Kitaptan okusak anlayamayacağımız karmaşık felsefi metinleri, öğretileri anlayacağımız kıvama getiriyorsun ve farklı bakış açıları kazandırıyorsun...Teşekkürler.
Doğmadan önce yok olduğumu bilmiyordum. Var iken yok olacağımı biliyorum. Dolayısıyla asıl mesele yok olmaktan ziyade, vardan sonra yokluğu bilmek değil mi diye düşündüm…
Ölümün farkında olmak insana bir farkındalık vermeli bence. İnsan hayatının sınırlı bir zaman aralığında olduğunu bildiğinde yaşamını daha değerli görür, çevresine karşı daha esnek olur ve onu mutlu edecek seçimlerde daha cesur olur diye düşünüyorum. Gariptir ben de dün gece paylaştığım videoda bu konuyu ele almıştım. Irvin David Yalom’ın Varoluşu Psikoterapi kitabında bir bölüm var ölecek olan ünlü bir senatör son günlerinde terapisinde ölüme yaklaştığında yaşadığı farkındalığı anlatıyor. Beni o bölüm çok etkilemişti meseala.. dilerseniz bakabilirsiniz. İçerikleriniz için teşekkürler.
bence en önemli etken insanın kendini değerli ya da önemli hissetmesi. Psikolojik olarak bakarsak da "ego" yüzünden. Bir şekilde insan kendini içten içe önemli hissediyor ve bu önemli varlığın bir anlamı bir değeri olmalı diye düşünüyor.@@NESoynuyom
@@ender.ozdemirİnsanın fabrika ayarları kendini değerli hissetmek üzerine kurulu olduğu için diyorsunuz yani. Şeye nasıl bakıyorsunuz peki? Bir şeyin değerli olması için, onun değer verilecek bir şey olup olmadığının sorgulanması zorunlu mu yoksa bazı şeyler direkt, doğuştan değerli mi? Yaşam gibi mesela. Yaşamın varlığı direkt onu değerli mi kılar yoksa insan ona bir değer katıp katmaması gerektiğini sorgulamalı mı?
@@NESoynuyom bu soruya cevap vermek için önce “değer” kavramıyla ne anladığımızı sorgulamamız gerekiyor. Eğer yaşamın bize sunduğu tüm olanaklar bir değerse yaşam değerlidir. Ancak tüm bu olanaklar sonuçta bir hiç olacaksa yapıp ettiğimiz şeylerin gerçekten bir değeri var mıdır? Bu biraz sahilde kuma yazı yazmaya benzetilebilir. Yazı yazmak aslında bir şeyi kalıcı hale getirmek için yapılan bir eylemdir. O halde kuma yazı yazan bir insanın eylemi nasıl değerli ya da anlamlı olabilir? Bizler de bence yaşamımız boyunca yapıp ettiklerimizle bir nevi kuma yazı yazıyoruz.. biz öldükten sonra hiç olacak seçimler yapıp onları yaşıyoruz. O halde Tolstoy’un dediği gibi: “bizi bekleyen kaçınılmaz ölümle tahrip olmayacak bir şeyin olmadığı bir yaşamda anlam var mıdır?”
Bu aralar üstünde çok düşündüğüm bir konu idi, guzel tesadüf oldu, felsefe gercektenden yasama dair bir meditasyon. Keske siz söyle bir haftalık bir felsefe kampı organize etsenizde gelsek Dilara hanim. Sevgiler
zaten neredeyse,bi şekilde,aynı şeyi bahsetmeye çalışılıyor gibi geldi bana. Zira son zamanlar-da-,bişekilde,bu gibi düşünceleri daha anlaşılır durumuna getiriliyoruz. varlığımı atom ,belkideondandaküçük, gibi hissediyorum. teşekkürler😂.
Ulus Baker'in de dediği gibi,“Ölüm konusundaki en ilginç felsefi tutumu Spinoza’da buluyoruz; canlı bireyin özünün değil varoluşunun sonlanışı olarak ölüm onun için bir hiçtir ve onun bilincine hiçbir kavram sunamaz. Başka bir deyişle bir hiçlik olan ölümü düşünmek bir hiçten ibarettir.”
