Sosyal bilimci olduğunuz çok belli adamın su kaynağından kastı fırat ve diclenin kaynağının bizde olması. Bu bölge büyük enerji kaynaklarına yakın olduğundan adam öyle bir yorum yapmış. Videoyu 1 dk daha izleseydiniz güzel olurdu. Onun dışındaki eleştiriler gayet güzel.
Celal Beyin su ve Kürdistan ile ilgili konuşmasının tamamını izlemiştim. O videoya ilişkin eleştirilerinizi çok yanlış buldum. Celal bey o videoda Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki su kaynaklarından bahsetmişti. Bu su kaynaklarının ileride Orta Doğu için yaşamsal öneme sahip olacağını öngördü; ama siz Marmara bölgesinden konuştunuz. Bence çok yanlış bir değerlendirme yaptınız ve hatta iş “koskoca jeologsun, Türkiye’nin su fakiri olduğunu nasıl bilmezsin” demeye kadar gitti. O videoda “Türkiye’nin geri kalanı pek ilgilendirmiyor” diyor, burda “Türkiye’nin geri kalanı” derken güneydoğu Anadolu dışında kalan Türk topraklarını kast ediyor. Bunun dışındaki eleştirilerinize katılıyorum.
Aynen ben de bunu diyecektim. Dicle ve Fırat Orta Doğu için yaşamsal. Ben hiç bu konuyla alakası olmayan bir insan olarak Türkiye'de su sıkıntısı olduğunu biliyorsam, Celal Şengör şehir şehir bunun haritasını yapacak kadar biliyordur. İnsanın bir şeyler bilmesi güzeldir ama herkes en önce haddini bilmelidir. Ben ne diyorum diye bir düşünüp konuşmalıdır.
Boşuna çeneni yorma bro senin yorumunu umursamıyorlar,bu arkadaşların hatalarını düzeltmeye çabalama ben denedim birkaç defa aşırı sabit fikirli bu arkadaşlar
İşlerine geldiği gibi alıyorlar veya muhakeme kapasiteleri kendilerini gördükleri kadar gelişmemiş durumda, bölük pörçük etnik ve ideolojik bagajlarıyla saçmalıyorlar. Nasıl bir cesaretse balçıkla güneşleri sıvamaya soyunmuşlar. Gençlere tavsiyem, bu yayın konseptinin temeli olan basit ad hominem ve saman adam yutturmacalarına gelmeyin, kimse mükemmel ve kusursuz değildir, aradan seçilen yanlışlarla asıl olanın örtülmesi durumuna dikkat edin.
Yalnızca su değil, diğer bazı konularda da yüzeysel değerlendiriyorlar, monarşi, vs anlamadan eleştiriyorlar... neyse, zaman en iyi öğretmendir, öğrenene...
Asıl sorun, Celal hoca ve İlber hocanın dediklerini peygamber sözü gibi alıp hiç düşünmeden doğru kabul eden insanlar. Yoksa bu hocalar kusurları da olsa bir çok insanı bilime tarihe meraklı olmasını sağlamıştır.
Celal bey bu konuda ne diyor. Yanlışlandığım vakit benim bu düşüncemi terk et ve geliştir. Adamı bir doğru dinleyebilseler onunda yanlışlanabilir olduklarını anlayacaklar.
Ülkenin büyük kısmının gurur duyduğu adamın işkenceye dair açıklamaları beni şok etti. Bilmiyodum. Bunu Avrupa'da veya Amerika'da söylemez/ veya söyleyemez bir bilim insani. Diger aciklamalariyla birlikte bakıldığında zamanin gerisinde kalmış, dibine kadar politize olmuş, alanı dışında konusmayi kendinde hak gören klasik bir medya figürü gibi görünüyor maalesef.
Abi gerçekten yaşar bu Kürt, Kürdistan muhabbetlerine bu kadar fanatik girmese inanılmaz bir adam Gerçi bir de siyasi ve tutarsız çok öngörü ve söylemi var
Videoda güzel noktalara değinmişsiniz. Özellikle Hegel eleştirisini gayet güzel cevaplamışsınız ekip olarak. Fakat, bazı konularda çok AKP dönemi anlatılarına dayanarak tepkiler verilmiş, onu söylemeden geçemeyeceğim. Özellikle Yaşar'ın Celal Şengör'ün modernleşmeci, laik ve Batıcı olmasından dolayı neden Kenan Evren'i bu kadar sevdiğini anlayamaması biraz Türkiye tarihini "İslamcılar ve Kemalistler arasındaki çekişme" olarak okumasından kaynaklanıyor gibi geliyor. Halbuki Celal Şengör oldukça sert bir aşırı-muhafazakar birisi ve oldukça sağcı, hatta uç-sağ bir figür. Seküler olması, laikliği seviyor olması veya Atatürk'ü seviyor olması onu solcu yapmıyor, yoksa Kenan Evren'in de kendisi oldukça seküler ve Atatürk'ü olumsuz görmeyen bir figürdü ama Yaşar'ın videoda bahsettiği gericilikle özdeşleştirilen din eğitimi gibi uygulamaları gerçekleştirdi, çünkü Kenan Evren bunları birer anti-komünist politika olarak görmekteydi. Yeşil Kuşak'tan şikayeti Kenan Evren'in yaptığı laikliğe aykırı politikalar değil, daha çok cemaatlerin ve dini gerici grupların demokrasi döneminde Adnan Menderes'i oy için etkilemesi ve hatta en sonunda İslamcı popülist çizgideki Milli Görüş hareketinin bel kemiği olmasından kaynaklanıyor ki bu hareket şu an günümüzde AKP ve Saadet Partisi'nin yanı sıra Gelecek ve DEVA Partisi'nin de kökeni oluyor. Şengör'ün sahip olduğu bu uç-sağ militarist görüş ise çok şaşırtıcı değil, kendisinin son çıkan kitabında da Hitler övgüsü olan bir kısım var ki bunu da övgü amaçlı doğru olmayan bir şekilde Atatürk ile birleştiriyor. Bu kişinin yaklaşımı oldukça sert derecede anti-demokratik ve ilerleme karşıtlığı biçiminde yer alıyor, zaten ondan sürekli bu sert elitizmi ve dekadans söylemi mevcut. Bu sebeple Vahit'in videonun sonunda Phillipe Pétain destekçisi olurdu söylemini çok yerinde buluyorum. Le Pen destekçisi olmazdı, onlar aşırı-sağ reaksiyoner popülistler, sıradan insana oynayıp iktidara gelmeye çalışan gerici figürler ama Phillipe Pétain tam o totaliter rejim hayali olan ve ilerlemeden de, çoğulculuktan da oldukça nefret eden bir figür. Zaten Hitler övgüsü de buradan geliyor, liberal gördüğü ABD gibi ülkelere karşı olumsuz bakışı da buradan kaynaklanıyor, SSCB ve Çin Halk Cumhuriyeti gibi sosyalist rejimlere karşı derin öfkesi yine buradan kaynaklanıyor. Gerek liberal demokrasileri, gerekse Marxist-Leninist rejimleri birer "ayaktakımı iktidarı" olarak görüyor. Buradan da aslında onun neden sert derecede anti-demokratik bir figür olarak monarşizmi veya askerin diktasını savunduğunu anlayabiliriz. Kendisi her şeyden önce sıradan insanların, yani ayaktakımı olarak gördüğü kesimlerin etkisinde olmayacak otoriter bir lider istiyor. Güçler ayrılığı konusunda zaten pek dürüst değil, yoksa o güçler ayrılığını en ağır çiğneyen rejim Türkiye tarihinde onun savunduğu Kenan Evren'in 12 Eylül rejimi. Şengör'ün önemsediği şey sıradan insanları dinlemeyen, bunun için yumuşamayan veya popülizme kaymayan, sizin de videoda bahsettiğiniz gibi vesayetçi bir mantıkla devlet adına karar veren bir otoriter liderin olması ve onun paternalistik bir şekilde ülkeyi yönetmesi. Bu demokratik rejimlerde olabilecek bir şey değil, çünkü demokratik rejimlerde sıradan insanlar vatandaş olarak oy kullandığı için ister istemez o sıradan vatandaşa hitap etmeniz gerekiyor. Bu dini cemaatlerin desteğini alabilmek için İslamcı söylemleri benimsemek veya azınlıkları hedef göstererek bir aşırı-milliyetçi nefret ortamı yaratmaya çalışmak şeklinde bir siyasi popülizm de olabilir ya da oy karşılığında insanlara refah devleti gibi sistemik olmayan bir biçimde ekonomik rant dağıtan ekonomik popülizm de olabilir. Celal Şengör'ün açıkça nefret ettiği şey bu. Bundan dolayı da 1950'den beri bariz bir şekilde ülkeyi hatta bütün dünyayı bir çöküş, bir dekadans içerisinde görüyor. Onun için az önce de bahsettiğim gibi demokrasi bir ayak takımı iktidarı ve 1950'den beri Türkiye de onun gözünde böyle bir ülke.
Diktatöryen liberal sağ oluyor o zaman. Monarşist de diyebiliriz. Liberalizme ters gibi geliyor ama değil. Zaten sol liberalizm liberalizm değildir. Celal şengörün besim tibukla anlaşamadığı tek konu bu demokrasi-monarşi konusu. Zaten besim tibuk da şirketler açısından bir sahibi olması gerektiğini söyler o zaman devletin niye olmasın? Türkiye açısından bakarsak o tartışmada celal şengör haklı. Ben tibukçuyum ama tibuk'un bir sürü yanlış görüşü var özellikle son günlerde, abi türkiye'nin geleceği deva nedir ya? Memleket partisi 60% oy alır deva yine 5% alamaz. İki kesimden de lanetleniyor.
"Seküler olması, laikliği seviyor olması veya Atatürk'ü seviyor olması onu solcu yapmıyor" zaten niye yapsın ki ? sekülerliği veya Atatürk'ü solcu sanan mı varmış anlamadım ?
Celan Şegör Türk rönesansını başlatan adamdır, açık din eleştirisi yapabilen büyük bir aydın, bir videosu 12 milyon izlenmiş, Turan Dursun da ayrı büyük adam ama Celal Şengör çok yönlü.
Osmanlı hakkındaki görüşlerini hiç anlatmamışsınız ki en çok Osmanlı yorumlarını beklemiştim. Osmanlı’da sadece Fatih Sultan Mehmet adam akıllı bir yöneticidir diğerleri kötüdür, Fatih’te ateisttir Müslüman değildir falan bir sürü tarihten uzak açıklamasını koymamışsınız. Bide Celal Şengör gördüğüm kadarıyla sağ görüşte biri ve kendi ideolojisi doğrultusunda sosyolojiyi ve tarihi eğip büküyor.
@@israfilaslan3544Ateist değil Hristiyan olduğunu iddia etti.Avrupalı bir yazarın bir yazısına dayanarak söylüyor ancak başka hiçbir kaynakta geçmez bu durum
Bence Celal hocayada yada Fatih Altaylı’ya da gönderin bence hoşuna gider sorgulamanız ama eminimki size mantıklı bi açıklaması olduğunu düşünüyorum söyledikleri ile alakalı
24:19'da Yaşar bacak bacak üstüne atınca Ömer ufak bir vücut hareketiyle arkadaşına durumu hatırlatıyor ve Yaşar hemen düzeltiyor. Ben bu durumu biraz sevimli buldum beyler.
Sizi severek izliyorum. Ama şu eleştiriyi yapmama izin verin. Burada parçalama konuğu olan kişiyi sevdiğinizi anlayabiliyorum. Ancak eleştirileriniz bence çok güçlü değil. Bunu da anlıyor ve saygı duyuyorum. Bu benzeri yakın ideolojiden gelen popüler isimleri sevip saymayı ancak kendi tarafına yakın hissettiği için burada yaptığınız gibi hafiften eleştirmeyi ben hayatım boyuncu dini cemaatlerde gözlemledim. Kendi ideolojilerinin ileri gelen isimlerinin tuhaf açıklamalarını, aşırı davranışlarını görmezden gelip "eh burada yanlışlık var evet ama şöyle böyle" diyip olayı tatlıya bağlıyorlar. Sizde de aynı şeyin yapıldığını düşünüyorum.
su kaynaklarıyla ilgili yorumunuzu doğru bulmadım. türkiye su kaynakları bol bir yer değil, fakat türkiye su kaynaklarının doğduğu yer. bölgenin yeni oluşmlu ve çevresine göre yüksek kara parçası türkiye olduğundan fırat, dicle gibi bölgenin majör akarsuları türkiye’de doğuyor. suriye, ırak, iran ve körfezdeki ülkelere karşı avantajı bu. suyu taşımak da petrol gibi büyük bir maliyet. danimarka’da çok su olması bu bölge için bir anlam ifade etmiyor. o yüzden türkiye bölgesinde suyun kontrolüne sahip. bence hocanın ihtisası jeolojiyken, suyla ilgili fikrini birkaç basit veriyle hafife almanız talihsizlik olmuş.
Hatta yanılmıyorsam videonun devamında Orta Doğu'daki petrolü çıkarabilmek için bu su kaynaklarına ihtiyaçları olduğunu söylüyor Celal hoca. Bu kısımda sanki biraz kaçak güreşmişler
@@qweqwewqqweqw2521 kendim de bir sosyal bilimci olarak söyleyebilirim ki genellikle sosyal bilimciler doğa bilimlerinden anlamayı, hatta coğrafya bilmeyi dahi biraz külfet görüyor. konu oraya gelince birkaç basit veriyle bakın bu aslında böyleymiş diye işin içinden sıyrılma yolu seçiliyor. oysa ki temel bir coğrafya bilgisi bu. türkiye bölgesinde su kaynaklarının doğduğu yerdir. lisede dahi bunu öğrendiğimi hatırlıyorum.
@@ym-j-v7y Bu yorumunu görene kadar biraz art niyetli olduklarını düşünmüştüm şimdi biraz daha iyi anladım durduk yere neden Marmara'daki kişi başına düşen suya baktıklarını, teşekkür ederim :)
@@ym-j-v7ybence yanlis abd zaten suriyeyi parcaladi iraki parcaladi korfezdeki zengin araplar abd nin sozunden cikmiyor durum bu iken abd neden dicle firat kaynaklarini kontrol etmek icin turkuyeyi bolsun benim anladigim kadariyla sen demek istedinki arap ulkelerinin kullandigi su turkiyeden gidiyor ve abd bu suyun kontrolunu ele gecirib araplara santaj icin kullanmak istiyor diyorsunuz ama abd icin gereksiz birsey irak sozunu dinlemedi parcalandi suriye sozunu dinlemedi parcalandi yani abd nin arap ulkelerini kontrol etmek icin turkiyeden dogan su kaynaklarina ihtiyaci yok
Yaşar ve Ömer'in konuşmaları arasındaki ses seviyesi farkı biraz çok. Yaşar'a göre ayarlayınca Ömer bağırıyor, Ömer'e göre ayarlayınca Yaşar duyulmuyor. Bunu editlerken düzeltebilir misiniz? Ayrı mikrofonları olduğu için mümkün görünüyor. Teşekkürler
Bilimsel Bakış programında Celal Şengör Hegel'e sallarken altta da "Şengör: Marx'ın kafası çalışmıyor." yazması... O kadar ilginç ifadeleri çıkarımları var ki en ufak kesitte bile bir yığın parçalanacak şey çıkıyor.
