15 Temmuz Konferansı Prof Dr Halis AYDEMİR

Поделиться
HTML-код
  • Опубликовано: 10 дек 2017
  • TEFSİR DERSLERİ
    KARŞILAŞTIRMALI MEAL DERSLERİ
    SAHİH-İ BUHARİ HADİS DERSLERİ
    SAHİH-İ İBNİ HİBBAN HADİS DERSLERİ
    Prof. Dr. Halis AYDEMİR
    Hece Kitap ve Hikmet Derneği
    / khalisaydemir
    / kuran_dersleri
    / kurandersleri1
    www.kurandersleri.net

Комментарии • 45

  • @zeynepkose6629
    @zeynepkose6629 3 года назад +3

    Rabbim razı olsun sizden hocam 🌹 ağzına sağlık 🌹

  • @ozgurgoksunlu
    @ozgurgoksunlu 3 года назад +4

    Çok kaliteli bir müslümanız Halis Hoca. Edip Yüksel ile yaptığınız münazaradan beri sizi takib ediyorum.

  • @meryemozturkkiki335
    @meryemozturkkiki335 4 года назад +4

    Allah razı olsun ağzına sağlın Rabbin sayılarınızı artırsın isşaAllah 😥

  •  6 лет назад +8

    Cenabı Hakkın kendilerine itaati zatına şirk koşmamakla eş değer birlikte andığı “Ve kadâ rabbuke ellâ ta’budû illâ iyyâhu ve bil vâlideyni ihsânâ” ama eğer “ve in câhedâke alâ en tuşrike bî mâ leyse leke bihî ilmun fa lâ tutı’humâ” İş ma’rufun dışına gelirse, ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar çaba gösterirlerse “câhedâke” tuturmuşlar illa bunu yap diye.“Felâtûti hûme” artık onlara itaat etme. Bir hududumuz var, biz insan varlığıyız bir seçiciliğimiz var her şeyi baş tacı edemeyiz.
    Allah azze ve celle bize ne güzel yasak koydu “ve lâ takfu mâ leyse leke bihî ilmun” sence ilim sahibi olmadığın, “mâ leyse leke” sence bir ilim sahibi değilsin, böyle bir bilgin yok o konuda biri senden kendi adımlarını kendi peşi sıra takip etmeni bekliyor. “takfu” yani kafasını arkasından onun kafasına bakarak ilerliyorsun nereye giderse. “lâ takfu” dedi Cenabı Hak “peşine düşme” düşermisin! “innes sem’a vel başara vel fuâde” sende işitmek var, sende basiret var, sende gönül var. “kullu ulâ ike kâne anhu mes’ûlâ (mes’ûlen)” sen bunlardan mesulsün, sen öyle bir vagon değilsin adım attığın yerde bu adımı niçin, nereye, nasıl attığını bilgi sahibi olman lazım. Bana mutlak suretle itaat etmeniz lazım diye Allah’ın elçisinin kumandanlarından birisi çıktı. Belki bu konuyla ilgili hadisten en şahane örnektir. An aliyyi (r.a) Ravimiz Hz. Ali (r.a) rivayetler hem Buhârîde hem de Müslimde var. Diyor ki; Emme Resulullah (S.A.S.)’me raculen minen ensâr. Resullulah (S.A.S.) ensar dan bir adamın fi seriyyetin bir seviyede komutan kıldı. Dedi ki: Sen bunların komutanısın. Yola gittiler, yolda komutan onlara bir konuda kızdı, sonra onlara dedi ki; “azimtû aleykum en tecmeul hatabe” şimdi sizden istiyorum gidin odun toplayın, odun topladılar “ve en te’fû finnar” odunları yaktırdı onlara dedi ki; şimdi bu ateşin içerisine girmenizi istiyorum. Ateşin kıyısına geldiler, durakladılar onların tereddüt etiklerini görünce dedi ki;”felen yuammirküm resullahi aleyküm” beni sizin başınıza komutan tayin eden Allah’ın Resulü değil mi? “Kalû bela” dediler ki; “elbette o” fakat dediler ki “inna harecnâ firaren minen nâr” biz sefere niye çıktık? biz sefere gazveye çıktık ki Allah azze ve celle bizi cehennemden azat etsin çünkü cehennem çok sıcaktır.
    Ve Allah azze ve celle dedi ki; bu savaşa çıkmayanlara “kul nâru cehenneme eşeddu harran” cehennem ateşi daha sıcak, mevsim sıcak diye savaşa gitmiyorsunuz öyle mi? Bilin ki cehennem ateşi daha sıcaktır. Biz ateşten korunalım diye ateşten kaçtık buraya geldik, şimdi niye ateşe girelim. Onlar bunları söyleyince ateşin alevi serinledi, komutanın öfkesi söndü ve mesele böyle kapandı. Medine ye dönünce bunlar bunu Resulullaha sordular dediler ki; Ya Resulullah senin bu komutanın var ya bize böyle şeyler emretti, hani bizler de tereddüt ettik falan derken yapalım mı, yapmayalım mı kaldık yapsamıydık acaba bu işler mutlak bir itaati gerekli mi? değil mi ? ma’rufun dışına taşarsa mutlak bir itaat göstermek zorunda mıyız? Bunun sorusunu Resulullaha sordular, çok keskin, çok net bir cevap verdi. Dedi ki; O ateşe girseydiniz o ateşten ebediyyen çıkamazdınız, orası sizin cehenneminiz olurdu yani o ateşte yanardınız ölürdünüz sonrasında cehennem ateşi ve böylece ateşin dışında bir gün görmeniz mümkün kılınmazdı. Sonrada duydular ki; “lâ tâate illa fî ma’ruf”. İtaat yoktur, ancak ma’ruf olsun. Ma’ruf nedir? Allah azze ve celle’nin emirleri, Allah’ın elçisinin öğretisi, uygulamaları ve insanların aklederek doğru bildikleri, doğru tanıdıkları hususlar her bir insanoğlu, insan evladı Cenabı Hakkın bu potansiyelde yetiştirdiği hazırladığı bir kimsedir.
