Videoda elemanın matematiği ön plana çıkarması bilimsel olarak net bir gözlemi ortaya koymuş bu zaten bilinen bir şey ve video da kendisi de bunun nedenini açıklamış;matematiksel kuramlar teoriler kesin ve net sonuca daha yatkın olduğundan önemlidir.Mesela bir teori iken teoreme dönüşen kuramların neredeyse tamamı matematik kuramlardır.Mesela pisagor bağıntısı,öklit algoritması,varlık-teklik diferansiyel teoremi..vb.dir. matematik dışındaki çoğu teoriler değişken soruya ve farklı açılardan yoruma açık olduğundan teoreme dönüşmesi çok daha zordur. elemanın kanser (hücrenin düzensiz üremesi) ve üstü kapalı geldiği noktadaki evrendeki düzensizlik fikri Termodinamik fizikte 'entropi yasası' dır. bu da bir 'yasa' dır.Bu da bir 'denge' nin sonucudur yani evrensel bir dengenin ürünüdür.Fakat bu anlık gözlemde mesela bir entropi vakasını 'düzensiz hareket' olarak görür ve rastgelelik kararsızlık sonucuna varabilirsiniz.Bunu eğer matematiksel bir denklemle açıklamaya çalışırsanız 'ardaşık-ölçülebilir kesinlik' söz konusu olmayacağından matematiksel teoremlerin tartışmasız kanıtlanmış kesinliği karşısında 'gerçek' olarak kabul edilmeyecektir.Fakat bunu matematiksel olarak kabul edilebilir bir denkleme vurduğumuzu düşünelim o anki kanıtlanmış denklem entropinin meydana getireceği kestirilemeyen sonuca göre 'geçersiz' hale gelecektir.Bu durumda şunu gösterir yadsınamaz bir düzene bağlı olan 'kanıtlanmış matematiksel teoremler' dahi entropi yasası karşısında tartışmaya açık hale gelebilir demektir bu. mesela kanser, yaşlanma, paslanma ..vb. olgular kısmen entropi olarak tanımlanırsa örnek olarak verilirse ,evrendeki düzensizlikte gözlemle gittikçe artmakta olduğu açıkça söylenmektedir.Fakat bu düzensizlik her ne kadar ölçülemez ve tahmin edilemez biçimde gelişse de kaçınılmaz bir 'denge' yi beraberinde getirmektedir.Bu 'evrensel bir denge' dir ve gereklidir.Evrende tartışmasız bir düzen söz konusudur ancak bu ince hesap ve düzenin karşısında dengeyi sağlamak için de hesapsız bir düzensizlik söz konusu olmalıdır bu hep birlikte 'yasa' yı ortaya koyar. sıcak çay daima soğumaya yönelir ,beden daima yaşlanmaya yönelir gençleşmeye değil yaşlanma ölüme yönelir ölüm ise soğumaya yönelir soğuma ise beraberinde yok oluşu getirecektir doğumu değil.Doğum için ısınma için kısaca var oluş için tetikleyici bir dokunuşa gerek vardır.Bu düzensizlik içinde daime söz konusu olur bunun sistematiği uzun bir hikaye ancak doğumla start alan düzen düzensizliğe boyun eğerek ölüme yenilir.Bu evrensel boşlukta sürekli yaşanır ancak sistemi meydana getiren evren de analitik olarak bakınca bundan nasibini alır ve kaçınılmaz bir sona doğru yol alır.Bu kaçınılmaz son 'üst evren' ve 'üst akıl' fikrini doğurur. mesela bir binayı yapmak için harcadığınız hammadde ve enerji sonuçta bir düzeni (bina) yı meydana getirmiş olacaktır.Fakat o binayı yapmak için harcanan enerji ve hammadde evrenden yok edilerek çalınarak elde edilir ve her daim belli bir konudaki 'düzen' e karşı sonuç mahiyetinde daha çok bir 'düzensizlik' söz konusu olur.Bu ilk bakışta bir dengesizlik olarak görülse de geniş anlamda bu 'denge' yi beraberinde getirir.Bu dengenin adı ise 'ölüm' dür.Kanser,yaşlanma,paslanma..vb. entropi ölümün kanıtıdır.Evrende bir düzen söz konusudur ancak zamanla artan ve düzeni gittikçe bastıran aşan bir düzensizlik söz konusudur.Bu durum da 'evrenin de gittikçe yaşlanıyor olması' 'evrenin kanser oluyor olması' 'evrenin gittikçe paslanıyor olması' olgusunu açıkça yadsınamaz bir biçimde göz önüne dökmektedir.Bunun sonucu ise malumunuz 'evrenin de günün birinde ölecek -yok olacak-olması' anlamına gelir.düzen düzensizliği beraberinde getirir bu düzensizlik ise aslında üst akılda bir dengeyi oluşturmaktadır. eleman bu noktada olayı 'korku' dürtüsüne bağlıyor ve depresif bir havaya kapılıyor bu çok subjektif ve manipülatiftir.Konuşmaya başladığı 2 nokta matematik ve kanser olgusu üzerinden korkuya varmasına ben basit bir deyimle cevap vereyim 'korkunun ecele faydası yoktur!' biz burada ecel den bahsediyoruz bunun sistematik gerçekliğinden bunu korku gibi dürtüsel bir olguya bağlayıp onun gölgesinde bırakmak kusura bakmayın trajikomik yani.Bunun sonu 'korku dürtüsü' ne değil ölümün sonrası ölümün evrensel sistematik içinde aşılabilir olup olmaması olayı gelir yani bence öyle olmalı.Bu videoda hikayenin başladığı noktaya göre bakarsak sonu böyle bağlanmalı.Sonu korkuya bağlamak merdivenin son basamağına çıkmışken adımı eşiğe atmak yerine tekrar 1 basamak geri inmek gibi bir şey yani.Buna halk arasında 'son raddede sıçıp sıvamak' diyebiliriz. videoda korkuyla sonuçlandırdığı düşüncesine madde üzerinden de bir atıfta bulunuyor eleman neyse,şimdi o konuya girersem e-book a döner burası çok farklı ve çağımızda başlayan ve önümüzdeki 22.yüzyıla damga vuracak yeni bir bakış açısı ortaya çıkar konu çok dağılır.
@@dogaylaiciceteymuroglu1616 evrende düzen yoksa senin bu çıkarımı yapman ne kadar doğru? Düzen olmayan bi evrende senin düzensiz olan beynindeki bi takım düzensiz hücreler arasındaki saçma sapan düzensiz elektriksel uyarılarla yaptığın çıkarıma güvenemem adamım.
@@dogaylaiciceteymuroglu1616 evren karmaşık yapıda okey. Ama herşey kendini tekrardan var etmiyor, mutlak yok oluş yani soğumaya doğru gidiyor kainat. entropi yasası gereği.
Adamın dediği, insanların mutlak gerçek arayışında yalnızca algıladıkları dünyayı matematikle açıklamaya çalıştıkları ama gerçeğe ulaşamadıklarıdır. Matematik bize gerçeği anlatmaz yalnızca olan biteni mantıksal bir dille ifade ederek anlamamızı sağlar.Ama biz bu olanların nasıl neden ortaya çıktığını tahmin edemez, bilemeyiz ve sonunda yalnızca gerçeklere katlanmak zorunda kalırız.
Dont forget the that : Kaos da aslında düzenin bir parçasıdır. XOABEL isimli kullanıcının da dediği gibi iyi olmadan kötüyü tanımlayamayız. Eğer her şey bir rastgeleliğe bağlıysa, bu da Yüce yaratıcının, ki Ben bir ve Tek Olan Allah c.c. 'a inanıyorum, iradesinde olmaktadır. Örneğin herhangi bir savaşı ele alalım. İki ülkenin birbirine savaş açması ve düzenli ordularla karşı karşıya gelmesi tesadüfi olmadığı gibi bu savaşta olan yerel (local) çarpışmaların, ölüm ve yaralanmaların, ya da bir yerin sürekli el değiştirmesinin tesadüfi olduğunu söylemek abesle iştigal etmekten öteye geçemez. Ki savaş kanserden daha kötü ve üzücü değil midir? Allah c.c' ın insanlara verdiği kadar irade her yerde kendini gösterebilir. Nefsi dizginleyebilmek ise bu iradeye en önemli örnektir. Ama herşeyin üstünde O' nun iradesi vardır. Kanser olayına gelince, insanın kanser olması tesadüfi bir şey midir? Bu konuyu tartışmak çok su götürür. Buna ne yazılacak yer yeter, ne de youtube izin verir. Sözün özü şu ki: Düzensizlik de evrensel düzenin bir parçası, ve onun işleyişinin çarklarından sadece bir tanesidir. Saygılar.
Dont forget the that : Kaos da aslında düzenin bir parçasıdır. XOABEL isimli kullanıcının da dediği gibi iyi olmadan kötüyü tanımlayamayız. Eğer her şey bir rastgeleliğe bağlıysa, bu da Yüce yaratıcının, ki Ben bir ve Tek Olan Allah c.c. 'a inanıyorum, iradesinde olmaktadır. Örneğin herhangi bir savaşı ele alalım. İki ülkenin birbirine savaş açması ve düzenli ordularla karşı karşıya gelmesi tesadüfi olmadığı gibi bu savaşta olan yerel (local) çarpışmaların, ölüm ve yaralanmaların, ya da bir yerin sürekli el değiştirmesinin tesadüfi olduğunu söylemek abesle iştigal etmekten öteye geçemez. Ki savaş kanserden daha kötü ve üzücü değil midir? Allah c.c' ın insanlara verdiği kadar irade her yerde kendini gösterebilir. Nefsi dizginleyebilmek ise bu iradeye en önemli örnektir. Ama herşeyin üstünde O' nun iradesi vardır. Kanser olayına gelince, insanın kanser olması tesadüfi bir şey midir? Bu konuyu tartışmak çok su götürür. Buna ne yazılacak yer yeter, ne de youtube izin verir. Sözün özü şu ki: Düzensizlik de evrensel düzenin bir parçası, ve onun işleyişinin çarklarından sadece bir tanesidir. Saygılar.
gerçek itiraf etmektir. gerçek olduğunu ya da olmadığını değil sadece onun hiçbir yanında durmadığımızı ama kendimize çaresizce bir yer aradığımızın itirafı.
Ben bu videoda düzensizlik evrenin bilinmezliği vs. gibi şeyler görmedim. Bence burada kanserle vurgu yapılan insanın korkuya bağımlılığıdır. Herkes mutluluk ve güzellik ister kimse acı istemez ama bu gerçeklikte vardır. Zaten sadece bir tarafın kabul edilip diğerlerinin reddedilmesi doğru olamazdı. Videodaki profesör bence tamda bunu anlatıyor. Ama bence bu yorumlara bakılınca bizler bireylere olduğu gibi videoyada kendi subjektif algımızla bakıyoruz ve gerçeği gözden kaçırıyoruz.
Size bu videoyu kısaca anlatayım bir dize yazı ile, İğde beline yağmur yağıyor yağsın ne farkeder, yüzyıllardır yağıyor. Bundan yüzyıl sonra bile ne sen, ne ben , nede o geriye hiç bişey kalmicak yorgun ruhumu soğuk ve karanlık kuşatacak.
