Denizin en az yeri bir köpüğü başlatıyor Yürüyorum kumların çakıllarin yanı sıra Yüreğimde bir sancı keskin bir akasya kokusundan Avuçlarımda bir yanma Büyüyen bir ürpertiyim sanki, kayıp gidiyorum üstünde sabahın Oldu olacak Eğilip bir taş alıyorum yerden, fırlatıyorum denize Ufacık bir gülüş geçiyor suyun üzerinden Bir çocuğun gülüşü gibi Aşkların, nice aşklarin ayrılık günü gibi Bir sokağın ucunda kaybolup solan Daha çok solan, aşkların solgunluğu suyun üzerinde Korularda yoğun bir erguvan sisi. Hisarlı balıkçı ağlarını ayıklıyor Ağları pembeden hüzne giden Dip sularında mercanlar gibi koyulaşan Kirpiksiz gözleri böyle daha güzel Çil basmış yüzünü bütün Parmakları capcanlı, pavuryalar gibi Merhaba, desem bir kucak balık atacak önüme Biliyorum atacak Böyledir memleketimin yoksul halkı Bir onlarda rastladım bu cömertliğe Istavritler kıpır kıpır dibinde sandalının Balık dedin mi, oynamaz gözleri hiçbirinin, tertemiz bir resim gibi bakarlar insana Günlerce bakarlar, bıraksan yıllarca bakarlar belki Gözlerin gibi senin, yıllardır unutamadığım Ve bu yüzden olacak düşünmedim şimdiye kadar bir balığın ölebileceğini. Hızar sesleri geliyor yakından, güneşin döndüğünü görüyorum Çınar yapraklarının arasında yeşil yeşil Yeşille sarı birlikte dönüyor Denize düşüyorlar kırıla kırıla Bir örtü oluyor düşündügüm her şey denizin ve asfalt yolun üstünde Gözyaşları bir örtü, onurla cesaret bir örtü Senin upuzun gövden -kapkara saçlarınla- Daha da uzun şimdi bir örtü olarak Denizin kıvrımlarında aşka hazırlanıyor Göğe düğmeler gibi yapışmış kirazların altında Yıllar var ki unuttuğumu sanırdım bu örtüyü ben Sevgiyi bilmezdin de ondan, sevişmeyi bilirdin yalnızca Birtakım sözler de bilirdin, niye saklamalı, en ustalıklı sözlerdi onlar Ama bak Kaybolup giderdi herbiri, karşılaştılar mı bir yerde şiirle Aslına bakarsan en güzel aldanmaları yaşadık seninle biz Hatırlıyorum da öyle. Tepelerde otlar yakmışlar, kuzular dolaşıyor dumanların arasında Bir kızla oğlan geçiyor, birbirilerine iyice sarılmışlar Kızın ağzında ince bir dal parçası Dalın ucunda bir tomurcuk, ağzıyla dudaklarıyla beslemiş sanki onu Öylesine bilmek istiyorum ki ne konuştuklarını, ama duymaktan korkuyorum gene de Söyle, en son nerde görmüştüm seni Böyle dumanlar vardı gözlerinde, boynunda bir de Şimdi gene var Bileklerinde, bileklerinin renginde Dudaklarında, dudaklarının Gözlerinin dolar gibi olması renginde ve Yorgunsan bir kıyı kahvesinde dinlenirkenki Üşüdügün, başını omzuma koyduğun, sonra elele Bir aşkı yaşamak, bir aşkınn bilinmesinden bambaşka değil miydi Ve bu ikisini ayıran duman, yani bir aşkı bizim yapan Bu dumanların hepsi gibi varsın şimdi de Acele etme yoksun belki Ben herşeyin bir bir yok olmasına o kadar alıştım ki Ve her şeyin bir bir varolmasına o kadar alışacağım ki Bilirsin neler için çarpmıyor bir yürek. Küçüksu çayırını şantiye yapmışlar İşçiler beton döküyor, demir eğiyor, zift kaynatıyor Vakit öğleyi geçti çoktan, yemeklerini yemiş olmalılar Coca-Cola’ya doğrayıp ekmeklerini İşçilerimiz, yarını kuracak olan işçilerimiz Ben görür müyüm bilmem, ama kuracaklar mutlaka Coskuyla çakacaklar her çiviyi, türkülerle dökecekler betonu Ve onlar Onlar, diyorum sadece Bir yolculukta karşılıklı konuşan adamların Parmak uçlarındaki sigaralar gibi şaşkın Bilmeden ne yapacaklarını Anlayacaklar ne kadar güçsüz Ne kadar zavallı olduklarını Vakit öğleyi geçti çoktan. Bir tanker geçiyor şimdi de tam akıntının ortasından