Öncelikli olarak CEYLİN’in tüm ekibini tebrik ediyorum. Ben Ozan ya da Tufan Beyleri (ya da yapımcıları) tanımadan, bir sinemacı gözüyle yorumda bulunmak istiyorum. Tufan Bey katkı sırasına göre afişte ekip üyelerinin ismini sıraladık demiş, ancak bir kadın sinemacı olarak kadın emekçilerin adına konuşmak istiyorum. Yardımcı Yönetmenlik yapmış olan Polen Hanım’ın afişte adını göremedim (kendisini de tanımıyorum bu arada) Kendisi pre-production dönemi dahil film için çalıştığını belgeler üzerinden göstererek instagram sayfasına koymuştu. Yurtdışından bahsediyoruz ancak orada değil 1 hafta 1 saat bile çalışan bir emekçinin adını yazmak zorundasınız her yere ki doğru olan budur zaten. Animasyon dalından örnek vereyim, projede ortak yapımcılı çalıştığımız işlerde sadece kalemle bir çizik atan adamın adının afişte ya da jenerikte geçmemesi gibi bir durum söz konusu olamaz mesela… çekimde sadece şu kadar gün çalıştı sonra çıktı (ya da çıkarıldı) diyerek emeği görmezden gelmek bana doğru gelmiyor. İşin hukuki zeminini bilemem, ama bu konuda artık zihniyetin değişmesi gerekiyor, aksi takdirde Türkiye’de ne yazık ki senelerdir devam eden sektörel emek sömürüsünü pekiştirerek buna karşı mücadele veren emekçileri/sanatçıları/dernekleri hiçe saymış olursunuz. Ceylin’de 1 dakika bile olsa çalışan tüm sinema emekçilerini yeniden tebrik ederim. Festival yolculuğu adaletli ve verimli geçsin..
#tufansimsekcan ve arkadaşlarının kurduğu İnisiyatif Sanat Merkezi ile arthouse sinema ile 16 yaşında tanıştım (2004) . Adana'da hiçbir maddi beklenti olmadan böyle bir yapıyı oluşturmak ancak gerçekten büyük bir tutku ile olabilir. Tarkovski, Bergan, jarmusch, zeki demirkubuz, nuri bilge ceylan, reha erdem'in a ay film'ini de ilk orda izlediğimi hatırlıyorum. Filmlerin öncesinde ve sonrasında yapılan sinema üzerine yapılan konuşmaları hala özlüyorum. Güzel Sanatlar Fakültesinde okumamda da burada atılan sanat tohumlarının katkısı olduğunu düşünüyorum. Tekrar teşekkürler Tufan Şimşekcan.
Benim anladığım kadarıyla filmin yapım öncesi sürecinde hazırlanan çekim dökümlerinde ve filmin yapım sürecinde kullanılan klakette yönetmen hanesinde 2 kişinin adı varken en son afişte bu bahsi geçen kişi yönetmen hanesinden çıkartılmış. Halbuki formül basit. dökümlerde ve klakette kimlerin adı geçiyorsa jeneriğe de o isimler konur. Sebebi de şu: klaketteki, dökümlerdeki isimler verilen bir söz olduğunu bize bildirir. Süreç içerisinde demek ki resmi bir pozisyon değişikliği olmamış, süreç sonlandırıldıktan sonra olmuş. Bu noktada bir arıza var gibi. Katkı sunma sunmama vs gibi argümanlar bana çok gerçekçi gelmedi. O zaman bir yönetmen filmi kötü yönettiğinde yapımcı katkı sunmadı diye ismini çıkartsın. Mantıklı mı? Hayır eğer süreç içerisinde beklentiler karşılanmadıysa o kişiyle 2. filmde çalışılmaz ama yapılan filmde ismi tabi ki yazar. Madem katkı sunamama gibi bir iddia var süreç içerisinde tartışılıp konuşulup gerekirse klaketten ve materyalden isim kişinin rızasıyla çıkartılmalıydı bence. Yapım sona erdikten sonra böyle bir değişiklik yanlış bence. Hatta benzer bir durum benimde başıma geldi görüntü yönetmeni olarak gittiğim bir kısa film setinde yönetmen arkadaşım yetersiz kaldı ve çekim günü içerisinde programa uymak ve montaja doğru materyalleri hazır edebilmek adına tüm dekupajı, mizanseni ve yönetmenlik süreçlerini (hatta çekim programı devamlılık gibi asistanlık süreçlerini de) ben götürdüm. ama film bittiğinde herkesin adı klaketteki gibi kendi hanesinde yazdı. Film bittikten sonra bir yönetmenlik iddiam olmadı. Çünkü bu konular bence işin başında çözülmesi gereken konular. Ha çekimde aşırı yorulduğum için bir daha da o kişiyle çalışmadım o ayrı bir konu. Hatta Yılmaz Güneyin hapishaneden direktiflerle başkalarına çektirdiği ve yönetmen hanesine kendi adını yazdığı filmlerde iyi bir örnek. anladığım kadarıyla hata en başta yapılmış dökümlerde 2 yönetmen 2 yardımcı yönetmen ismi geçiyor. Yani her koltuğa 2 karpuz konmaya çalışılmış diye anladım. Bir filmin tek bir yönetmeni tek bir yardımcı yönetmeni olur çünkü otorite ve sorumluluk bence film setinde dağıtılamaz.Tabi bunlar benim şahsi yorumum. hukuk ne diyecek bende merak ettim şahsen.
Güzel bir yorum olmuş tebrik ediyoruz. Kısa film için geçerli olan şeyler uzun metraj (yani bütçeli işlerde) tam olarak öyle yürümüyor. Ama haklı olduğunuz yerler var ✌🏿
Burada anlatılan yanlış ve eksik bilgilere rağmen konunun özünü anlayıp burada özetlediğiniz için teşekkür ediyorum size. Düşüncenizde yüzde yüz haklısınız. Sürecin başından beri takipteyim. Bu arkadaşların yedikleri hakkın haddi hesabı yok. Diğer yönetmen olan Ozan Sihay ve onu destekleyenler filmin galasına bile davet edilmedi. Burada demiş ki yabancı filmlerden bildiğimiz co-director/ortak yönetmen olarak yazmayı uygun gördük. Wachowski kardeşler mesela, evet ortak yönetmenler ama ikisi birden ortak yönetmenler. Birisi ortak yönetmen, diğeri asıl yönetmen değil. Ve hala bu yaptıklarının doğru olduğunu düşünüp buradan anlatıyor. Ozan Sihay'ın da açıklamalarını okursanız yapılan haksızlığı iyice görürsünüz. Görüldüğü gibi filmi asıl baltalayan burada konuşan arkadaşın kendini öne çıkarma çabası.
