Şiir - Her Şairin İnfazı Kalem Tutmasıyla Yazılır - Küçük İskender (Okuyan: Murat Kurt)
HTML-код
- Опубликовано: 18 окт 2024
- Bu video, Küçük İskender'in unutulmaz şiirlerinden "Her Şairin İnfazı Kalem Tutmasıyla Yazılır"ı sizlerle buluşturuyor. Murat Kurt'un muhteşem seslendirmesiyle dinleyin ve şiirin büyüsüne kapılın! #şiir #küçükiskender #şairperfomansı
Küçük İskender'in "Her Şairin İnfazı Kalem Tutmasıyla Yazılır" şiiri, şairin "Gözlerim Sığmıyor Yüzüme" (Adam Yayınları, 1988) isimli kitabında yer alıyor.
HER ŞAİRİN İNFAZI KALEM TUTMASIYLA YAZILIR
asmadan önce beni, bana o bilmediğim kuşları anlatın
onları anlatın, o kımıltısız, haşarı gözlü kuşları
tütsülü tüylerini.. yasaklanan alevi kanat çırpışlarını
ve gerekirse bana uçmayı öğretin
ya da uçan kuşlar gibi onurlu ölmeyi..
lise defterlerimi dilerim idam etmezsiniz
üniversite kimlik kartımı.. dostlarımı, pasomu
dilerim erdeme de kıymazsınız, hırpalamazsınız
o.. o tatlı, uysal, ukala çocuğu !.
bu $ehirde doğmuşum, ötesini bilmem
beşiktaş'ta büyümüşüm iki büklüm/vapurlarda
sürünmüşüm
boynuma, civanım, kokusunu sürmüş sirkli kızlar ve bir de
kız kulesi
eh işte, gençlik hevesi
yılları örekelerde örümceklendirmişim..
nerede kalmıştık
oradan ağlayalım halimize
burgaz'dan ceset bir rüzgar geliyor/çatal bıçak takımı
adalar
her yanımda medyum duyular, mevleviler gibi özlemle dönen odalar
pencereler - ki çocukluğumdan beri açıktır
mutfak önleri.. sofralar.. soluk soluğa sofalar
ekmek bayattır, tuz ıslak, tencereler ayaz
hayat bu be..bembeyaz bir ölünün açık mavi gözleriydi
boğaz
erkete bir boğa dili gibiydi galata kulesi ve dibinde yılan
yuvası
"abi, bir dilim kuru lokmanın davası.."
"inanma ceketim, inanma..", puştlar bu yalanı her bahar
söyler!.
artık bir telefon : "alo! ben iyiyim anne, vallahi iyiyim,
sen nasılsın, dert etme kendine, yine doğurursun,
yine büyütürsün, yine asılır
her şairin infazı kalem tutmasıyla yazılır!
sen babama selam söyle.. de ki : düşümde gördüm
romatizma ağrıları bu kışa doğru dinecek..
biliyorum anne, biliyorum, biraz daha böyle konuşursam
yüreğine inecek, ama ne yazık ki durmuyor dilim
aslını sorarsan, dün geceden beri iyi değilim.."
nerede kalmıştık
oradan ağlayalım halimize
kafka'dan öğrendim - şekil değiştirebiliyordu yaşamak
ve sait'ten öğrendim bu şehrin cenazesi bile büyüktü
varlığımı her yeni kadının saçlarında taramıştım
o oğlak sevgilimi aramıştım asırlarca her tarafta
her paragrafta
$iirim, sırtımdan düşmeyen sarışın bir yüktü..
spermlerimi sözcüklere verdim/ölünce de uyak bulacağım
aşka
ve en başta anlamlı olmak var ya anlamlı olmak
anlamın altında dürülen ilmik, kırılan hamur gibi çoğalmak
ve taşmak suya, suça, engine, soya, tanrının dizi dibine
orada başlıyor sevdalı kavgaların hükmü işte!
bir pazartesiydi - uyanmıştım..
başucumdaydı her türlü sevincim
ve masmaviydi gökyüzünden sarkan ışıklar
masmaviydi yeryüzünden yükselen buhar
ve yine masmaviydi gün, günün içinde üreyerek koşuşan
çocuklar..
bende ise zaman zaman çığ tutan ruhumun
bataklıklarında sürülerce, senelerce süren yorgunluğum!.
okudum okumasına da
adam olmak varmış ölümün süt gelmez göğüslerinde
nedir beni insansız bırakacağı söylenen o incecik ip
yoksa azrailin kirpiği mi bu
yoksa şeytanın sünnetsiz penisi..
nedir onu bu kadar görkemli gösteren, böyle acayip!.
her mevsimde elbette birinin gitmesi gerekiyor birileri için
kardeşlerim! sizler de gideceğiniz mevsimi şimdiden seçin!.
nerede kalmıştık
oradan ağlayalım halimize
daracık bir sokağın darağacı sessizliğinin altındadır bizim
evimiz
ahşaptır, ahbaptır gelip geçen yabancı, yalancı bulutlara
bir ressamın fırçasında: annemin camdan uzanmış kafası
babamın eşikten girerkenki donuk yaşlılığı
kızkardeşim ergenliğini verir aynalarda yanaklarına
abim iştedir, işte, üç beş kuruşun dalaverası..
doğumla ölümün arası
topu topu bir savaş parçası
sahi, kaç kilometreydi yaşantım/ kaç litre hava çektim
ciğerlerime
ve kaç litre yaş döktüm
yüzölçümü neydi yüzümün
para birimi duygularımın ve bayrağı düşüncelerimin
yüreğimin dini neydi/ nasıl bir yönetim şekliydi bedenim!
dini telkinin fani bir tilkiyi çağrıştıran ses benzerliği
sanki tabutumun ardında bin martının o şahane beraberliği
asmadan önce beni
bana o bilmediğim kuşları anlatın, kuşları! onları anlatın
sonra, dilerseniz asın kırk kere üstüste de
leşimi bir kuyunun karanlık çıplaklığına atın!.
korku da, ölüm de, acı da
insani yeni bir doğuma hazırlayan sancıdır
ama unutma ki sevgilim sakın
meyva vermeyen tek ağaç darağacıdır!.
Murat ağzına sağlık.😊
Teşekkür ederim Hatice Hanım, özledik sizi...
Muhteşem olmuş yüreğinize sağlık üstadım
Çok teşekkürler...