Celal Şengör’ün popüler bilim çehresini ayrı tutacak olursak, asıl uzmanlık alanı olan jeolojide, tüm zamanların en etkili bilim insanlarından biridir. Yayınları ve keşifleri bilimi ileriye taşımıştır.
Celal Şengör'ün entellektüel olduğuna katılmıyorum. Tarih, Spayoloji, Felsefe ve Edebiyat konularında söyledinleri yarım yamalak bilgilerine çok güveniyor. Keşke bilmediğini bilse..
Celal Şengör'ün su meselesini kişi başına düşen su miktarıyla düşünmemek gerek. İsrail'in ideallerine, Nil'den Fırat'a yayılma düşüncesine bir bakmak gerekir. Gerçek mesele de su değil ama sudan bir teoloji.
Bizde de merkezi üniversite giriş sınavından önce her üniversitenin kendi uyguladığı sınavlar vardı ve giriş çok daha zordu. İTÜ'nün sorularını gördüm, merkezi sınav soruları yanına bile yaklaşamaz.
Celal Hoca'nın empati yoksunluğundan bahsetmişsiniz ki bu çok doğru kendisi de bunun farkında ve kabul ediyor bundan dolayı kendisinin de üzgün olduğunu karısının da onun empati yoksunluğundan şikayetçi olduğunu söylüyor fakat bunun sebebinin asperger sendromlu bir insan olmasından kaynaklandığı için elinden gelen bir şey olmadığını ifade ediyor
son sekansta su ile ilgili olan yorumlarınızın çoğu yanlış o yüzden parçalayamıyorsunuz. Keşke artık yeni medyanın bu "parçalama", "linç" tarzı söylemlerinden uzak daha gerçekçi bir olayınız olsa. Devam gençlik 10 sene sonra bu videolara bakıp ah be diyeceksiniz :)
Arkadaşların kötü niyetli olduğunu düşünmüyorum ama ciddi derecede bilgi eksikliği, bundan kaynaklanan da yanlış yorumlar var. Su kaynakları hususunda global ölçekte değil bölgesel ölçekte kıyaslama yapılması gerekir. Çünkü su ihtiyacı olan bir yere tankerle su taşıyamazsın. Kaç tanker taşıyacaksın? Günde binlerce su tankeri mi gelecek. Kanallar veya farklı tekniklere bu yapılabilir yakın bölgelerden su ihtiyacı karşılanabilir. Şimdi gelelim asıl noktaya. Türkiye orta doğu bölgesinin açık ara en çok su kaynağına sahip ülkesi. Bu da temelde Fırat nehrinin kaynağının Türkiye'de olması sebebiyle. Bölge ülkelerinin çoğu; kirlenen/kullanılamaz hale gelen/farklı sebeplerle azalan su kaynakları sebebiyle orta-uzun vadede ciddi problemler yaşayacak gibi gözüküyor. 80'li yıllarda Türkiye'nin önerdiği, bölge barış ve huzuruna ciddi katkı sağlayacak olan öte yandan Türkiye'nin bölgedeki nüfuzunu da ciddi oranda artıracak olan Barış Suyu Projesi, İsrail ve/veya Arap ülkelerinin bazılarının çıkarlarına doğal olarak uymadığı için genel kabul görmedi ve hayata geçirilemedi. Bu ve birçok başka olay üzerinden de okunabileceği üzere, su konusunda bölgede ciddi çıkar çatışmaları var. Türkiye ise burada kaynaklar açısından kilit rolde. Ülkemiz kaynaklar olarak en avantajlı durumda olsa da, İsrail'in tutumu burada en önemli faktörlerden biri. Ülkemizde bir devlet geleneği olduğu düşünülebilir ama maalesef devlet kurumlarının birçok kez ülkenin çıkarlarını yeterince korumadığı/koruyamadığını da görüyoruz. Üstelik şu an denetleme mekanizmasının devre dışı bırakıldığı, devlet kurumlarının ekseriyetinin hükümetin kontrolünde olduğu, ve liyakatli devlet personeli sayısının azaldığı bir dönemdeyken, umarım bizler ve gelecek nesillerimiz için hayati önemde olan su konusunda doğru adımları atabiliriz. Ortadoğu bölgesinde suya hakim olan, bölgenin lideri olur. Türkiye bölge ülkelerle belli maliyetler karşılığında su paylaşımı konusunda tekrar proje geliştirmelidir. Orta doğunun çoğu ülkesinden çok daha demokratik, insana değer verilen ülkemizin bölgede su kaynakları ile beraber dominant güç olması, ve bu gücünü halkımızın ve genel olarak bölgenin barış ve huzuru için kullanması, savaş ve terörün azalarak bitmesi, kadınların insanca yaşayabilmesi gibi konulara önderlik etmesi gerekiyor. Sevgili dostlar(49W) su konusuna bölgesel bakmamız gerektiğini, ve tüm paydaşların, tüm uzmanların katılımıyla ülke olarak bu konuda doğru stratejileri geliştirip aksiyon almamız gerektiği hususuna sizler de katılıyorsanız bir düzeltme yayınlasanız ne güzel olurdu. Okuyanlara çok teşekkürler.
Aşağıda bir arkadaşa yazmıştık genele de genç arkadaşlar için paylaşalım. Arkadaşımız askerin demokrasiyi muhafaza etmek için müdahalesini ve kontrolü sivillere hızlı bırakmasının cumhuriyet dönemi prensipleri olduğu üzerine belirtmişti bende o konunun o kadar basit olmadığını belirtmek için karaladım. 1. konusu o kadar kısa vadeli ve basit değil. O geleneğin kökenleri ve uygulama gerçekleri bin yıla gidiyor. Türklerde hakanlar önce askeri liderlerdir sonra siyasi. Geleneğin kök dayanakları da Cumhuriyete değil Atatürkün de içinde yetiştiği sistem ile Osmanlıya gidiyor. Yani askerin hatta yazılı hale dönüştürseler de salt demokrasi ve koruyuculuk sevdasından felan değil yani, müdahale hakkını tarih onlara veriyor. Padişah ordunun başıdır, yetkilerini paşalara devredebilir bu paşalar bazen çocukları, akrabaları da olabilir (harp, planlama vs), iktidarın da başıdır, Türklerde İlber hocanın da defaatle anlattığı gibi babadan oğula hak devri yoktur, fakat miras ve kan hükmü vardır. (Neredeyse türk devletlerinin tamamı kendini Çingiz'e o yüzden dayandırır) Osmanlıda sistem bir sülale sistemidir baba>oğul değil, alan da nüfuzlu bir paşa evlilik yoluyla ileride iktidarı yada orduyu devralabilir işte müdahale hakkı en geride buradan doğuyor. Evlatlar ve yeğenler babalarına, dedelerine ordunun çoğunluk gücünü toplayıp darbe yapabilir. Yönetimde güçlü bir kan bağsız paşa iktidarı veliahta zorla devrettirebilir işte buradan da kaynaklanır. Selçuklu, osmanlı vs ordu darbeleri türk tarihinde hep vardır. Türklerin ana devlet sistemi zaten politik idari değil ordu idare sistemi üzerine kurulu olmasında. İşte o yüzden de yakın akış içerisinde bir asker olan MKA daha yetişirken tüm sistemi değiştirebilecek bilinçle yetişebildiği gibi fırsatını da bulabilmiştir zira hedeflerinde yalnız da değildir. Önceki padişahı zaten ordu gücüyle derdest etmişlerdi. İst.'un tarihi de o güne kadar ordu darbeleriyle, eski yada yeni padişahtan parasını koparmalarla geçmişti. Halk ise kimi zaman ordunun bu halini mevcut padişahı destekleyerek şikayetlerini arz etmiş, kimi zaman da o iktidarın değiştirilmesine aracılık etmiştir. Kimi zaman da evlatları destekleyip babalarını indirmelerini sağlamıştır. O yüzden de zaten MKA sistemi destekleriyle yada sessiz kalmalarıyla değiştirebilmiştir. Eski insanlar bunu çok duymuştur avam öyle cumhurbaşkanından felan anlamaz söylem ve yazım ne olursa olsun MKA onların için yeni padişahtır, yeni iktidar sahibidir. Bir çok gelişmiş başka coğrafyalarda öyle realiteler yok bir subayın aklı hayaline öyle müdahaleler gelemiyor bile.:) İşte bu tarihi realiteler ile de arap coğrafyası gibi birçok yerde askeri darbeler kalıcı oluyorken dönüşümü uzun sürüyorken bu topraklarda sivile dönüşümü hızlı gerçekleşmektedir. Yoksa asker veya yapanların yüksek bilincinden felan dolayı değil indirekt farkındalıkla başka yolunun olmadığını bilirler. Türklerde kılıç hakkı vardır ama kılıç zoru halka rağmen uzun süreli sürdürülemez. Binlerce yıldır türk liderleri, hakanları askeri üniformalarını çok rahat, hızlı bir şekilde dolaba asabiliyorlar, tabi geçmişte çok hızlı da giyebiliyorlardı. Sistem dönüşümü tr de çok partili düzen sonrası ancak başladı. Kontrol gücü dağıtıldı siyaset, ordu ayrılmış oldu fakat geleneği ordu kendi ölçütünde devam ettiriyor çok hızlı kıyafet asıp geri giyebiliyor.:) Evren'in yaptığı şey de sadece buydu ne ilkti ne de son olur. Aslında bu bir önceki dediğim bilincin geçmişi de bizim açımızdan uzun denebilir. Ayrımlı durumun geçmişi de biz de uzun. Tarihçilerin ordunun başında sefere çıkan padişahlar ve çıkmayanları devri denilen şeydir. Padişah norm olarak yine ordunun başıdır ancak hakimiyet gücünü geçici olarak bir paşaya, grubuna devreder. İşte o durumda bazen sanki seçim varmış gibi onun koltuğundan olmasıyla sonuçlanır.:) reis-i cumhurluk disiplinin geçmişi de taa oralara kadar gidiyor yani. Meclis kuralım, bazı güçlerimizi devredelim, yayalım düşünce ve uygulamaları eski malum. Hatta global ölçekte ilksel uygulama denemeleri de var ama başarıya ulaştırılamamış malum. Erteleye erteleye taa MKA zamanına kadar sarkmış biraz da tarihi böyle görmek lazım. En azından şükür daha da fazla sarkmamış işte herkes onun kıymetini anlayamıyor.
Buna paralel tarihi arka planı olan başka realitelerimiz daha vardır. Mesela dünyada bazı sistemlerde çok çok zorda kalmadan darbe bilinci oluşmadığı gibi bu kadar köklü olmasıyla da türklerde darbe yapmak yine birçok yere göre kolay değildir. Reel atmosferinden bu aynı derecede yazılamıyor malum ancak tarih boyunca muhtemel başarısız girişim başarılının kat kat üzerindedir. Darbe yapmanın zorluğu ve güvence karşı ağırlık sistemi hem iktidar (iyice kaşınmıyorsa) aslen devlet denilen şey hem de modern zaman itibariyle ordudur aslen. Kimileri analiz de çok gelişmiş bilinçler ararlar ama aslında insan oğlu çıkarları üzerine basittir o kadar da sosyal analizlerde karıştırmaya lüzum yoktur. Göl sevilir sel değil. Birçok veliaht ve paşa darbe yapmak istemiş fakat sistemin sarsıcı olmaması öncül tercih olduğundan canlarından olmuştur. Geniş ordu içerisinde osmanlıda da bugün de geniş ölçekli darbe yani müdahale bilinci oluşturmak o kadar da kolay değildir zamanında da değildi. Fatihi indirmeye kalkmışlar, MKA'ı öldürmeye çalışmışlar ama yemiyor.:) Cumhuriyet tarihimiz ölçeğinde de girişim ile, düşünceden eylem planlama safhasına geçiş sayısı ile reel gerçekleşen darbe saysı arasında büyük fark vardır muhtemelen bilemiyoruz. 80 darbesi öncesinde oluştuğu gibi bütün dinamikleri bir araya getirmek aslen buluşturmak kolay değildir. Planlayarakta bir insan hayatı içerisinde yapmak belki imkansızdır. Türk ordu sisteminde mesela napolyon oluşmaz, (napolyon düzeyi birşey sadece atadan devirle gelebilir) oluşmayınca da herkesi ikna edemezsiniz, geçmişte dengeyi lokal paşalar sağlıyorken bugün kuvvetler ve komutanlıkları sağlıyor. Mesela MKA bile hiçbir zaman napolyon gücüne erişmediğini biliriz askeri üniforma altında, belki nefsi istese de yapamazdı. O yüzden de gerçekleşmiş, yapıcılarıyla uygulanabilmiş darbe aslen bir sonuçtur ve matrix gibi karmaşık denklemlerin reel bir sonucudur.:) (öyle bazı cahillerin zannettiği gibi dışarıdan türklerin arasına darbe yapamazsın, muhtemel çoğullukla tarafını seçmekten başka da birşey yapamazsın). Her topluluk dinamikleri kendi tarihleri, yazılı olmayan birikimleri iledir. Türk devlet ve ordu sisteminde gruplaşmalar her zaman vardır ve muhtemel olacaktır çünkü onun da tarihi arka planı çok eskilere gidiyor. Bu gruplaşmalar evet gelişim, kontrol de bir engel olduğu gibi bir güvence de sağlar aslında. İşte o yüzden bir napolyon oluşamaz. Gnl Kr. Bşk.'ı ikna edilecek ortam yoksa altında bile olsalar herkesi ikna edemez. Bunların base kavramları da bizim bin yıllar ordulaşma deneyimi, geleneklerimizden gelir. Birçok ülke ordusunda bu yoktur bizde alanı dahilinde reel dünyada imkansız dense de gerektiğinde bir er, erbaş orgenerali durdurabilir, vurabilir. Mesela bunun karşıtı birçok ordu da bir er, bizim bir omzu yıldızlılar karşısında titrediğimiz gibi titremeyebilir, bize göre saygısızlık denilecek hal hareketler bile sergileyebilirler hatta o da onların sistem birikimidir. O durumun karşılığında onlar da müdahale haklarını bizim gibi dağıtmıyorlar. Ne demiş olduk bir paşanın uç çözüm ve belki çaresizlik hissiyle darbe çözümüne önce başka paşa karşı çıkar.:) Halk duymadan erir gider. 28 şubatta olan da biraz budur. İsteklileri vardır, karşıtları vardır, birikmiş sorunları vardır, abartılanları da vardır. 2000'lerin başında da benzer şeyler aslen olmuştur. Bazı kuvvetler artık yeter diyorken komutanları ve yanlarında ki diğerleri onların düştüğü çaresizliğe düşmediğinden malum sonuç oluşmamıştır. Sonradan tiyatro dediğimiz birşeyle de benzer bir döngüyü gördük. Neredeyse her 10 yıl içerisinde birkaç teşebbüs aşamasında kalan şeylerimiz var maşallah.:) İşte o yüzden de öncekileri ile birlikte 80 'in bıdı bıdısını yapıp durmak anlamlı ve faydalı felan değildir. Biz gençtik bunu siyasilerde bize kullandılar, hatta aldatmaya çalıştılar ta ki dijital kayıtları görene kadar çoklarımız yiyordu. Celal'in dediği gibi biz o günü yaşamadığımızdan darbe günü vatandaşta alkış kıyametin koptuğunu çok geç algıladık maalesef. Bu bize aldatıcı yazarlar, siyasiler ile 10 yıllara mal oldu. Darbe bir sonuç olduğundan yergi, eleştiri pek fayda getirmez yani, ders alma işini de doğru sağlamaz, sonuçlardan ders almayı ancak ahmaklar yapar. Oluşan sonucun eleştirisi yerine oluşum nedenlerinin çalışılması daha önemlidir, neden o sonuç meydana gelmiştir, işte ders alınacak ve okutulacak kısmı da ancak bu çıkış noktaları olabilir. Zira ders kaynaklardan alınır. O kaynakları sindirerek öğrenmeliyiz ki sonra kontrol dışına çıkan süreçler, karmaşalar, pek kolay olmasa da dış müdahaleler ile "darbe" dediğimiz sonuç eylemi tekrar tekrar yaşamamış yaşatmamış olalım. Malum benzer güzel deneyimlenmiş sözler vardır. Savaşları herkes başlatabilir ama kimse durduramaz. (O yüzden de birçok insan olayı adım adım planlanarak yönetilemiyor) (alalade askerler savaş çığırtkanlığı yapar, iyi komutanlar savaştan korkar, ne demek olduğunu iyi bilir)
Yönetim şekli anayasal monarşi en güzeli gerçekten. Lordlar kamarası bizde ilk 100 firma sahibi olabilir. Adamların etki alanı milyonlarca insan bunlarsız karar alınamaz.
