🌸Jeon Jungkook Ile Hayal Et| Sarhoş Olunca Patronunla Yakınlaşırsınız| TB 🌸 JJK× Hyein 🌸 Aurora'nın Kaleminden 🌸 Şarkıyla okumanızı tavsiye ederim. 🌸 Keyifli Okumalar! "Tanrım! şu lanet makine benden ne istiyor?!" Elimi tekrardan sertçe fotokopi makinesine geçirdiğimde çıkan ses, sabrımın son noktasına getirmişti beni. Bir elimde kağıtlar vardı. Diğer elim ise sabırsızca makineye çarpıp duruyordu. Bacaklarım yorgunluktan kendini taşıyamaz durumdaydı ve bu lanet makine çalışmayarak beni daha da zora sokuyordu. Nefeslerim sinirden her geçen zamanda sıkılaşmaya başladığı için derin derin nefesler almaya çalıştım. Bugün duyduğum yorgunluk ve uykusuzluktan daha da agresif olduğumun farkındaydım. Gözlerim cansız bir varlığa ateş saçarcasına baktığı sırada tekrardan elimi vuracakken gelen sesle arkamı dönerek baktım. Açık kapının aralığından dikilen bedenle göz göze geldiğimde telaşla kendime çeki düzen vermem bir oldu. Bay Jeon kaşları çatık bir şekilde beni süzdüğünde boğazımı temizledim. "Hyein?" Tok bir şekilde adımı vurguladığında gözleri yüzümde durdu. Benim aksime soğukkanlı ve sakin bakıyordu gözleri. "Buyrun Jeon Bey?" Dedim anında. Ses tonum telaş doluydu. "Bir sorun mu var? Geciktin. Merak ettim seni." Sorduğu soruyla anında başımı sağa sola salladım. "Hayır Jeon Bey. Ben iyiyim. Sadece makinede arıza var gibi duruyor. Bu sebeple geciktim." Çok hızlı konuşmam ona tebessüm ettirmeye yetmişti. Yaslandığı yerden geriye çekilerek yanıma adımlamaya başladı. "Demek makine çalışmadı?" Diye sordu. Eğlendiği her halinden belliydi. Peki bu durumun eğlenilecek yanı neydi? Kaşlarım çatılıp, dudaklarım büküldüğünde o yanımdan geçerek fotokopi makinesinin yanında durdu. Ne yapacağını görmek adına o yöne tam dönerek bakmaya başladım. İki eli makinenin kasasına gittiğinde yüzündeki gülümseme büyüdü. Makineyi hafif oynattıktan sonra çıkarmaya başladığı kağıt parçalarıyla dudaklarım "O" şeklini alırken bedenim büyük bir utanç duymaya başlamıştı bile. Çıkardığı kağıt parçalarını masaya doğru koyduğunda utançla alt dudağımı dişledim. Yorgunluk gerçekten de başıma vurmuş olmalıydı. "Kağıt sıkışma ihtimalini düşündün mü?" Diye sordu. Dudaklarındaki tebessüm hiç silinmezken başımı istemeyerekte olsa sağa sola salladım. Nasıl düşünememiştim ki ben bunu? "Üzgünüm Jungkook Bey. Bunu düşünemedim." Duyduğum utançla başımı eğdim. Tüm kanının yanaklarıma hücum ettiğinden adım gibi emindim. Ellerimi nereye koyacağımı bilemediğimden giydiğim tül çoraba hafifçe sürterek sıktım. Olduğu yerden harekete geçmiş olmalıydı ki adım sesleri yankılanmaya başladı. "Seni bu kadar çok yorduğumu bilmiyordum." Üzüntüye dair hiçbir belirti göstermeyen sesi daha çok dalga geçer gibiydi. Başım yere eğikti. Ve ben dibime girdiğini bakış açıma giren ayakkabılarla anladım. Kalbim daha da hızlı atmaya başladı. "Hım? Yanlış mıyım?" Soğuk parmaklarını çenemde hissettiğimde başım refleks olarak kalktı. Göz göze geldiğimizde elimdeki kağıt parçalarının birden bire yerle buluştuğunu hisettim. Neyin heyecanıydı böyle? Yüzüme hafifçe yaklaşarak gülümsedi büyükçe. "Çok mu çalıştırıyorum seni?" Diye sordu. İçimden şuan "Bir hafta boyunca ful mesai yapan birisi olarak ne cevap vermemi istiyorsunuz?" Diye sormak geçsede bundan vazgeçtim. Şuan içim ve dışım kesinlikle bir değildi. Dışım bitik bir haldeyken içim alev alevdi. Ve her ikisinin de sebebi kesinlikle yorgunluktu. "Hayır Bay Jeon. Görevim bu efendim. Sadece biraz kafa karışıklığı yaşadım. Özür dilerim. Bir daha olmayacak." Bulunduğumuz yakınlık derecesi kesinlikle normal değildi. Ama ikimizde geri adım atamıyorduk. Üstüme doğru gelmeye başlamasıyla arkaya doğru gitmeye başladım. "Hyein?" "Buyrun Bay Jeon?" "Gözlerinden yorgun olduğun o kadar belli ki. Üzgünüm. Bu sunumun çok önemli olduğunu tekrardan belirtmek istiyorum." Ne demeye