Bir bucuk sene önce anksiyete bozukluğu yaşadığım için 8-9 ay kadar medikal tedavi aldım. Doktorum bunun geçmeyeceğini ve bununla yaşamam gerektiğini söyledi. Ve o zamanlardan kalma bir tikim var, ne zaman paniğe kapılsam veya gerginleşsem elimi silkelerim. Biraz da oradan anlarım ufak ufak atak geldiğini. Ben bu dizide çok elimi silkeledim, eski korkunç günlerime geri döndürdü. 8.bölümde carmynin bahçede anksiyete atağı geldiğinde karşılıklı elimizi silkeledik O anda küfrederek diziyi kapattım dyyfufufhf
Emeğine sağlık, keyifle izledim. Öncelikle 36:40'daki atıf için çok teşekkür ederim, senin inceliğin. Seni dinlerken ben de birkaç not aldım, kendi düşüncelerini de cevap olarak paylaşmak isteyen olursa diye notları paylaşıyorum. Ebra ve Tina ile 05:10'da yaptığın tava benzetmesi harikaymış be, hatrıma düşmemişti. Tina'nın karaokede söylediği "Before the Next Teardrop Falls" şarkısının bir aşk ve ayrılık şarkısı olması da çok hoş değil mi? "Benimle olmasan bile mutlu ol" minvalinde bir şarkı, Tina'nın kendi dönüşümünün sonunda buraya gelmesi ilginç. 12:00 ve sonrasındaki Marcus'un "bırakma" imgesine çok katılıyorum. Bu sezon onun tüm hikayesi bir şeyleri bırakıp bırakamayacağı üzerineydi, Luca'yla konuşması bile olumlu bir vazgeçme hikayesiydi. ABD'nin insanı iç mekanlara yığan şehirlerinden Kuzey Avrupa'nın insanı şehre çeken şehrine çekiliş de hakikaten önemli. Marcus'un bir parça flaneur olarak rahatladığını düşünüyorum. Annesinin odası, The Bear'ın ufacık tatlı köşesi, otobüslerin dar koltukları... bunlardan gemilere, şehirlere geçmek onun zihninin yaslanabileceği mekanlar üretmiştir. 18:00'da senin anlattığına göre dizideki basketbol imgesi bile ABD'den çıkıp dünyaya açılan bir koçun hikayesi. Sydney'in öyküsünden söz ederken 25:00 sonrasında kurduğun Richie ile görev değişimi vurgusu bence çok kıymetli. Şahsen Sydney'in bu sezon değişimi bir parça yarım bırakılan iki karakterden biri olduğunu düşünüyorum. Onun Carmy'ye yer yer ufak da olsa sevdaya (cinsellik içermeyen bir aşk da olabilir bu, yoldaşlık sevdası gibi) ama çoğunlukla da idealize edilmiş bir zirve noktasına dönüşen bakışı sanırım onu kilitliyor. Misal senin dediğin gibi 51:50 Sydney, Carmy'nin olması gereken yerde olduğu anda finaldeki düğüm çözüldü. Kendisi Carmy'den bu rolü alabilecek mi misal? Alabileceği bir şey mi? Gelecek sezon en merak ettiğim örgü bu olacak gibi. Ayrıca ikisinin bir masayı tamir ederkenki sohbetlerini dinlediğimiz tek çekim sekansa bayıldım. Tüm sezon birbirleriyle uzun uzun konuşabildikleri tek andı ve dizinin nadiren sunduğu soluk alanlarındandı. 32:00 ve sonrasında söylediğin Natalie'nin dışkıyla ilişkisi bence de tesadüf değil, Natalie daha çocuk doğurmamasına rağmen dizi içinde zorlanmış bir anne figürü. Bence güvenmeme hakkında söylediğin 33:40 ayrıntısı da çok önemli çünkü efsanevi altıncı bölümde gördüğümüz üzerine Berzattoların annesinin en büyük sorunu hiçbir şey için hiç kimseye güvenememesi. Natalie'nin tercihi de nihayetinde yapayalnız kalacağı bir güvensizlikle bir parça güven alanında vazgeçmek arasında. Zorla bir anne figürüne dönüştürülmeden bir yöneticiye varabilse o da özgürleşecek gibi, çok merak ediyorum. Ayrıca The Bear'de bir bebek nasıl olacak yahu, kaosu hayal edemiyorum. 