Alper Başol burda ki çoğu insanlar felsefe görüyor ya da felsefe ye ilgililer bende astrofizik gibi yerlerde böyle yorum yapıyorum ( bu yanlış diye değil çünkü bilim sadece bunun ne gibi faydaları ve zararları konusun da fikir paylaşıyorum ) ha bu arada bende burdakilerin ne dediklerini fazla anlamadım :)))
wercest beautiful valla bende askeri personelim her askeri videonun altına yorum atarım fırsat buldulca kendimize görev ediniyoruz demek ki bunu ama şunu anladım burdakiler biraz fazla uçmuş gibi geldi
felsefe yapmak için zeka gerekmez nasıl düşüneceğini öğrenirsen sende anlarsın.. zeka daha çok bir şey alıp satmada ya da hayatta kalmada lazım olan bir şeydir bence
Açıkçası konu üzerine söylenenleri ve kanser ile gerçekliğin yada hayatın güzelliği üzerine bu retoriği dinlediğimde aklıma ilk gelen THE COUNSELOR Filmindeki du replik oldu. "... avukat bey bir noktada içinde bulunduğun dünyayı kabullenmek zorundasın. başka bir dünya yok. içinde bulunduğun durumun vehametini anlamanı salık veririm, avukat bey. tavsiyem bu. ne yapmalı, ne yapmamalıydın söylemek bana düşmez. yaptığın hataları geri alma dünyası ile hataların yapıldığı dünya birbirinden farklı. şu anda bir yol ayrımındasın. seçim yapmak istiyorsun ama artık seçim yok. sadece kabullenme var. seçim uzun zaman önce yapıldı. seni gücendirmek istemem ama dalgın insanlar sıklıkla kendilerini hayatın gerçeklerinin dışında bulurlar. her halükarda, hepimiz er ya da geç, hayatımızda olacak trajedilere uyum sağlayacağımız bir yer hazırlamalıyız kendimize. ama bu tasarrufu çok az insan yapar. machado'nun eserlerini bilir misin? çok iyi bir şairdir. machado okul öğretmeniydi. genç ve çok güzel bir kızla evlenmiş. kızı çok sevmiş ama kız ölmüş. o zaman büyük bir şair olmuş. belki büyük bir şair olmayacaksın ama olsan bile sana bir yararı olmaz. machado yazdığı her kelimeyi, her şiiri, her kıtayı sevgilisi ile bir saat daha geçirmek için feda ederdi. çün kü keder söz konusu olunca normal kurallar geçerli değildir. çünkü kedere değer biçemezsin. bir insan kalbindeki kederden kurtulmak için koca bir ulusu feda edebilir. ama kederle hiçbirşey satın alamazsın. çünkü keder değersizdir. içinde bulunduğun dünyanın gerçeklerini inkar etmeye devam ediyorsun. karınla yer değiştirecek kadar çok, bütün yüreğinle onu seviyor musun? ölmeyi kastetmiyorum çünkü ölmek kolaydır. hayatının eski haline dönmeyeceği gerçeğini kabul etme noktası. kendi yarattığın dünyadan ibaretsin. ve hayatın sona erdiğinde yarattığın bu dünya da sona erecek. hayatlarının son günlerini yaşamakta olduklarını anlayanlar için ölüm farklı bir anlam kazanır. varoluşunun sona ereceği idraki kabullenme sınırlarını zorlayan bir kavramdır. ama yine de o baskın umutsuzluk içinde bile şu eski inanışı, yani felsefe taşının daima küçümsenmiş ve çamura bulanmış olduğunu idrak edersin. yokoluş karşısında önemli bir şey gibi gelmeyebilir. ta ki yokoluş gerçekleşene kadar. ve bütün hedeflerin ve önemli planların gerçek amaçları, er ya da geç meydana çıkar, açıklığa kavuşur. şimdi kapatmam lazım avukat bey, çünkü birkaç yere telefon etmem gerekiyor...
Hic abartmamaliyiz,binlerce yil gecsede,asiri super zekalar gelsede tanriyi cozemeyecegiz.Ha filozoflar tanri hakkinda ki fikirlerini beyan edebilir o muamma...
Güzel yaklaşımlar. Ama detaysız. Sanki detaydan bahsediyor gibi. Sanki derinlemesine inceleniyor gibi. Fakat öyle bi durum yok. Misal verilecek olursa kanserin güzel olmaması örneği. Öncelikle güzel veya çirkin derken neyi refere aldığınız önemlidir. Veya var olmanın iyiliğine, ölmenin kötülüğüne neyi referans aldığınız önemlidir. Herkes için genel kabul olan görüşlere göre bile bir güzellik belirtilebilir. Mesela ölüme bir sebep olup dünyayı yürüyen cesetlerden temizlediği için. Çok uzun uzadıya konuşulacak meseleler ama temelde her şey incelenirken basit, zamanında dalga geçildiğini duyduğum bir soruya göre bile ilerlemek daha mantıklı geliyor bana: kime göre, neye göre? Bu atar cümlesi gibi gözüken, aslında çok kapıları açmakta fayda sağlayan bir soru. Kullanın... Filmin devamında neler oluyor bilmiyorum, zaten filmlerde bu tip konuları tam manasıyla işleyemiyorlar, işinin ehli insanlar senaristler olmuyor malesef.. Fakat materyalist düşüncenin alanına girip, çekilip, ona yapıştıktan sonra ayrılmak güç, evet. Ve bu tarz insanlara baktığınızda, niçe, freud gibi, diğer insanları, dünyanın acımasız ve amaçsız olduğunu kabul edemeyip rahatlamak için kendi yalanlarına inanmak gibi bazı şeylerle suçlayan, hayattan zevk alamayan, aslında iç dünyası bombok olup da onlar da bunu kabul edemeyip, kendilerine "ben ümitsizliğimden besleniyrum uşağum" gibi saçma avuntular geliştiren, ruh hastası insanlar olduğunu ve dünya ve insanlardan pek hazzetmediklerini fakat bunu da materyalizmin bir sonucu olarak göstermemek için bazılarının açık etmediğini görebilirsiniz. (ulan bu kadar uzun da yazmayacaktım ama yine tutamadım kendimi) Bazı şeylerin iç yüzünü görmek için derinlemesine incelemek, içine girmek lazımdır. Bir hücrenin yapısını öğrenmek gibi... Bazı şeyleri anlamak içinse içinden çıkıp geniş, uzaktan bakmak gerekir. Güneşin dünya etrafında dönmediğini anlamak gibi... Bir konuyu düşünecekseniz ilk aklınıza geleni doğru bellemek de bir hatadır. Çünkü bütün kainatı ihata eden bir akla sahip değilsiniz. Fakat sırf ünlü bir filozof değilsiniz diye düşündüğünüzün yanlış olduğunu düşünmek de hatadır. Çünkü doğruya tesadüf etmek zor değil. Hatta hiç olmayan veya kesin reddedilmiş bir fikri ortaya atmanız da sizi yalnız hissettirmemelidir. Çünkü herkesin her söylediği doğru değildir, bu çok ünlü bir bilimci de olsa. Hatta birçok felsefi düşünce, bir başka felsefi düşüncenin tam tersidir. Bu da demektir ki, en az iki filozoftan biri yanlış düşünüyor. Bu birini diğeri karşısında gerizekalı yapmaz. Onu yanlış sonuca ulaşmış yapar. Hatta belki ikisi de yanılıyordur. Fakat düşünmüşlerdir ve bunu belirtmişlerdir. Mesela ben de Güneş'in dünya etrafında döndüğünü düşünüyorum. Belki de bu konuda tekim, belki de değilim. Ben bunu belli silsile neticesinde çıkarmış ve kabul edebilmişsem, bu fikri, Michealson-Morley deneyinin 3 sonucundan sadece 1 ini mümkün gören insanlardan daha aşağı yapacak şey nedir? Her ne ise, ben de o fikre inanmıyorum o zaman. Ama şunu söyleyebiliriz ki (belki de :D) herhangi bir konuda kesin konuşmak mümkün değildir.
Gardaş ozaman senin yazdıklarına göre en makul görüş Şüpheciler oluyor.Descartesin dediği gibi.Şüphe ettiğim sürece,kendisinden şüphe etmeyeceğim tek şey,şüphe etmekte oluşumdur.
"Hangi açıdan söylüyorsun?" veya "Hangi noktadan bunu çıkardın?" şeklinde soruya soruyla cevap verebilirdim ama anlaşılmayabilir diye açayım :) Ben "şüpheci olun"dan çok "bir meseleyi incelerken onun etrafında dönün" mesajı vermek istedim kardeşim. Yani bir mesele incelenirken sağından, solundan, içinden, dışından, her açıdan inceleyerek bakılmalıdır. Sanki bir maddeyi inceler gibi akla gelen gelmeyen her şeyini inceleyin demek istiyorum.
Abi yazdıkların,örneklemelerin mutlak doğruyu kesinlikle ulaşamayacagımız,ulaşsak bile yanılma payımızın olacagından,buda bizleri şüphe etmeyi yöneltir gıbı bır anlam cıkardım..Bılmıyorum bende yanılmıs olabılırım.Fakat yazdıklarında dogruluk payının olması ıle birlikte başka birisede özellikle metaryalist düşüncede olan bir arkadaş cıkar der.Tanımlıyamadıgımız şeyden korkarız.Korkularda bizlere İnanca yöneltir.Örnek insanların ay,güneş,ateşe tapmaları zamanında.Bence adamda kanser örneğinde kötü olanı diil,neden bir hücre böle davranır diyerek ahenge atıfta bulunmus.Ha oledir yada böledir demek inanki saatlerce konusulacak bır konu dedin gibi.
estağfirullah. sen o yazının tamamını okumaya üşenmediysen zaten çok da bi sorunlu tartışma yapacağımızı zannetmiyorum. Söylediklerimden o anlamı çıkarmış olabilirsin. Bunda ters bir durum yok. Zaten benim savunduğum şey de budur, netlik kazanmaz hiçbir şey. Hatta ben bunu da bir delil olarak görürüm bazı meselelerde. Hatta bunu delil olarak görmemi de bazı şeylere delil olarak görürüm. Ancak, o anlamın da çıkıyor olması, benim onu anlatmaya çalıştığım manasına gelmez. Ben orada, yukarıda da bahsettiğim şeyi anlatmaya çalıştım. Bunun haricinde şüphecilik konusunda da fikirlerim var elbette. Konuşmak istersen şunları söyleyebilirim: Videoda matematik örnek verilmiş fakat matematik öyle bahsettiği gibi değişmez gerçekler değildir. Belki de kesinliği olan tek şey başka kesinliğin olmamasıdır. Ancak nefsül emr denilen bir şey vardır ki orada her şey nettir. Bu da hal ve vaziyetin hakikati demektir. Yani ortada kesin gerçekler var ve vakidir. Fakat biz onları kesin olarak bilmiyoruz. Yani bahsedilen kesinsizlik, bizlerin bilmesi açısındandır. Lakin bu demek değildir ki şüpheci olmak gerekir. Düşünmek için şüphe şart değildir. Yalnız burada kastettiğim şüphe, zıt görüşü; doğru farzedebilmektir. Ama bu konuyu böyle olgular üzerinden konuşursak hem anlaşma sıkıntısı yaşayabiliriz, hem de konu havada kalabilir. Müşahhas örnekler üzerinden konuşmak her zaman işi kolaylaştırır. Kolaylık, olumluluk, düzen gibi olgulara öncelik veririm. Hasılı konuşmak istersen bu konuyu bir örnek üzerinden konuşalım ki anlaşabilelim.
Bir raftaki kitapların dizilişini beğenmeyip bunlar düzensiz diyebilirim lakin sen bunların dizilişini beğenip bunlara düzenli diyebilirsin. Düzen anlayışı göreli bir kavramdır. Ama arkadaşın bahsettiği şey sistematik düzen seninki ise evrensel düzen. Entropi gibi bir yasa varken kimse evrensel düzenden bahsetmedi. Ama sistematik bir düzen var ve bu da yasalarla mümkün olur. Örneğin; evrende düzensizliği her daim arttıran entropi bile bir sistemdir.Evrende düzenli bir olay olsa bile bunun karşılığı her daim düzensizliktir ve evrendeki herşey kendini maximum düzensizlik ve minimum enerji seviyesine çeker,dolayısıyla burada diyebileceğimiz şey düzensizliği bile belli bir yönergeyle arttıran bir sistem olduğudur. Buna teleoloji denir. Sistemler olmasaydı ''sistemler var mı?'' sorusunu sorabilecek komplex bir canlı dahi oluşamazdı.Ayrıca evrende pekşok ince ayar var. Bu hassas ayar sabitelerini fizikçilerin ve kozmologların hepsi kabul eder. Matematiğin sonuçları evrende canlılığın oluşma ihtimalinin ne derece hassas ayar aralıklarıyla kısıtlı olduğunu bize göstermiştir. Örnek vermek gerekirse Oxfordlu Matematik Profesörü ve Teorik Fizikçi (ayrıca Stephan Hawking'in çok yakın arkadaşı olan) Roger Penrose evrenin başlangıcındaki entropinin 10^10^123/1 (1'in yanına 10123 tane sıfır koyduğumuz sayıda 1 ihtimal) daha büyük ya da daha küçük olması halinde ya evrenin tekrar içine çökeceğini ya da galaksilerin dahi oluşamayacağını söylüyor. Ayrıca bunun gibi pek çok sabite olduğu biliniyor. Eğer bu sabiteler dışında bir durumda olsaydık evrenin ne durumda oluşabileceği bilgisayar simulatörleri ile gözlemlenebiliyor. Ve bu yüzden bunlara hassas ayar diyorlar. Çünkü bunlar dışındaki ihtimallerde yaşama yer yok.
