DEVLETLET ADALETSİZLİKLE ÇÖKER | Hüseyin ORUÇ

Поделиться
HTML-код
  • Опубликовано: 5 окт 2024
  • Adâlettin Zıddı, Zulümdür…
    Cenâb-ı Hak, âyet-i kerîmede insanoğlunun şu vasfına dikkat çeker:
    “…Doğrusu o (insan), çok zâlim ve çok câhildir.” (el-Ahzâb, 72)
    Cehâlet, insanı zulme ve haksızlığa sürükleyen belli başlı sebeplerden biridir. Âyet-i kerîmede bahsedilen cehâletin zıddı ise ilimdir.
    Gerçek ilim; kişiyi mârifetullâha, yâni Cenâb-ı Hakk’ı kalben tanımaya sevk eden ilimdir. Dolayısıyla cehâlet, kişiyi zulme dûçâr ettiği gibi, ilim de insanı hayra, hakka ve adâlete istikâmetlendirir.
    Hak ve hakîkatlerin merkezi ve kaynağı, Allah Teâlâ’dır. Kâinâtın yaratıcısı ve sahibi, bize hak ve hakîkat nâmına neyi bildirmiş ise, hak ve hakîkat odur. Âyet-i kerîmede buyrulur:
    “…De ki: Allâh’ın hidâyeti, doğru yolun ta kendisidir. Bize âlemlerin Rabbine teslim olmamız emredilmiştir.” (el-En’âm, 71)
    O hâlde Allah ve Rasûlü’nün ebedî saâdet rehberi olan emir ve yasaklarına bîgâne kalmak; o yüce hakîkatlere haksızlık ederek kişinin nefsine zulmetmesidir. Zulümlerin en fecî olanı da, ilâhî hakîkatlere âmâ kalmaktır. Her zulmün belli ağırlıkta bir cezâsı vardır. Fakat ilâhî hakîkatlere karşı işlenen haksızlığın cezâsı, “ebedî bir azâb” olarak takdîr edilmiştir. Bu da gösteriyor ki, kişinin kendisini ebedî cehennemlik kılacak olan îmansızlık; zulüm ve haksızlığın en büyüğüdür.
    Zulüm, zâhirde her ne kadar başkalarına zarar veriyormuş gibi gözükse de, neticede dönüp dolaşıp o zulmü irtikâb edeni acı bir azâba sürükleyecektir. Yâni zâlimin en büyük zararı yine kendisinedir. Bunun içindir ki Kur’ân-ı Kerîm’de sık sık; “nefislerine (kendilerine) zulmedenler” ifâdesi zikredilir.
    Mevlânâ -kuddise sirruh-, adâlet ve zulmü şu çarpıcı teşbihlerle îzâh eder:
    “Adâlet nedir? Meyve ağaçlarını sulamaktır. Zulüm nedir? Dikenleri sulamaktır.”
    “Adâleti bilmeyen kişi, kurt yavrusunu emziren keçiye benzer.”
    Yâni besleyip büyüttüğü zulüm, kendi helâkini hazırlar, gün gelir onu paramparça ederek ortadan kaldırır.
    Tarih şahittir ki, fânî menfaatler için hakkı ihlâl edenler, ancak kendi kuyularını kazmış olurlar. Sonunda o girdapta boğulur giderler.
    O hâlde, nefse ne kadar ağır gelse de, dâimâ adâlet üzere bulunmak ve hakkı şiâr edinmek îcâb eder.
    Velhâsıl zulüm; haksız yere acı çektirmektir.
    Varlıklar içinde en şerefli bir mevkîde yaratılan insanoğlunun; fânî hazlar, nefsânî arzular ve gelgeç sevdâlar sebebiyle, özündeki yüce kıymet ve haysiyete yazık ederek günah ve isyan bataklığına sürüklenmesinin ebedî azap faturası kime kesilecektir?
    Öyleyse kişinin başkalarına karşı âdil olması, evvelâ kendi nefsine karşı âdil ve merhametli olmasının bir îcâbıdır. Bunu gerçekleştirebilme hususunda da en yüce örneğimiz, Hazret-i Peygamber -Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem-’dir.