@@mar2506 zengin olmak suç mu ? Ayrıca bütçenin %60-70 sahip insanların yönetimde olması kadar doğal bir durum yok. İngilteredeki lord soylular fakirlerden oluşmuyor yönetimde yer verilme nedenide ülkedeki çoğunluk toprak sahipleri olma nedeni. Bi fabrikada %70-80 sahipsiniz ama yönetimde söz hakkınız yok böyle komedi olursa aç azınlığı bağlamak için eyt köprü hastane mülteci gibi salak sorunlarınla kalırsın. Fabrika bir yerde kapanır.
@@mar2506 okuduğunu anlayamayan sistemin ne olduğunu bilmeden konuşan senin oy hakkın düşüncenin bi önemi olmaması gerekiyor. İng! Yönetim zenginlerin elinde kralları var sence dünyada en medeni yönetim şekli ve ülkelerine hizmet etme aşkı hangi ülkede var? Monarşi’de baş hanedandır onunda böyle bir şeye izin vermesi düşünülemez.
Çapraz bakış açınızı takdir ediyorum bununla birlikte konularınızı İyi araştırmanızı rica ederim. Celal bey’de Asperger sendromu var. Gençler sizi izliyor yanlış kanı yaratmak istemezsiniz sanırım.
Denge denetleme yalnızca halkın seçimiyle olmuyor. Teorik olarak olur diyorsunuz ama olmuyor. Çokça örnek gösterilen ABD de bu sorunla karşı karşıya, Obama'nın atamadığı yüksek yargıcı Trump atadı ve muhakemesi tartışılır durumda kaldı. Meclis'in atadığı hakim de meclise çekiyor ki bunun örneği çoktur. Atadan orada oturmayı hak etmiş biri garantisi olduğu için zayıflık hissetmez ve vicdanen daha dürüst düşünebilir. Binaenaleyh evet, en iyi kararı lord ve kral vermez, zaten lord ve kral sadece doğru karar verdiği için orada durmaz. kral ve lord güçlüdür, sıradan bir politikacının rüşvet almasıyla, yolsuzlaşmasıyla bir krala rüşvet verip onu yolsuzlaştırmak aynı kolaylıkta değildir. Bu sebeple pratikte kral ve lord daha sağlam durabilir, halkın seçtiği parlamenteri dürüstlükle kontrol edebilir. Tüm seçimleri halka bırakınca, halk bağımsız hukuk da istemiyor, denge de istemiyor. Çoğunluğu elde edince, halkı manipüle edince ve uyarı mekanizması olmayınca her fenalık daha kolay yapılıyor. Tarihte bunun örnekleri de çoktur. Hoca fikrimce bunu söylemek istiyor o kısımda.
Orada Ömer ve Yaşar aslında haklı, güçler ayrılığı denilince ABD akla gelir çünkü Yasama (Senato ve Temsilciler Meclisi), Yürütme (Başkan ve kabinesi) ve yargı (Supreme Court) gerçekten oldukça sert bir şekilde ayrı ve Birleşik Krallık'ın aksine Senato'nun da neredeyse Temsilciler Meclisi ile aynı gücü mevcut. Yani yasa tasarısı önerebiliyor veya yasaların geçmesini engelleyebiliyorlar, hatta başkanın yaptığı gerek bakan, gerek Supreme Court Yargıcı (Justice), gerek büyükelçi ve diğer siyasi atamaları denetliyorlar. Meclis gibi mevcut başkana azletme (Impeachment) davası açamasalarda, bu azletme kararı meclisten geçtikten sonra başkanı görevden almak için gerekli oy Senato'da alınıyor. Bunun dışında o yasama, yürütme ve yargı arasındaki bağ gerçekten iyi sağlanmış. Bir bakan, başkan veya başkan yardımcısı göreve geldiği an Yasama'da görev yapıyorsa o görevinden istifa etmek zorunda, yani Birleşik Krallık'taki parlamenter sistemler gibi hem milletvekili, hem de bakan olmuyorlar başkanlık sisteminden dolayı. Ayrıca güçler ayrılığına bir saygı da var. Hatırlıyorum, Donald Trump ilk Yüksek Mahkeme yargıcı olan Neil Gorsuch'u atarken Cumhuriyetçi çoğunluk olan Senato'dan hemen oylamaya geçilmesini istemişti, kendi partisinden olan Cumhuriyetçi Senato Lideri Mitch McConnell Yasama'nın başkanın alanı olmadığını söyleyerek uyardı, Gorsuch'un atamasını onaylamasına rağmen. Fakat, evet eleştirinizde de haklısınız, videoda biraz Ömer ABD'yi idealmiş gibi anlatmış ama ABD'de oldukça olumsuz şeyler de var. En basitinden Yüksek Mahkeme'ye atanan yargıçlar tamamen partizen şekilde atanıyorlar, hepsi Demokrat veya Cumhuriyetçi Parti üyesi ve hukuk gibi partiler üstü olması gereken bir konuya oldukça siyasi ön yargılarla yaklaşan partizan üyeler oluyorlar. En basitinden Florida'daki tekrardan sayımı durdurup Bush'un seçilmesine sebep olan 2000 yılındaki Bush v. Gore davasında Yüksek Mahkeme oldukça partizan bir oy kullanarak Bush'a başkanlığı verdi ve bu olay birçok akademik dergide de Yüksek Mahkeme'nin partizanlığına kanıt olarak referans gösterilen bir davaydı. Bu karardan birkaç gün sonra da ortaya çıkıyor ki Florida'yı aslında Al Gore kazanmış ve Al Gore'un başkan olması lazımmış ama Cumhuriyetçi yargıçların çoğunlukta olduğu Yüksek Mahkeme resmen aldıkları partizan kararla Bush'u başkan ilan ederek halkın iradesine resmen ket vurmuş oldu. Ya da en son yine Trump'ın atadığı aşırı-muhafazakar originalist yargıçlar sayesinde kürtaj yasağı normalde hiçbir hukuki yoruma uymamasına rağmen yerel eyaletler tarafından uygulanmasına izin verildi. Üstelik Cumhuriyetçi Yüksek Mahkeme Başkanı Clarence Thomas'ın bu uygulamaya izin verilmesinin sebebi kürtajda aldırılan bebeklerin Covid aşılarında kullanıldığı gibi saçma sapan bir komplo teorisiydi. Bundan dolayı ABD'de de bu partizanlık oldukça sorunlu bir şey. Benzer şekilde federalizmin de kendi içinde sorunları var. Bazı konularda yerel eyaletlerin olması hem otoriter bir devlet yapısını engelliyor, hem de yerel hükümetlere özerk vermesi güzel görülüyor olabilir ama bu özerklik o eyaletlerde insan haklarına aykırı diyebileceğimiz gerici pratiklerin uygulanmasına da sebep olabiliyor. Kürtaj yasağı bunun bilindik bir örneği. Ondan önce de 1960lı yıllara kadar birçok Güney eyaleti hileli okuma-yazma sınavları ve Siyahilerin gelirleri hesaplanarak yaratılan poll tax isimli bir vergiyi oy verme şartı ilan ederek devasa oranda Siyahi seçmenin oy hakkını elinden aldığı gibi o zaman ırkçı pratikleri savunan Güneyli Demokratların o eyaletlerde dominant olmasını sağladılar ve 1960larda Martin Luther King Jr.ların Civil Rights Movement hareketi ile sokaklara çıkmasıyla ancak bu merkezden federal bir yasa ile çözüldü. Hal böyle olunca yerel eyaletlere özerklik tanımak da her zaman olumlu olmuyor. Birleşik Krallık ise Ömer'in iddia ettiğinin aksine çok karanlık bir örnek değil. Ömer'in iddia ettiğinin aksine Yüksek Mahkemelerin yasaları tekrardan revize etmesi pratiği olduğu gibi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne de oldukça saygı duyuyorlar. Örneğin Boris Johnson hükümetinin İçişleri Bakanı Priti Patel olaylı bir Ruanda Planı uygulamaya sokmuştu, bu plana göre Birleşik Krallık topraklarındaki mülteciler Ruanda hükümeti ile yapılan bir anlaşma sonucu uçaklara bindirilip mültecilikleri onaylanıncaya kadar Ruanda'da tutulacaktı. Tam o uçaklara bindirilecekleri gün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu kararın insan haklarına aykırı olduğunu ilan etti ve aslında Birleşik Krallık hükümetinin buna uyma şartı olmamasına rağmen hemen anında Ruanda Planı'nı iptal ettiler ve İçişleri Bakanı Priti Patel istifasını verdi. Evet, parlamenter sistem örneği olarak ABD'ye oranla daha az Birleşik Krallık'ta güçler ayrılığı var, örneğin bakanlar aynı zamanda milletvekili ve çıkan yasalara müdahale edebildikleri gibi kendi uygulamalarına yönelik yasalar da sunabiliyorlar meclise ama Ömer'in iddia ettiği kadar meclis aşırı güçlü değil, majoritarian dediğimiz bir sistem de bulunmamakta. Burada biraz yanlış bir şekilde Ömer ve Yaşar ABD'yi ideal ilan edip, onu ak, Birleşik Krallık'ı ise kara göstermişler ve Siyah-Beyaz Safsatası dediğimiz safsataya düşmüşler. Kaynaklar: www.politico.com/story/2017/01/mitch-mcconnell-trump-filibuster-234293 www.theguardian.com/world/2001/jan/29/uselections2000.usa www.politico.com/news/2022/06/30/clarence-thomas-covid-vaccines-dissent-00043483
Sonunda parça parça bitirebildim. Epey kaydınıza baktım da pek içime sinmiyor bu parçalıyoruz işleri, önemli mi zararlı mı emin değilim. Neyse geçince Celal Şengör üst kesimden, herkesin bildiği isimler arasından en parçalayabileceğiniz isimdi, belki de tek isim ama kusura bakmayın olmamış gençler.:) Çok parlak çocuklarsınız ümit, şevk arttırıcısınız ama bazı kayıtlarınız da görüyorum çok basit şeyleri atlıyorsunuz maalesef, biz unuttuk herhalde ona da gençlik devri diyorduk galiba.:) Yaşlı baskısı da kurmak istemeyiz zira 50 felan da değiliz ama sizin gibi çocuklarda beklenmedik yer altına düşüyor seviye. Neyi kastediyorum kafanız ve ortamınızda şunu yapamadığınızı hissediyorum eleştirdiğiniz insanlar 40+ kimseler koca bir hayat yaşadılar ve bazıları alanlarında tr de nadide isimler, bir konuşması alınıyor ama bu adam şunlarla şunlarla ilgileniyor şu yönden eleştiriye odaklanacağız ama acaba bunu bilmiyor olabilir mi gerçekten... Bu kadar basit bir soru. Kalan kısmına hadi neyse diyorum, genel olarak sıralı seçimler zaten Celal'i takip edip etmemeyi belirliyor ama son sekans da asıl çakılmayı yaşamışsınız. Yahu şunu kendinize sormanız çok mu zordu ulen bu adam jeolog, coğrafyacı, dünyada ki sayılı adamlardan birisi, bizim web den bulduğumuz TR 'nin su zenginlik durumunu bilmiyor olabilir mi gerçekten..... Kaldı ki çakılmanız sizden sekiyor :) aynı part içerisinde tr'nin suriye, ırakla su nedenli savaş durumunu, gerilimini dahi cümleleştirmişsiniz.:) Yahu konuşmanın saçmalık ve görüş olan diğer kısmına odaklanacağınıza merkeze suyu almanız olmamış. Herkes için basitçe tanımlayalım. TR global ölçekte su zengini bir ülke değil hakeza çok geri sıralarda, Celal gibi biri de bunu bilemeyecek biri değildir herhalde değil mi :) adam TR hakkında sizin görmediğiniz yer altını çalışıyor :) daha yakınlarda obrukları anlattı. Lakin TR bölgesinde suyu en bol olan ülke yani dar çapta kendi ihtiyacına dahi yetmezken en zengin ülke. Celal de bölge üzerinden siyasi vs bunu anlatıyor zaten o konulara başka yayınlarda da kısaca değindi, başlık olarak ararsanız elbette çıkmaz. Velhasıl parçalayacaksanız bir adamın ne idüğüne bakın hani, diğer herşey kabul olur sosyal konular ama adamın ana dalı mesleğine bari saygınız olsun yapmayın bunu, çünkü yaptığınız sizin durumunuz itibariyle kalmaz yayıncılıkta. Zaten biraz da bu temelden en başta dediğim faydalı mı bu tür yayınlar zararlı mı o yüzden emin değilim. Çünkü benim olağan bir insan olarak hayat boyu esasım ülkede hatta dünyada çok az insan yetişiyor. O insanların hatta hakka girercesine tutulmasını, avamın parçalanıp önüne atılmasından daha önemli görüyorum. Son yayınınız Gün Zileli yayını da bir önceki dediğim usülle beğenemedim doğrusu. Adam beni ilgilendirmeyen alanında muazzam birisi neredeyse ömür vakfetmiş ama solcu felan olmayan ben bile geçmiş yaşamımdan okumalarımdan adamın bazı yaklaşımlarının herkesten daha doğruyu işaret ettiğini anlıyorken, sizin o küçücük şeylere saçmalamanız fayda felan doğurmaz. Yaparsan olur ama her etten kıyma olmaz.
Bu arada Avrupa parlamenter monarşilerine "Fransız Devrimi, vs. gibi bir şey olmadığı için hala varlar" demişsiniz de bu Birleşik Krallık için geçerli değil, bkz. Glorious Revolution.
Demokrasiye yapmadıkları veya yaptıkları ile katkı sağlamayanların icraatlerinin birden demokratik olmayan yöntemlerle kesilmesine karşı çıkması, bağırıp çağırması ve özgürlük havarisi kesilmesi ne kadar anlaşılır düşünmenizi rica ederim
Evet sınav sistemi önemli bizim gibi ülkelerde ama bir süre tekrar ettikten sonra eleyiciliği çok kalmıyor. Başka bir açıdan da, mühendis olmak isteyenle doktor olmak isteyen aynı kefede değerlendiriliyor. Oysaki mühendisliğin ve doktorluğun ayrı puanlama sistemleri olsa daha adil ve eleyici olabilir bence. Ama yine de bir şekilde eliyor mu? Eliyor.
peki neden sanat ?, sanata başlamanız ilk nasıl başladı? sanata bakış açınız nedir ? " biz sanatı bir bütün olarak değil parçalayarak gösteriyoruz bu haftaki konuklarımız 49w kurucuları Atom parçalıyıcıları edi ve büdü
İsmet paşa bunu yaptı, o kısımda eleştiriniz haksız olmuş. ABD konusunda Celal Şengör'ün söylediği kadar söylemediği var. Celal hoca sadece bunun ordu bağlantısını kuramamış, diğer bağlantılar doğru.