    Öğrenmek, bilgilenmek, bilgiyi değerlendirmek ademin çocuklarının mirasıdır. Allah azze ve celle ademi böyle yarattı. Hatırlayın melekler onun hakkında istifham ileri sürünce kim bu adem, ne yapar, ne eder, böyle iradeli bir varlık olarak yaratıyorsun. Adam öldürür, kan döker neler neler yapar dediler. İrade çok tehlikeli bir şey “kâlû e tec’alu fihâ men yufsidu fîhâ ve yesfikud dimâe” diye yüce Allah azze ve celleye istifham eylediler. Cenabı Hakta ademi zapt edecek, ademi rapt edecek, kontrol edecek yanını onlara tanıttı. Adem böyle iradeden ibaret değil, dolayısıyla sadece arzularını kovalayacak, ortalığı yıkıp dökecek bir varlık değil. Onu kontrol edecek bu yanına rağmen, iradesine rağmen onu kontrol edecek bir yan var, zapt edecek bir yan var. O da ademin bilgilenmesi. Bilgiyi tayin edebilmesi, öğrenebilmesi ve bunu meleke haline getirip davranışlarına yansıtabilmesi. Çıkardı Allah azze ve celle ademi karşılarına onu tarif etmişken “Ve alleme âdemel esmâe kullehâ summe aradahum alel melâiketi fe kâle enbiûnî bi esmâi hâulâi in kuntum sadikîn(sadikîne). Ya rabbi, haddimize değil ama diye soranlarla Cenab-ı Allah ne demişti “ innî a’lemu mâ lâ tâ’lemûn” Ben bilmediklerinizi biliyorum. Siz bildiğiniz, kestirdiğiniz kadarıyla bu soruları sordunuz. Bilmediklerinizde var. Ben ne yaptığımı iyi biliyorum diyerek sonra onlara bilmedikleri ademde bilmedikleri şeyi gösterdi. Ademin bu yanı, ilim sahibi olabilmesi ve öğrenebilmesi. Ademe sordu: “fekâle enbi-ûnî bi-asmâ-i hâulâ-i kuntum sâdikîn” meleklere dedi siz bakayım biliyor musunuz? “Kalü lâ ılme lenâ ılleme allemtene” Bilmiyoruz Ya rabbi bize bildiklerinden, öğrettiklerinden gayrısını bilmiyoruz. Ama bak Adem biliyor. Ademi o yanıyla görünce melekler istiğfar ettiler. Adem başka bir varlık, iradesini zapt edecek başka bir yer var, öğrenebilir. Eğer bir kişi öğrenmiyor ise, bilgiye kapalıysa iradesini düzgün kullanamaz. Kuvvet önemli bir şeydir ama bilgi ile dolu dolu kullanırsanız. Cenab-ı Hak ayetlerde kuvvetini dediği her yerde hikmetinden de söz etmiştir, bilgisinden de söz etmiştir.
    Müfessirler diyorlar ki vermek istediği mesaj şu; Cenab-ı Hak çok kuvvetli, doğru “ve allimü ennel kuvvete lillâhi cemîan” bütünüyle kuvvet Allah’ındır. Allah bütünüyle kuvvete sahip olan güç kudret, eğer O’nun ilmi olmasa, hikmeti olmasa; böyle freni boşalmış bir dozer düşünün veya şu asfaltları düzelten o silindirler var ya yani kimin üstünden geçeceği belli olmaz,ne yapacağı belli olmaz. Kuvvetse kuvvet. Ama kontrollü olmaz ise yıkar döker her tarafı.
    Allah azze ve celle hikmet ve ilim sahibidir. Kuvvetini hikmet ile kullanıyor. Dolayısıyla bende zulme yer yok “innellahe la yazlimü miskale zerrah” Allah zerre miskalince zulmetmez. O olanca gücüne rağmen, kuvvetine rağmen hiç kimsenin aleyhinde bu kuvvetini zulmen kullanmaz. Bize de bir irade verdi, kuvvet verdi, güç verdi. Eğer biz bunu bilgi ile desteklemez, eşliğinde insana bilgiyi vermez ise bu gücünü insan öyle vahşi yaşayarak kullanabilir ki komşusunu katleder. Bir bıçak marifetine bakıyor, bir silah marifetine bakıyor. Her insanda var bu kadar kuvvet. Eğer ilim desteği olmaz ise, hikmet desteği olmaz ise insanı insan edemeyiz. O insanın meleklerin gördüğü haliyle ilimsiz olursa o kat katır bu yıkar, döker bu felaket getirir. Demek ki bizim sigortamız, bizim insanı dengeleyen, onu zapt eden, davranışları kontrol eden malumat, bilgiler Cenab-ı Hakkın öğrettiği malumat, öğrettiği bilgilerdir.

