bahane ederek öğrenmek istemediğimi söylemiştim. Çok üzülmüştü, ama ona sürpriz yapacaktım. Sonunda gözüme güzel görünen bir yerde durmuş, arkama bakmıştım. Onlar da benimle aynı anda durup bana bakmaya başladılar . Daha fazla beklemeden konuşmaya başladım; "Burası iyi. Ne dersiniz? Burada oturalım mı?" JK: Olur, güzel burası. Yoongi: Evet, çok güzel. Oturalım. JM: Hem göl kenarı...muhteşem. "Tabiiki muhteşem, ben seçtim sonuçta." JK: Egoya bak. Serseri. "Sen çok mu efendisin?" Yoongi: Tamam. Kavga mı etmeye geldiniz buraya? Hadi, oturup güzelce dinlenelim. Ben uyumak istiyorum. JM/JK: Burada bile mi?! İkisinin aynı anda söylenmesiyle kendimi durduramadım ve yüksek sesle gülmeye başladım. Aniden sağıma dönünce Hae woo'nun bana gülümseyerek baktığını gördüm. Çok güzel bakıyordu... Benim ona baktığımı fark edince hemen çekti gözlerini. Sadece güldüm...Hayatın boyunca gözlerin üzerimde olacak, hep gülümseyerek bakacaksın bana. Saatlerce seyredeceğim seni, bıkmadan. Her istediğini yapacağım. Ve bu gün her şeyi halledeceğim... ... Yemek yemiş, her kes bir tarafa dağılmıştı. Yoongi uyumuş, Jungkook ve Jimin ormanın içine doğru yürüyüşe çıkmıştılar. Hae woo da gölün kenarında durmuş öylece etrafa bakıyordu. Yanına gittim, benim geldiğimi fark edince bana doğru döndü ve bakmaya başladı. Kendimi topladım ve ellerimi haraket ettirmeye başladım... "Hae woo-ya...Seninle sonsuza kadar işaret diliyle konuşalım mı?" Şok olmuş bir şekilde bakıyordu. İşaret dili bilmemi beklemiyordu çünkü...Gözleri dolarak o da ellerini haraket ettirmeye başladı. *Taehyung-ah sen...nasıl biliyorsun işaret dilini? "Senden gizli öğrendim. Sana sürpriz yapmak istedim çünkü. Eğer seni çok üzdüysem affet beni." *Hayır, özür dileme. Evet, biraz kötü olmuştum. Çünkü bana benimle birlikte öğreneceğini söylemiştin. "Dediğim gibi, sana sürpriz yapmak istedim. O yüzden sakladım bunu senden. Şimdi sana bir şey söyleyeceğim. Bana hemen olumlu ve ya olumsuz cevap vermek zorunda değilsin." *Evet, tamam. "Çok heyecanlıyım. Nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum." *Sakinleş ve öyle konuş Taehyung-ah. Acele etmene gerek yok. "Hae woo benim için çok değerlisin. Bunu bilmeni istiyorum. 1 ay içinde sana o kadar çok bağlandım ki, seni kimseyle paylaşamıyorum. Kimseyle yakın olmana dayanamıyorum. Sadece bana gül, benimle konuş istiyorum. Sana...a-aşık oldum Hae woo." *Taehyung-ah...Ben... "Hemen cevap vermek zorunda değilsin. Ya da bana karşılık vermek...Sadece içimdekileri daha fazla tutmak istemedim. Seni sevdiğimi bilmeni istedim. Seni seviyorum, hem de çok seviyorum." *Duyma engelli bir kıza nasıl aşık olursun? Benimle beraberken zorluk çekersin. Hayatını mahv etmek istemiyorum. "Neden böyle konuşuyorsun? Konuşmak şart değil ki, bir ilişkide. Eğer biz bir-birimizi seviyorsak, gözlerimize bakarak bile bir-birimizi anlaya biliriz. Gerçek sevgi bu değil mi zaten? Sen söyle bana, seviyormusun beni?" *Seviyorum Taehyung-ah. Ben de seni seviyorum. Ama zorluk çekersin benimle. Konuşamıyorum, duyamıyorum. "Ben seni duyuyorum...Görüyorum...Gözlerine bakınca neler