Pelin naçizane bedenim ölümun kıyısından iki kere döndügünden beri arayış içerisindeydim artık bıraktım en güzel sözü atamız bilge Kağan söylemis insan ölmek için doğar zamanı Tanrı yaşar.Acaba herşey cokmu basit felsefe zihnimize angarya mı ???
insanın zihin gelişiminde öleceğimizi anlamanın etkisi çok büyük. öleceğimizi anladığımız için cevaplar aramaya başladık. sorular çoğaldı çözüm aramaya başladık. ölmeden önce bir şeyler yapmaya çalıştık. keşfettiklerimizin en önemli sebebi ölümü keşfetmemizdi.
Bir çemberin başlangıç-bitiş noktasının olmaması, sizin de belirttiğiniz gibi, o çemberin öncesiz ve sonrasız olduğunu düşünülüyorsa geçerlidir. Oysa ki, çemberin bir çizeninin olduğunu düşünürseniz, elbette ilk noktayı koyduğu yer çemberin başlangıcıdır. Bu yüzden doğunun çember benzetmesi yine doğunun kendi felsefesi içinde geçerli ve doğrudur. Çok ilgi çekici konular ve tatmin edici anlatımlarınız için tebrik ederim. Kanalınızda daha önce Sinan Canan ile yaptığınız gibi, Caner Taslaman, Çağrı Mert Bakırcı gibi isimlerle de söyleşi yaparsanız izlemeye, dinlemeye doyamayız diye düşünüyorum. Başarılar dilerim.
Doğru bir tespit. Üstelik aynısı diğer felsefe sistemleri için de geçerli. Çemberin bir çizeninin olduğunu düşündüğümüz felsefe yine kendi içinde geçerli ve doğru olur.
Müthiş bir video olmuş. Genel anlamda hemfikir olsamda gene de ölüm korkusunu yenmiş değilim. Kafam o kadar karışık ki yani öldükten sonra ne olacağız sorusu ile ilgili. Hiç mi olacağız yoksa tekrardan mi doğacağız. Çok saçma gelebilir ama bazen mezarda öylece uyanık alacağımıza inanıyorum. umarım hiç oluruz
Yapacak bir şey yok kardeşim. Ölüm bizi bir şekilde bulacak er ya da geç ama buna takılıp kalırsan da yaşamın sadece bunu düşünmekle ve kaygılanmakla geçer. Aslında ben de çok düşünüyorum, sana böyle dediğime bakma. Ama işte ne yapasın kimse bilemiyor. Ama en çok ne olsun isterdim bilir misin? Keşke gerçekten ölüm bir başlangıç olsa. Doğada o kadar zulüm görüyorum ki içim acıyor bazen. Neden bu gezegende her bioloji varlık kendi hayatını bir başka varlığa borçlu ki? Örneğin bir kuzu otu yok ediyor. Sonuçta ot da bir canlı. Ve bir insan o kuzuyu katlediyor ve o acı çekerek ölüyor. Bir kaplan bir ceylanı nasıl öldürüyor bilir misin. O ceylana acıyasım geliyor ve kaplanı yargılıyorum içimden ama bir bakıyorum kaplan bunu yapmasa kendisi ölür. İşte bu çok acımasız bir mekanizma. Neden böyle oluyor başka türlü olamaz mıydı diye düşünüyorum. Sonra belki de gerçekten de cehennem dedikleri yer aslında burasıdır diye düşünüyorum. Derken...Bir de bilimsel olarak verileri ele aldığımda da bizim ve herşeyin bir takım reaksiyonların sonucu olduğunu görüyorum. Yani bu madde- atom aleminde bir tasarım bir akıl yok ki bu böyle işlesin şu şöyle işlesin diye. O yüzden evrenden ve doğadan bizim iyi olduğunu düşündüğümüz gibi davranmasını beklemek, empati kurmasını beklemek de yanlış olurdu. Çünkü bizler evrenin sonucuyuz, o bizim değil.