Baştanbaşa gül rengi Kimseler görünmüyor içinde Neden görünmüyor, bilmiyorum Yolcu uçaklarına, yük kamyonlarına, fabrikalara petrol taşıyor Tanklara, savaş gemilerine, roketlere de Yılların, yüzyılların Bitmeyen vahşetini ateşlemek için Sanki bu yüzden kimseler görünmüyor ortalıkta, utançlarından Utancı bilerek yaşamak korkunç Daha korkuncu da var:utancı bilerekten yaşatmak Gördük hepsini işte, daha da görüyoruz. Pembeye dönük bir aydınlık, yağıyor usul usul Bir poyraz çıktı hafiften, kuzeye çevrildi teknelerin burnu Ve güneş kaydıkça kayıyor batıya doğru, birazdan kan kırmızı bir gök buğulanacak Birazdan kan kırmızı bir akşam yağmuru da dökülebilir Neler olabilir birazdan Bir uçak geçiyor yaldızdan bir iz birakarak İçindeki mutlu yüzleri düşünüyorum Bir hüzün basıyor gene, ne kadar istemesem de Çabuk geçiyor Nerede okumustum, hatırlamıyorum şimdi, biri mi anlatmıştı yoksa Mahpusunu kıskanan bir gardiyani Ve düşün sevgilim, mahpusunu kıskanan bir gardiyan düşün Ne kadar acı bunlar Kıskanıyorlar hepimizi ve kıskanacaklar Güç iştir çünkü bir tarihi insan gibi yaşamak Bir hayatı insan gibi tamamlamak güç iştir Birazdan akşam olacak sevgilim Bütün heybetiyle akşam olacak Sevgilim, diyorum, oysa kimsecikler yok yanımda Bilmiyorum kime sevgilim dediğimi Bildiğim bir şey varsa O kadar yeni bir anlamda söylüyorum ki bu kelimeyi Unutup birden zamanı ve yeri Onunla bir günü kutluyorum coşarak Onunla bir günü kutluyoruz sanki
Her zaman ki gibi, Eser Gökay sesinden Edip Cansever şiirleri... Darmadağın oluyoruz birlikte
Denizin en az yeri bir köpüğü başlatıyor
Yürüyorum kumların çakıllarin yanı sıra
Yüreğimde bir sancı keskin bir akasya kokusundan
Avuçlarımda bir yanma
Büyüyen bir ürpertiyim sanki, kayıp gidiyorum üstünde sabahın
Oldu olacak
Eğilip bir taş alıyorum yerden, fırlatıyorum denize
Ufacık bir gülüş geçiyor suyun üzerinden
Bir çocuğun gülüşü gibi
Aşkların, nice aşklarin ayrılık günü gibi
Bir sokağın ucunda kaybolup solan
Daha çok solan, aşkların solgunluğu suyun üzerinde
Korularda yoğun bir erguvan sisi.
Hisarlı balıkçı ağlarını ayıklıyor
Ağları pembeden hüzne giden
Dip sularında mercanlar gibi koyulaşan
Kirpiksiz gözleri böyle daha güzel
Çil basmış yüzünü bütün
Parmakları capcanlı, pavuryalar gibi
Merhaba, desem bir kucak balık atacak önüme
Biliyorum atacak
Böyledir memleketimin yoksul halkı
Bir onlarda rastladım bu cömertliğe
Istavritler kıpır kıpır dibinde sandalının
Balık dedin mi, oynamaz gözleri hiçbirinin, tertemiz bir resim gibi
bakarlar insana
Günlerce bakarlar, bıraksan yıllarca bakarlar belki
Gözlerin gibi senin, yıllardır unutamadığım
Ve bu yüzden olacak düşünmedim şimdiye kadar bir balığın ölebileceğini.
Hızar sesleri geliyor yakından, güneşin döndüğünü görüyorum
Çınar yapraklarının arasında yeşil yeşil
Yeşille sarı birlikte dönüyor
Denize düşüyorlar kırıla kırıla
Bir örtü oluyor düşündügüm her şey denizin ve asfalt yolun üstünde
Gözyaşları bir örtü, onurla cesaret bir örtü
Senin upuzun gövden -kapkara saçlarınla-
Daha da uzun şimdi bir örtü olarak
Denizin kıvrımlarında aşka hazırlanıyor
Göğe düğmeler gibi yapışmış kirazların altında
Yıllar var ki unuttuğumu sanırdım bu örtüyü ben
Sevgiyi bilmezdin de ondan, sevişmeyi bilirdin yalnızca
Birtakım sözler de bilirdin, niye saklamalı, en ustalıklı sözlerdi onlar
Ama bak
Kaybolup giderdi herbiri, karşılaştılar mı bir yerde şiirle
Aslına bakarsan en güzel aldanmaları yaşadık seninle biz
Hatırlıyorum da öyle.
