Dersten Notlar ^Taşın altına elini koy. ^Sabırlı ol. ^Kararlı ol. ^Cesur ol büyük başarıları olanlar cesur olanlardır, korkaklar değil. ^Önüne çıkan fırsatları değerlendir. ^Gerçekleştirilebilir hayalleriniz olmalı, hayalsiz olmaz. ^Plan yap, yol haritan var mı? ^Zaman yönetimi çok önemli. Zamanını yönet 24 saatini 25 saate çıkar "işimiz vaktimizden çok!"
11:49 "ey dil ey dil niye bu rütbede pür gamsın sen gerçi virane isen genc-i mutalsamsın sen secde- ferma-yi melek zat-ı mükerremsin sen bildiğin gibi değil cümleden akvamsın sen ruhsun nefha-i cibril ile tev’emsin sen sırr-ı hak’sın mesel-i isi-i meryemsin sen hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen merteben ayn-ı musemmadadır esma sanma merciin halik-i eşyadadır eşya sanma gördüğün emr-i muhakkakları rü’ya sanma başkasın kendini suretle heyula sanma keşf ile sabit olan ma’niyi da’va sanma hakkına söylenen evsafı müdara sanma hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen inleyip sırrını faşeyleme ağyara sakın düşme bilmezlik ile varta-i inkara sakın değmesün ahların kakül-i dil-dara sakın sonra mansur gibi çıkman olur dara sakın arz-i acz etmeyesin yareden ol yara sakın bulduğun cevher-i alileri biçare sakın hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen sendedir mahzen-i esrar-ı mahabbet sende sendedir ma’den-i envar-ı fütüvvet sende gizli gizli dahi vardır nice halet sende ma’rifet sende hüner sende hakikat sende nazar etsen yer ü gök duzah u cennet sende arş u kürsiyy ü melek sendedir elbet sende hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen hayftır şah iken alemde geda olmayasın keder-alude-i ümmid u reca olmayasın vadi-i ye’se düşüp hiç ü heba olmayasın yanılıp reh-rev-i sahra-yı bela olmayasın ademe muttasıl ol ta ki cuda olmayasın secdeler eyle ki merdud-i huda olmayasın hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen berk-i hatıf gibi bu kayd-i sivadan güzer et erişen har u hasa ateş-i aşkı siper et damenin tutmaya asar-ı alayık hazer et şemş veş hahiş-i munla ile azm-i sefer et saf kıl ayineni kabil-i aks-i suver et hele bir cem’-i havas eyle de galib nazar et hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen" Şeyh Galib
Slm. Ne güzel Kelam. Söhbetinizi canu könülden dinledim , menevi bir qida aldım. Can Azerbaycandan Selam gönderiyorum. Buralar sizi bekler haydi bir Cesaret.....kapıyı aç....
Osmanlının son dönemlerinden bir hattat vardı “Mehmet Efendi” diye meşhur bir hattat. Bir gün arkadaşlarıyla konuşurken hatıralarında yazıyor bunu. Üstat böylesine büyük hattat olmayı nasıl becerdin, nasıl başardın bunu sırrı nerede saklı. Hattat Mehmet Efendi ben diyor hat sanatıyla ilgilenirken vav yaparken mim yaparken Kaf yaparken hayatımı hat sanatına endekslemiş adamış değildim. Öylesine böylesine ilgileniyordum diyor. Bir gün bir oduncu bana hayatımın dersini verdi. Üstat, bir oduncu sana nasıl bir ders verir ki diyor. Ama hattat benim mürşidim bir oduncudur diyor. Beni bu güne getiren mantığı bana aşılayan bir oduncudur. E nasıl diyorlar o da anlatmaya devam ediyor. Siz de o anlatıyormuş gibi dinleyin beni ben de o anlatır gibi anlatayım size. Akşam bahçemde kırılacak büyük büyük ağır kütükler var ve bekliyorum ki oduncu gelsin o gün de ikindiden sonra hiçbir oduncu bizim sokaktan geçmiyor. Oduncu demek de zaten iri yarı, pazısı kuvvetli, güçlü adam demektir. İki balta asar iki omzuna sokakta yürümeye başlar gür bir sesle “oduncu” diye bağırmaya başlar zaten sesinden anlarsınız oduncu diye. Çünkü o kütükleri kırmak öyle kolay değil. Çağırırsınız bir oduncuyu saati bir altındır verirsiniz kütükleri kırar. O gün hiçbir oduncu geçmiyor. Tam böyle karanlık çökmek üzere güneş binaların arkasına girmiş cılız bir ses duydum; baktım ki bir oduncu Allah Allah gele gele bu mu geldi şimdi bu ses kimin. 70’li yaşlarda bir tane baltası var badi badi yürüyor. Önce dedim ki bizim kütükleri bu adam kıramaz, Pencereyi çektim içeri. Sonra pencereyi açtım, bağırdım:” Amca bakar mısın? Bizim odunlar var kırılacak kırar mısın? “O da “ Benim işim odun kırmak evladım, sen göster bana. Ne kadar ücret alırsın kütükler için, baktı kütüklere iki altın dedi. Amca bir altın değil mi? “Evladım benim ücretim 2 altın”. Allah Allah bu garip bir şey “Ne kadar sürede kırarsın?” dedim. “İki saatte kırılmaz anca mümkün bir saatte kırarım” dedi. Benim gözlerim açıldı önce “amca kır” dedim pencereye çıktım onu seyrediyorum. Sanki odunları kırmadan önce onlarla irtibata geçti. Baltayı biledi odunlara baktı göğe baktı, döndü bana baktı, odunlar kütükler sonra bütünleşti. Bir anda kırmaya başladı. Aman Allah’ım! Dua ediyordum bir parçaya iki defa vursun diye ama en budaklı parçalara bile bir defada vurup parçalıyordu. Bir saatte bitirdi. Ben hayretler içerisinde aşağıya indim, tuttum elinden öptüm, hakkını helal et dedim. Ben senin hakkında konuştum dedikodu ettim yapamaz edemez diye. İki altını verdim gitmek istedi gitme dedim bana bunun sırrını ver dedim. Evladım sen ne garip bir adamsın. Bana iki saatlik bir iş verdin ben onu bir saatte yaptım, bu emeğin karşılığında sen bana iki altın verdin, şimdi benden 50 yılın sırrını istiyorsun ve bedava istiyorsun, eee amca ne istiyorsun? Evladım bir cümle daha söylerim iki altın daha alırım. Çıktım iki altın daha getirdim. Dedi ki evladım sen cömert bir adamsın cümlelerin sınırı yok. Anlattıklarımı dinle bakalım. Sen ne iş yapıyorsun dedim ki ben hat sanatı ile uğraşıyorum dededen kalma varlıklıyım bu köşk benim. Evladım hat sanatında başarılı olmak istiyor musun? Evet dedim. Sen hiç hayatında mim gördün mü? Hayır. Vav da mı görmedin sen rüyanda? Görmedim. Elifi de görmemişsindir rüyanda kesin. Amca ben hiçbir hat görmedim rüyamda. Evladım senden hattat olmaz dedi. Neden amcam? Oğlum bak ben 50 yıldır oduncuyum bugün bile hala rüyamda sabahlara kadar odun kırıyorum bir insan yapacağı işi rüyalarına taşıyamıyorsa ondan adam olmaz ve başarılı olmaz. İki altınımı aldı ve gitti. İşte benim mürşidim bir oduncudur diyor.
Koca videonun böyle ilginç bir hikayede kesilmesi fevkalâde merakımı mûcib olmuştu. Altta hikayeyi yazmanız fevkalâdenin fevkinde olmuş; ilaç gibi geldi :) Teşekkürler, selâm ile..
*Üçüncü sınıftayken gece fırında çalışıp, gündüz okula gittim. Un çuvallarının üzerinde yattım. *İnsan iki zayıflığın arasına mahkum edilmiş bir güçtür. *Taşın altına elinizi koyacaksınız *Sabırla ilmek ilmek dokuyacaksınız başarı ağınızı.
@@KulîlkaÇîya6321 aynen bizim büyükler 4-5 yaşında hayvanların ardında tek başına dağa otlatmaya götürüp getirip yem vererek çalışmaya başladığı için 3 e giderken diyorlar öyle zannetmişler, yani 1., 2., 3. sınıfa geç giderlermiş hayvana bakacak kimse olmadığı için 2-3 ay geç başlamak durumunda kalırlarmış. Hareket. Şimdi bilgisayar, hatta gecikti bu konuda Türkiye kendi ligine tarihi, geçmişine göre ama normal, şartlarda yani vesair.. Allah a emanet olun, hayrlı ramazanlar, sabr dua ile
Hocam ben 10 yılımı terapist, araştırmacı olarak Fransa’da ve diğer ülkelerde doktorlara bile eğitim verdim. Kadın ve yabancı olarak getirilen çeşitli zorluklarla kendimce eğitim kitapçıkları çıkardım. Dernekler başkanlığı yaptım falan... sandımki iyibirşeyşer verdim insanlara , kendime... fakat 1 yıldır karaciğer kanseriyle sımanıyorum. Çok düşündüm yine bu sırada ve anladımki sadece yaradılış olarak herkes kadın ve erkek görevlerini yerine gerçek anlamlarıyla yapmaları yeterli idi. Bu benim şu an ki düşüncem.... saygıyla 🤲🏻
Rabbim eser verenlerden eylesin, sonraki ömrümüzü öncekinden hayirli eylesin. . Kadar menfaate , kadar eğilmeyenlerden eylesin, müthiş bir sohbet, müthiş dersler.
Nurullah Hocamı 18 yaşımdan beri dinlerim ve severim.Önce "Beni yakışına" sonra "Rüveyda" ve sonrasında ise "Yağmur" ile aşık oldum zatıallerine.Bu konuşması yine ufkumda yeni sular yeni derinlikler yeni dehlizler açtı.İnsanın ufku denizi kadarmış derler , ufku okyanuslardanda geniş hocamızdan bir kap suda biz nasiplenebildiysek ne mutlu bize.Bu söyleşisinde hocama bir soru sorabilme şerefine nail olsaydım şunu sormak isterdim ; Hocam Cumhurbaşkanından başlıyarak başbakan ,bakanlıklar , cemaat liderleri, kanaat önderleri, özel sektörde patronlar , işci sınıfı diye sıraladıktan sonra hatta dağdaki çobanlar dediniz,bu beni biraz düşünceye sevk etti,"Başarı bedel ister" konuşmanızda 10 koyunundan 10 unuda satıp 1 yıllık yatılı okul paramı yatırarak benim başarımdaki bedeli babam ödedi demiştiniz.İşte o konuşmanızda ben babanızı Cumhurbaşkanında üstüne koymuştum.Neden Kum saatini çevirip toplumsal sınıflandırmazı ufkumuzda yeniden inşaa etmiyoruz Hocam?