Elinize sağlık, belki aşırı matematiksel yaklaşımı Asperger sendromu ile ilgili olabilir. Onun öyle bir hastalığı var. Biraz duygusuz bu sebeple diye biliyorum. Tespitlerinize genel olarak katılıyorum. Tavsiye olarak, parçaladığınız kişinin yaşantısı ile ilgili daha çok bilgi bulunabilirse "Analiz" kısmınız daha farklı sonuçlar da çıkabilir.
Parçalamaya çalışıp, parçalanmasina razı olmadığınızı düşünüyorum ve BİTİŞ konuşmasını CELAL ŞENGÖR HOCAMIZİ SEVİYORUZ cümlesiyle kapanışı yapmanızı SİZİN kaliteli gençler olduğunuza inancımı güçlendirdi... Çok keyifli bir VİDEO idi. Başarılarınızın devamını dilerim.. bir de degismemenizi....
Güzel video elinize sağlık. Bazı konularda celal şengörü anlayamamışsınız daha iyi araştırabilirdiniz diye düşünüyorum. Kendisi çocukluğundam beri askerlerle inanılmaz vakit geçirdiği için asker aşığı ve öte yandan inanılmaz seviyede elitist. Aristokrasi olmasını savunuyor. Sosyal sınıfların var olduğunu ve toplumların elitlere saygı duyması gerektiğini düşünüyor.
demokrasiye geçiş ile ilgili belgenin olmaması ile yürüttüğünüz aynı mantık sovyetlerin toprak talebine ait geçerli bir belgenin olmamasıylada verilebilir.
Abi eleştiri iyi güzel de yanlış info verdiğiniz yer var. Bir yıldır 50 kişi yazmış su meselesinde alakasız konuşuyorsunuz diye. Kendi fikirlerinize göre insanlari eleştiriyorsunuz biz de izliyoz mükemmel ama insan bi kendinin de eleştirildiği durumlarda düşünur azbuz. Bir edit, pinned comment falan koyar insan o su meselesinde yanlış anladım diye
Allah aşkına Celal Şengör ü çağırıp diyalektik eleştrisini onun suratına yapın. Parçalanıyoruz videosu olarak yayınlarsınız 😅 hiç anlamamışsınız ki adam ne demiş
egitim konusunda dogru soyluyor aslinda. insanlarin genc yasta vakitlerini bosa harciyorlar. tr'deki sistemlerin temelindeki dinamit adil vergilendirme olmamasi ve kaynaklarin akillica kullanilmamasi ile ilgili. cogu problemin nedeni bu. biz sinav yapiyoruz adil oluyor gibi sadece kendimizi kandiriyoruz. sinav yine yaparsin ama bu sekilde adil bir sistem olsa sinava girende o kadar olmaz. biz niceligi onemsiyoruz, nitelik onemli degil.
33:45 Su konusunu yanlış değerlendirdiniz. Ülke ortalamsı, marmara veya iç anadolu ortalaması da düşük olabilir. Fakat Fırat ve Dicle, Nil gibi büyük su kaynaklarıdır. Tarihte veya günümüzde medeniyetler, suyun etrafında şekillenir. Örneğin Mısır 'ında su haritası kötüdür. Fakat nüfusun büyük kısmı su sorunu çekmez. Neden? Çünkü nüfusun büyük kısmı su kaynaklarına yakın kentleşmiştir. Aynı şekilde bu suudi Arabistan içinde geçerlidir. Israil'in bayrağındaki maviliğin anlamı da, o su kaynağı olan Fırat ve Dicledir. Madenleri çıkarmak, nüfusu beslemek ve sanayi için su şarttır. Bugun dünyada su kaynaklarını en çok kirleten şirketler, su satan firmalardır. Bunun başında da Nestle vardır. Haritaya, verilere bakıyorsunuz da, okumayı yanlış yapıyorsunuz. Fırat ve Dicle koparsa Türkiye daha da su fakiri bir ülke olacaktır. Terör örgütlerinin de, o bölgede olmak istemesinin sebebi bu dur. Bugün o bölgeyi kim, kimin kontrollü ile kontrol ediyor?
Celal hoca Türkiye’nin en büyük zenginliğin su olduğunu söylüyor ama siz Türkiye’nin su fakiri olduğunu söylüyorsunuz ve bu fikir desteklendi gibi ben anlamadım orayı birazcık netleştiririr misinİz?
kanalı yeni inceleme fırsatım oldu, özetle şairin ne kadar doğru olduğuna dair muazzam bir çalışma. cehlin ol rütbesi sehl olmaz tahsilsiz bu rütbe cehl olmaz şu seviyede bir adamı ancak bu seviyede özel eğitimli kişiler böyle eleştirebilirdi. tebrik ediyor başarılarınızın devamını diliyorum zira ülkemizde canlı sirk gösterileri epey azaldı.
13:55 İsmet Paşa hakkındaki ilginç ve duygusal görüşlerinizi yeniden değerlendirebilirsiniz genç arkadaşlarım. Zira, İsmet Paşa ve Cumhurbaşkanlığı döneminde Milli Mücadele döneminden yanında olanların mandacı görüşe sahip olduğunu hatırlayalım. Bu bir kabahat değil, yanlış anlaşılmasın. Adamın bakış açısı bu şekilde ve o dönem Milli Mücadeleye katılmış bir çok asker ve aydın benzer görüşlere sahip. Erzurum ve Sivas kongrelerini incelediğimizde tam bağımsızlık fikri sadece Mustafa Kemal Paşa ve onun bir grup arkadaşının görüşü olduğunu tespit edebiliriz. Dolayısıyla İsmet Paşa’nın Başbakanlığını incelerseniz Türkiye ile ilgili diplomatik kararlarda eşitler arasında İngiltere ve Fransa gibi devletleri daha birinci olarak tanımladığını ve buna göre stratejik politikasını inşaa ettiğini görebilirsiniz, ki bu kariyerinin sonuna kadar bu şekilde devam etmiştir. 1945 sonrası Amerika ile yeniden yapılandırmıştır. Kendi bakış haklı mı? Evet. Türk toplumunda bugün dahi bu şekilde düşünen insanlar çok her alanda. Halbuki Atatürk’ün stratejisinde durum ve şartlar ne olursa olsun herkes eşittir. Türkiye’yi şartları ne olursa olsun hiç kimseden aşağı görmüyor. Bunun için İngilizlerin Doğu Akdeniz’de korsanlığa karşı tatbikat olayı güzel bir örnektir. Her iki siyasinin dış politika hakkındaki görüş farklılıklarını ortaya koyar. Bundan dolayıdır ki aslında Marshall yardımıyla İsmet Paşa bizi modern yarı-sömürge yaptı tezi siyaseten sert olsa bile savunulabilir. İkili anlaşmaların 1964 parlamentosunun TİP vekillerince halka açıklandı. Atatürk’ün kalkınması kendi özgünlüğünü içeriyordu. İsmet Paşa ise Batılılaşma/Modernleşme olarak incelenebilir. Bu da hata değil çünkü İsmet Paşa’nın yetiştiği ortamda Tanzimatçılarda böyle idi. İsmet Paşa sadece viznoyer bir yapısı yok. İçinde bulunduğu durumu tahlil edip tepkisel pozisyonlar alıyor. Atatürk ise vizyoner bir karakter. Varsayıma dayalı öngörü yapıp etki oluşturuyor. Şahsen incelediğimde Atatürk’ün psikolojik durumların karar alma ve algı mekanizmalarını sanki biliyormuş gibi yani bir nevi psiko-sosyoloji, psiko-politik, psiko-tarih gibi ilginç bir bakış açısıyla strateji ve politikalarını oluşturması beni hayrete düşürdü diyebilirim. Biraz geldiğim yer Atatürk ve İsmet Paşa kıyaslaması gibi oldu kusura bakmayın. İhanet biraz ağır bir söylem olmuş. İsmet Paşa’nın yaptığı olumlu işlerde var. Söylemek istediğim suçlamak ya da ağır ithamlar kullanmak yerine İsmet Paşa’nın yapısını ve bakış açılarını analiz etmeye ve bunların hangi motivasyon, hangi bakış açılarından veyahut hangi tarihi ve siyasi travmalardan kaynaklandığı bilmek ve dolayısıyla Celal Şengör’ün. Teşekkür ederim. Emeğinize sağlık gençler 🙋🏼♂️
36:55 International Conflict Analysis and Studies incelerseneniz yağmalanabilir bir kaynak olmayan coğrafyada çatışma çıkmaz diye bir ilginç görüş vardır. Celal Şengör buna dayanarak o çıkarımı yapmış olabilir. Zira verdiğiniz su ile ilgili veride de su zengini coğrafyamızda PKK terörünün yaşandığı savunulabilir.
Ağzınıza sağlık, yine güzel noktalara değinmiş, kendinizi iyi ifade etmişsiniz. Aklımdan geçirdiğim ve olsa diye beklediğim bir bölümdü. Teşekkürler müthiş ikili.
Açıkçası ben videonun büyük kısmında birçok şeyi çarpıttığınızı ve şu an teker teker yazmaya üşendiğim birçok safsata kullandığınızı düşünüyorum. Safsataya başvuracak kadar cahil görünmüyorsunuz, dolayısıyla bunu kötü niyete bağlamaya geliyor konu.
madem il konu darbeden açıldı bir 27 mayıs ile ilgili bir program yapın da izleyelim ama 32. gün gibi şu tarihte şu oldu diyerek değil özellikle 27 mayıs anayasasını konuşup tartışıldığı bir program bence olabilr çünkü türkiyede gençler bu konu hakkında neredeyse hiç bilgisi yok
İsmet İnönü ile ilgili konuşmanızı oldukça doğru buldum. Diğer tespitleriniz de yerinde. Teşekkürler.
Sosyal bilimci olduğunuz çok belli adamın su kaynağından kastı fırat ve diclenin kaynağının bizde olması. Bu bölge büyük enerji kaynaklarına yakın olduğundan adam öyle bir yorum yapmış. Videoyu 1 dk daha izleseydiniz güzel olurdu. Onun dışındaki eleştiriler gayet güzel.
Celal Beyin su ve Kürdistan ile ilgili konuşmasının tamamını izlemiştim. O videoya ilişkin eleştirilerinizi çok yanlış buldum. Celal bey o videoda Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki su kaynaklarından bahsetmişti. Bu su kaynaklarının ileride Orta Doğu için yaşamsal öneme sahip olacağını öngördü; ama siz Marmara bölgesinden konuştunuz. Bence çok yanlış bir değerlendirme yaptınız ve hatta iş “koskoca jeologsun, Türkiye’nin su fakiri olduğunu nasıl bilmezsin” demeye kadar gitti. O videoda “Türkiye’nin geri kalanı pek ilgilendirmiyor” diyor, burda “Türkiye’nin geri kalanı” derken güneydoğu Anadolu dışında kalan Türk topraklarını kast ediyor. Bunun dışındaki eleştirilerinize katılıyorum.
Aynen ben de bunu diyecektim. Dicle ve Fırat Orta Doğu için yaşamsal. Ben hiç bu konuyla alakası olmayan bir insan olarak Türkiye'de su sıkıntısı olduğunu biliyorsam, Celal Şengör şehir şehir bunun haritasını yapacak kadar biliyordur. İnsanın bir şeyler bilmesi güzeldir ama herkes en önce haddini bilmelidir. Ben ne diyorum diye bir düşünüp konuşmalıdır.
Boşuna çeneni yorma bro senin yorumunu umursamıyorlar,bu arkadaşların hatalarını düzeltmeye çabalama ben denedim birkaç defa aşırı sabit fikirli bu arkadaşlar
Bende buna benzer bir eleştiri yapmak için yorumları açtım. Teşekkürler.
İşlerine geldiği gibi alıyorlar veya muhakeme kapasiteleri kendilerini gördükleri kadar gelişmemiş durumda, bölük pörçük etnik ve ideolojik bagajlarıyla saçmalıyorlar. Nasıl bir cesaretse balçıkla güneşleri sıvamaya soyunmuşlar. Gençlere tavsiyem, bu yayın konseptinin temeli olan basit ad hominem ve saman adam yutturmacalarına gelmeyin, kimse mükemmel ve kusursuz değildir, aradan seçilen yanlışlarla asıl olanın örtülmesi durumuna dikkat edin.
Yalnızca su değil, diğer bazı konularda da yüzeysel değerlendiriyorlar, monarşi, vs anlamadan eleştiriyorlar... neyse, zaman en iyi öğretmendir, öğrenene...
Asıl sorun, Celal hoca ve İlber hocanın dediklerini peygamber sözü gibi alıp hiç düşünmeden doğru kabul eden insanlar. Yoksa bu hocalar kusurları da olsa bir çok insanı bilime tarihe meraklı olmasını sağlamıştır.
Celal bey bu konuda ne diyor. Yanlışlandığım vakit benim bu düşüncemi terk et ve geliştir. Adamı bir doğru dinleyebilseler onunda yanlışlanabilir olduklarını anlayacaklar.
“Peygamber sözü” ifadesini lafın gelişi olarak alın arkadaşlar. Peygamber sözleri de mutlak doğru değildir yani. 😅
@@israfilaslan3544devamında da benim yanlış olduğumu düşünen salaktır minvalinde konuşuyor ama hahahahaha
@@toxichuman208yooo doğrudur
@@Modimadi2tv peki ;)
Ülkenin büyük kısmının gurur duyduğu adamın işkenceye dair açıklamaları beni şok etti. Bilmiyodum. Bunu Avrupa'da veya Amerika'da söylemez/ veya söyleyemez bir bilim insani.
Diger aciklamalariyla birlikte bakıldığında zamanin gerisinde kalmış, dibine kadar politize olmuş, alanı dışında konusmayi kendinde hak gören klasik bir medya figürü gibi görünüyor maalesef.
hangi soylemi kotu iskenceyle ilgili? Iskence karsiyim diyor. Iskenceyi pasalar deil varsa alt takim yapmistir diyor.
Emrah Sefa ve Yalın Alpay parçalamaları da gelmeli bence. Tebrik ederim çok iyi bir kanal bu arada.
