Ozan Bey teşekkür ederim. Farklı ve güzel bir bakış açısıyla yaklaşmışsınız. Bir varsayımdan hareketle soru sormak istiyorum. Zebercet topluma yabancılaşmış, monoton bir hayat süren, gerçeklerle yüzleşmekten kaçınan, saplantılı kişiliği olan ve özellikle çocukluk döneminde yaşadığı olumsuz tecrübeler yüzünden çekingen olan bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Tüm bu olumsuzluklara rağmen belki de onu bu karanlık girdaptan alıp çıkartacak ve yaşama sevincini getirecek bir olay gerekiyor. Bu da gecikmeli 18.40 treniyle gelen kadın oluyor. Ancak kadın gelmiyor ve hayal kırıklığı yaşıyor. Peki ya o kadın gelseydi ne olurdu ? Yeni bir başlangıç veya bu karanlık girdaptan kurtuluş için o kadının gelmesi büyük bir değişim yaratır mıydı ? (yoksa kadın gerçekten Zebercet'in saplantısının bahanesi miydi ? )
Ozan bey , belki de zaten Atılgan az eser verdiği için bu kadar üstündür, kendi adıma sayısal olarak çok fazla eser veren yazarlara ben daha mesafeliyim. Doğru bir örnek olur mu bilemiyorum ama Stephen King mesela bu anlamda beni rahatsız eder. Bir de zaten bir insanın yeteneğinin ışığı bir ömürde kaç kere parlar, defalarca olamaz sanırım:)
Evet, haklılık payınız var elbette ama söz konusu eser sayısı üç ile sınırlı olunca (Canistan'ı da katarsak belki de üç buçuk.) bunun bir kayıp olduğunu düşünmeye başlıyorum. Zor yazan bir yazar Atılgan. Bunu kendisi de söylemişti. Yazdıklarını beğenmeyip ortadan kaldırabiliyor. Bir diğer roman için yıllar geçiyor. Bu ustalığın ve seziş gücünün daha fazla esere yansıması mükemmel olabilirdi. Çok yazmak değil de daha fazla yazmak diyelim.
@@ozansezer1093 Tutunamayanlar'ı okuyup, çok beğenip, üzerine söyleyecek söz bulamadığı için sessiz kalıp Oğuz Atay'i farkında olmadan gücendiren Yusuf Atılgan için demekki dışa dönmek hayli zor bir konu... haklısınız belki daha neler vardı potansiyelinde...
@@esradedebas2179 Oğuz Atay, Atılgan'ın modernist romanın yolunu açtığını düşünüyordu büyük ihtimalle. On yıl sonra yazdığı romanı ilk onun anlayacağını düşünmüş olmalı. Ama Atılgan'ın roman hakkında görüş belirtmemiş olması çok acı. Belki de romanın bütününü okumadı ve sonunda kendince bir yanıt verdi.
Ozan bey, çok güzel bir video yayınlamışsınız. Berna bey ve Nilgün hanımın görüşlerine atıf yapmanız da ayrı bir zenginlik katmış. Ağzınıza sağlık.
Yeni keşfettim videonuzu, romanı okuduğumda bu kadar anlamlandıramamıştım , şimdi taslar yerine oturuyorr teşekkürler:)
Ben teşekkür ederim.
İzlerken keyif aldığımı belirtmek isterim.Çok akıcı ve etkileyici inceleme olmuş ağzınıza sağlık...
Teşekkür ederim ilginize.
Ozan Bey teşekkür ederim. Farklı ve güzel bir bakış açısıyla yaklaşmışsınız. Bir varsayımdan hareketle soru sormak istiyorum. Zebercet topluma yabancılaşmış, monoton bir hayat süren, gerçeklerle yüzleşmekten kaçınan, saplantılı kişiliği olan ve özellikle çocukluk döneminde yaşadığı olumsuz tecrübeler yüzünden çekingen olan bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Tüm bu olumsuzluklara rağmen belki de onu bu karanlık girdaptan alıp çıkartacak ve yaşama sevincini getirecek bir olay gerekiyor. Bu da gecikmeli 18.40 treniyle gelen kadın oluyor. Ancak kadın gelmiyor ve hayal kırıklığı yaşıyor.
Peki ya o kadın gelseydi ne olurdu ? Yeni bir başlangıç veya bu karanlık girdaptan kurtuluş için o kadının gelmesi büyük bir değişim yaratır mıydı ? (yoksa kadın gerçekten Zebercet'in saplantısının bahanesi miydi ? )
Anayurt otelini okumaya başlamışken. Yorumunuzu dinlemek şahane oldu..
Teşekkür ederim ilginize.
Yazarların baronudur Yusuf Atılgan...
Aklımdan çıkmayan tek şey Jack Torrance ve Zebercet karakterlerini kıyaslamak.
İlginç bir karşılaştırma olabilir!
Ozan bey , belki de zaten Atılgan az eser verdiği için bu kadar üstündür, kendi adıma sayısal olarak çok fazla eser veren yazarlara ben daha mesafeliyim. Doğru bir örnek olur mu bilemiyorum ama Stephen King mesela bu anlamda beni rahatsız eder. Bir de zaten bir insanın yeteneğinin ışığı bir ömürde kaç kere parlar, defalarca olamaz sanırım:)
Evet, haklılık payınız var elbette ama söz konusu eser sayısı üç ile sınırlı olunca (Canistan'ı da katarsak belki de üç buçuk.) bunun bir kayıp olduğunu düşünmeye başlıyorum. Zor yazan bir yazar Atılgan. Bunu kendisi de söylemişti. Yazdıklarını beğenmeyip ortadan kaldırabiliyor. Bir diğer roman için yıllar geçiyor. Bu ustalığın ve seziş gücünün daha fazla esere yansıması mükemmel olabilirdi. Çok yazmak değil de daha fazla yazmak diyelim.
@@ozansezer1093 Tutunamayanlar'ı okuyup, çok beğenip, üzerine söyleyecek söz bulamadığı için sessiz kalıp Oğuz Atay'i farkında olmadan gücendiren Yusuf Atılgan için demekki dışa dönmek hayli zor bir konu... haklısınız belki daha neler vardı potansiyelinde...
@@esradedebas2179 Oğuz Atay, Atılgan'ın modernist romanın yolunu açtığını düşünüyordu büyük ihtimalle. On yıl sonra yazdığı romanı ilk onun anlayacağını düşünmüş olmalı. Ama Atılgan'ın roman hakkında görüş belirtmemiş olması çok acı. Belki de romanın bütününü okumadı ve sonunda kendince bir yanıt verdi.