hissettiğini, ne demek istediğini anlıyorum. Seninle zorluk çekmem ki, ben. Aksine hayatım daha da kolaylaşır. Bana bir şans ver..." *Taehyung...seni seviyorum. Gözleri dolu bir şekilde cevap vermesi benim de gözlerimin dolmasına sebep olmuştu. Bu, evet demekti sanırım. Ellerinden tuttum ve yaklaştım ona. Tedirgin olması ve arkaya doğru hafifce gitmesi gülümsememe sebep olmuştu. Yüzüne biraz daha yaklaştım ve dudaklarımı onun küçük dudaklarıyla birleştirdim. Hae woo hayatım boyunca yaşadığım tek doğrum ola bilirdi. İyiki karşılaşmışım onunla...Onun duymaması ve ya konuşamaması benim onu sevmeme engel değildi, ve ya onun beni sevmesine. Gelen gülüşme ve bağırışma sesleriyle Hae woo'nun dudaklarından ayrılmadan gülümsedim. Ve iyiki hayatımda onlar gibi üç arkadaşa sahibim... JK/YG/JM: Tanrım! Sonunda itiraf ettiler! Tebrikler Kim Taehyung! ~𝑆𝑂𝑁~
Çok güzel olmuş
@@iremiste292 teşekkür ederim
kapakdaçı ilk tae çok yakışıklı çıkmışşşşşşş ölürümmm
Kalbim...aaağğğğ harika olmuuuşşş şuan boş boş sırıtıyorum o kadar güzel😍💓
Allah'ım çok soft ve güzel😢😢ellerinr sağlık knk
@@armybts_dizi6592 teşekkürlerr
Çoookssseeel olmuşşşşş🤩
@@istudying438 teşekkur ederimm❤️
@@winterrbeaar ayy ne demek ayoll😚💕🫀
Gelsiğinden haberim yoktu, özür dilerim,ama çoksel olmusss😻
Çok teşekkür ederim✨️
Yiaaa çok tatlı olmuş gözlerim doldu
😢😢😢😢
Ve şarkının adını alabilir miyim
@@hukukcubirkitapkurdu7784 teşekkur ederim.❤️
Tabiiki, Joonil Jung - A song for you
Ağağağağğağa bu dizi çoook güzeldi izledim kesinlikle izleyin izletin çok güzel bu dizi ❤❤ ve hikayede çok güzel yazmışsın nasıl bu kadar bu kadar mükemmel yazabiliyon abi okurken çığlıklar atıyoruuuuuum ❤❤❤❤ kanalın ünlenmeli gereksiz kanallar abartılıyo senin büyümen lazım kesinlikleeee hakediyosun
Dizi adı bu arada: twinkling watermelon
@@Winterbearqwz çok teşekkür ederimm💗
@@winterrbeaarrica ederim aşkım fazlasını hak ediyosun ❤️❤️
Ahh çileğim üzgünüm 13 dk geç geldim ama okumaya kaçar 🍓❤️
@@azeaz9064 sorun degil güzelimm🎀
2. Yim 🎉❤
@@Jimininserçeparmağı 💝
@@winterrbeaar okudum mükemmeldi bundan sonra jimin ile hayal et geliyor öyle değil mi? ☺️💟
@@Jimininserçeparmağıteşekkür ederimmm
Hmm, bilmem...belki 1 hafta falan yine aktif olamam. Söz veremiyorum🥲
@@winterrbeaar anladım no problem 🥲💝
yaaaaaaaaa yerummmmmmmm çok güzelllllll yarın tüm günümü jiminshiye adıyıcam
@@JeonJungkook_Jjk teşekkür ederimm🫶🏻
teşekkürünü yerimmmmmmmm
@@JeonJungkook_Jjk 🤭
@@winterrbeaar 😍
Bayıldımmmm acayip güzel olnuş off çok iyii🥹🤍
@@Jisooya_2e teşekkür ederimm✨️
Hikaye çok güzel ellerine sağlık (istek alıyor musun)
Teşekkür ederim
Önceden aliyordum. Ama şimdi derslerim fazla yoğun olduğu için yazıp yetişdiremiyorum. İlerde ne zaman alırsam soylerim🎀
İlk ben çilek ablacım 💋
@@Tatanınkaplanı ❤️
Okudum çok güzel olmuş duygulandım 😢, ellerine sağlık ablacım 🍓@@winterrbeaar
@@Tatanınkaplanıçok teşekkur ederim❤❤
@@winterrbeaar çook rica ederim 😊🤗🤗🤗
✩ 𝐼𝑑𝑜𝑙𝑙𝑒𝑟𝑖 𝑘𝑜̈𝑡𝑢̈𝑙𝑒𝑚𝑒𝑘 𝑔𝑖𝑏𝑖 𝑏𝑖𝑟 𝑎𝑚𝑎𝑐𝚤𝑚 𝑦𝑜𝑘𝑡𝑢𝑟
✩ 𝐹𝑖𝑘𝑖𝑟𝑙𝑒𝑟 𝑜̈𝑧𝑔𝑢̈𝑛𝑑𝑢̈𝑟
✒️ 𝑆𝑒𝑟𝑠𝑒𝑟𝑖 𝑐̧𝑜𝑐𝑢𝑘 𝑑𝑢𝑦𝑚𝑎 𝑒𝑛𝑔𝑒𝑙𝑙𝑖 𝑘𝚤𝑧𝑎 𝑎𝑠̧𝚤𝑘 𝑜𝑙𝑢𝑟
✩✩✩
☘︎ 𝐾𝑖𝑚 𝑇𝑎𝑒ℎ𝑦𝑢𝑛𝑔 ~ 18
☘︎ 𝑃𝑎𝑟𝑘 𝐻𝑎𝑒 𝑤𝑜𝑜 ~ 18
🧸 𝐵𝑒𝑔̆𝑒𝑛𝑚𝑒𝑛𝑖𝑧 𝑑𝑖𝑙𝑒𝑔̆𝑖𝑦𝑙𝑒...