Yorumun ve bilgilerin için teşekkür ederim. Kısacası düzensizliğin de bir düzen olduğunu, bunun tanrının gücüyle sağlandığını ve aksi halde canlılığın oluşma ihtimalinin olmadığını düşünüyorsun. Evrende gerçekten de söylediğin gibi canlılığın oluşması çok küçük bir ihtimal etrafımızda inceleyebildiğimiz, görebildiğimiz, bir şekilde bilgi sahibi olabildiğimiz hiçbir yerde bir canlılık bulamadık sadece dünyada ki canlılığı kanıtlayabiliriz böyle baktığımız zaman ince bir ayar olduğunu düşünebiliriz ama bu ince ayar kim ve kimler için? Bu bahsettiğin ince ayar sadece bizim için mi aksi halde etrafta uzaylıların da olması gerekirdi. Gelmek istediğim nokta şu evren sonunu belirliyemediğimiz bir sonsuzluk ve biz bu sonsuzlukta o bahsettiğimiz küçük ihtimal olamaz mıyız ? Canlılık sadece bizim ihtiyaçlarımızla mı olur ? Başka koşullarda başka ihtimallerde ve başka gereksinimlerde ortamın varlığında bulunan maddelere gereksinim duyan canlılar olamaz mı? Bizim varlığımız için sağlanan ince ayar başka tür varlıkların oluşmasını da engelleyebilir, oluşum ihtimalleri ne kadar küçükse evren de o kadar büyük. Evrenin oluşumunda ince ayarlar var diyorsan ki, evren bu şekilde olmasa başka şekilde olurdu ya da evren olmazdı veya evren olmasaydı da olurdu belki de daha başka şeylere sebebiyet verirdi :) yani bilinmezlik ve sonsuzluk sonsuz derecede, aksi halde tanrıyı bilimsel olarak kanıtlamış ve tüm soruları çözmüş olurduk. Seni anlamadığım ya da yanlış anladığım noktalar varsa lütfen söyle
@@oneday1689 açıkçası yorumunu okuyamadım fakat enerji düzensizlik eğilimindedir. son olarak şu müthiş teoriyi hatırlatmak isterim 'aslında evren hiç var olmamalıydı' düşünceyi destekler nitelikte :))
@ delil anlayışı değişiyor dedin ben de delil dediğin şey kişiye göre değişmez dedim. Bence arada baya bir fark var
3 года назад
@@HamamBocekleriniKorumaDernegi delil olacaq hiç bir şey yoktur. kişiye göre değişir değişmez fark etmez delil olarak sanılan her şey bir yanlgı bir ilizyondur. kainatın kendise bile gerçek deiğdir delil olacak bir şey yoktur. dedil anlayışı insandan insana değişiyor bakış açısıyla kaynaklıdır. misal sen dersen ki ben bilgisayarı görüyüorum ve bu bir delildir ben derim ki bilgisayr yoktur sen kafanın oluşturduğu bir ilizyonu görüyorsun hemde dışarda değin beyininde görüyorsun öylese delil dediğin şey sana göre delil olmuş olur bana göre değil
@ ben de diyorum ki delil ile gerçek aynı şey değildir. Gerçeklik beni bağlar bunun delil olması için ise herkesi bağlaması lazımdır. Güneş gerçektir. Eğer simülasyonla, ya da zihnimin oyunuyla bile güneş meydana gelse, bu tüm insanların ortak algısı olduğu için güneş gerçektir. Delil ise hakikate ulaşmak için gösterilir. Fakat güneşi gördüğümüzün bir delili yoktur. Zihnimiz özneldir.
Unuttuğun bir şey var bayım olasılıklar tüm olacakların neden dolayı olacağını hesaplarsak buluruz bu yüzden imkansız yok kaçta kaç olasılık vardır biliriz gerçek hayatta basit matematikle hangi torbadan kaçta kaç çıkacak bir topu hesaplarız daha ileri düzeyde hesaplarsak sınırsız bir olasılık var ve çok zor ama imkansız değil
Video güzel olmuş ama bence acı bir gerçeğide yüze vurmuş düşünceler tartışılmalı ki eksiklikler hatalar giderilsin lakin sıkıntı şu ki bu o çocuğun düşüncelerini paylaşma güdüsünü yerle bir edecek kadar sert bir eleştiri olmuş
Verilen örnekler sadece izafihi görüşler içeriyor. Gerçek izafihi olamaz. Verilen örneklerdeki doğru-yanlış, iyi-kötü vs. insanların izafihi yorumlarıdır. Ayrica matematik eşitliklere dayanır; evren denkliklere. El adl-il esas-il mülk. Güzel oyunculuk ancak dialoglar muariz.
Pi değil Phi, yani Fi. Sadece altyazı ı yanlış, yoksa Elijah Wood da mı yanlış telafuz etti bilmiyorum. Pi ile karışmasın bu çok çok çok çok çok önemli bence
pi sayısı pay diye okunuyo memlekette de ağzı olan konuşuyor çok meraklısınız bilmediğiniz konularda ahkam kesmeye. ingilizcede i harfi alfabede nasıl okunuyo bakalım?
Kutay Altıntaş pay degil pi demiyor ki adam. pi degil fi olacak o diyor. "phi" fay diye "pi" pay diye okunuyor. biz pi ve fi diyoruz. "fi olmasi gerek elijah wood yanlis telaffuz ediyor" demis.
Das Eqw bence yanlis telaffuz etmek degil, pi, altin oran ve fibonacci dizisi demis yani hepsi birbiriyle baglantili oldugu icin phi yerine altin oran demis.
Çürükçül bakteriler doğa için kötü bir şey midir ?Hayır ! Sonuç olarak canlı organizmaları ortadan kaldırır ve bir ekoloji oluşturur. Tabiatta hastalığın kötü olmasını söyleyemeyiz evet biz bunu kötü güzel olmayan bir şey olarak algılıyoruz. Fakat bu olmasayd populasyon erkenden daha fazla artar doğal kaynak sıkıntısı çekmeye başlardık. Elbette bunu bir zaman çekeceğiz ama insan teknolojisinin populasyon ile doğru orantıda gelişmesi kaynak sıkıntısınıda çözecektir örneğin uzayda hammedde aramak gibi.
Hayal ettiğimiz her soyut elle tutulamayan gözle görülemeyen nedensellik kavramları gerçektir. Özellikle iyi ve kötünün hayatımızdaki yeri gözümüzün gördüğü herşeyden daha yakındır. Görüyoruz ki ortada kararlar var. Seçenekler var. Bu da birşeyi iyi veya kötü yapıyor. Keyfine bakan bir patron altındakileri ezince önce ezdiği personellerin ailesinde sıkıntı artıyor sonra ülkede yozlaşma ve sıkıntı artıyor. Bu da kötülüğün varlığına olağanüstü bir kanıt. Viktor Frankl adlı logoterapistin kendisi üzerinden verdiği örnek zaten iyilik ve kötülüğün varlığına olağanüstü kanıttır: Kendisi ve bir arkadaşı nazi kampından cıkınca bir yerden geçiyorlar. Arkadaşı tarladaki ekinlerin üzerinden geçince Viktor sorar: Ekinlere bastın. Neden bunu yaptın? Arkadaşı yanıt verir: Yıllarca bize eziyet yaptılar beni bağlamaz ezer geçerim. Ancak Viktor yanıt verir: Sana yapılan eziyetler, bunu yapma hakkını vermez. İki insan aynı eziyeti görüyor ve birisi kötülük karşılığı kötü olurken öbürü iyiliği seçip insanlara birşeyler anlatmak için terapist oluyor. Bu seçenektir. Seçenek ise iyilik ve kötülüğe kanıttır.
Cringe. Wittgenstein'ın tiplemesi de, hocanın Tractatus'u anlamayıp basite indirgemesi de, çocuğun karşı çıkışı da, hocanın kaos teorisiyle cevap vermesi de o kadar saçma ki.
peki ya bu kadar birbiriyle baglantili olaylar insanlarin hayatina bakinca herkesin kapasitesine gore bi yuk verilmis bi araba yapinca bile binlerce muhendis calisiuo evreni matemeatige baglamak cok sacma matematik bi sebeptir acaba onu oyle muhtesem bi sekilde yapan biri yokmu elbete var ama sadece sorumlulultan kacmak icin birseylerin arkasina saklanmak cok sacma
"Her şeyde, hattâ en çirkin görünen şeylerde, hakikî bir hüsün ciheti vardır. Evet, kâinattaki herşey, her hadise, ya bizzat güzeldir, ona hüsn-ü bizzat denilir; veya neticeleri cihetiyle güzeldir ki, ona hüsn-ü bilgayr denilir. Bir kısım hadiseler var ki, zahiri çirkin, müşevveştir. Fakat o zahirî perde altında gayet parlak güzellikler ve intizamlar var. Ezcümle:" "Bahar mevsiminde fırtınalı yağmur, çamurlu toprak perdesi altında, nihayetsiz güzel çiçek ve muntazam nebâtâtın tebessümleri saklanmış. Ve güz mevsiminin haşin tahribatı, hazin firak perdeleri arkasında, tecelliyât-ı celâliye-i Sübhâniyenin mazharı olan kış hadiselerinin tazyikinden ve tâzibinden muhafaza etmek için, nazdar çiçeklerin dostları olan nazenin hayvancıkları vazife-i hayattan terhis etmekle beraber, o kış perdesi altında nazenin, taze, güzel bir bahara yer ihzar etmektir. Fırtına, zelzele, veba gibi hadiselerin perdeleri altında gizlenen pek çok mânevî çiçeklerin inkişafı vardır. Tohumlar gibi neşvünemasız kalan birçok istidat çekirdekleri, zahiri çirkin görünen hadiseler yüzünden sünbüllenip güzelleşir. Güya umum inkılâplar ve küllî tahavvüller birer mânevî yağmurdur."(1) Eşyanın mülk yüzü sebeplerin, zıtların, kıyasların, cüzi bazı çirkin ve şerlerin, nispi emirlerin, mertebe ve derecelerin cevelan ettiği renkli yüzdür. Bu yüzde Cenab-ı Hakk'ın izzet ve kemaline uygun olmayan bazı haller ve durumlar olduğu için, Allah bu haller ile temasta görünmemek için, araya sebepleri koymuştur. Bu yüzden her hal ve durumun hikmet ve güzelliğini anlamakta insan zorlanabiliyor. Bu yüze hasrı nazar edenler, bu karmaşık durum içinden çıkamadıkları için, genelde sebeplerde boğuluyorlar. Allah’ın bu yüzde sebeplerle iş görmesinin hikmetlerinden birisi, insanlardan gelecek şikayet ve isyana bir perde bir paratoner olmasıdır. Nasıl yıldırım şiddetini paratoner kendi üstüne alır evi muhafaza eder. Teşbihte hata olmasın, aynı şekilde, insanlardan gelecek şikayet ve isyan ateşini sebepler paratoner gibi kendi üstüne çeker, Allah’a gitmesine perde olur. Eşyanın melekut yüzü, yani her şeyin hakiki ve iç yüzü ise aynanın parlak yüzü gibidir. Bu yüzde her şey şeffaf ve güzeldir. Zıtlar yoktur. Mesela, çirkin ve güzel diye bir şey yoktur, her şey güzeldir. Bu yüzde Allah’ın isim ve sıfatları bizzat mübaşeret içindedir. Yani eşyanın arka planında bizzat Allah’ın kudret eli görünür. Mülk yüzünde direkt değil, sebepler vasıtası ile görünüyordu. Melekut yüzüne, her şeyin içi manasından ziyade, her şeyin hakiki gerekçeleri ve güzel neticeleri nazarı bakmak gerekir. Yani bir kutunun içi dışı nazarı ile bakmak sathi olur. Öyle ise kainatta çirkinlik diye bir şey yoktur. Her şey ya bizzat güzeldir, ya da neticeleri ile güzeldir. “Bahar mevsiminde fırtınalı yağmur, çamurlu toprak perdesi altında, nihayetsiz güzel çiçek ve muntazam nebâtâtın tebessümleri saklanmış.” ifadesi bu manaya işaret eden güzel bir levhadır. Yağmur ve çamur görünüşte çirkin ve meşakkatli gibi iken, hakikatte binlerce bitki ve canlıya bir ana kucağı gibi müşfik ve şefkatlidir. İnsanların yaptığı çirkinlikler ve zulümler zahirde çirkin ve kötü de olsa, kainatın ve içindeki sayısız güzelliklerin mertebeleri ile anlaşılmasında önemli bir mikyas ve güzel bir mizandır. Firavun'un çirkinliği ve çirkin işleri olmasa idi, Hazreti Musa (as)’in güzelliği ya da güzelliğindeki aksam anlaşılamazdı. Yoksa, Firavun'un yaptığı çirkin işlerde bizatihi bir güzellik bulunmuyor, ancak neticeleri ile güzelliğe hizmet ediyor. Farklı bir mülahaza: Bir fabrikatör, bazı işçiler hata edip ürünlerin bazılarına zarar verebilir endişesi ile fabrikayı yapmaktan vazgeçse, fabrikayı yapmaktaki bir çok hayrı ve kazancı terk ettiği için vehham ve divane addedilir. "Cüzi bir şerrin gelememesi için külli hayrı terk etmek, külli bir şerdir." Öyle ise kafirlerin kendi iradeleri ile şerre ve ateşe gitmelerini engellemek için varlığı yaratmamak, ya da başka bir surette yaratmak külli bir şer olup, Allah’ın hikmet ve iradesi ile bağdaşmaz. Kafirlerin hatırı için bu kainat düzeninin geri bırakılması makul değildir. Üniversite imtihanı, tembel talebe ile çalışkan talebenin tefrik ve temyizi için tanzim ediliyor. İmtihandaki amaç iki talebe arasındaki farkı göstermek ve her hak sahibine hakkını vermektir. Tembel talebenin zarar görmemesi için imtihan iptal edilse, yüzlerce çalışkan talebenin hakkı gasp edilmiş olur. Ebu Cehil'in ateşten kurtulması için Ebu Bekir (ra)’ı yetiştiren imtihan ortamını lağvetmek, Ebu Bekirlerin hakkını yok saymaktır ki, Allah’ın sonsuz adaleti böyle bir çirkinliğe ve haksızlığa müsaade etmez. Bu yüzden kainatın yaratılması, yaratılmamasına üstün gelmiştir. Herkesin eşit bir seviyede ve hayırlı bir surette yaratılmasına ihtiyaç yoktur. Zira sayısız melekler o vazifeyi zaten ifa ediyorlar. Allah, kendi iradesi ile iman edip ibadete meyledecek varlıkları yaratmayı murat ediyor ki, insanın yaratılmasındaki en büyük sır ve plan budur. Özgür bir iradenin verilmesi elbette zıddını da içermek zorundadır. Yani insan iman etmeye meylettiği gibi, küfre de meyledebilir. İradeyi değerli ve yaratılmaya layık kılan bu ihtimaldir. Bu sebeple Allah iradeyi iki taraflı ve iki yönlü yaratmıştır. Kul kendi kesbi ile Allah’a iman edebileceği gibi, aynı kesbi ile küfre de gidebilir. İşte varlık türleri içinde bu tür özgün ve orijinal bir İlahi projedir. Allah bu tarz bir varlığı murat etmiştir ki, bazı bozuk karakterlerin bu planı geri çevirmesi kabil değildir. Yani Allah kafirlerin haksız hatırı için bu özgün ve orijinal planını terk etmez. Allah kainatı ilmi ezelisinde tasarlarken, hayrın derece ve mertebelerini kullarına iyi kavratmak için onun zıttı olan şerleri de tasarlamıştır. Zira mutlak olan, bir şeyin hakiki bir zıddı olamayacağı için, mevhum ve farazi zıtları Allah insanların kıyas yapabilmesi amacı ile tasarlamıştır. Kafirlerin küfrü ve çirkin halleri, esasında olmayan şeylerdir, ama hayrın karşısında meratip ve derecelerini anlamakta yardımcı olan farazi ve vehmi hatlardır. Kafirlerin, dünyanın imarı için yaratılmasındaki en önemli pay bu kıyastır. Allah bu tasarlamayı yaparken, onları böyle bir hizmet ve vazifeye zorlamamıştır, onlar kendi özgür iradeleri ile bu yolu seçmişlerdir. Ve sonunda da hak ettikleri yere gireceklerdir. İnsandaki kesp, yani cüzi seçme yeteneği, yukarıdaki muhteşem kurgunun içinde bir cüzdür, bir parçacıktır. Bu muhteşem kurgu içinde hayır galipken, gidip az ve vehmi olan şerri seçmek ve ona yönelmek bu kurgu ve düzen içinde özel bir tercih ve özel bir seçim oluyor ki, sorumluluk tamamen bu tercihi yapan kişiye aittir. Kulun bu özel tercihi kendi başına bir şer olabilir, ama asla kurgusal ve intizam noktasında Allah’ın plan ve tasarımını şer yapmaz ve yapamaz. Öyle ise insanların kendi özel tercihleri ile az ve vehmi olan şerri irtikap edip, kainatı ve içindeki intizamı aleyhine döndürmesi, -haşa- kusurdan ve eksiklikten münezzeh olan Allah’a bir kusur olarak isnat edilip, yorumlanamaz.
