Hüseyin Gürger hocam kader sadece taktir olcudur diyorsunuz peki bir ayette sizin başınıza bir musibet gelmeden önce biz ona bir kitapta yazmisizdir diyor bu ne anlama geliyor
Hocam selamlar; 18:07 de bahsettiğiniz irademiz dışı gen hastalığı konusuna bir de şöyle bakabilir miyiz? Anne ve babamız bizi dünyaya getirmeden önce kendi bedenlerine/genlerine iyi bakmamış olabilirler, uyuşturucu ve benzeri maddeler kullanarak kendilerine kalıcı olarak hasar vermiş olabilirler. Bu hasar genetik olarak bize de geçmiş ise buna kader diyebilir miyiz? Yine "kendi ellerimizle" yaptığımız bir kötülük sonucu ve/veya sünnetullah gereği bebeğin hastalıklı doğması onun kaderi mi olur yoksa anne ve babasının günahı mı olur? Ebeveynlerin günahı ise "çocuğun bu günahı yüklenmesi", bundan etkilenmesi konusuna ne dersiniz? Gerçi şöyle de düşünülebilir; Allah neyin şer neyin de hayır olduğunu bilmediğimizi söylüyor. Bu da o günahsız çocuk için bir hayır olabilir ama yine de daha güzel bir açıklamasının olduğunu düşünmekteyim. Şimdiden teşekkürler. Bir de video içeriği çok güzel ancak seste problemler var, çekimler de yeni videolarınızdaki kadar güzel değil. Böyle güzel bir konuyu bir ara tekrar işlerseniz, hatta yeni bir video çeker misiniz ya da önereceğiniz bir video olur mu? Ellerinize sağlık.
Kader Nedir, Kadere Nasıl İman Edeceğiz? Asırlar boyudur kolay kolay anlaşılamamış bir konu bu!.. Hemen herkes bu konuda aklına geleni konuşmuş. Ama genellikle kimse de, bu hususu konuşmadan evvel acaba Kur’ân-ı Kerîm’in ve Rasûl-ü Ekrem’in kader hakkında dedikleri nedir diye araştırmamış. Gerçekten acayiptir; çünkü, öyle kader konusunda kitaplar görüyoruz ki, baştan aşağı çeşitli kişilerin “kaderle” alâkalı görüşlerini toplamasına rağmen; içinde bu konudaki nice Rasûlullâh açıklamalarından, beş tanesi bile yer almamakta!.. İnsandaki “irade-i cüz”ü ispatlayabilmek uğruna, bu husustaki âyetler hasır altı edilmekte!.. Bize göre dini anlamış kişi; âyet ve hadis hükümlerini izahtan âciz kaldığı noktada, hasır altı etmez; sadece o husustaki aczini itiraf eder ki, bu da bir kemâlâttır. “Kul kendi iradesiyle yolunu çizer ve yaptıklarının neticesine katlanır” şeklinde özetleyebileceğimiz görüşü savunanlara “KADERİYE”ciler denmiştir. Ki bunlar hakkında; “Ümmetimin mecûsileridir, kaderiyeciler” şeklinde bir hüküm gelmiştir. “Kaderiyeciler”; “kul kendi kaderini kendi yazar” görüşünde olanlardır... “Allâh” da ötelerden bir yerde; ya da başka bir boyutta oturup, bu boyutta yapılanları seyreden bir varlığın adı herhâlde?!! Esasen Kur'ân-ı Kerîm baştan sona bu görüşü iptal için sayısız hükümler serdeder. Geriye kalan ve adlarına “ehli sünnet” ile “cebriye” denen iki görüşün fikirlerine ise; her fikir, sahibine ve neticesi de kendisine aittir, diyerek değinmeyeceğiz. Burada biz çeşitli görüşleri tartışmak ya da savunmak için konuları açıklıyor değiliz zira... Ancak, insanın yapısını, hangi tesirlerin altında nasıl yaşadığını, varlığının ne olduğunu anlattıktan sonra, dinde “Kader” mefhumunun nasıl anlatıldığını, açıklama noktasına geldik. Bunu da fark etmek MECBURİYETİNDEYİZ!.. Allâh’ın azameti, yüceliği, sonsuz varlığı yanında insanın yeri, iradesi, kudreti ve