🪄𝐾𝑒𝑦𝑖𝑓𝑙𝑖 𝑜𝑘𝑢𝑚𝑎𝑙𝑎𝑟...
𝐻𝑖𝑘𝑎𝑦𝑒:
Gözlerimi babaannemin bana seslenmesiyle açtım. Sabah olmuştu, yerimden hiç kalkmak istemesemde kalktım ve odadan çıktım. Babaannem hep yaptığı gibi mahallenin çocuklarını başına toplamış, herkese yemek veriyordu. Yanlarına gidip oturdum ben de ve yemeye başladım. Babaannem elime vurup , sahte olduğu belli olan siniriyle konuşmaya başladı;
B.a.: Seni ahmak çocuk. Elini-yüzünü yıkadın mı, ha?
"Yah, babaanne. Bir şey olmaz. İzin ver de yiyeyim işte."
Yeniden yemeye uzanacağım sırada elime yine vurarak azarlamaya başladı;
B.an.: Git hemen, elini-yüzünü yıka da gel. Yoksa sana yemek falan vermem. Aç kalırsın.
"Tamam ya. Gidiyorum."
Diğer çocukların arkamdan güldüklerini duyuyordum. Arkama dönüp yüzümde sinirli bir ifadeyle baktım onlara. Yüzümdeki ifadeden korkmuş olmalılar ki, hepsi hemen sustular. Banyoya girip ihtiyaçlarımı giderdim, daha sonra çıkıp tekrar babaannemin bahçede kurduğu sofraya gelip oturdum. Bu kez diğer çocuklar gitmişti. Afiyetle yemeğe başlarken babaannemin söylediği şeyle yemek boğazımda kaldı, öksürmeye başlayınca babaannem telaşla sırtıma vurmaya başladı;
B.a.: Ne oldu oğlum?
"B-babaanne, sen ne dedin?"
B.a.: Ahh, diyorum ki, ben dün senin için kitap almaya gitmiştim ve orada bir kızla karşılaştım, sonra o kızı buraya davet etmek istedim. O kadar iyi ve nazik biri ki. Kız duyma engelli, ne duya biliyor, ne de konuşa. Onu görünce annen aklıma geldi. O kız tıpkı annene benziyordu Taehyung. Yüzünde saf güzellik vardı. Seninde annen öyleydi. Fazla güzeldi, her kes kıskanırdı anneni. Herkes onun ne kadar güzel olduğundan bahsederdi.
"Babaanne , daha sadece bir kere gördüğün kıza nasıl bu kadar çabuk güvene bilirsin? Hem duymadığını ve konuşamadığını söyledin. Belki kandırıyordur seni, belki başka birini de kandırmıştır? Herkese öyle hemen güvenme. Ne çabuk unuttun...eve, acıyıp yine birilerini getirdiğinde annemden bana kalan tek hatırayı çalmıştılar. Ve daha bir çok şey. Seni bilmem ama, o günden sonra ben öyle kimseye kolay-kolay güvenemem artık."
B.a.: Seni anlıyorum oğlum. Ama o kız gerçekten duymuyor. Dükkandaki adam da kızı tanıyormuş. Kimsesizmiş kız, annesi öldükten sonra babası dilsiz ve sağır bir kızla uğraşamam deyip onu terk edip gitmiş.
"Babaanne...
Ah, tamam. Geliyorsa gelsin. Ama ben odamdan dışarı çıkmam haberin olsun."
B.a.: Yumuşak kalpli torunum benim. Teşekkür ederim.
"Babaannem, teşekkür edilecek bir şey yapmadım. Neyse, ben artık kalkayım. Okula gideceğim."
B.a.: Ne?. Sen okula gitmekten mi bahsettin?
"Evet, garip olan ne var bunda?"
B.a.: İşin garip tarafı seni her gün zorla okula göndermem ve senin şimdi kendi isteğinle gitmen.
"Hala aynıyım babaanne. Okula hala gitmek istemiyorum. Sadece bu gün basketbol maçımız var. O yüzden gitmeliyim."
B.a.: Seni yaramaz çocuk. Sana söylüyorum, okula gidip, derslerinle ilgilenmelisin. Babanın çektiği zorlukları çekmeyesin diye diyorum ben sana bunları. İyiliğini istiyorum. Sözümü dinle ve derslerine çalış. Hatta istersen senin için özel hoca bile tuta bilirim.
"Babaanne...bunları sonra konuşuruz. Ben üstümü değiştirmeye gidiyorum."
