Bir zamanlar küçük ve tatlı bir kız vardı; kim görse ondan hoşlanırdı, özellikle de büyükannesi. Öyle ki, torununa ne vereceğini bilemezdi. Bir keresinde ona kırmızı kadifeden bir başlık hediye etti. Şapka kıza o kadar yakıştı ki, başından çıkarmaz oldu. Bu yüzden de herkes ona Kırmızı Başlıklı demeye başladı. Bir gün annesi ona, "Gel bakalım Kırmızı Başlıklı, şu kurabiyeyle şarabı büyükannene götür. Kadıncağız hasta ve halsiz; bu ona iyi gelecektir. Acele et ki, sıcak basmadan oraya varasın. Anayoldan ayrılma sakın, oraya buraya sapma. Yoksa şişeyi düşürüp kırarsın; büyükannen de şarapsız kalır. Eve girince günaydın demeyi unutma, her köşeye da bakmaya kalkışma" dedi. "Merak etme" diyen küçük kız annesiyle vedalaştı. Büyükannenin evi köyden yarım saat mesafedeki ormandaydı. Kırmızı Başlıklı ormana dalınca kurtla karşılaştı. Ama onun ne kötü bir hayvan olduğunu bilmediği için korkmadı. Kurt: "İyi günler Kırmızı Başlıklı" dedi. "Teşekkür ederim, kurt kardeş." "Sabah sabah nereye gidiyorsun böyle?" "Büyükanneme." "Ne taşıyorsun önlüğünün altında?" "Kurabiyeyle şarap. Kurabiyeyi dün yaptık; bu, hasta büyükanneme iyi gelir." "Kırmızı Başlıklı, senin büyükannen nerede oturuyor?" "Ormanda; on beş dakika daha gidersen üç tane kocaman meşe ağacı görürsün. Evi hemen onların önünde; etrafında da fındık ağaçları var." Kurt: "Şu körpe kız tam dişine göre; eti, yaşlı büyükanneden daha lezzetli olmalı. Kurnaz davranırsan ikisini de ele geçirirsin" diye aklından geçirdi. Bir süre beraber yürüdüler. Bir ara kurt, "Kırmızı Başlıklı, etraftaki şu güzel çiçeklere baksana! Kuşların nasıl cıvıldadığını da duymuyorsun galiba? Sanki okula yollanır gibi, almış başını gidiyorsun; oysa orman ne kadar hoş" dedi. Kırmızı Başlıklı gözlerini şöyle bir açtı. Güneş ışınlarının güzel çiçekler arasında nasıl oynaştığını görünce, "Büyükanneme bir demet çiçek götürsem hoşuna gider. Henüz vakit erken; oraya zamanında varırım" diye düşündü. Ana yoldan çıkarak çiçek aramaya koyuldu. Birini kopardıktan sonra on dan daha güzel olabilecek İkincisini bulmaya çalışırken ormanın derinliklerine dalıverdi. Bu arada kurt doğru büyükannenin evine gitti. Kapıyı çaldı. "Kim o?" "Benim; Kırmızı Başlıklı. Sana kurabiyeyle şarap getirdim, aç kapıyı." "Mandalı bastır! Ben çok halsizim, kalkamıyorum" diye cevap verdi yaşlı kadın. Kurt mandalı bastırdı, kapı açıldı. Hayvan hiçbir şey söylemeden doğru büyükannenin yatağına giderek zavallı kadını yutuverdi. Sonra onun giysilerini üstüne geçirerek başörtüsünü de başına taktı. Daha sonra da yatağa yatarak perdesini çekti. Kırmızı Başlıklı da yeterince, hatta taşıyamayacağı kadar çok çiçek topladı. Derken büyükannesini hatırladı ve hemen yola koyuldu. Sokak kapısını açık bulunca şaşırdı, içeri girince bir tuhaflık hissetti. Kendi kendine: "Bana da ne oldu? Neden içime korku düştü ki? Oysa ben buraya hep seve seve gelirdim" diye söylendi. Ve "Günaydın" diye seslendi. Cevap alamadı. Yatağa yaklaşarak perdesini açtı. Büyükanne orada yatmış, başörtüsünü de iyice yüzüne kapatmıştı, yani biraz tuhaf görünüyordu. "Aaa, büyükanne, senin ne kadar büyük kulakların var!" "Seni daha iyi duyayım diye." "Aaa, büyükanne, senin ne kadar büyük gözlerin var!" "Seni daha iyi görebileyim diye." "Aaa, büyükanne, senin ne kadar kocaman ellerin var?" "Seni daha iyi yakalayayım diye!" "Ama büyükanne, ağzın ne kadar da büyük!" "Seni daha iyi ısırayım diye!" Ve kurt, bunu söyler söylemez zavallı