Konuyla alakasız olacak ama: İlk sahne aklıma, Mustafa Kemal ATATÜRK'ün Çanakkale savaşı sırasında latin alfabesinin dilimize aktarılması için çalışma yapmasını getirdi. Dehalar sıradan insaların odaklanacağı şeylere (savaş gibi) odaklanmak yerine başka sorunları ilk sıralara koyabiliyorlar.
İşte, bunu asla bilemeyeceğimiz için filmde de geçen replikle söylemek gerekirse bu konu hakkında konuşmamalıyız. Yani demek istediğim şu. Eğer bu dünya nihai olarak gerçek değilse bile bizim algılarımıza göre gerçekse biz bu dünyayı gerçek olarak kabul etmeliyiz. Çünkü bizim gerçeğimizi bizim bilmemiz yeterlidir, nihai gerçek ise asla bilinemez. Biz, bizim bildiğikiz ve algıladığımiz gerçekleri veya gerçekler üzerinden konuşmalıyız. Ben elimdek elmayı algılıyorsam bu rlma benim için gerçektir ve vardır. Nihai olarak bu elma olmayabilir, bu bir simülasyon veya benim bilincimin beni yanılttığı bir algı olabilir fakat bu benim gerçeğimdir. Duyu organlarımız bizi kandırıyor olabilir ama wittgenstein'e göre böyle bir kandırma olsa bile bizim gerçeğimizi kandırılma oluşturduğu için kandırılma bizim için bir gerçektir. Biz bu sınırlarla konuşmalıyız
bu felsefemi şimdi kartanesi diyo güzelse kanser diyo niye güzlel degil ağam burası cennet degil her şey güzel ola insan tabiata nasıl sorumsuzca yanaşıyorsa tabiatda insana aynı şekil cevap verir
Agnostisizm içinde paradokslar içeren bir düşünce akımı. Tıpkı diğerleri gibi. Her şeyin aksi ispatlanabilir. Ama kime göre? Gerçeklik olgusunu elindeki tezlere göre yorumlar. Bu nedenledir ki gerçek bulunamaz. En büyük iki kavram; Zaman ve Mekan. İnsanın elindeki tek veri budur. Bilinene göre yorumladığı için yanılır. Bilinmeyen de yorumlandığı an bilinmezlikten çıkar. Kimi sorularına felsefi cevap alarak tatmin olur ve o düşünceyle yaşar, kimi tam aksi. Kişi inandığı şeyi doğru olarak görüyorsa o doğrudur. Ve bir değişime kadar hayatın gerçeği odur. Çünkü bir diğer değişimde de önceki haline sadık olduğu kadar sadık olacaktır. Her inancı mantıksal olarak ispatlayabilirsin. Her zaman bir diğer seçenek vardır. Her zaman fikirler ihtilafa düşecektir. Ve insanın anlam arayışı trajikomiktir. İşte bu yüzden tüm her şeyi ele aldığımız zaman tek bir cümle kalır; Olmak ya da olmamak.
Öncelikle bir öğrencinin hevesi onunla herkesin içinde böyle konuşarak kırılmaz. bu senin bok gibi bir karakterin olduğunu gösterir, kendi şovunu yapabilmek için bir insanı rahatsız bir durum içine sokamazsın. Sonrasında saçma sapan nihilist fikirlerini ispat etmek için kıçını yırtarcasına uğraşman bile sayıların ötesindeki görüşleri saçma bulduğun düşünce şeklinle çelişen bir duruş. madem sayıların ötesini geçersiz görüyorsun, sayıları düzgün okuyabilme yetisi senin için öncelik olma durumunda. hangi diferansiyele nasıl yaklaşacağını bilememek ile diferansiyelin ötesini diferansiyele eklemek arasında temelde bir fark yok, ikisi de mantık hatası. O halde kendi ispatını referans aldığın düşünürün yahut kendi içinde tutarlılık arz edecek bir düşüncenin içinde ince ince eriterek açıkca beyan etmek durumundasın. Bu sorgulamada öğrencinin fikrini "hani bize am am" tipinde mutat yaklaşımlarla çürütmeye çalışman seni bu paragrafın başında yazdığım "nihilist fikirlerini ispat etmek için kıçını yırtarcasına uğraşman" konumuna getirir ki bu da kendi düşüncenle çeliştiğin durumu oluşturur. Nereden bakarsan tırt, nereden bakarsan salak bir oturum. Netice sıfır.
EVILSLAY bu kenar mahalle ağzı nedir ?Hadi laflar yerinde olsa. Diğer bi konu bu filmi ve oxfordu sen nasıl kıyaslama konumuna getirebiliyorsun? oxfordun bahçesine girsen feleğin şaşar
@@nursimaophelia sadece düzenin old. yerde mevcut düzenin düzensizlik olup olmadığı belirsiz olduğundan iki olasılık çıkar ya mevcut düzen aslında düzensizliktir Ya da düzensizlik olmadığından onun düzen olup olmadığı ortaya çıkamayacağından mevcut düzen düzen olduğu olasılığı çıkar
her şeyi matematik ile acikliyorsak yani elle tutulur bir sonuç bulunuyorsa kanser sıfır ise bir iyi oluyor bir İ sıfırın önüne getirsek kanser aslında iyilesmis oluyor ve elimizde gözle görülür bir sonuç oluyor bu yüzden doktorlar var.
kardeşim sen izlemedin heralde alt yazıları okumadın. video baştan aşağı felsefe içeriyor. sen o kadar mı düz bakıyorsun vakıalara. Büyük çaplı holywood filmlerinin baronları yahudilerdir. Her film bir mesaj içerir. yüzüklerin efendisinden tut. matrix den tut vandetta ya kadar aklına gelen bütün meşhur filmler..
sen kapı aralığında üniversite bitirmek istiyorsun kardeş. senin sorduğun bu soruya 3 saat konuşmak lazım yazarak olmaz. önce sana islamı anlatmak lazım. sonra hikmetli işlerden misaller vermek , sonrasında gözünün kulağının vücudunun bi takati bir sınırı olduğunu aklın da sonsuz değil bir hududu olduğunu göremeyeceğin anlayamayacağın işlerde allahın iradesine teslim olacağını anlatmak gerekir ki buda yazarak olmaz. sen eşşek olmasan sene 2016 ufak bi muhakemeyle bunu öğrenmen lazımdı.
lütfen düz mantık olmayın bu konuda muhammede katılıyorum neden islam çünkü islamın ilk prensibinde yaratıcıya yönelme var aynı şekilde kaosun sonunda var edecek güzelliğe denk demeyip oluşan resmin asıl oluşturucusunu bulmakta ve asıl olan görünenin ötesini görmekte,yazılan yorumları düz mantıkla okumayın ama muhammede eleştirim ise islamı kalıp bir isim olarak kullanması haklısın muhammed ama dıştan haksız görünürsün. neyse unutamayalım şuanki güzelliklerde kaostan meydana geldi. kaos görünen şeyin başlangıcı oluşumu ve sonucu bir düzen ve ahengtir şuanki dünyanın ondan gelmesi gibi... SELAMLAR
Videoda elemanın matematiği ön plana çıkarması bilimsel olarak net bir gözlemi ortaya koymuş bu zaten bilinen bir şey ve video da kendisi de bunun nedenini açıklamış;matematiksel kuramlar teoriler kesin ve net sonuca daha yatkın olduğundan önemlidir.Mesela bir teori iken teoreme dönüşen kuramların neredeyse tamamı matematik kuramlardır.Mesela pisagor bağıntısı,öklit algoritması,varlık-teklik diferansiyel teoremi..vb.dir. matematik dışındaki çoğu teoriler değişken soruya ve farklı açılardan yoruma açık olduğundan teoreme dönüşmesi çok daha zordur.
elemanın kanser (hücrenin düzensiz üremesi) ve üstü kapalı geldiği noktadaki evrendeki düzensizlik fikri Termodinamik fizikte 'entropi yasası' dır.
bu da bir 'yasa' dır.Bu da bir 'denge' nin sonucudur yani evrensel bir dengenin ürünüdür.Fakat bu anlık gözlemde mesela bir entropi vakasını 'düzensiz hareket' olarak görür ve rastgelelik kararsızlık sonucuna varabilirsiniz.Bunu eğer matematiksel bir denklemle açıklamaya çalışırsanız 'ardaşık-ölçülebilir kesinlik' söz konusu olmayacağından matematiksel teoremlerin tartışmasız kanıtlanmış kesinliği karşısında 'gerçek' olarak kabul edilmeyecektir.Fakat bunu matematiksel olarak kabul edilebilir bir denkleme vurduğumuzu düşünelim o anki kanıtlanmış denklem entropinin meydana getireceği kestirilemeyen sonuca göre 'geçersiz' hale gelecektir.Bu durumda şunu gösterir yadsınamaz bir düzene bağlı olan 'kanıtlanmış matematiksel teoremler' dahi entropi yasası karşısında tartışmaya açık hale gelebilir demektir bu.
mesela kanser, yaşlanma, paslanma ..vb. olgular kısmen entropi olarak tanımlanırsa örnek olarak verilirse ,evrendeki düzensizlikte gözlemle gittikçe artmakta olduğu açıkça söylenmektedir.Fakat bu düzensizlik her ne kadar ölçülemez ve tahmin edilemez biçimde gelişse de kaçınılmaz bir 'denge' yi beraberinde getirmektedir.Bu 'evrensel bir denge' dir ve gereklidir.Evrende tartışmasız bir düzen söz konusudur ancak bu ince hesap ve düzenin karşısında dengeyi sağlamak için de hesapsız bir düzensizlik söz konusu olmalıdır bu hep birlikte 'yasa' yı ortaya koyar.
sıcak çay daima soğumaya yönelir ,beden daima yaşlanmaya yönelir gençleşmeye değil yaşlanma ölüme yönelir ölüm ise soğumaya yönelir soğuma ise beraberinde yok oluşu getirecektir doğumu değil.Doğum için ısınma için kısaca var oluş için tetikleyici bir dokunuşa gerek vardır.Bu düzensizlik içinde daime söz konusu olur bunun sistematiği uzun bir hikaye ancak doğumla start alan düzen düzensizliğe boyun eğerek ölüme yenilir.Bu evrensel boşlukta sürekli yaşanır ancak sistemi meydana getiren evren de analitik olarak bakınca bundan nasibini alır ve kaçınılmaz bir sona doğru yol alır.Bu kaçınılmaz son 'üst evren' ve 'üst akıl' fikrini doğurur.