Babaannemin daha fazla bir şey söylemesine izin vermeden ayağa kalkıp içeri girmiştim. Elime okul kıyafetlerimi alarak giyinmeye başladım. Babaannemi anlıyordum, babamın çektiği zorlukları çekmemi istemiyordu. İyi bir işim ve hayatım olsun istiyordu. Ama yapamıyordum. Ben de okumak istiyorum , ama başaramıyorum. Çok zordu benim için. Beynim o dersleri algılayamıyordu. Babaannemin seslenmesiyle düşüncelerimden ayrılıp odadan dışarı çıkmıştım. Elindeki küçük poşeti bana uzatarak konuşmaya başladı;
B.a.: Bunları sen ve arkadaşların için koydum. Maçtan sonra, acıkınca yersiniz. Çilek de var.
"Teşekkür ederim babaannem, ne gerek vardı..."
B.a.: Aç kalmanı istemiyorum. Birlikte yersiniz güzelce.
"Tamam babaanne. Hadi, gidiyorum ben. Görüşürüz."
Sokak kapısından çıktım ve yola koyuldum. Maça gecikmemek için hızlı adımlarla sokakta yürürken duyduğum seslerle adımlarımı yavaşlattım. Durup dikkatlice dinlediğimde seslerin ara sokaktan geldiğini duydum, hızlı adımlarla o tarafa doğru gitmeye başladım. Gördüğüm manzara fazlaca sinirlenmeme sebep olmuştu. 3 erkek kızın birini rahatsız ediyordu. Kızın bundan rahatsız olduğu açıkca belliydi. Yanlarına doğru gitmeye başladım. Onlara doğru bağırdım ve bana dönmelerini sağladım;
"Hey, siz!"
X: Ne var?
"Ne var mı? Ne yapıyorsunuz siz? Size büyüklerine ve kadınlara karşı saygılı olmalısınız diye hiç mi terbiye vermediler?"
X: Bizim ne yaptığımız seni ilgilendirmez çocuk. Şimdi defol git.
"Çocuk? Kimmiş çocuk ben mi? Kaç yaşındasın sen bakayım?"
X: N-ne yapacaksın sen benim yaşımı?
"Söyle sen."
X: O-on a-altı.
"Ahaha...şimdi kimin çocuk olduğu anlaşıldı. Söyle bana, kızı neden rahatsız ediyorsunuz?"
X: B-biz sadece ş-saka yapıyorduk.
X¹/X²: E-evet, evet. Şaka y-yapıyorduk.
"Ben de bir şaka yapayım, eminim çok beğeneceksiniz."
Ceketimi çıkarıp yere attım, gömleğimin kollarını açıp, yukarı kıvırdım. Tam bu sırada üçü de kaçmaya başladı. Arkalarından bağırmaya başladım;
"HEY! NEREYE GİDİYORSUNUZ? DAHA SİZE ŞAKA YAPACAKTIM!"
Arkalarına bakmadan koşmaları sırıtmama sebep oldu. Arkamı döndüm ve deminden beri olanlara karşı hiç sesini çıkarmayan kıza baktım. Yanına yaklaştım ve konuşmaya başladım;
"Şey, ımm..İyimisin?"
Bir şey söylemedi. Sadece yüzüme baktı...Tekrar sordum;
"İyimisin? Çok mu korktun? Neden cevap vermiyorsun?"
Yine hiç bir söylemedi... Çok garip. Elindeki kulaklığı taktı ve yürümeye başladı. Ne yapıyordu bu kız? Yerden ceketimi ve çantamı alarak kızın peşinden koştum. Kolundan tutub bana dönmesini sağladım. Korkmuş bir şekilde bana bakmaya başladı. Yeniden konuşmaya başladım, ama bu sefer sinirle;
"Sana soru sordum. Neden cevap vermiyorsun? Neden hiç konuşmuyorsun? Sağırmısın? Dilsizmisin?"
Birden hızla kolunu kolumdan kurtarıp telefonunu açtı ve bir şeyler yapmaya başladı. Daha sonra telefonu yüzüme tuttu. Gözlerimi telefona çevirerek ne yaptığına bakmaya başladım. A-ama bu...O g-gerçekten duymuyormuş...Düşen yüzümle telefonu elinden aldım ve yazmaya başladım;
"Özür dilerim."
Tekrar kendi eline alarak yine bir şeyler yazdı ve bana doğru tuttu;
*Sorun değil.
Önüne dönerek yine gitmeye başladı. Bense sadece arkasından öylece baktım. Telefonumun çalmasıyla cebimden çıkarıp kimin aradığına baktım. Arkadaşlarım arıyordu. Aramayı cevapladım. Karşı taraftan duyduğum bağırma sesiyle telefonu kulağımdan uzaklaştırdım;
𝑫𝒆𝒗𝒂𝒎-1
JK: Nerdesin sen Taehyung?!
"Ben mi?"
JK: Başka kim olacak? Senden başka Taehyung mu var?
"Geliyorum."
JK: Hemen gel. Maç birazdan başlayacak.
"Tamam."
Telefonu kapattım ve deminden beri baktığım yoldan gözlerimi çektim. Hızlı adımlarla okula doğru gitmeye başladım.
...