kızcağızı yutuverdi. Karnı iyice doyduktan sonra da yatağa yattı, uykuya dalarak horlamaya başladı. Bu arada evin önünden bir avcı geçmekteydi. "Yaşlı kadın nasıl da horluyor; git bir bak bakalım bir şeye ihtiyacı var mı?" diye aklından geçirdi. Eve girdi ve yatağa yaklaştığında kurdu gördü. "Seni burda buldum, namussuz! Çoktandır arıyordum" diye söylendi. Tam silahını doğrultmuşken düşündü. Kurt büyükanneyi yutmuş olabilirdi! O zaman henüz onu kurtarabilirdi. Ateş etmeyip eline bir makas aldı ve uyuyan kurdun karnını kesmeye başladı. Biraz kesince Kırmızı Başlıklı'nın başı göründü; derken ufak kız dışarı sıçrayıverdi. "Uüü-üff, ama korktum! Kurdun karnı çok karanlıkmış" dedi. Derken büyükanne de canlı olarak kurtarıldı; zor nefes almaktaydı. Kırmızı Başlıklı hemen kocaman taşlar toplayıp onlarla kurdun karnını doldurdu. Kurt uyandığında yerinden fırlamak istedi, ama taşlar o kadar ağırdı ki, olduğu yere çöküverdi; ölmüştü! Üçü de çok sevindi. Avcı kurdun postunu yüzüp evine götürdü. Büyükanne Kırmızı Başlıklı'nın getirdiği kurabiyeleri yiyip şarabı içerek kendine geldi. Ama küçük kız kendi kendine: "Bir daha ömrüm boyunca ana yoldan ayrılmam; annem haklıymış" diye söylendi. Bu öyküyü başka türlü de anlatırlar: Bir gün Kırmızı Başlıklı yine büyükannesine kurabiye getirdiğinde bir başka kurt karşısına çıkarak onu ana yoldan uzaklaştırmak istedi. Ama küçük kız buna kanmayarak yoluna devam etti ve büyükannesine, kurda nasıl rastladığını, onun kendisine nasıl "Merhaba" dediğini, ama bakışlarını hiç beğenmediğini anlattı. "Yani ana yolda olmasaydık herhalde beni yerdi" diye ekledi "Gel" dedi büyükanne, "Şu kapıyı kapayalım da içeri girmesin!" Az sonra kurt kapıyı çalarak, "Aç kapıyı büyükanne, ben geldim! Kırmızı Başlıklı! Sana kurabiye getirdim" diye seslendi. Büyükanneyle torunu sustu, ama kapıyı açmadılar. Bunun üzerine kurt evin etrafında birkaç kez dönendikten sonra dama çıktı; Kırmızı Başlıklı'nın eve dönüşünü bekledi. Küçük kızın peşinden giderek onu karanlıkta yemek istiyordu. Ama büyükanne onun niyetini sezdi. Evin önünde büyük bir taş yalak vardı. Torununa dönerek, "Kovayı al, yavrum; dün sucuk kaynattığım suyu al ve yalağı onunla doldur" dedi. Kırmızı Başlıklı yalağı ağzına kadar doldurdu. Sucuk kokusu kurdun burnuna gelince hayvan damdan aşağı baktı. Boynunu o kadar sarkıttı ki, birden dengesini kaybederek taş yalağın içine düştü ve boğuldu. Kırmızı Başlıklı da evine keyifle döndü ve kurda artık acımadı. * * * * *
Cevap=c dir Neden=çünkü yarısını sormuş soruda yarısıda 2 oldugu icin ikiyi alıyoruz bize sormuşki 2 eksigi yani -2 şeklinde kullanırız ve 5 katı demiş katlardada geneliklen parantezli işlem yapılır × i kullanarak yarisi dediği için bölü olur ve -2 desek cevabımız c olur cevap=5.(×/2 -2 )şeklinde dir
ilk kalp alırım hocam bir de benim hiç ders çalışma isteğim yok tam diyorum çalışayım akşsam oluyor neyse yarın yaparım diyorum yarın da akşam oluyor tekrar daha çok geç oldu yarın çalışayım diyorum nasıl olacak bilmiyorum 8 e gidiyorum bu arada
Elindeki telefon yavaşça yere bırak ..... :) Ders çalışmayı engelleyen çok faktör var tel, PC gibi onları azalt ve bir program yap azar azar çalış alılırsın. Başarılar