  •  6 лет назад +9

    çalıştırmak, emeklerini sömürmek, yer altı kaynaklarını sömürmek ve köleleştirmektir. Çünkü kendilerini efendi görüyorlar, kendilerini üstün görüyorlar ve bu üstünlük yarışında yavaş yavaş geri kalmaya başladıklarında ve bu ümmetin toparlanmaya başladığını düşündükleri için uzun yıllardır hazırladıkları bir fişengi attılar. Düne kadar ona ihtiyaç yoktu. Ufak ufak manipülasyonlar ile yönetimleri zaten kendi istedikleri hizaya çekiyorlardı. Buna bu yaşlarda ki bütün arkadaşlar tanıktır. Ama artık gem almaz bir noktaya gelince ellerindeki en güçlü ve uzun zamandır hazırladıkları bir silahı devreye koydular. Bu iyi hazırlanmış uzun yıllar çalışılmış bir projenin halk üzerinde ki alanı yani hangi saha üzerinden bu işlemi yapıyor diye baktığımızda maalesef din sahası öne çıkıyor. Din üzerinden bu projeyi yaptılar, halkı yanıltmanın en güzel yolu olarak dini gördüler. Demin o yüzden bize çok iş düşüyor dedim. Peki nasıl oldu da bizim dinimiz kendi çocuklarımızı bize silah sıkacak, tankları üzerimize yürütecek, helikopterlerden bize makinalı tüfeklerle ateş edecek, jetlerle bize korku salacak hatta bomba atacak noktaya sevk etti. Bu motivasyonun dini motivasyon su-i istimaline kötü kullanımına öyle bir odaklanmalıyız ki bunu bir daha bizim üzerimizden tatbik etmeye kalkışamasınlar. Çünkü bu; bu kadar sinsi olabildi, bu kadar görünmez olabildi, bu kadar da kendisini iyi gösterebildi.
    Bu su-i istimalin kodları nelerdir? İslam dini gerçekten böyle bir su-i istimale açık bir din midir? Dolayısıyla biz bu cenaptan ha bire yumruk yemeğe müsait miyiz? Yoksa biz belli şeyleri eksik yaptık, yanlış yaptık, bazı yerleri boşluk bıraktık demin valimin işaret ettiği gibi. Bazı ödevlerimizde gevşek durduk, davrandık ve birileri bu alan üzerinden bu su-i istimal girişimini neredeyse başarıya taşıdı.
    Allah azze ve cellenin gönderdiği son elçi Muhammed (S.A.S) o da insan topluluğu içerisinde vazifesine başladı, o da insanlara çağrıda bulundu, onunda bir mesajı vardı, o da etrafında insanlar topladı, o da bir hareketi sürükledi, yürüttü hem de vahyin gölgesi altında. Ve bize en güzel örneği sundu. Eğer onun bunu nasıl yaptığı sürece dikkat kesilirsek, kodlarımızı tekrar orayı esas alarak kalibre edersek, emin olun Allah azze ve celle bizi kötü niyetlilerin eline yem olarak bırakmamıştır. Onların eline bizim aleyhimize kendi dinimizde bir açık kesinlikle bırakmamıştır. Şundan eminiz; bir felaket geldiyse başımıza bunun müsebbibi bizim günahlarımızdadır, bizim eksikliklerimizdedir. “la tasavvake min musibeti fe bima kesebet eydiküm” tekili de var, çoğulu da var bu ayetin. “isabetle musibetler ellerinizin kazandığı şeylerden ötürüdür” diyor Cenabı Hak “ve ya’fû an kesîrin” çoğunu Cenabı Hak affediyor, yani çoğu eksikliklerimiz aslında birer musibet olarak başımıza dönmüyor. Cenabı Hak çoğunu affediyor bir kısmıyla böyle karşı karşıya kalıyoruz. Aman ya Rabbim bir kısmi ile neredeyse istiklalimizi, ırzımızı, varlığımızı, tehdit edecek kadar büyüklükte bir felaketle karşı karşıya geldik. Biz demek ki durumu çok dikkatli çalışmalıyız. Bu böyle bir konferansın konusu olmaktan öte uzun bir zaman tahlili yapılacak araştırması, incelenmesi yapılacak ve tedbirleri kısa ve uzun vadeli tedbirleri milletçe alacağımız düzeyde ciddi bir hadise. Eğer bunu yıl dönümü mesafesine indirger de unutmaya başlarsak, biz ikinci bir felaketin kapısını kendi ellerimizle aralamış oluruz.
    Allah’ın elçisi nasıl çağırdı insanları, bireylerle nasıl muhatap oldu, dini sorumluluk insanların üzerinde nasıl karşılığını buldu, kişiler iradelerini nasıl Resulullah’ın iradesinin yanına kattılar, onunla birlikte yürüdüler, yeri geldi onunla birlikte savaştılar. Bu iradelerin birleştirme sürecin de yol nasıl alındı?
    Allah azze ve celle Resulüne diyor ki; Sen şöyle de “hazihi sebili” bu benim yolum istikametin nereye? “ed’û ilâllâhi” ben Allaha çağırıyorum. Kendime çağırmıyorum, aileme çağırmıyorum, kabileme de çağırmıyorum, bir millete de çağırmıyorum ben Allaha çağırıyorum. Ben bu yolu yürüyorum Allaha varmak üzere. Ama nasıl “hâzihî sebîlî ed’û ilâllâhi alâ basîratin” basiret üzere, Allah’ın elçisi bile, ki vahyin teyidi ile Cenabı haktan sürekli vahiy alan birisi olarak insanlara çağrısını bu şekilde açıkladı; basiret üzere geleceksiniz, dinleyeceksiniz, anlayacaksınız, farkına varacaksınız ve farkına vardıktan sonra duruma tanıklığınızı kendi ifadenizle ikrar edeceksiniz. Ben bu duruma tanık oldum, gerçekten yüce yaratıcıdan O yegane ilahtan gayri herhangi bir ilah yok onu görüyorum müşahede ediyorum. Biz nasıl adım atıyoruz dinimize “Eşhedü” diyerek “Eşhedü en lâ ilâhe illallah”
    Şehadet; tanıklık demektir, farkındalık demektir, bir bilincin dışa vurumu demektir. O yüzden öncesinde anlamayı, tefekkür etmeyi, farkına varmayı ve bilgilenmeyi gerektirir. Körlemesine bir, körü körüne bir tabi olmak her ne derse doğrudur, anlamasam da dediği doğrudur şeklinde bir ittiba ile. Biz Resullulah’a bile daha başlangıçta tabi olmamışız. Basiret üzere,”a’me basîreküm” bizi felakete götüren süreçte halkımız içerisinde, dini mesaide bulunmak çocukları talim-terbiye etmek, onlara iyi eğitim kazandırmak maksadını kendisine kalkan edinen, arka planda kendi evlerinde, ortamlarında, kendilerine mutlak bir itaati vasf olarak görmek. Görünürde doğruda görünse sizden, yanlışta görünse sizden, eğride olsa bunu sorgulamaksızın mutlak surette eğer emrediliyorsa hikmeti vardır. Gerekirse kendini an itibariyle ateşe atmayı bile örnekleyerek bir cemaatin sözüm ona bir örgütlenmeyi halkımız içerisinde uzun yıllara bağlı olarak yapmış bir cemaat şablonundan söz ediyoruz, bu şablon isabi bir şablon değildir. Kimse kimseden hakka rağmen doğruya gerçeğe rağmen mutlak bir itaati bekleyemez. Hatırlayınız Cenabı Hak Nebi (S.A.S)’e hitaben sana müminlere geldiği zaman “Ya eyyuhân nebiyyu izâ câekel mu’minâtu yübâyi’neke” sana biat etmek istiyorlar. “alâ en lâ yuşrikne billâhi şey’en ve lâ yesrikne ve lâ yeznîne ve lâ yaktulne ve lâ ye’tine bi buhtânin yefterînehu beyne eydihinne ve erculihinne” iftira etmeyecekler, şirk koşmayacaklar, zina etmeyecekler, hırsızlık yapmayacaklar. “ve lâ ya’sineke” ve sana âsi olmayacaklar dedi Cenabı Hak hemen eşliğinde bir kayıt koydu; “ve lâ ya’sîneke fî ma’rûfin” ma’ruf bir konuda sana asi olmamak üzere kayıt koydum.
    Ya Rabbi Resulullaha, Resulullah (S.A.S) ma’ruftan başka neyi bizden bekler? değil mi ki sen onun için “ye’ muruhum bil ma’rûfi ve yenhâhum anil munkeri en ne nebiyyil ûmmiy er-Resul en nebiyyil en ûmmiy” böyle tarif ettin ye’ muruhum bil ma’rûf onlara ma’rufu öğretem dediler ama cenabı hakkın bize öğretmek istediği bir şey var. Elbette ki Resulü ma’ruf dışında bir şey emretmez. Ama bize öğretti ki ben bu kaydı buraya koyuyorum ma’ruf konusunun dışında bir itaati kimseden alırsanız böyle bir emri orada durun, en çok sevdiğimiz

