Hocam yanılmıyorsam jarrd diamond’ın kitabında geçiyor Amerika’da bir tane şempanzeye işaret dili öğretildi ve öğrendi ve hatta yavrusuna da öğretmiş ve behave’i de okumak lazım
Sevan Bey, Amerikan İç Savaşı'nı hazırlayan süreçte, savaş boyunca ve sonrasında, birliği temsil eden Kuzey Cumhuriyetçi ve ayrılıkçı ve köleci Konfederasyonu temsil eden Güney Demokrat iken, ne zaman ve hangi gelişmeler bu siyasi tercihleri 180 derece tersine çevirdi? Saygılar.
@@MurdaElesgerli-kt4lihepiniz aynısınız cehalet bence sebebi çok derin bir cehalet gurur duyduğunuz osmanlı müsebbibi ama nedense gurur duyuyorrsunuz mahvetti osmanlı bizi arapları bütün coğrafyayı
Lingua Franca gibi etnik ve dini öğelerden arındırılmış yapay bir kültür yaratılıp baskıyla değil uzlaşım ve ikna yoluyla kozmopolit unsurların katılımı sağlanmalıdır. Roma Cumhuriyeti kurulup, Latin dili, Roma tarihi öğretilmeli.
Şu aralar belki de yolunda giden tek şey Sevan hocanın pazar sohbetleri Eskisi gibi kaliteli sohbetler olmazsa da (Sorulan sorulardan mı kaymaklanıyor yoksa hocam yoruldunuz mu) yine de hep var ol Sevan hocam
Merhaba hocam Terekeme halkının ilk yerleşim yerleri nerelerdi,şimdi ARDAH,ÇILDIR gibi yerlerde AHISKA VE BAŞKIR bölgelerinde . Terekemeler kara papak ve kara kapaklı olmalarının nedeni. Atalarım KENARBEL KÖYÜ mensupları Teşekkür ederim.
Karapapaklar Türkiye'ye Borçalı'dan gelmişler. Borçalı'dan göçen Karapapakların bir kısmı Türkiye'de yerleşmişler, diğer bir kısmı ise Türkiye'den İran'ın Sulduz (Nağadey) bölgesine gitmişler. Borçalı'ya nerden geldikleri de bilinen bir mevzu. İran'ın merkezinde bulunan Vafs bölgesinden oraya göç etmişler. Bugün bile o bölgede Komican diye bir ilçede Karapapaklar ya da daha doğrusu eski adları ile Bozçalılar yaşarlar.
Bu soruya cevap verebilecek en yetkin kişilerden gördüğüm sizce ırk dağılımım nedir ? Baba Tarafı: Rize Çayeli(Mapavri). Beyaz ten, mavi göz ve sarışınlık çok yaygın, Lazca kimse bilmiyor. Babaannem tarafında çok eskilerde Ermenilik var diyorlar. Köylerin eski isimleri Galata ve Çeveva biraz da Latom. Soyağacında en eski kişi 1824 doğumlu Fatma ve babasının adı da Gümüş. 1486 Osmanlı tahrir defterine göre Çayeli'nde sadece 1 hane İslam, 1530‘da 206 hane Hıristiyan, 74 hane yeni Müslüman, 21 hane kadim Müslüman. Anne Tarafı: Kayseri, Develi(Everek) - Yukarı Fenese (Kafir Fenese) Mahallesi. Renkli göz yok, genelde buğday tenli gerisi esmer ve hepsi Müslüman. Soyağacında göründüğü kadarıyla herkes aynı ilçeden. Ben baba tarafına benziyorum. Benim bir fikrim var ama yanıtlarsanız sevinirim.
Fenotipinden yola çıkarsak ağırlıklı olarak Kartvelian (Gürcü, Svan, Megrel, Laz) gibi görünüyorsun. O bölgelerde Kartvelianlar ezici çoğunluktur, öyle ki Hemşinliler Ermenice, Pontus Rumları Yunanca konuştukları halde genetik olarak %0 Hint-Avrupa mirasına sahipler, daha doğrusu hiç sahip değiller, tümüyle dil değiştirmiş yerliler. Anadil genetik (etnik) köken bakımından hiçbir şey ifade etmez.
