ASBÜ'de Ramazan ve İnşirah - 19. Gün - Modern Dönem Müslümanların Kur'an'la İlişkisi
HTML-код
- Опубликовано: 11 май 2020
- Hazırlayan Sunan: Prof. Dr. Asım Yapıcı
Konuk : Prof. Dr. Mustafa Öztürk
Yapımcı-Teknik Ekip : Arş. Gör. Miray Alhallaq- Ahmed Alhallaq.
Kullanıcı Sohbet Ekranı Moderatörlüğü ve Tanıtım: Arş. Gör. Sümeyye Şehide Sağır- Arş. Gör. Esra Erdoğan Şamlıoğlu
Rabbim mustafa hocamızın yolunu açık etsin inş ❤️
Allah islama Mustafa HOCA gibi dini eğip bükmeden anlatan bir din adamı gönderdi.KURAN 'ın gösterdiği yolda çok iyi anlatıyor.👍👏 ALLAH uzun ve sağlıklı ömür versin selamlar 💖🇹🇷
Çok muhteşem bir insan Mustafa Öztürk pırlanta gibi bir kalbe sahip .Allah uzun ömür versin
Mustafa Öztürk hocanın olduğu bir programın vasat geçmesine imkan yok ama asım hocamda iyi konuşturmuş 👍
Ne güzel sohbet hocam Allah ömrünüzü uzun,sağlığınızı da güzel eylesin inşallah.
mustafa hocaya hayranim
Sizinle her daim dost olmak isteyen.. Ben... Mustafa Öztürk..
rabbim yar ve yardımcınız olsun kurandan konuşanları çok seviyoruz.selamlar
Çok güzel bir sohbet , Allah razı olsun , Mustafa Hocam dan ve sebep olan hocamızdan ve ekibindende.
teşekkür ederiz her ikinize de. Benim için faydalı oldu.
Mustafa hocam seni seviyorum
Mükemmelsin hocam.
Din ve felsefenin neden etkileşimde bulunmamaları gerektiğini ve bunun nasıl mümkün olabileceğini anlayabilmiş değilim (aslında anlatılabilmiş değil). Zihin veya kalp ile zihin birlikte birbiriyle hiç etkileşime girmeyen müstakil birer kompartıman/yapı olarak mı düşünülmüş (ki bence böyle bir şey pek mümkün değil) bilmiyorum, ama bu anlayışın insanın bütünlüğünü yok sayması itibariyle sağlıklı olmadığını söyleyebilirim. Felsefeyi, doğruya ulaşmak için temel bir takım rasyonel ilkelere dayanan düşünme biçimi (doğru düşünme) olarak tanımlayacak olursak; böyle bir anlayışın dinle diyaloğunun etkisi yıkıcı mı yoksa koruyucu-uyumlu mu olur? Sağlıklı birer Din ve Felsefe anlayışı iki alanın istikameti için artı değerdir. Bu alanlara dair tasavvurunuz problemli ise; yani felsefeyi hakikate ulaşma gayesi olmayan boş bir çaba; veya dini, akıl dışı içeriğe sahip bir sistem olarak görürseniz bu sonuç kaçınılmaz. Ancak ne din ne de felsefe budur. Bu iki alan özdeş değil, ama metotları farklı olsa da (en azından teistik dinler için) etkileşimleri kaçınılmaz gözüküyor. Rasyonel bulmadığınız bir düşünceye, inanca nasıl güvenebilirsiniz. O zaman hangi ünitenizle bu güveni oluşturacaksınız. Güven dediğiniz şey iman hususunda kaçınılmaz olarak belli önermeleri içermek durumunda. Dolayısıyla bu önermelerin doğruluk değeri, rasyonel olup olmadıkları önemlidir. Neden şu önermeye değil de bu önermeye güvendiğinizin bir açıklaması olmalı. Allah ve ahiret inancı vb. gibi aşkın bazı unsurlar barındırması dini rasyonel olmaktan çıkarmaz. Bu sunumda "dinde irrasyonel unsurların olmasının gerekli olduğu gibi" anlaşılmaz bir düşüncenin arka planında da aşkın olanın rasyonel sınırları aştığı şeklindeki rasyonel olmayan inanç olsa gerek. Bu anlayış bizi Hıristiyanlığın "saçma olduğu için inanıyorum" gibi veya benzeri tutarsız bir fideist anlayışa götürür ki bu kabul edilemez. Ama hakikati kişilere eşitleyen, taraftarca/fanatik tutum sahibi insana ne söyleseniz hiç duymadığı hakikatleri (!) duymuş gibi büyülenmiş hissedecektir. Aslında büyülenmesi hakikatten değil fanatizminden mülhemdir. Yalnız hakikat ne hissettiğinizden daha fazlasıdır.
Seviyorum bu hocayi bilmemki neden mustafa ozturk
İki din filozofu tanıyorum biri Mustafa hocam diğeri dücane hoca.
Mustafa hocam sizi çok seviyorum ve sizden çok şey öğreniyorum hakmınızı helal ediniz.Size benden de bi eleştiri gelsin insanımızı kavgacı öfkeli ilan ediyorsunuz ama sizde öylesiniz,birde dinde gevşek olanlara gösterdiğiniz hoşgörüyü katı insanlara da göstermeniz bir din adamı olarak gerekmezmi?
Hocam Milas Ören’e gelebilirsiniz bekleriz. Datça’nın karşı koyu
Asım hocam gelen mesajların sesleri biz dinleyicilere geliyor.. teknik bir sorun sanırım.. insanın biraz dikkatini dağıtıyor
Dini metinlerin herkes tarafından farklı yorumlanması anlaşılabilir birşey bence. Zira dinin doğayı, insanı ve hayatı açıklayıcı bir işlevi yok ki. Yani din bu olgular üzerine analitik analizler yapmaz. Bu iş bilime ait. Din bu olgulara dair anlamlandırma işlevine sahip. Anlamlandırma dediğimiz şeyde usdan ziyade muhayyileye dayalı bir faaliyet. Dolayısıyla muhayyileyi belli bir metot içine sokamazsınız. Bu nedenle her insanın muhayyilesi farklı çalışır. Sonuç olarakta her insan dini metinleri içinde bulunduğu zaman, mekan ve sosyolojiye göre farklı anlamlandırabilir. Ki geçmiş müktesabat bunun örneklerini ziyadesiyle barındırır.
Benim somut bilgim uzerunden bu sohbet cok ust duzey olmasina ragmen cok hosuma gidiyor anlamam gerektigi kadar da anlayabildigimi dusunuyorum birazda sizi kesfetmeye calisiyorum