50:00 ve sonrası için Richie'nin hikayesi hakikaten bir olgunlaşma hikayesi. Erillikten uzaklaştıkça daha iyi bir arkadaş, baba ve çalışana dönüştü. Richie'nin zihnindeki çatal imgesinin Mike'ın insanları tehdit ettiği sofra çatalından yedinci bölümdeki çile çatalına geçmesi muhteşem bir imge kurgusu değil mi? Çatal onun için o kadar çok düzenin parçası oluyor ki 54:15'te dediğin gibi bir eleme nesnesine dönüşüyor. Richie'nin 52:20'de masayı çevirmesi aynı zamanda iş bilen bir kadından öğrendiklerini taklit etmesi olarak da çok anlamlı. Bu masa düzenini ders aldığı restonda Jessica'dan görmüştü. Bu sezon favori bölümüm Forks bölümüydü. 58:00'deki ve 1:00:01'deki tespitlerine yürekten katılıyorum, bire bir aynı şeyi düşünmüşüz, bence tatlının değişimi bir parça Kayıp Zamanın İzinde değişimi gibi. Nasıl ki Proust bir kurabiyenin kokusundan tüm çocukluğuna döndüyse, Carmy tam tersi bir istikamette cannolis'i (yanlış hatırlamıyorsam malum sofrada da vardı) değiştirerek çocukluğunun tatlısını değiştiriyor. Belki Claire ile ilişkisinin inceldiği yerde bir anda kopmasının nedeni de çocukluğuyla ilgili bu garip ilişkisidir. Carmy'nin dolap sahnesinde kendisini kandırdığını düşünüyorum, bile isteye bir zarar verme eylemi gibiydi. 01:10:00'daki delik analojisi için tebrik ediyorum. Dizinin iki sezondur sezon kurgusunun ders niteliğinde olduğunu düşünüyorum. Cep bölümleri sezon içinde sezonu besleyecek etki alanlarına dönüştürmeleri muhteşem. Ayrıca dizinin bölüm içi kurgusundaki çekim tekniklerine (aksiyon temelli kesmeler, Sydney'in gözlerine ve yüzüne yapılan yakınlaştırmalar, karakterlerin gelişim anlarında bir anda kameranın alışmadığımız şekilde uzaklaşması yahut normalde tek tek ekranda gördüğümüz karakterlerin konuk oyuncularla konuşmalarının geniş planda yapılması...) bayıldım. Dizi sanki bize "soluk al, soluk ver" deyip duruyordu. Dizi boyunca karakterlerin her biri kendilerini keşfederken ilk sezondaki kavgacı "ben" ısrarından tevazu sahibi bir "biz" ikrarına varıyorlar gibi geldi. Ama bu kendilerini değersizleştiren olaylar şeklinde değil, diğerlerine katabilecekleri özlerini bulmaları şeklinde oldukça alçak gönüllü bir değişim oldu. Senin dediğin Carmy ve Sydney'in başkalarına yemek yapma mutluluğu ile bu "biz" vurgusu örtüşüyor sanırım, hepsi yavaş yavaş bu duyguyu sürdürebilir kılabilecekleri bir mekan üretmeye çalışıyorlar (bkz: 1:07:10 ve sonrası). İkinci sezonun beni en çok mutlu eden yanı bu. Carmy ve Sydney dışında herkes kendilerine açılmayı başardılar, gelecek sezon da sanırım bu ikisinin kendisiyle ve birbirelriyle barışıp barışamaması üzerine olacak. Carmy için bu abisinin yolu yahut kendi yolu şeklinde oldukça kritik bir tercih. Heyecanla bekliyorum. Çok uzun yorum oldu, affola.
İlk sezonu dümdüz izleyip beğendikten sonra ikinci sezonun her bölümünü ayrı ayrı hayranlıkla izledim. Karakter gelişimleri ve konuk oyuncuların sahneleri bu sezon diziyi arşa çıkarmış. Böyle severek izlediğim bir dizinin bu kadar muazzam bir inceleme videosunu izlemek beni çok sevindirdi. Umarım diziyi izleyen herkes bu video ile karşılaşır, ağzına sağlık.
Dizide Syd sürekli liderlik etmeye çalışıyordu ve Richieyle sorunlar yaşarken kendinisi küçümser hali vardı. Lakin bu sezonda tüm karekterler eğitimli bir haldeydi ve liderlik konusunda aslında Syd’in o kadar iyi olamadığını en iyi Richie kanıtladı. Syd karekterini çok toksik bulmakla birlikte Richie’nin karekter gelişimi çok iyi olmuş.