Kuran metni hariç diğer kaynaklardan gelen tüm bilgiler (Zebur, Tevrat, İncil metinleri dahil, hadis metinleri dahil, sünnet, icma, kıyas, örf, adet, gelenek, siyer/tarih, bilim, felsefe vb. tüm bilgiler) tarihsel ve görecelidir. Çünkü Kuran metni dışındaki tüm bu bilgiler her zaman farklı bakış açılarıyla yanlışlanabilir durumdadır. Bilgi adına tek kaynak ise sadece Kuran metnidir. Kuran metni dışında din de kaynak yoktur. Bugün kaynaklarda bulunan hadisler peygamberin söylediği söylenen sözlerdir. Peygamber Kuran’a aykırı söz söyleyemeyeceğine göre hadis kaynaklarındaki Kuran’a aykırı sözleri Peygamber söyledi demek öncelikle Peygambere büyük iftiradır. Hadisler Kuran’a göre din için kaynak değildir. Peygamberle ilgili gerekli tüm bilgi de Kuran’da mevcuttur. Ancak son peygamberin vefatından sonra; bugün islam diye, aslında hadis, sünnet adı altında oluşturulmuş, örf, adet, gelenek, tarihsel söylentiler, anlatılar, vehimler, uydurulmuş rivayetler, tarihsel varsayımlar, atasözleri, menkibe hikayeleri, kasıtlı yalanlardan oluşturulmuş bir din külliyatı var islam bu zannedilen. Kuran metnini mutlak ve tek kaynak olarak esas alarak tüm kitaplardan, bilimsel ve tarihi bilgilerden, yazılı, sözlü kaynaklardan, hadis diye söylenen sözlerden de yararlanılabilir Kuran metninin önüne geçirmemek kaydıyla ve mutlak olmayan, yanlışlanabilir bilgi anlamında. Ancak dinde tek kaynak sadece Kuran metnidir. Bilinen tüm ihtilaflar ve itirazlar, İslam adı altında dine yamanan örfler ve hurafe uygulamalardır. (recm, nasih-mensuh, sol elle yemek yasağı, sağdan başlama kuralı, sakal, saç örtüsü, üç vakit namazın 5 vakte çıkarılması, 4 aylık hac süresinin 10 güne sıkıştırılması, güneş takvimine uymayıp Ramazan Oruç ayının sürekli değişmesi, mirasta eşitsizlik algısı, cariyecilik, kadınların kötülenmesi, çocuk sünneti vb.) Kuran metni, ahlaki üstünlük vasfına sahiptir ve hiçbir rezilliği onaylamaz. “Hiç kimse bilgiyi ve aklını kullanmadan gerçeği bulamaz ve akıllarını kullanarak düşünmeyenler rezilliğe mahkum olurlar." (Kuran : 10:100) İslam, Muhammed Aleyhisselam ile başlamadı tüm Peygamberler İslam Peygamberiydi: İlk zamandan itibaren hep aynı din (Emirler/Yasaklar) vardı, zaman içinde tahrif edilmişti; güncellenmedi, yenilenmedi, Kuran ile yinelendi. İslam özel bir isim olmayıp Allah’a teslimiyet anlamına gelir. Tüm elçiler ve inananlar islam ve müslüman kelimelerinin kendi dillerindeki karşılıklarını, kendi inançlarını tanımlamak için kullanmışlardır. Tahrif edilmiş olan bugünkü İncil, Tevrat vb kitapların orjinal hali Kuran’dır. Orjinal İncil, Tevrat vb kitap arayanlar Kuran’a bakabilirler. Kuran önceki kitapları kapsayan yeni bir kitap değildir. Önceki kitapların (emir ve yasaklar olarak) bizatihi kendisidir. Kutsal metin (Kuran) insanlık tarihi boyunca hiç değişmemiştir. Allah tarihsel süreçte tek bir kitap tek bir din göndermiştir. Bugünkü haliyle Kuran metni hariç tüm diğer kutsal zannedilen metinler de (Zebur, Tevrat, İncil, hadis, sünnet kitapları vb) geçersizdir. Kuran metninde bulunmayan hiç bir bilginin, iyi adet olarak bilinse de hiç farketmez, din açısından bir geçerliliği ve bağlayıcılığı yoktur. Kuran metni açık yeterlidir. İlk melek ve insandan itibaren sürekli “yinelenerek” gönderilmiş olan bu Kuran metninde temel olarak emirler (ibadetler) ve yasaklar (kötülükler) belirtilmiştir. Bu emirler ve yasaklar hiç değişmemiştir. Kuran’da yer alan; namaz kılma, oruç tutma, zekat verme sarhoşluk verenlerden sakınma, faizden sakınma, kumardan sakınma, zinadan sakınma vb. tüm emir ve yasaklar kutsal metinlerde hep vardı. Kuran metni de geçmişten bugüne doğruluk ve uygunluk sağlamasının ve teyidinin yapılabilmesi için matematiksel kodlama sistemi ile eklemelere ve çıkarmalara karşı korunmuştur. İslam, Muhammed Peygamber ile başlamadı, ilk zamandan itibaren hep aynı din (Emirler/Yasaklar) vardı, zaman içinde tahrif edilmişti; güncellenmedi, yenilenmedi, Kuran ile yinelendi. Salt düşünce metinleri zannedilen ve felsefe olarak bilinen bilgi külliyatının kaynağı da temel hatlarıyla meleklere ve insanlığa ilk gönderilen bu Kuran metnidir. Bilinen felsefecilerin birçoğu da aynı zamanda Allah’ın elçileridir. Allah, Elçi ve Peygamber olan Muhammed Aleyhisselam ile Kuran mesajını (Kuran Metni olan mutlak bilgiyi) son kez “yinelemiştir”. Önce gönderilen Tevrat ve İncil gibi tüm kutsal kitaplar da tahrif edilmeden önceki ilk hali itibariyle emir ve yasaklar kapsamında Kuran’dır. Bugün Tevrat ya da İncile uymak isteyenler de Kuran’a uymalıdır. Kuran metni dışında din adına kaynak yoktur. Kurandaki tüm bilginin kaynağı da Allah’ın bizatihi kendisidir. Bu bilgiyi doğrudan elçilerine kutsal kitaplar yoluyla Kuran olarak beyan etmiş ve açığa çıkarmıştır. Tüm yasaklar (haramlar) ve emirler (ibadetler) Kuran metninde bildirilmiştir. Kuran yeni bir kitap değil soy bir kitaptır tüm kitaplarla gelen mutlak bilginin yinelenmiş halidir. “Bu Kuran senden önce gönderdiğimiz elçilerimizin de yasasıdır. Sen bizim yasamızda bir değişiklik bulamazsın." (Kuran : 17:77) “Kuran, kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi açıklayan bir kitaptır; iman eden toplum için bir rahmet ve bir hidayettir. (Kuran : 12:111) “Oku, insana yazmayı ve bilgiyi öğreten Rabbin sonsuz iyilik ve ikram sahibidir.” (Kuran : 96:3,4,5)
doğuştan bilgi olsaydı 2 yaşındaki çocuk gülmeyi başaramazdı. yani, duygu denen şey var olmazdı. hayvanların dedikodu ve teknoloji üretememesi, doğuştan bilgiye sahip olmadıkları için değil, hiç hafıza kapasitesine sahip olmamalarından kaynaklanır. hafıza ile veya doğuştan bilgi ile yaptıklarını zannettiğimiz eylemlerini, yetenekler ile yapmaktadırlar.