mesela bir binayı yapmak için harcadığınız hammadde ve enerji sonuçta bir düzeni (bina) yı meydana getirmiş olacaktır.Fakat o binayı yapmak için harcanan enerji ve hammadde evrenden yok edilerek çalınarak elde edilir ve her daim belli bir konudaki 'düzen' e karşı sonuç mahiyetinde daha çok bir 'düzensizlik' söz konusu olur.Bu ilk bakışta bir dengesizlik olarak görülse de geniş anlamda bu 'denge' yi beraberinde getirir.Bu dengenin adı ise 'ölüm' dür.Kanser,yaşlanma,paslanma..vb. entropi ölümün kanıtıdır.Evrende bir düzen söz konusudur ancak zamanla artan ve düzeni gittikçe bastıran aşan bir düzensizlik söz konusudur.Bu durum da 'evrenin de gittikçe yaşlanıyor olması' 'evrenin kanser oluyor olması' 'evrenin gittikçe paslanıyor olması' olgusunu açıkça yadsınamaz bir biçimde göz önüne dökmektedir.Bunun sonucu ise malumunuz 'evrenin de günün birinde ölecek -yok olacak-olması' anlamına gelir.düzen düzensizliği beraberinde getirir bu düzensizlik ise aslında üst akılda bir dengeyi oluşturmaktadır.
eleman bu noktada olayı 'korku' dürtüsüne bağlıyor ve depresif bir havaya kapılıyor bu çok subjektif ve manipülatiftir.Konuşmaya başladığı 2 nokta matematik ve kanser olgusu üzerinden korkuya varmasına ben basit bir deyimle cevap vereyim 'korkunun ecele faydası yoktur!' biz burada ecel den bahsediyoruz bunun sistematik gerçekliğinden bunu korku gibi dürtüsel bir olguya bağlayıp onun gölgesinde bırakmak kusura bakmayın trajikomik yani.Bunun sonu 'korku dürtüsü' ne değil ölümün sonrası ölümün evrensel sistematik içinde aşılabilir olup olmaması olayı gelir yani bence öyle olmalı.Bu videoda hikayenin başladığı noktaya göre bakarsak sonu böyle bağlanmalı.Sonu korkuya bağlamak merdivenin son basamağına çıkmışken adımı eşiğe atmak yerine tekrar 1 basamak geri inmek gibi bir şey yani.Buna halk arasında 'son raddede sıçıp sıvamak' diyebiliriz.
videoda korkuyla sonuçlandırdığı düşüncesine madde üzerinden de bir atıfta bulunuyor eleman neyse,şimdi o konuya girersem e-book a döner burası çok farklı ve çağımızda başlayan ve önümüzdeki 22.yüzyıla damga vuracak yeni bir bakış açısı ortaya çıkar konu çok dağılır.
COOLMISTER BLONDEATH çok tşk ederim.
ölüm ya da yok oluş diye bi şey yok herşey yine dönüşüme dönüyor tekrardan kendini var ediyor ve evrende bi düzen de yok karmaşık yapıda ...
@@dogaylaiciceteymuroglu1616 evrende düzen yoksa senin bu çıkarımı yapman ne kadar doğru? Düzen olmayan bi evrende senin düzensiz olan beynindeki bi takım düzensiz hücreler arasındaki saçma sapan düzensiz elektriksel uyarılarla yaptığın çıkarıma güvenemem adamım.
@@dogaylaiciceteymuroglu1616 evren karmaşık yapıda okey. Ama herşey kendini tekrardan var etmiyor, mutlak yok oluş yani soğumaya doğru gidiyor kainat. entropi yasası gereği.
Merhaba isminiz ne acaba
Adamın dediği, insanların mutlak gerçek arayışında yalnızca algıladıkları dünyayı matematikle açıklamaya çalıştıkları ama gerçeğe ulaşamadıklarıdır. Matematik bize gerçeği anlatmaz yalnızca olan biteni mantıksal bir dille ifade ederek anlamamızı sağlar.Ama biz bu olanların nasıl neden ortaya çıktığını tahmin edemez, bilemeyiz ve sonunda yalnızca gerçeklere katlanmak zorunda kalırız.
Çok iyi ifade edilmiş •
ulan ne kesit bee her yıl 2 defa izliyorum nedendir bilinmez
Herkesin bir doğrusu ama kimse gerçeği bilmiyor.
Dont forget the that : Kaos da aslında düzenin bir parçasıdır. XOABEL isimli kullanıcının da dediği gibi iyi olmadan kötüyü tanımlayamayız. Eğer her şey bir rastgeleliğe bağlıysa, bu da Yüce yaratıcının, ki Ben bir ve Tek Olan Allah c.c. 'a inanıyorum, iradesinde olmaktadır. Örneğin herhangi bir savaşı ele alalım. İki ülkenin birbirine savaş açması ve düzenli ordularla karşı karşıya gelmesi tesadüfi olmadığı gibi bu savaşta olan yerel (local) çarpışmaların, ölüm ve yaralanmaların, ya da bir yerin sürekli el değiştirmesinin tesadüfi olduğunu söylemek abesle iştigal etmekten öteye geçemez. Ki savaş kanserden daha kötü ve üzücü değil midir? Allah c.c' ın insanlara verdiği kadar irade her yerde kendini gösterebilir. Nefsi dizginleyebilmek ise bu iradeye en önemli örnektir. Ama herşeyin üstünde O' nun iradesi vardır. Kanser olayına gelince, insanın kanser olması tesadüfi bir şey midir? Bu konuyu tartışmak çok su götürür. Buna ne yazılacak yer yeter, ne de youtube izin verir. Sözün özü şu ki: Düzensizlik de evrensel düzenin bir parçası, ve onun işleyişinin çarklarından sadece bir tanesidir. Saygılar.
Dont forget the that : Kaos da aslında düzenin bir parçasıdır. XOABEL isimli kullanıcının da dediği gibi iyi olmadan kötüyü tanımlayamayız. Eğer her şey bir rastgeleliğe bağlıysa, bu da Yüce yaratıcının, ki Ben bir ve Tek Olan Allah c.c. 'a inanıyorum, iradesinde olmaktadır. Örneğin herhangi bir savaşı ele alalım. İki ülkenin birbirine savaş açması ve düzenli ordularla karşı karşıya gelmesi tesadüfi olmadığı gibi bu savaşta olan yerel (local) çarpışmaların, ölüm ve yaralanmaların, ya da bir yerin sürekli el değiştirmesinin tesadüfi olduğunu söylemek abesle iştigal etmekten öteye geçemez. Ki savaş kanserden daha kötü ve üzücü değil midir? Allah c.c' ın insanlara verdiği kadar irade her yerde kendini gösterebilir. Nefsi dizginleyebilmek ise bu iradeye en önemli örnektir. Ama herşeyin üstünde O' nun iradesi vardır. Kanser olayına gelince, insanın kanser olması tesadüfi bir şey midir? Bu konuyu tartışmak çok su götürür. Buna ne yazılacak yer yeter, ne de youtube izin verir. Sözün özü şu ki: Düzensizlik de evrensel düzenin bir parçası, ve onun işleyişinin çarklarından sadece bir tanesidir. Saygılar.
buradaki herkes ünlü bir düşünür maşallah diğerleri bok yesin 😂
gerçek itiraf etmektir. gerçek olduğunu ya da olmadığını değil sadece onun hiçbir yanında durmadığımızı ama kendimize çaresizce bir yer aradığımızın itirafı.
Ben bu videoda düzensizlik evrenin bilinmezliği vs. gibi şeyler görmedim. Bence burada kanserle vurgu yapılan insanın korkuya bağımlılığıdır. Herkes mutluluk ve güzellik ister kimse acı istemez ama bu gerçeklikte vardır. Zaten sadece bir tarafın kabul edilip diğerlerinin reddedilmesi doğru olamazdı. Videodaki profesör bence tamda bunu anlatıyor. Ama bence bu yorumlara bakılınca bizler bireylere olduğu gibi videoyada kendi subjektif algımızla bakıyoruz ve gerçeği gözden kaçırıyoruz.
İsabet buyurmuşsunuz.
Size bu videoyu kısaca anlatayım bir dize yazı ile, İğde beline yağmur yağıyor yağsın ne farkeder, yüzyıllardır yağıyor. Bundan yüzyıl sonra bile ne sen, ne ben , nede o geriye hiç bişey kalmicak yorgun ruhumu soğuk ve karanlık kuşatacak.
Bir Zamanlar Anadolu'da NBC
yorumları okudumda benim yerim burası olmadığını anladım birda ben hariç herkez zeki
Alper Başol burda ki çoğu insanlar felsefe görüyor ya da felsefe ye ilgililer bende astrofizik gibi yerlerde böyle yorum yapıyorum ( bu yanlış diye değil çünkü bilim sadece bunun ne gibi faydaları ve zararları konusun da fikir paylaşıyorum ) ha bu arada bende burdakilerin ne dediklerini fazla anlamadım :)))
wercest beautiful valla bende askeri personelim her askeri videonun altına yorum atarım fırsat buldulca kendimize görev ediniyoruz demek ki bunu ama şunu anladım burdakiler biraz fazla uçmuş gibi geldi
felsefe yapmak için zeka gerekmez nasıl düşüneceğini öğrenirsen sende anlarsın.. zeka daha çok bir şey alıp satmada ya da hayatta kalmada lazım olan bir şeydir bence
çare drogba bence
güzellik sanattir ve rastgele olmaya baglanamaz. duzensizlik bir hata degil, guzelligin bir parcasidir. cunku hersey ziddiyla bilinir.
Açıkçası konu üzerine söylenenleri ve kanser ile gerçekliğin yada hayatın güzelliği üzerine bu retoriği dinlediğimde aklıma ilk gelen THE COUNSELOR Filmindeki du replik oldu.
"... avukat bey bir noktada içinde bulunduğun dünyayı kabullenmek zorundasın. başka bir dünya yok. içinde bulunduğun durumun vehametini anlamanı salık veririm, avukat bey. tavsiyem bu. ne yapmalı, ne yapmamalıydın söylemek bana düşmez. yaptığın hataları geri alma dünyası ile hataların yapıldığı dünya birbirinden farklı. şu anda bir yol ayrımındasın. seçim yapmak istiyorsun ama artık seçim yok. sadece kabullenme var. seçim uzun zaman önce yapıldı. seni gücendirmek istemem ama dalgın insanlar sıklıkla kendilerini hayatın gerçeklerinin dışında bulurlar. her halükarda, hepimiz er ya da geç, hayatımızda olacak trajedilere uyum sağlayacağımız bir yer hazırlamalıyız kendimize. ama bu tasarrufu çok az insan yapar. machado'nun eserlerini bilir misin? çok iyi bir şairdir. machado okul öğretmeniydi. genç ve çok güzel bir kızla evlenmiş. kızı çok sevmiş ama kız ölmüş. o zaman büyük bir şair olmuş. belki büyük bir şair olmayacaksın ama olsan bile sana bir yararı olmaz. machado yazdığı her kelimeyi, her şiiri, her kıtayı sevgilisi ile bir saat daha geçirmek için feda ederdi. çün kü keder söz konusu olunca normal kurallar geçerli değildir. çünkü kedere değer biçemezsin. bir insan kalbindeki kederden kurtulmak için koca bir ulusu feda edebilir. ama kederle hiçbirşey satın alamazsın. çünkü keder değersizdir.
içinde bulunduğun dünyanın gerçeklerini inkar etmeye devam ediyorsun. karınla yer değiştirecek kadar çok, bütün yüreğinle onu seviyor musun? ölmeyi kastetmiyorum çünkü ölmek kolaydır. hayatının eski haline dönmeyeceği gerçeğini kabul etme noktası. kendi yarattığın dünyadan ibaretsin. ve hayatın sona erdiğinde yarattığın bu dünya da sona erecek. hayatlarının son günlerini yaşamakta olduklarını anlayanlar için ölüm farklı bir anlam kazanır. varoluşunun sona ereceği idraki kabullenme sınırlarını zorlayan bir kavramdır. ama yine de o baskın umutsuzluk içinde bile şu eski inanışı, yani felsefe taşının daima küçümsenmiş ve çamura bulanmış olduğunu idrak edersin. yokoluş karşısında önemli bir şey gibi gelmeyebilir. ta ki yokoluş gerçekleşene kadar. ve bütün hedeflerin ve önemli planların gerçek amaçları, er ya da geç meydana çıkar, açıklığa kavuşur.
şimdi kapatmam lazım avukat bey, çünkü birkaç yere telefon etmem gerekiyor...
İngilizce yazıları Türkçenin üstüne koymanız harika olmuş
Müthiş...
Hic abartmamaliyiz,binlerce yil gecsede,asiri super zekalar gelsede tanriyi cozemeyecegiz.Ha filozoflar tanri hakkinda ki fikirlerini beyan edebilir o muamma...