İnsanın ufkunu açan bilgilendiren çok güzel bir sohbeti🖒 adam şiir gibi konuşuyor 🌹 Nurullah genç i dinlemeyi seviyorum 😎 Allah razı olsun 💐 ilk Nurullah genç i radyo 7 de kahraman tazeoglu programın da dinledim hayran kalmıştım
Hocam, ağlayarak izledim konuşmanızı. Okadar güzel konuşma 🙏. Hayatta başarılı olmak, zorlukları aşarak başarı olur. Rab size sağlıklı , uzun ömürler versin.
Gücü acziyetinden geliyor hocam. İnsan nihayetsiz acziyeti ve fakriyetini görür ve nihayetsiz güç ve kuvvet sahibi olan Rahman"a yönelir ki gücü de buradan alır.
hocam sizin basari sirriniz aileniz. o köyde siir kitaplarinda misra aralarindaki ilahi ask ile cosmus, kendi ektigiyle de bedenini helal ile costurmus, sizleri de onlarla beslemisler. iste bunun sonucu olarak siz ellerinizdekilere sahipsiniz. mevla sayilarinizi artirsin... sizlere de hayirli uzun ömür versin.... digerleri de es gecilemez tabi ama devede kulak :)
Teşekkürler Hocam Yaş olarak aynı zamanda yız Elhamdulillah Hayatımda çok maceralar Atlattım Çok darbeler aldım ama Halä türkiyeden çıktığım 35 yıl önce ki enerji mi kaybetmedim Ben sizi dinlediğim zaman Kendi geçmişimi görüyorum Ben de imam hatip te bir yıl okuya bildim Fakirlikten okuyamadım Hayırlsı böylesi imiş Selam olsun güzel insan
Ben Atatürk Üniversitesi 1987 mezunuyum.Sizin bir şiir kitabınız çıkmıştı.O zaman sizin içinizdeki gücü görmüştüm.32 srnrlik edebiyat öğretmeniyim.Sizi eserlerinizden biliyorum.Şu sohbetinizde babanıza hayran oldum.Böyle büyük bir yürek!
🌾 Ka’b b. Malik el Ensari radiyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Mü’min, başak gibidir. Rüzgar onu, ürün verinceye kadar kah yatırır kah düzeltir. Kafir ise rüzgarın eğmeyip kökten söktüğü çam ağacına benzeyen "erz" ağacı gibidir." (Buhari, Müslim)
Anne ve babaların en büyük hatası ben görmedim ben yemedim ben gitmedim sen gir ye giy bakışındalar çocuklarımız hep hazıra kondu ve hep kaybeden biz. Olduk. Çocuklarımız hep hazıra kondu tembel alıştılar
Dedesinin hayatı film gibi, babasının hayatı film gibi, kendi hayatı da film gibi... Büyük insan, değerli insan, Allah razı olsun senden, anlattıkların için, yol göstericiliğin için... Allah iki cihanda da Aziz eylesin...
Hocam bosuna degıl iste bu basarıya sahip olmak dinlenmek zaman vermek hepsi EMEK INANMAK CALISMAK MasaAllah ıyıkı varsınız hocam Allah hayırlı ömür versin razı olsun sizden 🌸
Hocam size yeniden ulaşmak ve dinlemek çok büyük bir mutluluk benim için . Hafızanızdan emin olduğum için beni hatırladığınızı biliyorum . Sevgi ve Saygılarımla .
Allah (c.c.) dan babaniza rahmet dilerim, Allah (c.c.) kabrinide ahiretinide en guzel cennetler eylesin peygamberlere komsu eylesin insallah amin amin amin Ya Rabbi 😔❤🌹💐
Allah (c.c.) sizi, aylenizi, akrabalarinizi, dostlarinizi, butun sevdiklerinizi her an her yerde ve her daim sonsuz korusun insallah ve her daim yar ve yardimciniz olsun insallah amin amin amin Ya Rabbi ❤🌹
Gözden Öze 4,Bölüm Hâlâ bir şeyler elinden gelmiyorsa... Şüphesiz ki, Rab dilediğini yapar Bunu idrak edince artık kul, razı olur Rabbinden...Ve der, sen dilersen azaba düçar edersin, dilersen bağışlarsın! Diler cennete huzur âlemine sokarsın, dilersen cehennemine azaba atarsın. Şüphesiz ki onlar senin kullarındır. Ve o, yine Rabbini zikretmekte devam eder. Rabbinin tecellilerini düşünür, Rabbinin Zâtı üzerinde tefekkürden kaçınır, sadece “O EKBER’dir”, der. Rabbin tecellileri için de “Ekber” kelimesini kullanmaz. Bilir ki “Ekber”, gerçekte sadece “ALLÂH”tır; Zâtına mahsustur. Tecelli kebîr olabilir. Ve artık Rabbin tecellilerinin gerçeğini de idrak etmiştir. Hiçbirisini ne inkâr eder, ne de tenkit!.. Belli bir inanışla, itikatla da kayıtlanmaz!.. Onun için, sadece özü olan Rabbini, aslı olan Hakikati ve Efendimizi bilir!.. Ve dahi bilir ki; “...EĞER ALLÂH DİLESEYDİ ELBETTE İNSANLARIN HEPSİNİ HAKİKATE ERDİRİRDİ!..” (13.Ra’d: 31) Eğer böyle olmuş olmasaydı, bir kısım Esmâ-i ilâhîler nasıl tecelli ederdi?.. “Eğer siz günah işlememiş olsaydınız, Allâh yeni bir kavim yaratır, onlara günah işletir de sonra tevbe ettirirdi.” Buyruğunu hiç işitmedin mi?.. Artık o kişi, toleransın son merhalesine ulaşmıştır. Ne bir kimseyi kusurlu bulur, ne de suçlu!.. Bunlara rağmen hâliyle ne gururlanır, ne de güvenir. Çünkü bilir ki, ona bu işi yaptırtan, bu tecelliyi ihsan eden hep Allâh’tır. İşte bu vakitte, bu “renksiz kişi” şöyle der: “MUHAKKAK Kİ BEN VECHİMİ (bilincimi) HANÎF (tanrı objesiz) OLARAK, SEMÂLAR VE ARZIN FÂTIR’INA (her şeyi yaratış amacına göre programlayarak Yaratan’a) YÖNELTTİM... BEN MÜŞRİKLERDEN DEĞİLİM!” (6.En’am: 79) Artık onun, ne bir isteği kalmıştır; ne de, bir hâlinin değişmesini istemek suretiyle isyanı!.. Haddine mi düşmüş bundan sonra hâlinden memnun olmayıp onun değişmesini dilemek. Hemen işitir; “Benim kaderime razı olmayan, benden gayrı bir TANRI seçsin kendine!” Daima hâlinden memnun ve razıdır. “...ALLÂH ONLARDAN RAZI OLMUŞTUR VE ONLAR DA O’NDAN RAZI OLMUŞLARDIR (ilâhî özelliklerin tecellisi)...” (98. Beyyine: 8) Tecelli etmiştir artık onlarda! Efendimizin dayızadesi Hz. Sad’ı (selâm ona) işitmedin mi?.. Ömrünün son yıllarında gözlerinde, görememe hâli zuhura geldi. Efendimizin duası berekâtı ile hiçbir duası yoktu ki, anında icabet olmasın... Dediler; − Allâhû Teâlâ’ya niyaz etsene!.. Cevabı, her idrak sahibinin kolay erişebileceği, bir noktadan değildi: − Allâh’ın kazasını gözümden ziyade severim! O kişilerden artık Rabbin hilmi ve ilmi tecelli etmeye başlar. Onlar da tedbir alırlar... Derler ki, tevekkül ehli tedbir almaz! Onların tedbirleri de kendi yönlerinden yok mudur? Onların tedbirleri de tevekkülleri değil midir? Sadece, onlar bilirler ki, tedbir takdirdendir!.. Yani, senin, o anda tedbiri almış olman veya aksi, kaderin icabındandır!.. Ancak sen, kaderini, fiilini işledikten sonra öğrenebilirsin; ve bu yüzden kaderi suçlamaya hakkın olmaz. O hâlde, o anda öyle bir tecelli zuhura geleceği içindir ki, o öyle bir tedbire başvurmuştur veya vurmamıştır. Eğer ehli isen anlarsın... Bütün bu gerçekleri idrak; “ALLÂH KİMİN DERÛNUNU İSLÂM’I KAVRAYACAK ŞEKİLDE GENİŞLETTİ İSE...” (39.Zümer: 22) Âyetince, bu ancak, o gerçeği idraka programları icabı eğilimli olan kişiler için mümkün olur. Muhterem kişi... Bütün bunları öğrendikten sonra, nefsini tezkiye etmeye çalış... İşe buradan başla: “GERÇEKTEN ONU (bilincini) ARINDIRAN KURTULMUŞTUR.” (91.Şems: 9) Bak, eğer bu işe girişebilecek meyli hissedebiliyorsan gönlünde -ki niyetin gerçek mânâsı, gönlün bir işe olan meylidir-; bil ki; yaratılışından takdir gereği bu yol sana kolaylaştırılmıştır. Artık sakın, değerli zamanını yarın pişman olacağın işe harcama!.. “RABBİNİN İSMİNİ ZİKRET (hatırla) VE HER ŞEYDEN KESİLİP SIRF O’NA YÖNEL!” (73.Müzemmil: 8) Çünkü; “... ALLÂH DİLEDİĞİNİ KENDİNE SEÇER; KENDİNE YÖNELENLERİ DE HAKİKATE ERDİRİR!” (42.Şûrâ: 13) Bu hâl üzere, çok çalış!.. Çalış ki aslına yönelişinde güçlü olup, tekâmülünde hız kazanasın. Zira sen, gerçek yol üzeresin. Çünkü yönelişin sonunda, sana hidâyet verildi. Sana yardım elleri içinden ve dışından uzanır; okumadın mı Kitabı; “BİZ’E (ermek için nefsine karşı) SAVAŞ VERENLERE GELİNCE, ELBETTE ONLARI YOLLARIMIZA ULAŞTIRACAĞIZ...” (29.Ankebût: 69) Böylece, yönelişin sonunda hidâyet verilmiş, yani anlayış kapıların açılmış, gerçek yolu bulmuş olursun. “ALLÂH KİME HİDÂYET EDER İSE, ODUR HAKİKATE EREN!..” (7.A’raf: 178) Bunları idrak ettikten sonra, “gizli şirkin” kabacalarından kaçınmak gerek!.. Sakın, süt içtim de midem ağrıdı, diyen mübareğin hâline düşme... Sebebi, müsebbib görüp, ondan bilme!.. Sonra böyle düşünür de, “sebebi” tanrı edinmiş oluverirsin farkında olmadan!.. “ALLÂH YANI SIRA TANRIYA (dışsal güce) YÖNELME!..” (28.Kasas: 88) Bil ki, Allâh “şirk koşanları” sevmez ve tövbe etmedikçe affetmez. Bu konudaki geniş bilgiyi “HZ. MUHAMMED’İN AÇIKLADIĞI ALLÂH” isimli kitabımızda anlattık. “...KESİNLİKLE ŞİRK ÇOK BÜYÜK BİR ZULÜMDÜR!” (31.Lukmân: 13) İşte bundan sonra nihayet öyle bir mertebeye erersin ki, ne nefsin kalmıştır ortada düşünebileceğin, ne de ehl-i iyalin. Sadece Yaradan kalır!.. Ve O’nun dilediği!.. Bu mertebeye erdiğinde öyle bir hâl alırsın ki, bütün mevcudat yok olur, sadece Allâh kalır gözünde... Gerçeği müşahedeye başlarsın!.. Allâh kalmıştır, basîretinde yalnızca!.. Ne bir kimseyi suçlu bulabilirsin, ne de bir kimseyi kusurlu… Zira “yok”tan gelen her şey “yok” olup gitmiştir!.. Bu yüzden ne dünya ile ne de ukbâ ile alâkan kalır… Görür gözün, işitir kulağın, tutar elin, yürür ayağın, söyleyen dilin hep “O” olur. Çünkü sen, kendi “varsaydığın” benliğinden sıyrılmış, O’nda erimişsindir!.. Çoktan razı olmuşsundur. Burada dikkat et!.. Bu razı oluş, cebren boyun eğiş mânâsında değildir. Yani, burada sabıra yer yoktur!.. Çünkü sabır; insanın hoşlanmadığı bir hâl veya durumun zuhurunda, mecburen ona boyun eğerek, kabullenmesi, demektir. Sabır daha evvelki derecelerde vardı... Hâlbuki, artık burada hoşlanılmayan bir hâdise bahis mevzu olamaz!.. Mâdemki Rab dilemiş ve o olayı yaratmıştır, hepsi hoştur, hepsi güzeldir. Zaten bir eser, sahibine diyebilir mi ki, niye beni böyle yaptın... İşte bundan dolayıdır, artık sabırla bile alâkan kalmamıştır!.. Bu mertebeye erince, artık kimseyi kınamazsın!.. Kimseye, şunu niye böyle yaptın veya böyle yapsaydın ya, demezsin!.. Tıpkı, Efendimiz gibi... Efendimiz, on sene kendisine hizmet eden Hz. Enes’e; bir defa olsun, “of”; veya “Bunu niçin böyle yaptın”; veya “Şunu şöyle yapsaydın ya” dememiştir. Çünkü O, kaderin ne olduğunu bilirdi!.. Ve sen de, burada biraz “kader” sırrına vâkıf olmaya başlarsın. Gel, bu konakta biraz duraklayalım ve istersen şöyle bir an için etrafımıza bir nazar atalım... Aynı toprakta yetişen iki ayrı tohumu düşün. Biri buğday, diğeri arpa. Bunları aynı zamanda, aynı yere ek... Sonra ikisinin de suyunu ver, bakımlarını yap aynı zamanlarda. Bir gün görürsün ki, başakların birisi buğday vermiş, diğeri arpa!..