6 месяцев назад+4
Varyete Bros ekibinden Sayın Süleyman Arda Eminçe; videoyu az önce izledim. Yazmayacaktım ancak, bu videoda benim hakkımda da konuşulduğu için, hukuki olarak da cevap hakkım fazlasıyla doğmuş görünüyor… Yorumlarda da gördüm ki, Ozan tarafından size verilen cevabı, yanlış aktarmışsınız. Doğru ve etik bilgi aktarımı yapmamanız bizi üzdü.. Halbuki Ozan size, hukuki sürecin devam ettiğini, bitince seve seve programa katılacağını yazdı. Ancak siz yorumlara “kabul etmedi” şeklinde yazmışsınız. Tarafsız bir bilgi akararıcı bunu; “Ozan beyi davet ettik, kendisi hukuki süreç bittikten sonra katılacağını söyledi” diye aktarırdı… İşte zaten bizim Ceylin filminde yaşadığımız tüm problemlerin temel sorunu bu… Öncelikle size yazılan cevabı çok iyi okuyup iyi anlamanızı tavsiye ederim. Kimsenin bir şeyi reddettiği yok, sadece sürece saygı duyuyoruz ve emin adımlarla ilerliyoruz, bu kadar.. Her şeyin bir zamanı var. Aynı durum benim de başıma gelmesin, Polen de sustu denmesin diye, şuan mecburen size bu cevabı yazma ihtiyacı duydum.. İkinci olarak, aile fertlerimizin rahatsızlıklarıyla uğraştığımız bu zor ve üzücü günlerimizde önce fragmanı, ardına nişanımızın olduğu gün de videoyu paylaşmanız çok manidar oldu bizim için.. Bu kadar insani değerlere saygılı olduğunuz için, size ironi barındıran bir teşekkür etmek isterim……. Üçüncü olarak, kanal olarak tarafsız davrandığınızı söylemişsiniz. Ancak; “saemince” isimli kişisel X hesabınızda bu konuyla alakalı, Tufan’ı destekleyici paylaşımlarınızın bulunması zaten her şeyi belli ediyor. Fazla söze gerek yok diye düşünüyorum… Konunun üzerinden 8 ay geçmiş. Davalar karşılıklı olarak açılmış. Ortada ciddi bir süreç var. Bu sürece saygı duyup, süreci Türk Adeletine bırakmak gerekiyor. Kimseyi zan altında bırakmadan bu duruma saygı duyulması lazım. Bir diğer konu ise; yukarıda dediğim gibi olayın üzerinden 8 ay geçti. O dönem ben de Ozan’da, kanıtlarımızla gerekli açıklamaları yaptık. Tek konuşmak istemeyen taraf, maalesef ki Tufan oldu. Hatta sizin yaptığınızın aksine, İhlas Haber Ajansı etik yayıncılık kurallarına uyarak, haberi ve videoyu daha “YAYINLAMADAN” önce Tufan’ı arayarak kendisine söz hakkı tanıdı. Tufan ise, konuşmak istemediğini belirtti. Bunların hepsi haber sitesinde yer alıyor. İsterseniz size link de atabilirim. Keşke siz de en başta, bize tanımamız gereken söz hakkını bu şekilde tanısaydınız… Konuşulması gereken zamanda konuşmayıp bu olayın 8 ay sonra gündeme getirilmeye çalışılmasını ben kendi etik ahlakım çerçevesinde uygun bulmuyorum. Kendisi her ne kadar “Film Süreci Zarar Görmesin Diye Bugüne Kadar Sustum” dese de, eğer Ceylin Filmin ve Tufanın sosyal medya hesaplarını herkes şöyle bir incelerse göreceklerdir ki, film süreci hala devam etmektedir. Zaten videonun 15. dakika civarlarında da kendisi filmin hala devam eden yolculuğundan bahsetmiş… 3 Mayıs’da Ankara Galası, 5 Mayıs’da Beyoğlu gösterimi var. Yine ilerleyen süreçte dijital platformlarda da yer alacağını belirtmiş. Yani süreç hala bitmemiş… Dolayısıyla filmin yolculuğu hala devam ederken, kendisinin “Film Süreci Zarar Görmesin Diye Bugüne Kadar Sustum” demesi ironik ve tutarsız olmuş. O yüzden bu açıklama bana samimi gelmiyor... Ben şahsi olarak, kendi fikrim ve aklımca; bunun bir PR çalışması olduğunu, bir gündem yaratma çabası olduğunu düşünüyorum. Reklamın iyisi kötüsü olmaz derler, mesele iyi/kötü insanların dikkatini çekebilmek ve merak ettirebilmektir zaten. Bunu yıllardır Türkiye’de, hatta dünyada yapılan birçok projede gördük. Zira kendisinin filmle ilgili bazı görselleri aralıklarla sponsorlu çıkması da, bana bunun böyle olduğunu “düşündürtüyor”… Kimse beni yanlış anlamasın, bir iddiada bulunmuyorum, bu kesin böyledir de demiyorum. Bu sadece benim hür düşüncem. Sonuçta herkesin düşünce özgürlüğü var değil mi.. 8 ay sonra, daha davalar kapanmamışken, daha filmin yolculuğu devam ederken, tam da filmin Ankara galasına birkaç gün kala bu paylaşımların yapılmasından ben ancak bunu anlayabiliyorum. Tekrar söylüyorum; “iddia etmiyorum, böyle düşünüyorum”. Bunları da özellikle kendi düşüncem diye açıkça belirtmek durumundayım. Çünkü olay artık; kendileriyle alakası olmayan, isimlerinin bile geçmediği twitleri ya da paylaşımları, ya da olayla uzaktan yakından alakası bile olmayan konuları bile, dava dilekçelerine konu edecekleri bir hale geldi. Olay artık neredeyse, “C” desem Ceylin’in C’si dendi denecek kadar hassas bir durumda. Varyete Bros olarak sizlerin de, dava süreçleri devam ederken, videonuzun tanıtımını yayınlamadan önce bize bir söz hakkı bile tanımamanız, duruma resmen ateşe körükle yaklaşmak gibi oldu. Bunların dışında, Tufanın bu videoda söylediği bazı şeylere cevap hakkım doğduğu için cevap vermek isterim: Öncelikle yönetmenlerden biri olarak kendisinden, setten ayrıldığım günü doğru hatırlamasını beklerdim. Yapım koordinatörünün imzaladığı tutanak kağıdını incelerse 3.gün değil 4. gün 10 şubat 2022’de ayrıldığım orada yazılıdır. Ve o gün sahnelerin hazırlığını yaptıktan sonra ayrıldım. Ben Ceylin için hazırlık ve çekimler dahil 13 Aralık 2021’den, 10 Şubat 2022’ye kadar toplam 60 gün yeri gelip uykusuz kalarak, hasta olarak, emek verdim. Bu 60 gün de öyle sabah 9 akşam 5 değil… Fazla fazla akşam ve gece mesaileriyle dolu bir 60 günden bahsediyorum. Sayın Ali Düşenkalkar’ın bile 1 günlük set emeği afişe yazılırken benim 60 gün emeğime karşılık adım afişe yazılmaya uygun bile görülmedi… 4 günlük set emeğim de “tamamen yok sayılarak” adım sadece jenerikte, “Hazırlık Süreci Yardımcı Yönetmeni” adı altında geçti. Ve ben sigortasız çalıştığım gibi, Ceylindeki 60 günlük emeğimin sadece 1 ay 4 günlük ödemesini alabildim. Bunlar banka dekontu ve sgk dökümleri ile delillerle mevcut. Kendisi “kimsenin kimseyi hak olarak emek olarak bir sıkıntı içerisine koymadığını, hem yapım hem yönetmen olarak böyle bir şeye tanık olmadığını” söylemiş ancak tüm bu anlaşmazlıkların yanı sıra yukarda da belirttiğim gibi, bu emek ve insani hak ihlallerinden hiç bahsetmemiş. Ben bu konuyla ilgili de hukuki süreci başlattım. İsteyen olursa da dosya dilekçemi gönderirim. 2017’den beri, bu insanlarla çalıştığım onlarca projede, insani olarak ne kadar ihlal edilen hakkım varsa bunların hepsi görülecek elbette ki. Beni en çok üzen şey de; bu kadar stk’lar ile iş birliği yaptığını, insan haklarıyla ilgili konularda farkındalık yaratmaya çalıştığını söyleyen kişilerin zaten bunu yapması…Ne kadar ironik… Hiçbir şey göründüğü gibi değil. Biz,(ben ve Ozan) bugüne kadar sadece yüzeysel şeyleri konuşup paylaştık sosyal medyada. Bir de buz dağının görünmeyen büyük bir kısmı, inanılmaz yıpratıcı, üzücü detaylar ve konuşmalar var.. Bunların hepsi gerek maillerle, gerek wp yazışmalarıyla, gerek fotoğraflarla saati tarihine, kanıtlı, belgeli. Ve yine kendisi her ne kadar setin 3.günü yardımcı yönetmenle ilgili sorun süreci oluştu dese de, sorun süreci setin 3.günü değil çok öncesinde başladı. Çözüm bulmaya çalıştık evet, ama maalesef yeterli olmadı. Bunları dava süreci bitince anlatacağım. Ancak şuan yeri ve zamanı değil… Ayrılma nedenim ise; temele baktığımızda sadece 2 yardımcı yönetmen arasındaki gerginlikler gibi durabilir, ama en önemli ve bir temel problem de Tufan’ın hazırlık ve set döneminde bana karşı üslupsuz tavrıdır. Bir emekçiye rencide edici, ses yükseltilerek, azarlanarak, sus konuşma ben konuşuyorum gibi üsluplarla davranılmaması gerekiyor. Toplum içinde üslupsuz şakalarla dalga geçilmemesi gerekiyor… Kendisinin