Güzel yaklaşımlar. Ama detaysız. Sanki detaydan bahsediyor gibi. Sanki derinlemesine inceleniyor gibi. Fakat öyle bi durum yok. Misal verilecek olursa kanserin güzel olmaması örneği. Öncelikle güzel veya çirkin derken neyi refere aldığınız önemlidir. Veya var olmanın iyiliğine, ölmenin kötülüğüne neyi referans aldığınız önemlidir. Herkes için genel kabul olan görüşlere göre bile bir güzellik belirtilebilir. Mesela ölüme bir sebep olup dünyayı yürüyen cesetlerden temizlediği için. Çok uzun uzadıya konuşulacak meseleler ama temelde her şey incelenirken basit, zamanında dalga geçildiğini duyduğum bir soruya göre bile ilerlemek daha mantıklı geliyor bana: kime göre, neye göre? Bu atar cümlesi gibi gözüken, aslında çok kapıları açmakta fayda sağlayan bir soru. Kullanın... Filmin devamında neler oluyor bilmiyorum, zaten filmlerde bu tip konuları tam manasıyla işleyemiyorlar, işinin ehli insanlar senaristler olmuyor malesef.. Fakat materyalist düşüncenin alanına girip, çekilip, ona yapıştıktan sonra ayrılmak güç, evet. Ve bu tarz insanlara baktığınızda, niçe, freud gibi, diğer insanları, dünyanın acımasız ve amaçsız olduğunu kabul edemeyip rahatlamak için kendi yalanlarına inanmak gibi bazı şeylerle suçlayan, hayattan zevk alamayan, aslında iç dünyası bombok olup da onlar da bunu kabul edemeyip, kendilerine "ben ümitsizliğimden besleniyrum uşağum" gibi saçma avuntular geliştiren, ruh hastası insanlar olduğunu ve dünya ve insanlardan pek hazzetmediklerini fakat bunu da materyalizmin bir sonucu olarak göstermemek için bazılarının açık etmediğini görebilirsiniz. (ulan bu kadar uzun da yazmayacaktım ama yine tutamadım kendimi) Bazı şeylerin iç yüzünü görmek için derinlemesine incelemek, içine girmek lazımdır. Bir hücrenin yapısını öğrenmek gibi... Bazı şeyleri anlamak içinse içinden çıkıp geniş, uzaktan bakmak gerekir. Güneşin dünya etrafında dönmediğini anlamak gibi...
Bir konuyu düşünecekseniz ilk aklınıza geleni doğru bellemek de bir hatadır. Çünkü bütün kainatı ihata eden bir akla sahip değilsiniz. Fakat sırf ünlü bir filozof değilsiniz diye düşündüğünüzün yanlış olduğunu düşünmek de hatadır. Çünkü doğruya tesadüf etmek zor değil. Hatta hiç olmayan veya kesin reddedilmiş bir fikri ortaya atmanız da sizi yalnız hissettirmemelidir. Çünkü herkesin her söylediği doğru değildir, bu çok ünlü bir bilimci de olsa. Hatta birçok felsefi düşünce, bir başka felsefi düşüncenin tam tersidir. Bu da demektir ki, en az iki filozoftan biri yanlış düşünüyor. Bu birini diğeri karşısında gerizekalı yapmaz. Onu yanlış sonuca ulaşmış yapar. Hatta belki ikisi de yanılıyordur. Fakat düşünmüşlerdir ve bunu belirtmişlerdir. Mesela ben de Güneş'in dünya etrafında döndüğünü düşünüyorum. Belki de bu konuda tekim, belki de değilim. Ben bunu belli silsile neticesinde çıkarmış ve kabul edebilmişsem, bu fikri, Michealson-Morley deneyinin 3 sonucundan sadece 1 ini mümkün gören insanlardan daha aşağı yapacak şey nedir? Her ne ise, ben de o fikre inanmıyorum o zaman. Ama şunu söyleyebiliriz ki (belki de :D) herhangi bir konuda kesin konuşmak mümkün değildir.
Gardaş ozaman senin yazdıklarına göre en makul görüş Şüpheciler oluyor.Descartesin dediği gibi.Şüphe ettiğim sürece,kendisinden şüphe etmeyeceğim tek şey,şüphe etmekte oluşumdur.
"Hangi açıdan söylüyorsun?" veya "Hangi noktadan bunu çıkardın?" şeklinde soruya soruyla cevap verebilirdim ama anlaşılmayabilir diye açayım :) Ben "şüpheci olun"dan çok "bir meseleyi incelerken onun etrafında dönün" mesajı vermek istedim kardeşim. Yani bir mesele incelenirken sağından, solundan, içinden, dışından, her açıdan inceleyerek bakılmalıdır. Sanki bir maddeyi inceler gibi akla gelen gelmeyen her şeyini inceleyin demek istiyorum.
Abi yazdıkların,örneklemelerin mutlak doğruyu kesinlikle ulaşamayacagımız,ulaşsak bile yanılma payımızın olacagından,buda bizleri şüphe etmeyi yöneltir gıbı bır anlam cıkardım..Bılmıyorum bende yanılmıs olabılırım.Fakat yazdıklarında dogruluk payının olması ıle birlikte başka birisede özellikle metaryalist düşüncede olan bir arkadaş cıkar der.Tanımlıyamadıgımız şeyden korkarız.Korkularda bizlere İnanca yöneltir.Örnek insanların ay,güneş,ateşe tapmaları zamanında.Bence adamda kanser örneğinde kötü olanı diil,neden bir hücre böle davranır diyerek ahenge atıfta bulunmus.Ha oledir yada böledir demek inanki saatlerce konusulacak bır konu dedin gibi.
Ayrıca böle kaliteli felsefi tartışmalar seviyeli,hakaretsiz cidden zor bulunuyor.Bu yuzden de teşekkürler.
estağfirullah. sen o yazının tamamını okumaya üşenmediysen zaten çok da bi sorunlu tartışma yapacağımızı zannetmiyorum. Söylediklerimden o anlamı çıkarmış olabilirsin. Bunda ters bir durum yok. Zaten benim savunduğum şey de budur, netlik kazanmaz hiçbir şey. Hatta ben bunu da bir delil olarak görürüm bazı meselelerde. Hatta bunu delil olarak görmemi de bazı şeylere delil olarak görürüm. Ancak, o anlamın da çıkıyor olması, benim onu anlatmaya çalıştığım manasına gelmez. Ben orada, yukarıda da bahsettiğim şeyi anlatmaya çalıştım. Bunun haricinde şüphecilik konusunda da fikirlerim var elbette. Konuşmak istersen şunları söyleyebilirim: Videoda matematik örnek verilmiş fakat matematik öyle bahsettiği gibi değişmez gerçekler değildir. Belki de kesinliği olan tek şey başka kesinliğin olmamasıdır. Ancak nefsül emr denilen bir şey vardır ki orada her şey nettir. Bu da hal ve vaziyetin hakikati demektir. Yani ortada kesin gerçekler var ve vakidir. Fakat biz onları kesin olarak bilmiyoruz. Yani bahsedilen kesinsizlik, bizlerin bilmesi açısındandır. Lakin bu demek değildir ki şüpheci olmak gerekir. Düşünmek için şüphe şart değildir. Yalnız burada kastettiğim şüphe, zıt görüşü; doğru farzedebilmektir. Ama bu konuyu böyle olgular üzerinden konuşursak hem anlaşma sıkıntısı yaşayabiliriz, hem de konu havada kalabilir. Müşahhas örnekler üzerinden konuşmak her zaman işi kolaylaştırır. Kolaylık, olumluluk, düzen gibi olgulara öncelik veririm. Hasılı konuşmak istersen bu konuyu bir örnek üzerinden konuşalım ki anlaşabilelim.
Düzen yoktur, kaos mutlaktır.
Bir raftaki kitapların dizilişini beğenmeyip bunlar düzensiz diyebilirim lakin sen bunların dizilişini beğenip bunlara düzenli diyebilirsin. Düzen anlayışı göreli bir kavramdır. Ama arkadaşın bahsettiği şey sistematik düzen seninki ise evrensel düzen. Entropi gibi bir yasa varken kimse evrensel düzenden bahsetmedi. Ama sistematik bir düzen var ve bu da yasalarla mümkün olur. Örneğin; evrende düzensizliği her daim arttıran entropi bile bir sistemdir.Evrende düzenli bir olay olsa bile bunun karşılığı her daim düzensizliktir ve evrendeki herşey kendini maximum düzensizlik ve minimum enerji seviyesine çeker,dolayısıyla burada diyebileceğimiz şey düzensizliği bile belli bir yönergeyle arttıran bir sistem olduğudur. Buna teleoloji denir. Sistemler olmasaydı ''sistemler var mı?'' sorusunu sorabilecek komplex bir canlı dahi oluşamazdı.Ayrıca evrende pekşok ince ayar var. Bu hassas ayar sabitelerini fizikçilerin ve kozmologların hepsi kabul eder. Matematiğin sonuçları evrende canlılığın oluşma ihtimalinin ne derece hassas ayar aralıklarıyla kısıtlı olduğunu bize göstermiştir. Örnek vermek gerekirse Oxfordlu Matematik Profesörü ve Teorik Fizikçi (ayrıca Stephan Hawking'in çok yakın arkadaşı olan) Roger Penrose evrenin başlangıcındaki entropinin 10^10^123/1 (1'in yanına 10123 tane sıfır koyduğumuz sayıda 1 ihtimal) daha büyük ya da daha küçük olması halinde ya evrenin tekrar içine çökeceğini ya da galaksilerin dahi oluşamayacağını söylüyor. Ayrıca bunun gibi pek çok sabite olduğu biliniyor. Eğer bu sabiteler dışında bir durumda olsaydık evrenin ne durumda oluşabileceği bilgisayar simulatörleri ile gözlemlenebiliyor. Ve bu yüzden bunlara hassas ayar diyorlar. Çünkü bunlar dışındaki ihtimallerde yaşama yer yok.
Yorumun ve bilgilerin için teşekkür ederim. Kısacası düzensizliğin de bir düzen olduğunu, bunun tanrının gücüyle sağlandığını ve aksi halde canlılığın oluşma ihtimalinin olmadığını düşünüyorsun. Evrende gerçekten de söylediğin gibi canlılığın oluşması çok küçük bir ihtimal etrafımızda inceleyebildiğimiz, görebildiğimiz, bir şekilde bilgi sahibi olabildiğimiz hiçbir yerde bir canlılık bulamadık sadece dünyada ki canlılığı kanıtlayabiliriz böyle baktığımız zaman ince bir ayar olduğunu düşünebiliriz ama bu ince ayar kim ve kimler için? Bu bahsettiğin ince ayar sadece bizim için mi aksi halde etrafta uzaylıların da olması gerekirdi. Gelmek istediğim nokta şu evren sonunu belirliyemediğimiz bir sonsuzluk ve biz bu sonsuzlukta o bahsettiğimiz küçük ihtimal olamaz mıyız ? Canlılık sadece bizim ihtiyaçlarımızla mı olur ? Başka koşullarda başka ihtimallerde ve başka gereksinimlerde ortamın varlığında bulunan maddelere gereksinim duyan canlılar olamaz mı? Bizim varlığımız için sağlanan ince ayar başka tür varlıkların oluşmasını da engelleyebilir, oluşum ihtimalleri ne kadar küçükse evren de o kadar büyük. Evrenin oluşumunda ince ayarlar var diyorsan ki, evren bu şekilde olmasa başka şekilde olurdu ya da evren olmazdı veya evren olmasaydı da olurdu belki de daha başka şeylere sebebiyet verirdi :) yani bilinmezlik ve sonsuzluk sonsuz derecede, aksi halde tanrıyı bilimsel olarak kanıtlamış ve tüm soruları çözmüş olurduk. Seni anlamadığım ya da yanlış anladığım noktalar varsa lütfen söyle
@@oneday1689 açıkçası yorumunu okuyamadım fakat enerji düzensizlik eğilimindedir. son olarak şu müthiş teoriyi hatırlatmak isterim 'aslında evren hiç var olmamalıydı' düşünceyi destekler nitelikte :))
sonunu bulamadığın hiçbir konuda , değişmezliği garanti edemessin...
Benim hayattan anladığım hiç bir şeyin delili yoktu. Kişiden kişiye delil anlayışı da değişiyor.
Kişiye göre değişen delil delil değildir. Sen buna inanabilirsin fakat insanlık için bir delil niteliği oluşturmaz.
@@HamamBocekleriniKorumaDernegi ee ben ne dedim peki?