Bazı dizilere çekiliyorum. The Bear da onlardan biri ve genel olarak sebepleri de anlayamıyorum. Bazı şeyleri bilinç altım farketse de ben fark edemiyorum. Birinin diziler/hayat konusunda kafamı açması gerektiğini son bir kaç yıldır anlıyorum. Bu konuda beni bir adım ileri götürdüğün için teşekkürler abi...
Keşke kapağa kendin yerine diziden bir karakter koysaydın be abi. Şaka bir yana Christmas bölümünü ayrı bir videoda ya da yayında (yatay bakış) 3 saat konuşsanız tadından yenmez
Hocam galiba daha önce de yazmıştım, Burnt ve Chef diye iki film var gene yemek ile ilgili ben ikisini de çok seviyorum. Burnt; her şeyi tek başına yapmaya çalışan ve mükemmellik takıntısı olan bir şefin kolektif olmayı keşfetmesi hakkında bir film. Chef ise çok yaratıcı bir şef iken patron baskısı ile vasat bir şefe dönüşen bir adamın işten ayrılıp, bir yemek kamyoneti alıp, küçük oğlu ile ülkeyi gezerek eski tutkusuna geri dönmesi hakkında. The bear 'ı sevenler için ikisini de tavsiye ederim.
Diziyi bitirdiğim ama aklımdan çıkmasını ve unutmayı istemediğim ve tekrar izlemek için takatim olmadığı bir anda imdada yetişti. Emeğiniz için teşekkürler. Bu arada Matty Matheson(Neil karakteri) ve dizinin danışmanlarından biri olan Courtney “Coco” Storer ile dizi hakkında kendi kanalında yaptıkları bir videolar sayesinden diziden haberim olmuştu. Bakmak isterseniz; ruclips.net/video/PWifesQvaEU/видео.html
Harikasın Tancan’ım, valla dizinin üstünden geçerken bir kez daha izlemiş kadar oldum. Harika tespitler, özellikle basketbol tarafı dediğin gibi. Emeğine sağlık ❤
Sezon 2 yi yeni izledim ve aşırı beğendim.Dediğin ilk alkolün mide bulandırması olayı çok doğru ilk kez 15 yaşında rakıyla başka alkolleri beraber içip aşırı sarhoş olmuştum.5 yıl geçti hala rakı kokusu bile midemi bulandırıyor. içemiyorum
Dizi ayı ve ayı saldırıları üzerine bir dizi değil mi? Üçüncü sezon finaline kadar bunun saklanması çok anlamsız! İki sezondur ayı diziye ne zaman dahil olacak onu bekliyorum. Diziyi bırakamıyorum da çünkü ayılar en beklemediğiniz anda saldırırlar.
Hayvanlar ile yaşayan çok fazla insan tanıyorum bir sorumluluk sahibi gibi görünmüyorlar, hatta daha da yalnızlaşıp bencilleştiklerini de söyleyebilirim maalesef.
Abi tam seni richie'ye çok benzetiyorum diycektim sen de videoda bahsetmişsin bence gözleriniz sakal şekliniz ve surat şekliniz çok benziyor o yüzden suratlarınızı basite indirgediğimizde aşırı benziyormuş gibi oluyor
bunlar subjektif yorumlardır. dizi kötü değildir, ortalamanın üstünde bile diyebiliriz ama; dizi bu sezon orijinalliğini kaybetti maalesef. herhangi bir ortalama "izle, kendini iyi hisset" yapımı kadar iyiydi bölümler. çekimler prodüksiyon maliyetinin yukarı çekildiğini göstermekle birlikte takdir edilesi bir şey var ki soundtrack... o kadar şarkıyı kullanmak için de sağlam bir telif ödenmiştir ki dizideki bonkör o telifin ödendiğinin kanıtı gibi :) birçok bölümde uzun metraj klip izliyormuşum gibi hissettim. hatta scrubs'la hayatımıza giren zach braff'in "garden state" diye bir filmi vardır, benzeri çokça da film sayılabilir(hepsi birbirine benziyor zaten). sırtını baya seçtikleri sağlam playlist'e yaslarlar. o tarz geldi... prodüksiyon maliyeti demişken tabi ki "dizide gelecek var, biraz mess'e oynasak ne olacak ki" gibi bir uysallık gelmiş işe. dolayısıyla safdie brothers'ın uncut gems'i tadında koş koş giden, kaotik ve klostrofobik dizi "şef, hadi be... yapabilirsin" noktasına gelmiş. başta belirttiğim gibi kötü denemez ama bu saatten sonra bana izlemek için bir neden sunmuyor bu dizi. "chef ve tayfasının maceraları" tadında bir iş beni sarmaz doğrusu. artık yeni kitleler de elde eden bu işin yolu açık olsun demekten başka çare yok... bi de ilk sezon hakikatten çok iyiydi :) buradaki kitle okuyan araştıran izleyen bir tayfa olduğu için neden sonuç şeklinde yazmak istedim düşüncelerimi. "sen bu işi bilmiyosun" sığlığında yorumlar gelmeyeceğini bildiğim için de gönül rahatlığıyla yazdım. emekleriniz için teşekkürler Tanca Fümen, takibe devam.
