Bu filmi sinemada izlemiş biri olarak ileride yaşayabileceğim muhtemel bir senaryoyu şimdiden buraya bir not olarak bırakmak istiyorum. Ben bu filmi sosyal medya hesabım üzerinden güzelce överek bütün takipçilerime önerdim (ama elbette neredeyse hiçbirinin; filmin adını bile ilk defa duydukları ve reklamı yapılmadığı için ilgi duyup izlemeyeceğini tahmin ederek). Bundan birkaç yıl sonra arkadaşlarımla buluşup evde bir film izlemeye karar vermişiz ve film seçme sırası da bendedir.Ben filmi sinemada izlemiş ve hayran kalmış olduğumu yeniden dile getirerek başlatıyorum. Final sahnesi de tamamlanıp outro akmaya başladığında arkadaşlarımın filme olan hayranlığını gözlerinden okurken bir yandan da “ulan adam şu filmi sinemada deneyimlemiş keşke zamanında sözünü dinleyip biz de gitseymişiz” iç geçirmelerini tüm iliklerime kadar hissedeceğim. Ve bu sırada Jean’ın şehrin kapısından çıkarken halkı selamlaması gibi odadakilerin tebriklerini kabul etmekle meşgul olacağım. Gerçek sinema, seni seviyorumm :))
Bu tür filmleri sevenler ve de özellikle Orta Çağ tutkunları için kesinlikle doyurucu bir film. Kostümler, atmosfer, gerçekçilik, görsellik hepsi on numara. Aslında klasik, epik bir Orta Çağ hikayesi anlatmıyor film, o dönem için önemsiz sayılabilecek bir hikayeyi anlatıyor. Ancak hikayenin gerçek olması heleki o yıllarda bir kadının bu kadar cesur olabilmesi filmi ilginç kılıyor. Film bence son 8-9 senedir yapılan en iyi tarihi film. CGI teknolojisine abanmadan, filmi ejderler, canavarlar, hilkat garibeleri ile doldurmadan eski usül güzel bir dönem filmi de yapılabiliniyormuş demekki. Görsellik harika, kaleler, zırhlar, atlar, gündelik yaşam, saraylar, savaşlar kusursuza yakın. Öyle gri bir hava yakalanmış ki tam zihnimde canlandırdığım Orta Çağ atmosferinin aynısıydı. Polonyalı görüntü yönetmeni Dariusz Wolsky’nin de gözüne, gönlüne sağlık. Ortaya konan muhteşem sinematografisi dışında filmin bir diğer güzel yanı da senaryonun kurgusu, tüm olayları üç karakterin farklı bakış açıları ile görmek ilginç. Aynı sahneleri seyirciye üç kere farklı bakış açılardan izletmek oldukça riskli bir iş, ancak her karakteri izlerken farklı farklı şeyler hissediyorsunuz. Oyuncuların bakışları, davranışları, mimikleri bir önceki bölümden çok farklıydı. Carrouges kendince karısını çok seven bir adam olduğunu düşünürken, karısının gözünden baktığımızda ise öküzün tekini görüyorduk. Filmi puzzle gibi birleştirerek gitmek oldukça keyifli idi, yani farklı bakış açılarına geçtikçe aslında karakterlerin bir önceki bölümde göründükleri gibi olmadıklarını anlamak güzeldi. Özünde her şeyin ne kadar subjektif olabileceğini izleyiciye mükemmel anlatıyor. Damon, Affleck, Driver ve Jodie Comer göz dolduran oyunculuklara sahip. “Comer’in bu performansı ile Oscar’da şansı olur mu” diye düşünmeden edemedim. Seksen dörtlük Ridley Scott’a bu sene hem House of Gucci hem de The Last Duel için teşekkür ederim.
Kristen Stewart en iyi kadında ağır favori. Biyografi olması da kendisini 1-0 önde başlatıyor. Jodie Comer’ın mutlaka aday olması gerektiğini düşünüyorum, güçlü kadın karakter dönemin rüzgarına da uygun bir yapı.