Ölüm üzerine kurulu olan her varsayım yaşam içinde bir motivasyona karşılık geliyorsa gerçek değildir. Ölüm ve yaşam basit bir döngü, bir buğday tanesinin kuruması ölümse tekrar toprak ve su ile buluşup büyümesi yaşam olur. Bu döngü her zaman aynı işlemek zorunda değildir çünkü karmaşık ve sürekli hareket içerisinde olan bir ortamda oluyor herşey. Düzenli diye savunan olabilir fakat düzen dediğimiz her şey gözlemlediğimiz zaman aralığında oluşan ölçümler aslında.
Kısa bir süre Hindistan'da bulundum. Akşama kadar laboratuvarda çalışıp akşam hocalarla birlikte tapınakları gezdim. Felsefi olarak herşey muazzam, döngü, doğa, meditasyon vs... Ancak kurumsal din yapısı doğuda da batıda da aynı derecede para, statü ve sömürü üzerine kurulu. Düşünsenize, doktora yapmış bilim insanları ile felsefe tartışırken teorik olarak her şey mükemmel, şaşırtıcı derecede aynı dili konuştuğunuzu fark ediyorsunuz. Ancak aynı insanlarla Hanuman (benim favori tanrımdı kendisi:) veya Rudreshwara tapınağına girince... Aslında orada da durum aynı, şehyin veya bir azizin huzuruna varmış İbrani gibi saçmalamaya başlıyorlar.
Bir yanılsama içinde olduğumu kabul edersem ve içinde olduğum şey bir yanılsama değilse kaybedeceğim şey bir gerçekliği yanılsama olarak görmek olduğundan dolayı bir endişem olabilir; gerçekliği kaçırmış olmanın kaygısı. Bu kaygı ve endişenin düşüncelerine ve bu düşüncenin endişelerine esir olmak ise bir yanılsamanın "yanılsama olmayan bir şey" olması varsayımının temelleri üzerinden yaşantılanacaktır. Ve belki de bahsi geçen endişelere ek olarak içinde bulunulan gerçeklik ,algı alanı içerisinde olduğu için, daha garantisi olan bir form gibi de algılandığından dolayı söz konusu formun tasavvurlarıyla bir bakış oluşturulmakta ve ısrar etmekte bir behis görülmeyecektir. Bunun çözümü için algı, bilinç, düşünce genişlemesi ve daralması deneyimlerinin bütünsel ve temporal olan bakışların farkındalıklı yaşantısının bilinebilir olmasının yolu üzerinde olunmalıdır ki süreç odaklılık perspetifinden edimler eylensin. Zira tüm bunlar yaşanılmıyor değildir, yalnızca görünmüyordur. Görünebilmesi için birbiriyle bağlılaşık olan algı, bilinç, düşüncenin dilsel olarak ayrımsanışını görebilen bizler için kullanılan dile daha fazla dikkat etmemiz gerekmektedir. Daima dilin ve zihnin kurnazlıklarına ve tuzaklarına uyanık olmamız gerekir. Aksi takdirde "varlığın ontolojik yorumu" nu yapar zannı içerisinde bulunurken onun ontik yorumunda yüzüyor olmak hatasına da düşebiliriz. Düştüğümüzü de fark edemeden. "Varlık" sorusu bu tür yanılsamaların teyit edici çekiciliğine kurban edilmemelidir. Bunlarla birlikte sonuç ve süreç odaklılığa yönelticiliğin temelleri birtakım inanç ve düşünce kabullerine izafe edilmektedir. Sonuç odaklı bir anlayışta olmanın özen göstermeme ve duyarsızlıkla görünüm aldığı harap edici yaşantıya işaret edilmiş. Bu söylenenler de kısmen doğrudur, süreç odaklılığa giden yol bulunabilirse. Süreç odaklı olabilmesi için insan, farkındalık pratiklerini de eyliyor olmalıdır. Semavi dini ritüelleri ve bilgileri alıp sonuç odaklı bir yolla gidenler das-man, süreç odaklı olanlar ise dasein düzeyidir(yalnızca bu paragraf için geçerli olan kısıtlı bir manada meselenin anlatılabilmesi için kullanıldı). Süreçte olan bir Yahudi ile henüz karşılaşmamış olmak veya sonuç odaklı olmadan Yahudi, Hristiyan olamamak bizatihi talihsizlik olabilir. "Felsefenin bir olanak yoklaması olması" ise harikulade bir deneyim yaşatıyor. Tüm bu anlatılanları Debussy'nin Reverie'sinde yaşamak da öyle.