Parçalıyoruz "Kemal Kılıçdaroğlu"gelsin
Gerek var mı ki? Adam zaten bin parça oldu milletin gözünde
seçim sonrası parçalaması kolay tabii :)
O gelemez
seçim sonrası parçalamak kolay yürek varsa seçim öncesi parçalayacaktın geçti bolu pazarı sür eşeği niğdeye
Türkiye siyasetinin en önemli kişilerinden populist davranmazlar umarım
celal’in kürdistan hayali olanlara salladığı yerde yaşar’ın yüzünün düşmesine patladım
Hahaha
ben de farkettim hahajsaodasdhsa
dakika kaç
Adam "kürtlerle iş kolay halledilir" dediği anda gülümsemeden ciddi ifadeye geçti hfhfhghghfjfj
Abi gerçekten yaşar bu Kürt, Kürdistan muhabbetlerine bu kadar fanatik girmese inanılmaz bir adam
Gerçi bir de siyasi ve tutarsız çok öngörü ve söylemi var
Videoda güzel noktalara değinmişsiniz. Özellikle Hegel eleştirisini gayet güzel cevaplamışsınız ekip olarak. Fakat, bazı konularda çok AKP dönemi anlatılarına dayanarak tepkiler verilmiş, onu söylemeden geçemeyeceğim. Özellikle Yaşar'ın Celal Şengör'ün modernleşmeci, laik ve Batıcı olmasından dolayı neden Kenan Evren'i bu kadar sevdiğini anlayamaması biraz Türkiye tarihini "İslamcılar ve Kemalistler arasındaki çekişme" olarak okumasından kaynaklanıyor gibi geliyor. Halbuki Celal Şengör oldukça sert bir aşırı-muhafazakar birisi ve oldukça sağcı, hatta uç-sağ bir figür. Seküler olması, laikliği seviyor olması veya Atatürk'ü seviyor olması onu solcu yapmıyor, yoksa Kenan Evren'in de kendisi oldukça seküler ve Atatürk'ü olumsuz görmeyen bir figürdü ama Yaşar'ın videoda bahsettiği gericilikle özdeşleştirilen din eğitimi gibi uygulamaları gerçekleştirdi, çünkü Kenan Evren bunları birer anti-komünist politika olarak görmekteydi. Yeşil Kuşak'tan şikayeti Kenan Evren'in yaptığı laikliğe aykırı politikalar değil, daha çok cemaatlerin ve dini gerici grupların demokrasi döneminde Adnan Menderes'i oy için etkilemesi ve hatta en sonunda İslamcı popülist çizgideki Milli Görüş hareketinin bel kemiği olmasından kaynaklanıyor ki bu hareket şu an günümüzde AKP ve Saadet Partisi'nin yanı sıra Gelecek ve DEVA Partisi'nin de kökeni oluyor. Şengör'ün sahip olduğu bu uç-sağ militarist görüş ise çok şaşırtıcı değil, kendisinin son çıkan kitabında da Hitler övgüsü olan bir kısım var ki bunu da övgü amaçlı doğru olmayan bir şekilde Atatürk ile birleştiriyor. Bu kişinin yaklaşımı oldukça sert derecede anti-demokratik ve ilerleme karşıtlığı biçiminde yer alıyor, zaten ondan sürekli bu sert elitizmi ve dekadans söylemi mevcut. Bu sebeple Vahit'in videonun sonunda Phillipe Pétain destekçisi olurdu söylemini çok yerinde buluyorum. Le Pen destekçisi olmazdı, onlar aşırı-sağ reaksiyoner popülistler, sıradan insana oynayıp iktidara gelmeye çalışan gerici figürler ama Phillipe Pétain tam o totaliter rejim hayali olan ve ilerlemeden de, çoğulculuktan da oldukça nefret eden bir figür. Zaten Hitler övgüsü de buradan geliyor, liberal gördüğü ABD gibi ülkelere karşı olumsuz bakışı da buradan kaynaklanıyor, SSCB ve Çin Halk Cumhuriyeti gibi sosyalist rejimlere karşı derin öfkesi yine buradan kaynaklanıyor. Gerek liberal demokrasileri, gerekse Marxist-Leninist rejimleri birer "ayaktakımı iktidarı" olarak görüyor.
Buradan da aslında onun neden sert derecede anti-demokratik bir figür olarak monarşizmi veya askerin diktasını savunduğunu anlayabiliriz. Kendisi her şeyden önce sıradan insanların, yani ayaktakımı olarak gördüğü kesimlerin etkisinde olmayacak otoriter bir lider istiyor. Güçler ayrılığı konusunda zaten pek dürüst değil, yoksa o güçler ayrılığını en ağır çiğneyen rejim Türkiye tarihinde onun savunduğu Kenan Evren'in 12 Eylül rejimi. Şengör'ün önemsediği şey sıradan insanları dinlemeyen, bunun için yumuşamayan veya popülizme kaymayan, sizin de videoda bahsettiğiniz gibi vesayetçi bir mantıkla devlet adına karar veren bir otoriter liderin olması ve onun paternalistik bir şekilde ülkeyi yönetmesi. Bu demokratik rejimlerde olabilecek bir şey değil, çünkü demokratik rejimlerde sıradan insanlar vatandaş olarak oy kullandığı için ister istemez o sıradan vatandaşa hitap etmeniz gerekiyor. Bu dini cemaatlerin desteğini alabilmek için İslamcı söylemleri benimsemek veya azınlıkları hedef göstererek bir aşırı-milliyetçi nefret ortamı yaratmaya çalışmak şeklinde bir siyasi popülizm de olabilir ya da oy karşılığında insanlara refah devleti gibi sistemik olmayan bir biçimde ekonomik rant dağıtan ekonomik popülizm de olabilir. Celal Şengör'ün açıkça nefret ettiği şey bu. Bundan dolayı da 1950'den beri bariz bir şekilde ülkeyi hatta bütün dünyayı bir çöküş, bir dekadans içerisinde görüyor. Onun için az önce de bahsettiğim gibi demokrasi bir ayak takımı iktidarı ve 1950'den beri Türkiye de onun gözünde böyle bir ülke.
Okurken yoruldum ama çok doğru noktalara değinmişsin.
Diktatöryen liberal sağ oluyor o zaman. Monarşist de diyebiliriz. Liberalizme ters gibi geliyor ama değil. Zaten sol liberalizm liberalizm değildir. Celal şengörün besim tibukla anlaşamadığı tek konu bu demokrasi-monarşi konusu. Zaten besim tibuk da şirketler açısından bir sahibi olması gerektiğini söyler o zaman devletin niye olmasın? Türkiye açısından bakarsak o tartışmada celal şengör haklı. Ben tibukçuyum ama tibuk'un bir sürü yanlış görüşü var özellikle son günlerde, abi türkiye'nin geleceği deva nedir ya? Memleket partisi 60% oy alır deva yine 5% alamaz. İki kesimden de lanetleniyor.
Kenan Evren devlet okullarına zorunlu din eğitimi getiren adam ve ne seküleri😂
"Seküler olması, laikliği seviyor olması veya Atatürk'ü seviyor olması onu solcu yapmıyor"
zaten niye yapsın ki ?
sekülerliği veya Atatürk'ü solcu sanan mı varmış anlamadım ?
Sağlam yorum. Yerinde.
Celan Şegör Türk rönesansını başlatan adamdır, açık din eleştirisi yapabilen büyük bir aydın, bir videosu 12 milyon izlenmiş, Turan Dursun da ayrı büyük adam ama Celal Şengör çok yönlü.
Kılavuzu karga olanın burnu boktan çıkmaz
Muhabbetinizi çok seviyorum ben de almanyada siyaset ve ekonomi okumaya çalışıyorum. Darmstadtan sevgiler.
Sağdaki eleman olmasa 3 dakika izlemem bu kanalı
tanıştırayım mı kanki?
Kime göre sağdaki siyahlı yada yeşilli desen daha pratik olurdu
Yorumlarını beğendiniz kişiye ismi ile bahsetseniz biz de beğeninizdeki samimiyete inanınırız.
Çok güzel bir video olmuş.Teşekkürler
Konsepti cok beğendim tevrik ederim. Parçalama dozunuzu biraz daha arttırabilirsiniz bence.
Osmanlı hakkındaki görüşlerini hiç anlatmamışsınız ki en çok Osmanlı yorumlarını beklemiştim. Osmanlı’da sadece Fatih Sultan Mehmet adam akıllı bir yöneticidir diğerleri kötüdür, Fatih’te ateisttir Müslüman değildir falan bir sürü tarihten uzak açıklamasını koymamışsınız. Bide Celal Şengör gördüğüm kadarıyla sağ görüşte biri ve kendi ideolojisi doğrultusunda sosyolojiyi ve tarihi eğip büküyor.
kadir mısıroğlunun seküler versiyonu
Fatihin ateist olduğunu sana kendisimi söyledi.
@@milliyemino kadar da değil la. Madir abimle yarışması için beyninin %90’ını ameliyatla aldırması gerekir. 😅
@@israfilaslan3544Ateist değil Hristiyan olduğunu iddia etti.Avrupalı bir yazarın bir yazısına dayanarak söylüyor ancak başka hiçbir kaynakta geçmez bu durum
@@milliyeminBazı yerlerde uçmuyor ama evet denilebilir.
Bence Celal hocayada yada Fatih Altaylı’ya da gönderin bence hoşuna gider sorgulamanız ama eminimki size mantıklı bi açıklaması olduğunu düşünüyorum söyledikleri ile alakalı
24:19'da Yaşar bacak bacak üstüne atınca Ömer ufak bir vücut hareketiyle arkadaşına durumu hatırlatıyor ve Yaşar hemen düzeltiyor. Ben bu durumu biraz sevimli buldum beyler.
Sizi severek izliyorum. Ama şu eleştiriyi yapmama izin verin. Burada parçalama konuğu olan kişiyi sevdiğinizi anlayabiliyorum. Ancak eleştirileriniz bence çok güçlü değil. Bunu da anlıyor ve saygı duyuyorum. Bu benzeri yakın ideolojiden gelen popüler isimleri sevip saymayı ancak kendi tarafına yakın hissettiği için burada yaptığınız gibi hafiften eleştirmeyi ben hayatım boyuncu dini cemaatlerde gözlemledim. Kendi ideolojilerinin ileri gelen isimlerinin tuhaf açıklamalarını, aşırı davranışlarını görmezden gelip "eh burada yanlışlık var evet ama şöyle böyle" diyip olayı tatlıya bağlıyorlar. Sizde de aynı şeyin yapıldığını düşünüyorum.
Kendini çoook zeki sanan herkes kadar tehlikeli ve bir o kadar da sıradan bir insan işte...
su kaynaklarıyla ilgili yorumunuzu doğru bulmadım. türkiye su kaynakları bol bir yer değil, fakat türkiye su kaynaklarının doğduğu yer. bölgenin yeni oluşmlu ve çevresine göre yüksek kara parçası türkiye olduğundan fırat, dicle gibi bölgenin majör akarsuları türkiye’de doğuyor. suriye, ırak, iran ve körfezdeki ülkelere karşı avantajı bu. suyu taşımak da petrol gibi büyük bir maliyet. danimarka’da çok su olması bu bölge için bir anlam ifade etmiyor. o yüzden türkiye bölgesinde suyun kontrolüne sahip. bence hocanın ihtisası jeolojiyken, suyla ilgili fikrini birkaç basit veriyle hafife almanız talihsizlik olmuş.
Hatta yanılmıyorsam videonun devamında Orta Doğu'daki petrolü çıkarabilmek için bu su kaynaklarına ihtiyaçları olduğunu söylüyor Celal hoca. Bu kısımda sanki biraz kaçak güreşmişler
@@qweqwewqqweqw2521 kendim de bir sosyal bilimci olarak söyleyebilirim ki genellikle sosyal bilimciler doğa bilimlerinden anlamayı, hatta coğrafya bilmeyi dahi biraz külfet görüyor. konu oraya gelince birkaç basit veriyle bakın bu aslında böyleymiş diye işin içinden sıyrılma yolu seçiliyor. oysa ki temel bir coğrafya bilgisi bu. türkiye bölgesinde su kaynaklarının doğduğu yerdir. lisede dahi bunu öğrendiğimi hatırlıyorum.
@@ym-j-v7y Bu yorumunu görene kadar biraz art niyetli olduklarını düşünmüştüm şimdi biraz daha iyi anladım durduk yere neden Marmara'daki kişi başına düşen suya baktıklarını, teşekkür ederim :)
@@ym-j-v7ybence yanlis abd zaten suriyeyi parcaladi iraki parcaladi korfezdeki zengin araplar abd nin sozunden cikmiyor durum bu iken abd neden dicle firat kaynaklarini kontrol etmek icin turkuyeyi bolsun benim anladigim kadariyla sen demek istedinki arap ulkelerinin kullandigi su turkiyeden gidiyor ve abd bu suyun kontrolunu ele gecirib araplara santaj icin kullanmak istiyor diyorsunuz ama abd icin gereksiz birsey irak sozunu dinlemedi parcalandi suriye sozunu dinlemedi parcalandi yani abd nin arap ulkelerini kontrol etmek icin turkiyeden dogan su kaynaklarina ihtiyaci yok
Celal hoca izleyecektir. Keyifte alacaktır. Özellikle Gemalmaz reis çok değerli şeylere değinmiş
Vaktini ayıracağını zannetmiyorum
Gençler emeğinize sağlık
Ateş ölçer harf devrimini sabırsızlıkla bekliyoruz. Lütfen
Teşekkürler . Emeğinize sağlık
Beklenen video nihayet geldi
Yaşar ve Ömer'in konuşmaları arasındaki ses seviyesi farkı biraz çok. Yaşar'a göre ayarlayınca Ömer bağırıyor, Ömer'e göre ayarlayınca Yaşar duyulmuyor. Bunu editlerken düzeltebilir misiniz? Ayrı mikrofonları olduğu için mümkün görünüyor. Teşekkürler
Bilimsel Bakış programında Celal Şengör Hegel'e sallarken altta da "Şengör: Marx'ın kafası çalışmıyor." yazması... O kadar ilginç ifadeleri çıkarımları var ki en ufak kesitte bile bir yığın parçalanacak şey çıkıyor.
Zaten öyle söylüyor kardeş
Ya hiç bir şey bilmiyorsunuz ya :) Tamamen alakasız bağlamlarla konuşuyorsunuz. Gerçekten belgesel bilginleri bunlar
Celal Şengör’ün popüler bilim çehresini ayrı tutacak olursak, asıl uzmanlık alanı olan jeolojide, tüm zamanların en etkili bilim insanlarından biridir. Yayınları ve keşifleri bilimi ileriye taşımıştır.
Celal Şengör'ün entellektüel olduğuna katılmıyorum. Tarih, Spayoloji, Felsefe ve Edebiyat konularında söyledinleri yarım yamalak bilgilerine çok güveniyor. Keşke bilmediğini bilse..
diyene bak ahuhauhauahnsaha
paşam siz neredensiniz, lord kamarası mı ahsda
Celali eleştirelim diye tüm jenerasyonu topa tutmanız gerekti helal olsun.
Celal Şengör'ün su meselesini kişi başına düşen su miktarıyla düşünmemek gerek. İsrail'in ideallerine, Nil'den Fırat'a yayılma düşüncesine bir bakmak gerekir. Gerçek mesele de su değil ama sudan bir teoloji.
Galiba tek parçalayabildikleri kişi oldu Celal Hocam 😅
Bizde de merkezi üniversite giriş sınavından önce her üniversitenin kendi uyguladığı sınavlar vardı ve giriş çok daha zordu. İTÜ'nün sorularını gördüm, merkezi sınav soruları yanına bile yaklaşamaz.