Bir zamanlar küçük ve tatlı bir kız vardı; kim görse ondan hoşlanırdı, özellikle de büyükannesi. Öyle ki, torununa ne vereceğini bilemezdi. Bir keresinde ona kırmızı kadifeden bir başlık hediye etti. Şapka kıza o kadar yakıştı ki, başından çıkarmaz oldu. Bu yüzden de herkes ona Kırmızı Başlıklı demeye başladı. Bir gün annesi ona, "Gel bakalım Kırmızı Başlıklı, şu kurabiyeyle şarabı büyükannene götür. Kadıncağız hasta ve halsiz; bu ona iyi gelecektir. Acele et ki, sıcak basmadan oraya varasın. Anayoldan ayrılma sakın, oraya buraya sapma. Yoksa şişeyi düşürüp kırarsın; büyükannen de şarapsız kalır. Eve girince günaydın demeyi unutma, her köşeye da bakmaya kalkışma" dedi. "Merak etme" diyen küçük kız annesiyle vedalaştı. Büyükannenin evi köyden yarım saat mesafedeki ormandaydı. Kırmızı Başlıklı ormana dalınca kurtla karşılaştı. Ama onun ne kötü bir hayvan olduğunu bilmediği için korkmadı. Kurt: "İyi günler Kırmızı Başlıklı" dedi. "Teşekkür ederim, kurt kardeş." "Sabah sabah nereye gidiyorsun böyle?" "Büyükanneme." "Ne taşıyorsun önlüğünün altında?" "Kurabiyeyle şarap. Kurabiyeyi dün yaptık; bu, hasta büyükanneme iyi gelir." "Kırmızı Başlıklı, senin büyükannen nerede oturuyor?" "Ormanda; on beş dakika daha gidersen üç tane kocaman meşe ağacı görürsün. Evi hemen onların önünde; etrafında da fındık ağaçları var." Kurt: "Şu körpe kız tam dişine göre; eti, yaşlı büyükanneden daha lezzetli olmalı. Kurnaz davranırsan ikisini de ele geçirirsin" diye aklından geçirdi. Bir süre beraber yürüdüler. Bir ara kurt, "Kırmızı Başlıklı, etraftaki şu güzel çiçeklere baksana! Kuşların nasıl cıvıldadığını da duymuyorsun galiba? Sanki okula yollanır gibi, almış başını gidiyorsun; oysa orman ne kadar hoş" dedi. Kırmızı Başlıklı gözlerini şöyle bir açtı. Güneş ışınlarının güzel çiçekler arasında nasıl oynaştığını görünce, "Büyükanneme bir demet çiçek götürsem hoşuna gider. Henüz vakit erken; oraya zamanında varırım" diye düşündü. Ana yoldan çıkarak çiçek aramaya koyuldu. Birini kopardıktan sonra on dan daha güzel olabilecek İkincisini bulmaya çalışırken ormanın derinliklerine dalıverdi. Bu arada kurt doğru büyükannenin evine gitti. Kapıyı çaldı. "Kim o?" "Benim; Kırmızı Başlıklı. Sana kurabiyeyle şarap getirdim, aç kapıyı." "Mandalı bastır! Ben çok halsizim, kalkamıyorum" diye cevap verdi yaşlı kadın. Kurt mandalı bastırdı, kapı açıldı. Hayvan hiçbir şey söylemeden doğru büyükannenin yatağına giderek zavallı kadını yutuverdi. Sonra onun giysilerini üstüne geçirerek başörtüsünü de başına taktı. Daha sonra da yatağa yatarak perdesini çekti. Kırmızı Başlıklı da yeterince, hatta taşıyamayacağı kadar çok çiçek topladı. Derken büyükannesini hatırladı ve hemen yola koyuldu. Sokak kapısını açık bulunca şaşırdı, içeri girince bir tuhaflık hissetti. Kendi kendine: "Bana da ne oldu? Neden içime korku düştü ki? Oysa ben buraya hep seve seve gelirdim" diye söylendi. Ve "Günaydın" diye seslendi. Cevap alamadı. Yatağa yaklaşarak perdesini açtı. Büyükanne orada yatmış, başörtüsünü de iyice yüzüne kapatmıştı, yani biraz tuhaf görünüyordu. "Aaa, büyükanne, senin ne kadar büyük kulakların var!" "Seni daha iyi duyayım diye." "Aaa, büyükanne, senin ne kadar büyük gözlerin var!" "Seni daha iyi görebileyim diye." "Aaa, büyükanne, senin ne kadar kocaman ellerin var?" "Seni daha iyi yakalayayım diye!" "Ama büyükanne, ağzın ne kadar da büyük!" "Seni daha iyi ısırayım diye!" Ve kurt, bunu söyler söylemez zavallı kızcağızı yutuverdi. Karnı iyice doyduktan sonra da yatağa yattı, uykuya dalarak horlamaya başladı. Bu arada evin önünden bir avcı geçmekteydi. "Yaşlı kadın nasıl da horluyor; git bir bak bakalım bir şeye ihtiyacı var mı?" diye