tekrar edelim: hayvanların teknoloji ve dedikodu üretememelerinin nedeni, tabula rasalarında doğuştan hafıza kapasitesi olmamasından kaynaklanır. tabula rasalarında yalnızca akıl ve yetenekler var.
bilinci tanımlamak için kalabalık kitap yazmaya gerek yoktur. birkaç cümlelik iştir. bilinç demek IQ zekası demektir. yani, tabula rasadaki aklın o akla karşılık gelen maddeleri kavramış kısmıdır ve tabula rasadaki hafıza kapasitesinin dolmuş kısmıdır ve tabula rasadaki yeteneklerin sonuçlarla buluşmuş kısmıdır. diğer bilince dönüşmemiş kısım, maneviyat (anlam, sezgi ve duygu) olarak devam etmektedir. bilince dönüşmek için çırpınıp durmaktadırlar. bilince kavuşmak aynı zamanda yaşam sevinci demektir. yeteneklerin ve hafızanın da yaşam sevinci vardır. onlara da akıl taksim edilmiştir.
sezginin varlığını fark etmek zordur. varlı sebebini ve varlık şeklini fark etmek ise imkansızdır. buna bağlı olarak, sezgiyi fark etmeyen kimselerin, doğuştan bilgi geldi demesi çok kolay olacaktır. bir madde için sezginin oluşması için gerekli şarlar: 1- o maddeyi kavrayacak aklın var olması 2- o maddenin kendi varlığının bir veri oluşturmasının haricinde, doğru duyum ve doğru gözlem şeklinde ek bir verinin daha oluşması gerekmektedir. yoksa o maddeyi kavrayacak akıl orda anlam olarak beklemeye devam edecektir. psikolojiye bir türlü dönüşemeyecektir. yalancı bilgilerin baskın gelmesiyle yalancı sezgilerin oluşması gayet normaldir. bu yüzden sezgiyi lanetlemenin gereği yoktur. kaldı ki, bir maddeyi kavramayacak kimsede de o madde için yalancı sezgi oluşabilir. bize lazım olan şey gerçek sezgidir. zaten o sezgi o maddeyi kavrayacak kimsede kalıcı olmayacaktır. bir maddeyi kavrayacak kimse, o madde için yalancı sezgiye sahip olsa bile kendini sarsılmaz nokta şeklinde sezdiren bir sezgi var olacaktır.
Hayvanların gayet de hafızaları var, en azından bazılarının. Solucandan beklentin olmasın, balıktan pek beklentin olmasın ama sıkıysa kargalara sataş. Seni unutmazlar. Ayrıca köpekler de yıllar geçsede kokuları unutmaz.
EVRENDEKİ CANLI TÜRLERİ VE BİLİNÇ Evrende sadece dört tür canlı mevcuttur. Diğer tüm varlık cansızdır. Bilinci olan insan ve melek/cin türü ile (melek ve cin diye adlandırılan ve ayrı zannedilen bu tür tek türdür) bilinci olmayan hayvan ve bitki türü. Hayvan ve bitki türünün aklı ve duyguları (içgüdüleri) vardır ancak bilinçleri (ruh, düşünce, fikir) yoktur. Bilinçli her birey (insan, cin/melek) özgündür. Çünkü bilinçli olmayan diğer canlı türlerinde (hayvan, bitki) olmayan ruh (bilinç) ile donatılmıştır. İnsan türü ve melek türü başka bir türün (hayvan, bitki) yinelenmiş, yenilenmiş hali de değildir. İnsan ve melek türü; ortak nokta var diye diğer türlerle (bilinen şekliyle de hayvan olan maymun türüyle) aynı tür değildir. Çok farklıdır. İnsan (adem) bir tür olarak yeryüzünün çeşitli bölgelerinde eşzamanlı olarak çok sayıda varolmuştur. Tek insandan veya iki insandan çoğalmamıştır. Yeryüzünde insan türünden önce hayvan ve bitki türleri vardı. Melek/cin türü ise yeryüzü dahil tüm evren üzerinde ilk yaratılan bilinci olan türdür. Adem (insan türü) daha sonra evrenin yeryüzü (dünya) kısmında yaratılmıştır. Kuran metninde bulunan adem (insan türü) yaratılış ve cennet tasvirleri metafordur, mecazi anlatımdır. Melekler/cinler yeryüzü dahil tüm evrendedirler. Hızlı hareket edebilirler, yeryüzünde iken geçici olarak insan ve hayvan suretine dönüşebilirler. Meleklerin/Cinlerin inananlarından bazılarına Allah elçilik görevi vermiş ve Peygamberlere tanıdıkları veya tanımadıkları insan suretinde vahiy meleği olarak göndermiştir. Meleklere/Cinler salt enerji, rüzgar, ısı gibi maddeler değildir. Bizatihi insan gibi bilinçli ontolojik varlıklardır. Cebrail isimli melek/cin, Allah’ın görevlendirmesiyle peygamberlere vahiy getirme görevini yerine getirmiştir. Allah, başka inanan meleklere/cinlere de yine inanan insanlara verdiği gibi elçi (resul, uyarıcı) olarak farklı görevler vermeye devam etmektedir. Melekler/Cinler de ölümlüdür ve Kuran metnindeki emir ve yasaklarla aynı insanlar gibi muhataptırlar. İnanan melek/cin ve insanların varlık bilgisi Allah’ın Kuran metninde bildirdiği kadarıyla sınırlıdır. Allah inanan bazı melek/cin ve insanlara diğerlerinden farklı özellikler ve görevler (peygamberlik, elçilik vb.) vermiştir. Peygamberlik (nebi) sonlanmış, ancak elçilik (resul, uyarıcı) sosyal ve öznel olarak devam etmektedir. 