Celal Hoca'nın empati yoksunluğundan bahsetmişsiniz ki bu çok doğru kendisi de bunun farkında ve kabul ediyor bundan dolayı kendisinin de üzgün olduğunu karısının da onun empati yoksunluğundan şikayetçi olduğunu söylüyor fakat bunun sebebinin asperger sendromlu bir insan olmasından kaynaklandığı için elinden gelen bir şey olmadığını ifade ediyor
Bende de mi asperger var yoksa mk😂
empati yapamayan sosyopatlar ne zaman asperger primi kasmaktan vazgeçer ?
son sekansta su ile ilgili olan yorumlarınızın çoğu yanlış o yüzden parçalayamıyorsunuz. Keşke artık yeni medyanın bu "parçalama", "linç" tarzı söylemlerinden uzak daha gerçekçi bir olayınız olsa. Devam gençlik 10 sene sonra bu videolara bakıp ah be diyeceksiniz :)
Arkadaşların kötü niyetli olduğunu düşünmüyorum ama ciddi derecede bilgi eksikliği, bundan kaynaklanan da yanlış yorumlar var. Su kaynakları hususunda global ölçekte değil bölgesel ölçekte kıyaslama yapılması gerekir. Çünkü su ihtiyacı olan bir yere tankerle su taşıyamazsın. Kaç tanker taşıyacaksın? Günde binlerce su tankeri mi gelecek. Kanallar veya farklı tekniklere bu yapılabilir yakın bölgelerden su ihtiyacı karşılanabilir. Şimdi gelelim asıl noktaya. Türkiye orta doğu bölgesinin açık ara en çok su kaynağına sahip ülkesi. Bu da temelde Fırat nehrinin kaynağının Türkiye'de olması sebebiyle. Bölge ülkelerinin çoğu; kirlenen/kullanılamaz hale gelen/farklı sebeplerle azalan su kaynakları sebebiyle orta-uzun vadede ciddi problemler yaşayacak gibi gözüküyor. 80'li yıllarda Türkiye'nin önerdiği, bölge barış ve huzuruna ciddi katkı sağlayacak olan öte yandan Türkiye'nin bölgedeki nüfuzunu da ciddi oranda artıracak olan Barış Suyu Projesi, İsrail ve/veya Arap ülkelerinin bazılarının çıkarlarına doğal olarak uymadığı için genel kabul görmedi ve hayata geçirilemedi. Bu ve birçok başka olay üzerinden de okunabileceği üzere, su konusunda bölgede ciddi çıkar çatışmaları var. Türkiye ise burada kaynaklar açısından kilit rolde. Ülkemiz kaynaklar olarak en avantajlı durumda olsa da, İsrail'in tutumu burada en önemli faktörlerden biri. Ülkemizde bir devlet geleneği olduğu düşünülebilir ama maalesef devlet kurumlarının birçok kez ülkenin çıkarlarını yeterince korumadığı/koruyamadığını da görüyoruz. Üstelik şu an denetleme mekanizmasının devre dışı bırakıldığı, devlet kurumlarının ekseriyetinin hükümetin kontrolünde olduğu, ve liyakatli devlet personeli sayısının azaldığı bir dönemdeyken, umarım bizler ve gelecek nesillerimiz için hayati önemde olan su konusunda doğru adımları atabiliriz. Ortadoğu bölgesinde suya hakim olan, bölgenin lideri olur. Türkiye bölge ülkelerle belli maliyetler karşılığında su paylaşımı konusunda tekrar proje geliştirmelidir. Orta doğunun çoğu ülkesinden çok daha demokratik, insana değer verilen ülkemizin bölgede su kaynakları ile beraber dominant güç olması, ve bu gücünü halkımızın ve genel olarak bölgenin barış ve huzuru için kullanması, savaş ve terörün azalarak bitmesi, kadınların insanca yaşayabilmesi gibi konulara önderlik etmesi gerekiyor. Sevgili dostlar(49W) su konusuna bölgesel bakmamız gerektiğini, ve tüm paydaşların, tüm uzmanların katılımıyla ülke olarak bu konuda doğru stratejileri geliştirip aksiyon almamız gerektiği hususuna sizler de katılıyorsanız bir düzeltme yayınlasanız ne güzel olurdu. Okuyanlara çok teşekkürler.
Bugünden bakarak o zamanı değerlendirmek çok doğru değil o günleri yaşayan biri olarak müdahale doğruydu
Aşağıda bir arkadaşa yazmıştık genele de genç arkadaşlar için paylaşalım. Arkadaşımız askerin demokrasiyi muhafaza etmek için müdahalesini ve kontrolü sivillere hızlı bırakmasının cumhuriyet dönemi prensipleri olduğu üzerine belirtmişti bende o konunun o kadar basit olmadığını belirtmek için karaladım.
1. konusu o kadar kısa vadeli ve basit değil. O geleneğin kökenleri ve uygulama gerçekleri bin yıla gidiyor. Türklerde hakanlar önce askeri liderlerdir sonra siyasi. Geleneğin kök dayanakları da Cumhuriyete değil Atatürkün de içinde yetiştiği sistem ile Osmanlıya gidiyor. Yani askerin hatta yazılı hale dönüştürseler de salt demokrasi ve koruyuculuk sevdasından felan değil yani, müdahale hakkını tarih onlara veriyor. Padişah ordunun başıdır, yetkilerini paşalara devredebilir bu paşalar bazen çocukları, akrabaları da olabilir (harp, planlama vs), iktidarın da başıdır, Türklerde İlber hocanın da defaatle anlattığı gibi babadan oğula hak devri yoktur, fakat miras ve kan hükmü vardır. (Neredeyse türk devletlerinin tamamı kendini Çingiz'e o yüzden dayandırır) Osmanlıda sistem bir sülale sistemidir baba>oğul değil, alan da nüfuzlu bir paşa evlilik yoluyla ileride iktidarı yada orduyu devralabilir işte müdahale hakkı en geride buradan doğuyor. Evlatlar ve yeğenler babalarına, dedelerine ordunun çoğunluk gücünü toplayıp darbe yapabilir. Yönetimde güçlü bir kan bağsız paşa iktidarı veliahta zorla devrettirebilir işte buradan da kaynaklanır. Selçuklu, osmanlı vs ordu darbeleri türk tarihinde hep vardır. Türklerin ana devlet sistemi zaten politik idari değil ordu idare sistemi üzerine kurulu olmasında. İşte o yüzden de yakın akış içerisinde bir asker olan MKA daha yetişirken tüm sistemi değiştirebilecek bilinçle yetişebildiği gibi fırsatını da bulabilmiştir zira hedeflerinde yalnız da değildir. Önceki padişahı zaten ordu gücüyle derdest etmişlerdi. İst.'un tarihi de o güne kadar ordu darbeleriyle, eski yada yeni padişahtan parasını koparmalarla geçmişti. Halk ise kimi zaman ordunun bu halini mevcut padişahı destekleyerek şikayetlerini arz etmiş, kimi zaman da o iktidarın değiştirilmesine aracılık etmiştir. Kimi zaman da evlatları destekleyip babalarını indirmelerini sağlamıştır. O yüzden de zaten MKA sistemi destekleriyle yada sessiz kalmalarıyla değiştirebilmiştir. Eski insanlar bunu çok duymuştur avam öyle cumhurbaşkanından felan anlamaz söylem ve yazım ne olursa olsun MKA onların için yeni padişahtır, yeni iktidar sahibidir.
Bir çok gelişmiş başka coğrafyalarda öyle realiteler yok bir subayın aklı hayaline öyle müdahaleler gelemiyor bile.:) İşte bu tarihi realiteler ile de arap coğrafyası gibi birçok yerde askeri darbeler kalıcı oluyorken dönüşümü uzun sürüyorken bu topraklarda sivile dönüşümü hızlı gerçekleşmektedir. Yoksa asker veya yapanların yüksek bilincinden felan dolayı değil indirekt farkındalıkla başka yolunun olmadığını bilirler. Türklerde kılıç hakkı vardır ama kılıç zoru halka rağmen uzun süreli sürdürülemez. Binlerce yıldır türk liderleri, hakanları askeri üniformalarını çok rahat, hızlı bir şekilde dolaba asabiliyorlar, tabi geçmişte çok hızlı da giyebiliyorlardı. Sistem dönüşümü tr de çok partili düzen sonrası ancak başladı. Kontrol gücü dağıtıldı siyaset, ordu ayrılmış oldu fakat geleneği ordu kendi ölçütünde devam ettiriyor çok hızlı kıyafet asıp geri giyebiliyor.:) Evren'in yaptığı şey de sadece buydu ne ilkti ne de son olur. Aslında bu bir önceki dediğim bilincin geçmişi de bizim açımızdan uzun denebilir. Ayrımlı durumun geçmişi de biz de uzun. Tarihçilerin ordunun başında sefere çıkan padişahlar ve çıkmayanları devri denilen şeydir. Padişah norm olarak yine ordunun başıdır ancak hakimiyet gücünü geçici olarak bir paşaya, grubuna devreder. İşte o durumda bazen sanki seçim varmış gibi onun koltuğundan olmasıyla sonuçlanır.:) reis-i cumhurluk disiplinin geçmişi de taa oralara kadar gidiyor yani. Meclis kuralım, bazı güçlerimizi devredelim, yayalım düşünce ve uygulamaları eski malum. Hatta global ölçekte ilksel uygulama denemeleri de var ama başarıya ulaştırılamamış malum. Erteleye erteleye taa MKA zamanına kadar sarkmış biraz da tarihi böyle görmek lazım. En azından şükür daha da fazla sarkmamış işte herkes onun kıymetini anlayamıyor.
Buna paralel tarihi arka planı olan başka realitelerimiz daha vardır. Mesela dünyada bazı sistemlerde çok çok zorda kalmadan darbe bilinci oluşmadığı gibi bu kadar köklü olmasıyla da türklerde darbe yapmak yine birçok yere göre kolay değildir. Reel atmosferinden bu aynı derecede yazılamıyor malum ancak tarih boyunca muhtemel başarısız girişim başarılının kat kat üzerindedir. Darbe yapmanın zorluğu ve güvence karşı ağırlık sistemi hem iktidar (iyice kaşınmıyorsa) aslen devlet denilen şey hem de modern zaman itibariyle ordudur aslen. Kimileri analiz de çok gelişmiş bilinçler ararlar ama aslında insan oğlu çıkarları üzerine basittir o kadar da sosyal analizlerde karıştırmaya lüzum yoktur. Göl sevilir sel değil.
Birçok veliaht ve paşa darbe yapmak istemiş fakat sistemin sarsıcı olmaması öncül tercih olduğundan canlarından olmuştur. Geniş ordu içerisinde osmanlıda da bugün de geniş ölçekli darbe yani müdahale bilinci oluşturmak o kadar da kolay değildir zamanında da değildi. Fatihi indirmeye kalkmışlar, MKA'ı öldürmeye çalışmışlar ama yemiyor.:) Cumhuriyet tarihimiz ölçeğinde de girişim ile, düşünceden eylem planlama safhasına geçiş sayısı ile reel gerçekleşen darbe saysı arasında büyük fark vardır muhtemelen bilemiyoruz. 80 darbesi öncesinde oluştuğu gibi bütün dinamikleri bir araya getirmek aslen buluşturmak kolay değildir. Planlayarakta bir insan hayatı içerisinde yapmak belki imkansızdır. Türk ordu sisteminde mesela napolyon oluşmaz, (napolyon düzeyi birşey sadece atadan devirle gelebilir) oluşmayınca da herkesi ikna edemezsiniz, geçmişte dengeyi lokal paşalar sağlıyorken bugün kuvvetler ve komutanlıkları sağlıyor. Mesela MKA bile hiçbir zaman napolyon gücüne erişmediğini biliriz askeri üniforma altında, belki nefsi istese de yapamazdı. O yüzden de gerçekleşmiş, yapıcılarıyla uygulanabilmiş darbe aslen bir sonuçtur ve matrix gibi karmaşık denklemlerin reel bir sonucudur.:) (öyle bazı cahillerin zannettiği gibi dışarıdan türklerin arasına darbe yapamazsın, muhtemel çoğullukla tarafını seçmekten başka da birşey yapamazsın). Her topluluk dinamikleri kendi tarihleri, yazılı olmayan birikimleri iledir.
Türk devlet ve ordu sisteminde gruplaşmalar her zaman vardır ve muhtemel olacaktır çünkü onun da tarihi arka planı çok eskilere gidiyor. Bu gruplaşmalar evet gelişim, kontrol de bir engel olduğu gibi bir güvence de sağlar aslında. İşte o yüzden bir napolyon oluşamaz. Gnl Kr. Bşk.'ı ikna edilecek ortam yoksa altında bile olsalar herkesi ikna edemez.
Bunların base kavramları da bizim bin yıllar ordulaşma deneyimi, geleneklerimizden gelir. Birçok ülke ordusunda bu yoktur bizde alanı dahilinde reel dünyada imkansız dense de gerektiğinde bir er, erbaş orgenerali durdurabilir, vurabilir. Mesela bunun karşıtı birçok ordu da bir er, bizim bir omzu yıldızlılar karşısında titrediğimiz gibi titremeyebilir, bize göre saygısızlık denilecek hal hareketler bile sergileyebilirler hatta o da onların sistem birikimidir. O durumun karşılığında onlar da müdahale haklarını bizim gibi dağıtmıyorlar.
Ne demiş olduk bir paşanın uç çözüm ve belki çaresizlik hissiyle darbe çözümüne önce başka paşa karşı çıkar.:) Halk duymadan erir gider. 28 şubatta olan da biraz budur. İsteklileri vardır, karşıtları vardır, birikmiş sorunları vardır, abartılanları da vardır. 2000'lerin başında da benzer şeyler aslen olmuştur. Bazı kuvvetler artık yeter diyorken komutanları ve yanlarında ki diğerleri onların düştüğü çaresizliğe düşmediğinden malum sonuç oluşmamıştır. Sonradan tiyatro dediğimiz birşeyle de benzer bir döngüyü gördük. Neredeyse her 10 yıl içerisinde birkaç teşebbüs aşamasında kalan şeylerimiz var maşallah.:)
İşte o yüzden de öncekileri ile birlikte 80 'in bıdı bıdısını yapıp durmak anlamlı ve faydalı felan değildir. Biz gençtik bunu siyasilerde bize kullandılar, hatta aldatmaya çalıştılar ta ki dijital kayıtları görene kadar çoklarımız yiyordu. Celal'in dediği gibi biz o günü yaşamadığımızdan darbe günü vatandaşta alkış kıyametin koptuğunu çok geç algıladık maalesef. Bu bize aldatıcı yazarlar, siyasiler ile 10 yıllara mal oldu.
Darbe bir sonuç olduğundan yergi, eleştiri pek fayda getirmez yani, ders alma işini de doğru sağlamaz, sonuçlardan ders almayı ancak ahmaklar yapar. Oluşan sonucun eleştirisi yerine oluşum nedenlerinin çalışılması daha önemlidir, neden o sonuç meydana gelmiştir, işte ders alınacak ve okutulacak kısmı da ancak bu çıkış noktaları olabilir. Zira ders kaynaklardan alınır. O kaynakları sindirerek öğrenmeliyiz ki sonra kontrol dışına çıkan süreçler, karmaşalar, pek kolay olmasa da dış müdahaleler ile "darbe" dediğimiz sonuç eylemi tekrar tekrar yaşamamış yaşatmamış olalım.
Malum benzer güzel deneyimlenmiş sözler vardır. Savaşları herkes başlatabilir ama kimse durduramaz. (O yüzden de birçok insan olayı adım adım planlanarak yönetilemiyor)
(alalade askerler savaş çığırtkanlığı yapar, iyi komutanlar savaştan korkar, ne demek olduğunu iyi bilir)
Parçalıyorsunuz ama kapasiteniz yetmiyor sanki ya... izledikten sonra Celal Şengör'e saygım arttı.