aklından geçirdi. Eve girdi ve yatağa yaklaştığında kurdu gördü. "Seni burda buldum, namussuz! Çoktandır arıyordum" diye söylendi. Tam silahını doğrultmuşken düşündü. Kurt büyükanneyi yutmuş olabilirdi! O zaman henüz onu kurtarabilirdi. Ateş etmeyip eline bir makas aldı ve uyuyan kurdun karnını kesmeye başladı. Biraz kesince Kırmızı Başlıklı'nın başı göründü; derken ufak kız dışarı sıçrayıverdi. "Uüü-üff, ama korktum! Kurdun karnı çok karanlıkmış" dedi. Derken büyükanne de canlı olarak kurtarıldı; zor nefes almaktaydı. Kırmızı Başlıklı hemen kocaman taşlar toplayıp onlarla kurdun karnını doldurdu. Kurt uyandığında yerinden fırlamak istedi, ama taşlar o kadar ağırdı ki, olduğu yere çöküverdi; ölmüştü! Üçü de çok sevindi. Avcı kurdun postunu yüzüp evine götürdü. Büyükanne Kırmızı Başlıklı'nın getirdiği kurabiyeleri yiyip şarabı içerek kendine geldi. Ama küçük kız kendi kendine: "Bir daha ömrüm boyunca ana yoldan ayrılmam; annem haklıymış" diye söylendi. Bu öyküyü başka türlü de anlatırlar: Bir gün Kırmızı Başlıklı yine büyükannesine kurabiye getirdiğinde bir başka kurt karşısına çıkarak onu ana yoldan uzaklaştırmak istedi. Ama küçük kız buna kanmayarak yoluna devam etti ve büyükannesine, kurda nasıl rastladığını, onun kendisine nasıl "Merhaba" dediğini, ama bakışlarını hiç beğenmediğini anlattı. "Yani ana yolda olmasaydık herhalde beni yerdi" diye ekledi "Gel" dedi büyükanne, "Şu kapıyı kapayalım da içeri girmesin!" Az sonra kurt kapıyı çalarak, "Aç kapıyı büyükanne, ben geldim! Kırmızı Başlıklı! Sana kurabiye getirdim" diye seslendi. Büyükanneyle torunu sustu, ama kapıyı açmadılar. Bunun üzerine kurt evin etrafında birkaç kez dönendikten sonra dama çıktı; Kırmızı Başlıklı'nın eve dönüşünü bekledi. Küçük kızın peşinden giderek onu karanlıkta yemek istiyordu. Ama büyükanne onun niyetini sezdi. Evin önünde büyük bir taş yalak vardı. Torununa dönerek, "Kovayı al, yavrum; dün sucuk kaynattığım suyu al ve yalağı onunla doldur" dedi. Kırmızı Başlıklı yalağı ağzına kadar doldurdu. Sucuk kokusu kurdun burnuna gelince hayvan damdan aşağı baktı. Boynunu o kadar sarkıttı ki, birden dengesini kaybederek taş yalağın içine düştü ve boğuldu. Kırmızı Başlıklı da evine keyifle döndü ve kurda artık acımadı. * * * * *
İnşaAllah herkes sınavda "100" alır AMİN
İns
Amin be yaa
Hocam çok sağolun .... Bizde tam bu konuya geçtik . Anlamamıştım
Çok sevindim umarım faydalı olur.
Bir zamanlar küçük ve tatlı bir kız vardı; kim görse ondan hoşlanırdı, özellikle de büyükannesi. Öyle ki, torununa ne vereceğini bilemezdi. Bir keresinde ona kırmızı kadifeden bir başlık hediye etti. Şapka kıza o kadar yakıştı ki, başından çıkarmaz oldu. Bu yüzden de herkes ona Kırmızı Başlıklı demeye başladı. Bir gün annesi ona, "Gel bakalım Kırmızı Başlıklı, şu kurabiyeyle şarabı büyükannene götür. Kadıncağız hasta ve halsiz; bu ona iyi gelecektir. Acele et ki, sıcak basmadan oraya varasın. Anayoldan ayrılma sakın, oraya buraya sapma. Yoksa şişeyi düşürüp kırarsın; büyükannen de şarapsız kalır. Eve girince günaydın demeyi unutma, her köşeye da bakmaya kalkışma" dedi.
"Merak etme" diyen küçük kız annesiyle vedalaştı.
Büyükannenin evi köyden yarım saat mesafedeki ormandaydı. Kırmızı Başlıklı ormana dalınca kurtla karşılaştı. Ama onun ne kötü bir hayvan olduğunu bilmediği için korkmadı.
Kurt: "İyi günler Kırmızı Başlıklı" dedi.
"Teşekkür ederim, kurt kardeş."
"Sabah sabah nereye gidiyorsun böyle?"
"Büyükanneme."