Bir bucuk sene önce anksiyete bozukluğu yaşadığım için 8-9 ay kadar medikal tedavi aldım. Doktorum bunun geçmeyeceğini ve bununla yaşamam gerektiğini söyledi. Ve o zamanlardan kalma bir tikim var, ne zaman paniğe kapılsam veya gerginleşsem elimi silkelerim. Biraz da oradan anlarım ufak ufak atak geldiğini. Ben bu dizide çok elimi silkeledim, eski korkunç günlerime geri döndürdü. 8.bölümde carmynin bahçede anksiyete atağı geldiğinde karşılıklı elimizi silkeledik
O anda küfrederek diziyi kapattım dyyfufufhf
geçmiş olsun inşallah atlatırsın
Emeğine sağlık, keyifle izledim.
Öncelikle 36:40'daki atıf için çok teşekkür ederim, senin inceliğin.
Seni dinlerken ben de birkaç not aldım, kendi düşüncelerini de cevap olarak paylaşmak isteyen olursa diye notları paylaşıyorum.
Ebra ve Tina ile 05:10'da yaptığın tava benzetmesi harikaymış be, hatrıma düşmemişti. Tina'nın karaokede söylediği "Before the Next Teardrop Falls" şarkısının bir aşk ve ayrılık şarkısı olması da çok hoş değil mi? "Benimle olmasan bile mutlu ol" minvalinde bir şarkı, Tina'nın kendi dönüşümünün sonunda buraya gelmesi ilginç.
12:00 ve sonrasındaki Marcus'un "bırakma" imgesine çok katılıyorum. Bu sezon onun tüm hikayesi bir şeyleri bırakıp bırakamayacağı üzerineydi, Luca'yla konuşması bile olumlu bir vazgeçme hikayesiydi. ABD'nin insanı iç mekanlara yığan şehirlerinden Kuzey Avrupa'nın insanı şehre çeken şehrine çekiliş de hakikaten önemli. Marcus'un bir parça flaneur olarak rahatladığını düşünüyorum. Annesinin odası, The Bear'ın ufacık tatlı köşesi, otobüslerin dar koltukları... bunlardan gemilere, şehirlere geçmek onun zihninin yaslanabileceği mekanlar üretmiştir. 18:00'da senin anlattığına göre dizideki basketbol imgesi bile ABD'den çıkıp dünyaya açılan bir koçun hikayesi.
Sydney'in öyküsünden söz ederken 25:00 sonrasında kurduğun Richie ile görev değişimi vurgusu bence çok kıymetli. Şahsen Sydney'in bu sezon değişimi bir parça yarım bırakılan iki karakterden biri olduğunu düşünüyorum. Onun Carmy'ye yer yer ufak da olsa sevdaya (cinsellik içermeyen bir aşk da olabilir bu, yoldaşlık sevdası gibi) ama çoğunlukla da idealize edilmiş bir zirve noktasına dönüşen bakışı sanırım onu kilitliyor. Misal senin dediğin gibi 51:50 Sydney, Carmy'nin olması gereken yerde olduğu anda finaldeki düğüm çözüldü. Kendisi Carmy'den bu rolü alabilecek mi misal? Alabileceği bir şey mi? Gelecek sezon en merak ettiğim örgü bu olacak gibi. Ayrıca ikisinin bir masayı tamir ederkenki sohbetlerini dinlediğimiz tek çekim sekansa bayıldım. Tüm sezon birbirleriyle uzun uzun konuşabildikleri tek andı ve dizinin nadiren sunduğu soluk alanlarındandı.
