Ömer Hoca ; 1-Allah azze ve celleyi fiillerinde birlemek. 2-Allah azze ve celleyi fiillerimiz ile birlemek. 3-Allah azze ve celleyi İsim ve sıfatlarında birlemek.
Hocam siz rab edinmekle , ilah edinmekle ,Rububiyet ve uluhiyet tevhidi ayırımını anlamamışsınız. Rab edinmek Rububiyet tevhidini bozmak demek değil, Rububiyet tevhidi Allahın isimlerinde Allahı birlemektir, uluhiyet ise muslimin amellerinde Allahı birlemesidir. Rabb ise terbiye eden yöneten kanun koyan demektir, bir insan eğer Allahtan başka kanun koyucuya (yani Rabbe)ittiba ederse hükümde Allahtan başkasına ibadet etmiş olur (ibadet edilen ilah demektir yani aynı zamanda ilah edinmiş olur) ve kanun kural helal haram yetkisini başkasına verdiği için yani Rabb olarak(yönetici olarak) sadece Allahı kabul etmediği için Allah dışında başka rabb edinmiş olur. Yani bu durumda hem Rabb edinmiş olur ve hukumde ibadet ederek ilah edinmiş olur, ama bu insana sorsan haramı helalı belirleme kanun koyma yetkisi kimdedir o Allah diyecektir yanş diliyle Allahın isimlerinde birleyecektir ama amellerinde demokrasinin,laikliğin veya Kuranın apaçık ayetlerini tevil ederek insanları şirke harama helal diyerek davet eden hocaların peşinden giderek uluhiyette yani amellerinde Allahı birlemiyor. Tevbe Suresi 31 deki gibi adıy bin hatem rabb edindiğinin farkında değildi , alimlerinin abidlerinin peşinden gidince onları , helal haram yetkisini onlara verince rabb edinmiş aynı zamanda da ibadet etmiş(İlah edinmiş) olduklarının farkında değildi. Ama adıy bin hatem rububiyette Allahı birledigi için biz onları Rabler edinmiyorduk ya Rasulallah dedi . Evet hem rabb hem ilah edinmek var ama bu rububiyet ve uluhiyet aynı demek değil . Siz Rububiyet ve uluhiyetin ne olduğunu anlamamışsınız. Müşriklere sorsan ayetlerinin hepsini okusaydınız, ibn teymiyenin ne dediğini herkes anlardı . O ayetlerde Allah rububiyetde Allahı birlemelerini uluhiyette de birleşmelerine delil getiriyor. ama işinize gelmediği için sadece bir ayet okudunuz
Kur’an-ı Kerim, Ehli Kitab’ın kendilerine gönderilen vahiy ile nasıl münasebet kurduklarını birçok ayette bizlere açıklamaktadır. Bu açıklamalardan beş temel tavır sergilediklerini çıkarabiliyoruz: 1. “Yektumune” Gerçeği/Hakikati bile bile gizlemeleri 2. “Yuharrifune” Tahrif etmeleri 3. “Yubeddilune” Kelimeleri değiştirmeleri 4. “Yuharrifune’l-kelime an mevadihi” Kelimeleri bağlamından koparmaları 5- “Nesu” İlahî vahyi unutmaları, unuttukları içinde terk etmeleri Ümmet-i Muhammed’in tâgût kavramına karşı beş ayrı tavırları olmuştur: 1. Umursamayanlar 2. Unutanlar 3. Gizleyenler 4. Sloganlaştıranlar 5. Hakkını verenler Tâğût; sözlükte “azmak, sınırı aşmak” anlamındaki tuğvân (tuğyân) kökünden türeyen bir isim/sıfattır. Birçok sözlüğümüz tuğyan kelimesine, “aşırı derecede azgın ve mütecaviz” anlamını verirler. Buradan hareketle tâğût, Allah’tan başka tapınılan ve hak yoldan saptıran her varlıktır. Tâğût; puttur, şeytandır, kâhindir, sihirbazdır, şâridir, nefistir, hevâdır. Dolayısı ile tâğût; şahıstır, kurumdur, ideolojidir. Bazen siyasi bir liderdir, bazen bir cemaatin önünde olan şeyh veya mürşittir, bazen bir evde babadır, bazen bir düşüncenin mimarıdır, yani ideolojinin sahibidir.