"Ne taşıyorsun önlüğünün altında?"
"Kurabiyeyle şarap. Kurabiyeyi dün yaptık; bu, hasta büyükanneme iyi gelir."
"Kırmızı Başlıklı, senin büyükannen nerede oturuyor?"
"Ormanda; on beş dakika daha gidersen üç tane kocaman meşe ağacı görürsün. Evi hemen onların önünde; etrafında da fındık ağaçları var."
Kurt: "Şu körpe kız tam dişine göre; eti, yaşlı büyükanneden daha lezzetli olmalı. Kurnaz davranırsan ikisini de ele geçirirsin" diye aklından geçirdi.
Bir süre beraber yürüdüler. Bir ara kurt, "Kırmızı Başlıklı, etraftaki şu güzel çiçeklere baksana! Kuşların nasıl cıvıldadığını da duymuyorsun galiba? Sanki okula yollanır gibi, almış başını gidiyorsun; oysa orman ne kadar hoş" dedi.
Kırmızı Başlıklı gözlerini şöyle bir açtı. Güneş ışınlarının güzel çiçekler arasında nasıl oynaştığını görünce, "Büyükanneme bir demet çiçek götürsem hoşuna gider. Henüz vakit erken; oraya zamanında varırım" diye düşündü. Ana yoldan çıkarak çiçek aramaya koyuldu. Birini kopardıktan sonra on dan daha güzel olabilecek İkincisini bulmaya çalışırken ormanın derinliklerine dalıverdi.
Bu arada kurt doğru büyükannenin evine gitti. Kapıyı çaldı.
"Kim o?"
"Benim; Kırmızı Başlıklı. Sana kurabiyeyle şarap getirdim, aç kapıyı."
"Mandalı bastır! Ben çok halsizim, kalkamıyorum" diye cevap verdi yaşlı kadın. Kurt mandalı bastırdı, kapı açıldı.
Hayvan hiçbir şey söylemeden doğru büyükannenin yatağına giderek zavallı kadını yutuverdi. Sonra onun giysilerini üstüne geçirerek başörtüsünü de başına taktı. Daha sonra da yatağa yatarak perdesini çekti.
Kırmızı Başlıklı da yeterince, hatta taşıyamayacağı kadar çok çiçek topladı. Derken büyükannesini hatırladı ve hemen yola koyuldu. Sokak kapısını açık bulunca şaşırdı, içeri girince bir tuhaflık hissetti. Kendi kendine: "Bana da ne oldu? Neden içime korku düştü ki? Oysa ben buraya hep seve seve gelirdim" diye söylendi. Ve "Günaydın" diye seslendi. Cevap alamadı. Yatağa yaklaşarak perdesini açtı.
Büyükanne orada yatmış, başörtüsünü de iyice yüzüne kapatmıştı, yani biraz tuhaf görünüyordu.
"Aaa, büyükanne, senin ne kadar büyük kulakların var!"
"Seni daha iyi duyayım diye."
"Aaa, büyükanne, senin ne kadar büyük gözlerin var!"
"Seni daha iyi görebileyim diye."
"Aaa, büyükanne, senin ne kadar kocaman ellerin var?"
"Seni daha iyi yakalayayım diye!"
"Ama büyükanne, ağzın ne kadar da büyük!"
"Seni daha iyi ısırayım diye!"
Ve kurt, bunu söyler söylemez zavallı kızcağızı yutuverdi.
Karnı iyice doyduktan sonra da yatağa yattı, uykuya dalarak horlamaya başladı. Bu arada evin önünden bir avcı geçmekteydi. "Yaşlı kadın nasıl da horluyor; git bir bak bakalım bir şeye ihtiyacı var mı?" diye aklından geçirdi. Eve girdi ve yatağa yaklaştığında kurdu gördü. "Seni burda buldum, namussuz! Çoktandır arıyordum" diye söylendi.
Tam silahını doğrultmuşken düşündü. Kurt büyükanneyi yutmuş olabilirdi!
O zaman henüz onu kurtarabilirdi. Ateş etmeyip eline bir makas aldı ve uyuyan kurdun karnını kesmeye başladı. Biraz kesince Kırmızı Başlıklı'nın başı göründü; derken ufak kız dışarı sıçrayıverdi. "Uüü-üff, ama korktum! Kurdun karnı çok karanlıkmış" dedi. Derken büyükanne de canlı olarak kurtarıldı; zor nefes almaktaydı.
Kırmızı Başlıklı hemen kocaman taşlar toplayıp onlarla kurdun karnını doldurdu. Kurt uyandığında yerinden fırlamak istedi, ama taşlar o kadar ağırdı ki, olduğu yere çöküverdi; ölmüştü!
Üçü de çok sevindi.