çalıştığını anladığım için başımı aşığı yukarı salladım. Ve ben hala geriye gitmeye devam ediyordum. Gözleri şefkat ve sevgi dolduğunda kalbim o kadar hızlı çarptı ki duracağını sandım. Kalbime engel olamamam hiç doğru değildi. "Biliyorum Bay Jeon. Elimden gelenin en iyisini yapmaya devam edeceğim." "Bundan eminim." Dedikten hemen sonra sırtım sert bi zeminle buluştu. Kaçmamı engelleyecek şekilde bir elini yanıma diğer elinide yüzüme düşen saç tutamıma uzattı. Gözlerimin içine bakarak saç tutamını kulağımın arkasına sıkıştırıp yüzüme mesafeyi milimler bırakacak şekilde eğildi. Şuan ne yapmaya çalıştığını kesinlinke anlamıyordum. "Hyein?" "J-Jeon Bey?" Lanet olsun! Kekelemiştim ve bu onu kesinlikle şüpheye düşürecekti. Ne diyeceğini beklerken o dudaklarıma eğildi. Nefesimi tuttum. "Bugünde son kez mesaiye kalacağız. Bu sebeple sert bir kahve içerek ayıl. Aksi taktirde seni nasıl ayıltacağımı çok iyi bildiğimi bilmeni isterim." Ne demek istediğini anlama çalışıyordum ki bakışları dudaklarıma kaydı. Yeni düşen jetonla kendimi çekebildiğim kadar geriye çektim. Bu halimden keyif aldığı yüzünden belli oluyordu. Seslice gülerek dibimden çekilmesiyle ellerini cebine soktu. "Odama bekliyorum." Kapıya doğru adım attığında kendime defalarca kez lanet okudum. Neydi bu adamın derdi? ... Gözlerini dosyadan ayırarak bana çevirdiğinde ona bakmaya devam ettim. İki elini kravata getirerek gevşetmeye başladı. Saat çoktan gece yarısını geçiyordu ve ikimizde yorgunluktan ayakta duramıyorduk. İçtiğim kaçıncı bardak kahveydi onu bile bilmiyordum. Çalışmaktan bedenimde bir ateş ve sıkıntı vardı. Şuan beni rahatlatan şey açık olan pencerelerden gelen rüzgardı. Kravatını gevşeterek arkasına yaşlandığında bakışlarını benden ayırmadı. "Tamamladığımiz dosyaların baskısını çıkartıp dolaba yerleştir. Yarın imzalayacağım. Bende elimdekini tamamlayacağım." Dediği sırada eli önündeki dosyada durdu. Başımı onaylarcasına salladım ama aklıma takılan bir soru vardı. "Sonrasında Jeon Bey?" Diye sordum. Tüm bunları yaptıktan sonra eve o kadar çok gitmek istiyordum ki. Ama bu mümkün müydü? "Sonra...Kalan dosyaları bitireceğiz." İçimden şuan ağlamak gelsede sustum. Günlerdir üst üste mesaiye kalmamdan ziyade düzgün yemek yediğimi bile hatırlamıyorum. Yüzüm düştüğünde onun yüzünde minik bir tebessüm oluştu. "Ama benim evimde." Diye eklemesiyle bakışlarım büyürken minikçe öksürdüm. "Jeon Bey..." Dedim. Cümlemi devam ettirecekken beni böldü. "Dinliyorum." Yaslandığı yerden çekilerek elini masada birleştirdiğinde gülümsemeye devam etti. Gülümsemesi bile heyecanlanmama yeterdi. "Burada devam etsek daha uygun olmaz mı?" Diye sordum. Bunu sormamı bu şekilde beklemediğinden emindim. Çünkü yüzümde fark edilmesi kolay bir endişe vardı. "Neden burada olmamızı daha uygun görüyorsun?" Ciddiyete bürünen sesine karşılık olarak sakince araladım dudaklarımı. "Ah sadece...Şirkettekilerin bu durumu konuşarak yanlış anlamlar çıkarmasından rahatsızım." Açıklama yaparak arkama yaslandım yavaşça. Tek çizgi halindeki kaşları yavaşça çatıldı. "Böyle bir durumu neden daha önce bana bildirmedin?" "Jeon Bey sadece...ben...benimle-" "Bunu bana belirtmeliydin. Burası benim şirketim ve kimsenin seni rahatsız etmeye hakkı yok. Ne olursa olsun." Ses tonundaki öfke ve sinir yavaş yavaş kendini belli etmeye başlamıştı. Ama gözlerindeki sinirin sebebi başka bir durumdu kesinlikle. "Onları uyaracağım. Endişen olmasın." Keskin ses tonuyla konuşup ayaklanmasıyla daha ne olduğunu anlamadan askılığa doğru ilerlemeye başladı. "Arabada olacağım. Toparlan gel." Askılıktan montunu alarak kapıya doğru ilerlediğinde yüzüme dahi bakmadan kapı kulpunu indirdi. "Ama dosyalar?!" Diye bağırsamda umursamadan kapıyı çarptı. Ne olmuşu birden bire? Bu durumdan mı rahatsız olmuştu? "Tanrım!" Çığlık atarak ayaklandım bir hışımla. ...