Kelime-i Tevhid: Dört kelimeden, iki cümleden oluşan bir terkiptir: La ilahe illallah İki cümle: La ilahe nefiy, İlalllah: İspat “La İlahe/İlah yoktur” kısmının mesajları: 1. İmha olmadan, inşa olmaz. 2. Reddedilmeden, kabul edilmez. 3. Temizlemeden, davet gerçekleşmez. 4. Kazımadan, boya sürülmez. 5. Zararlı olan defedilmeden, yararlı olan celp edilemez. “İllallah/Sadece Allah vardır” kısmının mesajları: 1. ‘Allah’ demek yetmez, sadece ve sadece ‘Allah’ demek gerekir. 2. ‘Evet’ demek yetmez, önce gür bir seda ile ‘Hayır’ demek gerekir. 3. ‘İman’ etmek yetmez, evvelinde ‘İnkâr’ etmek gerekir. 4. ‘Hakka’ ittiba etmek yetmez, öncesinde ‘Batılı’ izale etmek gerekir. 5. ‘Ben’ demek yetmez, Fatiha Süresi’nin bilincine ererek, ‘Biz’ demek gerekir.
Sizi ve sizin gibi insanların tevbe edip tevhid ehli Müslümanlardan olmasını canı gönülden istiyorum bu kadar bilgiden sonra Rabbim hidayet nasip etsin inşaallah.
"Rab ve ilah arasında fark yoktur. Bu ayrımı İbn Teymiyye'ye kadar hiç kimse yapmamıştır." sözü bâtıldır. Bilakis, İbn Teymiyye'den yüz yıl önce yaşamış Fahreddin Râzî de bu ayrımı yapmıştır. Nas Sûresini tefsir ederken şöyle demiştir Râzî: "Kezâ kulun Rabbinden ilk öğrendiği şey, Rabbinin kul üzerindeki zâhirî ve bâtınî, açık ve gizli nîmetlerinden dolayı, O'na itaat eden bir varlık olması (gereği)dir. İşte böyle nîmetleri olan, Rabbdır. Kul, Allah'ın sıfatlarını öğrenmekten O'nun celâlini ve mahlûkattan müstağnî oluşunu öğrenmeye geçmeye devam eder. İşte o zaman, O'nun bir "melik" olduğunu öğrenmesi gerçekleşir. Çünkü melik (pâdişah), başkalarının kendisine muhtaç olduğu, ama kendisi başkalarına muhtaç olmayandır. Sonra kul, O'nu böyle tanıyınca, O'nun celal ve kibriyâ bakımından, anlatılanların bütün anlattıklarının üstünde olduğunu; O'nun İzzet ve azametini tanımada akıllarının hayrete düştüğü bir zat olduğunu anlar. İşte o zaman, O'nu "ilah" olarak tanır." Görüldüğü üzere Fahreddin Râzî çok açık bir şekilde "Kul; Allah'ı önce rab olarak, sonra melik olarak, sonra da ilah olarak tanır." demiştir ve böylece rab, melik ve ilah sözcükleri arasında ayrım yapmıştır.
Dikkat edersen 3 kelimeyi de ayrı ayrı manalarda vermiyor. Rab, melik, ilah hepsini aynı konunun bağlamında işliyor. Buda farklı anlamlara gelen bir ayırıma gitmediğine delil olur. Lafızlara takılıp manadan kopuyorsunuz hocam.
Hayır Uluhiyet ve Rububiyet Tevhid'i diye ayrılan taksimatı İbni Teymiyye yapmamıştır. Ondan önce ki alimler Tevhid daha iyi anlaşılsın diye yapmıştır. Mesela Ebu Hanife (r.h) fıkhu'l Ekber'de diyor ki: "Allah'a dua ederken yukarıya yönelinir, aşağıya değil. Çünkü aşağının rububiyet ve uluhiyet vasfı ile ilgisi yoktur." Bu gayet açıktır ki Ebu Hanife (r.h) zamanında da böyle bir taksimat vardı, ki kendisi sahabe görmüş seleftendir.
İmam Ebu hanife tevhidi rububiyet ve tevhidi uluhiyet diyerekten bu ikisinin arasında fark olduğunu söylememiştir.böyle bir tanımlama da yapmamıştır. Taştan su çıkarmaya çalışmayın
Ebu hanife rh uluvv/yücelik noktasında bakıyor. Zaten hadislerde eller yukarı açılır. Burada sizin anlamadığınız husus şu rab ve ilah kavramlarını birbirinden ayrı farklı manalarda işleyen alimleriniz olması. Lafzi olarak bu 2 yüce kelimenin ayrı olması manalarını ayrı yapmaz.