Avcı kurdun postunu yüzüp evine götürdü. Büyükanne Kırmızı Başlıklı'nın getirdiği kurabiyeleri yiyip şarabı içerek kendine geldi. Ama küçük kız kendi kendine:
"Bir daha ömrüm boyunca ana yoldan ayrılmam; annem haklıymış" diye söylendi.
Bu öyküyü başka türlü de anlatırlar: Bir gün Kırmızı Başlıklı yine büyükannesine kurabiye getirdiğinde bir başka kurt karşısına çıkarak onu ana yoldan uzaklaştırmak istedi.
Ama küçük kız buna kanmayarak yoluna devam etti ve büyükannesine, kurda nasıl rastladığını, onun kendisine nasıl "Merhaba" dediğini, ama bakışlarını hiç beğenmediğini anlattı.
"Yani ana yolda olmasaydık herhalde beni yerdi" diye ekledi
"Gel" dedi büyükanne, "Şu kapıyı kapayalım da içeri girmesin!"
Az sonra kurt kapıyı çalarak, "Aç kapıyı büyükanne, ben geldim! Kırmızı Başlıklı! Sana kurabiye getirdim" diye seslendi. Büyükanneyle torunu sustu, ama kapıyı açmadılar. Bunun üzerine kurt evin etrafında birkaç kez dönendikten sonra dama çıktı; Kırmızı Başlıklı'nın eve dönüşünü bekledi. Küçük kızın peşinden giderek onu karanlıkta yemek istiyordu. Ama büyükanne onun niyetini sezdi. Evin önünde büyük bir taş yalak vardı. Torununa dönerek, "Kovayı al, yavrum; dün sucuk kaynattığım suyu al ve yalağı onunla doldur" dedi. Kırmızı Başlıklı yalağı ağzına kadar doldurdu. Sucuk kokusu kurdun burnuna gelince hayvan damdan aşağı baktı. Boynunu o kadar sarkıttı ki, birden dengesini kaybederek taş yalağın içine düştü ve boğuldu. Kırmızı Başlıklı da evine keyifle döndü ve kurda artık acımadı.
* * * * *
Teşekkür ederiz hocamm sağolunn
Çok güzel anlatiyorsunuz
Elindeki kalem faber castel marka (aynısı bendede var😁)
Allah razı olsun
Abi seni çok seviyorum iyiki varsın ❤❤ ve cevap d seni daha yeni gördüm diyer vidionada yorum yaptım mükemmelsin🎉❤😊
BİR SORU :C ŞIKKI
ÇOK GÜZEL OLMUŞ 👍🏻👍🏻
hocam cokkk iyi anlattiniz umarim heoimiz cok iyi anlamsizdir
ellerinize dillerinize sağlık
Çok hoş anlatiyorsunuzz kimsede anlamazken bir bu kanalda anladim
hocam çok iyisiniz baya iyisiniz hemencik anladım ve arkadaşlarıma önericeme emin olabilirsiniz sizi çok seviyorum
a
👏🏻👏🏻😀😀❤️❤️❤️🗣️🧠👏🏻👏🏻👏🏻
Çok iyi anlatınız hoca bu dediklerin kelime kelime defterime not aldım ve çok iyi anladım teşekkür ediyorum size💐🌹
Şuan 9. Sınıfsın :)
Ellerina sağlık abi, bu konuyu anlamama yardımcı oldun. Tekrarlıyorum, Ellerine sağlık!
Kolay gelsin.şimdiden başarılar
son soru =C
Son soru cevap=C
bence cevap D şıkkı çünkü bilinmeyen sayıya X diyelim X -2/2.5 olması gerekir sizce
Hocam uzun yayınlar gelsin sayısal son tekrar diye 3 saat 4 saat izliyelim
Hocam son sorunun cevabı C şıkkı
Abi ben daha yeni izledim ve çok bilgi aldım bence cavap C şıkı
C
hocam çok güzel olmuş emeğinize sağlık
Cevap=c dir
Neden=çünkü yarısını sormuş soruda yarısıda 2 oldugu icin ikiyi alıyoruz bize sormuşki 2 eksigi yani -2 şeklinde kullanırız ve 5 katı demiş katlardada geneliklen parantezli işlem yapılır × i kullanarak yarisi dediği için bölü olur ve -2 desek cevabımız c olur cevap=5.(×/2 -2 )şeklinde dir
bence video güzel olmuş bir sorunu cevabı c
Teşekkürler ve Tebrikler :)
Cevap "C " şıkkı
SORUNUN CEVABI CCCC
Cevap c olucak dimi
Cevep A
Abi yeni gördüm vidyolarınızı tamda öyle 1 şey lazımdı bana cevap D
Cevap C
C cevap
ilk kalp alırım hocam bir de benim hiç ders çalışma isteğim yok tam diyorum çalışayım akşsam oluyor neyse yarın yaparım diyorum yarın da akşam oluyor tekrar daha çok geç oldu yarın çalışayım diyorum nasıl olacak bilmiyorum 8 e gidiyorum bu arada
Elindeki telefon yavaşça yere bırak .....