Devam 1 ... O önde ben arkada içeriye girdiğimizde gözlerim etrafta gezinmeye başladı. Siyah-Beyaz-Gri üçlüsünün hakim olduğu ev tam da zevklerine göre dizayn edilmişti. Şık duvar aksesuarları hem sade hemde modern gösteriyordu evi. Çelik kapı arkamdan sertçe kapandığında daldığım yerden uyandım. Vestiyere montunu asan Bay Jeon'da durdu bakışlarım. Gözleri şirkettekinin aksine daha sakin ve yumuşak bakıyordu. Tebessüm ederek dudaklarını araladı. "Asıl amacım daha rahat olmamız. Yani demek istediğim evde daha rahat edeceğimizi düşündüm. Merak etme. Seni rahatsız edecek bir hareket ve söz duymayacaksın. Bundan emin olabilirsin." Dedikleriyle mahçupluk hissetmeye başlamam bir oldu. Belkide ona hiç bu konudan bahsetmemeliydim. Kalbim nedensizce onun bana karşı bir kırgınlık duyduğunu söylüyordu. Gözlerimi kaçırdım. "Jeon Bey...Ben..." "Rahat olmanı istiyorum. Oturma odası müsait. Dinlenebilirsin. Bize bir şeyler hazırlayacağım." Duyduğum suçluluk duygusu ikiye katlanırken başımı yavaşça kaldırdım. Tebessüm ederek mutfağa doğru ilerlemeye başladı. Harika! Koskoca şirket ceosu bana şimdi yemek mi hazırlayacaktı? ... "Kırmızı mı beyaz mı?" Karışıdaki çeşit çeşit içecek şişelerinin olduğu dolaba doğru ilerlediğinde tebessüm ettim. "Çok çabuk sarhoş oluyorum Jeon Bey. Bir su alsam yeterlidir." Yüzünde gülümseme oluştuğunda şeffaf dolabın kapısını açtı. "Şarap çok sarhoş etmez ki. Bir kadehten hiçbir şey olmaz." "Bir yudum bile beni çarpıyor. Önemli bir sunumdan önce aksilik çıkmasını istemem." Dedim sesimin iyi çıkmasını umarak. Şuan çok fazla çekingenlik duyuyordum. "Sunuma daha 2 gün var. Sorun olmaz diye düşünüyorum. Kırmızı mı beyaz mı?" "Jungkook Bey." "Israr ediyorum." "Ah peki. Beyaz olsun." İstemeyerekte olsa belirttiğimde gülümsemesi hiç silinmeden dolaptan Beyaz şarap şişesini çıkardı. Kapıyı kapatarak yanıma doğru gelmesiyle oturduğum koltukta hafifçe kaydım. Bıraktığım mesafeyi umursamadan bana daha yakın oturarak şişeyi önümüzdeki mini sehpaya, atıştırmalıkların yanına bıraktı. Duyduğum tedirginlikten ellerim bacaklarımın üstündeydi ve avuç içim terliyordu. Kokusunu bu kaddar yoğun almam normal miydi? "Başlayalım. Bana hisselerin raporunu analiz eder misin?" ... "Evet Jeon Bey. Dediğim gibi anlaşma yaptığımız şirketin Ceosu Bay Jang'in öncelikleri bunlar." "Gerçekten de koyduğu maddelerin saçmalığına gözlerim yaşarıyor. Ürettiğimiz her bir ürünün üzerine Jung×Jang baskısı eklemek nedir ya?" Sıkıntıyla başını elleri arasına aldığında yaptığı sitem güldürmüştü beni. "Çok uyumlu duruyor yalnız. Fazlasıyla yaratıcı olmuş." "O herifin Gay olduğunu bildiğimden beri yanına yaklaşmaya korkuyorum." "Sizden hoşlanamaz mı?" Diye sordum gülerken. Bana bakarak göz devirdiğinde gülmeye devam ettim. "Tanrı beni korusun." İkimizde karşılıklı gülümsedik. Aynı anda masadaki dosyalara döndüğümüzde dosyaların kapağını kapattı sakince. "Tanrıya şükür ki bitti sonunda. İyi iş çıkardık." Dedim keyifle. Bakışlarını bana çevirerek tebessüm etti. "Iyi çalıştın. Şaşırtmadın beni. Her zaman ki gibi." Gülümsedim. "Sizden öğrendiğim çok şey var Jeon Bey." "Başarılı ve gözü kara bir kadınsın Hyein. Seni özel asistanım seçmekte hayatımdaki en doğru kararı vermişim. Beni hayal kırıklığına uğratmadığın için teşekkür ederim." "Ben teşekkür ederim Jeon Bey. Sizin asistanınız olmaktan ve şirketimize bir şeyler katmaktan mutluluk duyuyorum." Başını sallayarak tebessüm etti. İki elimi birleştirerek birbirine sürttüğümde kısa bir sessizlik oluştu. Jeon Bey kolundaki saate bakarak