32:00 ve sonrasında söylediğin Natalie'nin dışkıyla ilişkisi bence de tesadüf değil, Natalie daha çocuk doğurmamasına rağmen dizi içinde zorlanmış bir anne figürü. Bence güvenmeme hakkında söylediğin 33:40 ayrıntısı da çok önemli çünkü efsanevi altıncı bölümde gördüğümüz üzerine Berzattoların annesinin en büyük sorunu hiçbir şey için hiç kimseye güvenememesi. Natalie'nin tercihi de nihayetinde yapayalnız kalacağı bir güvensizlikle bir parça güven alanında vazgeçmek arasında. Zorla bir anne figürüne dönüştürülmeden bir yöneticiye varabilse o da özgürleşecek gibi, çok merak ediyorum. Ayrıca The Bear'de bir bebek nasıl olacak yahu, kaosu hayal edemiyorum.
50:00 ve sonrası için Richie'nin hikayesi hakikaten bir olgunlaşma hikayesi. Erillikten uzaklaştıkça daha iyi bir arkadaş, baba ve çalışana dönüştü. Richie'nin zihnindeki çatal imgesinin Mike'ın insanları tehdit ettiği sofra çatalından yedinci bölümdeki çile çatalına geçmesi muhteşem bir imge kurgusu değil mi? Çatal onun için o kadar çok düzenin parçası oluyor ki 54:15'te dediğin gibi bir eleme nesnesine dönüşüyor. Richie'nin 52:20'de masayı çevirmesi aynı zamanda iş bilen bir kadından öğrendiklerini taklit etmesi olarak da çok anlamlı. Bu masa düzenini ders aldığı restonda Jessica'dan görmüştü. Bu sezon favori bölümüm Forks bölümüydü.
58:00'deki ve 1:00:01'deki tespitlerine yürekten katılıyorum, bire bir aynı şeyi düşünmüşüz, bence tatlının değişimi bir parça Kayıp Zamanın İzinde değişimi gibi. Nasıl ki Proust bir kurabiyenin kokusundan tüm çocukluğuna döndüyse, Carmy tam tersi bir istikamette cannolis'i (yanlış hatırlamıyorsam malum sofrada da vardı) değiştirerek çocukluğunun tatlısını değiştiriyor. Belki Claire ile ilişkisinin inceldiği yerde bir anda kopmasının nedeni de çocukluğuyla ilgili bu garip ilişkisidir. Carmy'nin dolap sahnesinde kendisini kandırdığını düşünüyorum, bile isteye bir zarar verme eylemi gibiydi.
01:10:00'daki delik analojisi için tebrik ediyorum.
Dizinin iki sezondur sezon kurgusunun ders niteliğinde olduğunu düşünüyorum. Cep bölümleri sezon içinde sezonu besleyecek etki alanlarına dönüştürmeleri muhteşem. Ayrıca dizinin bölüm içi kurgusundaki çekim tekniklerine (aksiyon temelli kesmeler, Sydney'in gözlerine ve yüzüne yapılan yakınlaştırmalar, karakterlerin gelişim anlarında bir anda kameranın alışmadığımız şekilde uzaklaşması yahut normalde tek tek ekranda gördüğümüz karakterlerin konuk oyuncularla konuşmalarının geniş planda yapılması...) bayıldım. Dizi sanki bize "soluk al, soluk ver" deyip duruyordu.
Dizi boyunca karakterlerin her biri kendilerini keşfederken ilk sezondaki kavgacı "ben" ısrarından tevazu sahibi bir "biz" ikrarına varıyorlar gibi geldi. Ama bu kendilerini değersizleştiren olaylar şeklinde değil, diğerlerine katabilecekleri özlerini bulmaları şeklinde oldukça alçak gönüllü bir değişim oldu. Senin dediğin Carmy ve Sydney'in başkalarına yemek yapma mutluluğu ile bu "biz" vurgusu örtüşüyor sanırım, hepsi yavaş yavaş bu duyguyu sürdürebilir kılabilecekleri bir mekan üretmeye çalışıyorlar (bkz: 1:07:10 ve sonrası). İkinci sezonun beni en çok mutlu eden yanı bu. Carmy ve Sydney dışında herkes kendilerine açılmayı başardılar, gelecek sezon da sanırım bu ikisinin kendisiyle ve birbirelriyle barışıp barışamaması üzerine olacak. Carmy için bu abisinin yolu yahut kendi yolu şeklinde oldukça kritik bir tercih. Heyecanla bekliyorum.