Nihayet okula varmıştım. Bahçeden içeri girmiş, hızlı davranarak okul binasına giriş yapmıştım. Adımlarımı spor salonuna yönlendirdim. İçeri girdiğimde çocukların antreman yaptığını gördüm. Yanlarına gittim, beni farkettiklerinde antreman yapmayı durdurup bana doğru döndüler;
JK: Sonunda gele bildin. Neredeydin?
"Yolda gelirken bir şey oldu.."
JM: Kötü bir şey mi oldu?
"Aslında hayır...yani bana göre değil. Sanırım iyi bir şey oldu. Ama kıza göre iyi sayılmazdı..."
JK: Ne diyorsun Taehyung? Tanrı aşkına doğru-düzgün anlat şunu.
"Bakın ben yolda gelirken üç erkeğin-..."
YG: Bunu daha sonra anlatacaksın...
Yoonginin söylediğinden sonra bize seslenen spor hocamıza doğru dönüp ne söyleyeceğini bekledik;
H: Çocuklar hadi, hazırlanın. Maç birazdan başlayacak.
JM: Tamam hocam.
H: Size güveniyorum. Bu maçı kazanacağınıza inanıyorum. Hadi, göreyim sizi.
"Teşekkür ederiz hocam. Merak etmeyin inancınızı boşa çıkarmayacağız."
H: Bol şanslar size.
Tae/JK/JM/YG: Teşekkür ederiz!
Spor hocamız gittikten sonra giyinme odasına gidip kıyafetlerimiz değiştirdik, biz giyinip tekrar spor salonuna döndük. Diğer okulun çocukları gelmişti bile. Onlarla tokalaştık ve yerlerimize geçtik. Gelen komutla artık maça başlamıştık;
...
Maç bitmiş ve biz kazanmıştık. Şimdi hepimiz bahçede oturmuş konuşuyorduk. Yoongi'nin söylediği şeyle ona doğru döndüm;
YG: Sabah bize bir şey söyleyecektin. Neydi ?
JM: Evet, hadi anlat bakalım. Ne olmuş?
" Ahh...şey. Ben yolda gelirken ara sokaktan sesler duydum. Bakayım dedim ve gördüğüm manzara sinirlenmeme sebep oldu. Üç erkek kızın birini sıkıştırmış, rahatsız ediyordu. Ben de yanlarına gidip hesap sormaya başladım..."
JK: Ee, sonra ne oldu?
"Neyse ben bunları korkuttum ve oradan kaçtılar. Kıza iyi olup-olmadığını sordum, cevap vermedi. Kulaklıklarını kulağına taktı,önüne dönüp gitmeye başladı. Ben de peşinden gidip durdurdum onu ve ona ne olduğunu sordum. Birden kolunu kolumdan çekip, telefonunda bir şeyler yapmaya başladı. Bir şey yazmıştı..."
YG: Ne yazmıştı?
JM: Neden susuyorsun Taehyung? Konuşsana.
"Kız d-duyma engelliymiş..."
JK: Ne?
JM: Gerçekten mi?
"Evet, gerçekten.
Ben...annemi hatırladım bir an...Biraz kötü oldum."
YG: Ahh, üzülme Taehyung.
JK: Evet, bak. Üzülme...
"Kendimi fazla kötü hissettim."
JM: Ahh, tamam...duygusallaşmana gerek yok Taehyung-shii. Bu normal bir şey, yani insanların başına böyle bir şey gele biliyor. Bu bizim elimizde olan bir şey değil. Bizim de başımıza kötü bir şey gele bilir, ama biz bunu önceden bilemeyiz.
"Doğru söylüyorsun. Ama yine de kötü oldum. O kızı yeniden görmek istiyorum."
JK: Onu nasıl göreceksin? Tanımıyorsun, nerede oturduğunu bilmiyorsun.
"Bir şekilde bulmalıyım onu."
Etrafa bakarak düşünürken okulun bahçesine giren tanıdık bedenle oturduğum banktan kalktım. Tanrım bu oydu. O kızdı...Koşarak okul binasına girdi. Çocuklara döndüm heyecanla;
"Sanırım onu buldum."
Yoongi: Ne? Nerede?
"Demin okul binasına giriş yapan kız var ya. Bu o kız. Hemen gitmeliyim. Sonra konuşuruz."
Cevap vermelerini beklemeden aceleyle ben de binaya giriş yapmıştım. O kızın nereye gittiğini bulmalıydım. Bu yüzden tüm sınıfları tek-tek aramaya başladım. İlk önce ilk kattan başladım aramaya...
...