bana döndüğünde bende ona döndüm. Sessizlik tekrardan bozuldu. "Saat sabahın dördüne geliyor. Dinlensek iyi olacak." "Öyle Jeon Bey. Ben de eve geçeyim." Dedim. İçtiğim 3 şarap kadehinin beni sarhoş ettiğinin farkındaydım. Bunu belli etmemek için elimden geleni yapıyordum. Kelimleri bile dikkatli seçmekte zorlanıyordum. Başımın dönmesini umursamadan ayaklanacakken kolumu tutan elle duraksadım. "Gitmeni istemiyorum." Dedikleriyle ve sarhoşluğun etkisiyle gözlerim büyüdüğünde onun ifadesi daha yoğundu. Tekrardan koltuğa oturmamı sağlayarak yanıma kaydığında nefesi yüzüme çarptı. "Jeon Bey..." "Hyein benimle olmaktan rahatsızlık mı duyuyorsun?" Birden bire sorduğu soruyla kala kaldı bedenim. Burnuma doluşan kokusu daha da başımı döndürüyordu. Dudaklarımı aralayamıyordum. Gözlerim hafifçe kısıldı. "Bay Jeon ben..." Cümlemi tamamlayamamıştım dahi. Bir eli belimi sardığında alnını alnıma yasladı. Bulunduğumuz bu konuma bile tepki veremiyordum. Bana neden bu kadar yakın diye sorguluyordu sarhoş bedenim. "Ben çok sarhoş hissediyorum." Dedim kısık bir şekilde. Loş ortamda gözlerini ayırt edebildiğimde diğer eli yanağıma ulaştı. "Sana yakın davranmam için illaki sarhoş olmanı beklemem doğru değildi. Daha önceden duygularıma hakim olmayı bırakmalıydım." Kurduğu cümleler beynimde sadece yankıdan ibaretti. Onun gibi elimi yanağına çıkarttım. Ne yaptığımı bilmeden hareket ediyordum. "Jeon Bey bu yanlış geliyor. Ama kalbim aynı zamanda bunu istiyor." Diye mırıldandım. Bedenim duyduğu yorgunluktan ve sarhoşluktan kendini taşıyamaz durumdaydı. Gözlerim yavaş yavaş kapanmaya hazırlanıyordu ki dudaklarımda hisettiğim baskı ile kalakaldım. Nemli dudakları dudaklarıma uzun bir öpücük verip geri çekildi. Büyüyen gözlerim her şeyin kanıtıydı. Birden bire yapmış olduğu bu hareketle düşmemek için boynuna tutundum. Başım net görmemi dahi engelleyecek kadar şiddetli ağrıyordu. Boynuna sarılmama karşılık olarak kollarını sıkıca bedenime sararak kucağına aldı. Oturduğu yerden ayaklanmasıyla boynuna daha sıkı sarıldım. Gözlerim kapanmadan önce duyduğum son şey kurduğu cümleydi. "Sarhoş haline hayran kalmamak elde değil." SON
Telefon yasak olduğu halde bildirimini görünce yalan atıp elime aldığım telefonda patron asistan kurguları ilgimi çekmediği için videoya basıp like attıktan sonra çıktığımda benim minimum mutluluk:🐛
ya genelde insan bçyle sarhos kurguları okumak istemiyor, ama senin kesilikle mükemmel yazdıgından emin oldugum icin okumak istedim gercektende her zamanki gibi mukemmel yazmıssınnn
🌸Jeon Jungkook Ile Hayal Et| Sarhoş Olunca Patronunla Yakınlaşırsınız| TB
🌸 JJK× Hyein
🌸 Aurora'nın Kaleminden
🌸 Şarkıyla okumanızı tavsiye ederim.
🌸 Keyifli Okumalar!
"Tanrım! şu lanet makine benden ne istiyor?!"
Elimi tekrardan sertçe fotokopi makinesine geçirdiğimde çıkan ses, sabrımın son noktasına getirmişti beni. Bir elimde kağıtlar vardı. Diğer elim ise sabırsızca makineye çarpıp duruyordu. Bacaklarım yorgunluktan kendini taşıyamaz durumdaydı ve bu lanet makine çalışmayarak beni daha da zora sokuyordu. Nefeslerim sinirden her geçen zamanda sıkılaşmaya başladığı için derin derin nefesler almaya çalıştım. Bugün duyduğum yorgunluk ve uykusuzluktan daha da agresif olduğumun farkındaydım. Gözlerim cansız bir varlığa ateş saçarcasına baktığı sırada tekrardan elimi vuracakken gelen sesle arkamı dönerek baktım. Açık kapının aralığından dikilen bedenle göz göze geldiğimde telaşla kendime çeki düzen vermem bir oldu. Bay Jeon kaşları çatık bir şekilde beni süzdüğünde boğazımı temizledim.