İbni teymiye cennetlik olmuştur diyenler olmuştur olabilir ilm ehlidir belki hataları af olunmuştur bilmeyerekde olsa bunları anlatmanın sebebi bu gittikleri yol ehli sünnet yolu deyildir demek için
Alimler tevhidi kaça ayırmıştır? - Tevhid'in 3 bölümü İslam alimleri çok geniş olan tevhid ilminin belli bazı yönlerini - ayet ve hadislerin ifadelerinden anladıklarını- farklı unvanlarla tespit etmeye çalışmışlardır. - Nitekim, bazıları tevhidi iki kısma ayırırken, bazıları beş kısma ayırmıştır. Taberi (6/564), Razi (6/ 306), Kurtubi (1/102), Nesefi (3/219 ), İbn Kesir (7/437) gibi müfessirler, rububiyet ve uluhiyet tevhidinden söz etmişler. Eşariler genellikle bu üç kısım tevhidi, “tevhid-i zat, tevhid-i sıfat ve tevhid-i efal” şeklinde isimlendirmişlerdir. İbn Teymiyye ise, (az önce geçtiği üzere kendisinden önce kabul gören) tevhidi “rububiyet, uluhiyet, isim ve sıfat” unvanıyla söz konusu etmiştir. Said Nursi, İhlas suresinde yedi enva'-ı tevhidi ispat eder. Bunları şöyle sıralayabiliriz: ~Tevhid-i şuhud, ~Tevhid-i uluhiyet, ~Tevhid-i rububiyet, ~Tevhid-i kayyumiyet, ~Tevhid-i celalî, ~Tevhid-i sermedî, ~Tevhid-i cami’. (bk. Sözler, s. 696-697) "Sûrenin birinci cümlesinde yer alan 'hüve' deki karinesiz işaretin gösterdiği itlak, bir ta'yini, o da teayyünü gösterir. Bu ise tevhîdin şühûd mertebesine işarettir. İkinci cümle, Tevhid-i Ülûhiyeti gösteriyor. Üçüncü cümle, Tevhid-i Rubûbiyyet ve Tevhid-i Kayyûmiyyete işaret ediyor. Dördüncü cümle, Tevhid-i Celâli ihtiva etmektedir. Beşinci cümle, Tevhid-i Sermedîye işarettir. Altıncı cümle, Tevhîd-i Câmi'i, ihtiva etmektedir. Ne zâtında nazîri, ne ef'âlinde şerîki ve ne de sıfatında şebîhi vardır." (Sözler, Lemeât)
"İlahlık ve Rablik arasında fark yok" Dediniz. Peki Allah Resulü SAS, Tevbe suresi 31.Ayeti , Ad'iy bin hateme açıklarken, neden, onları Rab edindiklerini iddia etmişti. Ad'iy bin hatem: Ya Resulullah biz onlara (papazlara, hahamlara, ileri gelen liderlerine.... ) Rükû etmedik, secde etmedik ki demişti. Allah Resulü SAS de : Onlar Allah'ın helal kıldığını haram, haram kıldığını helal kıldıklarında siz onlara itaat edip, onları desteklemiyormuydunuz" Ad'iy bin Hatem : Evet itaat edip desteklerdik Nebi SAS : işte siz bu halinizle onları kendinize RAB edindiniz. buyurdular. Demek ki ilahlık ayrı Rablik ayrıymış
Bak ne güzel örnek Adiy rad ibadetleri rububiyyete değerlendirmese bu itirazı nebi sav yapar mı? İbni Teymiyyenin de dediği gibi muhaliflerin hiçbir delili yoktur ki biraz düşünülünce aleyhine olmasın. Burda sahabe rad. Ubudiyyet/rab'lığı secde ve rükuyla anlıyor. Nebi sav Rab Teala'nın ahkamdaki tehvidine vugu yapıyor. Yani Rab olan Allah cc hem ahkamında hemde kendisine ibadette tektir. Burda ahkamın da rububiyyetin içinde olduğu anlaşıldığı gibi uluhiyette rububiyyet içinde anlaşılıyor.
Sarığı sarmışsın cübbe giyip sakal bırakmışsın fakat tam bir cahilsin. Firavun kısasını anlatırken ben sizin en yüce Rabbiniz değil miyim ayetini okuyorsun sonra Musa aleyhisselama hitaben benden başka bir ilahi dönecek olursan seni zindan atarım ayetin okuyorsun. Sonra da buradaki kastın uluhiyet ve rubûbiyet olduğunu söylüyorsun. Firavun buradaki kasti gerçekten sizi ben yarattım demiş olsa ya da güneşi doğup batıran benim demiş olsa o meclisten biri de kalkar derki ben senin annenin karnındaki zamanını hatırlıyorum bizi nasıl sen yarattın der ve kimse inanmazdı ona. Firavunun oradaki Rablikten kasti sizin için yasak serbest belirleyecek olan benim aramızda hakem olan işlerinizi tayin eden yalnız benim.