Bakmadığım bir müzik odası ve resm odası kalmıştı. Müzik odasının önüne gelmiş kapıyı çalmıştım, içerden ses gelmediği için kapıyı yavaşca açmış içeri bakmıştım. Burası boştu. Müzik odasından çıkmış, yan odada olan resm odasının kapısının önünde durmuş derin bir nefes almıştım. Biraz sonra kapıyı çalmış, beklemiştim. Yine içerden hiç bir ses gelmeyince kapıyı açıp içeri girmiştim. Yan bir şekilde oturmuş, kulağındaki kulaklıklarla resm çiziyordu. Duymuyorsa, neden müzik dinliyordu... Yavaş ve tedirgin adımlarla yanına doğru adımladım, heyecandan ellerim terlemişti, ellerimi pantolonuma sildim, başının üstünde öylece durmaya başladım. Beni fark etmiş olacak ki, başını çevirmiş oturduğu yerden bana bakmaya başladı. Beni tanımış olmalı ki, gözleri hafifce büyüdü. Kenarda duran sandalyeyi aldım ve yanına oturdum. Hala donmuş halde bana bakıyordu. Aklıma gelen fikirle çantamdan defter ve kalem çıkararak yazmaya başladım ve defteri ona doğru tutdum;
"Merhaba."
Yazıyı okuduktan sonra defter ve kalemi elimden alarak kendisi de bir şeyler yazmaya başladı;
*Merhaba.
"Beni tanıdın değil mi?"
*Evet.
"Benim adım Taehyung. Ya senin?"
*Hae woo.
"Hae woo...Çok güzel ismin var."
Yazdığım yazıyla birlikte yüzünde küçük bir gülümseme belirdi...Çok güzel gülüşü vardı...
*Teşekkür ederim Taehyung.
"Rica ederim...Seni bizim okulda hiç görmedim. Hangi okulda okuyorsun?"
*Ben Uluslararası Seul Lisesinde okuyorum.
"Ahh, anladım."
Gülümseyen yüzü bir an düştü ve kolundaki saate baktı. Şaşkın bir şekilde çantasını toplamaya başladı. Elimden defteri alıp, bir şeyler yazarak tekrar bana verdi ve hızla sınıftan dışarı çıktı. Arkasından seslendim, ama sonra onun duymadığını hatırladım. Deftere ne yazdığına baktım, yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu;
*Üzgünüm Taehyung-shii. Gitmem lazım. Daha sonra görüşürüz.
'Daha sonra görüşürüz'. Umarım Hae woo-yaa...Umarım görüşürüz.
...
Sokak kapısından içeri girmiş, bahçeye göz gezdirmiştim, ama babaannemi görememiştim. İçerde olmalıydı. Eve girmiş, odama doğru adımlamıştım, odadan konuşma sesleri geliyordu. Hızla kapıyı açarak içeri girdim. Gördüğüm manzara ve aynı zamanda tanıdık yüzle yerimde öylece kala kalmıştım. Bu, gün içinde üçüncü karşılaşmamızdı. Bu tesadüfmüydü, yoksa kader mi? Bence ikisinin de olması bir mucize. Babaannemin seslenmesiyle kendime geldim;
B.a.: Seni serseri çocuk. Neden bu kadar geciktin? Nerelerdeydin sen, ha?
"B-babaanne..ben.."
B.a.: Bu sana bahsettiğim kız. Adı Hae woo. Güzel bir kız, değil mi?
"Evet, fazlasıyla güzel."
B.a.: Şaşkın çocuk...
"Babaanne biz Hae wooyla daha önce tanıştık aslında."
B.a.: Ne? Nasıl?
"Şey, sabah ben okula giderken karşılaştık, sonra okulda da gördüm onu. Aslında ben senin çağırdığın kızın Hae woo olduğunu bilmiyordum."
B.a.: Ah, demek karşılaştınız ha...
"Evet...
Bu arada siz benim odanda ne yapıyorsunuz?"
B.a.: Ona senin bebeklik fotoğraflarını gösteriyordum. Sonra şimdiki halini gösterdim. Birden gözlerini irice açıp, fotoğrafa daha dikkatli bakmaya başladı. Daha sonra eline defter ve kalem alarak bir şeyler yazdı ama, ben okuma-yazma bilmediğim için ne yazdığını okuyamadım. Seni tanıdığını yazmış anlaşılan.
"Sanırım."
B.a.: Neyse, siz oturun. Ben gideyim size yemek hazırlayayım. Sen şimdi açsındır.
"Tamam babaanne."
𝑫𝒆𝒗𝒂𝒎-2
Babaannem odadan çıktığında deminden beri konuştuklarımızı anlamadığı için bize öylece durup bakan Hae woo'nun yanına gidip, oturdum. Defteri önünden çekip, kalemi elime alarak yazmaya başladım ve tekrar onun önüne koydum. Sorduğum soru onu üzmüş olmalı ki, yüzü bir anda düştü;
"İşaret diliyle konuşuyormusun?"
Başını olumsuz anlamda iki yana salladı ve başını eğip, yere bakmaya başladı. Nedense sorduğum soruya pişman olmuştum. Tekrardan deftere bir şeyler yazıp önüne koydum;
"Özür dilerim. Kötü bir şey mi söyledim?"
*Özür dileme Taehyung-ah. Ben...sadece..
İşaret dili bilmiyorum.