"Hyein?"
Tok bir şekilde adımı vurguladığında gözleri yüzümde durdu. Benim aksime soğukkanlı ve sakin bakıyordu gözleri.
"Buyrun Jeon Bey?"
Dedim anında. Ses tonum telaş doluydu.
"Bir sorun mu var? Geciktin. Merak ettim seni."
Sorduğu soruyla anında başımı sağa sola salladım.
"Hayır Jeon Bey. Ben iyiyim. Sadece makinede arıza var gibi duruyor. Bu sebeple geciktim."
Çok hızlı konuşmam ona tebessüm ettirmeye yetmişti. Yaslandığı yerden geriye çekilerek yanıma adımlamaya başladı.
"Demek makine çalışmadı?"
Diye sordu. Eğlendiği her halinden belliydi. Peki bu durumun eğlenilecek yanı neydi? Kaşlarım çatılıp, dudaklarım büküldüğünde o yanımdan geçerek fotokopi makinesinin yanında durdu. Ne yapacağını görmek adına o yöne tam dönerek bakmaya başladım. İki eli makinenin kasasına gittiğinde yüzündeki gülümseme büyüdü. Makineyi hafif oynattıktan sonra çıkarmaya başladığı kağıt parçalarıyla dudaklarım "O" şeklini alırken bedenim büyük bir utanç duymaya başlamıştı bile. Çıkardığı kağıt parçalarını masaya doğru koyduğunda utançla alt dudağımı dişledim. Yorgunluk gerçekten de başıma vurmuş olmalıydı.
"Kağıt sıkışma ihtimalini düşündün mü?"
Diye sordu. Dudaklarındaki tebessüm hiç silinmezken başımı istemeyerekte olsa sağa sola salladım. Nasıl düşünememiştim ki ben bunu?
"Üzgünüm Jungkook Bey. Bunu düşünemedim."
Duyduğum utançla başımı eğdim. Tüm kanının yanaklarıma hücum ettiğinden adım gibi emindim. Ellerimi nereye koyacağımı bilemediğimden giydiğim tül çoraba hafifçe sürterek sıktım. Olduğu yerden harekete geçmiş olmalıydı ki adım sesleri yankılanmaya başladı.
"Seni bu kadar çok yorduğumu bilmiyordum."
Üzüntüye dair hiçbir belirti göstermeyen sesi daha çok dalga geçer gibiydi. Başım yere eğikti. Ve ben dibime girdiğini bakış açıma giren ayakkabılarla anladım. Kalbim daha da hızlı atmaya başladı.
"Hım? Yanlış mıyım?"
Soğuk parmaklarını çenemde hissettiğimde başım refleks olarak kalktı. Göz göze geldiğimizde elimdeki kağıt parçalarının birden bire yerle buluştuğunu hisettim. Neyin heyecanıydı böyle? Yüzüme hafifçe yaklaşarak gülümsedi büyükçe.
"Çok mu çalıştırıyorum seni?"
Diye sordu. İçimden şuan "Bir hafta boyunca ful mesai yapan birisi olarak ne cevap vermemi istiyorsunuz?" Diye sormak geçsede bundan vazgeçtim. Şuan içim ve dışım kesinlikle bir değildi. Dışım bitik bir haldeyken içim alev alevdi. Ve her ikisinin de sebebi kesinlikle yorgunluktu.
"Hayır Bay Jeon. Görevim bu efendim. Sadece biraz kafa karışıklığı yaşadım. Özür dilerim. Bir daha olmayacak."
Bulunduğumuz yakınlık derecesi kesinlikle normal değildi. Ama ikimizde geri adım atamıyorduk. Üstüme doğru gelmeye başlamasıyla arkaya doğru gitmeye başladım.
"Hyein?"
"Buyrun Bay Jeon?"
"Gözlerinden yorgun olduğun o kadar belli ki. Üzgünüm. Bu sunumun çok önemli olduğunu tekrardan belirtmek istiyorum."
Ne demeye çalıştığını anladığım için başımı aşığı yukarı salladım. Ve ben hala geriye gitmeye devam ediyordum. Gözleri şefkat ve sevgi dolduğunda kalbim o kadar hızlı çarptı ki duracağını sandım. Kalbime engel olamamam hiç doğru değildi.
"Biliyorum Bay Jeon. Elimden gelenin en iyisini yapmaya devam edeceğim."
"Bundan eminim."
Dedikten hemen sonra sırtım sert bi zeminle buluştu. Kaçmamı engelleyecek şekilde bir elini yanıma diğer elinide yüzüme düşen saç tutamıma uzattı. Gözlerimin içine bakarak saç tutamını kulağımın arkasına sıkıştırıp yüzüme mesafeyi milimler bırakacak şekilde eğildi. Şuan ne yapmaya çalıştığını kesinlinke anlamıyordum.
