“Aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci, Üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten; Ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci? Hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten. İyi nişan alırdı kendini asan zenci, Bira içmez ağlardı, babası değirmenci, Sizden iyi olmasın, boşanmada birinci... Çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen.”
Padişaha akılalmaz iftiralar attılar Hüseyin Avni Paşa darbeden hemen önce Fransa’ya giderek Fransa Cumhurbaşkanı Patrice de Mac-Mahon ile görüşmüş ve diğer işbirlikçi paşa Mithat Paşa da İngiliz büyükelçisi Sir Henri Elliot ile sürekli temas halindeydi. Paşa yanına Midhat Paşa, Mütercim Rüşdi Paşa ve Süleyman Paşa'yı da alarak padişahın tahttan indirilmesi için geniş bir propagandaya giriştiler. Halkın gözünde Sultan'ı küçük düşürmek için akılalmaz çeşitli iftiralar yaydılar. Bu hain paşalar gürûhu fevkalade planlı ve programlı bir şekilde 30 Mayıs 1876 Cuma günü sabahı, saat 04.30'da harekete geçtiler. Taşkışla'dan gelen taburlarla, Mekteb-i Harbiyye’nin 300 kadar askeri öğrencisi Dolmabahçe Sarayını çevirdi. Donanma da deniz tarafını kontrol altına aldı ve Sultan Abdulaziz Hanı böylece tahttan indirdiler. Sultan bir kayıkla Dolmabahçe Sarayından alınıp, Topkapı Sarayına götürülerek, Sultan III.Selim Han’ın şehid edildiği odaya hapsedildi ve sonra da Fer'iyye Sarayı’na götürüldü. Hüseyin Avni Paşa, çoktan planlamış olduğu bu cinayeti saraydan elde ettiği adamlarına 4 Haziran 1876 tarihinde icra etmeyi kararlaştırdı. Bunun akabinde de Cezayirli Mustafa Pehlivan, Mabeyinci Fahri Bey, Yozgatlı Pehlivan Mustafa Çavuş ve Boyabatlı Hacı Mehmed Pehlivan, Sultan Abdülaziz Han'ın kaldığı odaya zorla girdiler. Saat dokuzu gösteriyordu… Padişah, Kur’an okuyordu… Yusuf Sûresi’ne gelmişti… Katiller sessizce Sultan Abdülâziz Han’ın kapısına sokuldular ve içeri girdiler. Bileklerini kesip, intihar süsü verdiler Büyük mücadeleden sonra katiller, sultanın iki bileğini de kesip dışarı kaçtılar. Henüz ruhunu teslim etmemiş olan Sultan Abdülaziz Han, pencereden çıkartılan bir perdeye sarılarak yakın bir karakola nakledildi. Bu hainler gürûhu hemen olaya intihar süsü verdiler. Cunta, Sultanı öldürmekle kalmadı. İhtilal sırasında Abdülaziz'in mal varlığı dışında padişahın annesi, eşleri ve bütün harem halkının mücevherleri ve kıymetli eşyalarına da el konuldu. Ölüm raporunu imzalamak istemeyen iki doktordan birini, Hüseyin Avni Paşa hemen Trablusgarb'a sürgüne göndertti. Diğerinin de apoletlerini söktürdü. Bu cinayete karışan üç pehlivana da maaş bağlanarak gerçeği açıklamaları bir süre önlendi. Sultan II.Abdulhamid Han’ın tahta çıktıktan sonra kurdurduğu Yıldız Mahkemelerinde ifade veren Sultan Abduaziz’in naaşını yıkayan imam, sultanın kalbinin üzerinde bir darbe olduğunu ve yıkarken bile ufak sızıntıların olduğunu söyler. Bu bilgi bile padişahın katledildiğinin ispat için tek başına yeterli tıbbi bir delildir. Sultan Abdülaziz Hân’ın naaşını yıkayan imamlar, sonradan verdikleri ifadelerde, Sultanın iki dişinin kırık olduğunu, sakalının sol tarafının yolunduğunu, sol memesinin altında büyük bir çürüğün bulunduğunu ifade etmişlerdir. Bu