sahip olduğu şeyler nelerdir?!! Kısaca, “Allâh İsmiyle İşaret Edilen” indînde insan neleri yapacak güce ve iradeye sahiptir?!! Evet, yüz milyarlarca ve yüz milyarlarca Güneş’in birbirlerinden çok büyük uzaklıklarla içinde yüzmekte oldukları kâinatın var edicisi katında, insanın yeri ne? Buyurun bu konuda bir hadîs-î kudsî: Rasûlullâh (sallâllâhu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu; Allâh azze ve celle şöyle diyor: “Ey kullarım! Hepiniz dalâlettesiniz ancak benim hidâyet ettiklerim hariç. Benden isteyiniz ki sizi hidâyete erdireyim. Hepiniz fakirsiniz, ancak benim zengin ettiğim hariç; benden isteyiniz ki size rızık ihsan edeyim. Hepiniz günahkârsınız, ancak benim mağfiret verdiklerim müstesnadır; içinizden her kim benim bağışlayıcı olduğumu bilir de benden mağfiret dilerse, aldırış etmeden (günahlarının büyüklüğüne) bağışlarım!.. Sizin evveliniz ve âhiriniz, diriniz ve ölünüz, yaşınız ve kurunuz kullarımdan en takvalısı kalbi gibi olsalar, bu durum benim mülkümde bir sivrisineğin kanadı kadar artış meydana getirmez!.. Sizin evveliniz ve âhiriniz, diriniz ve ölünüz, yaşınız ve kurunuz en şakî kulun kalbi gibi olsalar (yani hepsi inkârda olsalar), bu durum benim mülkümden bir sivrisineğin kanadı kadar eksiltmez!.. Sizin evveliniz ve âhiriniz, diriniz ve ölünüz, yaşınız ve kurunuz bir sahada toplansa ve içlerinden her insan ümitleri yettiği kadar istese, her isteyenin istediklerini veririm ve bu benim mülkümden hiçbir şey eksiltmez. Öyle ki içinizden biri denize uğrayıp iğneyi suya daldırıp alsa… Kesinlikle bilin ki BEN sınırsız ihsan ediciyim, varlığın sahibiyim, yüceyim. DİLEDİĞİMİ YAPARIM!.. Bağışım bir sözdür. Azabım bir sözdür. Bir şeyin olmasını istersem emrederim, “OL” derim; ve o şey olur!..” Nasıl..? Bir şeyler anlatabiliyor mu, bizim yerimiz, haddimiz, gücümüz, irademiz, kudretimiz hakkında bu hadîs-î kudsî?.. Az evvel anlatmaya çalıştığımız gibi, kâinatta Dünya’dan 1 milyon küsur defa büyük Güneş’in yeri iğne ucuyla gösterilemezken, gururundan, kendine biçtiği pâyeden yanına yaklaşılmayan insanın yeri, acaba daha iyi anlaşılabiliyor mu bu satırlarda? Evet, bizde “ALLÂH’A RAĞMEN”, bir iş yapabilecek potansiyel mevcut mu?!! Buyurun, sıra geldi KADER BAHSİNE... Astroloji bölümünde, insan beyninin aldığı tesirler ile tüm yaşamının programlanmış olduğunu, normal şartlarda bunun değişmesinin de asla mümkün olamayacağını açıklamıştık. Yani bir diğer ifade şekliyle, kişinin kaderinin, beynin ilk teşekkül devresinde kozmik kalemle yazılıp bu yazının kuruduğunu ve artık yeni tesirler ile değişmeyeceğini beyan etmiştik. İnsanın kaderi... Elinde olan bir şey var mı?.. Kaderi önceden yazılı mı?.. Her şey olup bitmiş mi?.. Bakalım bu konuda Kur'ân-ı Kerîm’in hükmü ne; ve yine Hz. Rasûl-ü Ekrem Muhammed Mustafa (aleyhisselâm) kaderi nasıl tarif etmiş? İman edilmesi zorunlu “Kader” konusunda neler açıklamış?..
Kadere iman, Rabbimizin her şeyi bir ölçü ve yasaya bağlı olarak yarattığına imandır. İnsanın kaderi Allah’a kul olmaktır. O’nun belirlediği kadere/ölçüye uygun yaşamaktır. Kuran ise kulluk kitabıdır ve içinde hayatın her alanına dair İlahi ölçüler vardır. Kuran Kaderimizdir. Allah razı olsun Hocam.