Çok uzun yorum oldu, affola.
richie'ye bakınca bi hafif seni anımsatıyor belki detaylı baksam benzemez ama bi hava var
Gerçekten harika bir inceleme olmuş, ağzınıza sağlık
İlk sezonu dümdüz izleyip beğendikten sonra ikinci sezonun her bölümünü ayrı ayrı hayranlıkla izledim. Karakter gelişimleri ve konuk oyuncuların sahneleri bu sezon diziyi arşa çıkarmış. Böyle severek izlediğim bir dizinin bu kadar muazzam bir inceleme videosunu izlemek beni çok sevindirdi. Umarım diziyi izleyen herkes bu video ile karşılaşır, ağzına sağlık.
Richie'nin karakter gelişimi bölümünde ağladım resmen
Dizi gibi inceleme de aktı gitti
Dizide Syd sürekli liderlik etmeye çalışıyordu ve Richieyle sorunlar yaşarken kendinisi küçümser hali vardı. Lakin bu sezonda tüm karekterler eğitimli bir haldeydi ve liderlik konusunda aslında Syd’in o kadar iyi olamadığını en iyi Richie kanıtladı. Syd karekterini çok toksik bulmakla birlikte Richie’nin karekter gelişimi çok iyi olmuş.
Bazı dizilere çekiliyorum. The Bear da onlardan biri ve genel olarak sebepleri de anlayamıyorum. Bazı şeyleri bilinç altım farketse de ben fark edemiyorum. Birinin diziler/hayat konusunda kafamı açması gerektiğini son bir kaç yıldır anlıyorum. Bu konuda beni bir adım ileri götürdüğün için teşekkürler abi...
Keşke kapağa kendin yerine diziden bir karakter koysaydın be abi. Şaka bir yana Christmas bölümünü ayrı bir videoda ya da yayında (yatay bakış) 3 saat konuşsanız tadından yenmez
cok guzel anlatmissin Tancan abi 1. sezonu yarim birakmistim simdi ikisini de izliyicem
izlediğim en güzel en kapsamlı analiz olmuş.tebrikler
Ağzına sağlık abi 3. Sezon bir an önce gelse keşke
İzlediğim en iyi inceleme videosu, teşekkürler!
Çok güzel videoydu Tancan abi, eline ağzına sağlık 🌸
Hocam galiba daha önce de yazmıştım, Burnt ve Chef diye iki film var gene yemek ile ilgili ben ikisini de çok seviyorum. Burnt; her şeyi tek başına yapmaya çalışan ve mükemmellik takıntısı olan bir şefin kolektif olmayı keşfetmesi hakkında bir film. Chef ise çok yaratıcı bir şef iken patron baskısı ile vasat bir şefe dönüşen bir adamın işten ayrılıp, bir yemek kamyoneti alıp, küçük oğlu ile ülkeyi gezerek eski tutkusuna geri dönmesi hakkında. The bear 'ı sevenler için ikisini de tavsiye ederim.
Güzel ve geniş bir inceleme olmuş. Diziyi çok beğenmiştim zaten yorumlarınla daha çok beğendim 🎉
Bu dizi beni daha ne kadar çekecek diye merak ederken yarım kalan aşk hikayesi ile birlikte kefenli The Bear takipçisi oldum
Diziyi bitirdiğim ama aklımdan çıkmasını ve unutmayı istemediğim ve tekrar izlemek için takatim olmadığı bir anda imdada yetişti. Emeğiniz için teşekkürler.
Bu arada Matty Matheson(Neil karakteri) ve dizinin danışmanlarından biri olan Courtney “Coco” Storer ile dizi hakkında kendi kanalında yaptıkları bir videolar sayesinden diziden haberim olmuştu. Bakmak isterseniz; ruclips.net/video/PWifesQvaEU/видео.html
Ağzına sağlık Tancan 👏
Çok iyi yorumlama bütün macguffinler anlaşılmış.
Şöyle 90 dakikalık inceleme videoları çok güzel oluyor . Ted lassodan sonra bear da keyifli oldu emeğine sağlık tancan abi
Harikasın Tancan’ım, valla dizinin üstünden geçerken bir kez daha izlemiş kadar oldum. Harika tespitler, özellikle basketbol tarafı dediğin gibi. Emeğine sağlık ❤
Tertemiz, aklına sağlık.