Diğer taraftan ilk ayette firavun rab/rububiyyeti ikinci bahsettiği ayette ilahlık yerine kullanıyor. Hoca buna temas etmiş abi. Sen rububiyyeti sadece yaratma vb şeylere tahsis ettiğin için kendi kavram anlayışına göre itiraz ediyorsun. Halbuki hoca da burda sizin kavramlaştırmanızı yanlış buluyor. Rablık hem ahkamda hemde ibadette tehvidi içine alıyor zaten.
@@diamondtemannelmasklc7915 Kıssanın tamamını bilmeden sadece Nemrut’un sözünü alıp durumu anlamaya çalışırsanız elbette benim söylediklerime zıt olacaktır. Fakat kıssanın tümünü okuduğumuzda görüyoruz ki Nemrut bu fiili yaparken iki adam çağırıyor ve birini öldürüyor diğerini ise öldürmüyor ölen için bak canını aldım diğeri içinse bunada can verdim yani diriden ölüyü ölüden diriyi çıkardım diyor kendince tabi bu saçma olay onun ve avanelerinin azgınlığından başka birşeyini artırmıyor.. sizden ricam lütfen ama lütfen kendi sonsuzluğunuz için kuran ayetlerini tevil ettirmeden öğrenip iman ediniz. Aksi taktirde şeyhlerin hocaların tevilleri bizi kurtarmayacaktır. Sahabe ve ona tabi olan Salih’ler nasıl amel ettilerse bizde öyle amel edelim bu dinde. Kuranı Kerim’de iman etmenin şartı olan tağutu reddetmek fiilini yerine getirmemiz için tağutun ne olduğunu bilmemiz gerek. Araştırın kayıtsız kalmayın
Allah Razi o'lsun Hocam siz kebi alimlarni Yar Yardamçisi Allah o'lsun.
Allah teala razı olsun hocam.
Ömer Hoca ;
1-Allah azze ve celleyi fiillerinde birlemek.
2-Allah azze ve celleyi fiillerimiz ile birlemek.
3-Allah azze ve celleyi İsim ve sıfatlarında birlemek.
Allah razı olsun kıymetli hocam
Tebrikler
Maşallah Allah razı olsun kardeşim
En önemlisini unutmuşsunuz ;
TEVHİD'İ ESMA VE SIFAT.
Allahım size sağlık sıhhat bereket uzun ömür versin sizi seviyorum allah için van muradiye
Allah razı olsun hocam
Allah razi olsun hocam
Allâh cc razı olsun hocam ⚘
Allah razı olsun hocam 🕊
Allah razi olsun
Allah ilminizi artirsin
Hocam siz rab edinmekle , ilah edinmekle ,Rububiyet ve uluhiyet tevhidi ayırımını anlamamışsınız. Rab edinmek Rububiyet tevhidini bozmak demek değil, Rububiyet tevhidi Allahın isimlerinde Allahı birlemektir, uluhiyet ise muslimin amellerinde Allahı birlemesidir. Rabb ise terbiye eden yöneten kanun koyan demektir, bir insan eğer Allahtan başka kanun koyucuya (yani Rabbe)ittiba ederse hükümde Allahtan başkasına ibadet etmiş olur (ibadet edilen ilah demektir yani aynı zamanda ilah edinmiş olur) ve kanun kural helal haram yetkisini başkasına verdiği için yani Rabb olarak(yönetici olarak) sadece Allahı kabul etmediği için Allah dışında başka rabb edinmiş olur. Yani bu durumda hem Rabb edinmiş olur ve hukumde ibadet ederek ilah edinmiş olur, ama bu insana sorsan haramı helalı belirleme kanun koyma yetkisi kimdedir o Allah diyecektir yanş diliyle Allahın isimlerinde birleyecektir ama amellerinde demokrasinin,laikliğin veya Kuranın apaçık ayetlerini tevil ederek insanları şirke harama helal diyerek davet eden hocaların peşinden giderek uluhiyette yani amellerinde Allahı birlemiyor. Tevbe Suresi 31 deki gibi adıy