feci hadisede rol verilen Pehlivanlar da, işledikleri cinayeti daha sonra tek tek itiraf etmişlerdir. Osmanlı tarihi konusunda büyük bir mütehassıs olan merhum Prof. İsmail Hami Danişmend 5 ciltlik İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi adlı kitabında Sultanın ölüm sebebinin cinayet olduğunu 31 delil ile izah etmektedir. Bir kimsenin iki bileğini küçük bir makasla kendisinin derince kesmesi adli tıbba göre mümkün değildir. Sultanın cenazesi 5 Haziran 1876 günü büyük bir merasimle kaldırıldı. Babası Sultan II. Mahmud Han’ın Çemberlitaş'taki türbesine defnedildi. Şunu da ifade etmekte fayda var, Maliye Nazırı Mahmut Celaleddin Paşa’nın yazdığı bir mektup üzerine, Sultan Abdülhamid’in emri ile kurulan Yıldız Mahkemelerinde 11 kişi yargılandı. Bunların 9’u için idam 2’si için 10’ar yıl hapis kararı çıktı. Mazlum ve şehit sultanımızı şehadeti yıldönümünde rahmetle anarken yüksek sesle de zalimler ve katiller gürûhu için yaşasın cehennem diyoruz.
Bilmezdik hocam Sultan Abdülaziz'in beste yaptığını.
Teşekkür ederiz.
Gerçekten çok naif bir eser
Bilmediklerimizi ogrenmeye devam. Tesekkurler
Ellerinize sağlık
Müzik marketlerde satılıyor mu? Nasil temin ederim?
güzel müzik
V. Murad'ın da vals bestesi var. Açıklama kısmını düzeltirseniz güzel olur. Batı usulü klasik müzik besteleyen tek padişah Sultan Abdülaziz değil.
Uyarınız için teşekkürler. Doğru ve yerinde bir girdi oldu. Açıklamalar kısmındaki ibareyi düzelttik.
@@overz805 üstadım ayrıca Sultan Abdülhamid Han da klasik müzik tutkunuydu
Güzel müzik...
Orçun beye katılıyorum
Nahif!
naif bir eser
Güzelmis
Yoksa Beşiktaş'taki resim müzesi sultan Abdülaziz'in köşkü müydü? Ayvazovski'nin eserleri orada sergileniyor ve Şeker Ahmet paşa çay salonu var.
Velihat köşkü orası
Yükleme yaptığınız son iki video görüntülenemiyor bilginize
Evet bir hata olmuştu. Yeniden yüklemek zorunda kaldık. Kusura bakmayın. Uyarınız ve ilginiz için teşekkür ederiz
öğrenmeye devam
“Aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci,
Üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten;
Ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?
Hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten.
İyi nişan alırdı kendini asan zenci,
Bira içmez ağlardı, babası değirmenci,
Sizden iyi olmasın, boşanmada birinci...
Çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen.”
Padişaha akılalmaz iftiralar attılar
Hüseyin Avni Paşa darbeden hemen önce Fransa’ya giderek Fransa Cumhurbaşkanı Patrice de Mac-Mahon ile görüşmüş ve diğer işbirlikçi paşa Mithat Paşa da İngiliz büyükelçisi Sir Henri Elliot ile sürekli temas halindeydi. Paşa yanına Midhat Paşa, Mütercim Rüşdi Paşa ve Süleyman Paşa'yı da alarak padişahın tahttan indirilmesi için geniş bir propagandaya giriştiler. Halkın gözünde Sultan'ı küçük düşürmek için akılalmaz çeşitli iftiralar yaydılar.
Bu hain paşalar gürûhu fevkalade planlı ve programlı bir şekilde 30 Mayıs 1876 Cuma günü sabahı, saat 04.30'da harekete geçtiler. Taşkışla'dan gelen taburlarla, Mekteb-i Harbiyye’nin 300 kadar askeri öğrencisi Dolmabahçe Sarayını çevirdi. Donanma da deniz tarafını kontrol altına aldı ve Sultan Abdulaziz Hanı böylece tahttan indirdiler.