:)
Ders çalışmayı engelleyen çok faktör var tel, PC gibi onları azalt ve bir program yap azar azar çalış alılırsın. Başarılar
Cevabım =C
ben yoruna baknanin cevap c
cevap=c
Abi buldum
cevap c
cevap d
c şıkkı cevap
Cevabı c
Bir sorunun cevabını =C
Cevap C seçeneği
Hocam Bir sorunun cevabı C şıkkı
Bir sorunun cevabı D ,
X öne alırsak ölümü
C şıkkı olacak .
A
Cevap c şıkkı
Son sorunun cevabı "C" şıkkı .
Evet doğru Tebrikler
@@BgmMatematik evet doğru tebrikler
Hocam adınız ne bizim hocaya benziyor sizin sesiniz
Hocam sorunun cevabi b sikki
Hocam cevep d dimi
Bir Sorunun Cevabı
C) 5. (x/2-2)
Bir zamanlar küçük ve tatlı bir kız vardı; kim görse ondan hoşlanırdı, özellikle de büyükannesi. Öyle ki, torununa ne vereceğini bilemezdi. Bir keresinde ona kırmızı kadifeden bir başlık hediye etti. Şapka kıza o kadar yakıştı ki, başından çıkarmaz oldu. Bu yüzden de herkes ona Kırmızı Başlıklı demeye başladı. Bir gün annesi ona, "Gel bakalım Kırmızı Başlıklı, şu kurabiyeyle şarabı büyükannene götür. Kadıncağız hasta ve halsiz; bu ona iyi gelecektir. Acele et ki, sıcak basmadan oraya varasın. Anayoldan ayrılma sakın, oraya buraya sapma. Yoksa şişeyi düşürüp kırarsın; büyükannen de şarapsız kalır. Eve girince günaydın demeyi unutma, her köşeye da bakmaya kalkışma" dedi.
"Merak etme" diyen küçük kız annesiyle vedalaştı.
Büyükannenin evi köyden yarım saat mesafedeki ormandaydı. Kırmızı Başlıklı ormana dalınca kurtla karşılaştı. Ama onun ne kötü bir hayvan olduğunu bilmediği için korkmadı.
Kurt: "İyi günler Kırmızı Başlıklı" dedi.
"Teşekkür ederim, kurt kardeş."
"Sabah sabah nereye gidiyorsun böyle?"
"Büyükanneme."
"Ne taşıyorsun önlüğünün altında?"
"Kurabiyeyle şarap. Kurabiyeyi dün yaptık; bu, hasta büyükanneme iyi gelir."
"Kırmızı Başlıklı, senin büyükannen nerede oturuyor?"
"Ormanda; on beş dakika daha gidersen üç tane kocaman meşe ağacı görürsün. Evi hemen onların önünde; etrafında da fındık ağaçları var."
Kurt: "Şu körpe kız tam dişine göre; eti, yaşlı büyükanneden daha lezzetli olmalı. Kurnaz davranırsan ikisini de ele geçirirsin" diye aklından geçirdi.
Bir süre beraber yürüdüler. Bir ara kurt, "Kırmızı Başlıklı, etraftaki şu güzel çiçeklere baksana! Kuşların nasıl cıvıldadığını da duymuyorsun galiba? Sanki okula yollanır gibi, almış başını gidiyorsun; oysa orman ne kadar hoş" dedi.
Kırmızı Başlıklı gözlerini şöyle bir açtı. Güneş ışınlarının güzel çiçekler arasında nasıl oynaştığını görünce, "Büyükanneme bir demet çiçek götürsem hoşuna gider. Henüz vakit erken; oraya zamanında varırım" diye düşündü. Ana yoldan çıkarak çiçek aramaya koyuldu. Birini kopardıktan sonra on dan daha güzel olabilecek İkincisini bulmaya çalışırken ormanın derinliklerine dalıverdi.
Bu arada kurt doğru büyükannenin evine gitti. Kapıyı çaldı.
"Kim o?"
"Benim; Kırmızı Başlıklı. Sana kurabiyeyle şarap getirdim, aç kapıyı."
"Mandalı bastır! Ben çok halsizim, kalkamıyorum" diye cevap verdi yaşlı kadın. Kurt mandalı bastırdı, kapı açıldı.
Hayvan hiçbir şey söylemeden doğru büyükannenin yatağına giderek zavallı kadını yutuverdi. Sonra onun giysilerini üstüne geçirerek başörtüsünü de başına taktı. Daha sonra da yatağa yatarak perdesini çekti.