ilk uzun metraj film yönetmenliği tecrübesizliğinden kaynaklı gergin ve heyecanlı olmasını anlayabiliyordum elbette, ancak bazı sınırlar vardır ki, sizin filminiz için gece gündüz demeden emek veren bir emekçiye böylesine kırıcı ve aşağılayıcı üslupları takınmamanız gerekir. Bazı sınırlar birden çok kez aşıldığı için ben maalesef o setten üzülerek ve ağlayarak ayrılmaya mecbur kaldım. Yoksa ben işimi çok seviyordum ve severek yapıyordum. Yıllarca hem Ozan hem Tufanla beraber, Tufan’ın da dediği gibi bir çok butik reklam filmi çekimlerinde, dizi ve belgesel çekimlerinde bulundum. Onlarla çalıştığım bu yıllar içerisinde, bir çok projenin yardımcı yönetmenliğini ve post prodüksiyon sürecini üstlendim. Ancak sırf post prodüksiyon sürecinde ben varım diye kalkıp da herhangi bir projenin yönetmenliğinde hak iddia etmedim. Sinema kolektif bir iştir, imece usulü ilerler. Bazen, özellikle bu tarz küçük setlerde, sırf set yürüsün diye sette görev tanımınızdan alakasız işler de yapmak durumunda kalabilirsiniz. Bir bakarsınız çay getirirsiniz, bir bakarsınız kablo taşırsınız. Ama bu çay getirdiniz diye sizin görev adınızın Catering listesinde yazacağı ya da değişeceği anlamına gelmez…
6 месяцев назад+3
+ Konuyu Ozan için ele alırsak; kaldı ki bir yönetmenin hem yönetmenlik hem de görüntü yönetmenliği yapması hafife alınacak bir şey değildir. Kolay değil saatlerce 15-20 kilo kamerayı omuzlamak. Oturup dinlenebilecek, soluklanacak anınız çok çok kısa ve kısıtlı... Çoğunlukla kameranın başında olmanız gerekir. Sizin de paylaştığınız kamera arkası görüntülerinde de olduğu gibi Ozan zaten üzerine düşeni yapmış, çekim aralarında Tufanla beraber ortak fikirlerle sohbet ederek ilerlemiş. Bir yönetmen görev icabı kamera başında olması gerekiyorsa öbür yönetmen de tabii ki oyuncularla ilgilenmesi gerekir. Görevi paylaşmak, ortak olmak bu demektir zaten... Ancak maalesef ki, Ozan sadece Görüntü Yönetmenliği yapmış gibi bir algı yaratılmakta ve tüm festivallerdeki ve basın açıklamalarındaki künyeye de bakarsanız, film tek yönetmen şeklinde yazılmış. Hoş kendisi 19:25. dakikada “birlikte yönettiğimiz arkadaşım” diye de ağzından kaçırmış gerçi..ama künyelerde yazılanlar ortada maalesef… Aşağıda da yazılan yorumlarda olduğu gibi; problem, en başta konuşulduğu gibi, hem hazırlık hem çekimler süresince yerine getirilen görev tanımlarının, set bittikten sonra rızamız ve bilgimiz dışında, haksızca değiştirilmesi… Başta ne konuşulduysa “görev tanımı” odur. Kendisi ve yapım ekibi madem bunu tüm çevresi ile masaya yatırmış, neden bir kez olsun bizim düşüncemizi de sormak akıllarına gelmemiş? Bu karar bizi de ilgilendiren, bilgimiz ve onayımız dahilinde verilmesi gereken bir karardı. Hatta bence karşılıklı olarak, kararın hukuki sonuçlarını da oturup konuşabilmemiz lazımdı.. Ozan hazırlık süreci ve çekim dahil, filmin çok çok büyük bir sürecinde yer almış ve emek vermiş. Fotoğraflar, Klaketler, call sheetler, çekim takvimleri, proje dosyaları her şeyde iki yönetmenin adı geçiyor… Kaldı ki Ozan çekimler bittikten sonra, filmin kalan sürecinde olmak istediğini hem yüz yüze yapımcılardan Sarıca’ya söyledi hem de Mart 2022’de twitterda yazılı olarak paylaştı. Bunlar hep delilli kanıtlı şeyler. Tufan neden acaba videoda bunları da söylememiş de sadece “yer almadı” diye konuyu geçiştirmiş. Tam tersi, Ozan yer almak istedi ama yer aldırtmadılar… Ozanın filmin kalan sürecinde olmak istemesini, maalesef yapım görmezden geldi. Habersiz bırakarak ve sosyal mecralarda engelleyerek ekarte edip, bireysel hareket ettiler. Neden bunlar hiç konuşulmuyor? Tufan post prodüksiyon sürecinin yükünü kendi üstlenmek zorunda değildi, Ozan zaten bunu teklif etmişti. Ama yapım ve Tufan bu noktada bir tercih yaptılar…ve kendi yaptıkları tercih sonucunda sanki bu yükü Ozan onlara yıkmış gibi Ozan’ı günah keçisi ilan ettiler. İşin özü, bir yönetmeni sırf post prodüksiyon sürecinde bulunamadı diye, (ki bu onların tercihiydi) yönetmenlikten çıkarmak adil ve etik değil. Ben Ozan’ın post sürecine dahil edilmemesinin altında, bilinçli ve çıkarcı nedenler olduğunu “düşünüyorum”. Ek olarak co-director tanımı eğer kullanılacaksa, bu tanımı iki yönetmenin adının başına da yazılmalıydılar. Birine yönetmen, birine co-director yazılmaz. Biri afişin en üstünde kocaman yönetmen diye yazılıp, diğeri resmen ayrımcılık yapılarak en alta büyüteçle bakılacak kadar küçücük yazılmaz… O kadar insan hakları diyoruz madem, bu ötekileştirme, bu ayrımcılık yapılmamalıydı. Ya ikisine de aynı şeyi yazmaları gerekirdi, ya da directors adı altında iki isim yan yana, aynı yerde yazılması gerekirdi. Künyeye tek yönetmen yazılması ile ilgili benim “şahsi görüşüm ve düşüncem” ; kişisel hırs ve çıkarların gözetildiğidir… Ben Tufan’ın yönetmenlik sıfatı konusu ile ilgili, bu konuyu öyle videoda da söylediği gibi çok önemsemediğini “düşünmüyorum.” Bana göre fazlasıyla önemsiyordu.. Çünkü, film süreci boyunca kendisinin yönetmenliği ya da uzun metraj yönetmeni olacağıyla ilgili, attığı bir çok sosyal medya paylaşımı vardı. Bunların hepsi hala geçmiş paylaşımlarında da duruyor, sildiyse bile bizde SS’leri var. Ve bence bunlar çok itici, egolu ve özellikle diğer yönetmen Ozan’ı kırıcı paylaşımlardı. Hatta çok saygı değer yazar Işıl Özgentürk hanımefendi, Tufan’ın bu paylaşımlarından birinin altına “bence biraz mütevazi ol ” diye yorum yazarak Tufan’ı uyarmışlığı bile vardır. O dönem bu paylaşımları gördü herkes, hepimiz biliyoruz, hepsi kanıtlı. Bence bu yönetmenlik title’ı konusu hiç de öyle Tufanın yabana attığı bir konu değildi.. Kendisi “Asılsız ve Üslupsuz İddialar” demiş. Bir kere asılsız mı asıllı mı buna karar verecek olan merci yine Türk Adaletidir, kendisi değil. Üslupsuzluğa da asla katılmıyorum, bir kere olsun saygımızı bozmadık, hakaret etmedik. Tam tersi kendisinin jüri üyesi arkadaşı “salak” diye bizzat hakaret etti bana. Ya bunlar gerçekten çok çirkin, çok ergen vari şeyler.. Konuyu masaya yatırıp tüm set arkadaşlarıyla konuştuklarını söylüyor ancak, şuan set çalışanları resmen 2’ye bölünmüş durumda. Ozanın da, benimde davalardaki tüm şahitlerimiz ya set çalışanları ya da hazırlık sürecinde filme katkıda bulunan insanlar. Yani lütfen öyle sanki “tüm set çalışanları” onlarla hem fikirmiş gibi, kamuoyunu yanıltıcı şekilde konuşmasın. Bu olaylardan sonra, bize yapılanları haksız bulup yapımla iletişimi kesen set çalışanları var. Onları neden es geçmiş Tufan bu videoda..? Bakın ben bir öğretmen evladıyım ve inançlı bir aileden geliyorum. Hayatım boyunca anne ve babamdan öğrendiğim en önemli ders; hak yememek, hak yememek, hak yememek.. Hakkım yendiyse susmamak, bir hatam olduysa da özür dilemek öğretildi bana. Keşke madem haklarımız bize teslim edilseydi de. Adımızı en başta konuşulduğu gibi doğru yerlere doğru şekilde yazsalardı da, bu olayların hiçbiri olmasaydı. Filmin festival yolculuğu tamamlanır, gayet güzelce yollar ayrılırdı. Sonra da Tufan 2.filmini kendi başına çekerdi. Ama onca emeğin olduğu bu ilk filmde bunlar olmamalıydı.. Bu film o dönem; ne Ozan olmadan olurdu, ne ben olmadan olurdu, ne de Tufan olmadan olurdu. Herkesin, hepimizin yok sayılamayacak kadar önemli katkıları var bu filme. Hepimiz aşırı derecede emek verdik. Yok sayılamaz, görmezden gelinemez anlatabiliyor muyum… Son olarak; aşağıda özellikle “sevenori77” ve “icarusproject7126” kullanıcı isimleri kimdir bilmiyorum ama, bu arkadaşların yorumlarını okudum. Objektif bakış açıları, süreci gerçekten iyi gözlemledikleri ve şahısları bir tarafa bırakıp, sadece emeği ve sanatı göz önünde bulundurarak yorum yazdıkları için onlara teşekkür ederim. Yılmaz Güney örneği tam yerinde, emsal bir örnek olmuş. Bu arkadaşlarla tanışmayı çok isterim. Yazı dilim boyunca olası bir hukuki suçlamayla karşılaşmamak adına özellikle; “düşünüyorum, bence, bana göre, şahsen vb” ifadeleri kullandım. Bunlar benim düşüncelerim kimse de benim hür düşüncelerime engel olamaz. Yasalar zaten gayet açık.. Bu dava sürecinde düşüncelerim ve görüşlerim bile engellenmeye çalışıldığı için, artık bu konulara özellikle çok dikkat eder hale geldim cümlelerimi seçerek kullanıyorum. Hazır tesadüf 1 Mayıs, konumuzla da baya alakalı bir gündü… Ben dilerim ki kimse bizim şu yaşadıklarımızı yaşamasın. İşçi ve Emekçinin gerçekten emeğinin hakkının verildiği, haksızlıklara ve kötü muamelelere uğramadığı, insani haklarının karşılıklarını aldıkları, saygı ve sevgi çerçevesinde nice üretimler yapıldığı bir sektörümüz olsun. Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar. Dava süreçleri bittikten sonra ben de elbette uygun gördüğüm yerlerde açıklamalarımı tüm detaylarıyla yaparım. Düşünün ki burada bile satırlarca uzunlukta yazdım, tüm süreci sırasıyla anlatırken nasıl olacak siz tahmin edin artık… Ama önce şu anki sürece saygı duymak ve sabretmek gerekiyor…
Selamlar, İçinizi döküp bizimle samimi bir şekilde tüm süreci yazarak paylaştığınız için öncelikle çok teşekkürler. Haklı olduğunuz yerlerin olduğu muhakkak ama taktir edersiniz ki biz karar mercii değiliz. O açıdan bu yazdığınız iki uzun yoruma sadece bizimle ilgili kısımlara cevap vereceğiz. 1- Biz varyete olarak Süleyman Arda Eminçe’de dahil buna( Ki bu zaten onun inisiyatifinde kurulan bir düzen). Biz asla bir taraf değiliz ve bunu defalarca dile getirdiğimiz halde bize sürekli bir taraf muamelesi yapmaktan vazgeçmemiş olmanıza da saygı duyuyor ama anlamıyoruz. Neden? Şöyle ki söylemimizi biraz daha sertleştirip tekrarlıyoruz; “Bakın, biz ne Tufan Beyi, ne sizi, ne de Ozan Beyi Tanımıyoruz. Yaptığınız film vasıtasıyla sizlerin isimlerini ilk defa duyduk. Bizim için önemli olan Türk Sinemasına kattığınız değerdir. Tufan Beyle 1 ay önce ilk defa çekime geldiğinde yüz yüze tanıştık. Özel hayatlarınız bizi etkilemiyor, mutlu ve sağlıklı olmanız tek temennimiz.” Nişanlanmışsınız tebrikler, mutlu ve huzurlu olun. Ama bizim yaptığımız video paylaşımının nişan günene denk gelmesini bizim planladığımızı düşünmeniz de kendinizi fazla önemsediğiniz anlamına geliyor, hiç kusura bakmayın. Alakamız yok! 2- Ozan Sihay’ın #Hemzemin programımıza katılma hakkındaki yazdığı yazıyı direk paylaşıyoruz. Kendisinden videoyu kaldırmamıza istinaden bir mahkeme yazısı, dava sürecine dair resmi evrak istemiştik buna verdiği cevap. Ekran görüntüsünü tweet olarak gün içerisinde atacağız. Buyrun taktir sizin; Ozan Sihay (27.04.2024 saat:15:26) “Merhabalar, kendilerine açtığım dava eylül ayında görülecek bunun için şimdi size yazı yollamak için maalesef zamanım da yok gerek de yok. Sadece sizin açınızdan diyorum, gayet güzel ve kaliteli içerikleriniz var avukatım hemen dava açalım dedi, dedim gerek yok şu anda. Çünkü bu karalama kapmanyasına alet olmanızı istemem. O yüzden videoyu kaldırırsanız sevinirim. Şimdiden teşekkürler. Ayrıca kaldırdığınızda bu konuyla alakalı değil ama başka konularla ilgili seve seve katılırım yayınınıza” Umuyoruz bu söylediklerimiz yeteri kadar açıklayıcı olmuştur. Ozan Beyi de hatta sizi de #Hemzemin de ağırlayıp beraber bir program yapmak ve bu konuyu konuşmak istediğimizi söylemekte de bir besi görmüyoruz.( Rica ediyoruz mahkeme, dava falan demeyiniz. Yukarda yazdıklarınızı bile anlatsanız olurdu bizim için.) Buyrun gelin konuşalım hem bizi tanıyın hem de artık bir taraf olmadığımıza kanaat getirin. Saygılar…Saygılar… Saygılar… Varyete Bros Team✌🏿
6 месяцев назад+1
@@varyete Tekrar Merhabalar, böyle ünlemlerle falan sert bir üslupla yazmanıza gerek yoktu , kadınlara genel tavrınız mı budur yoksa sadece bu konuyla alakalı mı sinirlisiniz anlamadım… Zaman ayırıp size cevap vermiş bir insana şu şekilde bir tavırla yazmanız olmamış. Böyle programlar yapıp, böyle konuları konuklarınıza anlattırıyorsanız, ee bir zahmet sabırlı olmayı da bileceksiniz. Ben yukarıda da bahsettim lütfen iyi okuyun… Taraflı davranmanızı düşünmemizin iki nedeni var; 1- İyi bir yayıncı karşı tarafa söz hakkını / ya da davetini, tanıtımını yayınladıktan sonra değil yayınlamadan önce bize ulaşır tanırdı.. Lakin böyle bir hakkı öncesinde bize layık görmediğiniz gibi sonradan sıkıntı olunca teklif etmek aklınıza geldi de ettiniz. 2- Taraflı davranmanızı düşünmemizin diğer nedeni, Süleyman Arda Eminçe kişisel X hesabınızıdan Tufan’ın sürecine ne kadar üzüldüğünüzü destekleyici paylaşım yapmanızdır.. Programın yönetmeni olarak kişisel sayfanızdan kendi yorumlarımızı katarak paylaşımlar yapmanız bize böyle olduğunu düşündürüyor. Bu sebepler bence “taraflı” dememiz için yeterlidir diye düşünüyorum. Ek olarak kendimi çok önemsediğimden değil, ama biraz saygı duyup çok öncesinde bize ulaşmayı akıl edebilseydiniz zaten aile durumumuzu da, nişan durumumuzu da öğrenir ve çok hassas bir süreçten geçtiğimizi anlardınız.. Bu öyle kendini önemsemek değil, bazı hassas durumlara saygı duymaktır arada dağlar kadar fark var. Ozan çok haklı ve üsluplu bir mesaj yazmış size. Ben olsam ben de bana söz hakkı bile tanımayan, mecbur kalınca teklif eden bir kanala bu konuyu konuşmazdım. RUclips yayını yapıyor olabilirsiniz, ama dava sürecinde (hatta davalar sürecinde) olan bir konuyu kanalınıza taşıyorsanız, yayıncılık etiğine ve bu tarz hassas durumlara dikkat etmeniz gerekir. Ben size dava mava da demeyeceğim merak etmeyin. Hatta sizden ricam lütfen videoyu kaldırmayın. Çünkü aslında farkında olmadan bize iyilik yapmışsınız 🙏🏻 Dava demeyeceğim, ancak Ozanın size özel olarak yazdığı mesajı topluma açık bir ortamda yayınladığınız için; size kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal etme ve meydana getirilen haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın hukuka aykırı olarak açıkca ifşa etme konularını barındıran TCK Madde 132’yi bi hatırlatmak isterim..İsterseniz bi bakın. Belki yorumunuzu düzenlemek isterseniz... Bu arada benim önceki yorumumda bu kadar uzun yazma nedenim size karşı değil, cevap hakkım doğduğu içindi. Sadece Tufanın hakkımızdaki konuşmalarına karşı, cevapsız kalmamak, asıl durumu anlatmak içindi. Yoksa tüm yorum size yönelik değil yani, onu da söyleyim. Saygılarımla, iyi çalışmalar..
Ozan Sihay dava sürecinin başladığını, bu yüzden şu an böyle bir programa katılmasının uygun olmadığını, hatta bu videonun yayınlanmasının da etik olmadığını, dava sürecinden sonra seve seve programa katılabileceğini yazmıştı geçen gün. Kabul etmedi diyip geçiştireceğinize açıkça böyle yazsaydınız keşke sevgili VARYETE
Evet düzeltmekte fayda var Ozan Bey süreçten (mahkeme) sonra da bu konu dışında bir sohbete katılmayı kabul etti. Ama gene de bu konu da konuşmak istemedi.
@@varyete Bu konuda konuşmak istemediyse de doğru bir karar vermiş. Bu olaylar çıktığında yeterince konuştu ve burada konuşulan konuların doğrusunu eksiksiz bir şekilde birçok yerde anlattı. Umarım böye safsatalara cevap vermeye çalışarak kendini daha fazla yormaz. Gerçekleri duymak isteyen ufak bir google aramasıyla ozan sihay'ın açıklamalarına ulaşabilir.
Kelime seçimi, cümleleri kuruş biçimi bile nasıl kıvırmaya çalıştığını ve haksız olduğunu gösteriyor. Hukuki surecin takipcisi olacağız.