"Hyein?"
"J-Jeon Bey?"
Lanet olsun! Kekelemiştim ve bu onu kesinlikle şüpheye düşürecekti. Ne diyeceğini beklerken o dudaklarıma eğildi. Nefesimi tuttum.
"Bugünde son kez mesaiye kalacağız. Bu sebeple sert bir kahve içerek ayıl. Aksi taktirde seni nasıl ayıltacağımı çok iyi bildiğimi bilmeni isterim."
Ne demek istediğini anlama çalışıyordum ki bakışları dudaklarıma kaydı. Yeni düşen jetonla kendimi çekebildiğim kadar geriye çektim. Bu halimden keyif aldığı yüzünden belli oluyordu. Seslice gülerek dibimden çekilmesiyle ellerini cebine soktu.
"Odama bekliyorum."
Kapıya doğru adım attığında kendime defalarca kez lanet okudum. Neydi bu adamın derdi?
...
Gözlerini dosyadan ayırarak bana çevirdiğinde ona bakmaya devam ettim. İki elini kravata getirerek gevşetmeye başladı. Saat çoktan gece yarısını geçiyordu ve ikimizde yorgunluktan ayakta duramıyorduk. İçtiğim kaçıncı bardak kahveydi onu bile bilmiyordum. Çalışmaktan bedenimde bir ateş ve sıkıntı vardı. Şuan beni rahatlatan şey açık olan pencerelerden gelen rüzgardı. Kravatını gevşeterek arkasına yaşlandığında bakışlarını benden ayırmadı.
"Tamamladığımiz dosyaların baskısını çıkartıp dolaba yerleştir. Yarın imzalayacağım. Bende elimdekini tamamlayacağım."
Dediği sırada eli önündeki dosyada durdu. Başımı onaylarcasına salladım ama aklıma takılan bir soru vardı.
"Sonrasında Jeon Bey?"
Diye sordum. Tüm bunları yaptıktan sonra eve o kadar çok gitmek istiyordum ki. Ama bu mümkün müydü?
"Sonra...Kalan dosyaları bitireceğiz."
İçimden şuan ağlamak gelsede sustum. Günlerdir üst üste mesaiye kalmamdan ziyade düzgün yemek yediğimi bile hatırlamıyorum. Yüzüm düştüğünde onun yüzünde minik bir tebessüm oluştu.
"Ama benim evimde."
Diye eklemesiyle bakışlarım büyürken minikçe öksürdüm.
"Jeon Bey..."
Dedim. Cümlemi devam ettirecekken beni böldü.
"Dinliyorum."
Yaslandığı yerden çekilerek elini masada birleştirdiğinde gülümsemeye devam etti. Gülümsemesi bile heyecanlanmama yeterdi.
"Burada devam etsek daha uygun olmaz mı?"
Diye sordum. Bunu sormamı bu şekilde beklemediğinden emindim. Çünkü yüzümde fark edilmesi kolay bir endişe vardı.
"Neden burada olmamızı daha uygun görüyorsun?"
Ciddiyete bürünen sesine karşılık olarak sakince araladım dudaklarımı.
"Ah sadece...Şirkettekilerin bu durumu konuşarak yanlış anlamlar çıkarmasından rahatsızım."
Açıklama yaparak arkama yaslandım yavaşça. Tek çizgi halindeki kaşları yavaşça çatıldı.
"Böyle bir durumu neden daha önce bana bildirmedin?"
"Jeon Bey sadece...ben...benimle-"
"Bunu bana belirtmeliydin. Burası benim şirketim ve kimsenin seni rahatsız etmeye hakkı yok. Ne olursa olsun."
Ses tonundaki öfke ve sinir yavaş yavaş kendini belli etmeye başlamıştı. Ama gözlerindeki sinirin sebebi başka bir durumdu kesinlikle.
"Onları uyaracağım. Endişen olmasın."
Keskin ses tonuyla konuşup ayaklanmasıyla daha ne olduğunu anlamadan askılığa doğru ilerlemeye başladı.
"Arabada olacağım. Toparlan gel."
Askılıktan montunu alarak kapıya doğru ilerlediğinde yüzüme dahi bakmadan kapı kulpunu indirdi.
"Ama dosyalar?!"
Diye bağırsamda umursamadan kapıyı çarptı. Ne olmuşu birden bire? Bu durumdan mı rahatsız olmuştu?
"Tanrım!"
Çığlık atarak ayaklandım bir hışımla.
...
Devam 1
...
O önde ben arkada içeriye girdiğimizde gözlerim etrafta gezinmeye başladı. Siyah-Beyaz-Gri üçlüsünün hakim olduğu ev tam da zevklerine göre dizayn edilmişti. Şık duvar aksesuarları hem sade hemde modern gösteriyordu evi. Çelik kapı arkamdan sertçe kapandığında daldığım yerden uyandım. Vestiyere montunu asan Bay Jeon'da durdu bakışlarım. Gözleri şirkettekinin aksine daha sakin ve yumuşak bakıyordu. Tebessüm ederek dudaklarını araladı.