bin hatem rabb edindiğinin farkında değildi , alimlerinin abidlerinin peşinden gidince onları , helal haram yetkisini onlara verince rabb edinmiş aynı zamanda da ibadet etmiş(İlah edinmiş) olduklarının farkında değildi. Ama adıy bin hatem rububiyette Allahı birledigi için biz onları Rabler edinmiyorduk ya Rasulallah dedi . Evet hem rabb hem ilah edinmek var ama bu rububiyet ve uluhiyet aynı demek değil . Siz Rububiyet ve uluhiyetin ne olduğunu anlamamışsınız. Müşriklere sorsan ayetlerinin hepsini okusaydınız, ibn teymiyenin ne dediğini herkes anlardı . O ayetlerde Allah rububiyetde Allahı birlemelerini uluhiyette de birleşmelerine delil getiriyor. ama işinize gelmediği için sadece bir ayet okudunuz
İBNİ TEYMİYE İNŞALLAH CENNET EHLİNDEN OLMUŞTUR.RABBİM ONUN HATALARINI BAĞIŞLASIN ,RAHMETİYLE MUAMELE ETSİN
Amin
Kur’an-ı Kerim, Ehli Kitab’ın kendilerine gönderilen vahiy ile nasıl münasebet kurduklarını birçok ayette bizlere açıklamaktadır. Bu açıklamalardan beş temel tavır sergilediklerini çıkarabiliyoruz:
1. “Yektumune” Gerçeği/Hakikati bile bile gizlemeleri
2. “Yuharrifune” Tahrif etmeleri
3. “Yubeddilune” Kelimeleri değiştirmeleri
4. “Yuharrifune’l-kelime an mevadihi” Kelimeleri bağlamından koparmaları
5- “Nesu” İlahî vahyi unutmaları, unuttukları içinde terk etmeleri
Ümmet-i Muhammed’in tâgût kavramına karşı beş ayrı tavırları olmuştur:
1. Umursamayanlar
2. Unutanlar
3. Gizleyenler
4. Sloganlaştıranlar
5. Hakkını verenler
Tâğût; sözlükte “azmak, sınırı aşmak” anlamındaki tuğvân (tuğyân) kökünden türeyen bir isim/sıfattır.
Birçok sözlüğümüz tuğyan kelimesine, “aşırı derecede azgın ve mütecaviz” anlamını verirler.
Buradan hareketle tâğût, Allah’tan başka tapınılan ve hak yoldan saptıran her varlıktır.
Tâğût; puttur, şeytandır, kâhindir, sihirbazdır, şâridir, nefistir, hevâdır. Dolayısı ile tâğût; şahıstır, kurumdur, ideolojidir. Bazen siyasi bir liderdir, bazen bir cemaatin önünde olan şeyh veya mürşittir, bazen bir evde babadır, bazen bir düşüncenin mimarıdır, yani ideolojinin sahibidir.
Firaun as ne demek dil sürştu galiba
Kelime-i Tevhid: Dört kelimeden, iki cümleden oluşan bir terkiptir: La ilahe illallah
İki cümle: La ilahe nefiy, İlalllah: İspat
“La İlahe/İlah yoktur” kısmının mesajları:
1. İmha olmadan, inşa olmaz.
2. Reddedilmeden, kabul edilmez.
3. Temizlemeden, davet gerçekleşmez.
4. Kazımadan, boya sürülmez.
5. Zararlı olan defedilmeden, yararlı olan celp edilemez.
“İllallah/Sadece Allah vardır” kısmının mesajları:
1. ‘Allah’ demek yetmez, sadece ve sadece ‘Allah’ demek gerekir.
2. ‘Evet’ demek yetmez, önce gür bir seda ile ‘Hayır’ demek gerekir.
3. ‘İman’ etmek yetmez, evvelinde ‘İnkâr’ etmek gerekir.
4. ‘Hakka’ ittiba etmek yetmez, öncesinde ‘Batılı’ izale etmek gerekir.
5. ‘Ben’ demek yetmez, Fatiha Süresi’nin bilincine ererek, ‘Biz’ demek gerekir.
Esselamualeykum hocam sohbetin it yerinde yanlışlıkla firavun as diyorsunuz,
Mevla çaliş mallarınıza muvaffakiyet nasip etsin amin
yazili olarak aciklama bölümüne yazili olarak alma ihtimalimiz olsa iyi olurdu..
