Hanımların Çalışma Hayatındaki Rolü - Zehra Nevruz Duran | Aile İlmihali

Поделиться
HTML-код
  • Опубликовано: 15 сен 2024
  • Modernizm, sanayi devriminin de getirdiği yeni trendler ve dinamiklerle bireylerin davranışlarında belirgin bir farklılığa neden olmuştur. Yeni dünyanın kapitalist düzeninde artık “kadın” da serbest piyasa ekonomisinin resmî olarak bir “öznesi” konumuna gelmiştir.[1] Eğitim, istihdam ve sosyoekonomik dinamiklerdeki değişimler, kadınların “ulusal kalkınma”ya aktif olarak katılması talebini de beraberinde getirmiştir. Diğer yandan köyden kentlere göçlerin gerçekleşmesiyle geniş ailelerden çekirdek aile yaşamlarına da bir geçiş olmuştur. Dolayısıyla da hem hane içi sorumluluklar hem ebeveynlik hem de çalışma hayatındaki sorumluluklar erkek ve kadın arasında paylaşılması gereken yükümlülükler hâline gelmiştir. Örneğin, geniş ailelerdeki iş bölümü, yaşlıların çocuk bakımına desteği gibi durumlar değişmiştir.
    Meselenin aslında “kadının çalışması” şeklinde ayrıştırıcı bir noktadan değil; kadın-erkek ayrımından uzak daha üst ve kuşatıcı bir kimlik olarak insan açısından ele alınması gerekmektedir.
    Bunun sonucunda ise kentlerde yaşayan özellikle kadınlar hem hane içinde hem de iş hayatında ikili, üçlü roller üstlenmek zorunda kalmıştır. Elbette tüm sorumluluklar arasında dengenin sağlanması oldukça önemlidir. Çünkü herhangi bir dengesizlik gerek kişisel hayatta gerek iş hayatında gerekse aile hayatında zorlanmalara ve yıpranmalara neden olabilmektedir. Bu noktada “denge” kavramının özellikle kadının hem hane içi hem de iş hayatındaki rolünü sağlıklı biçimde sürdürebilmesi noktasında kritik olduğunu düşünüyorum. Buradaki “kadın” ayrıştırmasını toplumsal gerçeklerimiz sebebiyle, dengenin kurulamadığı noktalarda yükün kadınlar üzerinde yoğunlaştığına dikkat çekmek için vurguladığımı belirtmek isterim. Nitekim bu meselenin aslında “kadının çalışması” şeklinde ayrıştırıcı bir noktadan değil; kadın-erkek ayrımından uzak daha üst ve kuşatıcı bir kimlik olarak insan açısından ele alınması gerekmektedir.
    Kadının çalışma hayatına katılması başlarda hem toplumsal düzeyde hem de dinî açıdan çok daha tartışılan bir meseleyken, literatürde ilgili çalışmalara bakıldığında kadının iş hayatındaki rolüne ilişkin yaklaşımın giderek daha ılımlı karşılandığı anlaşılmaktadır.
    “Devletlerin üretim odaklı millî hasılaları ilerleme kaydettikçe kadınların da iş hayatına katılma oranı artmıştır. Fakat özellikle evli kadınlar söz konusu olduğunda, meslek ve ev arasındaki ikili rol ve sorumlulukların birlikte yürütülmesi aşırı zor karşılanmaktadır. Bu noktada denge unsurunun göz önünde bulundurulması esastır.”
    - Tengku Muda, Syed Husin (2020)
    İş ile yaşam dengesi kavramı daha sonra kadını; kişisel yaşam, aile yaşamı, sosyal ve hatta zihinsel ve fiziksel sağlığa yönelik olsun, her eylemde dengeli olma duygusu benimsemeye ve göreceli olarak işleri önceliklendirmeye karar vermesine bağlıdır. Ancak elbette gözden kaçırılmamalıdır ki İslam’da dengeli bir hayat fikri yalnızca kadınlar için değil; kadın ya da erkek tüm bireyler için ve hayatın her alanı için gerekli bir edinimdir. Dolayısıyla söz konusu dengenin sağlanabilmesi için “kadının çalışması” meselesinin doğru algılanabilmesi gerekmektedir. Bu algıya ulaşabilmenin ve sorunu doğru konumlandırabilmenin birincil yolunun meseleye kadın ya da erkek ayrımı yapmadan “insan” temelinde bakabilmekten geçer.
    Birbirinden fazla faydalı içerik için sayfamızı takip edebilirsiniz.
    www.youtube.com/ ‪@gencyuvatv‬

Комментарии • 1

  • @umutejder2171
    @umutejder2171 9 месяцев назад

    Cümlelerinizi çok daha dikkatli kullanmanız gerekiyor,,