“Her dilin kendine göre fırlamalıkları, esprileri, muammaları, gizli saklı köşeleri vardır” - bu adam bi değişik ya. Ülkenin, entelektüel açıdan, en sağlam adamlarından biri.
bu insan dili nerden geldi hocam neden bu kadar karmaşık ve mükemmel,okuma yazma bilmeyen köylü fiil zarf sıfat hiç hata yapmadan konuşuyor Estonya Vodkahanesinde pardon kahvehanesinde 😅
Hocam Borneo kahvehanesi demisken, bir zamanlar Borneo'da geziyordum Kinabalu dagina tirmanmak icin dagin yakinlarinda bir köye vardim ve otele yerlestim, o köyde bir golf cafe vardi ve burada yerel halk golf oynuyordu, yani turistler falan degil o köyün yerel malay halki golf oynuyordu, ilk defa malezyada'ydim ve cok sasirmistim, Türkiye'de asla görülemez bir manzaraydi, neticede ülkeyi cok begenip 6-7 defa daha ziyaret ettim.
Estetik meselesini fonetik kapsamında değerlendirirsek birçok yüksek kültür diline zaman içerisinde doğal olmayan müdahalelerde bulunulduğunu görürüz. Fransızcada bunun belirgin örnekleri vardır, gündelik hayatta kullanılan basit cümlelerde bile izi sürülebilir. Kafiyeli olsun, tınısı güzel olsun diye çabalamışlar çok açık bir gerçek bu sizin de bildiğiniz gibi. Keza Arapça için de aynı şey geçerli. Kıraat alimleri bile vardır, envaiçeşit okuma tarzı ortaya çıkmış geçmişten günümüze değin. Sıradan bir insan hiçbir şey anlamasa bile sesini iyi kullanan bir hafızdan Kuran tilaveti dinlediğinde etkilenebiliyor, Müslüman olsun ya da olmasın. Farsça zaten ayrı bir dünyaya adım attırıyor. İbranilerin okuma tarzları dilin tınısından ötürü Yahudi olmayanlara pek tesir etmez. Her dilin kendine özgü bir melodisi bir fonetik yapısı vardır fakat her dilde bunlar özel olarak geliştirilmemiştir. Fransızca, Arapça, Farsça gibi dillerde dini metinler, şiirler, edebi kesitler belli başlı kurallar dahilinde ahenkli bir şekilde ifade edilebiliyorlar. Böyle bir gelenekleri var yani, o gelenekle var oldukları için etkileyicilikleri kaybolmuyor.
Türk dillərində qalın ilə incə saitlər vardır. Qalın saitlər: a, ı, o, u İncə saatlər: e, ə, i, ö, ü İndi də gəlin, fars dilindəki qalın ilə incə saitlərə baxaq. Qalın saitlər: a, u, o İncə saitlər: i, e, ə Türk dilində incə ünlülər fars dilindən daha çoxdur. 😊
Hiçbir şey ifade etmez bu. Vietnamcada 6 çeşitti sanırım tonlama var 6 farklı a, 6 farklı o harfinin falan olduğunu düşününce Vietnamcanın müzik gibi bir dil olmasını beklemek gerekir bu düşünceye göre. Yani, sesli harf sayısıyla dilin ahengi doğru orantılı değil
@@qaraqarga5316 Yanılıyorsunuz, aslen uzun ve kısa seslerin varlığından gelir. Ayrıca ince ve kalın da mühimdir. Şahsen Farsçayı daha melodik yapan da bu uzun seslerdir. Misal kelimeler: Asalet, Adalet, Vacip, Aciz, Kabil, Vuku, Cani, Hariç, Dahil, İstiklal... Bu tarz kelimeler, Farsça kelime haznesinde daha yoğunlar
Hocam, Ahmet İnam'ın felsefeyi insan yaşamına entegre ediş biçimi, felsefi kavramlara daha duygusal ve tinsel manalar yüklemesi hakkında ne düşünüyorsunuz ? Örneğin heplemek ve hiçlemek kavramlarını. Bildiğim şeylerin anlamını hiçlediğimde kendimi boşlukta hissediyorum. Tamamlanmışlık hissiyatı sebebiyle belki mesele tamamdır demek için onu kafamda bi şekilde anlamlandırıp tamam budur demek istiyorum. Sonra bir şeyle karşılasıp onun öyle olmadiğını görüyorum ve bu çarpıcı oluyor. Sizin bu konudaki görüşleriniz neler hocam ?