The last duel, 84 yaşına basmak üzere olan sinemanın efsanevi yönetmenlerinden Ridley Scott'ın Kurosawa'nın Rashomon tarzında. Spoiler var. Filmde gecen olayların gerçekte yaşandığı söyleniyor bilemiyorum. Konusu Marguerite de Carrouges'un uğradığı tecavüzün seyircinin hakim yerine konulup olayla ilgili üç karakterin kendi gözlerinden anlatılması. Sondaki duello görsel açıdan zevkli görünse de filmin ulaşmaya çabaladığı sahicilikten uzak. Film abartıldığı kadar nitelikli değil. kadın'a yönelik taciz ve şiddet etrafında senaryoyu döndürüp durmuşlar. özelikle ikinci bölümden sonrası son on dakika hariç sıklıkla tekrarlamalar ile zamanı tüketip filmden kopmaya sebeb oluyor. Zamanlar arasi geçişler değişik bişey yaptik gibisinden öteye gidemiyor karmaşık bir yapısı var. Filmin temel mesajı da erkeklerin dünyasında nam, şeref kadın. Filmdeki karakterler de yeterli şekilde derinlik yok. Matt Damon filmde cok itici duruyor. Ben Affleck keş gibi dolaniyor. Adem Driver şöyle bir uğradım havasinda farfüm reklamında gibi kasım kasim. Büyük yönetmen ve bu ünlü oyuncular olmasa kimse oralı olmaz. Bizim RUclipsber takimi gene övdükce övmüş yılın filmi şöyle iyi böyle iyi. Ayni takim Yesil Şövalye filmini de göklere cikardi film 15 gunde gosterimden kaldirildi fiyasko:) Ayni durum bu film icinde gecerli ihtisamli fiyasko gosterimden kaldırıldı. Kısaca efsanevi yönetmeni olan İcinde çok yetenekli çok ünlü oyuncuları olan sıradan vasat bir film. Orta çağın, yada kılıçla, atla ölümüne namus düleosu da diyebiliriz
05:50’den sonrası spoilerlı. Filmi siz nasıl buldunuz?
Bu filmi sinemada izlemiş biri olarak ileride yaşayabileceğim muhtemel bir senaryoyu şimdiden buraya bir not olarak bırakmak istiyorum. Ben bu filmi sosyal medya hesabım üzerinden güzelce överek bütün takipçilerime önerdim (ama elbette neredeyse hiçbirinin; filmin adını bile ilk defa duydukları ve reklamı yapılmadığı için ilgi duyup izlemeyeceğini tahmin ederek). Bundan birkaç yıl sonra arkadaşlarımla buluşup evde bir film izlemeye karar vermişiz ve film seçme sırası da bendedir.Ben filmi sinemada izlemiş ve hayran kalmış olduğumu yeniden dile getirerek başlatıyorum. Final sahnesi de tamamlanıp outro akmaya başladığında arkadaşlarımın filme olan hayranlığını gözlerinden okurken bir yandan da “ulan adam şu filmi sinemada deneyimlemiş keşke zamanında sözünü dinleyip biz de gitseymişiz” iç geçirmelerini tüm iliklerime kadar hissedeceğim.
Ve bu sırada Jean’ın şehrin kapısından çıkarken halkı selamlaması gibi odadakilerin tebriklerini kabul etmekle meşgul olacağım. Gerçek sinema, seni seviyorumm :))
Gürsel abi Tomris filmini de izle. Bu tarzı seviyorsun belli ki. Ben çok sevdim filmi.
Bu tür filmleri sevenler ve de özellikle Orta Çağ tutkunları için kesinlikle doyurucu bir film. Kostümler, atmosfer, gerçekçilik, görsellik hepsi on numara. Aslında klasik, epik bir Orta Çağ hikayesi anlatmıyor film, o dönem için önemsiz sayılabilecek bir hikayeyi anlatıyor. Ancak hikayenin gerçek olması heleki o yıllarda bir kadının bu kadar cesur olabilmesi filmi ilginç kılıyor.
Film bence son 8-9 senedir yapılan en iyi tarihi film. CGI teknolojisine abanmadan, filmi ejderler, canavarlar, hilkat garibeleri ile doldurmadan eski usül güzel bir dönem filmi de yapılabiliniyormuş demekki.