"Asıl amacım daha rahat olmamız. Yani demek istediğim evde daha rahat edeceğimizi düşündüm. Merak etme. Seni rahatsız edecek bir hareket ve söz duymayacaksın. Bundan emin olabilirsin."
Dedikleriyle mahçupluk hissetmeye başlamam bir oldu. Belkide ona hiç bu konudan bahsetmemeliydim. Kalbim nedensizce onun bana karşı bir kırgınlık duyduğunu söylüyordu. Gözlerimi kaçırdım.
"Jeon Bey...Ben..."
"Rahat olmanı istiyorum. Oturma odası müsait. Dinlenebilirsin. Bize bir şeyler hazırlayacağım."
Duyduğum suçluluk duygusu ikiye katlanırken başımı yavaşça kaldırdım. Tebessüm ederek mutfağa doğru ilerlemeye başladı. Harika! Koskoca şirket ceosu bana şimdi yemek mi hazırlayacaktı?
...
"Kırmızı mı beyaz mı?"
Karışıdaki çeşit çeşit içecek şişelerinin olduğu dolaba doğru ilerlediğinde tebessüm ettim.
"Çok çabuk sarhoş oluyorum Jeon Bey. Bir su alsam yeterlidir."
Yüzünde gülümseme oluştuğunda şeffaf dolabın kapısını açtı.
"Şarap çok sarhoş etmez ki. Bir kadehten hiçbir şey olmaz."
"Bir yudum bile beni çarpıyor. Önemli bir sunumdan önce aksilik çıkmasını istemem."
Dedim sesimin iyi çıkmasını umarak. Şuan çok fazla çekingenlik duyuyordum.
"Sunuma daha 2 gün var. Sorun olmaz diye düşünüyorum. Kırmızı mı beyaz mı?"
"Jungkook Bey."
"Israr ediyorum."
"Ah peki. Beyaz olsun."
İstemeyerekte olsa belirttiğimde gülümsemesi hiç silinmeden dolaptan Beyaz şarap şişesini çıkardı. Kapıyı kapatarak yanıma doğru gelmesiyle oturduğum koltukta hafifçe kaydım. Bıraktığım mesafeyi umursamadan bana daha yakın oturarak şişeyi önümüzdeki mini sehpaya, atıştırmalıkların yanına bıraktı. Duyduğum tedirginlikten ellerim bacaklarımın üstündeydi ve avuç içim terliyordu. Kokusunu bu kaddar yoğun almam normal miydi?
"Başlayalım. Bana hisselerin raporunu analiz eder misin?"
...
"Evet Jeon Bey. Dediğim gibi anlaşma yaptığımız şirketin Ceosu Bay Jang'in öncelikleri bunlar."
"Gerçekten de koyduğu maddelerin saçmalığına gözlerim yaşarıyor. Ürettiğimiz her bir ürünün üzerine Jung×Jang baskısı eklemek nedir ya?"
Sıkıntıyla başını elleri arasına aldığında yaptığı sitem güldürmüştü beni.
"Çok uyumlu duruyor yalnız. Fazlasıyla yaratıcı olmuş."
"O herifin Gay olduğunu bildiğimden beri yanına yaklaşmaya korkuyorum."
"Sizden hoşlanamaz mı?"
Diye sordum gülerken. Bana bakarak göz devirdiğinde gülmeye devam ettim.
"Tanrı beni korusun."
İkimizde karşılıklı gülümsedik. Aynı anda masadaki dosyalara döndüğümüzde dosyaların kapağını kapattı sakince.
"Tanrıya şükür ki bitti sonunda. İyi iş çıkardık."
Dedim keyifle. Bakışlarını bana çevirerek tebessüm etti.
"Iyi çalıştın. Şaşırtmadın beni. Her zaman ki gibi."
Gülümsedim.
"Sizden öğrendiğim çok şey var Jeon Bey."
"Başarılı ve gözü kara bir kadınsın Hyein. Seni özel asistanım seçmekte hayatımdaki en doğru kararı vermişim. Beni hayal kırıklığına uğratmadığın için teşekkür ederim."
"Ben teşekkür ederim Jeon Bey. Sizin asistanınız olmaktan ve şirketimize bir şeyler katmaktan mutluluk duyuyorum."
Başını sallayarak tebessüm etti. İki elimi birleştirerek birbirine sürttüğümde kısa bir sessizlik oluştu. Jeon Bey kolundaki saate bakarak bana döndüğünde bende ona döndüm. Sessizlik tekrardan bozuldu.
"Saat sabahın dördüne geliyor. Dinlensek iyi olacak."
"Öyle Jeon Bey. Ben de eve geçeyim."