Sezon 2 yi yeni izledim ve aşırı beğendim.Dediğin ilk alkolün mide bulandırması olayı çok doğru ilk kez 15 yaşında rakıyla başka alkolleri beraber içip aşırı sarhoş olmuştum.5 yıl geçti hala rakı kokusu bile midemi bulandırıyor. içemiyorum
Ağzına sağlık !
Richie’yi gördüğüm ilk andan beri aklıma sen geliyorsun tipi sana inanılmaz benziyor kfldmfldmfdlnfldmflf
kuzen'i aşırı sana benzetiyorum
44:43 göz ve sakal yapısından dolayı sanırım mimikleri de biraz benziyor 😄
Dizi ayı ve ayı saldırıları üzerine bir dizi değil mi? Üçüncü sezon finaline kadar bunun saklanması çok anlamsız!
İki sezondur ayı diziye ne zaman dahil olacak onu bekliyorum. Diziyi bırakamıyorum da çünkü ayılar en beklemediğiniz anda saldırırlar.
en sevdiğim bölüm forks
yılın benim için en iyi dizisi
Hayvanlar ile yaşayan çok fazla insan tanıyorum bir sorumluluk sahibi gibi görünmüyorlar, hatta daha da yalnızlaşıp bencilleştiklerini de söyleyebilirim maalesef.
Bal gibi dizi,bal gibi adam da incelemesini cekmis. Zevkten dort koseyim.
çok güzel dizi valla
Abi tam seni richie'ye çok benzetiyorum diycektim sen de videoda bahsetmişsin bence gözleriniz sakal şekliniz ve surat şekliniz çok benziyor o yüzden suratlarınızı basite indirgediğimizde aşırı benziyormuş gibi oluyor
Richi çok net sana benziyor tip olarak
Bence de bu adama benzemiyordun ama thumbnaili ilk gorunce kendini koydun sandim.
Tshirt detayı...
Ayı gibi iyi dizi
Kapağa kendini koydun sandım
Edit:sakal ve gözleri benzetiyorum ben
Mükemmel ağızına sağlık abi
Biraz benziyorsunuz
bunlar subjektif yorumlardır. dizi kötü değildir, ortalamanın üstünde bile diyebiliriz ama;
dizi bu sezon orijinalliğini kaybetti maalesef. herhangi bir ortalama "izle, kendini iyi hisset" yapımı kadar iyiydi bölümler.
çekimler prodüksiyon maliyetinin yukarı çekildiğini göstermekle birlikte takdir edilesi bir şey var ki soundtrack... o kadar şarkıyı kullanmak için de sağlam bir telif ödenmiştir ki dizideki bonkör o telifin ödendiğinin kanıtı gibi :) birçok bölümde uzun metraj klip izliyormuşum gibi hissettim. hatta scrubs'la hayatımıza giren zach braff'in "garden state" diye bir filmi vardır, benzeri çokça da film sayılabilir(hepsi birbirine benziyor zaten). sırtını baya seçtikleri sağlam playlist'e yaslarlar. o tarz geldi...
prodüksiyon maliyeti demişken tabi ki "dizide gelecek var, biraz mess'e oynasak ne olacak ki" gibi bir uysallık gelmiş işe. dolayısıyla safdie brothers'ın uncut gems'i tadında koş koş giden, kaotik ve klostrofobik dizi "şef, hadi be... yapabilirsin" noktasına gelmiş.
başta belirttiğim gibi kötü denemez ama bu saatten sonra bana izlemek için bir neden sunmuyor bu dizi. "chef ve tayfasının maceraları" tadında bir iş beni sarmaz doğrusu.
artık yeni kitleler de elde eden bu işin yolu açık olsun demekten başka çare yok... bi de ilk sezon hakikatten çok iyiydi :)
buradaki kitle okuyan araştıran izleyen bir tayfa olduğu için neden sonuç şeklinde yazmak istedim düşüncelerimi. "sen bu işi bilmiyosun" sığlığında yorumlar gelmeyeceğini bildiğim için de gönül rahatlığıyla yazdım.
emekleriniz için teşekkürler Tanca Fümen, takibe devam.
Yorumdur yorumdur yorumdur yorumdur
Yetti artık bu youtuber egosu dizi incelerken bile kapağa kocaman kendini koyuyor yazıklar olsun.