  • @sadettinekici3174
    @sadettinekici3174 3 года назад +2

    Hocam!
    Mü’min olduğunuz kadar yiğitsiniz vesselam

  •  6 лет назад +7

    hemen aynı ayette Allah’ın emrine itaat edin, Resulüne itaat edin ama “fe in tenâza’tum fi şey’in” bir konuda nizam çıkarsa, yani ma’ruf dışında bir şey gelişirse, nereye dönüyoruz? Asli yere de gidemiyoruz “fe ruddûhu ilâllâhi ver resûli” Allaha ve Resulüne geri dönüyoruz.
    Kimse insan topluluklarını kendisine mutlak itaate angaje edemez. İnsan ademin çocuklarıdır. Biz bilgiden kopmamalıyız. Ülkemizde bunu uzun vadede atılan adımların Elhamdülillah ki fazlasıyla atıldı. Düne kadar ki ilahiyat sayılarımızın iki katına çıktık. Bu şehrimiz de en son ilahiyata kavuşan şehirlerden bir tanesi oldu. Kim bilir geçmiş yıllarda nice siyasiye bunun için rüşvet verdiler, rey verdiler kim bilir kaç kez aldatıldılar. Allah bu millette bir hayır bilmeseydi, o geceyi karanlığa çevirirdi. Kendisinde kalmış birlik kırıntısıyla bile imam hatip için siyasetçiden rüşvet isteyen, ilahiyat için siyasetçiden bunun için oyunu rüşvet olarak gören necip bir milletin karşısındayız. Bunca yıllık boşluğa rağmen kendi kodlarını unutmamış, salâmını duyunca evet ben bunu tanıyorum, öyle bir şey öğretmedik. Aramızdan herhangi bir hocamız diyebildi mi “biz 15 Temmuz öncesi insanlara diyorduk bak tehlike olursa biz çıkarız salâları veririz, aman ha meydana koşun” diye hiç böyle bir tedbirimiz ve talimimiz olmadı. Ama milletimiz bunu kendi içinde tanıdı, bildi ve meydana koştu. Bu bilgi kırıntısıydı.
    Şimdi nerde din görevlileri olarak mademki dini bilgiyi, sahih dini bilgiyi tamamen yaymak ve çoğaltmak ancak bizim selâmetimiz; ve bu alanda tekrardan oyuna gelmemek için mademki sigortamızdır, bu tankın önüne yatmak kadar ölüm verici gelir. Ve inanın bana daha zayıf gelir. Bu o gece koşmakla millet için, bayrak için canla-başla fedakârlık etmekle işler. Yeter ki bu milleti değer kılsın. Halkımıza; bu ülkede bir Diyanet İşleri Başkanı olduğunu, sahih bilgi konusunda halk referans olarak oranın esas alınması gerektiğini, mensuplarının en tenha mahalleye kadar mevcut olduğunu, hiçbir şey olmasa bile bir şeye davet ediyorsa, bir uygulamaya, bir ibadete her neyse bunları onların check etmesi gerekiyor. Anlatıp “ya böyle diyorlar, dinimizde böyle bir şey var mı?” sorgulama sürecini, öğrenme sürecini tabandan başlatmalıyız. Düne kadar diyaneti kötü ilan eden, imam hatipleri kötü gösteren “ilahiyatlar mı? gerekirse falanca bölüme gönder ama çocuğunu oraya gönderme, zındık olur” diyen anlayışı uzaklaştırmalıyız.
    Olabilir; münferit kimi yanlış düşünen hoca efendiler, hocalar. Ama umumiyetle bizim kurtuluşumuz o gözde imam hatiplerimizdir. Hatırlayın; ilk yol ayrımına 4+4+4 de geldik bu adamlarla. Dediler ki “bu çıkarsa, bu olursa bizim bunca yıllık birikimimiz boşa çıkar. Çünkü; bu 4+4+4 demek tekrar erken yaşta, daha çocuk yaşta, orta okulda “Bismillahirrahmanirrahim” demesi demek.” Rabbimiz bize bundan çok daha iyisini gösterdi. Allah o kritik aşamalarda siyasilerimize kudret verdi, milletimize dirayet verdi, o aşamadan geçirdi. Şimdi küçücük, körpecik yaşta böyle sitenin önünde bazen görüyorum; ya bu ilkokul çocuğu diyorum başörtülü bunlar. Hanım diyor ki; imam hatibe gidiyorlar. Çünkü dördüncü sınıftan sonra beşinci sınıftalar. Bu; şu tahtada yazan dini değerlerimizin oturduğu zemindir.
    Bu milletimizin geleceğidir, bu bizim şairimizin dersin girişinde de dediğim gibi istiklalimizi hak etmemiz demektir. Biz bu topraklarda Allah azze ve celleyi göz ardı ederek, yok sayarak yaşayabileceğimizi sayan gafillerden değiliz. O yüzden bu al bayrağa, o yüzden bu hilale, o yüzden bu marşa birilerinin sıkıntısı var. Çünkü; bu orda durduğu sürece, bunlar orda durduğu sürece biz bu milleti yıkamayız dediler. Bunu bunlara dedirten Allah azze ve celleye hamd olsun. Sözlerimi uzattım, hakkınızı helal edin, hepiniz Allaha emanet olun.