@ delil anlayışı değişiyor dedin ben de delil dediğin şey kişiye göre değişmez dedim. Bence arada baya bir fark var
@@HamamBocekleriniKorumaDernegi delil olacaq hiç bir şey yoktur.
kişiye göre değişir değişmez fark etmez delil olarak sanılan her şey bir yanlgı bir ilizyondur. kainatın kendise bile gerçek deiğdir delil olacak bir şey yoktur. dedil anlayışı insandan insana değişiyor bakış açısıyla kaynaklıdır. misal sen dersen ki ben bilgisayarı görüyüorum ve bu bir delildir ben derim ki bilgisayr yoktur sen kafanın oluşturduğu bir ilizyonu görüyorsun hemde dışarda değin beyininde görüyorsun öylese delil dediğin şey sana göre delil olmuş olur bana göre değil
@ ben de diyorum ki delil ile gerçek aynı şey değildir. Gerçeklik beni bağlar bunun delil olması için ise herkesi bağlaması lazımdır. Güneş gerçektir. Eğer simülasyonla, ya da zihnimin oyunuyla bile güneş meydana gelse, bu tüm insanların ortak algısı olduğu için güneş gerçektir. Delil ise hakikate ulaşmak için gösterilir. Fakat güneşi gördüğümüzün bir delili yoktur. Zihnimiz özneldir.
Abi zaten ele aldığımız tema determinizmin birer parçası. Her şeyin düzen içinde olduğunu varsaymaya çalışıyoruz.
Unuttuğun bir şey var bayım olasılıklar tüm olacakların neden dolayı olacağını hesaplarsak buluruz bu yüzden imkansız yok kaçta kaç olasılık vardır biliriz gerçek hayatta basit matematikle hangi torbadan kaçta kaç çıkacak bir topu hesaplarız daha ileri düzeyde hesaplarsak sınırsız bir olasılık var ve çok zor ama imkansız değil
Video güzel olmuş ama bence acı bir gerçeğide yüze vurmuş düşünceler tartışılmalı ki eksiklikler hatalar giderilsin lakin sıkıntı şu ki bu o çocuğun düşüncelerini paylaşma güdüsünü yerle bir edecek kadar sert bir eleştiri olmuş
Verilen örnekler sadece izafihi görüşler içeriyor. Gerçek izafihi olamaz. Verilen örneklerdeki doğru-yanlış, iyi-kötü vs. insanların izafihi yorumlarıdır.
Ayrica matematik eşitliklere dayanır; evren denkliklere.
El adl-il esas-il mülk.
Güzel oyunculuk ancak dialoglar muariz.
Kabul.
Pi değil Phi, yani Fi. Sadece altyazı ı yanlış, yoksa Elijah Wood da mı yanlış telafuz etti bilmiyorum. Pi ile karışmasın bu çok çok çok çok çok önemli bence
Das Eqw Aynen pi sayısı değil
i belive in number pi diyor. telafuz olarak 'pay' diyor fi demiyor.
pi sayısı pay diye okunuyo memlekette de ağzı olan konuşuyor çok meraklısınız bilmediğiniz konularda ahkam kesmeye. ingilizcede i harfi alfabede nasıl okunuyo bakalım?
Kutay Altıntaş pay degil pi demiyor ki adam. pi degil fi olacak o diyor. "phi" fay diye "pi" pay diye okunuyor. biz pi ve fi diyoruz. "fi olmasi gerek elijah wood yanlis telaffuz ediyor" demis.
Das Eqw bence yanlis telaffuz etmek degil, pi, altin oran ve fibonacci dizisi demis yani hepsi birbiriyle baglantili oldugu icin phi yerine altin oran demis.
Çürükçül bakteriler doğa için kötü bir şey midir ?Hayır ! Sonuç olarak canlı organizmaları ortadan kaldırır ve bir ekoloji oluşturur. Tabiatta hastalığın kötü olmasını söyleyemeyiz evet biz bunu kötü güzel olmayan bir şey olarak algılıyoruz. Fakat bu olmasayd populasyon erkenden daha fazla artar doğal kaynak sıkıntısı çekmeye başlardık. Elbette bunu bir zaman çekeceğiz ama insan teknolojisinin populasyon ile doğru orantıda gelişmesi kaynak sıkıntısınıda çözecektir örneğin uzayda hammedde aramak gibi.
Abla adam üzücü diyor alkışlıyorlar yazık
Herkes gerçeği farklı görür yani kesin bir şey söyleyemeyiz
hadi lanet olası bir beyin fırtınası yapalım
Aslında iyi ve kötü de yok. Sadece biz hayal ettik öyle olduğunu
Hayal ettiğimiz her soyut elle tutulamayan gözle görülemeyen nedensellik kavramları gerçektir. Özellikle iyi ve kötünün hayatımızdaki yeri gözümüzün gördüğü herşeyden daha yakındır. Görüyoruz ki ortada kararlar var. Seçenekler var. Bu da birşeyi iyi veya kötü yapıyor. Keyfine bakan bir patron altındakileri ezince önce ezdiği personellerin ailesinde sıkıntı artıyor sonra ülkede yozlaşma ve sıkıntı artıyor. Bu da kötülüğün varlığına olağanüstü bir kanıt. Viktor Frankl adlı logoterapistin kendisi üzerinden verdiği örnek zaten iyilik ve kötülüğün varlığına olağanüstü kanıttır: Kendisi ve bir arkadaşı nazi kampından cıkınca bir yerden geçiyorlar. Arkadaşı tarladaki ekinlerin üzerinden geçince Viktor sorar: Ekinlere bastın. Neden bunu yaptın? Arkadaşı yanıt verir: Yıllarca bize eziyet yaptılar beni bağlamaz ezer geçerim. Ancak Viktor yanıt verir: Sana yapılan eziyetler, bunu yapma hakkını vermez. İki insan aynı eziyeti görüyor ve birisi kötülük karşılığı kötü olurken öbürü iyiliği seçip insanlara birşeyler anlatmak için terapist oluyor. Bu seçenektir. Seçenek ise iyilik ve kötülüğe kanıttır.
Cringe. Wittgenstein'ın tiplemesi de, hocanın Tractatus'u anlamayıp basite indirgemesi de, çocuğun karşı çıkışı da, hocanın kaos teorisiyle cevap vermesi de o kadar saçma ki.
İnsan araştırarak tam anlamıyla gerçeği bulabilir
felsefi tartişma deniş ama sadece filmin ilk 6 dakikası kesilip alinmiş, yazık.
bu filmi izlediniz mi
peki ya bu kadar birbiriyle baglantili olaylar insanlarin hayatina bakinca herkesin kapasitesine gore bi yuk verilmis bi araba yapinca bile binlerce muhendis calisiuo evreni matemeatige baglamak cok sacma matematik bi sebeptir acaba onu oyle muhtesem bi sekilde yapan biri yokmu elbete var ama sadece sorumlulultan kacmak icin birseylerin arkasina saklanmak cok sacma
Dehadaki albert aynştaynı canlandıranın sesi
"Her şeyde, hattâ en çirkin görünen şeylerde, hakikî bir hüsün
ciheti vardır. Evet, kâinattaki herşey, her hadise, ya bizzat güzeldir,
ona hüsn-ü bizzat denilir; veya neticeleri cihetiyle güzeldir ki, ona
hüsn-ü bilgayr denilir. Bir kısım hadiseler var ki, zahiri çirkin,
müşevveştir. Fakat o zahirî perde altında gayet parlak güzellikler ve
intizamlar var. Ezcümle:"
"Bahar mevsiminde fırtınalı yağmur, çamurlu toprak perdesi altında,
nihayetsiz güzel çiçek ve muntazam nebâtâtın tebessümleri saklanmış. Ve
güz mevsiminin haşin tahribatı, hazin firak perdeleri arkasında,
tecelliyât-ı celâliye-i Sübhâniyenin mazharı olan kış hadiselerinin
tazyikinden ve tâzibinden muhafaza etmek için, nazdar çiçeklerin
dostları olan nazenin hayvancıkları vazife-i hayattan terhis etmekle
beraber, o kış perdesi altında nazenin, taze, güzel bir bahara yer ihzar
etmektir. Fırtına, zelzele, veba gibi hadiselerin perdeleri altında
gizlenen pek çok mânevî çiçeklerin inkişafı vardır. Tohumlar gibi
neşvünemasız kalan birçok istidat çekirdekleri, zahiri çirkin görünen
hadiseler yüzünden sünbüllenip güzelleşir. Güya umum inkılâplar ve küllî
tahavvüller birer mânevî yağmurdur."(1)
Eşyanın mülk yüzü sebeplerin, zıtların, kıyasların,
cüzi bazı çirkin ve şerlerin, nispi emirlerin, mertebe ve derecelerin
cevelan ettiği renkli yüzdür. Bu yüzde Cenab-ı Hakk'ın izzet ve kemaline
uygun olmayan bazı haller ve durumlar olduğu için, Allah bu haller ile
temasta görünmemek için, araya sebepleri koymuştur. Bu yüzden her hal ve
durumun hikmet ve güzelliğini anlamakta insan zorlanabiliyor. Bu yüze
hasrı nazar edenler, bu karmaşık durum içinden çıkamadıkları için,
genelde sebeplerde boğuluyorlar.
Allah’ın bu yüzde sebeplerle iş görmesinin hikmetlerinden birisi,
insanlardan gelecek şikayet ve isyana bir perde bir paratoner olmasıdır.
Nasıl yıldırım şiddetini paratoner kendi üstüne alır evi muhafaza eder.
Teşbihte hata olmasın, aynı şekilde, insanlardan gelecek şikayet ve
isyan ateşini sebepler paratoner gibi kendi üstüne çeker, Allah’a
gitmesine perde olur.
Eşyanın melekut yüzü, yani her şeyin hakiki ve iç yüzü
ise aynanın parlak yüzü gibidir. Bu yüzde her şey şeffaf ve güzeldir.
Zıtlar yoktur. Mesela, çirkin ve güzel diye bir şey yoktur, her şey
güzeldir. Bu yüzde Allah’ın isim ve sıfatları bizzat mübaşeret
içindedir. Yani eşyanın arka planında bizzat Allah’ın kudret eli
görünür. Mülk yüzünde direkt değil, sebepler vasıtası ile görünüyordu. Melekut yüzüne,
her şeyin içi manasından ziyade, her şeyin hakiki gerekçeleri ve güzel
neticeleri nazarı bakmak gerekir. Yani bir kutunun içi dışı nazarı ile
bakmak sathi olur.
Öyle ise kainatta çirkinlik diye bir şey yoktur. Her şey ya bizzat güzeldir, ya da neticeleri ile güzeldir. “Bahar mevsiminde fırtınalı yağmur, çamurlu toprak perdesi
altında, nihayetsiz güzel çiçek ve muntazam nebâtâtın tebessümleri
saklanmış.” ifadesi bu manaya işaret eden güzel bir levhadır. Yağmur
ve çamur görünüşte çirkin ve meşakkatli gibi iken, hakikatte binlerce
bitki ve canlıya bir ana kucağı gibi müşfik ve şefkatlidir.
İnsanların yaptığı çirkinlikler ve zulümler zahirde çirkin ve kötü de
olsa, kainatın ve içindeki sayısız güzelliklerin mertebeleri ile
anlaşılmasında önemli bir mikyas ve güzel bir mizandır. Firavun'un
çirkinliği ve çirkin işleri olmasa idi, Hazreti Musa (as)’in güzelliği
ya da güzelliğindeki aksam anlaşılamazdı. Yoksa, Firavun'un yaptığı
çirkin işlerde bizatihi bir güzellik bulunmuyor, ancak neticeleri ile
güzelliğe hizmet ediyor.
Farklı bir mülahaza:
Bir fabrikatör, bazı işçiler hata edip ürünlerin bazılarına zarar
verebilir endişesi ile fabrikayı yapmaktan vazgeçse, fabrikayı
yapmaktaki bir çok hayrı ve kazancı terk ettiği için vehham ve divane
addedilir. "Cüzi bir şerrin gelememesi için külli hayrı terk etmek, külli bir şerdir."
Öyle ise kafirlerin kendi iradeleri ile şerre ve ateşe gitmelerini
engellemek için varlığı yaratmamak, ya da başka bir surette yaratmak
külli bir şer olup, Allah’ın hikmet ve iradesi ile bağdaşmaz. Kafirlerin
hatırı için bu kainat düzeninin geri bırakılması makul değildir.
Üniversite imtihanı, tembel talebe ile çalışkan talebenin tefrik ve
temyizi için tanzim ediliyor. İmtihandaki amaç iki talebe arasındaki
farkı göstermek ve her hak sahibine hakkını vermektir. Tembel talebenin
zarar görmemesi için imtihan iptal edilse, yüzlerce çalışkan talebenin
hakkı gasp edilmiş olur. Ebu Cehil'in ateşten kurtulması için Ebu Bekir
(ra)’ı yetiştiren imtihan ortamını lağvetmek, Ebu Bekirlerin hakkını yok
saymaktır ki, Allah’ın sonsuz adaleti böyle bir çirkinliğe ve
haksızlığa müsaade etmez. Bu yüzden kainatın yaratılması,
yaratılmamasına üstün gelmiştir.
Herkesin eşit bir seviyede ve hayırlı bir surette yaratılmasına ihtiyaç
yoktur. Zira sayısız melekler o vazifeyi zaten ifa ediyorlar. Allah,
kendi iradesi ile iman edip ibadete meyledecek varlıkları yaratmayı
murat ediyor ki, insanın yaratılmasındaki en büyük sır ve plan budur.
