Havada Bulut - Sait Faik // konuk Ayfer Tunç // Deniz Yüce Başarır ile Ben Okurum

Поделиться
HTML-код
  • Опубликовано: 8 май 2024
  • Modern Türk öykücülüğünün öncülerinden Sait Faik Abasıyanık hakkında bir bölümün zamanı gelmiş de geçiyordu değil mi? İşte her güzel şey bir gün başlar. Hem de pek güzel başlar. Çünküüü… Konuğumuz sevgili yazar arkadaşım Ayfer Tunç. Öyküleri, romanları, edebiyat yazıları, senaryoları, yayınevi yöneticiliğiyle edebiyatımızın köşe taşlarından biri Ayfer, biliyorsunuz. Hem bizim coğrafyaya hem de dünyanın dört bir yanında yaratılmış eserlere analitik ve derinlemesine bakabilen yazarlarımızdan. Üstelik 2003 yılında TRT’de yayımlanan dört bölümlük Havada Bulut dizisinin senaryosunu da azmış. Ve elbette bu çalışma için Sait Faik’in tüm öykülerini taramış, onun edebiyat dünyasına iyice girmiş. O yüzden yine dopdolu bir sohbet bekliyor bizi. Eh hadi buyurun muhabbete!
    Çocukluk hayallerinin o dipsiz bucaksız derinliği… Olmazı olur kılan gücü! Baş döndüren büyüsü. Sert gerçeklere tosladığında kırılıp dökülüvermesi aniden, ömür boyu sızlayacak bir yara gibi kesmesi yüreği! Çocukluktaki heyecan, hayal gücü, heves herhalde bir de aşıklarda görülür, tıpkı bu öyküde olduğu gibi. Ve yine aşıkta görülür öylesine büyük hayal kırıklıkları. Tatlı bir çocukluk hikâyesinden, aşık insanın kıskançlığına, sevdiğini herkesten koruma, saklama, sırf kendine ait kılma çabasına ne kadar güzel bağlamış yazar değil mi?. İçinde o işin olmayacağını bilmenin hüznü de gizli bir cümleyle sıcacık, yapmacıksız ama şiirsel dökmüş duyguları ortaya.
    Eh çünkü Sait Faik o yazar. İstanbul’un sokaklarının röntgenini çeker mavi gözleriyle, kimsenin bakmadığı, hatta gözden çıkardığı herkesi, her şeyi görür. Burgazada’nın balıkçıları da vardır radarında balıkları da. Köpekler, martılar, kuşlar… Deniz vardır, vapurlar… Yeşil vardır bazen taze çimenler gibi capcanlı, bazen bir zehir gibi acımtırak yeşil. Kahvehanelerde oturur, meyhanelerde demlenir, şarabına katık yapar muhabbetleri, hepsini kaydeder zihninin derinliklerine, bir kurşun kalem hareketiyle yeniden can vermek için. Sonra sanki hiç düşünmeden, edebiyat için en ufak bir çaba sarf etmiyormuş gibi, bir şiir yazar tüm gördüklerinden. Kimileri adına hikâye der bu şiirlerin, kimileri Sait’in yazıları deyip, hikâye ismini konduramaz onun yazdıklarına. Kurgu gibi durmuyordur anlattıkları, yazarın ta kendisi gibidir her anlatıcı. Yaşadığı çağa inat, kalıplara, türlere, akımlara karşı yüzmüş "insanlar içinde bir insan"dır o. Her şeyin bir insanı sevmekle başladığını bilecek ve okuruna ta o günlerden beri hep hatırlatacak kadar sevecen, işte bir çocuk gibi, sırtında bir talihi bir de kendisi olan, işte bir sarhoş gibi caddelerde yalpalayan, yalnız bir adam. Sait Faik’tir o.
    Sait Faik Abasıyanık 18 Kasım 1906 günü Adapazarı’nda dünyaya gelir. O 4 yaşındayken babasının işi dolayısıyla Karamürsel’e taşınırlar. Üç yıl boyunca deniz kıyısında bir evde yaşarlar. Herhalde küçük Sait’in ilk deniz aşkı orada filizlenmiştir. Öyledir ama deniz, bir oyun arkadaşıdır yalnız bir çocuk için. İnsanın bütünleşebildiği bir dost gibidir. İlerleyen yıllarda da bu yakınlık azalmayacak. Sait Faik’in öykülerinde bol bol yer bulan, benzetmelerinin birçoğunun temelini oluşturan engin mavilikler, kişisel hayatının da ayrılmaz bir parçası olarak kalacaktır. Küçük Sait okula başlayacağı zaman aile Adapazarı’na döner. Babası da memuriyetten ayrılıp, ticarete başlar. Ama bu arada anne babasının evliliğinin üstünde kara bulutlar dolaşmaktadır. Böylece Sait Faik babası ve onun ailesiyle kalır, annesini ancak haftada bir gün gördüğü tatsız bir dönem başlar.
    1920 yılında Yunan askerleri Adapazarı’nı işgal edince, aile Düzce, Bolu, Hendek dolaşır, 1924’de de Sait Faik’in eğitimi için İstanbul’a taşınır. Artık İstanbul Erkek Lisesi’nde öğrencidir o. Evleri ise Şehzadebaşı’ndadır, Burgazada’sında da yazlık kiralamaya başlarlar. Hayatının en kalıcı köşelerinden biri olacak, balıkçısı, berberi, fırıncısı, kadını, erkeği, çocuğu, ağacı, kuşu, böceğiyle hikayelerinde ölümsüzleşecek olan ada böyle girmiştir hayatına ama asıl bütünleşme yıllar sonra yaşanacaktır.
    İstanbul Erkek Lisesi’ndeki günleri çok da uzun sürmez. Bir öğretmenin sandalyesine koyulan ve faili meçhul kaldığı için 41 kişinin birden okuldan atılmasına neden olan bir iğne, yazarımızı Bursa Erkek Lisesi’ne sürükler. İlk öyküsü İpekli Mendil’i de orada yazar. Hüzünlü bir hikâyedir anlattığı. Belki biraz da kinayeli, toplumun zengin kesimine göndermeli. Bir edebiyat ödevi olarak yazılan hikâye, yıllar sonra ta 1934 yılında Varlık Dergisi’nde çıkacaktır edebiyat severlerin karşısına. Liseden mezuniyetinin ardından 1928 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne kaydolur. Ne yazık ki aradığını bulamayacaktır bu bölümde.
    #denizyücebaşarır #benokurum #saitfaikabasıyanık #havadabulut #ayfertunç

Комментарии • 7

  • @cananpehlivan6139
    @cananpehlivan6139 Месяц назад

    Sait Faik Abasıyanık'a da, size de çok teşekkürler 👏👏👏👏👏

  • @0prissac0
    @0prissac0 2 месяца назад

    Sait Faik hakkinda sayenizde en azindan biraz fikrim oldu. Hemen okumaya baslayacagim. Elinize dilinize saglik ❤

  • @sevdargn
    @sevdargn 2 месяца назад

    ☺️☺️☺️👌

  • @muratkorkmaz7263
    @muratkorkmaz7263 2 месяца назад

    👍👍👍👍👍👍👍👍👍👍

  • @sunamete4094
    @sunamete4094 2 месяца назад

    Sait Faik Abasıyanık'ı sizden dinlemek ayrıcalık 💐🙏😊🌹

  • @bursa3695
    @bursa3695 2 месяца назад

    Canım Ayfer Tunç 💐

  • @firdevsseker3563
    @firdevsseker3563 2 месяца назад

    ❤❤❤❤