  •  6 лет назад +9

    15 TEMMUZ, DİN VE DEĞERLERİMİZ
    Eûzu billahi mineş-şeytânirracîm
    Bismillahirrahmanirrahîm
    Elhamdülillahi rabbil alemin,vessalatü vessalemü ale rasüline muhammedin ve alihi. Sayın valim, sayın vekilim, değerli müftüm, kıymetli meslektaşlarım hepiniz hoşgeldiniz. Böyle elim, vahim bir olayın yıldönümüne geldik. Aradan bir yıl geçmiş. Küçük bir kızım var. Olayın farkında, ilerde de o güne yetişenlerdenim dediğimde herhalde çoğu insan “yaa demek sen ki o günü yaşadın, o geceyi yaşadın diyen, onun hatırasını benden soracaklar diye olayın ne kadar büyük bir olay olduğunu şimdiden fark etmiş. Hakikaten bu coğrafyada ben artık buna darbe demiyorum bu darbe sonrası dünya konjoktürü gösterdi ki bu bir darbeden öte bu bir işgal girişimi.
    Anadolu coğrafyasında bu ümmetin başı mesabesinde ayakları üzerine durmaya başlayan ve kendi milli iradesini artık tahkim etmeye başlamış bir milletin başının kesilmesi. Dolayısıyla da ümmetin başsız bırakılması için iyi planlanmış, iyi tasarlanmış korkunç bir hamle, kanlı bir girişim. Arap dünyasında biliyorsunuz devrimler oldu, diktatöryan rejimlere karşı halk hareketleri domino taşının etkileri gibi sağı solu etkiledi. Onlardan pek çoğunu biz çağırmıştık. Darbe sonrasında kendileri ile hem Türkiye’deki durumu onlara anlatabilmek, hem de orda nasıl yankılandığını bir de onlardan dinlemek üzere. Biz o zamanlar tabii henüz vakit yeni, darbe girişimi, kalkışma bu tür hafif kelimeleri kullanıyoruz. Bir tanesi dedi ki, yabancı ülkelerden gelen biri “Bu tam manasıyla bir darbeydi ve halkın devrimi aynı gecede geldi. Yani darbe gerçekleşti ve halk devrime yöneldi.”Bu darbeye karşı ve yönetime tekrar el koydu.Sayın müftüm çok güzel düşünmüşler; girişte bu salâları bize dinlettiler. Ortam da zaten biraz karanlık birden bizi dalga dalga aldı o gecenin havasına götürdü.
    Geçenlerde anlatıyorlar; bir yerde yanlışlıkla vakitsiz bir salâ verilmiş, halk valiliği aramış “Var mı bir durum, çıkalım mı?” diye. Bendeniz doktora çalışmamı “El-kavlü’l-bedî’fi’s-salâti alâ’l-habîbi’ş-şefî.”En derli toplu, en güzel söz ve son söz olmak üzere Rasulullâh (s.a.s.)’in ve salât konusunda bir kitap yazmış bulunan imam Sakhavînin eserini tahkik ederek yaptım. İmam Sakhavî salâvatla ilgili çok şeyler anlatır. Gelen rivayetleri, sahabenin bu konudaki düşüncelerini, yaşanılan deneyimleri ve hatta konuya dair rüyaları. Demin oturup takdim eden arkadaşımızın “ezanları susturan darbelerden, darbeleri önleyen salâlara’ifadesini duyunca dedim ki;imam Sakhavî herhalde kalsa bir de bunu görse demek ki salâtın bir de böyle bir yanı varmış,bunca faziletin yanında bir de bir millete istiklâlini hatırlatan ‘Haydi ayağa kalkın,bu yabancı elin önünü kesin,bu hayâsızca akını durdurun’ diyen bir nidâ, bir yakarış, bir çağrı tarafı da varmış.Hiç kimse bu salâların kodlarını çözmekte zorlanmadı. Milletimizin her bir ferdi hiç biri demedi ki bu salâ nedir? Ne işi var bu işte salânın. Herkes tanıdık, bildik taa en iç dünyasında zaten var olan evet böyle bir zamanda salâ okunması gerekir diye hiç bu konuyu tartışmadılar. Çünkü vaktiyle Allah azze ve celle zaten buyurmuştu:’İnne salâteke sekenün lehüm’ Senin salâtın onlar için sükûnettir. Şiddeti bertaraf
    etti. İşgâli ve belki gerçekleşseydi binlerce kanı, tecavüzü ve kargaşayı yığınla kim bilir ne kadar zaman sürecek bir felaketi önledi. Dolayısıyla duruma el koyan salâlarımız oldu. Bu bize çok şey düşündürüyor. Konuşmanın sonuna bağlamayı düşündüğüm her ne varsa demin sayın valim kürsünün asıl sahibi diye bize söz vermeden önce onları bir güzel dizge halinde sundu.
    Hakikaten herkesten daha fazla biz imam hatip camiası olarak, ilahiyat camiası olarak ve en önemlisi ve en kalabalığı böyle kılcallarda mahalle mahalle halka ulaştığımız, ulaşmamız gereken, buğzetmemiz gereken damarlarımız olarak diyanet personelimiz bu konuda başkalarından daha fazla ders çıkarmalı ve burada bizim sorumluluklarımız nelerdir? Ödevlerimiz nelerdir? Bunu anlamalıyız. Çünkü bu bizim istiklalimizle eş değer bir mevzudur artık.
    Biz siyasete meraklı bir topluluk değiliz. Ama birileri bizim üzerimizden bizim bu alanımız üzerinden halkın geleceğini karartmaya kalkarsa onlara bu alanı dar ederiz demeliyiz. Buralarda at oynatamazsınız demeliyiz. Halkımızın üzerinden böyle projeler uygulayamazsınız diyebilmeliyiz. Bu salâların, minarelerdeki salâların arka planında bizim halkla olan teşrik-i mesaimizde bize düşen çok ödevler ve sorumluluklar var. Dedim ya bu konu çok önemli artık minber ne kadar çok önemli ise oradaki bayrakta o kadar önemlidir. O bayrak orada değil ise o minbere çıkmanın da bir anlamı yoktur, orada anlatacaklarınızın da bir anlamı yoktur. Sokakta işgalci asker dolaşıyorsa, artık hürriyet yok ise artık ibadette yok demektir. O yüzden Resulullah (S.A.S)’in riayeti ne kadar değerli ise çünkü istiklali bir olan ALLAH azze ve celle önünden gayri hiç kimse önünde rükû etmeyeceğimizi temsil ediyor. Onun minberdeki kılıcı, mihraptaki kılıcı ne ise bizim hilalimiz ve bayrağımızda odur. Dolayısıyla bize düşen sorumluluğu istiklal mesabesinde ehemmiyetini öylece kavrayıp konuya öylece eğilmeliyiz. Merhum şair onu satır satır istiklal marşına nakşetti, başka türlüsü olamaz dedi sadece bir yolu var istiklalin; o da hakka tapmak. Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal. Bunun verdiği mesaj çok açık. Eğer hakka tapmaktan milletim vazgeçmeye başlarsa istiklal hakkını da kaybetmeye başlamış demektir. Peyderpey artık başka milletlerin şikarı olmaya başlar.
    Milletimizin inancını, dini değerlerimiz başlığımızın ikinci tarafı. Demin sahneye bakarken virgül öncesi ne kadar karanlık, ne kadar feci, ne kadar vahim ise virgül sonrası da o kadar sağlam, bizim sigortamızı temsil ediyor. Hangileri kendilerini sigorta görüyor, kendilerini avukat görüyor, milletimizin sigortasının ne olduğu 15 Temmuz gecesi belli oldu.
    Ya Allah Bismillah diye yükselen tekbir sesleri biz buradayız diyen milletin coğrafyasına, toprağına sahip çıktığı bir ortamı bize yaşattı. Bir gece ansızın uyandığımız o karanlıkta duyduklarımızla binlerce gece öğreneceğimiz öğreneceklerimize denk şeyler öğrendik. Bundan ötürü ALLAH azze ve celleye hamd ederiz.
    Konuya girerken değilmi ki bizim coğrafyamızda ve diğer islam coğrafyalarında, ki bunların hepsi Osmanlı bakiyesi olan topraklar. Bugün batının uzunca bir zamandan beri uyguladığı bir sistem var, bir proje var, bir yöntem var ve temel amacı belli; bu insanları sömürmek,

