Anka Kuşumuzu Keşfedin İçinizdeki Özü Uyandıralım

Поделиться
HTML-код
  • Опубликовано: 28 май 2023
  • #hakikat
    #ankakuşu
    #uyanış
    Anka Kuşu İçinizdeki Özü Uyandırın
    Ruhun Yücelmesi ve Yaşarken Yeniden Doğuş
    Anka, erişilmezlik, yücelik ve olağanüstülük gibi özellikleri simgeler. Anka, birçok kültürde yer alan evrensel nitelikli mitolojik kuştur. Her kültürde Anka’ya yüklenen anlam, bunlarla ilgili inanç ve efsaneler ufak farklılıklar gösterse de, öz aynıdır.
    Bütün milletlerin mitolojisinde olağanüstü ve büyük bir kuş bulunmaktadır. O, ulaşılması güç bir idealdir. “Anka, birçok gelenekte yer alan efsanevi, ölümsüz kuşun adıdır. Eski Yunan mitolojisinde “Phoenix”, Arap tradisyonunda “Anka”, İran tradisyonunda Simurg (Simorgh), Çin’de “Tanniao” ve kimi tradisyonlarda “Homa” ya da “Rokh” adını alır.” “Simurg veya bir diğer ismiyle Zümrüd-ü Anka efsanevi bir kuştur. Sênmurw ve Sîna-Mrû diğer isimlerindendir. İsim Avesta’daki “Saêna kuşu”ndan türemiştir. Farklı isimlerle neredeyse tüm inanç sistemlerinde, efsanelerde ve mitolojide mevcuttur. Çoğunlukla “Anka” olarak anılmıştır. Türk mitolojisinde karşılığı Tuğrul kuşu’dur.”
    “Zümrüd-ü Anka, çeşitli dinsel ve büyüsel etkileri bulunduğuna da inanılan bir kuştur. Kaynağı eski Mısır inançlarında bulunmakla beraber Çin’den İran mitolojisine ve Müslümanlıktan Hıristiyanlığa kadar geniş bir inanç alanında yer alan bu kuş altın renkli uzun tüylü, kocaman, güzel sesli bir kuşmuş. Erkekmiş. Öleceği zaman yuvasını ateşe verip kendisini yakarmış, o yanarken yeni ve genç bir Anka kuşu meydana gelirmiş. Genç kuş babasının küllerini Heliopolis’te güneş tapınağına götürüp bırakırmış. Kimin başına konarsa ona büyük zenginlik ve mevki getirirmiş. Yüzü insana benzermiş, vücudu her hayvandan bir parça alınarak yapılmış, boynu çok uzun ve ak bir halkayla sarılıymış, Kaf dağında yaşarmış. Çeşitli adlarla anılır: Anka, Semender, Devlet kuşu, Phoenix, Tuğrul, Hüma, Simurg, Anka-yi Mugrib, Sireng, Zümrüt ve Zümrüd-ü Anka. Hiristiyanlar Phoenix adını verdikleri bu kuş mitinin yorumunu yapmışlar ve onu öldükten sonra tekrar dirilmenin simgesi saymışlardır. Temmuz, Osiris ve Adonis efsanelerinin kuşsal bir yinelenmesidir.”
    “Anka; uzun boyunlu, ismi olup cismi olmayan büyük bir kuştur. Çeşitli efsanelere göre Anka, insanlar gibi düşünür ve konuşurmuş. Çok geniş bilgi ve hünerlere sahipmiş, kendisine başvuran hükümdar ve kahramanlara akıl hocalığı yaparmış. Tüyleriyle sıvazlayıp yaraları iyi eder, gözyaşı şifa verirmiş. Kaf dağını aşabilmek ve göğe yükselebilmek için Anka’ya binmek gerekirmiş. Dünyada her dönemde yalnız bir tane Anka kuşu olduğuna inanılırmış.
    “Anka, ölümüne yakın kendisine ottan çalıdan çırpıdan çok yüksek bir yuva yaparmış. Sonra bunu en dipten tutuşturur, en tepesine tüner ve en güzel şarkısını söylermiş. Buna Zümrüd-ü Anka’nın son şarkısı derlermiş.” Bir rivayete göre; yaşadığı müddetçe yere konmayan, ayağı toprağa değmeyen kuştur. “Anka bilgeliği temsil eder. Sadece bilgeliğinin doruğuna ulaşan kişi Anka kuşunu görebilirmiş.” denir. Kimi görüşe göre ölülere mezara kadar eşlik ettiğine inanılan kuştur.
    İslam tasavvufçusu Feridüddin Attar “Mantık’ut- Tayr” adlı yapıtında Anka’nın hikâyesini anlatır. Anka kuşu ile ilgili bir hikâye şöyledir:
    “Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg ( Zümrüd-ü Anka ya da Phoenix ), Bilgi Ağacı’nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş. Bu kuşun özelliği gözyaşlarının şifalı olması ve yanarak kül olmak suretiyle ölmesi, sonra kendi küllerinden yeniden dirilmesidir.
    Kuşlar Simurg’a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg’u bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler. Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg’un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg’un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg’un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler.
    Ancak Simurg’un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı’nın tepesindeymiş. Oraya varmak için ise yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş, hepsi birbirinden çetin yedi vadi… İstek, aşk, marifet, istisna, tevhid, hayret ve yokluk vadileri…
    Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. İsteği ve sebatı az olanlar, dünyevi şeylere takılanlar yolda birer birer dökülmüşler. Yorulanlar ve düşenler olmuş… “Aşk Denizi”nden geçmişler önce…”. “Ayrılık Vadisi”nden uçmuşlar…”. “Hırs Ovası”nı aşıp, “Kıskançlık Gölü”ne sapmışlar… Kuşların kimi “Aşk Denizi”ne dalmış, kimi “Ayrılık Vadisi”nde kopmuş sürüden… Kimi hırslanıp düşmüş ovaya, kimi kıskanıp batmış göle…
    Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp. Papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş. Kartal, yükseklerdeki krallığını bırakamamış. Baykuş yıkıntılarını özlemiş. Balıkçıl kuşu bataklığını. Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış. Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi “Şaşkınlık” ve sonuncusu Yedinci Vadi “Yokoluş”ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş… Kaf Dağı’na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.

Комментарии •