Hocam güzel bir soru olduğunu düşündüğüm bir soru soracağım size. Müslüman inançlı bir kişi ama bu kişi kuranı hiç okumamış araştırmamış fakat Allaha kitaba herşeye inanıyor. Ama şöyle bir durum var, bu kişinin kaderinde kuranı araştırmaya başlasa inancı imanı azalacak şüpheleri artacak ve imanı gidecek. Eğer araştırırsa sorgularsa bunlar başına gelecek ve ben imansızım diyecek. Şimdi 2. Noktaya geliyoruz. Bu kişi hiç araştırmadan kendini imanlı sanarak öldü. ahirette bu haliylemi yargılanır yoksa araştırsaydı kesin kez imanı gidecekti şeklinde mi yargılanır? İmanının gideceği kesin ama bu kişi bundab habersiz. Kesin olsa bile habersiz olunduğu için mesul tutulur mu insan? Teşekürler hocam
Selyamun Aleykum, Allah gizlediğimizide açığa vurduğumuzu da bilir! Yani bilincli olarak araștırmıyorsan bence biraz tehlikeli uluyor. Ben meselya bjr sıkıntıdan sonra musluman oldum, tutukladilar beni, cok caresizdim, ne gelen ne giden, ne dua etmeyi biliyorum ne abdest almayi ne zikretmeyi ne de namaz kılmayı ama Allahın herseyi gorup bildigi aklıma geldi ve sadece Rabbimin adını zimretmeye başladım. Ozaman kapı acdi ve 1 saat sonra serbestim. Hemen çıktıktan sonra Kuran aldım, namazı ve diger gerekeni ögrendim. O andan sonra cok dusunuyorum, etrafimda hayatimda cok sey değişti, ve herseyin bi amaclan benkm hayrima değiştiğini goruyorum, SubhanAllah, ama icimde hep bir şüphe var, suphe var ama AMA diyorum yahu tamam eğer şüphelerim mantıklı ise BENIM ISLERIMI BOYLE ACIK ACIK KIM YERLESTIRIYOR, cunku kardeş olanlar okadar sistematik ki anlatamam. Buraya kadar okuduysan verdigim iki ornegi anlamıșsındır. Benim de konusmaya ihtiyacım var, malesef bazen süperler geliyor ama koru körüne inanmak şu anlama gelir kiiii hinfistanda doğmuş olsaydin ozaman ineğe pita tapardin, yada hristiyan ailede doğsaydın hriatiyan olurdun. Ama boyle sorguluyorsun ya, ozaman umut var demek, cunku bir hriatiyan olarak sorgulayan, gerçeği arayan Islamdan başka gerçek goremez
Hüseyin Gürger hocam kader sadece taktir olcudur diyorsunuz peki bir ayette sizin başınıza bir musibet gelmeden önce biz ona bir kitapta yazmisizdir diyor bu ne anlama geliyor
Kader Allahin geleceği bilmesi mi yoksa kulun isteğine göre vermesimi
Hocam selamlar;
18:07 de bahsettiğiniz irademiz dışı gen hastalığı konusuna bir de şöyle bakabilir miyiz?
Anne ve babamız bizi dünyaya getirmeden önce kendi bedenlerine/genlerine iyi bakmamış olabilirler, uyuşturucu ve benzeri maddeler kullanarak kendilerine kalıcı olarak hasar vermiş olabilirler.
Bu hasar genetik olarak bize de geçmiş ise buna kader diyebilir miyiz? Yine "kendi ellerimizle" yaptığımız bir kötülük sonucu ve/veya sünnetullah gereği bebeğin hastalıklı doğması onun kaderi mi olur yoksa anne ve babasının günahı mı olur? Ebeveynlerin günahı ise "çocuğun bu günahı yüklenmesi", bundan etkilenmesi konusuna ne dersiniz? Gerçi şöyle de düşünülebilir; Allah neyin şer neyin de hayır olduğunu bilmediğimizi söylüyor. Bu da o günahsız çocuk için bir hayır olabilir ama yine de daha güzel bir açıklamasının olduğunu düşünmekteyim. Şimdiden teşekkürler.
Bir de video içeriği çok güzel ancak seste problemler var, çekimler de yeni videolarınızdaki kadar güzel değil. Böyle güzel bir konuyu bir ara tekrar işlerseniz, hatta yeni bir video çeker misiniz ya da önereceğiniz bir video olur mu? Ellerinize sağlık.
🐝
Hadîd 22 yi tevbe 51 i bu kader anlayışı ile izah eder misiniz?
Kader Nedir, Kadere Nasıl İman Edeceğiz?
Asırlar boyudur kolay kolay anlaşılamamış bir konu bu!..
Hemen herkes bu konuda aklına geleni konuşmuş. Ama genellikle kimse de, bu hususu konuşmadan evvel acaba Kur’ân-ı Kerîm’in ve Rasûl-ü Ekrem’in kader hakkında dedikleri nedir diye araştırmamış.
Gerçekten acayiptir; çünkü, öyle kader konusunda kitaplar görüyoruz ki, baştan aşağı çeşitli kişilerin “kaderle” alâkalı görüşlerini toplamasına rağmen; içinde bu konudaki nice Rasûlullâh açıklamalarından, beş tanesi bile yer almamakta!..