5 Uyarıcılık (kevni ayetler) melek/insan türü ile de sınırlı değildir. Hayvan ve bitki türleriyle de devam etmektedir. Allah zamanı, evreni ve varlığı kuşatmıştır. Tüm kontrol Allah’tadır. Allah’ın neyi nereye koyduğunu, neyi vesile yaptığını, ne yaptığını, ne yapacağını bilemeyiz… Mutlaka öleceğini bilen ve ölümsüzlüğü arayan tür sadece insan ve melek (cin) türü olmak üzere bu iki türdür. Genellikle aklı olduğu için bitki ve hayvan türünün içgüdüsel duygularla akıllı davranmasıyla, insan ve melek türünün bilinçli olarak düşünmesi birbirine karıştırılmaktadır. Dolayısıyla biyolojik evrimleşme bitkilerde ve hayvanlarda vardır ancak melek ve insan türünde biyolojik evrimleşme yoktur. Genlerin aktarımı ya da klonlamayla evrim farklıdır. Melek ve insan türünde sadece tekamül ile bilinç ve düşünce düzeyi farklılaşmaktadır. Yani yaratılmış her bir melek ve her bir insan bilinç ve biyolojik (ruh ve beden) olarak özgündür, biriciktir. Gen yoluyla benzeşen yönleri bulunmakla birlikte yaratılmış herbir melek ve insan mutlak anlamda diğer türdeşlerinden farklıdır. Anne-baba ve tüm yakınlarından farklı olmaya namzet ve tamamen yeni bir bireydir/kişidir. Akıl ve bilgi (düşünce, bilinç) büyük nimettir. Kişi hiç sorgulamadan içine doğduğu toplumun tüm kültürünü devam ettirse, özgünlük potansiyeli varolmakla birlikte, bu potansiyel kullanılmadığı için, birbirini taklit eden ve birbirine benzeyen bireylerin yaşadığı bir toplum oluşması da kaçınılmaz olacaktır. Ancak bilinçli varlıklar (melek, insan) tekildir, herbiri benzersiz ruh (bilinç) taşımaktadır. Fiziken mümkün olsa da bilinçli olarak aynısından çoğaltılması ya da farklı bir türe dönüştürülmesi fıtrat itibariyle mümkün değildir. Fiziki bedenin içinde ancak bedenden bağımsız, benzersiz bireysel kimlik (ruh) taşımaktadır. Bilinçli olmayan birey (hayvan, bitki) özgün değildir. Türündeki diğer canlıların yinelenmiş ya da yenilenmiş halidir. Bu anlamda insan ve melek türü dışındaki tüm canlılar da (hayvanlar, bitkiler) birbirinden türediği gibi, aynı tür içinde binlerce alt tür türediği/türemeye devam ettiği de bilinmektedir. Birçok hayvan ve bitki türü, aşılanma, gen aktarımı, klonlanma, çiftleştirme vb. yöntemlerle, ya da doğada evrimsel süreçlerle yeni türlere (cinslere) dönüşebilmektedir. (Çiftlik hayvanları, Köpekler, kediler, çiçekler, sebzeler, meyveler vb.) Örneğin örümcek; eklembacaklılar şubesinin örümceğimsiler (arachnida) sınıfının örümcekler (araneae) takımından türlerine verilen genel addır. Hemen hemen dünyanın her tarafında yaşarlar. Bilinen araştırmalara göre 112 familyada ve 3.879 cinste toplanan 43.244 örümcek türü bilinmektedir.
Süper bir yayındı👏
Teşekkürler.
Harikasın👏🏻
Çok teşekkürler Sevan bey
Tesekürler
Hayli verimli ve çok önemli konulara değindiğiniz bir yayın olmuş. Çok teşekkürler değerli hocam.
imparatorluk görüşleri muhteşem, yine zihin açtı üstad
Hocam Yeni aydınlattın bizi teşekkürler❤
Ne zha
Iyi yayınlar yorumlar için teşekkürler
🎉
Sağolasın üstad🎉🎉🎉
Ömrün uzun olsun Emi
Güzel bir Pazar Sohbeti yayınıydı. Teşekkürler Sevan Bey.
Hoca soruları nereden alıyor arkadaşlar? Üniteryenlik hakkında ne düşünüyor çok merak ediyorum.
Hocam, videonun başı sizden haberler + güncel konularla açılmayınca bi garip hissediyorum kendimi
Hocam yanılmıyorsam jarrd diamond’ın kitabında geçiyor Amerika’da bir tane şempanzeye işaret dili öğretildi ve öğrendi ve hatta yavrusuna da öğretmiş ve behave’i de okumak lazım
Sevan Bey, Amerikan İç Savaşı'nı hazırlayan süreçte, savaş boyunca ve sonrasında, birliği temsil eden Kuzey Cumhuriyetçi ve ayrılıkçı ve köleci Konfederasyonu temsil eden Güney Demokrat iken, ne zaman ve hangi gelişmeler bu siyasi tercihleri 180 derece tersine çevirdi? Saygılar.
canım hocam
sevan baba, tşk.ler
Hadi türkler empati yapma zamanı zor sizin için böyle bişey ama deneyin 41:56
her türk aynı değil sözlerine dikkat et tarihte böyle olaylar hep olmuştur üzücü durum ama bir şey yapamıyoruz
Niye umursayalım?
@@MurdaElesgerli-kt4lihepiniz aynısınız cehalet bence sebebi çok derin bir cehalet gurur duyduğunuz osmanlı müsebbibi ama nedense gurur duyuyorrsunuz mahvetti osmanlı bizi arapları bütün coğrafyayı
Bahsettiği çinli filmi bilen var mı ?