Hocam “Türkçe” konusunda size hep benzer yorumlar yaptıran sorular soruluyor. Ben, epey ilginç ve kafa karıştırıcı olduğunu düşündüğüm iki soru sormak istiyorum. İlk soru: Üreticisi/üreticileri bilinmeyen öztürkçe sözcükler nasıl ortaya çıkıyorlar? 1935’ten önce de halkın kullandığı birçok öztürkçe sözcük var. Ahzüita sözcüğü aksata şeklini alabiliyor fakat “karsambaç” gibi kuvvetle muhtemel öpöztürkçe olan bir sözcük de kullanılabiliyor. Arapça bir sözcüğün Türkçe halk ağzına kanonize edilmesinin mantığını anlayabiliyoruz da, Türkçe bir kökten yapım ekleri yardımıyla yeni bir sözcük türetilmesinin mantığını anlayamıyoruz. Çünkü eline hiç kalem almayan ve okur yazar olup olmadığı da belirsiz bir kitleden söz ediyoruz. Bir yazar yahut bir dil bilimci bunu yapabilir kuşkusuz ama ben “halkın” nasıl yaptığını merak ediyorum. İkinci soru: Türkçenin kavram çeşitliliği bakımından yeterli olduğunu düşünüyor musunuz? Aynı anda birden çok yerde bulunmak, tek başına yürürken ortaya çıkan burukluk hissi… Bu tür şeyleri veya benzerlerini tek bir sözcükle, tek bir kavramla ifade edebileceğimiz diller var. Almanca bunlardan biri örneğin. Türkçe yazı dili fena olmasa da böylesi incelikleri veya karmaşık anlam yapılarını bir çırpıda ifadeye etmeye yarayacak araçlardan yoksun sanki. Soruları ayrıntılandırdım çünkü farklı anlamlar da çıkarılabilirdi. Eklemek istediğim bir şey daha var, Türkçe kadar yazı üretilmeyen birtakım dillerde de olağanüstü diye nitelendirebileceğimiz kavramlar mevcut. Belki bu diller genel olarak (yazı dillerini kastediyorum) Türkçenin gerisinde kalırlar fakat Türkçe de özellikle hayata, insana, doğaya dair birtakım ayrıntıların, inceliklerin, durumların kavramlar aracılığıyla nokta atışı bir biçimde ifade edilmesi bakımından geride kalır. Sizin “bolca yazı üretmekle” ilgili tezinize muhalefet etmek adına bu eklemeyi yaptım.
Fransızlar böğüre böğüre konuşuyor. Kendilerini nasıl romantik diye pazarlamışlar, bu milletin güzellemesini yapmak niye bu kadar havalı hiçbir fikrim yok. İtalyanca ve İspanyolca’yı da anlayamadım. Niye bütün dünya böyle düşünüyor biri açıklayabilir mi?
“Her dilin kendine göre fırlamalıkları, esprileri, muammaları, gizli saklı köşeleri vardır” - bu adam bi değişik ya. Ülkenin, entelektüel açıdan, en sağlam adamlarından biri.
bu insan dili nerden geldi hocam neden bu kadar karmaşık ve mükemmel,okuma yazma bilmeyen köylü fiil zarf sıfat hiç hata yapmadan konuşuyor Estonya Vodkahanesinde pardon kahvehanesinde 😅
Hocam Borneo kahvehanesi demisken, bir zamanlar Borneo'da geziyordum Kinabalu dagina tirmanmak icin dagin yakinlarinda bir köye vardim ve otele yerlestim, o köyde bir golf cafe vardi ve burada yerel halk golf oynuyordu, yani turistler falan degil o köyün yerel malay halki golf oynuyordu, ilk defa malezyada'ydim ve cok sasirmistim, Türkiye'de asla görülemez bir manzaraydi, neticede ülkeyi cok begenip 6-7 defa daha ziyaret ettim.
Estetik meselesini fonetik kapsamında değerlendirirsek birçok yüksek kültür diline zaman içerisinde doğal olmayan müdahalelerde bulunulduğunu görürüz. Fransızcada bunun belirgin örnekleri vardır, gündelik hayatta kullanılan basit cümlelerde bile izi sürülebilir. Kafiyeli olsun, tınısı güzel olsun diye çabalamışlar çok açık bir gerçek bu sizin de bildiğiniz gibi.
Keza Arapça için de aynı şey geçerli. Kıraat alimleri bile vardır, envaiçeşit okuma tarzı ortaya çıkmış geçmişten günümüze değin.
Sıradan bir insan hiçbir şey anlamasa bile sesini iyi kullanan bir hafızdan Kuran tilaveti dinlediğinde etkilenebiliyor, Müslüman olsun ya da olmasın. Farsça zaten ayrı bir dünyaya adım attırıyor. İbranilerin okuma tarzları dilin tınısından ötürü Yahudi olmayanlara pek tesir etmez. Her dilin kendine özgü bir melodisi bir fonetik yapısı vardır fakat her dilde bunlar özel olarak geliştirilmemiştir. Fransızca, Arapça, Farsça gibi dillerde dini metinler, şiirler, edebi kesitler belli başlı kurallar dahilinde ahenkli bir şekilde ifade edilebiliyorlar. Böyle bir gelenekleri var yani, o gelenekle var oldukları için etkileyicilikleri kaybolmuyor.
Türk dillərində qalın ilə incə saitlər vardır.
Qalın saitlər: a, ı, o, u
İncə saatlər: e, ə, i, ö, ü
İndi də gəlin, fars dilindəki qalın ilə incə saitlərə baxaq.