İnsandaki “irade-i cüz”ü ispatlayabilmek uğruna, bu husustaki âyetler hasır altı edilmekte!..
Bize göre dini anlamış kişi; âyet ve hadis hükümlerini izahtan âciz kaldığı noktada, hasır altı etmez; sadece o husustaki aczini itiraf eder ki, bu da bir kemâlâttır.
“Kul kendi iradesiyle yolunu çizer ve yaptıklarının neticesine katlanır” şeklinde özetleyebileceğimiz görüşü savunanlara “KADERİYE”ciler denmiştir. Ki bunlar hakkında;
“Ümmetimin mecûsileridir, kaderiyeciler” şeklinde bir hüküm gelmiştir.
“Kaderiyeciler”; “kul kendi kaderini kendi yazar” görüşünde olanlardır... “Allâh” da ötelerden bir yerde; ya da başka bir boyutta oturup, bu boyutta yapılanları seyreden bir varlığın adı herhâlde?!!
Esasen Kur'ân-ı Kerîm baştan sona bu görüşü iptal için sayısız hükümler serdeder.
Geriye kalan ve adlarına “ehli sünnet” ile “cebriye” denen iki görüşün fikirlerine ise; her fikir, sahibine ve neticesi de kendisine aittir, diyerek değinmeyeceğiz.
Burada biz çeşitli görüşleri tartışmak ya da savunmak için konuları açıklıyor değiliz zira...
Ancak, insanın yapısını, hangi tesirlerin altında nasıl yaşadığını, varlığının ne olduğunu anlattıktan sonra, dinde “Kader” mefhumunun nasıl anlatıldığını, açıklama noktasına geldik.
Bunu da fark etmek MECBURİYETİNDEYİZ!..
Allâh’ın azameti, yüceliği, sonsuz varlığı yanında insanın yeri, iradesi, kudreti ve sahip olduğu şeyler nelerdir?!! Kısaca, “Allâh İsmiyle İşaret Edilen” indînde insan neleri yapacak güce ve iradeye sahiptir?!! Evet, yüz milyarlarca ve yüz milyarlarca Güneş’in birbirlerinden çok büyük uzaklıklarla içinde yüzmekte oldukları kâinatın var edicisi katında, insanın yeri ne?
Buyurun bu konuda bir hadîs-î kudsî:
Rasûlullâh (sallâllâhu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu;
Allâh azze ve celle şöyle diyor:
“Ey kullarım! Hepiniz dalâlettesiniz ancak benim hidâyet ettiklerim hariç. Benden isteyiniz ki sizi hidâyete erdireyim.
Hepiniz fakirsiniz, ancak benim zengin ettiğim hariç; benden isteyiniz ki size rızık ihsan edeyim.
Hepiniz günahkârsınız, ancak benim mağfiret verdiklerim müstesnadır; içinizden her kim benim bağışlayıcı olduğumu bilir de benden mağfiret dilerse, aldırış etmeden (günahlarının büyüklüğüne) bağışlarım!..
Sizin evveliniz ve âhiriniz, diriniz ve ölünüz, yaşınız ve kurunuz kullarımdan en takvalısı kalbi gibi olsalar, bu durum benim mülkümde bir sivrisineğin kanadı kadar artış meydana getirmez!..
Sizin evveliniz ve âhiriniz, diriniz ve ölünüz, yaşınız ve kurunuz en şakî kulun kalbi gibi olsalar (yani hepsi inkârda olsalar), bu durum benim mülkümden bir sivrisineğin kanadı kadar eksiltmez!..
Sizin evveliniz ve âhiriniz, diriniz ve ölünüz, yaşınız ve kurunuz bir sahada toplansa ve içlerinden her insan ümitleri yettiği kadar istese, her isteyenin istediklerini veririm ve bu benim mülkümden hiçbir şey eksiltmez.
Öyle ki içinizden biri denize uğrayıp iğneyi suya daldırıp alsa… Kesinlikle bilin ki BEN sınırsız ihsan ediciyim, varlığın sahibiyim, yüceyim.
DİLEDİĞİMİ YAPARIM!..
Bağışım bir sözdür. Azabım bir sözdür.
Bir şeyin olmasını istersem emrederim, “OL” derim; ve o şey olur!..”
Nasıl..? Bir şeyler anlatabiliyor mu, bizim yerimiz, haddimiz, gücümüz, irademiz, kudretimiz hakkında bu hadîs-î kudsî?..