"Etnik kökene göre tercih edilen çocuk isimleri" konusu çok ilginç.
Ruben Vardanyan: Qarabağda "öz xalqımla qalacağam"
Lingua Franca gibi etnik ve dini öğelerden arındırılmış yapay bir kültür yaratılıp baskıyla değil uzlaşım ve ikna yoluyla kozmopolit unsurların katılımı sağlanmalıdır. Roma Cumhuriyeti kurulup, Latin dili, Roma tarihi öğretilmeli.
Türk veya Kürt tarihinin insanlığa, medeniyete dişe dokunur bir katkısı yok. O yüzden unutulmasında sakınca yoktur kanaatimce.
Şu aralar belki de yolunda giden tek şey Sevan hocanın pazar sohbetleri
Eskisi gibi kaliteli sohbetler olmazsa da (Sorulan sorulardan mı kaymaklanıyor yoksa hocam yoruldunuz mu)
yine de hep var ol Sevan hocam
Hocam terekeme/karapapaklar ve içlerine karışan halkları sizden dinlemek isteriz.
1-nisanyan1.blogspot.com/2021/05/mezar-gezileri.html , 2- nisanyan.substack.com/p/azeri-karapapak-ahska-kisi-adlar-20-08-19
@ çok teşekkür ederim İra hanım. İsim çalışmalarını severek okumuştum ama mezar gezisi yazısını şimdi gördüm. 🙂
Canım üstadım❤
Sevan Nişanyan'ın Mansur Yavaş hakkında olumlu ifadeler kullanmasını beklemiyordum doğrusu.
"çinçhol" karmakarışık anlamında kullanılır Karadeniz Hemşin'de
Çincavat: etrak i bi idrak iste
anadilde egitim dilin ölmesini engellemez mi hocam?
peki 1923e dönsek kürt meselesi nasıl yapılabilirdi?
Dakikacı nerede?
Yetiştim
@@infidalhepsini yanlış yapmışsın aq
Merhaba hocam
Terekeme halkının ilk yerleşim yerleri nerelerdi,şimdi ARDAH,ÇILDIR gibi yerlerde AHISKA VE BAŞKIR bölgelerinde . Terekemeler kara papak ve kara kapaklı olmalarının nedeni.
Atalarım KENARBEL KÖYÜ mensupları
Teşekkür ederim.
Borçalı
Karapapaklar Türkiye'ye Borçalı'dan gelmişler. Borçalı'dan göçen Karapapakların bir kısmı Türkiye'de yerleşmişler, diğer bir kısmı ise Türkiye'den İran'ın Sulduz (Nağadey) bölgesine gitmişler. Borçalı'ya nerden geldikleri de bilinen bir mevzu. İran'ın merkezinde bulunan Vafs bölgesinden oraya göç etmişler. Bugün bile o bölgede Komican diye bir ilçede Karapapaklar ya da daha doğrusu eski adları ile Bozçalılar yaşarlar.
Lan herif nasıl da kendiyle yüzleşiyor. Gerçekten bi tane bu adam.
Millet olarak yapamıyoruz bunu, bunun için burnumuz bktan kurtulmuyor
Gerçekten öyle bir tane
Bu soruya cevap verebilecek en yetkin kişilerden gördüğüm sizce ırk dağılımım nedir ?
Baba Tarafı: Rize Çayeli(Mapavri). Beyaz ten, mavi göz ve sarışınlık çok yaygın, Lazca kimse bilmiyor. Babaannem tarafında çok eskilerde Ermenilik var diyorlar. Köylerin eski isimleri Galata ve Çeveva biraz da Latom. Soyağacında en eski kişi 1824 doğumlu Fatma ve babasının adı da Gümüş. 1486 Osmanlı tahrir defterine göre Çayeli'nde sadece 1 hane İslam, 1530‘da 206 hane Hıristiyan, 74 hane yeni Müslüman, 21 hane kadim Müslüman.
Anne Tarafı: Kayseri, Develi(Everek) - Yukarı Fenese (Kafir Fenese) Mahallesi. Renkli göz yok, genelde buğday tenli gerisi esmer ve hepsi Müslüman.
Soyağacında göründüğü kadarıyla herkes aynı ilçeden.
Ben baba tarafına benziyorum. Benim bir fikrim var ama yanıtlarsanız sevinirim.
ne desin kardes herhangi bir adamsin iste
sirtini aksam 5 gunesinde 31 saniye tutunca peygamberlik muhru cikacak mi desin
Afrikalısın
Fenotipinden yola çıkarsak ağırlıklı olarak Kartvelian (Gürcü, Svan, Megrel, Laz) gibi görünüyorsun. O bölgelerde Kartvelianlar ezici çoğunluktur, öyle ki Hemşinliler Ermenice, Pontus Rumları Yunanca konuştukları halde genetik olarak %0 Hint-Avrupa mirasına sahipler, daha doğrusu hiç sahip değiller, tümüyle dil değiştirmiş yerliler. Anadil genetik (etnik) köken bakımından hiçbir şey ifade etmez.
Dakkaci gel burayaa
Artvini ele alan bir video gelsin gürcülerin türkleşmesi vs
kernevekçeyi kim sordu??