Öncelikli olarak CEYLİN’in tüm ekibini tebrik ediyorum. Ben Ozan ya da Tufan Beyleri (ya da yapımcıları) tanımadan, bir sinemacı gözüyle yorumda bulunmak istiyorum. Tufan Bey katkı sırasına göre afişte ekip üyelerinin ismini sıraladık demiş, ancak bir kadın sinemacı olarak kadın emekçilerin adına konuşmak istiyorum. Yardımcı Yönetmenlik yapmış olan Polen Hanım’ın afişte adını göremedim (kendisini de tanımıyorum bu arada) Kendisi pre-production dönemi dahil film için çalıştığını belgeler üzerinden göstererek instagram sayfasına koymuştu.
Yurtdışından bahsediyoruz ancak orada değil 1 hafta 1 saat bile çalışan bir emekçinin adını yazmak zorundasınız her yere ki doğru olan budur zaten. Animasyon dalından örnek vereyim, projede ortak yapımcılı çalıştığımız işlerde sadece kalemle bir çizik atan adamın adının afişte ya da jenerikte geçmemesi gibi bir durum söz konusu olamaz mesela… çekimde sadece şu kadar gün çalıştı sonra çıktı (ya da çıkarıldı) diyerek emeği görmezden gelmek bana doğru gelmiyor. İşin hukuki zeminini bilemem, ama bu konuda artık zihniyetin değişmesi gerekiyor, aksi takdirde Türkiye’de ne yazık ki senelerdir devam eden sektörel emek sömürüsünü pekiştirerek buna karşı mücadele veren emekçileri/sanatçıları/dernekleri hiçe saymış olursunuz.
Ceylin’de 1 dakika bile olsa çalışan tüm sinema emekçilerini yeniden tebrik ederim. Festival yolculuğu adaletli ve verimli geçsin..
#tufansimsekcan ve arkadaşlarının kurduğu İnisiyatif Sanat Merkezi ile arthouse sinema ile 16 yaşında tanıştım (2004) . Adana'da hiçbir maddi beklenti olmadan böyle bir yapıyı oluşturmak ancak gerçekten büyük bir tutku ile olabilir. Tarkovski, Bergan, jarmusch, zeki demirkubuz, nuri bilge ceylan, reha erdem'in a ay film'ini de ilk orda izlediğimi hatırlıyorum. Filmlerin öncesinde ve sonrasında yapılan sinema üzerine yapılan konuşmaları hala özlüyorum. Güzel Sanatlar Fakültesinde okumamda da burada atılan sanat tohumlarının katkısı olduğunu düşünüyorum. Tekrar teşekkürler Tufan Şimşekcan.
Biz teşekkür ederiz. Umarım sanatsal yolculuklarda yolumuz gene denk gelir. Sevgiler ☺✌
Benim anladığım kadarıyla filmin yapım öncesi sürecinde hazırlanan çekim dökümlerinde ve filmin yapım sürecinde kullanılan klakette yönetmen hanesinde 2 kişinin adı varken en son afişte bu bahsi geçen kişi yönetmen hanesinden çıkartılmış. Halbuki formül basit. dökümlerde ve klakette kimlerin adı geçiyorsa jeneriğe de o isimler konur. Sebebi de şu: klaketteki, dökümlerdeki isimler verilen bir söz olduğunu bize bildirir. Süreç içerisinde demek ki resmi bir pozisyon değişikliği olmamış, süreç sonlandırıldıktan sonra olmuş. Bu noktada bir arıza var gibi. Katkı sunma sunmama vs gibi argümanlar bana çok gerçekçi gelmedi. O zaman bir yönetmen filmi kötü yönettiğinde yapımcı katkı sunmadı diye ismini çıkartsın. Mantıklı mı? Hayır eğer süreç içerisinde beklentiler karşılanmadıysa o kişiyle 2. filmde çalışılmaz ama yapılan filmde ismi tabi ki yazar. Madem katkı sunamama gibi bir iddia var süreç içerisinde tartışılıp konuşulup gerekirse klaketten ve materyalden isim kişinin rızasıyla çıkartılmalıydı bence. Yapım sona erdikten sonra böyle bir değişiklik yanlış bence. Hatta benzer bir durum benimde başıma geldi görüntü yönetmeni olarak gittiğim bir kısa film setinde yönetmen arkadaşım yetersiz kaldı ve çekim günü içerisinde programa uymak ve montaja doğru materyalleri hazır edebilmek adına tüm dekupajı, mizanseni ve yönetmenlik süreçlerini (hatta çekim programı devamlılık gibi asistanlık süreçlerini de) ben götürdüm. ama film bittiğinde herkesin adı klaketteki gibi kendi hanesinde yazdı. Film bittikten sonra bir yönetmenlik iddiam olmadı. Çünkü bu konular bence işin başında çözülmesi gereken konular. Ha çekimde aşırı yorulduğum için bir daha da o kişiyle çalışmadım o ayrı bir konu. Hatta Yılmaz Güneyin hapishaneden direktiflerle başkalarına çektirdiği ve yönetmen hanesine kendi adını yazdığı filmlerde iyi bir örnek. anladığım kadarıyla hata en başta yapılmış dökümlerde 2 yönetmen 2 yardımcı yönetmen ismi geçiyor. Yani her koltuğa 2 karpuz konmaya çalışılmış diye anladım. Bir filmin tek bir yönetmeni tek bir yardımcı yönetmeni olur çünkü otorite ve sorumluluk bence film setinde dağıtılamaz.Tabi bunlar benim şahsi yorumum. hukuk ne diyecek bende merak ettim şahsen.
Güzel bir yorum olmuş tebrik ediyoruz. Kısa film için geçerli olan şeyler uzun metraj (yani bütçeli işlerde) tam olarak öyle yürümüyor. Ama haklı olduğunuz yerler var ✌🏿
Burada anlatılan yanlış ve eksik bilgilere rağmen konunun özünü anlayıp burada özetlediğiniz için teşekkür ediyorum size. Düşüncenizde yüzde yüz haklısınız. Sürecin başından beri takipteyim. Bu arkadaşların yedikleri hakkın haddi hesabı yok. Diğer yönetmen olan Ozan Sihay ve onu destekleyenler filmin galasına bile davet edilmedi. Burada demiş ki yabancı filmlerden bildiğimiz co-director/ortak yönetmen olarak yazmayı uygun gördük. Wachowski kardeşler mesela, evet ortak yönetmenler ama ikisi birden ortak yönetmenler. Birisi ortak yönetmen, diğeri asıl yönetmen değil. Ve hala bu yaptıklarının doğru olduğunu düşünüp buradan anlatıyor. Ozan Sihay'ın da açıklamalarını okursanız yapılan haksızlığı iyice görürsünüz. Görüldüğü gibi filmi asıl baltalayan burada konuşan arkadaşın kendini öne çıkarma çabası.
Varyete Bros ekibinden Sayın Süleyman Arda Eminçe; videoyu az önce izledim. Yazmayacaktım ancak, bu videoda benim hakkımda da konuşulduğu için, hukuki olarak da cevap hakkım fazlasıyla doğmuş görünüyor…
Yorumlarda da gördüm ki, Ozan tarafından size verilen cevabı, yanlış aktarmışsınız. Doğru ve etik bilgi aktarımı yapmamanız bizi üzdü.. Halbuki Ozan size, hukuki sürecin devam ettiğini, bitince seve seve programa katılacağını yazdı. Ancak siz yorumlara “kabul etmedi” şeklinde yazmışsınız. Tarafsız bir bilgi akararıcı bunu; “Ozan beyi davet ettik, kendisi hukuki süreç bittikten sonra katılacağını söyledi” diye aktarırdı… İşte zaten bizim Ceylin filminde yaşadığımız tüm problemlerin temel sorunu bu…
Öncelikle size yazılan cevabı çok iyi okuyup iyi anlamanızı tavsiye ederim. Kimsenin bir şeyi reddettiği yok, sadece sürece saygı duyuyoruz ve emin adımlarla ilerliyoruz, bu kadar.. Her şeyin bir zamanı var. Aynı durum benim de başıma gelmesin, Polen de sustu denmesin diye, şuan mecburen size bu cevabı yazma ihtiyacı duydum..
İkinci olarak, aile fertlerimizin rahatsızlıklarıyla uğraştığımız bu zor ve üzücü günlerimizde önce fragmanı, ardına nişanımızın olduğu gün de videoyu paylaşmanız çok manidar oldu bizim için.. Bu kadar insani değerlere saygılı olduğunuz için, size ironi barındıran bir teşekkür etmek isterim…….
Üçüncü olarak, kanal olarak tarafsız davrandığınızı söylemişsiniz. Ancak; “saemince” isimli kişisel X hesabınızda bu konuyla alakalı, Tufan’ı destekleyici paylaşımlarınızın bulunması zaten her şeyi belli ediyor. Fazla söze gerek yok diye düşünüyorum…
Konunun üzerinden 8 ay geçmiş. Davalar karşılıklı olarak açılmış. Ortada ciddi bir süreç var. Bu sürece saygı duyup, süreci Türk Adeletine bırakmak gerekiyor. Kimseyi zan altında bırakmadan bu duruma saygı duyulması lazım.