    Dolayısıyla yüce dînimiz İslâm, en güzel şekilde yaşanabilir bir hayat dîni olarak doğmuştur. Yani İslâm’ın yüce prensipleri, hayâta tatbik edilemeyen ve nazariyeden ibâret kalan beşerî dünya görüşleri gibi değildir. Çünkü Cenâb-ı Hak, İslâm’ın bütün hükümlerini fiilî örneklerle insanlığa takdîm etmiştir.
    Nitekim Peygamber Efendimiz, ümmetine bir şeyi emredince, onu evvelâ kendisi ve yakınları tatbik etmiş, bir şeyden nehyedince de evvelâ kendisini ve yakınlarını ondan sakındırmıştır. Adâlet önünde kendisi hakkında bile aslâ bir imtiyaz kabul etmediği gibi, toplumdaki zenginlerin veya önde gelenlerin de diğer insanlardan farklı muâmele görmesine kesinlikle müsâade etmemiştir.
    Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-’ın örnek şahsiyeti, her hususta olduğu gibi hak ve adâlet mevzuunda da hayranlık verecek ölçüde yüksek fazîlet numûneleriyle doludur. İşte bunlardan birkaçı:
    Kızım Fâtıma Bile Olsa…
    Asr-ı saâdette birgün, Benî Mahzûm Kabîlesi’nden hatırı sayılır bir aileye mensup bir kadın hırsızlık yapmıştı. Kadının yakınları, kimi aracı gönderelim ki Rasûlullah Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem onu affetsin, diye düşünmeye başladılar. Sonunda Peygamber Efendimiz’in çok sevdiği sahâbîlerden biri olan Üsâme bin Zeyd’i göndermeye karar verdiler.
    Üsâme, Peygamber Efendimiz’e giderek kadının affedilmesini talep etti. Bu talep karşısında Peygamber Efendimiz -Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem-’in mübârek yüzünün rengi değişti. Çok sevdiği Üsâme’ye sitem dolu nazarlarla bakarak:
    “-Allâh’ın koyduğu cezâlardan birinin tatbik edilmemesi için aracılık mı yapıyorsun?!” diye sordu.
    Üsâme -radıyallâhu anh-, Peygamber Efendimiz’in ne kadar üzüldüğünü görünce son derece pişman oldu ve derhal özür dileyerek:
    “-Ey Allâh’ın Rasûlü! Benim bağışlanmam için duâ et!” dedi. (Buhârî, Megâzî, 53; Nesâî, Kat’u’s-Sârik, 6, VIII, 72-74)
    Efendimiz aleyhissalâtü vesselâm ayağa kalktı ve halka şöyle hitâb etti:
    “-Sizden önceki milletler, şu sebeple helâk olup gittiler: Aralarından soylu, makam-mevkî sâhibi biri hırsızlık yapınca onu bırakıverirler, zayıf ve kimsesiz biri hırsızlık yapınca da onu hemen cezâlandırırlardı.
    Allâh’a yemin ederim ki, Muhammed’in kızı Fâtıma hırsızlık yapsaydı, elbette onun da elini keserdim!” (Buhârî, Enbiyâ, 54; Müslim, Hudûd, 8, 9)

Комментарии • 6

  • @selmakorkmaz6926
    @selmakorkmaz6926 Год назад +1

    Azına yüreğine sağlık hocam ALLAHIM senin gibi hocaların sayısını cogaltsin

  • @zuleyhabilmez3966
    @zuleyhabilmez3966 Год назад +1

    Mazlumun ahı, indirir şahı.
    Ne güzel bir söz

  • @naciyecimen1336
    @naciyecimen1336 Год назад +1

    Emeğine yüreğine sağlık Allah razı olsun hocam cok teşekkür ederim var olun

  • @YenerYagc-lj5jw
    @YenerYagc-lj5jw Год назад

    Ağzına yüreğine sağlık hocam ALLAH razı olsun 🤲

  • @okkesamca6056
    @okkesamca6056 Год назад

    Rabbim sayılarınızı arttırsın inşallah.

  • @cemileaktan2560
    @cemileaktan2560 Год назад

    Allah senden razı olsun bizlere vesile olduğun için kardeşim sohbetlerin çok güzel 🤲🏻