Ne kadar boş ile yaramaz videolar milyon izlenirken bu kadar degerli videolar milyonlara varmıyor yazık degil mi... Diye düşündüm Sonra yazık dediğim halde kendim bu videoyu paylaşım tavsiye ettim mi.. Hayır o zaman niye yakınırsın be gönül..
35 yaşındayım ve kısa bir süredir şiirlerle ilgilenmeme rağmen Nurullah hocayı bu kadar yakından tanımıyordum. Bu sayede kendisini çok içten ve samimi buldum aynı zamanda hocanın fikir dünyasını çok iyi anlamış oldum. İşimiz zamanımızdan çok sözü çok etkileyici..👏👏 ruclips.net/channel/UCZIWySPrkN7cKC9LLVoc9sg
Bu, Rabbinden bir lütuf, fazl-ı ilâhîdir... 3.Bölüm “...BU ALLÂH’IN FAZLIDIR Kİ, ONU DİLEDİĞİNE VERİR...” (5.Mâide: 54) Ve, O’na sorulmaz da niçin bunu böyle yaptığından!.. “YAPTIĞINDAN SORU SORULMAZ!” (21.Enbiyâ’: 23) Bilirsin, bazı kişiler vardır bunlar sadece deryanın adını duymuşlardır; bütün bilgileri bu işittiklerinden ibarettir... Bazıları da vardır ki; denizi görmüşlerdir fakat yüzme bilmedikleri için ancak boylarına kadar kenardan girmişlerdir... Bazıları da yüzmesini bilirler ve açılırlar... Ve dahi bunların hepsinin fevkinde birtakım kişiler vardır ki; onlar âdeta deryadan bir zerre olmuşlardır... Açılırlar ve derinlere dalarlar, her zaman yeni yeni keşiflerde bulunurlar. İnsanlar da gerçek ilme karşı böyledirler. Kimi sadece adını duymuştur. Kimi okur Kurân’ı, emirleri yerine getirip, nehiylerinden kaçınmaya çalışıp, bu kadarı bana yeter der. Bu umum müslümanlardır. Kimi de daha fazla çalışıp kendini bu inceliklere hasreder, onları öğrenmek ister. Bunlar da “Ebrâr” diye bildirilenlerdir. Kimi de kabiliyetlidirler, istidatları vardır; Allâh da bazı hususiyetleri dolayısıyla onlara fazlını ihsan eder. Onlar da açılır, derinliklere dalarlar. Sırları idrak eder, bilirler. Bunlara “mukarrebûn” derler... Seçilmişlerdir onlar!.. “...ALLÂH DİLEDİĞİNİ KENDİNE SEÇER...” (42.Şûrâ: 13) Onlar, iyi düşünür ve kemâl üzere zanda bulunurlar Rableri hakkında!.. “BEN KULUMUN ZANNI ÜZEREYİM.” (Kudsî Hadis) Buyruğunu bilirler ve karşılarındakinin kim olduğunu bilerek, ona göre zanda bulunurlar. Ama gene de, çok düşünürler zanda bulunurlarken... Çünkü, hatırlarından hiç çıkmaz şu âyet: “...MUHAKKAK Kİ BAZI ZANLAR SUÇTUR (şirk anlayışından kaynaklanır)!..” (49.Hucurat: 12) Muhterem kişi, bil ki... Yaradan bütün mahlûkatını her an nice rızıkla rızıklandırmaktadır. Önce zâhirde, birçok yiyecek ve içecekle maddeni rızıklandırmaktadır, bu bir... Sonra, ilimle bilincini rızıklandırmaktadır, bu da iki... Daha sonra, her an yeni bir tecelli ile cesedinde ve mânânda tecelli etmektedir, bu da üç!.. Bu daha derinleştikçe gider, ama şimdilik, biz bu kadar ile yetinelim; bu üç mânâ kâfi bize!.. Ve bu rızık, her mahlûkatın fıtratına en uygun bir tarzda onu bulmaktadır. Şüphesiz ki bu rızık ile o mahlûkat, her an bir nebze daha tekâmül eder ve aslına yaklaşır!.. Bu rızık umumi ise de, herkes ancak kabiliyeti ve istidadı miktarınca alır. Kabı büyük olan elbette daha fazla rızık almış olur. Tabii ki bu kişinin vüsatincedir. “...ALLÂH DİLEDİĞİNE HESAPSIZ RIZIK VERİR.” (2.Bakara: 212) Âyetinde bu incelik vardır... Efendimiz, yağmurun yağdığı üç çeşit topraktan bahsetmişti. Yağmur yağarken, hiçbir şeyi diğerinden ayırmaksızın, hepsine eşit şekilde yağar!.. Eğer bu yağmur kayaların üstüne rast gelirse üstünden akıp gider, çünkü kaya ve taşların istidadı suyu emmek değil, üstünden akıtmaktır. Bazı topraklar da vardır ki, suyu muhafaza eder de -havuz, kuyu gibi- halk onunla faydalanır, kendileri içerler, hayvanlarını sularlar, ekinlerinin sulanmasında yararlanırlar. Bazen de verimli bir toprağa yağar ki, bu toprak suyu emer ve onunla nice nebatın yetişmesine vesile olur. İnsanlar da fıtratlarına göre çeşit çeşittir. Kimi hikmetten, Yaradanın uyarılarından anlamaz, dinlemez!.. Kimi onlardan yararlanır; ancak kendisini kurtarabilir, başkasına faydası olmaz!.. Kimi de onlardan kendisi faydalandığı gibi, pek çok insanı dahi faydalandırır!.. Öyle ise kendini şöyle bir kontrol et bakalım, bunlardan hangisine daha ziyade benziyorsun? Muhterem kişi, bil ki... Vazifen hem kendine, hem de çevrene faydalı olmaktır!.. Bilirsin ki, bu Dünya’da bâkî kalmış kimse yoktur. Bütün yaratılmışlar doğarlar ve tekâmüle başlarlar, fıtratlarına göre tekâmül ederler ve bu tekâmüllerinin sonunda da asıllarına rücu ederler. “DE Kİ: ‘HERKES YARATILIŞ PROGRAMI (fıtratı-şâkılesi) DOĞRULTUSUNDA FİİLLER ORTAYA KOYAR!..’” (17.İsra’:84) Efendimiz buyuruyor: “Herkes ne iş için yaradılmış ise, o fiillerde bulunur; kendisi için ne kolaylaştırıldı ise, onu yapar!..” Ve artık o kişinin âlemi de fiillerinin gerektirdiği yer olur. Bu dönüşü yapan kişi, Rabbin emir ve nehiylerine uygun olmayan bir hayat sürmüş ise, ne olur?.. Şüphesiz ki her ortam için ayrı mahlûk yaratılmıştır. Gül bahçesi için bülbül, gübre yığını için pislik böceği, ateş için semender... Bu saydığımız üç ayrı mahlûk da birbirlerinin hoşlandıklarından hoşlanmaz. Hepsi zıtlardır birbirlerine... Biri ateşe girince yanar; öteki güle gidince kokusuna tahammül edemeyip bayılır... Renkler gibidirler... Kimi siyah, kimi beyaz!.. Öyle ise, senin aslın hangisindense, onu gerektirecek işleri işler; böylece aslına rücu edersin!.. Ancak bu arada bazı büyükler vardır ki; zıtları cem ederler!.. Kapasiteleri geniştir onların!.. Bütün zıtları cem ederler de içlerinde, gene de haberleri bile olmaz!.. Hepsi, birdir onlarda!.. Ne yeşildirler, ne siyah, ne de beyaz. Onların renkle alâkaları kalmamıştır ki artık. Renksizdirler! Fakat, buna rağmen, Allâh’ın hükmüyle zâhir olurlar. Onlar: “...‘ALLÂH’ DE, SONRA BIRAK ONLARI DALDIKLARINDA OYNAYIP DURSUNLAR!” (6.En’am: 91) Emrinin gerçeğini idrak etmişlerdir. Bilirler ki görülen her şey, Yaradanın tecellileridir. Sıfatlar dahi tecellileridir. Ve hepsi tek bir Zât’tandır ki, O ALLÂH EKBER’dir!.. Öyle olunca, tefrik yapmamak gerek aralarında yaratılmışların... Yani, tefrik yapmamak gerek aralarında tecellilerin... Onun için buyrulmadı mı Kur’ân-ı Kerîm’de: “...O’NUN RASÛLLERİ ARASINDA (irsâl olmaları konusunda) HİÇBİR AYIRIM YAPMAYIZ... “ (2.Bakara: 285) Yani, hepsi de aynı kaynaktan gelmekte idi!.. Yani, gözün değişik gördüğü, ampullerin büyüklükleri ve şekilleri ve verdiği ışıklardı! İdrak ehli olmayan, bunların hepsi de başka başkadır, dedi... Rabbin gerçeği idrak ettirdiği kullar ise, evet, bunların büyüklükleri, şekilleri, verdikleri ışık başka başka; ama bu, ampullerin o kapasite ve özelliklerle yapılmalarından ötürüdür, dediler... Gerçekte ise hepsinin enerjisi birdir!.. Elektriktir asılları!.. Ama, basîret ehli olmayan göremez ki elektriği... Sadece ampulleri görürler ve hükümlerini verirler. Hâlbuki elektrik görünmez ki!.. Sadece, yapmış olduğu işleriyle kendini belli eder. Öyle ise yaratılmışların, tecellilerin aralarında tefrik olmamasının sebebini azami derecede izaha çalıştık demektir. Eğer bugüne dek bunu idrak etmediysen, artık bugün anlamaya çalış, ibret al. “...İŞTE BU MİSALLERİ (sembolik anlatımları) İNSANLARA TEFEKKÜR ETSİNLER DİYE VERİYORUZ!” (59.Haşr: 21)