Tepelerde otlar yakmışlar, kuzular dolaşıyor dumanların arasında
Bir kızla oğlan geçiyor, birbirilerine iyice sarılmışlar
Kızın ağzında ince bir dal parçası
Dalın ucunda bir tomurcuk, ağzıyla dudaklarıyla beslemiş sanki onu
Öylesine bilmek istiyorum ki ne konuştuklarını, ama duymaktan
korkuyorum gene de
Söyle, en son nerde görmüştüm seni
Böyle dumanlar vardı gözlerinde, boynunda bir de
Şimdi gene var
Bileklerinde, bileklerinin renginde
Dudaklarında, dudaklarının
Gözlerinin dolar gibi olması renginde ve
Yorgunsan bir kıyı kahvesinde dinlenirkenki
Üşüdügün, başını omzuma koyduğun, sonra elele
Bir aşkı yaşamak, bir aşkınn bilinmesinden bambaşka değil miydi
Ve bu ikisini ayıran duman, yani bir aşkı bizim yapan
Bu dumanların hepsi gibi varsın şimdi de
Acele etme yoksun belki
Ben herşeyin bir bir yok olmasına o kadar alıştım ki
Ve her şeyin bir bir varolmasına o kadar alışacağım ki
Bilirsin neler için çarpmıyor bir yürek.
Küçüksu çayırını şantiye yapmışlar
İşçiler beton döküyor, demir eğiyor, zift kaynatıyor
Vakit öğleyi geçti çoktan, yemeklerini yemiş olmalılar
Coca-Cola’ya doğrayıp ekmeklerini
İşçilerimiz, yarını kuracak olan işçilerimiz
Ben görür müyüm bilmem, ama kuracaklar mutlaka
Coskuyla çakacaklar her çiviyi, türkülerle dökecekler betonu
Ve onlar
Onlar, diyorum sadece
Bir yolculukta karşılıklı konuşan adamların
Parmak uçlarındaki sigaralar gibi şaşkın
Bilmeden ne yapacaklarını
Anlayacaklar ne kadar güçsüz
Ne kadar zavallı olduklarını
Vakit öğleyi geçti çoktan.
Bir tanker geçiyor şimdi de tam akıntının ortasından
Baştanbaşa gül rengi
Kimseler görünmüyor içinde
Neden görünmüyor, bilmiyorum
Yolcu uçaklarına, yük kamyonlarına, fabrikalara petrol taşıyor
Tanklara, savaş gemilerine, roketlere de
Yılların, yüzyılların
Bitmeyen vahşetini ateşlemek için
Sanki bu yüzden kimseler görünmüyor ortalıkta, utançlarından
Utancı bilerek yaşamak korkunç
Daha korkuncu da var:utancı bilerekten yaşatmak
Gördük hepsini işte, daha da görüyoruz.
Pembeye dönük bir aydınlık, yağıyor usul usul
Bir poyraz çıktı hafiften, kuzeye çevrildi teknelerin burnu
Ve güneş kaydıkça kayıyor batıya doğru, birazdan kan kırmızı bir gök
buğulanacak
Birazdan kan kırmızı bir akşam yağmuru da dökülebilir
Neler olabilir birazdan
Bir uçak geçiyor yaldızdan bir iz birakarak
İçindeki mutlu yüzleri düşünüyorum
Bir hüzün basıyor gene, ne kadar istemesem de
Çabuk geçiyor
Nerede okumustum, hatırlamıyorum şimdi, biri mi anlatmıştı yoksa
Mahpusunu kıskanan bir gardiyani
Ve düşün sevgilim, mahpusunu kıskanan bir gardiyan düşün
Ne kadar acı bunlar
Kıskanıyorlar hepimizi ve kıskanacaklar
Güç iştir çünkü bir tarihi insan gibi yaşamak
Bir hayatı insan gibi tamamlamak güç iştir
Birazdan akşam olacak sevgilim
Bütün heybetiyle akşam olacak
Sevgilim, diyorum, oysa kimsecikler yok yanımda
Bilmiyorum kime sevgilim dediğimi
Bildiğim bir şey varsa
O kadar yeni bir anlamda söylüyorum ki bu kelimeyi
Unutup birden zamanı ve yeri
Onunla bir günü kutluyorum coşarak
Onunla bir günü kutluyoruz sanki
emeğinize sağlık
"ben bütün mutlulukları birden düşünüyorum"
Eser gökay'ın sesi şiir...
0.75 hızında dinleyince daha bi güzel sanki🌸
Bilirsin neler için çarpınır bu yürek
Herkesin.bir şairi var ..
The Empty Flow
söyle, en son ne zaman görmüştüm seni?
Çikita muzu oku hayranlıkla dinlerim daha nasi anlatayim ne kadar güzel okuduğunu 😅
Fon müziğini bilen yazsın lütfen
Kitaro - Aqua kardeşim çok güzel bir müzik dinlerken bir yere uzan gözlerini kapat...
büyüyen bir ürpertiyim sanki'