Geveze mi olmaya başladın sevan hoca 2 saat yayın ne? İşimize gelir
MAMAGULLAR KIME DENIR 😮
İmparator olur muymuymuş 😂😂 buna cahil ben bile bi tarafımla gülüyorum. Bunlar ne yiyo içiyo bu neyin kafası
Biji Kürdistan 🇹🇯✌🏻
Hocam Türkiye'nin dostu hiç yok,avrupa düşman bunlar sanki biraz eski argümanlar.Zaman çok hızlı değişiyor,okumalar güncellemek gerekiyor
Kuran metni hariç diğer kaynaklardan gelen tüm bilgiler (Zebur, Tevrat, İncil metinleri dahil, hadis metinleri dahil, sünnet, icma, kıyas, örf, adet, gelenek, siyer/tarih, bilim, felsefe vb. tüm bilgiler) tarihsel ve görecelidir. Çünkü Kuran metni dışındaki tüm bu bilgiler her zaman farklı bakış açılarıyla yanlışlanabilir durumdadır. Bilgi adına tek kaynak ise sadece Kuran metnidir. Kuran metni dışında din de kaynak yoktur. Bugün kaynaklarda bulunan hadisler peygamberin söylediği söylenen sözlerdir. Peygamber Kuran’a aykırı söz söyleyemeyeceğine göre hadis kaynaklarındaki Kuran’a aykırı sözleri Peygamber söyledi demek öncelikle Peygambere büyük iftiradır. Hadisler Kuran’a göre din için kaynak değildir. Peygamberle ilgili gerekli tüm bilgi de Kuran’da mevcuttur. Ancak son peygamberin vefatından sonra; bugün islam diye, aslında hadis, sünnet adı altında oluşturulmuş, örf, adet, gelenek, tarihsel söylentiler, anlatılar, vehimler, uydurulmuş rivayetler, tarihsel varsayımlar, atasözleri, menkibe hikayeleri, kasıtlı yalanlardan oluşturulmuş bir din külliyatı var islam bu zannedilen. Kuran metnini mutlak ve tek kaynak olarak esas alarak tüm kitaplardan, bilimsel ve tarihi bilgilerden, yazılı, sözlü kaynaklardan, hadis diye söylenen sözlerden de yararlanılabilir Kuran metninin önüne geçirmemek kaydıyla ve mutlak olmayan, yanlışlanabilir bilgi anlamında. Ancak dinde tek kaynak sadece Kuran metnidir. Bilinen tüm ihtilaflar ve itirazlar, İslam adı altında dine yamanan örfler ve hurafe uygulamalardır. (recm, nasih-mensuh, sol elle yemek yasağı, sağdan başlama kuralı, sakal, saç örtüsü, üç vakit namazın 5 vakte çıkarılması, 4 aylık hac süresinin 10 güne sıkıştırılması, güneş takvimine uymayıp Ramazan Oruç ayının sürekli değişmesi, mirasta eşitsizlik algısı, cariyecilik, kadınların kötülenmesi, çocuk sünneti vb.) Kuran metni, ahlaki üstünlük vasfına sahiptir ve hiçbir rezilliği onaylamaz.
“Hiç kimse bilgiyi ve aklını kullanmadan gerçeği bulamaz ve akıllarını kullanarak düşünmeyenler rezilliğe mahkum olurlar." (Kuran : 10:100)
İslam, Muhammed Aleyhisselam ile başlamadı tüm Peygamberler İslam Peygamberiydi:
İlk zamandan itibaren hep aynı din (Emirler/Yasaklar) vardı, zaman içinde tahrif edilmişti; güncellenmedi, yenilenmedi, Kuran ile yinelendi. İslam özel bir isim olmayıp Allah’a teslimiyet anlamına gelir. Tüm elçiler ve inananlar islam ve müslüman kelimelerinin kendi dillerindeki karşılıklarını, kendi inançlarını tanımlamak için kullanmışlardır. Tahrif edilmiş olan bugünkü İncil, Tevrat vb kitapların orjinal hali Kuran’dır. Orjinal İncil, Tevrat vb kitap arayanlar Kuran’a bakabilirler. Kuran önceki kitapları kapsayan yeni bir kitap değildir. Önceki kitapların (emir ve yasaklar olarak) bizatihi kendisidir. Kutsal metin (Kuran) insanlık tarihi boyunca hiç değişmemiştir. Allah tarihsel süreçte tek bir kitap tek bir din göndermiştir. Bugünkü haliyle Kuran metni hariç tüm diğer kutsal zannedilen metinler de (Zebur, Tevrat, İncil, hadis, sünnet kitapları vb) geçersizdir. Kuran metninde bulunmayan hiç bir bilginin, iyi adet olarak bilinse de hiç farketmez, din açısından bir geçerliliği ve bağlayıcılığı yoktur. Kuran metni açık yeterlidir. İlk melek ve insandan itibaren sürekli “yinelenerek” gönderilmiş olan bu Kuran metninde temel olarak emirler (ibadetler) ve yasaklar (kötülükler) belirtilmiştir. Bu emirler ve yasaklar hiç değişmemiştir. Kuran’da yer alan; namaz kılma, oruç tutma, zekat verme sarhoşluk verenlerden sakınma, faizden sakınma, kumardan sakınma, zinadan sakınma vb. tüm emir ve yasaklar kutsal metinlerde hep vardı. Kuran metni de geçmişten bugüne doğruluk ve uygunluk sağlamasının ve teyidinin yapılabilmesi için matematiksel kodlama sistemi ile eklemelere ve çıkarmalara karşı korunmuştur. İslam, Muhammed Peygamber ile başlamadı, ilk zamandan itibaren hep aynı din (Emirler/Yasaklar) vardı, zaman içinde tahrif edilmişti; güncellenmedi, yenilenmedi, Kuran ile yinelendi.