☝⚘🌷
Firavun aleyhi selam diyor Hocam 18.dakika'da😊
Sizi ve sizin gibi insanların tevbe edip tevhid ehli Müslümanlardan olmasını canı gönülden istiyorum bu kadar bilgiden sonra Rabbim hidayet nasip etsin inşaallah.
Amin.
İslam ansiklopedisinin "tevhid" maddesinde de bahsi geçen taksim yapılıyor. Yanılıyor olabilirim ama tasavvuf ehline de tarizler hissediliyor.
O kitabada sızmışlar.
slm kanka. takiptesim❤
Hoca güzel izah etmiş ikiside aynıdır diyor. Anlamıyormusunuz.
Hocam keşke ayet numaralarını da belirtseydiniz 😔
"Rab ve ilah arasında fark yoktur. Bu ayrımı İbn Teymiyye'ye kadar hiç kimse yapmamıştır." sözü bâtıldır. Bilakis, İbn Teymiyye'den yüz yıl önce yaşamış Fahreddin Râzî de bu ayrımı yapmıştır. Nas Sûresini tefsir ederken şöyle demiştir Râzî:
"Kezâ kulun Rabbinden ilk öğrendiği şey, Rabbinin kul üzerindeki zâhirî ve bâtınî, açık ve gizli nîmetlerinden dolayı, O'na itaat eden bir varlık olması (gereği)dir. İşte böyle nîmetleri olan, Rabbdır. Kul, Allah'ın sıfatlarını öğrenmekten O'nun celâlini ve mahlûkattan müstağnî oluşunu öğrenmeye geçmeye devam eder. İşte o zaman, O'nun bir "melik" olduğunu öğrenmesi gerçekleşir. Çünkü melik (pâdişah), başkalarının kendisine muhtaç olduğu, ama kendisi başkalarına muhtaç olmayandır. Sonra kul, O'nu böyle tanıyınca, O'nun celal ve kibriyâ bakımından, anlatılanların bütün anlattıklarının üstünde olduğunu; O'nun İzzet ve azametini tanımada akıllarının hayrete düştüğü bir zat olduğunu anlar. İşte o zaman, O'nu "ilah" olarak tanır."
Görüldüğü üzere Fahreddin Râzî çok açık bir şekilde "Kul; Allah'ı önce rab olarak, sonra melik olarak, sonra da ilah olarak tanır." demiştir ve böylece rab, melik ve ilah sözcükleri arasında ayrım yapmıştır.
İbni teymiyye öncesi var bunu gösteren
Lakin salt bir akılla dahi
Kitabın muhtelif yerlerinde rabb ve ilah kelimesi aynı manaya/da geçiyor
@@mehmetsaliherin7234 Bir örnek verir misiniz?
Ee bu hala örneği değil ki
Dikkat edersen 3 kelimeyi de ayrı ayrı manalarda vermiyor. Rab, melik, ilah hepsini aynı konunun bağlamında işliyor. Buda farklı anlamlara gelen bir ayırıma gitmediğine delil olur. Lafızlara takılıp manadan kopuyorsunuz hocam.
Hocam selamünaleyküm 18.15 da firavun aleyhisselam ifadesi dil sürçmesimi yoksa böyle bir ifade doğrumu
Hocamızın dil Sürçmesi olmuştur kardeşim dua ile fiemanillilah 🌹
Hayır Uluhiyet ve Rububiyet Tevhid'i diye ayrılan taksimatı İbni Teymiyye yapmamıştır. Ondan önce ki alimler Tevhid daha iyi anlaşılsın diye yapmıştır. Mesela Ebu Hanife (r.h) fıkhu'l Ekber'de diyor ki: "Allah'a dua ederken yukarıya yönelinir, aşağıya değil. Çünkü aşağının rububiyet ve uluhiyet vasfı ile ilgisi yoktur."
Bu gayet açıktır ki Ebu Hanife (r.h) zamanında da böyle bir taksimat vardı, ki kendisi sahabe görmüş seleftendir.
İbni teymiyye yapmıştır,
Kendisinden önce de vardır, lakin günümüzde bu taksimati yapanların çoğu kaynak olarak ibni teymiyyeyi kaynak göstermektedir
İmam Ebu hanife tevhidi rububiyet ve tevhidi uluhiyet diyerekten bu ikisinin arasında fark olduğunu söylememiştir.böyle bir tanımlama da yapmamıştır. Taştan su çıkarmaya çalışmayın
Ebu hanife rh uluvv/yücelik noktasında bakıyor. Zaten hadislerde eller yukarı açılır. Burada sizin anlamadığınız husus şu rab ve ilah kavramlarını birbirinden ayrı farklı manalarda işleyen alimleriniz olması. Lafzi olarak bu 2 yüce kelimenin ayrı olması manalarını ayrı yapmaz.
