Ali Ekber Çiçek - Bir gül için bülbül giymiş karalar (Maya)

Поделиться
HTML-код
  • Опубликовано: 26 авг 2024
  • Ali Ekber Çiçek, Erzincanlı Hafız Şerif'in taş plağında yer alan mayayı, 1990'larda, TRT'nin Erzincan müziği ile ilgili programında, kendi özgül yorumuyla seslendirmişti.
    Maya, halk müziğinde “uzun hava” tanımı içinde anılırsa da, aslında ahengiyle ve yorum tarzıyla ‘uzun hava’ tanımının çok ötesine geçen başlı başına bir formdur. Güftesi, 4 + 4 + 3 hece ölçüsüne uyan bir koşma dörtlüğü ya da maya için ama yine koşma tarzında özel olarak yazılmış bir dörtlüktür. Bildik “uzun hava”lardan farklı biçimde dört perde üzerinden okunur. Bu dört perde meselesi önemli. Çünkü, mayaya karakteristik özelliğini veren ve her bölümüne ayrı bir duygu yükü yükleyen bu yanıdır. O yüzdendir ki mayada her perdeye ayrı bir ad verilir: “Başlama” “aşma” “çıkma” ve “yıkma”.
    Maya, Dicle - Fırat havzasının en tipik ezgilerinden biri. Bütün bölgede etkili olmakla birlikte, şehirden şehire kimi farklılıklar da gösterir. Erzurum’da klasik uzun havaya yakın biçimde icra edilen maya, Harput’un müzik mirasını sürdüren Elazığ’da enstrümanla insan sesinin karşılıklı sohbeti biçiminde icra edilir, ara ezgisi de uzunca ve oldukça kırıktır.
    Maya, ezgi eşliğinde okunurken dize başlarında ‘oğul oğul’ ya da ‘yavri yavri’ biçiminde söz katmaları da yapılır. Mayanın bir başka özelliği, yüzünün ‘yüce’ye dönük olmasına rağmen, hemen her ortamın rüzgarından etkilenip boy sürebilmesi. Bazen iş müziği, bazen bir gece gezintisi arkadaşı, bazen bir “bezm-i mey” ezgisi olarak karşımıza çıkabilir. Dolayısıyla, mayanın, özellikle güfte yönünden bazen “irticalen” (anlık) doğması, yine güfte yönüyle ‘resitatif’ (konuşur gibi) salınması doğal karşılanır.
    Yılmaz Öztuna’nın Türk Müziği Ansiklopedisi’nde yazdığına bakılırsa, maya, Doğu Anadolu’dan Suriye ve Mısır’a, oradan İspanya’ya, oradan Latin Amerika’ya kadar etkisini duyurmuş bir ezgisel formdur. Formun, Klasik Türk Müziğindeki ‘maye’ makamıyla bir ilintisi de olabilir. Ayrıca, günümüzde icra edilen kimi Klasik Türk Müziği ezgilerinde mayanın etkisi hissedilir. Sözgelimi, “Dumanlı başların göklere ermiş / Yedi renk üstüne hareli dağlar” sözleriyle başlayan şarkıda mayanın etkisi çok belirgindir. Maya, halk arasında çok sevildiği gibi, mektep medrese görmüşler arasında da çok tutulur. Sözgelimi, Fethi Naci, anı kitabında çok etkilendiği “Huma Kuşu” ezgisini bulabilmek için nasıl çaba harcadığını anlatır. Enver Gökçe, bir şiirine tıpkı mayada olduğu gibi ‘yavri yavri’ diye başlar. Margosyan, Hamasdeğ, Mintzuri gibi Anadolu kökenli Ermeni yazarların hikâyelerinde de maya icrasına değinilir. Rasim Özdenören’in “Çok Sesli Bir Ölüm” adlı hikâyesinden yapılan filmde de fondaki ezgi mayadır. Maya, öyle her sanatçı tarafından icra edilemez, basbayağı ustalık ve soluk gerektirir. Erzincanlı Şerif, Zaralı Halil, Celal Güzelses, Neriman Altındağ, Mükerrem Kemertaş, Turan Engin, Enver Demirbağ maya yorumuyla öne çıkan sayılı adlardan bir kaçı.
    Tanpınar’ın maya için “yıldızlarla konuşma” demesi boşuna değil. Sözgelimi en ünlü mayalardan biri şöyle başlar: “Huma kuşu yükseklerden seslenir” Aynı mayanın ikinci dörtlüğünün ilk dizesi de şöyledir: “Çık eyvana, bak yıldızın merdine”. Maya, bir “huşu” ezgisidir. Basit temalara, gündelik şeylere yer vermez. Baştan sona trajik bir eda içinde yol alır. İçinde mutlaka bir sergüzeşt barındırır. Aynı zamanda terapik bir etkisi vardır.
    Tahir Abacı / Yahya Kemal ve Ahmet Hamdi Tanpınar'da Müzik / İkaros Yayınları, 2012

Комментарии • 3