1-Sadece YAŞAM ve ÖLÜM´ü değil, fakat tüm karşıtları anlayabilmek için, bizatihi KARŞITLIK´ın ne olduğunu anlamak gerekir, dolayısıyle karşıtlığın ne olduğu anlaşılmadıkça, hayat-ölüm´ün, ışık-karanlık´ın, iç-dış´ın, vb.´in ne anlama geldikleri de anlaşılamaz. 2-O nedenle, karşıtlığı anlamak demek, salt yaşamı ya da salt ölümü anlamak değil fakat yaşam ve ölümü birlikte anlamak demektir, zira yaşamı anlamadan ölümü; ölümü anlamadan da yaşamı anlamlandırmaya çalışmak, havanda su dövmeye çalışmakla eşdeğerdir. 3-ZİRA, insan aynı anda hem yaşayandır, hem de ölendir; yaşam döngüsü ölüm döngüsünden daha hızlı(=dominant) iken, hızlı yaşayan, yavaş ölendir fakat ölüm döngüsü yaşam döngüsünden daha hızlı(=dominant) iken de hızlı ölen, yavaş yaşayandır, çünkü, döngüsel manada, yaşam ne kadar HAREKET ise, ölüm de o kadar tersine HAREKET´tir, dolayısıyle OLMAK devimi tüm karşıt devimleri içerir. 4-VE hareketin ve karşıtlığın olduğu yerde zinhar SONSUZLUK olamaz, zira döngüsel hareketin kaynağı ve tetikçisi KARŞITLIK YASASI´dır, dolayısıyle, ne YAŞAM DÖNGÜSÜ sonsuz olabilir, ne de ÖLÜM DÖNGÜSÜ sonsuz olabilir ama sadece karşıtların, bir başlama noktasından bir son bulma noktasına doğru, birbirlerine dönüşümü olabilir, ki bu da, herbir karşıt-oluşun bir BAŞının(=tepesinin), bir BELinin(=ekinoksunun) ve bir AYAĞının(=çukurunun=gayyasının) olması gerektiği anlamına gelir. 5-Zira, her karşıt çift birbirlerine asimetrik oldukları için, birinin başı diğerinin ayağına, diğerinin başı da beridekinin ayağına denk gelir, ki yüce Tanrı, bunun böyle olduğunu mealen ''O, İKİ DOĞUNUN DA, İKİ BATININ DA RABBİDİR'' ayeti ile açıkça işaret etmiştir. 6-Buradaki İKİ DOĞU ibaresi KARŞIT İKİ DOĞUYU(=karşıt iki yaşamı=karşıt iki doğuşu); İKİ BATI ibaresi de KARŞIT İKİ BATIYI(=karşıt iki ölümü=karşıt iki batışı) bildirmektedir.O nedenle, döngüsel manada, insanın hayatı ve ölümü de dahil, herbirşeyin İKİ HAYATI ve İKİ ÖLÜMÜ vardır, birinci hayat ve ölümler BİRİNCİ YARATILIŞ´a; ikinci hayat ve ölümler de İKİNCİ YARATILIŞ'a(=ahirete) karşılık gelirler. 7-Yani ve mesela, ölü idik ve dirildik(=birinci ölüm ve birinci hayat=birinci batı ve birinci doğu); ölücez ve ahirette tekrar dirilicez(=ikinci ölüm ve ikinci hayat=ikinci batı ve ikinci doğu).Bu çifte hayat-ölüm yasası herşey için geçerlidir.Dolayısıyle, insan ruhu ve bedeniyle birlikte bir bütün olarak ölür(=batar) ve ahirette de ruhu ve bedeniyle birlikte bir bütün olarak dirilir(=doğar)=İKİ HAYAT + İKİ ÖLÜM=İKİ DOĞU + İKİ BATI. 8-FAKAT, birinci yaratılış imtihan anlamında olduğu için, bir insan nasıl ölürse, ikinci yaratılışta da(=ahirette de) o şekilde dirilir, dolayısıyle, ÖLÜM bir yokoluş değil fakat ahiretten önceki DERİN BİR UYKU DURUMU´dur, velhasılı kelam.Sağlıcakla ve dua ile :)
Eskiden beri takip edenler için zaten aşinalık vardır da bence yeni izleyenler için meditasyon kavramı biraz daha açılabilir diye düşünüyorum mesela ben bu kavramdan odaklanmayı, yoğunlaşmayı anlıyorum ama bir başkası ne anlar bilmiyorum yine başka bir üstü örtülü kısım da eğer reenkarnasyona inanmayan biri için ölümün doğanın kendi içindeki sonsuz döngüdeki doğum kadar sıradan bir oluş olması ile epikür'ün düşüncesi ne denli farklı olabilir ki, yine varılan sonuç cansızlıktan gelip cansızlığa gitmek ve yaşamı kendi içinde sevip ölümü umursamamak.
