Osman Müftüoğlu | Kolajen Hakkında Her Şey!

Поделиться
HTML-код
  • Опубликовано: 6 сен 2024
  • Kolajen takviyeleri son zamanların en çok konuşulan besin destekleri. Bunu da marifetleri nedeniyle fazlasıyla hak ediyorlar.
    Çünkü cilt bütünlüğünün korunması, saç tırnak bütünlüğünün sağlanması, eklem romatizması, eklem kıkırdaklarının erimesi ile mücadele edilmesi söz konusu olduğunda karşınıza hemen kolajen çıkıyor.
    Yetmedi kemik erimesi ile mücadelede de kolajen neredeyse vaşak bir rol üstlenmiş durumda.
    Bugün uzun uzadıya kolajen konusunu masaya yatıracağız.
    Kolajen eksikliği ile nasıl mücadele edilir, hangi kolajen takviyesi daha güvenlidir, bu takviyeler nasıl, ne zaman ne süreyle kullanılır, onları anlatmaya çalışacağız.
    Öncelikle şunu bilelim kolajen kadının da erkeğin de bedeninin çimentosu.
    Doğumdan ölümlere kadar insan bedeninin yüzde seksene yakınını kolajen oluşturuyor.
    Kolaj yapmaktan yani yapıştırmaktan ismi geliyor ve organlarımızın birbirine tutunabilmesi, hücrelerin birbirini tutunabilmesi, dokuların bütünlüklerini sağlayabilmesi, direnebilmesi, elastik olabilmesi yani doku esnekliğinin sağlanabilmesi de sadece ve öncelikle kolajen sayesinde başarılıyor.
    Kolajen bir tek madde değil.
    Bugüne kadar ortalama 20’nin üzerinde kolajen tipi tespit edilmiş ama Tip 1 kolajen, Tip 2 kolajen, Tip 3 kolajen ve Tip 4-5 kolajen toplam bütün kolajen rezervinin %80’ini oluşturuyor.
    Bunların hepsi aynı görevi de görmüyor.
    Tip 1 kolajen ile Tip 3 kolajen daha ziyade cilt ve doku kolajeni olarak fonksiyon görüyor.
    Buna karşılık Tip 2 kolajen kemik ve kıkırdak kolajeni olarak daha bir ön planda.
    Ama şunu bilelim: Tip 1 kolajen %75 cildde çalışırken %25 kemikte ve eklemde de çalışıyor.
    Tip 2 kolajen %75 eklemlerimizi, kıkırdaklarımızı tamir ederken %25 cildimize de fayda sağlıyor.
    Kolajen kullanımına ne yapacağız, nasıl sağlayacağız, desteklerden nasıl daha iyi faydalanacağız diyorsanız videonun devamını dikkatle dinlemenizde fayda var.
    Doğrudan doğruya kemik tozlarıyla kolajen ihtiyacımızı giderebilmemiz mümkün değil.
    Yaşadığımız kolajen eksikliğinin temel nedeni de eti kemiğinden ayırmamız.
    Yani tencerede kısık ateşte uzun uzun pişen et yemeklerini bırakıp, tavuğun göğsünü veya ineğin, sığırın sırtını yemeye başlamamız.
    Yani kemiği ve kemikle beraber bileşen tendonları kiriş kısımlarını ve hayvanların iç organlarını yani sakatatları aorta çıkarmamız, kullanmamız bunu bilelim.
    Beslenme hatamız temel faktör.
    Peki nasıl kazanacağız kolajeni diyorsanız yapacağınız en önemli şey büyük molekül ağırlığı nedeniyle kolajeni emilebilen, büyük kolajen partiküllerin yerine kolejan hidrozilatlarını yani kolajen peptitlerini kullanmanız lazım.
    Yani kolajen desteği alacaksanız ister Tip 1, ister Tip 2, ister Tip 3, ister Tip 4, fark etmiyor.
    Kolajen peptitlerini tercih etmeniz gerekiyor. Çünkü bağırsaklarımızdan molekül ağırlığı 2000, 3000 daltonun üstünde olan büyük kolajen parçaları emilmiyor.
    Parçalamanız yani bir nevi eti kıyma haline getirmeniz sonra yemeniz gibi onu da parçalamanız gerekiyor.
    O nedenle ilk yapacağınız iş ürünün üzerinde onun bir kolajen peptiti olup olmadığına bakmak olmalı.
    İkincisi peptitse 2-2.5 gramın üzerindeki dozların işe yarayacağını bilmeniz lazım.
    Yani 2-2.5 gram günde kolajen kazanıyorsanız, o kolajen kemiğinize, cildinize gidiyor.
    Miktar artıkça faydalanma ihtimaliniz de çoğalıyor.
    Yani günde 5 gram, 7.5 gram, 10 gram tabii fiyat bu sefer 3’e, 5’e katlanıyor ama fayda oranı da o oranda artıyor.
    2500’lük üründen iki tane kazandığınız zaman da günde aynı sonucu almanız mümkün.
    Bilmeniz gereken önemli bir ayrıntı da şu: kemik kolajeni kullanacaksanız ya da eklemler için kolajen kullanacaksanız Tip 2 kolajeni tercih edeceksiniz.
    Tip 2 kolajen yazan ürünleri kullanacaksınız ve ürünlerin nerede, hangi standartlarda üretildiğine dikkatle bakacaksınız.
    İçinde şeker var mı bakacaksınız, özellikle früktoz varsa kullanmayacaksınız.
    Şekerli kolajenin faydadan çok zarar vereceğini de unutmayacaksınız.
    Yapacağınız 2.şey D vitamini içeren, biyotin içeren, çinko içeren kolajen ürünlerini daha öne almak.
    Ya da kolajen ürünüyle beraber C vitamini destekleri kullanmak.
    Bu arada kolajen üretiminizi artırmak istiyorsanız ille et, et suyu, kemik suyu, kemik tozu yemeniz veya içmeniz de gerekmiyor.
    Sülfür zengini gıdaları yani lahanayı, karnabaharı, turpu, sarımsağı, soğanı daha çok tüketin.
    C vitamini zengini gıdaları yani sebzeleri ve meyveleri daha sık ve bol tüketin.
    Kısacası efendim kolajensiz bir yaşlanmak, kolajensiz bir sağlıklı yaşam sürmek ama kolajensiz bir güzel görüntü sağlamak pek mümkün değil.
    O nedenle kolajen meselesine lütfen dikkat edin ve bu konuda bilgilenmeyi sürdürün.
    Prof. Dr. Osman Müftüoğlu

Комментарии • 886