Az evvel anlatmaya çalıştığımız gibi, kâinatta Dünya’dan 1 milyon küsur defa büyük Güneş’in yeri iğne ucuyla gösterilemezken, gururundan, kendine biçtiği pâyeden yanına yaklaşılmayan insanın yeri, acaba daha iyi anlaşılabiliyor mu bu satırlarda?
Evet, bizde “ALLÂH’A RAĞMEN”, bir iş yapabilecek potansiyel mevcut mu?!!
Buyurun, sıra geldi KADER BAHSİNE...
Astroloji bölümünde, insan beyninin aldığı tesirler ile tüm yaşamının programlanmış olduğunu, normal şartlarda bunun değişmesinin de asla mümkün olamayacağını açıklamıştık. Yani bir diğer ifade şekliyle, kişinin kaderinin, beynin ilk teşekkül devresinde kozmik kalemle yazılıp bu yazının kuruduğunu ve artık yeni tesirler ile değişmeyeceğini beyan etmiştik.
İnsanın kaderi... Elinde olan bir şey var mı?.. Kaderi önceden yazılı mı?.. Her şey olup bitmiş mi?.. Bakalım bu konuda Kur'ân-ı Kerîm’in hükmü ne; ve yine Hz. Rasûl-ü Ekrem Muhammed Mustafa (aleyhisselâm) kaderi nasıl tarif etmiş? İman edilmesi zorunlu “Kader” konusunda neler açıklamış?..
Kadere iman,
Rabbimizin her şeyi bir ölçü ve yasaya
bağlı olarak yarattığına imandır.
İnsanın kaderi Allah’a kul olmaktır.
O’nun belirlediği kadere/ölçüye uygun
yaşamaktır.
Kuran ise kulluk kitabıdır ve içinde hayatın
her alanına dair İlahi ölçüler vardır.
Kuran Kaderimizdir.
Allah razı olsun Hocam.
Hicam hayırdır, yeni kanal?
Hocam güzel bir soru olduğunu düşündüğüm bir soru soracağım size.
Müslüman inançlı bir kişi ama bu kişi kuranı hiç okumamış araştırmamış fakat Allaha kitaba herşeye inanıyor. Ama şöyle bir durum var, bu kişinin kaderinde kuranı araştırmaya başlasa inancı imanı azalacak şüpheleri artacak ve imanı gidecek. Eğer araştırırsa sorgularsa bunlar başına gelecek ve ben imansızım diyecek. Şimdi 2. Noktaya geliyoruz. Bu kişi hiç araştırmadan kendini imanlı sanarak öldü. ahirette bu haliylemi yargılanır yoksa araştırsaydı kesin kez imanı gidecekti şeklinde mi yargılanır? İmanının gideceği kesin ama bu kişi bundab habersiz. Kesin olsa bile habersiz olunduğu için mesul tutulur mu insan? Teşekürler hocam
Selyamun Aleykum, Allah gizlediğimizide açığa vurduğumuzu da bilir! Yani bilincli olarak araștırmıyorsan bence biraz tehlikeli uluyor. Ben meselya bjr sıkıntıdan sonra musluman oldum, tutukladilar beni, cok caresizdim, ne gelen ne giden, ne dua etmeyi biliyorum ne abdest almayi ne zikretmeyi ne de namaz kılmayı ama Allahın herseyi gorup bildigi aklıma geldi ve sadece Rabbimin adını zimretmeye başladım. Ozaman kapı acdi ve 1 saat sonra serbestim. Hemen çıktıktan sonra Kuran aldım, namazı ve diger gerekeni ögrendim. O andan sonra cok dusunuyorum, etrafimda hayatimda cok sey değişti, ve herseyin bi amaclan benkm hayrima değiştiğini goruyorum, SubhanAllah, ama icimde hep bir şüphe var, suphe var ama AMA diyorum yahu tamam eğer şüphelerim mantıklı ise BENIM ISLERIMI BOYLE ACIK ACIK KIM YERLESTIRIYOR, cunku kardeş olanlar okadar sistematik ki anlatamam. Buraya kadar okuduysan verdigim iki ornegi anlamıșsındır. Benim de konusmaya ihtiyacım var, malesef bazen süperler geliyor ama koru körüne inanmak şu anlama gelir kiiii hinfistanda doğmuş olsaydin ozaman ineğe pita tapardin, yada hristiyan ailede doğsaydın hriatiyan olurdun. Ama boyle sorguluyorsun ya, ozaman umut var demek, cunku bir hriatiyan olarak sorgulayan, gerçeği arayan Islamdan başka gerçek goremez
@@tagoh4753 allah razı olsun güzel konuştun.Allah kuranı anlayacak akıl versin bize amin
@@tolgaerdem2894 amin amin