Sultan bir kayıkla Dolmabahçe Sarayından alınıp, Topkapı Sarayına götürülerek, Sultan III.Selim Han’ın şehid edildiği odaya hapsedildi ve sonra da Fer'iyye Sarayı’na götürüldü. Hüseyin Avni Paşa, çoktan planlamış olduğu bu cinayeti saraydan elde ettiği adamlarına 4 Haziran 1876 tarihinde icra etmeyi kararlaştırdı. Bunun akabinde de Cezayirli Mustafa Pehlivan, Mabeyinci Fahri Bey, Yozgatlı Pehlivan Mustafa Çavuş ve Boyabatlı Hacı Mehmed Pehlivan, Sultan Abdülaziz Han'ın kaldığı odaya zorla girdiler.
Saat dokuzu gösteriyordu…
Padişah, Kur’an okuyordu…
Yusuf Sûresi’ne gelmişti…
Katiller sessizce Sultan Abdülâziz Han’ın
kapısına sokuldular ve içeri girdiler.
Bileklerini kesip, intihar süsü verdiler
Büyük mücadeleden sonra katiller, sultanın iki bileğini de kesip dışarı kaçtılar. Henüz ruhunu teslim etmemiş olan Sultan Abdülaziz Han, pencereden çıkartılan bir perdeye sarılarak yakın bir karakola nakledildi. Bu hainler gürûhu hemen olaya intihar süsü verdiler.
Cunta, Sultanı öldürmekle kalmadı. İhtilal sırasında Abdülaziz'in mal varlığı dışında padişahın annesi, eşleri ve bütün harem halkının mücevherleri ve kıymetli eşyalarına da el konuldu.
Ölüm raporunu imzalamak istemeyen iki doktordan birini, Hüseyin Avni Paşa hemen Trablusgarb'a sürgüne göndertti. Diğerinin de apoletlerini söktürdü. Bu cinayete karışan üç pehlivana da maaş bağlanarak gerçeği açıklamaları bir süre önlendi.
Sultan II.Abdulhamid Han’ın tahta çıktıktan sonra kurdurduğu Yıldız Mahkemelerinde ifade veren Sultan Abduaziz’in naaşını yıkayan imam, sultanın kalbinin üzerinde bir darbe olduğunu ve yıkarken bile ufak sızıntıların olduğunu söyler. Bu bilgi bile padişahın katledildiğinin ispat için tek başına yeterli tıbbi bir delildir.
Sultan Abdülaziz Hân’ın naaşını yıkayan imamlar, sonradan verdikleri ifadelerde, Sultanın iki dişinin kırık olduğunu, sakalının sol tarafının yolunduğunu, sol memesinin altında büyük bir çürüğün bulunduğunu ifade etmişlerdir. Bu feci hadisede rol verilen Pehlivanlar da, işledikleri cinayeti daha sonra tek tek itiraf etmişlerdir.
Osmanlı tarihi konusunda büyük bir mütehassıs olan merhum Prof. İsmail Hami Danişmend 5 ciltlik İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi adlı kitabında Sultanın ölüm sebebinin cinayet olduğunu 31 delil ile izah etmektedir. Bir kimsenin iki bileğini küçük bir makasla kendisinin derince kesmesi adli tıbba göre mümkün değildir. Sultanın cenazesi 5 Haziran 1876 günü büyük bir merasimle kaldırıldı. Babası Sultan II. Mahmud Han’ın Çemberlitaş'taki türbesine defnedildi.
Şunu da ifade etmekte fayda var, Maliye Nazırı Mahmut Celaleddin Paşa’nın yazdığı bir mektup üzerine, Sultan Abdülhamid’in emri ile kurulan Yıldız Mahkemelerinde 11 kişi yargılandı. Bunların 9’u için idam 2’si için 10’ar yıl hapis kararı çıktı.
Mazlum ve şehit sultanımızı şehadeti yıldönümünde rahmetle anarken yüksek sesle de zalimler ve katiller gürûhu için yaşasın cehennem diyoruz.