Dedim. İçtiğim 3 şarap kadehinin beni sarhoş ettiğinin farkındaydım. Bunu belli etmemek için elimden geleni yapıyordum. Kelimleri bile dikkatli seçmekte zorlanıyordum. Başımın dönmesini umursamadan ayaklanacakken kolumu tutan elle duraksadım.
"Gitmeni istemiyorum."
Dedikleriyle ve sarhoşluğun etkisiyle gözlerim büyüdüğünde onun ifadesi daha yoğundu. Tekrardan koltuğa oturmamı sağlayarak yanıma kaydığında nefesi yüzüme çarptı.
"Jeon Bey..."
"Hyein benimle olmaktan rahatsızlık mı duyuyorsun?"
Birden bire sorduğu soruyla kala kaldı bedenim. Burnuma doluşan kokusu daha da başımı döndürüyordu. Dudaklarımı aralayamıyordum. Gözlerim hafifçe kısıldı.
"Bay Jeon ben..."
Cümlemi tamamlayamamıştım dahi. Bir eli belimi sardığında alnını alnıma yasladı. Bulunduğumuz bu konuma bile tepki veremiyordum. Bana neden bu kadar yakın diye sorguluyordu sarhoş bedenim.
"Ben çok sarhoş hissediyorum."
Dedim kısık bir şekilde. Loş ortamda gözlerini ayırt edebildiğimde diğer eli yanağıma ulaştı.
"Sana yakın davranmam için illaki sarhoş olmanı beklemem doğru değildi. Daha önceden duygularıma hakim olmayı bırakmalıydım."
Kurduğu cümleler beynimde sadece yankıdan ibaretti. Onun gibi elimi yanağına çıkarttım. Ne yaptığımı bilmeden hareket ediyordum.
"Jeon Bey bu yanlış geliyor. Ama kalbim aynı zamanda bunu istiyor."
Diye mırıldandım. Bedenim duyduğu yorgunluktan ve sarhoşluktan kendini taşıyamaz durumdaydı. Gözlerim yavaş yavaş kapanmaya hazırlanıyordu ki dudaklarımda hisettiğim baskı ile kalakaldım. Nemli dudakları dudaklarıma uzun bir öpücük verip geri çekildi. Büyüyen gözlerim her şeyin kanıtıydı. Birden bire yapmış olduğu bu hareketle düşmemek için boynuna tutundum. Başım net görmemi dahi engelleyecek kadar şiddetli ağrıyordu. Boynuna sarılmama karşılık olarak kollarını sıkıca bedenime sararak kucağına aldı. Oturduğu yerden ayaklanmasıyla boynuna daha sıkı sarıldım. Gözlerim kapanmadan önce duyduğum son şey kurduğu cümleydi.
"Sarhoş haline hayran kalmamak elde değil."
SON
Harikaaaa😍💖
Yine ve yeniden harikasın Helinnn🪐🤍
Telefon yasak olduğu halde bildirimini görünce yalan atıp elime aldığım telefonda patron asistan kurguları ilgimi çekmediği için videoya basıp like attıktan sonra çıktığımda benim minimum mutluluk:🐛
Çok teşekkür ederimmm
Ayyy her zman ki gibi mükemmel olmuşş bebeğim bayıldımm ellerine emeğine sağlık💋
Helinim hikayelerine hayran kalmamak mümkün değil ❤
Ellerine sağlık meleğim Harikasın 🌟❤️
Mükemmeell tam sevdiğim tarzda konuu wuayagagagaaggaagaggaa
Bayıldım bayıldımmm
ya genelde insan bçyle sarhos kurguları okumak istemiyor, ama senin kesilikle mükemmel yazdıgından emin oldugum icin okumak istedim gercektende her zamanki gibi mukemmel yazmıssınnn
Sarhoş kurgusu yazanlarin hepsinde kiz karakter kendini rezil ediyor ve okumak sarmiyor ama bu. Gercekten cok olgun bir dille yazılmış
Her hikayen ayrı muazzamlıkta ellerine sağlık bayıldım 😊😊💜
Pt2 efenim ayy sözleri cok güzel seciyorsuuun guzel olmuşşş❤❤
Emin değilim güzelim
Çok güzel olmuş bebeğim (hikayenin sonrası Allah'a emanet)
Aaggagaggaga favori yazarım videoo atmissss❤❤❤❤❤❤❤(moralim duzeldiii
💋
Harika olmuş canım benimmm😘🥰❤💞🦋
Ellerine sağlık çok hoş bir kurgu😭
Ellerine sağlık güzelim benimm 🫠🤍🦋
Eline sağlık çok güzel olmuş ❤
Gelmişsindir ama hikaye yoktur😢😢
Tekrar okudumm 🥲 çok güzel 🤍
Cidden cok güzel olmuş
Yaa çok iyi💖
İlkkkk🌷💕
İlk
Harika ya. ♡♡
Part2 yapar mısınnn mükemmel olmuşş
Bilmiyorum kii
@@AurorasssJ1 ayy aslında yapsan çok güzel olurrr🌺
YENİ HİKAYEEE
İllkkkkk