Bir diğer konu ise; yukarıda dediğim gibi olayın üzerinden 8 ay geçti. O dönem ben de Ozan’da, kanıtlarımızla gerekli açıklamaları yaptık. Tek konuşmak istemeyen taraf, maalesef ki Tufan oldu. Hatta sizin yaptığınızın aksine, İhlas Haber Ajansı etik yayıncılık kurallarına uyarak, haberi ve videoyu daha “YAYINLAMADAN” önce Tufan’ı arayarak kendisine söz hakkı tanıdı. Tufan ise, konuşmak istemediğini belirtti. Bunların hepsi haber sitesinde yer alıyor. İsterseniz size link de atabilirim. Keşke siz de en başta, bize tanımamız gereken söz hakkını bu şekilde tanısaydınız…
Konuşulması gereken zamanda konuşmayıp bu olayın 8 ay sonra gündeme getirilmeye çalışılmasını ben kendi etik ahlakım çerçevesinde uygun bulmuyorum. Kendisi her ne kadar “Film Süreci Zarar Görmesin Diye Bugüne Kadar Sustum” dese de, eğer Ceylin Filmin ve Tufanın sosyal medya hesaplarını herkes şöyle bir incelerse göreceklerdir ki, film süreci hala devam etmektedir. Zaten videonun 15. dakika civarlarında da kendisi filmin hala devam eden yolculuğundan bahsetmiş…
3 Mayıs’da Ankara Galası, 5 Mayıs’da Beyoğlu gösterimi var. Yine ilerleyen süreçte dijital platformlarda da yer alacağını belirtmiş. Yani süreç hala bitmemiş… Dolayısıyla filmin yolculuğu hala devam ederken, kendisinin “Film Süreci Zarar Görmesin Diye Bugüne Kadar Sustum” demesi ironik ve tutarsız olmuş. O yüzden bu açıklama bana samimi gelmiyor...
Ben şahsi olarak, kendi fikrim ve aklımca; bunun bir PR çalışması olduğunu, bir gündem yaratma çabası olduğunu düşünüyorum. Reklamın iyisi kötüsü olmaz derler, mesele iyi/kötü insanların dikkatini çekebilmek ve merak ettirebilmektir zaten. Bunu yıllardır Türkiye’de, hatta dünyada yapılan birçok projede gördük. Zira kendisinin filmle ilgili bazı görselleri aralıklarla sponsorlu çıkması da, bana bunun böyle olduğunu “düşündürtüyor”… Kimse beni yanlış anlamasın, bir iddiada bulunmuyorum, bu kesin böyledir de demiyorum. Bu sadece benim hür düşüncem. Sonuçta herkesin düşünce özgürlüğü var değil mi..
8 ay sonra, daha davalar kapanmamışken, daha filmin yolculuğu devam ederken, tam da filmin Ankara galasına birkaç gün kala bu paylaşımların yapılmasından ben ancak bunu anlayabiliyorum. Tekrar söylüyorum; “iddia etmiyorum, böyle düşünüyorum”.
Bunları da özellikle kendi düşüncem diye açıkça belirtmek durumundayım. Çünkü olay artık; kendileriyle alakası olmayan, isimlerinin bile geçmediği twitleri ya da paylaşımları, ya da olayla uzaktan yakından alakası bile olmayan konuları bile, dava dilekçelerine konu edecekleri bir hale geldi. Olay artık neredeyse, “C” desem Ceylin’in C’si dendi denecek kadar hassas bir durumda. Varyete Bros olarak sizlerin de, dava süreçleri devam ederken, videonuzun tanıtımını yayınlamadan önce bize bir söz hakkı bile tanımamanız, duruma resmen ateşe körükle yaklaşmak gibi oldu.
Bunların dışında, Tufanın bu videoda söylediği bazı şeylere cevap hakkım doğduğu için cevap vermek isterim:
Öncelikle yönetmenlerden biri olarak kendisinden, setten ayrıldığım günü doğru hatırlamasını beklerdim. Yapım koordinatörünün imzaladığı tutanak kağıdını incelerse 3.gün değil 4. gün 10 şubat 2022’de ayrıldığım orada yazılıdır. Ve o gün sahnelerin hazırlığını yaptıktan sonra ayrıldım.
Ben Ceylin için hazırlık ve çekimler dahil 13 Aralık 2021’den, 10 Şubat 2022’ye kadar toplam 60 gün yeri gelip uykusuz kalarak, hasta olarak, emek verdim. Bu 60 gün de öyle sabah 9 akşam 5 değil… Fazla fazla akşam ve gece mesaileriyle dolu bir 60 günden bahsediyorum. Sayın Ali Düşenkalkar’ın bile 1 günlük set emeği afişe yazılırken benim 60 gün emeğime karşılık adım afişe yazılmaya uygun bile görülmedi… 4 günlük set emeğim de “tamamen yok sayılarak” adım sadece jenerikte, “Hazırlık Süreci Yardımcı Yönetmeni” adı altında geçti. Ve ben sigortasız çalıştığım gibi, Ceylindeki 60 günlük emeğimin sadece 1 ay 4 günlük ödemesini alabildim. Bunlar banka dekontu ve sgk dökümleri ile delillerle mevcut.
Kendisi “kimsenin kimseyi hak olarak emek olarak bir sıkıntı içerisine koymadığını, hem yapım hem yönetmen olarak böyle bir şeye tanık olmadığını” söylemiş ancak tüm bu anlaşmazlıkların yanı sıra yukarda da belirttiğim gibi, bu emek ve insani hak ihlallerinden hiç bahsetmemiş.
Ben bu konuyla ilgili de hukuki süreci başlattım. İsteyen olursa da dosya dilekçemi gönderirim. 2017’den beri, bu insanlarla çalıştığım onlarca projede, insani olarak ne kadar ihlal edilen hakkım varsa bunların hepsi görülecek elbette ki. Beni en çok üzen şey de; bu kadar stk’lar ile iş birliği yaptığını, insan haklarıyla ilgili konularda farkındalık yaratmaya çalıştığını söyleyen kişilerin zaten bunu yapması…Ne kadar ironik…
Hiçbir şey göründüğü gibi değil. Biz,(ben ve Ozan) bugüne kadar sadece yüzeysel şeyleri konuşup paylaştık sosyal medyada. Bir de buz dağının görünmeyen büyük bir kısmı, inanılmaz yıpratıcı, üzücü detaylar ve konuşmalar var..
Bunların hepsi gerek maillerle, gerek wp yazışmalarıyla, gerek fotoğraflarla saati tarihine, kanıtlı, belgeli.
Ve yine kendisi her ne kadar setin 3.günü yardımcı yönetmenle ilgili sorun süreci oluştu dese de, sorun süreci setin 3.günü değil çok öncesinde başladı. Çözüm bulmaya çalıştık evet, ama maalesef yeterli olmadı. Bunları dava süreci bitince anlatacağım. Ancak şuan yeri ve zamanı değil…
Ayrılma nedenim ise; temele baktığımızda sadece 2 yardımcı yönetmen arasındaki gerginlikler gibi durabilir, ama en önemli ve bir temel problem de Tufan’ın hazırlık ve set döneminde bana karşı üslupsuz tavrıdır.
Bir emekçiye rencide edici, ses yükseltilerek, azarlanarak, sus konuşma ben konuşuyorum gibi üsluplarla davranılmaması gerekiyor. Toplum içinde üslupsuz şakalarla dalga geçilmemesi gerekiyor…
Kendisinin ilk uzun metraj film yönetmenliği tecrübesizliğinden kaynaklı gergin ve heyecanlı olmasını anlayabiliyordum elbette, ancak bazı sınırlar vardır ki, sizin filminiz için gece gündüz demeden emek veren bir emekçiye böylesine kırıcı ve aşağılayıcı üslupları takınmamanız gerekir. Bazı sınırlar birden çok kez aşıldığı için ben maalesef o setten üzülerek ve ağlayarak ayrılmaya mecbur kaldım. Yoksa ben işimi çok seviyordum ve severek yapıyordum.
Yıllarca hem Ozan hem Tufanla beraber, Tufan’ın da dediği gibi bir çok butik reklam filmi çekimlerinde, dizi ve belgesel çekimlerinde bulundum. Onlarla çalıştığım bu yıllar içerisinde, bir çok projenin yardımcı yönetmenliğini ve post prodüksiyon sürecini üstlendim. Ancak sırf post prodüksiyon sürecinde ben varım diye kalkıp da herhangi bir projenin yönetmenliğinde hak iddia etmedim.