Yazdığı yazıyla şok içinde ona baktım. Nasıl olurdu bu? Duyma engelli her insan işaret dili biliyor. Hae woo neden bilmiyor? Bir sorun mu vardı acaba? Hemen yazıp ona sordum;
"Neden? Neden bilmiyorsun? Bir sorun mu var?"
*Ben daha küçükken yurtta kalıyordum. Beni bir kadın ve bir erkek gelip evlat edinmişti. İyi insanlar olduğunu sanıyordum. Ama zaman geçtikce bana kötü davranmaya başladılar. Anladım ki, beni kendilerinin ayak işlerini yaptırmak için evlat edinmişler. Üvey babam ve üvey annem işaret dili öğrenmeme engel olmuştular. Onlara ne kadar anlatmaya çalışsam da , karşı geldiğim için beni evin mahsenine kapatıp, aç bırakıyordular. Şimdi onlar olmadan yaşıyorum, artık hayatımda yoklar.
Ağzım açık şekilde yazdıklarını okurken keşke yanında ola bilseydim diye geçirdim içimden...
"Şimdi...neden öğrenmiyorsun peki?"
*Çünkü korkuyorum. Ya öğrenemezsem? Ya sonsuza kadar insanlarla iletişim kuramazsam?
"Korkma. Ben sana yardım edeceğim."
*Ama sen de işaret dili bilmiyorsun. Bana nasıl yardım edeceksin?
"Ben de öğrenirim. Birlikte öğreniriz."
*Olur mu ki?
"Neden olmasın? Çok güzel olacak. İnan bana, her şey çok güzel olacak."
*Sana güveniyorum Taehyung-ah...
Daha bu gün tanışmamıza rağmen sana güvenmeye başladım. Çok iyi birisin.
"Asıl sen çok iyi birisin. Çok güzelsin. Nereden çıktın sen karşıma?"
Yanakları kızardı ve gülümseyerek başını yere eğdi. Yazdığım yazı yüzünden olduğuna eminim. O neden bu kadar güzeldi? Neden bu kadar tatlıydı? Daha ilk gün gördüğüm bir kız kalbimi neden bu kadar çarptırdı...
Elimi çenesine getirip, başını kaldırdım ve bana bakmasını sağladım. Ani gelen istekle sıkıca sarıldım ona. Biraz sonra o da kollarını belime sardı. Bir süre sarılı durduk. Babaannemin çağırmasıyla ondan ayrıldım ve ayağa kalktım. Şaşkın bir şekilde bana baktı. Gülüp elinden tuttum ve dışarı çıkmamız gerektiğini işaret ettim. Anlamış olacak ki, başını olumlu anlamda salladı. Elini bırakmayarak birlikte odadan çıkıp, bahçeye geldik. Babaannemin bizim için hazırladığı sofraya gelip oturduk ve yemeğimizi yemeye başladık. Yemek boyunca sadece ona odaklandım. Babaannemin güldüğü anlar da gözümden kaçmıyordu. Sanırım az-çok ne olduğunu anlamıştı. Kendi-kendime gülümseyerek bu kız için her şeyi yapmaya hazırım diye geçirdim içimden. Hayatımı ona adamaya hazırdım...
...
✰1 𝑎𝑦 𝑠𝑜𝑛𝑟𝑎✰
Çocuklarla ortak bir karara varmış, ormana pikniğe gelmiştik. Jungkook, Jimin, Yoongi, Hae woo ve ben birlikte yürüyüp, kendimize güzel bir alan seçmeye çalışıyorduk. Doğrusunu söylemek gerekirse, ben önde yürüyordum. Diğerleri arkamdan yavaş adımlarla beni takip ediyordu. Ara-sıra arkama dönüp ne yaptıklarına bakıyordum. Ve duyduğum kıskançlık beni öldürecekti. Hae woo Jungkook, Yoongi ve Jimin'e işaret dilinde bir şeyler öğretiyordu. Onlar da yanlış yapınca Hae woo'nun hoşuna gidiyordu, çünkü gülüyordu. Ah güzel bebeğim...
Hae woo 1 ay içinde işaret dilini çok güzel bir şekilde öğrenmişti. Ve aynı zamanda ben de hem onunla birlikte, hem de ondan gizli öğrenmiştim. Yani o öğrenme aşamasındayken ben de onunla aynı anda ögreniyordum. Ama ona bunu söylememiştim. Bana bunu sorduğunda bir şeyleri bahane ederek öğrenmek istemediğimi söylemiştim. Çok üzülmüştü, ama ona sürpriz yapacaktım. Sonunda gözüme güzel görünen bir yerde durmuş, arkama bakmıştım. Onlar da benimle aynı anda durup bana bakmaya başladılar . Daha fazla beklemeden konuşmaya başladım;
"Burası iyi. Ne dersiniz? Burada oturalım mı?"
JK: Olur, güzel burası.
Yoongi: Evet, çok güzel. Oturalım.
JM: Hem göl kenarı...muhteşem.
"Tabiiki muhteşem, ben seçtim sonuçta."
JK: Egoya bak. Serseri.