Gülünç. Celal Sengorun sosyal bilimlerde bir değeri olduğunu sanmak ancak okumamakla mümkün olur
Yobazsin
Bence gayet iyi eleştirdiler celal Şengör olağanüstü biri değil kendi fikirleri olan bir yerbilimcisi
Yönetim şekli anayasal monarşi en güzeli gerçekten. Lordlar kamarası bizde ilk 100 firma sahibi olabilir. Adamların etki alanı milyonlarca insan bunlarsız karar alınamaz.
Hanedan şart sigorta görevi görüyor askerlerin,sivillerin veya hukukçuların yönetimi ele alması düşünmesi sabotaj yapmasını engelliyor.
zengin oldukları yetmiyor bir de yönetimi de mi alsınlar
@@mar2506 zengin olmak suç mu ?
Ayrıca bütçenin %60-70 sahip insanların yönetimde olması kadar doğal bir durum yok. İngilteredeki lord soylular fakirlerden oluşmuyor yönetimde yer verilme nedenide ülkedeki çoğunluk toprak sahipleri olma nedeni. Bi fabrikada %70-80 sahipsiniz ama yönetimde söz hakkınız yok böyle komedi olursa aç azınlığı bağlamak için eyt köprü hastane mülteci gibi salak sorunlarınla kalırsın. Fabrika bir yerde kapanır.
bir daha öneri sunmazsan güzel olur
@@mar2506 okuduğunu anlayamayan sistemin ne olduğunu bilmeden konuşan senin oy hakkın düşüncenin bi önemi olmaması gerekiyor.
İng! Yönetim zenginlerin elinde kralları var sence dünyada en medeni yönetim şekli ve ülkelerine hizmet etme aşkı hangi ülkede var? Monarşi’de baş hanedandır onunda böyle bir şeye izin vermesi düşünülemez.
İlber ortaylı için de bekliyoruz.
Teşekkürler.
Çapraz bakış açınızı takdir ediyorum bununla birlikte konularınızı İyi araştırmanızı rica ederim. Celal bey’de Asperger sendromu var. Gençler sizi izliyor yanlış kanı yaratmak istemezsiniz sanırım.
Denge denetleme yalnızca halkın seçimiyle olmuyor. Teorik olarak olur diyorsunuz ama olmuyor. Çokça örnek gösterilen ABD de bu sorunla karşı karşıya, Obama'nın atamadığı yüksek yargıcı Trump atadı ve muhakemesi tartışılır durumda kaldı. Meclis'in atadığı hakim de meclise çekiyor ki bunun örneği çoktur. Atadan orada oturmayı hak etmiş biri garantisi olduğu için zayıflık hissetmez ve vicdanen daha dürüst düşünebilir. Binaenaleyh evet, en iyi kararı lord ve kral vermez, zaten lord ve kral sadece doğru karar verdiği için orada durmaz. kral ve lord güçlüdür, sıradan bir politikacının rüşvet almasıyla, yolsuzlaşmasıyla bir krala rüşvet verip onu yolsuzlaştırmak aynı kolaylıkta değildir. Bu sebeple pratikte kral ve lord daha sağlam durabilir, halkın seçtiği parlamenteri dürüstlükle kontrol edebilir. Tüm seçimleri halka bırakınca, halk bağımsız hukuk da istemiyor, denge de istemiyor. Çoğunluğu elde edince, halkı manipüle edince ve uyarı mekanizması olmayınca her fenalık daha kolay yapılıyor. Tarihte bunun örnekleri de çoktur.
Hoca fikrimce bunu söylemek istiyor o kısımda.
Orada Ömer ve Yaşar aslında haklı, güçler ayrılığı denilince ABD akla gelir çünkü Yasama (Senato ve Temsilciler Meclisi), Yürütme (Başkan ve kabinesi) ve yargı (Supreme Court) gerçekten oldukça sert bir şekilde ayrı ve Birleşik Krallık'ın aksine Senato'nun da neredeyse Temsilciler Meclisi ile aynı gücü mevcut. Yani yasa tasarısı önerebiliyor veya yasaların geçmesini engelleyebiliyorlar, hatta başkanın yaptığı gerek bakan, gerek Supreme Court Yargıcı (Justice), gerek büyükelçi ve diğer siyasi atamaları denetliyorlar. Meclis gibi mevcut başkana azletme (Impeachment) davası açamasalarda, bu azletme kararı meclisten geçtikten sonra başkanı görevden almak için gerekli oy Senato'da alınıyor. Bunun dışında o yasama, yürütme ve yargı arasındaki bağ gerçekten iyi sağlanmış. Bir bakan, başkan veya başkan yardımcısı göreve geldiği an Yasama'da görev yapıyorsa o görevinden istifa etmek zorunda, yani Birleşik Krallık'taki parlamenter sistemler gibi hem milletvekili, hem de bakan olmuyorlar başkanlık sisteminden dolayı. Ayrıca güçler ayrılığına bir saygı da var. Hatırlıyorum, Donald Trump ilk Yüksek Mahkeme yargıcı olan Neil Gorsuch'u atarken Cumhuriyetçi çoğunluk olan Senato'dan hemen oylamaya geçilmesini istemişti, kendi partisinden olan Cumhuriyetçi Senato Lideri Mitch McConnell Yasama'nın başkanın alanı olmadığını söyleyerek uyardı, Gorsuch'un atamasını onaylamasına rağmen.
Fakat, evet eleştirinizde de haklısınız, videoda biraz Ömer ABD'yi idealmiş gibi anlatmış ama ABD'de oldukça olumsuz şeyler de var. En basitinden Yüksek Mahkeme'ye atanan yargıçlar tamamen partizen şekilde atanıyorlar, hepsi Demokrat veya Cumhuriyetçi Parti üyesi ve hukuk gibi partiler üstü olması gereken bir konuya oldukça siyasi ön yargılarla yaklaşan partizan üyeler oluyorlar. En basitinden Florida'daki tekrardan sayımı durdurup Bush'un seçilmesine sebep olan 2000 yılındaki Bush v. Gore davasında Yüksek Mahkeme oldukça partizan bir oy kullanarak Bush'a başkanlığı verdi ve bu olay birçok akademik dergide de Yüksek Mahkeme'nin partizanlığına kanıt olarak referans gösterilen bir davaydı. Bu karardan birkaç gün sonra da ortaya çıkıyor ki Florida'yı aslında Al Gore kazanmış ve Al Gore'un başkan olması lazımmış ama Cumhuriyetçi yargıçların çoğunlukta olduğu Yüksek Mahkeme resmen aldıkları partizan kararla Bush'u başkan ilan ederek halkın iradesine resmen ket vurmuş oldu. Ya da en son yine Trump'ın atadığı aşırı-muhafazakar originalist yargıçlar sayesinde kürtaj yasağı normalde hiçbir hukuki yoruma uymamasına rağmen yerel eyaletler tarafından uygulanmasına izin verildi. Üstelik Cumhuriyetçi Yüksek Mahkeme Başkanı Clarence Thomas'ın bu uygulamaya izin verilmesinin sebebi kürtajda aldırılan bebeklerin Covid aşılarında kullanıldığı gibi saçma sapan bir komplo teorisiydi. Bundan dolayı ABD'de de bu partizanlık oldukça sorunlu bir şey. Benzer şekilde federalizmin de kendi içinde sorunları var. Bazı konularda yerel eyaletlerin olması hem otoriter bir devlet yapısını engelliyor, hem de yerel hükümetlere özerk vermesi güzel görülüyor olabilir ama bu özerklik o eyaletlerde insan haklarına aykırı diyebileceğimiz gerici pratiklerin uygulanmasına da sebep olabiliyor. Kürtaj yasağı bunun bilindik bir örneği. Ondan önce de 1960lı yıllara kadar birçok Güney eyaleti hileli okuma-yazma sınavları ve Siyahilerin gelirleri hesaplanarak yaratılan poll tax isimli bir vergiyi oy verme şartı ilan ederek devasa oranda Siyahi seçmenin oy hakkını elinden aldığı gibi o zaman ırkçı pratikleri savunan Güneyli Demokratların o eyaletlerde dominant olmasını sağladılar ve 1960larda Martin Luther King Jr.ların Civil Rights Movement hareketi ile sokaklara çıkmasıyla ancak bu merkezden federal bir yasa ile çözüldü. Hal böyle olunca yerel eyaletlere özerklik tanımak da her zaman olumlu olmuyor.
Birleşik Krallık ise Ömer'in iddia ettiğinin aksine çok karanlık bir örnek değil. Ömer'in iddia ettiğinin aksine Yüksek Mahkemelerin yasaları tekrardan revize etmesi pratiği olduğu gibi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne de oldukça saygı duyuyorlar. Örneğin Boris Johnson hükümetinin İçişleri Bakanı Priti Patel olaylı bir Ruanda Planı uygulamaya sokmuştu, bu plana göre Birleşik Krallık topraklarındaki mülteciler Ruanda hükümeti ile yapılan bir anlaşma sonucu uçaklara bindirilip mültecilikleri onaylanıncaya kadar Ruanda'da tutulacaktı. Tam o uçaklara bindirilecekleri gün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu kararın insan haklarına aykırı olduğunu ilan etti ve aslında Birleşik Krallık hükümetinin buna uyma şartı olmamasına rağmen hemen anında Ruanda Planı'nı iptal ettiler ve İçişleri Bakanı Priti Patel istifasını verdi. Evet, parlamenter sistem örneği olarak ABD'ye oranla daha az Birleşik Krallık'ta güçler ayrılığı var, örneğin bakanlar aynı zamanda milletvekili ve çıkan yasalara müdahale edebildikleri gibi kendi uygulamalarına yönelik yasalar da sunabiliyorlar meclise ama Ömer'in iddia ettiği kadar meclis aşırı güçlü değil, majoritarian dediğimiz bir sistem de bulunmamakta. Burada biraz yanlış bir şekilde Ömer ve Yaşar ABD'yi ideal ilan edip, onu ak, Birleşik Krallık'ı ise kara göstermişler ve Siyah-Beyaz Safsatası dediğimiz safsataya düşmüşler.
Kaynaklar:
www.politico.com/story/2017/01/mitch-mcconnell-trump-filibuster-234293
www.theguardian.com/world/2001/jan/29/uselections2000.usa
www.politico.com/news/2022/06/30/clarence-thomas-covid-vaccines-dissent-00043483
Bir şey soracağım siz bilimler akademisine çağrıldınızmı?
İşkenceyi normalleştirmeyi eleştirmek için ilkokul mezunu olmak bile gerekmiyor
@@Ulanertem gerekebilir harp okulu mezunu olursanız olaylara çok farklı bakardınız.
kapasiteniz yetmemiş parçalamaya, kusura bakmayın..
Cemre Demirel gelsin
Ciddiye alınıcak biri değil
24:05 Bu konuda Celal Şengör sanki biraz haklı gibi. Aristokrat aileler bazı yerlerde güzel işler çıkarıyorlar şu devirde
Sonunda parça parça bitirebildim. Epey kaydınıza baktım da pek içime sinmiyor bu parçalıyoruz işleri, önemli mi zararlı mı emin değilim. Neyse geçince Celal Şengör üst kesimden, herkesin bildiği isimler arasından en parçalayabileceğiniz isimdi, belki de tek isim ama kusura bakmayın olmamış gençler.:)
Çok parlak çocuklarsınız ümit, şevk arttırıcısınız ama bazı kayıtlarınız da görüyorum çok basit şeyleri atlıyorsunuz maalesef, biz unuttuk herhalde ona da gençlik devri diyorduk galiba.:) Yaşlı baskısı da kurmak istemeyiz zira 50 felan da değiliz ama sizin gibi çocuklarda beklenmedik yer altına düşüyor seviye.
Neyi kastediyorum kafanız ve ortamınızda şunu yapamadığınızı hissediyorum eleştirdiğiniz insanlar 40+ kimseler koca bir hayat yaşadılar ve bazıları alanlarında tr de nadide isimler, bir konuşması alınıyor ama bu adam şunlarla şunlarla ilgileniyor şu yönden eleştiriye odaklanacağız ama acaba bunu bilmiyor olabilir mi gerçekten... Bu kadar basit bir soru.
Kalan kısmına hadi neyse diyorum, genel olarak sıralı seçimler zaten Celal'i takip edip etmemeyi belirliyor ama son sekans da asıl çakılmayı yaşamışsınız. Yahu şunu kendinize sormanız çok mu zordu ulen bu adam jeolog, coğrafyacı, dünyada ki sayılı adamlardan birisi, bizim web den bulduğumuz TR 'nin su zenginlik durumunu bilmiyor olabilir mi gerçekten.....
Kaldı ki çakılmanız sizden sekiyor :) aynı part içerisinde tr'nin suriye, ırakla su nedenli savaş durumunu, gerilimini dahi cümleleştirmişsiniz.:)
Yahu konuşmanın saçmalık ve görüş olan diğer kısmına odaklanacağınıza merkeze suyu almanız olmamış.
Herkes için basitçe tanımlayalım. TR global ölçekte su zengini bir ülke değil hakeza çok geri sıralarda, Celal gibi biri de bunu bilemeyecek biri değildir herhalde değil mi :) adam TR hakkında sizin görmediğiniz yer altını çalışıyor :) daha yakınlarda obrukları anlattı.
Lakin TR bölgesinde suyu en bol olan ülke yani dar çapta kendi ihtiyacına dahi yetmezken en zengin ülke. Celal de bölge üzerinden siyasi vs bunu anlatıyor zaten o konulara başka yayınlarda da kısaca değindi, başlık olarak ararsanız elbette çıkmaz.
Velhasıl parçalayacaksanız bir adamın ne idüğüne bakın hani, diğer herşey kabul olur sosyal konular ama adamın ana dalı mesleğine bari saygınız olsun yapmayın bunu, çünkü yaptığınız sizin durumunuz itibariyle kalmaz yayıncılıkta. Zaten biraz da bu temelden en başta dediğim faydalı mı bu tür yayınlar zararlı mı o yüzden emin değilim. Çünkü benim olağan bir insan olarak hayat boyu esasım ülkede hatta dünyada çok az insan yetişiyor. O insanların hatta hakka girercesine tutulmasını, avamın parçalanıp önüne atılmasından daha önemli görüyorum.
Son yayınınız Gün Zileli yayını da bir önceki dediğim usülle beğenemedim doğrusu. Adam beni ilgilendirmeyen alanında muazzam birisi neredeyse ömür vakfetmiş ama solcu felan olmayan ben bile geçmiş yaşamımdan okumalarımdan adamın bazı yaklaşımlarının herkesten daha doğruyu işaret ettiğini anlıyorken, sizin o küçücük şeylere saçmalamanız fayda felan doğurmaz. Yaparsan olur ama her etten kıyma olmaz.
Bu arada Avrupa parlamenter monarşilerine "Fransız Devrimi, vs. gibi bir şey olmadığı için hala varlar" demişsiniz de bu Birleşik Krallık için geçerli değil, bkz. Glorious Revolution.