Özgür bir iradenin verilmesi elbette zıddını da içermek zorundadır. Yani
insan iman etmeye meylettiği gibi, küfre de meyledebilir. İradeyi
değerli ve yaratılmaya layık kılan bu ihtimaldir. Bu sebeple Allah
iradeyi iki taraflı ve iki yönlü yaratmıştır. Kul kendi kesbi ile
Allah’a iman edebileceği gibi, aynı kesbi ile küfre de gidebilir. İşte
varlık türleri içinde bu tür özgün ve orijinal bir İlahi projedir. Allah
bu tarz bir varlığı murat etmiştir ki, bazı bozuk karakterlerin bu
planı geri çevirmesi kabil değildir. Yani Allah kafirlerin haksız hatırı
için bu özgün ve orijinal planını terk etmez.
Allah kainatı ilmi ezelisinde tasarlarken, hayrın derece ve
mertebelerini kullarına iyi kavratmak için onun zıttı olan şerleri de
tasarlamıştır. Zira mutlak olan, bir şeyin hakiki bir zıddı olamayacağı
için, mevhum ve farazi zıtları Allah insanların kıyas yapabilmesi amacı
ile tasarlamıştır. Kafirlerin küfrü ve çirkin halleri, esasında olmayan
şeylerdir, ama hayrın karşısında meratip ve derecelerini anlamakta
yardımcı olan farazi ve vehmi hatlardır. Kafirlerin, dünyanın imarı için
yaratılmasındaki en önemli pay bu kıyastır. Allah bu tasarlamayı
yaparken, onları böyle bir hizmet ve vazifeye zorlamamıştır, onlar kendi
özgür iradeleri ile bu yolu seçmişlerdir. Ve sonunda da hak ettikleri
yere gireceklerdir.
İnsandaki kesp, yani cüzi seçme yeteneği, yukarıdaki muhteşem kurgunun
içinde bir cüzdür, bir parçacıktır. Bu muhteşem kurgu içinde hayır
galipken, gidip az ve vehmi olan şerri seçmek ve ona yönelmek bu kurgu
ve düzen içinde özel bir tercih ve özel bir seçim oluyor ki, sorumluluk
tamamen bu tercihi yapan kişiye aittir. Kulun bu özel tercihi kendi
başına bir şer olabilir, ama asla kurgusal ve intizam noktasında
Allah’ın plan ve tasarımını şer yapmaz ve yapamaz. Öyle ise insanların
kendi özel tercihleri ile az ve vehmi olan şerri irtikap edip, kainatı
ve içindeki intizamı aleyhine döndürmesi, -haşa- kusurdan ve eksiklikten
münezzeh olan Allah’a bir kusur olarak isnat edilip, yorumlanamaz.
Bilgin Kenet Üstad
Bu kinonun türk yada bizim dilde tercüme olani var? varsa adi nədi bilən varsa desin xaiş
Oxford murders
💚🍎
curutebilirim..
Varliklar bir sekli bir semayi *bir* *manti* zincirini izlerler. MANTI ZINCIRI :D AYNEN OYLE ETLER HAMURLA BIRLESIB ZINCIR OLUSTURUB KAZANDA BISIYO :D
Konuyla alakasız olacak ama: İlk sahne aklıma, Mustafa Kemal ATATÜRK'ün Çanakkale savaşı sırasında latin alfabesinin dilimize aktarılması için çalışma yapmasını getirdi. Dehalar sıradan insaların odaklanacağı şeylere (savaş gibi) odaklanmak yerine başka sorunları ilk sıralara koyabiliyorlar.
Ya her şey bi yansımaysa?
İşte, bunu asla bilemeyeceğimiz için filmde de geçen replikle söylemek gerekirse bu konu hakkında konuşmamalıyız. Yani demek istediğim şu. Eğer bu dünya nihai olarak gerçek değilse bile bizim algılarımıza göre gerçekse biz bu dünyayı gerçek olarak kabul etmeliyiz. Çünkü bizim gerçeğimizi bizim bilmemiz yeterlidir, nihai gerçek ise asla bilinemez. Biz, bizim bildiğikiz ve algıladığımiz gerçekleri veya gerçekler üzerinden konuşmalıyız. Ben elimdek elmayı algılıyorsam bu rlma benim için gerçektir ve vardır. Nihai olarak bu elma olmayabilir, bu bir simülasyon veya benim bilincimin beni yanılttığı bir algı olabilir fakat bu benim gerçeğimdir. Duyu organlarımız bizi kandırıyor olabilir ama wittgenstein'e göre böyle bir kandırma olsa bile bizim gerçeğimizi kandırılma oluşturduğu için kandırılma bizim için bir gerçektir. Biz bu sınırlarla konuşmalıyız
Hala yorumlarda düzenden bahsedilmiş. İslama uyduran bile var. Herkes görmek istediğini görüyor sanırım.
Düzen vicdanın aldatmacasıdır, akılsa bunu reddetti.
frodo?
Ne oldu
Evrende duzen vardir
Bu yorum yazıp bilgelik taslayan insanların filozof olmaları lazımdı burada ne işleri var 🤔😂🤣
niye burası gerizekalı salaklar mekanı mı?
Filozof olmayan geri zekalı salak mı oluyor ?
hmm . 🤔
bu felsefemi şimdi kartanesi diyo güzelse kanser diyo niye güzlel degil ağam burası cennet degil her şey güzel ola insan tabiata nasıl sorumsuzca yanaşıyorsa tabiatda insana aynı şekil cevap verir
Beyler tm sayılar felsefe bilim matematik fln filan ama tek gerçek diyemem ama en büyük gerçek ALLAH DIR !
hak yol agnostism
Sherlock Holmes Agnostisizm yazamayan birinin Agnostisizm'e hak yol demesi...
önemli olan değil tözdür.
Agnostisizm içinde paradokslar içeren bir düşünce akımı. Tıpkı diğerleri gibi. Her şeyin aksi ispatlanabilir. Ama kime göre? Gerçeklik olgusunu elindeki tezlere göre yorumlar. Bu nedenledir ki gerçek bulunamaz. En büyük iki kavram; Zaman ve Mekan. İnsanın elindeki tek veri budur. Bilinene göre yorumladığı için yanılır. Bilinmeyen de yorumlandığı an bilinmezlikten çıkar. Kimi sorularına felsefi cevap alarak tatmin olur ve o düşünceyle yaşar, kimi tam aksi. Kişi inandığı şeyi doğru olarak görüyorsa o doğrudur. Ve bir değişime kadar hayatın gerçeği odur. Çünkü bir diğer değişimde de önceki haline sadık olduğu kadar sadık olacaktır. Her inancı mantıksal olarak ispatlayabilirsin. Her zaman bir diğer seçenek vardır. Her zaman fikirler ihtilafa düşecektir. Ve insanın anlam arayışı trajikomiktir. İşte bu yüzden tüm her şeyi ele aldığımız zaman tek bir cümle kalır;
Olmak ya da olmamak.
Öncelikle bir öğrencinin hevesi onunla herkesin içinde böyle konuşarak kırılmaz. bu senin bok gibi bir karakterin olduğunu gösterir, kendi şovunu yapabilmek için bir insanı rahatsız bir durum içine sokamazsın.
Sonrasında saçma sapan nihilist fikirlerini ispat etmek için kıçını yırtarcasına uğraşman bile sayıların ötesindeki görüşleri saçma bulduğun düşünce şeklinle çelişen bir duruş. madem sayıların ötesini geçersiz görüyorsun, sayıları düzgün okuyabilme yetisi senin için öncelik olma durumunda. hangi diferansiyele nasıl yaklaşacağını bilememek ile diferansiyelin ötesini diferansiyele eklemek arasında temelde bir fark yok, ikisi de mantık hatası. O halde kendi ispatını referans aldığın düşünürün yahut kendi içinde tutarlılık arz edecek bir düşüncenin içinde ince ince eriterek açıkca beyan etmek durumundasın. Bu sorgulamada öğrencinin fikrini "hani bize am am" tipinde mutat yaklaşımlarla çürütmeye çalışman seni bu paragrafın başında yazdığım "nihilist fikirlerini ispat etmek için kıçını yırtarcasına uğraşman" konumuna getirir ki bu da kendi düşüncenle çeliştiğin durumu oluşturur.
Nereden bakarsan tırt, nereden bakarsan salak bir oturum. Netice sıfır.
Uzay Şener Hocam filmle ilgisi yok, buraya bakan bir eğitimci kitlesi var. Bazı okullarda bu tip videolar yönlendiriliyor vs, bilmediğin konular.
filmi bilmeden yorum yapmak...
EVILSLAY bu kenar mahalle ağzı nedir ?Hadi laflar yerinde olsa. Diğer bi konu bu filmi ve oxfordu sen nasıl kıyaslama konumuna getirebiliyorsun? oxfordun bahçesine girsen feleğin şaşar
Nihilist fikirlerin ispat çabasına gerek yoktur. Çünkü bu apaçık ortadadır. Görebilene.
O yüzden şimdi git, götünü parmakla. gezme buralarda
Düzen düzensizliği beraberinde getirir.
Katılmıyorum
Düzen varsa düzensizlik değil o düzenin ya düzensiz yada düzenli olduğu olasılığı doğar.
@@divane5941 düzen varsa düzen olasılığı çıkmaz düzensizlik olasılığı çıkar sadece
@@nursimaophelia sadece düzenin old. yerde mevcut düzenin düzensizlik olup olmadığı belirsiz olduğundan iki olasılık çıkar ya mevcut düzen aslında düzensizliktir
Ya da düzensizlik olmadığından onun düzen olup olmadığı ortaya çıkamayacağından mevcut düzen düzen olduğu olasılığı çıkar
@@divane5941 yani düzen düzensizliği beraberinde getirmiş olyr
@@nursimaophelia hayır yani düzen de olsa düzensizlik de her biri ayrı ayrı varlar tıpkı laplacenin şeytani gibi kimse kimseyi getirmiyor
garip ve saçma
2:18 harry potter değilmi o?
Havan kime amca
dostum bu videoya bu yorum ne alaka beynini yen lütfen
her şeyi matematik ile acikliyorsak yani elle tutulur bir sonuç bulunuyorsa kanser sıfır ise bir iyi oluyor bir İ sıfırın önüne getirsek kanser aslında iyilesmis oluyor ve elimizde gözle görülür bir sonuç oluyor bu yüzden doktorlar var.
total crap
Hak din "İslam"
Aynen kardesim iMdiHan
Aradığın bütün soruların cevabı islamda. Hakikat diye aradığınız şeyin ta kendisi islam.
İslâma nasıl bağladın be güzel kardeşim matematik diyor adam islami araya sıkıştırdıniz gene:)
kardeşim sen izlemedin heralde alt yazıları okumadın. video baştan aşağı felsefe içeriyor. sen o kadar mı düz bakıyorsun vakıalara. Büyük çaplı holywood filmlerinin baronları yahudilerdir. Her film bir mesaj içerir. yüzüklerin efendisinden tut. matrix den tut vandetta ya kadar aklına gelen bütün meşhur filmler..
sen kapı aralığında üniversite bitirmek istiyorsun kardeş. senin sorduğun bu soruya 3 saat konuşmak lazım yazarak olmaz. önce sana islamı anlatmak lazım. sonra hikmetli işlerden misaller vermek , sonrasında gözünün kulağının vücudunun bi takati bir sınırı olduğunu aklın da sonsuz değil bir hududu olduğunu göremeyeceğin anlayamayacağın işlerde allahın iradesine teslim olacağını anlatmak gerekir ki buda yazarak olmaz. sen eşşek olmasan sene 2016 ufak bi muhakemeyle bunu öğrenmen lazımdı.
+Muhammed Karakaya Hocam tamam ama konuyla alakalı olmayan bir şekilde islamı olaya dahil etmeniz pek hoş olmamış.
lütfen düz mantık olmayın bu konuda muhammede katılıyorum neden islam çünkü islamın ilk prensibinde yaratıcıya yönelme var aynı şekilde kaosun sonunda var edecek güzelliğe denk demeyip oluşan resmin asıl oluşturucusunu bulmakta ve asıl olan görünenin ötesini görmekte,yazılan yorumları düz mantıkla okumayın ama muhammede eleştirim ise islamı kalıp bir isim olarak kullanması haklısın muhammed ama dıştan haksız görünürsün. neyse unutamayalım şuanki güzelliklerde kaostan meydana geldi. kaos görünen şeyin başlangıcı oluşumu ve sonucu bir düzen ve ahengtir şuanki dünyanın ondan gelmesi gibi... SELAMLAR
Kuranda her şey yazıyor.
İmDiHaN
0/0 = 2
Kanıt;
100-100 / 100 - 100 = 10^2 - 10^2 / 100 - 100
= (10 - 10)*(10+10) / 10(10-10)
= 10 + 10 / 10 = 2
qph.ec.quoracdn.net/main-qimg-cc723a8f5ad2c79351d78c5781483800
(!)roni sıfirlar sadelesmez matematikte bu bir paradoks değildir 0.10=0.100
(!)roni sıfırlar temel matematikte sadelesemez bu islem sadece limitte 0a giderken yapılabilir
total crap