Sinema kolektif bir iştir, imece usulü ilerler. Bazen, özellikle bu tarz küçük setlerde, sırf set yürüsün diye sette görev tanımınızdan alakasız işler de yapmak durumunda kalabilirsiniz. Bir bakarsınız çay getirirsiniz, bir bakarsınız kablo taşırsınız. Ama bu çay getirdiniz diye sizin görev adınızın Catering listesinde yazacağı ya da değişeceği anlamına gelmez…
+ Konuyu Ozan için ele alırsak; kaldı ki bir yönetmenin hem yönetmenlik hem de görüntü yönetmenliği yapması hafife alınacak bir şey değildir. Kolay değil saatlerce 15-20 kilo kamerayı omuzlamak. Oturup dinlenebilecek, soluklanacak anınız çok çok kısa ve kısıtlı... Çoğunlukla kameranın başında olmanız gerekir. Sizin de paylaştığınız kamera arkası görüntülerinde de olduğu gibi Ozan zaten üzerine düşeni yapmış, çekim aralarında Tufanla beraber ortak fikirlerle sohbet ederek ilerlemiş. Bir yönetmen görev icabı kamera başında olması gerekiyorsa öbür yönetmen de tabii ki oyuncularla ilgilenmesi gerekir. Görevi paylaşmak, ortak olmak bu demektir zaten...
Ancak maalesef ki, Ozan sadece Görüntü Yönetmenliği yapmış gibi bir algı yaratılmakta ve tüm festivallerdeki ve basın açıklamalarındaki künyeye de bakarsanız, film tek yönetmen şeklinde yazılmış. Hoş kendisi 19:25. dakikada “birlikte yönettiğimiz arkadaşım” diye de ağzından kaçırmış gerçi..ama künyelerde yazılanlar ortada maalesef…
Aşağıda da yazılan yorumlarda olduğu gibi; problem, en başta konuşulduğu gibi, hem hazırlık hem çekimler süresince yerine getirilen görev tanımlarının, set bittikten sonra rızamız ve bilgimiz dışında, haksızca değiştirilmesi… Başta ne konuşulduysa “görev tanımı” odur. Kendisi ve yapım ekibi madem bunu tüm çevresi ile masaya yatırmış, neden bir kez olsun bizim düşüncemizi de sormak akıllarına gelmemiş? Bu karar bizi de ilgilendiren, bilgimiz ve onayımız dahilinde verilmesi gereken bir karardı. Hatta bence karşılıklı olarak, kararın hukuki sonuçlarını da oturup konuşabilmemiz lazımdı..
Ozan hazırlık süreci ve çekim dahil, filmin çok çok büyük bir sürecinde yer almış ve emek vermiş. Fotoğraflar, Klaketler, call sheetler, çekim takvimleri, proje dosyaları her şeyde iki yönetmenin adı geçiyor… Kaldı ki Ozan çekimler bittikten sonra, filmin kalan sürecinde olmak istediğini hem yüz yüze yapımcılardan Sarıca’ya söyledi hem de Mart 2022’de twitterda yazılı olarak paylaştı. Bunlar hep delilli kanıtlı şeyler. Tufan neden acaba videoda bunları da söylememiş de sadece “yer almadı” diye konuyu geçiştirmiş.
Tam tersi, Ozan yer almak istedi ama yer aldırtmadılar… Ozanın filmin kalan sürecinde olmak istemesini, maalesef yapım görmezden geldi. Habersiz bırakarak ve sosyal mecralarda engelleyerek ekarte edip, bireysel hareket ettiler. Neden bunlar hiç konuşulmuyor?
Tufan post prodüksiyon sürecinin yükünü kendi üstlenmek zorunda değildi, Ozan zaten bunu teklif etmişti. Ama yapım ve Tufan bu noktada bir tercih yaptılar…ve kendi yaptıkları tercih sonucunda sanki bu yükü Ozan onlara yıkmış gibi Ozan’ı günah keçisi ilan ettiler.
İşin özü, bir yönetmeni sırf post prodüksiyon sürecinde bulunamadı diye, (ki bu onların tercihiydi) yönetmenlikten çıkarmak adil ve etik değil.
Ben Ozan’ın post sürecine dahil edilmemesinin altında, bilinçli ve çıkarcı nedenler olduğunu “düşünüyorum”.
Ek olarak co-director tanımı eğer kullanılacaksa, bu tanımı iki yönetmenin adının başına da yazılmalıydılar. Birine yönetmen, birine co-director yazılmaz. Biri afişin en üstünde kocaman yönetmen diye yazılıp, diğeri resmen ayrımcılık yapılarak en alta büyüteçle bakılacak kadar küçücük yazılmaz… O kadar insan hakları diyoruz madem, bu ötekileştirme, bu ayrımcılık yapılmamalıydı. Ya ikisine de aynı şeyi yazmaları gerekirdi, ya da directors adı altında iki isim yan yana, aynı yerde yazılması gerekirdi.
Künyeye tek yönetmen yazılması ile ilgili benim “şahsi görüşüm ve düşüncem” ; kişisel hırs ve çıkarların gözetildiğidir…
Ben Tufan’ın yönetmenlik sıfatı konusu ile ilgili, bu konuyu öyle videoda da söylediği gibi çok önemsemediğini “düşünmüyorum.” Bana göre fazlasıyla önemsiyordu.. Çünkü, film süreci boyunca kendisinin yönetmenliği ya da uzun metraj yönetmeni olacağıyla ilgili, attığı bir çok sosyal medya paylaşımı vardı. Bunların hepsi hala geçmiş paylaşımlarında da duruyor, sildiyse bile bizde SS’leri var. Ve bence bunlar çok itici, egolu ve özellikle diğer yönetmen Ozan’ı kırıcı paylaşımlardı. Hatta çok saygı değer yazar Işıl Özgentürk hanımefendi, Tufan’ın bu paylaşımlarından birinin altına “bence biraz mütevazi ol ” diye yorum yazarak Tufan’ı uyarmışlığı bile vardır. O dönem bu paylaşımları gördü herkes, hepimiz biliyoruz, hepsi kanıtlı. Bence bu yönetmenlik title’ı konusu hiç de öyle Tufanın yabana attığı bir konu değildi..
Kendisi “Asılsız ve Üslupsuz İddialar” demiş. Bir kere asılsız mı asıllı mı buna karar verecek olan merci yine Türk Adaletidir, kendisi değil. Üslupsuzluğa da asla katılmıyorum, bir kere olsun saygımızı bozmadık, hakaret etmedik. Tam tersi kendisinin jüri üyesi arkadaşı “salak” diye bizzat hakaret etti bana. Ya bunlar gerçekten çok çirkin, çok ergen vari şeyler..
Konuyu masaya yatırıp tüm set arkadaşlarıyla konuştuklarını söylüyor ancak, şuan set çalışanları resmen 2’ye bölünmüş durumda. Ozanın da, benimde davalardaki tüm şahitlerimiz ya set çalışanları ya da hazırlık sürecinde filme katkıda bulunan insanlar. Yani lütfen öyle sanki “tüm set çalışanları” onlarla hem fikirmiş gibi, kamuoyunu yanıltıcı şekilde konuşmasın. Bu olaylardan sonra, bize yapılanları haksız bulup yapımla iletişimi kesen set çalışanları var. Onları neden es geçmiş Tufan bu videoda..?
Bakın ben bir öğretmen evladıyım ve inançlı bir aileden geliyorum. Hayatım boyunca anne ve babamdan öğrendiğim en önemli ders; hak yememek, hak yememek, hak yememek.. Hakkım yendiyse susmamak, bir hatam olduysa da özür dilemek öğretildi bana. Keşke madem haklarımız bize teslim edilseydi de. Adımızı en başta konuşulduğu gibi doğru yerlere doğru şekilde yazsalardı da, bu olayların hiçbiri olmasaydı. Filmin festival yolculuğu tamamlanır, gayet güzelce yollar ayrılırdı. Sonra da Tufan 2.filmini kendi başına çekerdi. Ama onca emeğin olduğu bu ilk filmde bunlar olmamalıydı.. Bu film o dönem; ne Ozan olmadan olurdu, ne ben olmadan olurdu, ne de Tufan olmadan olurdu. Herkesin, hepimizin yok sayılamayacak kadar önemli katkıları var bu filme. Hepimiz aşırı derecede emek verdik. Yok sayılamaz, görmezden gelinemez anlatabiliyor muyum…
Son olarak; aşağıda özellikle “sevenori77” ve “icarusproject7126” kullanıcı isimleri kimdir bilmiyorum ama, bu arkadaşların yorumlarını okudum. Objektif bakış açıları, süreci gerçekten iyi gözlemledikleri ve şahısları bir tarafa bırakıp, sadece emeği ve sanatı göz önünde bulundurarak yorum yazdıkları için onlara teşekkür ederim. Yılmaz Güney örneği tam yerinde, emsal bir örnek olmuş. Bu arkadaşlarla tanışmayı çok isterim.
Yazı dilim boyunca olası bir hukuki suçlamayla karşılaşmamak adına özellikle; “düşünüyorum, bence, bana göre, şahsen vb” ifadeleri kullandım. Bunlar benim düşüncelerim kimse de benim hür düşüncelerime engel olamaz. Yasalar zaten gayet açık.. Bu dava sürecinde düşüncelerim ve görüşlerim bile engellenmeye çalışıldığı için, artık bu konulara özellikle çok dikkat eder hale geldim cümlelerimi seçerek kullanıyorum.