Görsellik harika, kaleler, zırhlar, atlar, gündelik yaşam, saraylar, savaşlar kusursuza yakın. Öyle gri bir hava yakalanmış ki tam zihnimde canlandırdığım Orta Çağ atmosferinin aynısıydı. Polonyalı görüntü yönetmeni Dariusz Wolsky’nin de gözüne, gönlüne sağlık.
Ortaya konan muhteşem sinematografisi dışında filmin bir diğer güzel yanı da senaryonun kurgusu, tüm olayları üç karakterin farklı bakış açıları ile görmek ilginç. Aynı sahneleri seyirciye üç kere farklı bakış açılardan izletmek oldukça riskli bir iş, ancak her karakteri izlerken farklı farklı şeyler hissediyorsunuz. Oyuncuların bakışları, davranışları, mimikleri bir önceki bölümden çok farklıydı. Carrouges kendince karısını çok seven bir adam olduğunu düşünürken, karısının gözünden baktığımızda ise öküzün tekini görüyorduk. Filmi puzzle gibi birleştirerek gitmek oldukça keyifli idi, yani farklı bakış açılarına geçtikçe aslında karakterlerin bir önceki bölümde göründükleri gibi olmadıklarını anlamak güzeldi. Özünde her şeyin ne kadar subjektif olabileceğini izleyiciye mükemmel anlatıyor.
Damon, Affleck, Driver ve Jodie Comer göz dolduran oyunculuklara sahip. “Comer’in bu performansı ile Oscar’da şansı olur mu” diye düşünmeden edemedim.
Seksen dörtlük Ridley Scott’a bu sene hem House of Gucci hem de The Last Duel için teşekkür ederim.
Kristen Stewart en iyi kadında ağır favori. Biyografi olması da kendisini 1-0 önde başlatıyor. Jodie Comer’ın mutlaka aday olması gerektiğini düşünüyorum, güçlü kadın karakter dönemin rüzgarına da uygun bir yapı.
Bu filmi festival ve törenlerde ödüle boğacaklar gibime geliyor.
The last duel, 84 yaşına basmak üzere olan sinemanın efsanevi yönetmenlerinden Ridley Scott'ın Kurosawa'nın Rashomon tarzında.
Spoiler var.
Filmde gecen olayların gerçekte yaşandığı söyleniyor bilemiyorum.
Konusu Marguerite de Carrouges'un uğradığı tecavüzün seyircinin hakim yerine konulup olayla ilgili üç karakterin kendi gözlerinden anlatılması. Sondaki duello görsel açıdan zevkli görünse de filmin ulaşmaya çabaladığı sahicilikten uzak.
Film abartıldığı kadar nitelikli değil. kadın'a yönelik taciz ve şiddet etrafında senaryoyu döndürüp durmuşlar. özelikle ikinci bölümden sonrası son on dakika hariç sıklıkla tekrarlamalar ile zamanı tüketip filmden kopmaya sebeb oluyor. Zamanlar arasi geçişler değişik bişey yaptik gibisinden öteye gidemiyor karmaşık bir yapısı var. Filmin temel mesajı da erkeklerin dünyasında nam, şeref kadın. Filmdeki karakterler de yeterli şekilde derinlik yok. Matt Damon filmde cok itici duruyor. Ben Affleck keş gibi dolaniyor. Adem Driver şöyle bir uğradım havasinda farfüm reklamında gibi kasım kasim. Büyük yönetmen ve bu ünlü oyuncular olmasa kimse oralı olmaz. Bizim RUclipsber takimi gene övdükce övmüş yılın filmi şöyle iyi böyle iyi. Ayni takim Yesil Şövalye filmini de göklere cikardi film 15 gunde gosterimden kaldirildi fiyasko:) Ayni durum bu film icinde gecerli ihtisamli fiyasko gosterimden kaldırıldı. Kısaca efsanevi yönetmeni olan İcinde çok yetenekli çok ünlü oyuncuları olan sıradan vasat bir film.
Orta çağın, yada kılıçla, atla ölümüne namus düleosu da diyebiliriz
ben de 9 vermiştim. umarım ödüller alıp hakkettiği popülariteyi yakalar.
filmi nereden izlyebilirim
Vizyondaysa izleyebilirsin. Sanırım hala gösterimde.
Ben çok sevemedim abi filmin finali ilahi adalet yerini buldu mesajı veriyor