Aliyyul Kari ve birçok Muteahhir ehli sünnet ulemada böyle bir taksim yapıyor hocam.
Mesela Allame İsmail Çetin Rahimehullah birçok kitaplarında bu taksimatı yapıyor.
@@bakisliyasin68 Kardeşim İsmail çetin hoca hangi kitabında bahsediyor bundan?
@@yusufutas6359 Ehli sünnetin Nazarı, İttiba(Emali şerhinin ilk beytinde) ve başka kitaplarında.
@@bakisliyasin68 Allah razı olsun kardeşim bilgi verdiğin için
@@bakisliyasin68 Birde şunu soracağım Mehmet zahit kotku hazretleri bu konuda ne düşünüyor?
İbni teymiye cennetlik olmuştur diyenler olmuştur olabilir ilm ehlidir belki hataları af olunmuştur bilmeyerekde olsa bunları anlatmanın sebebi bu gittikleri yol ehli sünnet yolu deyildir demek için
Selef ulemasina bağlılığınızı rabıta b
vb meselelerde göremiyoruz!
Alimler tevhidi kaça ayırmıştır? - Tevhid'in 3 bölümü
İslam alimleri çok geniş olan tevhid ilminin belli bazı yönlerini - ayet ve hadislerin ifadelerinden anladıklarını- farklı unvanlarla tespit etmeye çalışmışlardır.
- Nitekim, bazıları tevhidi iki kısma ayırırken, bazıları beş kısma ayırmıştır.
Taberi (6/564), Razi (6/ 306), Kurtubi (1/102), Nesefi (3/219 ), İbn Kesir (7/437) gibi müfessirler, rububiyet ve uluhiyet tevhidinden söz etmişler.
Eşariler genellikle bu üç kısım tevhidi, “tevhid-i zat, tevhid-i sıfat ve tevhid-i efal” şeklinde isimlendirmişlerdir.
İbn Teymiyye ise, (az önce geçtiği üzere kendisinden önce kabul gören) tevhidi “rububiyet, uluhiyet, isim ve sıfat” unvanıyla söz konusu etmiştir.
Said Nursi, İhlas suresinde yedi enva'-ı tevhidi ispat eder.
Bunları şöyle sıralayabiliriz:
~Tevhid-i şuhud,
~Tevhid-i uluhiyet,
~Tevhid-i rububiyet,
~Tevhid-i kayyumiyet,
~Tevhid-i celalî,
~Tevhid-i sermedî,
~Tevhid-i cami’. (bk. Sözler, s. 696-697)
"Sûrenin birinci cümlesinde yer alan 'hüve' deki karinesiz işaretin gösterdiği itlak, bir ta'yini, o da teayyünü gösterir. Bu ise tevhîdin şühûd mertebesine işarettir. İkinci cümle, Tevhid-i Ülûhiyeti gösteriyor. Üçüncü cümle, Tevhid-i Rubûbiyyet ve Tevhid-i Kayyûmiyyete işaret ediyor. Dördüncü cümle, Tevhid-i Celâli ihtiva etmektedir. Beşinci cümle, Tevhid-i Sermedîye işarettir. Altıncı cümle, Tevhîd-i Câmi'i, ihtiva etmektedir. Ne zâtında nazîri, ne ef'âlinde şerîki ve ne de sıfatında şebîhi vardır." (Sözler, Lemeât)
.
sohbetın daha ılk 3 dakıkasında kendı sozlerınle celıskıye dustun hoca gerısını dınlemıyorum malesef
@@abdullahocak6628 3 dk. Sonrasını dinlemeye cesaret edemedin,
Allah hidayet etsin inşallah
"İlahlık ve Rablik arasında fark yok"
Dediniz.
Peki Allah Resulü SAS, Tevbe suresi 31.Ayeti , Ad'iy bin hateme açıklarken, neden, onları Rab edindiklerini iddia etmişti.
Ad'iy bin hatem: Ya Resulullah biz onlara (papazlara, hahamlara, ileri gelen liderlerine.... ) Rükû etmedik, secde etmedik ki demişti.
Allah Resulü SAS de : Onlar Allah'ın helal kıldığını haram, haram kıldığını helal kıldıklarında siz onlara itaat edip, onları desteklemiyormuydunuz"
Ad'iy bin Hatem : Evet itaat edip desteklerdik
Nebi SAS : işte siz bu halinizle onları kendinize RAB edindiniz. buyurdular.