"Sen çok mu efendisin?"
Yoongi: Tamam. Kavga mı etmeye geldiniz buraya? Hadi, oturup güzelce dinlenelim. Ben uyumak istiyorum.
JM/JK: Burada bile mi?!
İkisinin aynı anda söylenmesiyle kendimi durduramadım ve yüksek sesle gülmeye başladım. Aniden sağıma dönünce Hae woo'nun bana gülümseyerek baktığını gördüm. Çok güzel bakıyordu...
Benim ona baktığımı fark edince hemen çekti gözlerini. Sadece güldüm...Hayatın boyunca gözlerin üzerimde olacak, hep gülümseyerek bakacaksın bana. Saatlerce seyredeceğim seni, bıkmadan. Her istediğini yapacağım. Ve bu gün her şeyi halledeceğim...
...
Yemek yemiş, her kes bir tarafa dağılmıştı. Yoongi uyumuş, Jungkook ve Jimin ormanın içine doğru yürüyüşe çıkmıştılar. Hae woo da gölün kenarında durmuş öylece etrafa bakıyordu. Yanına gittim, benim geldiğimi fark edince bana doğru döndü ve bakmaya başladı. Kendimi topladım ve ellerimi haraket ettirmeye başladım...
"Hae woo-ya...Seninle sonsuza kadar işaret diliyle konuşalım mı?"
Şok olmuş bir şekilde bakıyordu. İşaret dili bilmemi beklemiyordu çünkü...Gözleri dolarak o da ellerini haraket ettirmeye başladı.
*Taehyung-ah sen...nasıl biliyorsun işaret dilini?
"Senden gizli öğrendim. Sana sürpriz yapmak istedim çünkü. Eğer seni çok üzdüysem affet beni."
*Hayır, özür dileme. Evet, biraz kötü olmuştum. Çünkü bana benimle birlikte öğreneceğini söylemiştin.
"Dediğim gibi, sana sürpriz yapmak istedim. O yüzden sakladım bunu senden. Şimdi sana bir şey söyleyeceğim. Bana hemen olumlu ve ya olumsuz cevap vermek zorunda değilsin."
*Evet, tamam.
"Çok heyecanlıyım. Nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum."
*Sakinleş ve öyle konuş Taehyung-ah. Acele etmene gerek yok.
"Hae woo benim için çok değerlisin. Bunu bilmeni istiyorum. 1 ay içinde sana o kadar çok bağlandım ki, seni kimseyle paylaşamıyorum. Kimseyle yakın olmana dayanamıyorum. Sadece bana gül, benimle konuş istiyorum. Sana...a-aşık oldum Hae woo."
*Taehyung-ah...Ben...
"Hemen cevap vermek zorunda değilsin. Ya da bana karşılık vermek...Sadece içimdekileri daha fazla tutmak istemedim. Seni sevdiğimi bilmeni istedim. Seni seviyorum, hem de çok seviyorum."
*Duyma engelli bir kıza nasıl aşık olursun? Benimle beraberken zorluk çekersin. Hayatını mahv etmek istemiyorum.
"Neden böyle konuşuyorsun? Konuşmak şart değil ki, bir ilişkide. Eğer biz bir-birimizi seviyorsak, gözlerimize bakarak bile bir-birimizi anlaya biliriz. Gerçek sevgi bu değil mi zaten? Sen söyle bana, seviyormusun beni?"
*Seviyorum Taehyung-ah. Ben de seni seviyorum. Ama zorluk çekersin benimle. Konuşamıyorum, duyamıyorum.
"Ben seni duyuyorum...Görüyorum...Gözlerine bakınca neler hissettiğini, ne demek istediğini anlıyorum. Seninle zorluk çekmem ki, ben. Aksine hayatım daha da kolaylaşır. Bana bir şans ver..."
*Taehyung...seni seviyorum.
Gözleri dolu bir şekilde cevap vermesi benim de gözlerimin dolmasına sebep olmuştu. Bu, evet demekti sanırım. Ellerinden tuttum ve yaklaştım ona. Tedirgin olması ve arkaya doğru hafifce gitmesi gülümsememe sebep olmuştu. Yüzüne biraz daha yaklaştım ve dudaklarımı onun küçük dudaklarıyla birleştirdim.
Hae woo hayatım boyunca yaşadığım tek doğrum ola bilirdi. İyiki karşılaşmışım onunla...Onun duymaması ve ya konuşamaması benim onu sevmeme engel değildi, ve ya onun beni sevmesine. Gelen gülüşme ve bağırışma sesleriyle Hae woo'nun dudaklarından ayrılmadan gülümsedim. Ve iyiki hayatımda onlar gibi üç arkadaşa sahibim...
JK/YG/JM: Tanrım! Sonunda itiraf ettiler! Tebrikler Kim Taehyung!
~𝑆𝑂𝑁~
@@winterrbeaarayyy çok güzel olmuş 💞❤
@@jungkookshi..9.7 teşekkur ederimm💗
@@winterrbeaar rica ederim💜