Bir gün bir oduncu bana hayatımın dersini verdi. Üstat, bir oduncu sana nasıl bir ders verir ki diyor. Ama hattat benim mürşidim bir oduncudur diyor. Beni bu güne getiren mantığı bana aşılayan bir oduncudur. E nasıl diyorlar o da anlatmaya devam ediyor. Siz de o anlatıyormuş gibi dinleyin beni ben de o anlatır gibi anlatayım size. Akşam bahçemde kırılacak büyük büyük ağır kütükler var ve bekliyorum ki oduncu gelsin o gün de ikindiden sonra hiçbir oduncu bizim sokaktan geçmiyor. Oduncu demek de zaten iri yarı, pazısı kuvvetli, güçlü adam demektir. İki balta asar iki omzuna sokakta yürümeye başlar gür bir sesle “oduncu” diye bağırmaya başlar zaten sesinden anlarsınız oduncu diye. Çünkü o kütükleri kırmak öyle kolay değil. Çağırırsınız bir oduncuyu saati bir altındır verirsiniz kütükleri kırar. O gün hiçbir oduncu geçmiyor. Tam böyle karanlık çökmek üzere güneş binaların arkasına girmiş cılız bir ses duydum; baktım ki bir oduncu Allah Allah gele gele bu mu geldi şimdi bu ses kimin. 70’li yaşlarda bir tane baltası var badi badi yürüyor. Önce dedim ki bizim kütükleri bu adam kıramaz, Pencereyi çektim içeri. Sonra pencereyi açtım, bağırdım:” Amca bakar mısın? Bizim odunlar var kırılacak kırar mısın? “O da “ Benim işim odun kırmak evladım, sen göster bana. Ne kadar ücret alırsın kütükler için, baktı kütüklere iki altın dedi. Amca bir altın değil mi? “Evladım benim ücretim 2 altın”. Allah Allah bu garip bir şey “Ne kadar sürede kırarsın?” dedim. “İki saatte kırılmaz anca mümkün bir saatte kırarım” dedi. Benim gözlerim açıldı önce “amca kır” dedim pencereye çıktım onu seyrediyorum. Sanki odunları kırmadan önce onlarla irtibata geçti. Baltayı biledi odunlara baktı göğe baktı, döndü bana baktı, odunlar kütükler sonra bütünleşti. Bir anda kırmaya başladı. Aman Allah’ım! Dua ediyordum bir parçaya iki defa vursun diye ama en budaklı parçalara bile bir defada vurup parçalıyordu. Bir saatte bitirdi. Ben hayretler içerisinde aşağıya indim, tuttum elinden öptüm, hakkını helal et dedim. Ben senin hakkında konuştum dedikodu ettim yapamaz edemez diye. İki altını verdim gitmek istedi gitme dedim bana bunun sırrını ver dedim. Evladım sen ne garip bir adamsın. Bana iki saatlik bir iş verdin ben onu bir saatte yaptım, bu emeğin karşılığında sen bana iki altın verdin, şimdi benden 50 yılın sırrını istiyorsun ve bedava istiyorsun, eee amca ne istiyorsun? Evladım bir cümle daha söylerim iki altın daha alırım. Çıktım iki altın daha getirdim. Dedi ki evladım sen cömert bir adamsın cümlelerin sınırı yok. Anlattıklarımı dinle bakalım. Sen ne iş yapıyorsun dedim ki ben hat sanatı ile uğraşıyorum dededen kalma varlıklıyım bu köşk benim. Evladım hat sanatında başarılı olmak istiyor musun? Evet dedim. Sen hiç hayatında mim gördün mü? Hayır. Vav da mı görmedin sen rüyanda? Görmedim. Elifi de görmemişsindir rüyanda kesin. Amca ben hiçbir hat görmedim rüyamda. Evladım senden hattat olmaz dedi. Neden amcam? Oğlum bak ben 50 yıldır oduncuyum bugün bile hala rüyamda sabahlara kadar odun kırıyorum bir insan yapacağı işi rüyalarına taşıyamıyorsa ondan adam olmaz ve başarılı olmaz. İki altınımı aldı ve gitti. İşte benim mürşidim bir oduncudur diyor. O gün bu gündür ki rüyalarımda ben vav görüyorum mim görüyorum elif görüyorum. Bana sorabilirsiniz hocam siz rüyalarınızda hiç görüyor musunuz? Evet, ben bazen şiir yazardım rüyalarımda aklıma gelen birkaç mısralarımı da şiirlerime koymuşumdur. Bazı şiirlerimde rüyadan bana kalan dizeler var. Başarılı olmanın sırrı önce o hayali kurmakta sonra onu rüyalarınıza taşımakla mümkün ve bu ülkenin böyle insanlara ihtiyacı var.
Dersten Notlar
^Taşın altına elini koy.
^Sabırlı ol.
^Kararlı ol.
^Cesur ol büyük başarıları olanlar cesur olanlardır, korkaklar değil.
^Önüne çıkan fırsatları değerlendir.
^Gerçekleştirilebilir hayalleriniz olmalı, hayalsiz olmaz.
^Plan yap, yol haritan var mı?
^Zaman yönetimi çok önemli. Zamanını yönet 24 saatini 25 saate çıkar "işimiz vaktimizden çok!"
11:49
"ey dil ey dil niye bu rütbede pür gamsın sen
gerçi virane isen genc-i mutalsamsın sen
secde- ferma-yi melek zat-ı mükerremsin sen
bildiğin gibi değil cümleden akvamsın sen
ruhsun nefha-i cibril ile tev’emsin sen
sırr-ı hak’sın mesel-i isi-i meryemsin sen
hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen
merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen
merteben ayn-ı musemmadadır esma sanma
merciin halik-i eşyadadır eşya sanma
gördüğün emr-i muhakkakları rü’ya sanma
başkasın kendini suretle heyula sanma
keşf ile sabit olan ma’niyi da’va sanma
hakkına söylenen evsafı müdara sanma
hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen
merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen
inleyip sırrını faşeyleme ağyara sakın
düşme bilmezlik ile varta-i inkara sakın
değmesün ahların kakül-i dil-dara sakın
sonra mansur gibi çıkman olur dara sakın
arz-i acz etmeyesin yareden ol yara sakın
bulduğun cevher-i alileri biçare sakın
hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen
merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen
sendedir mahzen-i esrar-ı mahabbet sende
sendedir ma’den-i envar-ı fütüvvet sende
gizli gizli dahi vardır nice halet sende
ma’rifet sende hüner sende hakikat sende
nazar etsen yer ü gök duzah u cennet sende
arş u kürsiyy ü melek sendedir elbet sende
hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen
merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen
hayftır şah iken alemde geda olmayasın
keder-alude-i ümmid u reca olmayasın
vadi-i ye’se düşüp hiç ü heba olmayasın
yanılıp reh-rev-i sahra-yı bela olmayasın
ademe muttasıl ol ta ki cuda olmayasın
secdeler eyle ki merdud-i huda olmayasın
hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen
merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen
berk-i hatıf gibi bu kayd-i sivadan güzer et
erişen har u hasa ateş-i aşkı siper et
damenin tutmaya asar-ı alayık hazer et
şemş veş hahiş-i munla ile azm-i sefer et
saf kıl ayineni kabil-i aks-i suver et
hele bir cem’-i havas eyle de galib nazar et
hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen
merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen"
Şeyh Galib
Slm. Ne güzel Kelam. Söhbetinizi canu könülden dinledim , menevi bir qida aldım. Can Azerbaycandan Selam gönderiyorum. Buralar sizi bekler haydi bir Cesaret.....kapıyı aç....
Osmanlının son dönemlerinden bir hattat vardı “Mehmet Efendi” diye meşhur bir hattat. Bir gün arkadaşlarıyla konuşurken hatıralarında yazıyor bunu. Üstat böylesine büyük hattat olmayı nasıl becerdin, nasıl başardın bunu sırrı nerede saklı. Hattat Mehmet Efendi ben diyor hat sanatıyla ilgilenirken vav yaparken mim yaparken Kaf yaparken hayatımı hat sanatına endekslemiş adamış değildim. Öylesine böylesine ilgileniyordum diyor. Bir gün bir oduncu bana hayatımın dersini verdi. Üstat, bir oduncu sana nasıl bir ders verir ki diyor. Ama hattat benim mürşidim bir oduncudur diyor. Beni bu güne getiren mantığı bana aşılayan bir oduncudur. E nasıl diyorlar o da anlatmaya devam ediyor. Siz de o anlatıyormuş gibi dinleyin beni ben de o anlatır gibi anlatayım size.