Qalın saitlər: a, u, o
İncə saitlər: i, e, ə
Türk dilində incə ünlülər fars dilindən daha çoxdur. 😊
Hiçbir şey ifade etmez bu. Vietnamcada 6 çeşitti sanırım tonlama var
6 farklı a, 6 farklı o harfinin falan olduğunu düşününce Vietnamcanın müzik gibi bir dil olmasını beklemek gerekir bu düşünceye göre. Yani, sesli harf sayısıyla dilin ahengi doğru orantılı değil
@abdullahsartas5948 Sözcək estetiklikdən, qalın ilə incə saitlərdən gedir. 🤣
bu azeriler neden böyle değişik? :)
@@qaraqarga5316 Yanılıyorsunuz, aslen uzun ve kısa seslerin varlığından gelir. Ayrıca ince ve kalın da mühimdir.
Şahsen Farsçayı daha melodik yapan da bu uzun seslerdir.
Misal kelimeler: Asalet, Adalet, Vacip, Aciz, Kabil, Vuku, Cani, Hariç, Dahil, İstiklal...
Bu tarz kelimeler, Farsça kelime haznesinde daha yoğunlar
Sait Yılmaz, bu Azeriler derken bir şey yaptığınımı zannediyorsun. Azerbaycan Türk'ü onlar. 🇦🇿🇹🇷
Hocam, Ahmet İnam'ın felsefeyi insan yaşamına entegre ediş biçimi, felsefi kavramlara daha duygusal ve tinsel manalar yüklemesi hakkında ne düşünüyorsunuz ? Örneğin heplemek ve hiçlemek kavramlarını. Bildiğim şeylerin anlamını hiçlediğimde kendimi boşlukta hissediyorum. Tamamlanmışlık hissiyatı sebebiyle belki mesele tamamdır demek için onu kafamda bi şekilde anlamlandırıp tamam budur demek istiyorum. Sonra bir şeyle karşılasıp onun öyle olmadiğını görüyorum ve bu çarpıcı oluyor. Sizin bu konudaki görüşleriniz neler hocam ?
Hocam “Türkçe” konusunda size hep benzer yorumlar yaptıran sorular soruluyor. Ben, epey ilginç ve kafa karıştırıcı olduğunu düşündüğüm iki soru sormak istiyorum.
İlk soru: Üreticisi/üreticileri bilinmeyen öztürkçe sözcükler nasıl ortaya çıkıyorlar? 1935’ten önce de halkın kullandığı birçok öztürkçe sözcük var. Ahzüita sözcüğü aksata şeklini alabiliyor fakat “karsambaç” gibi kuvvetle muhtemel öpöztürkçe olan bir sözcük de kullanılabiliyor.
Arapça bir sözcüğün Türkçe halk ağzına kanonize edilmesinin mantığını anlayabiliyoruz da, Türkçe bir kökten yapım ekleri yardımıyla yeni bir sözcük türetilmesinin mantığını anlayamıyoruz. Çünkü eline hiç kalem almayan ve okur yazar olup olmadığı da belirsiz bir kitleden söz ediyoruz. Bir yazar yahut bir dil bilimci bunu yapabilir kuşkusuz ama ben “halkın” nasıl yaptığını merak ediyorum.
İkinci soru: Türkçenin kavram çeşitliliği bakımından yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?
Aynı anda birden çok yerde bulunmak, tek başına yürürken ortaya çıkan burukluk hissi…
Bu tür şeyleri veya benzerlerini tek bir sözcükle, tek bir kavramla ifade edebileceğimiz diller var. Almanca bunlardan biri örneğin. Türkçe yazı dili fena olmasa da böylesi incelikleri veya karmaşık anlam yapılarını bir çırpıda ifadeye etmeye yarayacak araçlardan yoksun sanki. Soruları ayrıntılandırdım çünkü farklı anlamlar da çıkarılabilirdi.
Eklemek istediğim bir şey daha var, Türkçe kadar yazı üretilmeyen birtakım dillerde de olağanüstü diye nitelendirebileceğimiz kavramlar mevcut. Belki bu diller genel olarak (yazı dillerini kastediyorum) Türkçenin gerisinde kalırlar fakat Türkçe de özellikle hayata, insana, doğaya dair birtakım ayrıntıların, inceliklerin, durumların kavramlar aracılığıyla nokta atışı bir biçimde ifade edilmesi bakımından geride kalır.
Sizin “bolca yazı üretmekle” ilgili tezinize muhalefet etmek adına bu eklemeyi yaptım.
Latin dilleri olan Fransızca Italyanca ve Ispanyolca, kulağa en estetik ve en hoş gelen diller olarak bilinir bütün dünyada.
Fransızlar böğüre böğüre konuşuyor. Kendilerini nasıl romantik diye pazarlamışlar, bu milletin güzellemesini yapmak niye bu kadar havalı hiçbir fikrim yok. İtalyanca ve İspanyolca’yı da anlayamadım. Niye bütün dünya böyle düşünüyor biri açıklayabilir mi?