Demokrasiye yapmadıkları veya yaptıkları ile katkı sağlamayanların icraatlerinin birden demokratik olmayan yöntemlerle kesilmesine karşı çıkması, bağırıp çağırması ve özgürlük havarisi kesilmesi ne kadar anlaşılır düşünmenizi rica ederim
Ağzınıza sağlık, Parçalıyoruz:İlber Ortaylı da gelsin
Elinize emeğinize sağlık. Katıl'ı en çok hak eden kanallardan birisiniz. Ne mutlu size
KENAN EVREN PARÇALAYIN LÜTFEN
Siyasilere yapılmıyor
Lan zaten videoda bahsetmişler eyvallah ben video atılmadan önceden yazmıştım bu yorumu
yaşar ağabey antik çağ filozoflarına benzemişsin.
Bunların 2. Bölümleri de gelsin.
Evet sınav sistemi önemli bizim gibi ülkelerde ama bir süre tekrar ettikten sonra eleyiciliği çok kalmıyor. Başka bir açıdan da, mühendis olmak isteyenle doktor olmak isteyen aynı kefede değerlendiriliyor. Oysaki mühendisliğin ve doktorluğun ayrı puanlama sistemleri olsa daha adil ve eleyici olabilir bence. Ama yine de bir şekilde eliyor mu? Eliyor.
İlber Ortaylı ve Emrah Safa Gürkan hakkında da bir Parçalıyoruz güzel olabilir bu arada
Pek parçalayamamışsınız bana göre. Birçok konuda haklı.
Bok ye.
Tozunu bile alamamışlar ama özgüvenlerine hayranım.. Şöyle bir videom olsa insan içine çıkamam
@@Khaganate1919Celal Şengör görse gurur duyar kendiyle AKCJLWJFOW bunlar pek parçalayamamis
peki neden sanat ?, sanata başlamanız ilk nasıl başladı? sanata bakış açınız nedir ? " biz sanatı bir bütün olarak değil parçalayarak gösteriyoruz bu haftaki konuklarımız 49w kurucuları Atom parçalıyıcıları edi ve büdü
Ya Celal hoca Habertürk e konuşurken arkada öyle bir müzik çalıyor ki sanırsın birazdan hoca soyunacak 😂
Üzgünüm ama parçalayamamışsınız.
Bu video basbayağı "parçalanıyoruz" olmuş
İsmet paşa bunu yaptı, o kısımda eleştiriniz haksız olmuş. ABD konusunda Celal Şengör'ün söylediği kadar söylemediği var. Celal hoca sadece bunun ordu bağlantısını kuramamış, diğer bağlantılar doğru.
Elinize sağlık, belki aşırı matematiksel yaklaşımı Asperger sendromu ile ilgili olabilir. Onun öyle bir hastalığı var. Biraz duygusuz bu sebeple diye biliyorum. Tespitlerinize genel olarak katılıyorum. Tavsiye olarak, parçaladığınız kişinin yaşantısı ile ilgili daha çok bilgi bulunabilirse "Analiz" kısmınız daha farklı sonuçlar da çıkabilir.
33:10 inançlı insanlarımız var bomba gibi WLDLSLFLSLFLLSLFLSLFLSLGKSLCLFLDL
Şu yorumu okumasam öyle geçip gidicekti xD Çok iyi espiri
Necip fazıl bölümü de gelsinn
Sakarya Türküsü nü bir oku ondan sonra konuşalım
hocam oytun erbaş da gelse keşke
Godelian videosu var
Emeğinize sağlık çok zevk aldık. Resmen kahvaltıda sizi açıp izliyoruz. Bazı videoları hazmetmek için 2’ye 3’e bölüyoruz
Parçalamaya çalışıp, parçalanmasina razı olmadığınızı düşünüyorum ve BİTİŞ konuşmasını CELAL ŞENGÖR HOCAMIZİ SEVİYORUZ cümlesiyle kapanışı yapmanızı SİZİN kaliteli gençler olduğunuza inancımı güçlendirdi...
Çok keyifli bir VİDEO idi.
Başarılarınızın devamını dilerim.. bir de degismemenizi....
Parçalama adı altında yapılan yayın çok ciddiye alınası birşey değilmiş. Malesef.
eğitim bilgilerinizi bir yere yazın merak ettim sizin niteliklerinizi
Soldaki adam Kabataş Erkek, İstanbul Hukuk mezunu. Sagdaki adam Ankara Fen, Bogazici İnsaat mezunu
@@hilmiselamikraltas bilgilendirdiğin için teşekkür ederim :)
@@DarthNihiluss Hocam uydurdum. İkisi de bogazici siyaset bilimi mezunu.
Güzel video elinize sağlık. Bazı konularda celal şengörü anlayamamışsınız daha iyi araştırabilirdiniz diye düşünüyorum. Kendisi çocukluğundam beri askerlerle inanılmaz vakit geçirdiği için asker aşığı ve öte yandan inanılmaz seviyede elitist. Aristokrasi olmasını savunuyor. Sosyal sınıfların var olduğunu ve toplumların elitlere saygı duyması gerektiğini düşünüyor.
Yanlış bir noktaya yorumumun çekilmesini istemem lakin adamın kanında paşa kanı var genden kaynaklı olabilir 😅
parçalıyoruzun bir bölümünde biz yaşarı ve ömeri parçalayalım
😊
demokrasiye geçiş ile ilgili belgenin olmaması ile yürüttüğünüz aynı mantık sovyetlerin toprak talebine ait geçerli bir belgenin olmamasıylada verilebilir.
Kanalınızı severek takip ediyorum ama hiç eleştiriye açık değilsiniz, keşke hatalarınızı kabul edebilseniz.
Kenan Evrene laf söylemek kolay o zamanki durumu düşünüp öyle konuşun. Çok biliyosunuz
o zaman ki büyüklerimize soruyoruz onlar da sövüyorlar :d
Abi eleştiri iyi güzel de yanlış info verdiğiniz yer var. Bir yıldır 50 kişi yazmış su meselesinde alakasız konuşuyorsunuz diye. Kendi fikirlerinize göre insanlari eleştiriyorsunuz biz de izliyoz mükemmel ama insan bi kendinin de eleştirildiği durumlarda düşünur azbuz. Bir edit, pinned comment falan koyar insan o su meselesinde yanlış anladım diye
Sizin FluTV işiniz vardı sanırım ne oldu o ?
flutv bu liboslara iyi yakisir, kalp yapip yobaz ortacag kalintilarina 12 eylul ve 28 subat fasizmi diye aglarlar.
Allah aşkına Celal Şengör ü çağırıp diyalektik eleştrisini onun suratına yapın. Parçalanıyoruz videosu olarak yayınlarsınız 😅 hiç anlamamışsınız ki adam ne demiş
Lütfen, sıradakı seride Kadir Mısıroğlu yapa bilirmisiniz?
egitim konusunda dogru soyluyor aslinda. insanlarin genc yasta vakitlerini bosa harciyorlar. tr'deki sistemlerin temelindeki dinamit adil vergilendirme olmamasi ve kaynaklarin akillica kullanilmamasi ile ilgili. cogu problemin nedeni bu. biz sinav yapiyoruz adil oluyor gibi sadece kendimizi kandiriyoruz. sinav yine yaparsin ama bu sekilde adil bir sistem olsa sinava girende o kadar olmaz. biz niceligi onemsiyoruz, nitelik onemli degil.
33:45 Su konusunu yanlış değerlendirdiniz. Ülke ortalamsı, marmara veya iç anadolu ortalaması da düşük olabilir. Fakat Fırat ve Dicle, Nil gibi büyük su kaynaklarıdır. Tarihte veya günümüzde medeniyetler, suyun etrafında şekillenir. Örneğin Mısır 'ında su haritası kötüdür. Fakat nüfusun büyük kısmı su sorunu çekmez. Neden? Çünkü nüfusun büyük kısmı su kaynaklarına yakın kentleşmiştir. Aynı şekilde bu suudi Arabistan içinde geçerlidir. Israil'in bayrağındaki maviliğin anlamı da, o su kaynağı olan Fırat ve Dicledir. Madenleri çıkarmak, nüfusu beslemek ve sanayi için su şarttır. Bugun dünyada su kaynaklarını en çok kirleten şirketler, su satan firmalardır. Bunun başında da Nestle vardır. Haritaya, verilere bakıyorsunuz da, okumayı yanlış yapıyorsunuz. Fırat ve Dicle koparsa Türkiye daha da su fakiri bir ülke olacaktır. Terör örgütlerinin de, o bölgede olmak istemesinin sebebi bu dur. Bugün o bölgeyi kim, kimin kontrollü ile kontrol ediyor?
Vahit bey Vahit bey, Celal Şengör askerlik arkadaşın mı 😂
Celal hoca Türkiye’nin en büyük zenginliğin su olduğunu söylüyor ama siz Türkiye’nin su fakiri olduğunu söylüyorsunuz ve bu fikir desteklendi gibi ben anlamadım orayı birazcık netleştiririr misinİz?
1997 de 28 Şubat a post modern darbe dediler.Ama asıl post-modern darbe 2002 sonrasında yaşananlardı.2017 de rejim yıkılmıştır.
Yıkılma yok değişti. Zaten rejim değişikliği hukuksal olarak kabul edilmezse Erdoğan aday olamazdı. Rejim değişikliği sebebiyle bir daha aday olundu.
heeeee
kanalı yeni inceleme fırsatım oldu, özetle şairin ne kadar doğru olduğuna dair muazzam bir çalışma.
cehlin ol rütbesi sehl olmaz
tahsilsiz bu rütbe cehl olmaz
şu seviyede bir adamı ancak bu seviyede özel eğitimli kişiler böyle eleştirebilirdi. tebrik ediyor başarılarınızın devamını diliyorum zira ülkemizde canlı sirk gösterileri epey azaldı.
13:55 İsmet Paşa hakkındaki ilginç ve duygusal görüşlerinizi yeniden değerlendirebilirsiniz genç arkadaşlarım. Zira, İsmet Paşa ve Cumhurbaşkanlığı döneminde Milli Mücadele döneminden yanında olanların mandacı görüşe sahip olduğunu hatırlayalım. Bu bir kabahat değil, yanlış anlaşılmasın. Adamın bakış açısı bu şekilde ve o dönem Milli Mücadeleye katılmış bir çok asker ve aydın benzer görüşlere sahip. Erzurum ve Sivas kongrelerini incelediğimizde tam bağımsızlık fikri sadece Mustafa Kemal Paşa ve onun bir grup arkadaşının görüşü olduğunu tespit edebiliriz. Dolayısıyla İsmet Paşa’nın Başbakanlığını incelerseniz Türkiye ile ilgili diplomatik kararlarda eşitler arasında İngiltere ve Fransa gibi devletleri daha birinci olarak tanımladığını ve buna göre stratejik politikasını inşaa ettiğini görebilirsiniz, ki bu kariyerinin sonuna kadar bu şekilde devam etmiştir. 1945 sonrası Amerika ile yeniden yapılandırmıştır. Kendi bakış haklı mı? Evet. Türk toplumunda bugün dahi bu şekilde düşünen insanlar çok her alanda. Halbuki Atatürk’ün stratejisinde durum ve şartlar ne olursa olsun herkes eşittir. Türkiye’yi şartları ne olursa olsun hiç kimseden aşağı görmüyor. Bunun için İngilizlerin Doğu Akdeniz’de korsanlığa karşı tatbikat olayı güzel bir örnektir. Her iki siyasinin dış politika hakkındaki görüş farklılıklarını ortaya koyar. Bundan dolayıdır ki aslında Marshall yardımıyla İsmet Paşa bizi modern yarı-sömürge yaptı tezi siyaseten sert olsa bile savunulabilir. İkili anlaşmaların 1964 parlamentosunun TİP vekillerince halka açıklandı. Atatürk’ün kalkınması kendi özgünlüğünü içeriyordu. İsmet Paşa ise Batılılaşma/Modernleşme olarak incelenebilir. Bu da hata değil çünkü İsmet Paşa’nın yetiştiği ortamda Tanzimatçılarda böyle idi. İsmet Paşa sadece viznoyer bir yapısı yok. İçinde bulunduğu durumu tahlil edip tepkisel pozisyonlar alıyor. Atatürk ise vizyoner bir karakter. Varsayıma dayalı öngörü yapıp etki oluşturuyor. Şahsen incelediğimde Atatürk’ün psikolojik durumların karar alma ve algı mekanizmalarını sanki biliyormuş gibi yani bir nevi psiko-sosyoloji, psiko-politik, psiko-tarih gibi ilginç bir bakış açısıyla strateji ve politikalarını oluşturması beni hayrete düşürdü diyebilirim. Biraz geldiğim yer Atatürk ve İsmet Paşa kıyaslaması gibi oldu kusura bakmayın. İhanet biraz ağır bir söylem olmuş. İsmet Paşa’nın yaptığı olumlu işlerde var. Söylemek istediğim suçlamak ya da ağır ithamlar kullanmak yerine İsmet Paşa’nın yapısını ve bakış açılarını analiz etmeye ve bunların hangi motivasyon, hangi bakış açılarından veyahut hangi tarihi ve siyasi travmalardan kaynaklandığı bilmek ve dolayısıyla Celal Şengör’ün. Teşekkür ederim. Emeğinize sağlık gençler 🙋🏼♂️
36:55 International Conflict Analysis and Studies incelerseneniz yağmalanabilir bir kaynak olmayan coğrafyada çatışma çıkmaz diye bir ilginç görüş vardır. Celal Şengör buna dayanarak o çıkarımı yapmış olabilir. Zira verdiğiniz su ile ilgili veride de su zengini coğrafyamızda PKK terörünün yaşandığı savunulabilir.
Üslup konusunda katılıyorum
Ağzınıza sağlık, yine güzel noktalara değinmiş, kendinizi iyi ifade etmişsiniz. Aklımdan geçirdiğim ve olsa diye beklediğim bir bölümdü. Teşekkürler müthiş ikili.
Neredeyse hiç bir analiz, araştırma yapılmadan popülist kaygılarla yapılmış bir video..
adamların gözleri bile "biz de ne dediğimizi tam bilmiyoruz 24 saniye shorts odaklanma kapasitemizle bilimsel hiciv yapmaya soyunduk" diyor
MGK 12 Eylül'den sonra gelmiyor. 27 Mayıs'tan sonra geliyor.
Açıkçası ben videonun büyük kısmında birçok şeyi çarpıttığınızı ve şu an teker teker yazmaya üşendiğim birçok safsata kullandığınızı düşünüyorum. Safsataya başvuracak kadar cahil görünmüyorsunuz, dolayısıyla bunu kötü niyete bağlamaya geliyor konu.
Güneydoğu Anadoluda çok büyük yer altı su kaynakları var
Siz Celal hocayı zerre anlamamışsınız :)
Yaşar'ın itirazları yorumlarda nefret kusan bazılarının aksine bizim ülkemizin kamusal söyleminde artık dolaşmaya başlaması gereken yorumlar.
Celal Şengör'ün öğrencisinin eteğini kaldırıp saplak attığını öğrendiğimden beri kendisine saygı duymuyorum.
madem il konu darbeden açıldı bir 27 mayıs ile ilgili bir program yapın da izleyelim ama 32. gün gibi şu tarihte şu oldu diyerek değil özellikle 27 mayıs anayasasını konuşup tartışıldığı bir program bence olabilr çünkü türkiyede gençler bu konu hakkında neredeyse hiç bilgisi yok
İlber Ortaylı ve Emrah Safa Gürkan bölümleri de gelsin.
Celal Hoca öyleyim ya da değilim diyebilir, bilmiyorum.
Ama ben hocadan İttihatçi bir karakter okuyorum.