Akşam bahçemde kırılacak büyük büyük ağır kütükler var ve bekliyorum ki oduncu gelsin o gün de ikindiden sonra hiçbir oduncu bizim sokaktan geçmiyor. Oduncu demek de zaten iri yarı, pazısı kuvvetli, güçlü adam demektir. İki balta asar iki omzuna sokakta yürümeye başlar gür bir sesle “oduncu” diye bağırmaya başlar zaten sesinden anlarsınız oduncu diye. Çünkü o kütükleri kırmak öyle kolay değil. Çağırırsınız bir oduncuyu saati bir altındır verirsiniz kütükleri kırar. O gün hiçbir oduncu geçmiyor. Tam böyle karanlık çökmek üzere güneş binaların arkasına girmiş cılız bir ses duydum; baktım ki bir oduncu Allah Allah gele gele bu mu geldi şimdi bu ses kimin. 70’li yaşlarda bir tane baltası var badi badi yürüyor. Önce dedim ki bizim kütükleri bu adam kıramaz, Pencereyi çektim içeri. Sonra pencereyi açtım, bağırdım:” Amca bakar mısın? Bizim odunlar var kırılacak kırar mısın? “O da “ Benim işim odun kırmak evladım, sen göster bana. Ne kadar ücret alırsın kütükler için, baktı kütüklere iki altın dedi. Amca bir altın değil mi? “Evladım benim ücretim 2 altın”. Allah Allah bu garip bir şey “Ne kadar sürede kırarsın?” dedim. “İki saatte kırılmaz anca mümkün bir saatte kırarım” dedi. Benim gözlerim açıldı önce “amca kır” dedim pencereye çıktım onu seyrediyorum. Sanki odunları kırmadan önce onlarla irtibata geçti. Baltayı biledi odunlara baktı göğe baktı, döndü bana baktı, odunlar kütükler sonra bütünleşti. Bir anda kırmaya başladı. Aman Allah’ım! Dua ediyordum bir parçaya iki defa vursun diye ama en budaklı parçalara bile bir defada vurup parçalıyordu. Bir saatte bitirdi. Ben hayretler içerisinde aşağıya indim, tuttum elinden öptüm, hakkını helal et dedim. Ben senin hakkında konuştum dedikodu ettim yapamaz edemez diye. İki altını verdim gitmek istedi gitme dedim bana bunun sırrını ver dedim. Evladım sen ne garip bir adamsın. Bana iki saatlik bir iş verdin ben onu bir saatte yaptım, bu emeğin karşılığında sen bana iki altın verdin, şimdi benden 50 yılın sırrını istiyorsun ve bedava istiyorsun, eee amca ne istiyorsun? Evladım bir cümle daha söylerim iki altın daha alırım. Çıktım iki altın daha getirdim. Dedi ki evladım sen cömert bir adamsın cümlelerin sınırı yok. Anlattıklarımı dinle bakalım. Sen ne iş yapıyorsun dedim ki ben hat sanatı ile uğraşıyorum dededen kalma varlıklıyım bu köşk benim. Evladım hat sanatında başarılı olmak istiyor musun? Evet dedim. Sen hiç hayatında mim gördün mü? Hayır. Vav da mı görmedin sen rüyanda? Görmedim. Elifi de görmemişsindir rüyanda kesin. Amca ben hiçbir hat görmedim rüyamda. Evladım senden hattat olmaz dedi. Neden amcam? Oğlum bak ben 50 yıldır oduncuyum bugün bile hala rüyamda sabahlara kadar odun kırıyorum bir insan yapacağı işi rüyalarına taşıyamıyorsa ondan adam olmaz ve başarılı olmaz. İki altınımı aldı ve gitti. İşte benim mürşidim bir oduncudur diyor.
Çok etkileyiciydi 👍
Emeğinize sağlık. Gerçekten merak etmiştim çok teşekkürler.
Koca videonun böyle ilginç bir hikayede kesilmesi fevkalâde merakımı mûcib olmuştu. Altta hikayeyi yazmanız fevkalâdenin fevkinde olmuş; ilaç gibi geldi :) Teşekkürler, selâm ile..
Harika bir yazı..
Harika.. Allah razi olsun..
*Üçüncü sınıftayken gece fırında çalışıp, gündüz okula gittim. Un çuvallarının üzerinde yattım.
*İnsan iki zayıflığın arasına mahkum edilmiş bir güçtür.
*Taşın altına elinizi koyacaksınız
*Sabırla ilmek ilmek dokuyacaksınız başarı ağınızı.
Orada üçüncü sınıf demiyor. Orta üç diyor. Bu zamanın yedinci veya sekizinci sıfın da fırında çalışmış
Hucam keşke her baba Siz in gibi olsa
@@KulîlkaÇîya6321 aynen bizim büyükler 4-5 yaşında hayvanların ardında tek başına dağa otlatmaya götürüp getirip yem vererek çalışmaya başladığı için 3 e giderken diyorlar öyle zannetmişler, yani 1., 2., 3. sınıfa geç giderlermiş hayvana bakacak kimse olmadığı için 2-3 ay geç başlamak durumunda kalırlarmış. Hareket. Şimdi bilgisayar, hatta gecikti bu konuda Türkiye kendi ligine tarihi, geçmişine göre ama normal, şartlarda yani vesair.. Allah a emanet olun, hayrlı ramazanlar, sabr dua ile
NUREDDİN VE NURULLAH HOCALARIMA HAYIRLI VE BEREKETLİ ÖMÜRLER DİLİYORUM.
İnsan iki zayıflık arasına mahkum edilmiş bir güçtür Allah razı olsun hocam
Başarının 4 temel unsuru vardır;
1-Yetenek
2-Bilgi
3-Tecrübe (yetişmiş insanlardan destek almak)
4-Motivasyon
Hocam ben 10 yılımı terapist, araştırmacı olarak Fransa’da ve diğer ülkelerde doktorlara bile eğitim verdim. Kadın ve yabancı olarak getirilen çeşitli zorluklarla kendimce eğitim kitapçıkları çıkardım. Dernekler başkanlığı yaptım falan... sandımki iyibirşeyşer verdim insanlara , kendime... fakat 1 yıldır karaciğer kanseriyle sımanıyorum. Çok düşündüm yine bu sırada ve anladımki sadece yaradılış olarak herkes kadın ve erkek görevlerini yerine gerçek anlamlarıyla yapmaları yeterli idi. Bu benim şu an ki düşüncem.... saygıyla 🤲🏻
@@ozlem6573 hanım geçmiş olsun.bu içselliginizle ruhen iyileşip şifa buldugunuza inanıyorum.size ulaşmak için iletişim adresinizi rica edebilirmiyim.şifalı selamlar.
Özlem hanım kitaplarınızın adını ve yayınevini ögrenebilirmiyim.
Çok güzel bir konuşma olmuş. Vesile olan herkesten Allah razı olsun..🌷
Allah razı olsun, ne mutlu bize böyle faydalı hocalarımız var🌺🌹
Ne güzel anlatıyorsunuz ilk defa sıkılmadan birini dinliyorum
Rabbim eser verenlerden eylesin, sonraki ömrümüzü öncekinden hayirli eylesin. . Kadar menfaate , kadar eğilmeyenlerden eylesin, müthiş bir sohbet, müthiş dersler.
Çok güzel bir insan kendisini canlı dinldyebilme fırsatı buldum hala etkisindeyim Allah razı olsun çok güzel şeylere vesile oluyorsun hocam.
Allah sizi böylesine güzel çabalarla okutan babanızdan razı olsun ☺⚘
Amin insallah
Allah razı olsun hocam. Rabbim sizin gibi değerlere sahip çıkma farkindaligi versin bizlere.
7:07 Sayın Nurullah Hocam babanız çok kalender adammış helal olsun
Nurullah Hocamı 18 yaşımdan beri dinlerim ve severim.Önce "Beni yakışına" sonra "Rüveyda" ve sonrasında ise "Yağmur" ile aşık oldum zatıallerine.Bu konuşması yine ufkumda yeni sular yeni derinlikler yeni dehlizler açtı.İnsanın ufku denizi kadarmış derler , ufku okyanuslardanda geniş hocamızdan bir kap suda biz nasiplenebildiysek ne mutlu bize.Bu söyleşisinde hocama bir soru sorabilme şerefine nail olsaydım şunu sormak isterdim ; Hocam Cumhurbaşkanından başlıyarak başbakan ,bakanlıklar , cemaat liderleri, kanaat önderleri, özel sektörde patronlar , işci sınıfı diye sıraladıktan sonra hatta dağdaki çobanlar dediniz,bu beni biraz düşünceye sevk etti,"Başarı bedel ister" konuşmanızda 10 koyunundan 10 unuda satıp 1 yıllık yatılı okul paramı yatırarak benim başarımdaki bedeli babam ödedi demiştiniz.İşte o konuşmanızda ben babanızı Cumhurbaşkanında üstüne koymuştum.Neden Kum saatini çevirip toplumsal sınıflandırmazı ufkumuzda yeniden inşaa etmiyoruz Hocam?
Hocam Allah size hayırlı uzun ömürler versin inşallah.
Sohbeti bu denli güzel olan nadir insanlardansiniz.
Kıymetli hocamızın yüreğine ve ağzına sağlık ne güzel konuşmuş öylesineki insanın saatlerce dinleyesi geliyor var olasın dadaş hocam
Allah'ım razı olsun hocam Amin 🤲🌹☘️ yüce mevlam nice gönüllere ulaşmayı nasip etsin Aminnn Aminnn Aminnn YaRabbül Aleminin 🤲🕊️☘️
Siz ne güzel bir insansınız Allah razı olsun sizden şiirlerinizi severek okuyorum iyi ki varsınız inşallah bir gün tanışmak nasip olur 🤲💫🧿💫🧿💫🧿🧿
İnsanın ufkunu açan bilgilendiren çok güzel bir sohbeti🖒 adam şiir gibi konuşuyor 🌹 Nurullah genç i dinlemeyi seviyorum 😎 Allah razı olsun 💐 ilk Nurullah genç i radyo 7 de kahraman tazeoglu programın da dinledim hayran kalmıştım
Hocam, ağlayarak izledim konuşmanızı. Okadar güzel konuşma 🙏. Hayatta başarılı olmak, zorlukları aşarak başarı olur. Rab size sağlıklı , uzun ömürler versin.
Людмила Акдерли rusmusunuz ?
Привет . Вы хорошо знаете по турецкий я уведился что увидел вас тут ... я тоже прослушал его лекции мне понравилась
Gücü acziyetinden geliyor hocam. İnsan nihayetsiz acziyeti ve fakriyetini görür ve nihayetsiz güç ve kuvvet sahibi olan Rahman"a yönelir ki gücü de buradan alır.
ne güzel bi insansınız Nurulah hocam Allah sizden razı olsun.
Allah razı olsun , çok güzel bir konuşma olmuş , ufkumu açtığınız için teşekkürederim
Sevgili hocam sizi 43 yaşinda tanımanın üzüntüsünü yasiyorum cok önce tanimak isterdim
İyiki böyle örnek büyüklerimiz var
İktisat hocamdı benim.Şiire bayılır ve hitabete.Liderlik özellikleri görmüştü bende bak ne hale geldim hocam;kafamda kereste...
Kim ki kendini bildi, o vakit Rabb'ini bildi...
Allah'ım razı olsun inşallah çok güzel bir hasbihal olmuş
💯👌👍👏😍❤🌹 Maasallah subhanallah, Allah (c.c.) razi olsun iyiki varsiniz hocam, Allah (c.c.) size, aylenize, akrabaniza, dostlariniza, butun sevdiklerinize saglik ve afiyet icerisinde huzurlu, mutlu, iyi, guzel, basarili, bereketli uzun omur versin insallah amin amin amin Ya Rabbi, sevgidolu saygidolu selamlarimla ❤🌹
yillarca dinleyebilirim...
Aynen.
hocam sizin basari sirriniz aileniz. o köyde siir kitaplarinda misra aralarindaki ilahi ask ile cosmus, kendi ektigiyle de bedenini helal ile costurmus, sizleri de onlarla beslemisler.
iste bunun sonucu olarak siz ellerinizdekilere sahipsiniz.
mevla sayilarinizi artirsin... sizlere de hayirli uzun ömür versin....
digerleri de es gecilemez tabi ama devede kulak :)
*Aile adamı hayata ?-0 önde başlatır. Aile bozuksa ?-0 geriden.*
Kesinlikle👏
Öyle çok faydalandım ki Allah razı olsun hocam.