    • @yesimbayar1689
      @yesimbayar1689 3 года назад

      Eğuzû billahi mineşşeyda nirracim Bismillahirrahmanirrahim...
      Değerli din kardeşim,bir süredir trt' den.. youtube daki sayfanizdan..nilüfer camii' inde ki canlı cuma hutbelerinizden... ALLAH'IN size bahşettiği ilminizden.
      faydalaniyor faydalanmayada devam etmek istiyorum..ve bu ilim yolundaki emeginize saygi duyuyorum.bu yazınızda ve konuşmanizda düşmana karşı, tanimak tutulması gereken yollari ve yöntemleri kur-an ve sünnet ışında anlatmışsınız amenna vessagna ...Lakin mağlum bu yol tehlikelerle dolu( ŞEYTAN SIRAT-I MÜSTAKİM ÜZRE)oturduğunu bizzat rabbim bildirmiş..ben o salih kullardan olma çabası içinde olan siradan bir kulum.. sırat-ı mustakiimde.. şeytana uymadan ..rabbimin korumasina ihtiyacı olan ama insana bahşettiği i akli akletmezmisiniz...hâlâ akletmeyecekmisinizz?...ancak akil sahipleri anlar... buna dayanarak, size benim içimin rahat etmesi için .sizin belki biryerlerde söylemiş yazmış olabilirsiniz...ben okuyamamış duyamamış biri olabilirimm.yada bu büyük (Iyi ve kötünun ic içe geçtiği ) internet ortaminda ayıramamış biri olarak beni kabul ederseniz, bir istirhamım olucak .tabii değerli vaktiniz varsa...
      Yazili yada sözlü bir videonuz yada yaziniz...FETÖ BİR TERÖR ÖRGÜTÜ DÜR GÜLEN DE ONUN ELEBAŞISIDIR bana yazarsaniz yada sayfanızda bir video payladirsaniz sizin üzerinideki şüphemi bertaraf edip takip devam edecegimm..
      Beni biraz anlayışı eksik biri olarak dusunebilirsinzz hakkim helâl dir .Sizden anlayiş bekleyerek bu sorumu soruyorum...hakkinizi helâl edin...
      Esselamu aleyküm ve rahmetullahi ve berekatû ...