Salt düşünce metinleri zannedilen ve felsefe olarak bilinen bilgi külliyatının kaynağı da temel hatlarıyla meleklere ve insanlığa ilk gönderilen bu Kuran metnidir. Bilinen felsefecilerin birçoğu da aynı zamanda Allah’ın elçileridir. Allah, Elçi ve Peygamber olan Muhammed Aleyhisselam ile Kuran mesajını (Kuran Metni olan mutlak bilgiyi) son kez “yinelemiştir”. Önce gönderilen Tevrat ve İncil gibi tüm kutsal kitaplar da tahrif edilmeden önceki ilk hali itibariyle emir ve yasaklar kapsamında Kuran’dır. Bugün Tevrat ya da İncile uymak isteyenler de Kuran’a uymalıdır. Kuran metni dışında din adına kaynak yoktur. Kurandaki tüm bilginin kaynağı da Allah’ın bizatihi kendisidir. Bu bilgiyi doğrudan elçilerine kutsal kitaplar yoluyla Kuran olarak beyan etmiş ve açığa çıkarmıştır. Tüm yasaklar (haramlar) ve emirler (ibadetler) Kuran metninde bildirilmiştir. Kuran yeni bir kitap değil soy bir kitaptır tüm kitaplarla gelen mutlak bilginin yinelenmiş halidir.
“Bu Kuran senden önce gönderdiğimiz elçilerimizin de yasasıdır. Sen bizim yasamızda bir değişiklik bulamazsın." (Kuran : 17:77)
“Kuran, kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi açıklayan bir kitaptır; iman eden toplum için bir rahmet ve bir hidayettir. (Kuran : 12:111)
“Oku, insana yazmayı ve bilgiyi öğreten Rabbin sonsuz iyilik ve ikram sahibidir.” (Kuran : 96:3,4,5)
Ben tatmin oldum Müslüman oluyorum
doğuştan bilgi olsaydı 2 yaşındaki çocuk gülmeyi başaramazdı. yani, duygu denen şey var olmazdı. hayvanların dedikodu ve teknoloji üretememesi, doğuştan bilgiye sahip olmadıkları için değil, hiç hafıza kapasitesine sahip olmamalarından kaynaklanır. hafıza ile veya doğuştan bilgi ile yaptıklarını zannettiğimiz eylemlerini, yetenekler ile yapmaktadırlar.
tekrar edelim: hayvanların teknoloji ve dedikodu üretememelerinin nedeni, tabula rasalarında doğuştan hafıza kapasitesi olmamasından kaynaklanır. tabula rasalarında yalnızca akıl ve yetenekler var.
bilinci tanımlamak için kalabalık kitap yazmaya gerek yoktur. birkaç cümlelik iştir. bilinç demek IQ zekası demektir. yani, tabula rasadaki aklın o akla karşılık gelen maddeleri kavramış kısmıdır ve tabula rasadaki hafıza kapasitesinin dolmuş kısmıdır ve tabula rasadaki yeteneklerin sonuçlarla buluşmuş kısmıdır. diğer bilince dönüşmemiş kısım, maneviyat (anlam, sezgi ve duygu) olarak devam etmektedir. bilince dönüşmek için çırpınıp durmaktadırlar. bilince kavuşmak aynı zamanda yaşam sevinci demektir. yeteneklerin ve hafızanın da yaşam sevinci vardır. onlara da akıl taksim edilmiştir.
sezginin varlığını fark etmek zordur. varlı sebebini ve varlık şeklini fark etmek ise imkansızdır. buna bağlı olarak, sezgiyi fark etmeyen kimselerin, doğuştan bilgi geldi demesi çok kolay olacaktır. bir madde için sezginin oluşması için gerekli şarlar: 1- o maddeyi kavrayacak aklın var olması 2- o maddenin kendi varlığının bir veri oluşturmasının haricinde, doğru duyum ve doğru gözlem şeklinde ek bir verinin daha oluşması gerekmektedir. yoksa o maddeyi kavrayacak akıl orda anlam olarak beklemeye devam edecektir. psikolojiye bir türlü dönüşemeyecektir. yalancı bilgilerin baskın gelmesiyle yalancı sezgilerin oluşması gayet normaldir. bu yüzden sezgiyi lanetlemenin gereği yoktur. kaldı ki, bir maddeyi kavramayacak kimsede de o madde için yalancı sezgi oluşabilir. bize lazım olan şey gerçek sezgidir. zaten o sezgi o maddeyi kavrayacak kimsede kalıcı olmayacaktır. bir maddeyi kavrayacak kimse, o madde için yalancı sezgiye sahip olsa bile kendini sarsılmaz nokta şeklinde sezdiren bir sezgi var olacaktır.
Hayvanların gayet de hafızaları var, en azından bazılarının. Solucandan beklentin olmasın, balıktan pek beklentin olmasın ama sıkıysa kargalara sataş. Seni unutmazlar.
Ayrıca köpekler de yıllar geçsede kokuları unutmaz.
@@chahuncollerBilincin ne olduğunu daha kimse çözebilmiş değil.
Yahudi gibi çıkmışsınız hocam, az özenin
entelektüel bir yorum
ve havladı satanist mogol yahudi ananı bellemıs belli
EVRENDEKİ CANLI TÜRLERİ VE BİLİNÇ
Evrende sadece dört tür canlı mevcuttur. Diğer tüm varlık cansızdır.
Bilinci olan insan ve melek/cin türü ile (melek ve cin diye adlandırılan ve
ayrı zannedilen bu tür tek türdür) bilinci olmayan hayvan ve bitki türü.
Hayvan ve bitki türünün aklı ve duyguları (içgüdüleri) vardır ancak bilinçleri
(ruh, düşünce, fikir) yoktur.
Bilinçli her birey (insan, cin/melek) özgündür. Çünkü bilinçli olmayan
diğer canlı türlerinde (hayvan, bitki) olmayan ruh (bilinç) ile donatılmıştır.
İnsan türü ve melek türü başka bir türün (hayvan, bitki) yinelenmiş,
yenilenmiş hali de değildir.
İnsan ve melek türü; ortak nokta var diye diğer türlerle (bilinen
şekliyle de hayvan olan maymun türüyle) aynı tür değildir. Çok farklıdır.