Hazır tesadüf 1 Mayıs, konumuzla da baya alakalı bir gündü… Ben dilerim ki kimse bizim şu yaşadıklarımızı yaşamasın. İşçi ve Emekçinin gerçekten emeğinin hakkının verildiği, haksızlıklara ve kötü muamelelere uğramadığı, insani haklarının karşılıklarını aldıkları, saygı ve sevgi çerçevesinde nice üretimler yapıldığı bir sektörümüz olsun.
Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar. Dava süreçleri bittikten sonra ben de elbette uygun gördüğüm yerlerde açıklamalarımı tüm detaylarıyla yaparım. Düşünün ki burada bile satırlarca uzunlukta yazdım, tüm süreci sırasıyla anlatırken nasıl olacak siz tahmin edin artık… Ama önce şu anki sürece saygı duymak ve sabretmek gerekiyor…
Selamlar, İçinizi döküp bizimle samimi bir şekilde tüm süreci yazarak paylaştığınız için öncelikle çok teşekkürler. Haklı olduğunuz yerlerin olduğu muhakkak ama taktir edersiniz ki biz karar mercii değiliz. O açıdan bu yazdığınız iki uzun yoruma sadece bizimle ilgili kısımlara cevap vereceğiz.
1- Biz varyete olarak Süleyman Arda Eminçe’de dahil buna( Ki bu zaten onun inisiyatifinde kurulan bir düzen). Biz asla bir taraf değiliz ve bunu defalarca dile getirdiğimiz halde bize sürekli bir taraf muamelesi yapmaktan vazgeçmemiş olmanıza da saygı duyuyor ama anlamıyoruz. Neden? Şöyle ki söylemimizi biraz daha sertleştirip tekrarlıyoruz;
“Bakın, biz ne Tufan Beyi, ne sizi, ne de Ozan Beyi Tanımıyoruz. Yaptığınız film vasıtasıyla sizlerin isimlerini ilk defa duyduk. Bizim için önemli olan Türk Sinemasına kattığınız değerdir. Tufan Beyle 1 ay önce ilk defa çekime geldiğinde yüz yüze tanıştık. Özel hayatlarınız bizi etkilemiyor, mutlu ve sağlıklı olmanız tek temennimiz.”
Nişanlanmışsınız tebrikler, mutlu ve huzurlu olun. Ama bizim yaptığımız video paylaşımının nişan günene denk gelmesini bizim planladığımızı düşünmeniz de kendinizi fazla önemsediğiniz anlamına geliyor, hiç kusura bakmayın. Alakamız yok!
2- Ozan Sihay’ın #Hemzemin programımıza katılma hakkındaki yazdığı yazıyı direk paylaşıyoruz. Kendisinden videoyu kaldırmamıza istinaden bir mahkeme yazısı, dava sürecine dair resmi evrak istemiştik buna verdiği cevap. Ekran görüntüsünü tweet olarak gün içerisinde atacağız. Buyrun taktir sizin;
Ozan Sihay (27.04.2024 saat:15:26)
“Merhabalar, kendilerine açtığım dava eylül ayında görülecek bunun için şimdi size yazı yollamak için maalesef zamanım da yok gerek de yok. Sadece sizin açınızdan diyorum, gayet güzel ve kaliteli içerikleriniz var avukatım hemen dava açalım dedi, dedim gerek yok şu anda. Çünkü bu karalama kapmanyasına alet olmanızı istemem. O yüzden videoyu kaldırırsanız sevinirim. Şimdiden teşekkürler. Ayrıca kaldırdığınızda bu konuyla alakalı değil ama başka konularla ilgili seve seve katılırım yayınınıza”
Umuyoruz bu söylediklerimiz yeteri kadar açıklayıcı olmuştur. Ozan Beyi de hatta sizi de #Hemzemin de ağırlayıp beraber bir program yapmak ve bu konuyu konuşmak istediğimizi söylemekte de bir besi görmüyoruz.( Rica ediyoruz mahkeme, dava falan demeyiniz. Yukarda yazdıklarınızı bile anlatsanız olurdu bizim için.) Buyrun gelin konuşalım hem bizi tanıyın hem de artık bir taraf olmadığımıza kanaat getirin. Saygılar…Saygılar… Saygılar…
Varyete Bros Team✌🏿
@@varyete Tekrar Merhabalar, böyle ünlemlerle falan sert bir üslupla yazmanıza gerek yoktu , kadınlara genel tavrınız mı budur yoksa sadece bu konuyla alakalı mı sinirlisiniz anlamadım… Zaman ayırıp size cevap vermiş bir insana şu şekilde bir tavırla yazmanız olmamış. Böyle programlar yapıp, böyle konuları konuklarınıza anlattırıyorsanız, ee bir zahmet sabırlı olmayı da bileceksiniz.
Ben yukarıda da bahsettim lütfen iyi okuyun… Taraflı davranmanızı düşünmemizin iki nedeni var;
1- İyi bir yayıncı karşı tarafa söz hakkını / ya da davetini, tanıtımını yayınladıktan sonra değil yayınlamadan önce bize ulaşır tanırdı.. Lakin böyle bir hakkı öncesinde bize layık görmediğiniz gibi sonradan sıkıntı olunca teklif etmek aklınıza geldi de ettiniz.
2- Taraflı davranmanızı düşünmemizin diğer nedeni, Süleyman Arda Eminçe kişisel X hesabınızıdan Tufan’ın sürecine ne kadar üzüldüğünüzü destekleyici paylaşım yapmanızdır.. Programın yönetmeni olarak kişisel sayfanızdan kendi yorumlarımızı katarak paylaşımlar yapmanız bize böyle olduğunu düşündürüyor.
Bu sebepler bence “taraflı” dememiz için yeterlidir diye düşünüyorum.
Ek olarak kendimi çok önemsediğimden değil, ama biraz saygı duyup çok öncesinde bize ulaşmayı akıl edebilseydiniz zaten aile durumumuzu da, nişan durumumuzu da öğrenir ve çok hassas bir süreçten geçtiğimizi anlardınız.. Bu öyle kendini önemsemek değil, bazı hassas durumlara saygı duymaktır arada dağlar kadar fark var.
Ozan çok haklı ve üsluplu bir mesaj yazmış size. Ben olsam ben de bana söz hakkı bile tanımayan, mecbur kalınca teklif eden bir kanala bu konuyu konuşmazdım. RUclips yayını yapıyor olabilirsiniz, ama dava sürecinde (hatta davalar sürecinde) olan bir konuyu kanalınıza taşıyorsanız, yayıncılık etiğine ve bu tarz hassas durumlara dikkat etmeniz gerekir.
Ben size dava mava da demeyeceğim merak etmeyin. Hatta sizden ricam lütfen videoyu kaldırmayın. Çünkü aslında farkında olmadan bize iyilik yapmışsınız 🙏🏻
Dava demeyeceğim, ancak Ozanın size özel olarak yazdığı mesajı topluma açık bir ortamda yayınladığınız için; size kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal etme ve meydana getirilen haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın hukuka aykırı olarak açıkca ifşa etme konularını barındıran TCK Madde 132’yi bi hatırlatmak isterim..İsterseniz bi bakın. Belki yorumunuzu düzenlemek isterseniz...
Bu arada benim önceki yorumumda bu kadar uzun yazma nedenim size karşı değil, cevap hakkım doğduğu içindi. Sadece Tufanın hakkımızdaki konuşmalarına karşı, cevapsız kalmamak, asıl durumu anlatmak içindi. Yoksa tüm yorum size yönelik değil yani, onu da söyleyim.
Saygılarımla, iyi çalışmalar..
Yolculuk ayaklarını geçelim. Film zaten çöp.
Tebrikler gayet çözümleyici bir bölüm olmuş. Bakalım Ozan Sihay bu konuda ne diyecek ya da diyecek mi?
Biz #hemzemin” de detaylı bu konuyu konuşmak üzere kendisini davet ettik. Ve fakat kabul etmedi, keşke gelip anlatsa Ozan Bey’de kendini…
Ozan Sihay dava sürecinin başladığını, bu yüzden şu an böyle bir programa katılmasının uygun olmadığını, hatta bu videonun yayınlanmasının da etik olmadığını, dava sürecinden sonra seve seve programa katılabileceğini yazmıştı geçen gün. Kabul etmedi diyip geçiştireceğinize açıkça böyle yazsaydınız keşke sevgili VARYETE
Evet düzeltmekte fayda var Ozan Bey süreçten (mahkeme) sonra da bu konu dışında bir sohbete katılmayı kabul etti. Ama gene de bu konu da konuşmak istemedi.
@@varyete Bu konuda konuşmak istemediyse de doğru bir karar vermiş. Bu olaylar çıktığında yeterince konuştu ve burada konuşulan konuların doğrusunu eksiksiz bir şekilde birçok yerde anlattı. Umarım böye safsatalara cevap vermeye çalışarak kendini daha fazla yormaz. Gerçekleri duymak isteyen ufak bir google aramasıyla ozan sihay'ın açıklamalarına ulaşabilir.
Evet, her yere konuşup bir sinema kanalına konuşmak istememesi bize de ilginç geldi. Neyse taktir kendisinin tabiki ✌🏿
:)