  •  6 лет назад +8

    Ademi ilimle donatalım, bilgiyle donatalım, sorumluluğunun farkına varsın. Hiç kimse körü körüne birilerine itibar ederek, bahçede, parkta, cennetten parsel parsel yer satanlara inanırmış gibi, ben artık ona tabii oldum, bir şey dememe gerek yok. O beni nasıl olsa cennete götürecek şeklinde bir anlatım, bir propaganda, bir şablon ucunda kişileri yücelteceğine, ona mutlak teslimiyeti getireceğine göre bizi bugün olmazsa yarın benzer bir felaketin eşiğine getirir. İlahiyattaki hocalarımızdan biri derdi ki; Her insanda firavun olabilecek bir potansiyel vardır. Meğer ki o gücü elinde görsün. Eğer o gücü elinde görür, bu kadar çok itibarı çoğalır, kendisini bu kadar tanzim eden insan oluşursa, bir el hareketi ile ortalığı yıkabileceğini, memleketi yerle bir edeceğini bir önlem açarsa bu kadar körü körüne tabi olan insan farkında olmazsa felaketin eşiğine gelir. Ondan sonra demokrasinin bir anlamı yok. Demokrasi bireylerin iradelerini kullandıkları bir süreç. Biz bunun sonucunu kölelik olarak değerlendiriyoruz. Eğer bireyler iradelerini birine zimmetlemiş ise boşuna zahmette bulunmayın. O adam geliyorsa ona oy verecekler. Eğer bu kadar farklı iradede rey tek bir kişide toplanmışsa, bu dışarıda oturan adamın iştahını kabartır. Araştırın bakayım şu adamı der. Ailesinde, kendisinde ele geçirilebilecek ne var, bunun bir zayıf yanını yakaladık mı; bu kadar kalabalık insanın reyini ele geçirdik demektir. Dolayısıyla bu demokratik nizamı da baltalayan bir süreçtir. Bu tipten bir cemaatleşme hele hele dini argümanları esas alıyorsa, ilk önce karşısında bizleri bulmalı. İnsanlara icra edebilirsiniz, buyurun anlatın. Onlara Kuran-ı öğretebilirsiniz, buyurun anlatın. Onlara ameli salihlerle örnek bulabilirsiniz, buyurun anlatın.
    Bu milletin daha devlet olmadan cemaati vardı. Ama bizim bu güzel yanımızı kötüye kullanmaya kalkarsanız, dışarıya peşkeş çekmek üzere hem iktisadi, hem siyasi ve birde baktık ki hemde askeri bir güce dönüştürüp, halkın aleyhinde kullanmaya kalkarsanız; “ve lâ yehîgul mekrus seyyiu illâ bi ehlihî” Rabbimizin buyurduğu gibi; kötü plan, kötü tuzak sahibinden başkasını bulmaz. Biz öyle bir gece gördük, öyle bir gece atlattık ki hepimiz sabahında Rabbimize hamd ettik. İyi ki olmuş dedik.
    Bu kadar ele geçirilmişlikle, bu kadar kontrol altına alınmışlıkla, bizi bu günümüzde değil de, daha zayıf bir günümüzde yakalasaydı perişan ederdi. Rabbim işte böyle yaptı, işte ayet böyle tecelli etti, sahibini buldu. “ve lâ yehîgul mekrus seyyiu illâ bi ehlihî” demek ki diyor; Allah azze ve celle milletimizde evet eksikliklerimiz, kusurlarımız ama bunlara rağmen bir hayır bildi ki bizi böyle muhafaza etti. Çünkü Allah azze ve celle bizi muhafaza etmeseydi, biz o gecenin sabahını göremezdik. Biz sekmel bir dil kullanamayız başkaları kullanabilir. Ama biz din görevlileri olarak, din tarihlerini öğrenen, paylaşan kimseler olarak bize ulaşan her nimetin katresini, zerresini Allah azze ve celleden biliyoruz.Bir lütuf olarak bir hibe olarak. “Ve mâ bikum min ni’metin fe minallâhi.” Ne nimet varsa üzerinizde bu Allah azze ve celleden dir. Böyle bir nimeti Cenab-ı Hak bize o gece lütfetti. Bunun şükrünün eda edilmesi tavsiye ediliyor. Bu şükrünün eda edilmesi durumu doğru olduğu sahaya inip bunu icraata koymak gerekli. Biz insana güvenmeliyiz. Allah’ın elçisi salat ve selam üzerine olsun Hz. Aişe’ye sordular” hitap ettiğinde, konuştuğunda nasıl konuşurdu?” Dedi ki; düzgün kelimeleriyle insanların düşünmelerine, affetmelerine ve fikir üretmelerine itam eder. Ben hadisi gördüğümde şaşırdım, yani dediler;” böyle ağlamaz mıydı, böyle hani duyguları harekete geçirecek” Hayır dedi. Hiç mi ağlamazdı? ya çok kederlenirse, çok sıkıntıya düşerse
    sakallarını avuçlar öylece kalırdı. Dolayısıyla Rasulullah (S.A.S.) böyle hüngür hüngür ağladığı ağlamaklı anlatımlarla insanları kendisine tabi olmaya sevk ettirdiği, yönlendirdiği duyguları esas alan bir yaklaşım ile bir sosyal kitle ördüğü, böyle bir şey yok. Resulullaha tabi olanlar Cenab-ı Hakkın söylediği gibi basiret üzere tabi olanlar peşine böyle takıldılar. Hakikati fark ede ede gerçeği anlayarak, bilerek bu adımlarla yürüdüler. Dolayısıyla ilim dediğimiz şey Allah azze ve celle’nin Resulüne indirdiği vahiy; ki bu vahiy başta Kitabullah olmak üzere sonra Resulullaha gelen diğer vahiy melekleriyle. Bazıları vahiy deyince sadece kitaba bakıyorlar. Halbuki kitabın kendisine bi baksınlar. Cenab-ı Hakkın nasıl peygamberlerine anlık (spontane) vahiylerde bulunabildiği daha peygamber olmamışken bile vahyettiği dönemler. Resulullahın vahiy bütün çeşitleriyle Allah’ın elçisi teyid altındadır. “Ve mâ kâne li beşerin en yukellimehullâhu” Allah bir beşerle kaç türlü konuşur. “illâ vahyen ev min verâi hicâbin ev yursile resulen fe yuhiye bi iznihi mâ yeşâu” Elçi gönderir, elçi üzerinden; nitekim Kur’an bu yolla geldi. “Nezele bihir rûhul emîn alâ kalbi”elçi üzerinden geldi, ruh ul emîn üzerinden geldi. Diğer vahiy yolları; perde cihetinden; söz gelimi rüya ile, yahut Allah’ın elçisinin içine doğacak şekilde. İlk örnekte olduğu şekilde bu yollarla gelen ve Resulullahı yönlendiren vahiylerin hepsi de bizim tâbi olmamız gereken şeyler. Dolayısıyla bilgi derken diğer projelere de yol vermemek adına Allah’ın elçisinin tarif ettiği herşeyi esas almak durumundayız.
    O motifte Cenabı Hak kusur bırakmamıştır. Elbette Resulullah isabetsiz yaptığı, yanlış yaptığı durumlar olmuştur. Vahiy ile teyit ve itam edildi. Ama onun bize bıraktığı örnekliğinde Cenabı Hak bir kusur bırakmadı. Bunların hepsini tasdik etti. Dolayısıyla biz bu kusursuz itaat ile emrolunduk. Kur’an da ne dedi Cenabı Hak Allaha itaat edin dediyse eşliğinde Resulüne itaat edin dedi. Peki bu durum başka birisi için söz konusu olabilir mi? Adamlar durup durup vahiy aldığına inandırıldıkları için ne derse bilir bu diyorlar. Ya sabahleyin peygamberle konuşmuştur, dün gecede konuşmuştur, şimdide konuşuyor olabilir. Adam kıyamete kadar olacak olan herşeyi şu anda görüyorum zaten, böyle diyen bir insana orada ki bir gencimiz aklının yatmadığı, ma’ruf bulmadığı bir şey konusunda nasıl sorgulamada bulunabilir. Zaten asıl amaçta budur. Ama dini gerçekleri, sahih bilgiyi doğru öğrenmemiş bir kimse, Resulullahın bile böyle bir şeyi onlardan beklemediğini, kendi komutanına bile beklemediği bildiği yerde dur bakayım der. Sen neler söylüyorsun Cenabı Hakkın emrine bile aykırı olacak ve benden itaat bekleyeceksin, yok öyle bir şey. Bunlardan oluşturdukları menkıbeler, bunu esas alan kimi rüyalar anlatım şu işte ondan böyle bir şey istemiş. En aykırı ne düşünür bilirsiniz. En şeri şeriki bütünüyle aykırı bunun dahi anlatımlar ile ve ona tabi olan kişinin yerine getirmiş doğrusunu biliyordur, vardır bir hikmeti diyen.
    İnsanı böyle köleleştirmek isteyen, insanları böyle teslimiyet bekleyen ve kendisini masum ilan eden bu yaklaşımlar, tamamıyla merduttur. Biz şiayı niye reddediyoruz? Niye imamıye itikadı ile problemliyiz. Çünkü; onları masum ilan ediyorlar. Şiayı inancına göre Kur’an ayeti böyle söylüyor, Resulullah böyle örneklemiş ama imam başka türlü söylüyorsa, biz imamın dediğini esas alırız. Onları biz anlamamışızdır, imamın vardır bir bildiği der. Biz böyle bir masumiyeti kabul etmedik. “Fe in tenâza’tum fi şey’in fe ruddûhu ilâllâhi ver resûli” Onun emri olan itaatimizde bile Cenabı Hak kullarından itaat bekliyor öyle değil mi ? Evet ama