Teşekkürler Hocam
Yaş olarak aynı zamanda yız
Elhamdulillah
Hayatımda çok maceralar
Atlattım
Çok darbeler aldım ama
Halä türkiyeden çıktığım
35 yıl önce ki enerji mi kaybetmedim
Ben sizi dinlediğim zaman
Kendi geçmişimi görüyorum
Ben de imam hatip te bir yıl okuya bildim
Fakirlikten okuyamadım
Hayırlsı böylesi imiş
Selam olsun güzel insan
Yeni tanıdım gerçekten çok güzel bir insanmış maşallah darisibizim çocuklarımıza
Ben Atatürk Üniversitesi 1987 mezunuyum.Sizin bir şiir kitabınız çıkmıştı.O zaman sizin içinizdeki gücü görmüştüm.32 srnrlik edebiyat öğretmeniyim.Sizi eserlerinizden biliyorum.Şu sohbetinizde babanıza hayran oldum.Böyle büyük bir yürek!
🌾 Ka’b b. Malik el Ensari radiyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:
"Mü’min, başak gibidir. Rüzgar onu, ürün verinceye kadar kah yatırır kah düzeltir. Kafir ise rüzgarın eğmeyip kökten söktüğü çam ağacına benzeyen "erz" ağacı gibidir." (Buhari, Müslim)
Feth suresi son ayeti
Benim için çok kıymetli olan bir vakıfla benim için çok kıymetli olan bir insanın buluşması ne güzel olmuş.
Çocuklarım ve benim istikametli olmamız için dua edermisiniz.
Hürmetlerimi saygılarımı sunuyorum hocam ağzınıza yüreğinize sağlık
Çok faydalandık hocam ..Mevlam size sağlıklı ve uzun ömürler nasip etsin inşallah 🙏🙏🙏
“Yolculuk, insan ahlâkının ölçüsüdür; insan, yolculukta belli olur.”
Hz. Ali (k.v)
Semerkand Takvimi
Alah sizden razı olsun hocam Rabim verdiğiniz dersi uygulamayı hepimize nasip etsin
Cok kiymetli bir hoca Masallah lutfen bir daha bir daha konuk edin cok seyler katiyor bizlere
Mecra'dan sonra hocamızı keşfedenler buraya gelecektir muhtemelen. Biz senelerdir mustefid oluyoruz, sizler de hoşgeldiniz 😊
faydalı bir konuşma olmuş, Allah razı olsun
"İnsan iki zayıflığın arasına mahkum edilmiş bir güçtür."
Hiç bir başarının tesadüf olmadığı gibi, her başarı bedel ister.. Müstefid olduk hocam çok teşekkür ederim.
Anne ve babaların en büyük hatası ben görmedim ben yemedim ben gitmedim sen gir ye giy bakışındalar çocuklarımız hep hazıra kondu ve hep kaybeden biz. Olduk. Çocuklarımız hep hazıra kondu tembel alıştılar
Salam .Xeta bizde...İşte elimizden tutan bu çocuqlar yarın yakamızdan tutacaqlar.
Kesinlikle arkadaşım
Evet sonrada şikayet ede riz
çok faydalı bir konuşmaydı istifde ettim Allahrazı ola.
Harika bir konuşma olmuş Allah razı olsun hocam.
Tekrar tekrar dinlenilesi güzellikte
Rabbim iki cihanda Razı Olsun
Çok güzel bir konuşma çok güzel bilgiler çok teşekkür ederim 🌸
Sonuna kadar dinledim. Emeğimize yüreğinize sağlık hocam. azda olsa dağarcıma bir şey kattım. Allah razı olsun.
Hocam liseler ortaokullar gençliğin çok ihtiyacı var degerli hocalarımızıdan faydalansınlar inşallah 🤲☘️
Eğer fırsat eşitliği olursa başarı bedel değil azim ister. Zamanı bedel olarak almazsak.
Emeği geçenlerden Allah razı olsun
Allah senden razı olsun hocam keşke gılımler yerıne bu insanlarla bizi besleseydıler keşke ey devletım
Dedesinin hayatı film gibi, babasının hayatı film gibi, kendi hayatı da film gibi... Büyük insan, değerli insan, Allah razı olsun senden, anlattıkların için, yol göstericiliğin için... Allah iki cihanda da Aziz eylesin...
Allah razı olsun çok güzel çok anlamlı ve çok faydalı bir konuşma olmuş. Teşekkür ederiz 🤗🙏
Hocam bosuna degıl iste bu basarıya sahip olmak dinlenmek zaman vermek hepsi EMEK INANMAK CALISMAK MasaAllah ıyıkı varsınız hocam Allah hayırlı ömür versin razı olsun sizden 🌸
Hocam size yeniden ulaşmak ve dinlemek çok büyük bir mutluluk benim için . Hafızanızdan emin olduğum için beni hatırladığınızı biliyorum . Sevgi ve Saygılarımla .
Allah (c.c.) dan babaniza rahmet dilerim, Allah (c.c.) kabrinide ahiretinide en guzel cennetler eylesin peygamberlere komsu eylesin insallah amin amin amin Ya Rabbi 😔❤🌹💐
Allah (c.c.) sizi, aylenizi, akrabalarinizi, dostlarinizi, butun sevdiklerinizi her an her yerde ve her daim sonsuz korusun insallah ve her daim yar ve yardimciniz olsun insallah amin amin amin Ya Rabbi ❤🌹
Gözden Öze 4,Bölüm
Hâlâ bir şeyler elinden gelmiyorsa... Şüphesiz ki, Rab dilediğini yapar
Bunu idrak edince artık kul, razı olur Rabbinden...Ve der, sen dilersen azaba düçar
edersin, dilersen bağışlarsın! Diler cennete huzur âlemine sokarsın, dilersen
cehennemine azaba atarsın. Şüphesiz ki onlar senin kullarındır.
Ve o, yine Rabbini zikretmekte devam eder. Rabbinin tecellilerini düşünür, Rabbinin Zâtı
üzerinde tefekkürden kaçınır, sadece “O EKBER’dir”, der.
Rabbin tecellileri için de “Ekber” kelimesini kullanmaz. Bilir ki “Ekber”, gerçekte
sadece “ALLÂH”tır; Zâtına mahsustur. Tecelli kebîr olabilir. Ve artık Rabbin
tecellilerinin gerçeğini de idrak etmiştir.
Hiçbirisini
ne inkâr eder, ne de tenkit!.. Belli bir inanışla, itikatla da kayıtlanmaz!..
Onun için,
sadece özü olan Rabbini, aslı olan Hakikati ve Efendimizi bilir!.. Ve dahi
bilir ki;
“...EĞER
ALLÂH DİLESEYDİ ELBETTE İNSANLARIN HEPSİNİ HAKİKATE ERDİRİRDİ!..” (13.Ra’d: 31)
Eğer böyle
olmuş olmasaydı, bir kısım Esmâ-i ilâhîler nasıl tecelli ederdi?..
“Eğer siz
günah işlememiş olsaydınız, Allâh yeni bir kavim yaratır, onlara günah işletir
de sonra tevbe ettirirdi.”
Buyruğunu
hiç işitmedin mi?..
Artık o kişi, toleransın son merhalesine ulaşmıştır. Ne bir kimseyi kusurlu bulur, ne
de suçlu!.. Bunlara rağmen hâliyle ne gururlanır, ne de güvenir. Çünkü bilir
ki, ona bu işi yaptırtan, bu tecelliyi ihsan eden hep Allâh’tır. İşte bu
vakitte, bu “renksiz kişi” şöyle der:
“MUHAKKAK Kİ BEN VECHİMİ (bilincimi) HANÎF (tanrı objesiz) OLARAK, SEMÂLAR VE ARZIN
FÂTIR’INA (her şeyi yaratış amacına göre programlayarak Yaratan’a) YÖNELTTİM...
BEN MÜŞRİKLERDEN DEĞİLİM!” (6.En’am: 79)
Artık onun, ne bir isteği kalmıştır; ne de, bir hâlinin değişmesini istemek suretiyle
isyanı!.. Haddine mi düşmüş bundan sonra hâlinden memnun olmayıp onun
değişmesini dilemek. Hemen işitir;
“Benim kaderime razı olmayan, benden gayrı bir TANRI seçsin kendine!”
Daima hâlinden memnun ve razıdır.
“...ALLÂH ONLARDAN RAZI OLMUŞTUR VE ONLAR DA O’NDAN RAZI OLMUŞLARDIR (ilâhî özelliklerin
tecellisi)...” (98. Beyyine: 8)
Tecelli etmiştir artık onlarda!
Efendimizin dayızadesi Hz. Sad’ı (selâm ona) işitmedin mi?.. Ömrünün son yıllarında
gözlerinde, görememe hâli zuhura geldi. Efendimizin duası berekâtı ile hiçbir
duası yoktu ki, anında icabet olmasın... Dediler;
− Allâhû Teâlâ’ya niyaz etsene!..
Cevabı, her idrak sahibinin kolay erişebileceği, bir noktadan değildi:
− Allâh’ın kazasını gözümden ziyade severim!
O kişilerden artık Rabbin hilmi ve ilmi tecelli etmeye başlar.
Onlar da tedbir alırlar... Derler ki, tevekkül ehli tedbir almaz! Onların tedbirleri de
kendi yönlerinden yok mudur? Onların tedbirleri de tevekkülleri değil midir?
Sadece, onlar bilirler ki, tedbir takdirdendir!..
Yani, senin, o anda tedbiri almış olman veya aksi, kaderin icabındandır!.. Ancak sen,
kaderini, fiilini işledikten sonra öğrenebilirsin; ve bu yüzden kaderi
suçlamaya hakkın olmaz.
O hâlde, o anda öyle bir tecelli zuhura geleceği içindir ki, o öyle bir tedbire
başvurmuştur veya vurmamıştır. Eğer ehli isen anlarsın...
Bütün bu gerçekleri idrak;
“ALLÂH KİMİN DERÛNUNU İSLÂM’I KAVRAYACAK ŞEKİLDE GENİŞLETTİ İSE...” (39.Zümer: 22)
Âyetince, bu ancak, o gerçeği idraka programları icabı eğilimli olan kişiler için mümkün
olur.
Muhterem kişi...
Bütün bunları öğrendikten sonra, nefsini tezkiye etmeye çalış... İşe buradan başla:
“GERÇEKTEN ONU (bilincini) ARINDIRAN KURTULMUŞTUR.” (91.Şems: 9)
Bak, eğer bu işe girişebilecek meyli hissedebiliyorsan gönlünde -ki niyetin gerçek
mânâsı, gönlün bir işe olan meylidir-; bil ki; yaratılışından takdir gereği bu
yol sana kolaylaştırılmıştır. Artık sakın, değerli zamanını yarın pişman
olacağın işe harcama!..
