Duvarların Ardinda Hapsolmak

Поделиться
HTML-код
  • Опубликовано: 26 май 2017
  • John Carpenter’ın “New York’tan Kaçış” adlı filmi 1981 yılında gösterime girdiğinde büyük bir yankı uyandırdı.
    Film, Manhattan adasının 15 metre yüksekliğinde duvarlarla çevrildiği, karanlık bir geleceği konu alıyordu. Duvarlar çaresizlikten kaçışın mümkün olmadığını temsil ediyordu.
    Filmde duvarların arkasına hapsolmuş insanların yaşam mücadelesindeki korku ve dehşet hakimdi. Adanın dışındakiler rahat bir hayat sürerken, içerideki insanlar açlığa, sefalete ve ölüme mahkumdular.
    Açık hava hapishaneleri, 1980’lerin insanları için ürkütücü ve vicdanın yer almadığı bir geleceğin uygulamalarıydı. Sadece korku filmlerinde rastlanan ütopik cezalardı.
    Ne var ki bu hayali duvarlar, aradan geçen 35 yıl içinde gerçeğe dönüştü ve dünyanın dört bir yanında adeta günlük hayatın birer parçası haline geldi.
    Carpenter’ın 1981’deki hayali duvarları ile 2017’nin gerçek duvarları arasındaki fark ise çok açık: Suçluların yerine artık çoğunlukla masumlar duvarların arkasına kapatılıyor...
    Bugün 65 ülkede insanlar yüksek duvarlarla birbirlerinden ayrılmış durumda:
    Amerika Birleşik Devletleri ve Meksika duvarlarla ayrılıyor.
    Hindistan ve Bangladeş sınırları arasında da duvarlar var.
    Batı Şeria ve Gazze’deki Filistinliler de duvarların ardında yaşıyorlar.
    Avrupa’daki yüzbinlerce mülteci duvarlarla çevrilmiş bir hayat sürüyor.
    Batı Sahra’da, Cezayir’de ve Fas’ta da durum farksız değil, uçsuz bucaksız çöller duvarlarla bölünmüş durumda.
    Belfast, Sao Paolo ve Humus şehirleri de duvarlarla ikiye ayrılıyor.
  • РазвлеченияРазвлечения

Комментарии •