    • @aslankoc7206
      @aslankoc7206 2 года назад

      Vicdanın Rahatmı Hoca. Yilarca savundun F.G "hoca efendi" diyerek ve benzerlerini , Yay bakalım yay ağzını . Ama nerede nerede o Türk halki sana cevabı tokat gibi yapıştıracak . Yayyy be hoca yaya yayaaaa konuş .

  • @YavuzBerk_
    @YavuzBerk_ 2 года назад

    💐💐💐

  •  Год назад +2

    Keşke politize olmasaydın. Oldukça şüpheler barındıran, detaylı araştırılmasına müsade edilmeyen ve yüzbinlerce çoluk çocuğuna zulüm edilmesine bahane edilen, yakın siyasi tarihimizde hiç eksik olmayan bir kurgu olduğu açık bir olay. Keşke bu fitne ateşine siz de odun atmasaydınız

  • @romeomustlive2799
    @romeomustlive2799 4 года назад

    14:03

  • @zeydturki7215
    @zeydturki7215 3 года назад +1

    sayın vekilim he
    "halbuki ona küfretmekle emrolunmuşlardı"

  • @h.mucahityetis990
    @h.mucahityetis990 3 года назад +2

    Hocam feto konusunda bi cevap yazın lütfen.herkesin içi rahatlasın.

  • @halittas7159
    @halittas7159 3 года назад +5

    Tağuta kuluk yapmak küfürdür ilmin olmasına rağmen neden tağutlara kuluk ediyorsun hoca

  • @thewallstreet
    @thewallstreet 3 года назад +1

    Gercek islam alimi

  • @habitatbilimsel2575
    @habitatbilimsel2575 3 года назад

    Yani tiyatro değil diyosun anladığım kadarıyla...hmmm

    • @mustafa34533
      @mustafa34533 2 года назад +1

      Tiyatro demek kolay mi .. bütün kariyeri çöpe gitmesi demek.. emek emek gelmiş diyanetin tepesine kadar.. zor iş orda hakikati söylemek

  • @Solanahtr
    @Solanahtr 2 года назад +3

    Akp prooagandasi var mi ona göre seyredecegim veya etmeyeceğim

  • @BeyazZemin
    @BeyazZemin 2 года назад +1

    Ümmetin başı!!!
    Kimmiş?
    Tam bir şaklabanmışsın. Senin çoğu fikirlerine katılmamakla birlikte ilmini takdir ederek videolarını izlemeye gayret ediyordum. Bu son video olacak çünkü:
    Kitap yüklü ... den farkınız yokmuş. Gerçekten çok yazık. (Noktalı yere dolap, masa, tezgah, vs. her şey koyabilirsiniz)

  • @ahmetozturk7346
    @ahmetozturk7346 Год назад

    Daha önce Edip Yüksel ile tartışırken Fethullah Gülen e saygı duymak gerek muhterem diyordun .

    • @ahmet-604
      @ahmet-604 5 месяцев назад

      Ben yıllarca fetöden nefret ettim
      En yakın arkadaşımda sürekli radyoda onu dinlerdi
      Ve savunurdu..
      Bende onu uyarırdım
      Ama bir kere bile onun yüzüne vurmadım bu durumu..
      15 temmuzdan sonra fetöy düşman oldu
      Şimdi ben gvsk gvsk daha dün savunuyordun dersem ne olurum!
      Arkadaşım samimi şekilde inanmış
      Sen bunu eline alıp o insana hakaret edersen neyi kazanacaksın
      Eline ne geçecek bunu yapınca
      Hadi zekânı çalıştır ve söyle bakayım..