“RABBİNİN İSMİNİ ZİKRET (hatırla) VE HER ŞEYDEN KESİLİP SIRF O’NA YÖNEL!” (73.Müzemmil: 8)
Çünkü;
“... ALLÂH
DİLEDİĞİNİ KENDİNE SEÇER; KENDİNE YÖNELENLERİ DE HAKİKATE ERDİRİR!” (42.Şûrâ:
13)
Bu hâl üzere, çok çalış!.. Çalış ki aslına yönelişinde güçlü olup, tekâmülünde hız
kazanasın. Zira sen, gerçek yol üzeresin. Çünkü yönelişin sonunda, sana hidâyet
verildi. Sana yardım elleri içinden ve dışından uzanır; okumadın mı Kitabı;
“BİZ’E (ermek için nefsine karşı) SAVAŞ VERENLERE GELİNCE, ELBETTE ONLARI YOLLARIMIZA
ULAŞTIRACAĞIZ...” (29.Ankebût: 69)
Böylece, yönelişin sonunda hidâyet verilmiş, yani anlayış kapıların açılmış, gerçek yolu
bulmuş olursun.
“ALLÂH KİME HİDÂYET EDER İSE, ODUR HAKİKATE EREN!..” (7.A’raf: 178)
Bunları idrak ettikten sonra, “gizli şirkin” kabacalarından kaçınmak gerek!..
Sakın, süt içtim de midem ağrıdı, diyen mübareğin hâline düşme...
Sebebi, müsebbib görüp, ondan bilme!.. Sonra böyle düşünür de, “sebebi” tanrı edinmiş
oluverirsin farkında olmadan!..
“ALLÂH YANI SIRA TANRIYA (dışsal güce) YÖNELME!..” (28.Kasas: 88)
Bil ki, Allâh “şirk koşanları” sevmez ve tövbe etmedikçe affetmez. Bu konudaki geniş
bilgiyi “HZ. MUHAMMED’İN AÇIKLADIĞI ALLÂH” isimli kitabımızda anlattık.
“...KESİNLİKLE ŞİRK ÇOK BÜYÜK BİR ZULÜMDÜR!” (31.Lukmân: 13)
İşte bundan sonra nihayet öyle bir mertebeye erersin ki, ne nefsin kalmıştır ortada
düşünebileceğin, ne de ehl-i iyalin. Sadece Yaradan kalır!.. Ve O’nun
dilediği!..
Bu mertebeye erdiğinde öyle bir hâl alırsın ki, bütün mevcudat yok olur, sadece
Allâh kalır gözünde... Gerçeği müşahedeye başlarsın!.. Allâh kalmıştır,
basîretinde yalnızca!..
Ne bir kimseyi suçlu bulabilirsin, ne de bir kimseyi kusurlu… Zira “yok”tan gelen her
şey “yok” olup gitmiştir!.. Bu yüzden ne dünya ile ne de ukbâ ile alâkan kalır…
Görür gözün, işitir kulağın, tutar elin, yürür ayağın, söyleyen dilin hep “O” olur.
Çünkü sen, kendi “varsaydığın” benliğinden sıyrılmış, O’nda erimişsindir!..
Çoktan razı olmuşsundur.
Burada dikkat et!.. Bu razı oluş, cebren boyun eğiş mânâsında değildir. Yani, burada
sabıra yer yoktur!.. Çünkü sabır; insanın hoşlanmadığı bir hâl veya durumun
zuhurunda, mecburen ona boyun eğerek, kabullenmesi, demektir. Sabır daha
evvelki derecelerde vardı... Hâlbuki, artık burada hoşlanılmayan bir hâdise
bahis mevzu olamaz!.. Mâdemki Rab dilemiş ve o olayı yaratmıştır, hepsi hoştur,
hepsi güzeldir.
Zaten bir eser, sahibine diyebilir mi ki, niye beni böyle yaptın... İşte bundan
dolayıdır, artık sabırla bile alâkan kalmamıştır!..
Bu mertebeye erince, artık kimseyi kınamazsın!.. Kimseye, şunu niye böyle yaptın
veya böyle yapsaydın ya, demezsin!.. Tıpkı, Efendimiz gibi...
Efendimiz, on sene kendisine hizmet eden Hz. Enes’e; bir defa olsun, “of”; veya “Bunu
niçin böyle yaptın”; veya “Şunu şöyle yapsaydın ya” dememiştir.
Çünkü O, kaderin ne olduğunu bilirdi!.. Ve sen de, burada biraz “kader” sırrına vâkıf
olmaya başlarsın.
Gel, bu konakta biraz duraklayalım ve istersen şöyle bir an için etrafımıza bir nazar
atalım...
Aynı toprakta yetişen iki ayrı tohumu düşün. Biri buğday, diğeri arpa. Bunları aynı
zamanda, aynı yere ek... Sonra ikisinin de suyunu ver, bakımlarını yap aynı
zamanlarda. Bir gün görürsün ki, başakların birisi buğday vermiş, diğeri
arpa!..
Allah razı olsun hocam çok anlamlı konusştunuz yıne
Yuce Rabbim Ebeden Daima Razi olsun insallah saygideger Hocam
İki güzel insanı dinlemek çok güzel
Ne içindeyim zamanın ne de büsbütün dışında..
Allah razı olsun hocam bu güzel sohpet için
üstad yüreğine sağlık yolun açık olsun...
Allahin rızasını diliyorum sizin için🌼 hanı şu fani hayatımızda tek gayemiz olan Allah rizasi💜
İşe gelince herşeyi yapanıda incitiyorlar taşın altına elini koysan da kıymet bilinmiyor
Insan iki zayifligin arasina mahkum edilmis bir 'güçtür'..
47yadindayim şimdi tanidim yarimsaat oldu
Her nimet külfet karsılıgıdır.
Ne kadar boş ile yaramaz videolar milyon izlenirken bu kadar degerli videolar milyonlara varmıyor yazık degil mi... Diye düşündüm
Sonra yazık dediğim halde kendim bu videoyu paylaşım tavsiye ettim mi.. Hayır o zaman niye yakınırsın be gönül..
Allahım razı olsun sizden
hocam herşey herşey doğru keşke herkes dediğniz gibi oldu
Ağzına sağlık hocam
Nurullah Hoca bizim okulumuza geçen sene gelmişti. Servisten dolayı çıkmak zorunda kaldım yoksa imzasını almak için kağıt kalem bile getirmiştim☹
Çook güzel bir anlatım saģolun hocam
Allah razı olsun Üstad!
35 yaşındayım ve kısa bir süredir şiirlerle ilgilenmeme rağmen Nurullah hocayı bu kadar yakından tanımıyordum. Bu sayede kendisini çok içten ve samimi buldum aynı zamanda hocanın fikir dünyasını çok iyi anlamış oldum. İşimiz zamanımızdan çok sözü çok etkileyici..👏👏
ruclips.net/channel/UCZIWySPrkN7cKC9LLVoc9sg
MaşaAllah SubhanAllah Es Selâm
Gerçekten çok guzel konuşmuş 👏
Bu, Rabbinden bir lütuf, fazl-ı ilâhîdir... 3.Bölüm
“...BU ALLÂH’IN FAZLIDIR Kİ, ONU DİLEDİĞİNE VERİR...” (5.Mâide: 54)
Ve, O’na sorulmaz da niçin bunu böyle yaptığından!..
“YAPTIĞINDAN SORU SORULMAZ!” (21.Enbiyâ’: 23)
Bilirsin, bazı kişiler vardır bunlar sadece deryanın adını duymuşlardır; bütün bilgileri bu işittiklerinden ibarettir... Bazıları da vardır ki; denizi görmüşlerdir fakat yüzme bilmedikleri için ancak boylarına kadar kenardan girmişlerdir... Bazıları da yüzmesini bilirler ve açılırlar... Ve dahi bunların hepsinin fevkinde birtakım kişiler vardır ki; onlar âdeta deryadan bir zerre olmuşlardır... Açılırlar ve derinlere dalarlar, her zaman yeni yeni keşiflerde bulunurlar.
İnsanlar da gerçek ilme karşı böyledirler. Kimi sadece adını duymuştur. Kimi okur Kurân’ı, emirleri yerine getirip, nehiylerinden kaçınmaya çalışıp, bu kadarı bana yeter der. Bu umum müslümanlardır.
Kimi de daha fazla çalışıp kendini bu inceliklere hasreder, onları öğrenmek ister. Bunlar da “Ebrâr” diye bildirilenlerdir.
Kimi de kabiliyetlidirler, istidatları vardır; Allâh da bazı hususiyetleri dolayısıyla onlara fazlını ihsan eder. Onlar da açılır, derinliklere dalarlar. Sırları idrak eder, bilirler. Bunlara “mukarrebûn” derler... Seçilmişlerdir onlar!..
“...ALLÂH DİLEDİĞİNİ KENDİNE SEÇER...” (42.Şûrâ: 13)
Onlar, iyi düşünür ve kemâl üzere zanda bulunurlar Rableri hakkında!..
“BEN KULUMUN ZANNI ÜZEREYİM.” (Kudsî Hadis)
Buyruğunu bilirler ve karşılarındakinin kim olduğunu bilerek, ona göre zanda bulunurlar. Ama gene de, çok düşünürler zanda bulunurlarken... Çünkü, hatırlarından hiç çıkmaz şu âyet:
“...MUHAKKAK Kİ BAZI ZANLAR SUÇTUR (şirk anlayışından kaynaklanır)!..” (49.Hucurat: 12)
Muhterem kişi, bil ki...
Yaradan bütün mahlûkatını her an nice rızıkla rızıklandırmaktadır. Önce zâhirde, birçok yiyecek ve içecekle maddeni rızıklandırmaktadır, bu bir...
Sonra, ilimle bilincini rızıklandırmaktadır, bu da iki...
Daha sonra, her an yeni bir tecelli ile cesedinde ve mânânda tecelli etmektedir, bu da üç!..
Bu daha derinleştikçe gider, ama şimdilik, biz bu kadar ile yetinelim; bu üç mânâ kâfi bize!..
Ve bu rızık, her mahlûkatın fıtratına en uygun bir tarzda onu bulmaktadır. Şüphesiz ki bu rızık ile o mahlûkat, her an bir nebze daha tekâmül eder ve aslına yaklaşır!..
Bu rızık umumi ise de, herkes ancak kabiliyeti ve istidadı miktarınca alır. Kabı büyük olan elbette daha fazla rızık almış olur. Tabii ki bu kişinin vüsatincedir.
“...ALLÂH DİLEDİĞİNE HESAPSIZ RIZIK VERİR.” (2.Bakara: 212)
Âyetinde bu incelik vardır...
Efendimiz, yağmurun yağdığı üç çeşit topraktan bahsetmişti. Yağmur yağarken, hiçbir şeyi diğerinden ayırmaksızın, hepsine eşit şekilde yağar!..
Eğer bu yağmur kayaların üstüne rast gelirse üstünden akıp gider, çünkü kaya ve taşların istidadı suyu emmek değil, üstünden akıtmaktır.