Kırmızı Başlıklı da yeterince, hatta taşıyamayacağı kadar çok çiçek topladı. Derken büyükannesini hatırladı ve hemen yola koyuldu. Sokak kapısını açık bulunca şaşırdı, içeri girince bir tuhaflık hissetti. Kendi kendine: "Bana da ne oldu? Neden içime korku düştü ki? Oysa ben buraya hep seve seve gelirdim" diye söylendi. Ve "Günaydın" diye seslendi. Cevap alamadı. Yatağa yaklaşarak perdesini açtı.
Büyükanne orada yatmış, başörtüsünü de iyice yüzüne kapatmıştı, yani biraz tuhaf görünüyordu.
"Aaa, büyükanne, senin ne kadar büyük kulakların var!"
"Seni daha iyi duyayım diye."
"Aaa, büyükanne, senin ne kadar büyük gözlerin var!"
"Seni daha iyi görebileyim diye."
"Aaa, büyükanne, senin ne kadar kocaman ellerin var?"
"Seni daha iyi yakalayayım diye!"
"Ama büyükanne, ağzın ne kadar da büyük!"
"Seni daha iyi ısırayım diye!"
Ve kurt, bunu söyler söylemez zavallı kızcağızı yutuverdi.
Karnı iyice doyduktan sonra da yatağa yattı, uykuya dalarak horlamaya başladı. Bu arada evin önünden bir avcı geçmekteydi. "Yaşlı kadın nasıl da horluyor; git bir bak bakalım bir şeye ihtiyacı var mı?" diye aklından geçirdi. Eve girdi ve yatağa yaklaştığında kurdu gördü. "Seni burda buldum, namussuz! Çoktandır arıyordum" diye söylendi.
Tam silahını doğrultmuşken düşündü. Kurt büyükanneyi yutmuş olabilirdi!
O zaman henüz onu kurtarabilirdi. Ateş etmeyip eline bir makas aldı ve uyuyan kurdun karnını kesmeye başladı. Biraz kesince Kırmızı Başlıklı'nın başı göründü; derken ufak kız dışarı sıçrayıverdi. "Uüü-üff, ama korktum! Kurdun karnı çok karanlıkmış" dedi. Derken büyükanne de canlı olarak kurtarıldı; zor nefes almaktaydı.
Kırmızı Başlıklı hemen kocaman taşlar toplayıp onlarla kurdun karnını doldurdu. Kurt uyandığında yerinden fırlamak istedi, ama taşlar o kadar ağırdı ki, olduğu yere çöküverdi; ölmüştü!
Üçü de çok sevindi.
Avcı kurdun postunu yüzüp evine götürdü. Büyükanne Kırmızı Başlıklı'nın getirdiği kurabiyeleri yiyip şarabı içerek kendine geldi. Ama küçük kız kendi kendine:
"Bir daha ömrüm boyunca ana yoldan ayrılmam; annem haklıymış" diye söylendi.
Bu öyküyü başka türlü de anlatırlar: Bir gün Kırmızı Başlıklı yine büyükannesine kurabiye getirdiğinde bir başka kurt karşısına çıkarak onu ana yoldan uzaklaştırmak istedi.
Ama küçük kız buna kanmayarak yoluna devam etti ve büyükannesine, kurda nasıl rastladığını, onun kendisine nasıl "Merhaba" dediğini, ama bakışlarını hiç beğenmediğini anlattı.
"Yani ana yolda olmasaydık herhalde beni yerdi" diye ekledi
"Gel" dedi büyükanne, "Şu kapıyı kapayalım da içeri girmesin!"
Az sonra kurt kapıyı çalarak, "Aç kapıyı büyükanne, ben geldim! Kırmızı Başlıklı! Sana kurabiye getirdim" diye seslendi. Büyükanneyle torunu sustu, ama kapıyı açmadılar. Bunun üzerine kurt evin etrafında birkaç kez dönendikten sonra dama çıktı; Kırmızı Başlıklı'nın eve dönüşünü bekledi. Küçük kızın peşinden giderek onu karanlıkta yemek istiyordu. Ama büyükanne onun niyetini sezdi. Evin önünde büyük bir taş yalak vardı. Torununa dönerek, "Kovayı al, yavrum; dün sucuk kaynattığım suyu al ve yalağı onunla doldur" dedi. Kırmızı Başlıklı yalağı ağzına kadar doldurdu. Sucuk kokusu kurdun burnuna gelince hayvan damdan aşağı baktı. Boynunu o kadar sarkıttı ki, birden dengesini kaybederek taş yalağın içine düştü ve boğuldu. Kırmızı Başlıklı da evine keyifle döndü ve kurda artık acımadı.
* * * * *
C
A