İnsan (adem) bir tür olarak yeryüzünün çeşitli bölgelerinde eşzamanlı
olarak çok sayıda varolmuştur. Tek insandan veya iki insandan
çoğalmamıştır. Yeryüzünde insan türünden önce hayvan ve bitki türleri
vardı. Melek/cin türü ise yeryüzü dahil tüm evren üzerinde ilk yaratılan
bilinci olan türdür. Adem (insan türü) daha sonra evrenin yeryüzü (dünya)
kısmında yaratılmıştır. Kuran metninde bulunan adem (insan türü) yaratılış
ve cennet tasvirleri metafordur, mecazi anlatımdır. Melekler/cinler yeryüzü
dahil tüm evrendedirler. Hızlı hareket edebilirler, yeryüzünde iken geçici
olarak insan ve hayvan suretine dönüşebilirler. Meleklerin/Cinlerin
inananlarından bazılarına Allah elçilik görevi vermiş ve Peygamberlere
tanıdıkları veya tanımadıkları insan suretinde vahiy meleği olarak
göndermiştir. Meleklere/Cinler salt enerji, rüzgar, ısı gibi maddeler değildir.
Bizatihi insan gibi bilinçli ontolojik varlıklardır.
Cebrail isimli melek/cin, Allah’ın görevlendirmesiyle peygamberlere
vahiy getirme görevini yerine getirmiştir. Allah, başka inanan
meleklere/cinlere de yine inanan insanlara verdiği gibi elçi (resul, uyarıcı)
olarak farklı görevler vermeye devam etmektedir. Melekler/Cinler de
ölümlüdür ve Kuran metnindeki emir ve yasaklarla aynı insanlar gibi
muhataptırlar. İnanan melek/cin ve insanların varlık bilgisi Allah’ın Kuran
metninde bildirdiği kadarıyla sınırlıdır. Allah inanan bazı melek/cin ve
insanlara diğerlerinden farklı özellikler ve görevler (peygamberlik, elçilik
vb.) vermiştir. Peygamberlik (nebi) sonlanmış, ancak elçilik (resul, uyarıcı)
sosyal ve öznel olarak devam etmektedir.
5
Uyarıcılık (kevni ayetler) melek/insan türü ile de sınırlı değildir.
Hayvan ve bitki türleriyle de devam etmektedir. Allah zamanı, evreni ve
varlığı kuşatmıştır. Tüm kontrol Allah’tadır. Allah’ın neyi nereye koyduğunu,
neyi vesile yaptığını, ne yaptığını, ne yapacağını bilemeyiz…
Mutlaka öleceğini bilen ve ölümsüzlüğü arayan tür sadece insan ve
melek (cin) türü olmak üzere bu iki türdür. Genellikle aklı olduğu için bitki
ve hayvan türünün içgüdüsel duygularla akıllı davranmasıyla, insan ve
melek türünün bilinçli olarak düşünmesi birbirine karıştırılmaktadır.
Dolayısıyla biyolojik evrimleşme bitkilerde ve hayvanlarda vardır ancak
melek ve insan türünde biyolojik evrimleşme yoktur. Genlerin aktarımı ya
da klonlamayla evrim farklıdır. Melek ve insan türünde sadece tekamül ile
bilinç ve düşünce düzeyi farklılaşmaktadır. Yani yaratılmış her bir melek ve
her bir insan bilinç ve biyolojik (ruh ve beden) olarak özgündür, biriciktir.
Gen yoluyla benzeşen yönleri bulunmakla birlikte yaratılmış herbir melek
ve insan mutlak anlamda diğer türdeşlerinden farklıdır.
Anne-baba ve tüm yakınlarından farklı olmaya namzet ve tamamen
yeni bir bireydir/kişidir. Akıl ve bilgi (düşünce, bilinç) büyük nimettir. Kişi
hiç sorgulamadan içine doğduğu toplumun tüm kültürünü devam ettirse,
özgünlük potansiyeli varolmakla birlikte, bu potansiyel kullanılmadığı için,
birbirini taklit eden ve birbirine benzeyen bireylerin yaşadığı bir toplum
oluşması da kaçınılmaz olacaktır. Ancak bilinçli varlıklar (melek, insan)
tekildir, herbiri benzersiz ruh (bilinç) taşımaktadır. Fiziken mümkün olsa da
bilinçli olarak aynısından çoğaltılması ya da farklı bir türe dönüştürülmesi
fıtrat itibariyle mümkün değildir. Fiziki bedenin içinde ancak bedenden
bağımsız, benzersiz bireysel kimlik (ruh) taşımaktadır.
Bilinçli olmayan birey (hayvan, bitki) özgün değildir. Türündeki diğer
canlıların yinelenmiş ya da yenilenmiş halidir. Bu anlamda insan ve melek
türü dışındaki tüm canlılar da (hayvanlar, bitkiler) birbirinden türediği gibi,
aynı tür içinde binlerce alt tür türediği/türemeye devam ettiği de
bilinmektedir. Birçok hayvan ve bitki türü, aşılanma, gen aktarımı,
klonlanma, çiftleştirme vb. yöntemlerle, ya da doğada evrimsel süreçlerle
yeni türlere (cinslere) dönüşebilmektedir. (Çiftlik hayvanları, Köpekler,
kediler, çiçekler, sebzeler, meyveler vb.) Örneğin örümcek; eklembacaklılar
şubesinin örümceğimsiler (arachnida) sınıfının örümcekler (araneae)
takımından türlerine verilen genel addır. Hemen hemen dünyanın her
tarafında yaşarlar. Bilinen araştırmalara göre 112 familyada ve 3.879 cinste
toplanan 43.244 örümcek türü bilinmektedir.
Kafayı güzel sıyırmışsın
torbacın kim
zorrt