Bazı topraklar da vardır ki, suyu muhafaza eder de -havuz, kuyu gibi- halk onunla faydalanır, kendileri içerler, hayvanlarını sularlar, ekinlerinin sulanmasında yararlanırlar.
Bazen de verimli bir toprağa yağar ki, bu toprak suyu emer ve onunla nice nebatın yetişmesine vesile olur.
İnsanlar da fıtratlarına göre çeşit çeşittir.
Kimi hikmetten, Yaradanın uyarılarından anlamaz, dinlemez!..
Kimi onlardan yararlanır; ancak kendisini kurtarabilir, başkasına faydası olmaz!..
Kimi de onlardan kendisi faydalandığı gibi, pek çok insanı dahi faydalandırır!..
Öyle ise kendini şöyle bir kontrol et bakalım, bunlardan hangisine daha ziyade benziyorsun?
Muhterem kişi, bil ki...
Vazifen hem kendine, hem de çevrene faydalı olmaktır!.. Bilirsin ki, bu Dünya’da bâkî kalmış kimse yoktur. Bütün yaratılmışlar doğarlar ve tekâmüle başlarlar, fıtratlarına göre tekâmül ederler ve bu tekâmüllerinin sonunda da asıllarına rücu ederler.
“DE Kİ: ‘HERKES YARATILIŞ PROGRAMI (fıtratı-şâkılesi) DOĞRULTUSUNDA FİİLLER ORTAYA KOYAR!..’” (17.İsra’:84)
Efendimiz buyuruyor:
“Herkes ne iş için yaradılmış ise, o fiillerde bulunur; kendisi için ne kolaylaştırıldı ise, onu yapar!..”
Ve artık o kişinin âlemi de fiillerinin gerektirdiği yer olur.
Bu dönüşü yapan kişi, Rabbin emir ve nehiylerine uygun olmayan bir hayat sürmüş ise, ne olur?..
Şüphesiz ki her ortam için ayrı mahlûk yaratılmıştır. Gül bahçesi için bülbül, gübre yığını için pislik böceği, ateş için semender...
Bu saydığımız üç ayrı mahlûk da birbirlerinin hoşlandıklarından hoşlanmaz. Hepsi zıtlardır birbirlerine... Biri ateşe girince yanar; öteki güle gidince kokusuna tahammül edemeyip bayılır... Renkler gibidirler... Kimi siyah, kimi beyaz!..
Öyle ise, senin aslın hangisindense, onu gerektirecek işleri işler; böylece aslına rücu edersin!..
Ancak bu arada bazı büyükler vardır ki; zıtları cem ederler!..
Kapasiteleri geniştir onların!.. Bütün zıtları cem ederler de içlerinde, gene de haberleri bile olmaz!.. Hepsi, birdir onlarda!.. Ne yeşildirler, ne siyah, ne de beyaz. Onların renkle alâkaları kalmamıştır ki artık. Renksizdirler! Fakat, buna rağmen, Allâh’ın hükmüyle zâhir olurlar. Onlar:
“...‘ALLÂH’ DE, SONRA BIRAK ONLARI DALDIKLARINDA OYNAYIP DURSUNLAR!” (6.En’am: 91)
Emrinin gerçeğini idrak etmişlerdir.
Bilirler ki görülen her şey, Yaradanın tecellileridir. Sıfatlar dahi tecellileridir. Ve hepsi tek bir Zât’tandır ki, O ALLÂH EKBER’dir!..
Öyle olunca, tefrik yapmamak gerek aralarında yaratılmışların... Yani, tefrik yapmamak gerek aralarında tecellilerin...
Onun için buyrulmadı mı Kur’ân-ı Kerîm’de:
“...O’NUN RASÛLLERİ ARASINDA (irsâl olmaları konusunda) HİÇBİR AYIRIM YAPMAYIZ... “ (2.Bakara: 285)
Yani, hepsi de aynı kaynaktan gelmekte idi!..
Yani, gözün değişik gördüğü, ampullerin büyüklükleri ve şekilleri ve verdiği ışıklardı! İdrak ehli olmayan, bunların hepsi de başka başkadır, dedi...
Rabbin gerçeği idrak ettirdiği kullar ise, evet, bunların büyüklükleri, şekilleri, verdikleri ışık başka başka; ama bu, ampullerin o kapasite ve özelliklerle yapılmalarından ötürüdür, dediler...
Gerçekte ise hepsinin enerjisi birdir!..
Elektriktir asılları!..
Ama, basîret ehli olmayan göremez ki elektriği... Sadece ampulleri görürler ve hükümlerini verirler. Hâlbuki elektrik görünmez ki!.. Sadece, yapmış olduğu işleriyle kendini belli eder.
Öyle ise yaratılmışların, tecellilerin aralarında tefrik olmamasının sebebini azami derecede izaha çalıştık demektir. Eğer bugüne dek bunu idrak etmediysen, artık bugün anlamaya çalış, ibret al.
“...İŞTE BU MİSALLERİ (sembolik anlatımları) İNSANLARA TEFEKKÜR ETSİNLER DİYE VERİYORUZ!” (59.Haşr: 21)
Çok akici, istifade edici aciklayiciolmuş çok sağ olun .Izninizle alıp paylaşmak ıstiyorum.
Allah razı olsun çok güzel bir hikmet olmuş. Hayatın gayesi ve insanların hayattaki rolünü müthiş aciklamissiniz.
Çok istifade ettim.
Çok faydalı bir konferans oldu🌸🌸
cok etkilendim hocam teşekkür ediyorum
Ömür sermeyesi pek azdır. Lüzumlu işler pek çoktur. Bediüzzaman Said Nursi.
işimiz vaktimizden çok!
Vakti verene vakti veremiyoruk.
Eyvaalllah
başarı bedel ister.
İlkkez deng geldim ve Nurullah genç hocama dengegeldim iyi gelmisim
Hocam ALLAH Razı olsun selamlar saygılar.
İnsan iki zayifligin arasına yerleştirilmiş bir gücdur
Her şey vaktini bekler diye bir söz var uzunca. 6 yıl sonra dinlemek ancak nasip oldu, elhamdülillah yine de 🙂
7 yıl.
Çok Güzeldi Allah razı olsun..
Yanlız Oduncu meselesini bitirmeden kestiniz merakta kaldık..
Bir gün bir oduncu bana hayatımın dersini verdi. Üstat, bir oduncu sana nasıl bir ders verir ki diyor. Ama hattat benim mürşidim bir oduncudur diyor. Beni bu güne getiren mantığı bana aşılayan bir oduncudur. E nasıl diyorlar o da anlatmaya devam ediyor. Siz de o anlatıyormuş gibi dinleyin beni ben de o anlatır gibi anlatayım size.
Akşam bahçemde kırılacak büyük büyük ağır kütükler var ve bekliyorum ki oduncu gelsin o gün de ikindiden sonra hiçbir oduncu bizim sokaktan geçmiyor. Oduncu demek de zaten iri yarı, pazısı kuvvetli, güçlü adam demektir. İki balta asar iki omzuna sokakta yürümeye başlar gür bir sesle “oduncu” diye bağırmaya başlar zaten sesinden anlarsınız oduncu diye. Çünkü o kütükleri kırmak öyle kolay değil. Çağırırsınız bir oduncuyu saati bir altındır verirsiniz kütükleri kırar. O gün hiçbir oduncu geçmiyor. Tam böyle karanlık çökmek üzere güneş binaların arkasına girmiş cılız bir ses duydum; baktım ki bir oduncu Allah Allah gele gele bu mu geldi şimdi bu ses kimin. 70’li yaşlarda bir tane baltası var badi badi yürüyor. Önce dedim ki bizim kütükleri bu adam kıramaz, Pencereyi çektim içeri. Sonra pencereyi açtım, bağırdım:” Amca bakar mısın? Bizim odunlar var kırılacak kırar mısın? “O da “ Benim işim odun kırmak evladım, sen göster bana. Ne kadar ücret alırsın kütükler için, baktı kütüklere iki altın dedi. Amca bir altın değil mi? “Evladım benim ücretim 2 altın”. Allah Allah bu garip bir şey “Ne kadar sürede kırarsın?” dedim. “İki saatte kırılmaz anca mümkün bir saatte kırarım” dedi. Benim gözlerim açıldı önce “amca kır” dedim pencereye çıktım onu seyrediyorum. Sanki odunları kırmadan önce onlarla irtibata geçti. Baltayı biledi odunlara baktı göğe baktı, döndü bana baktı, odunlar kütükler sonra bütünleşti. Bir anda kırmaya başladı. Aman Allah’ım! Dua ediyordum bir parçaya iki defa vursun diye ama en budaklı parçalara bile bir defada vurup parçalıyordu. Bir saatte bitirdi. Ben hayretler içerisinde aşağıya indim, tuttum elinden öptüm, hakkını helal et dedim. Ben senin hakkında konuştum dedikodu ettim yapamaz edemez diye. İki altını verdim gitmek istedi gitme dedim bana bunun sırrını ver dedim. Evladım sen ne garip bir adamsın. Bana iki saatlik bir iş verdin ben onu bir saatte yaptım, bu emeğin karşılığında sen bana iki altın verdin, şimdi benden 50 yılın sırrını istiyorsun ve bedava istiyorsun, eee amca ne istiyorsun? Evladım bir cümle daha söylerim iki altın daha alırım. Çıktım iki altın daha getirdim. Dedi ki evladım sen cömert bir adamsın cümlelerin sınırı yok. Anlattıklarımı dinle bakalım. Sen ne iş yapıyorsun dedim ki ben hat sanatı ile uğraşıyorum dededen kalma varlıklıyım bu köşk benim. Evladım hat sanatında başarılı olmak istiyor musun? Evet dedim. Sen hiç hayatında mim gördün mü? Hayır. Vav da mı görmedin sen rüyanda? Görmedim. Elifi de görmemişsindir rüyanda kesin. Amca ben hiçbir hat görmedim rüyamda. Evladım senden hattat olmaz dedi. Neden amcam? Oğlum bak ben 50 yıldır oduncuyum bugün bile hala rüyamda sabahlara kadar odun kırıyorum bir insan yapacağı işi rüyalarına taşıyamıyorsa ondan adam olmaz ve başarılı olmaz. İki altınımı aldı ve gitti. İşte benim mürşidim bir oduncudur diyor. O gün bu gündür ki rüyalarımda ben vav görüyorum mim görüyorum elif görüyorum. Bana sorabilirsiniz hocam siz rüyalarınızda hiç görüyor musunuz? Evet, ben bazen şiir yazardım rüyalarımda aklıma gelen birkaç mısralarımı da şiirlerime koymuşumdur. Bazı şiirlerimde rüyadan bana kalan dizeler var. Başarılı olmanın sırrı önce o hayali kurmakta sonra onu rüyalarınıza taşımakla mümkün ve bu ülkenin böyle insanlara ihtiyacı var.
@@kamilbekci teşekkürler kardeşim ALLAH CC RAZİ olsun
Allah razı olsun
ikinci dinleyişim üçüncüsüde olacak dördüncüsüde...