Demek ki ilahlık ayrı Rablik ayrıymış
Bak ne güzel örnek Adiy rad ibadetleri rububiyyete değerlendirmese bu itirazı nebi sav yapar mı? İbni Teymiyyenin de dediği gibi muhaliflerin hiçbir delili yoktur ki biraz düşünülünce aleyhine olmasın. Burda sahabe rad. Ubudiyyet/rab'lığı secde ve rükuyla anlıyor. Nebi sav Rab Teala'nın ahkamdaki tehvidine vugu yapıyor. Yani Rab olan Allah cc hem ahkamında hemde kendisine ibadette tektir. Burda ahkamın da rububiyyetin içinde olduğu anlaşıldığı gibi uluhiyette rububiyyet içinde anlaşılıyor.
@@Muhammed-h7ka Amin ecmain müslimin
allahtan başkasına sığınıyorlar yardım istiyorlar sonra burda tevhidden bahsediyorlar rezalet dalga geçer gibi allah hidayet versin ne diyelim😔😔😔
Aceb ben senin için aynısını temenni ederim. Kıyamette görüşürüz mücessime koşuntusu.
Kuranı kerim kendisi okuduğunuz ayette kendisi ayırt ediyor.
Böyle Bi ayrım yok demeyin
Okuduklarinizla çelişkiye dusmus oluyorsunuz
Sarığı sarmışsın cübbe giyip sakal bırakmışsın fakat tam bir cahilsin. Firavun kısasını anlatırken ben sizin en yüce Rabbiniz değil miyim ayetini okuyorsun sonra Musa aleyhisselama hitaben benden başka bir ilahi dönecek olursan seni zindan atarım ayetin okuyorsun. Sonra da buradaki kastın uluhiyet ve rubûbiyet olduğunu söylüyorsun. Firavun buradaki kasti gerçekten sizi ben yarattım demiş olsa ya da güneşi doğup batıran benim demiş olsa o meclisten biri de kalkar derki ben senin annenin karnındaki zamanını hatırlıyorum bizi nasıl sen yarattın der ve kimse inanmazdı ona. Firavunun oradaki Rablikten kasti sizin için yasak serbest belirleyecek olan benim aramızda hakem olan işlerinizi tayin eden yalnız benim.
Nemrutun ölüyü diriltirim iddiası ne olacak? Bu sizin tanımınıza zıt olur bu durumda.
Diğer taraftan ilk ayette firavun rab/rububiyyeti ikinci bahsettiği ayette ilahlık yerine kullanıyor. Hoca buna temas etmiş abi. Sen rububiyyeti sadece yaratma vb şeylere tahsis ettiğin için kendi kavram anlayışına göre itiraz ediyorsun. Halbuki hoca da burda sizin kavramlaştırmanızı yanlış buluyor. Rablık hem ahkamda hemde ibadette tehvidi içine alıyor zaten.
@@diamondtemannelmasklc7915 Kıssanın tamamını bilmeden sadece Nemrut’un sözünü alıp durumu anlamaya çalışırsanız elbette benim söylediklerime zıt olacaktır. Fakat kıssanın tümünü okuduğumuzda görüyoruz ki Nemrut bu fiili yaparken iki adam çağırıyor ve birini öldürüyor diğerini ise öldürmüyor ölen için bak canını aldım diğeri içinse bunada can verdim yani diriden ölüyü ölüden diriyi çıkardım diyor kendince tabi bu saçma olay onun ve avanelerinin azgınlığından başka birşeyini artırmıyor.. sizden ricam lütfen ama lütfen kendi sonsuzluğunuz için kuran ayetlerini tevil ettirmeden öğrenip iman ediniz. Aksi taktirde şeyhlerin hocaların tevilleri bizi kurtarmayacaktır. Sahabe ve ona tabi olan Salih’ler nasıl amel ettilerse bizde öyle amel edelim bu dinde. Kuranı Kerim’de iman etmenin şartı olan tağutu reddetmek fiilini yerine getirmemiz için tağutun ne olduğunu bilmemiz gerek. Araştırın kayıtsız kalmayın
Hocaya da cahil demen ayrı hakaret hocam. Cehalet mutlak bir hitaptır. Senin kastın örf mü sözlük mü?
@diamondteman 0:11 nelmasklc7915 dogru demis bunlar bircok seyi tevil ederek insanlari dogrudan alikoyar