Evet. Yaşadığımız sürece ölüm yoktur(Aslında vardır ama henüz gelmemiştir)..! Fakat ölüm zaman vermiyor. Yani şu yıl, ay, gün, saat, dakika ve saniyede gelirim demiyor! Saygılar.
Eğer ölümün sırrını çözmek istiyorsanız, onu yaşamın kalbinde aramalısınız. Çünkü yaşam ve ölüm birdir. tıpkı nehir ve denizin bir olduğu gibi. Halil Cibran
Ama 0 olmak da var kardeşim hani doğmadan önceki o his. Ama tabi öyle olunca da mesela bir insan ahirete inanıyordu yaşarken ama ölünce eğer ahiret yoksa zaten bilemiyecek. Yani yanıldığının da farkında olamıyorsun o anda. Yani birşeyleri bilme ihtimalimiz sadece ruh gerçekse, inançlar gerçekse, ahiret gerçekse yalnız o zaman mümkün.
Evrenin kendisinin döngüselliğinin mümkün olabileceği fikri fizik bilimine göre bir olasılık dahilinde. Evreni döngüsel olarak düşünürsek; fizikten kimya, kimyadan biyoloji ve biyolojiden tekrar kimyaya dönüş ve de kimyadan tekrar fiziğe dönüş sonrası yeni evrenin tekrar ortaya çıkması gibi .. Canlılık denilen olgu evrenimizin tüm döngüsel yaşını göz önüne aldığımızda göz açıp kapama süresinden bile kısa.
Dinlerin başka, değişik inançların, felsefe ve diğer ilimlerin ölüme yaklaşımı çok doğal olarak değişiktir. Böyle olması da normaldir. Bilmediğimiz bir konuda fikir ileri sürmek de güzeldir. Fakat eskilerin deyimiyle " havanda su dövmek" gibidir.
Dizi izlerken ya da bazen hayatta biryerlerde söylenen bir şeylere genelde ağırlık vermiyoruz, daha farklı yönlere odaklanıyorız. Oysa bazen dizinin kendisinden ve hayatta olduğumuz yerden bile daha büyük ve derin anlamlı sözler söyleniyor. Tıpkı bunun gibi. Ölüm ölüm dediğin nedir ki gülüm.
ölüm ve tanrı gibi konularda aslında hem idealist- ruhani hem de ateist-materyalist görüşler çizgisel zaman kavramına dayanıyor. Doğuyoruz, yaşıyoruz ölüyoruz ve sonunda ya sonsuz ruhani hayata yada sonsuz yokluğa ulaşıyoruz. Hatta Batı düşüncesinde özgünlüğe, yaratıcılığa, dünyada iz bırakmaya bu kadar önem verilmesinin sebebi de bence ahiretvari bir ölümden sonra yaşama isteğinin sonucu. Zamanı doğu felsefesinde olduğu gibi döngüsel olarak düşündüğümüzde ise bütün bunlar anlamsızlaşıyor. Eğer bir son yoksa niye sonunda ne olacağız diye endişeleniyor ya da spekülasyon yapmaya çalışıyoruz ki?
işin ilginç yanı ölüm hakkında yapılan yorumlar veya felsefeler birinin ölümüne şahit olmakla son buluyor. Evcilleştirmek istediğiniz şey ölüm olunca, ister istemez evdekilere zarar veriyor.
Ölüm ve sonrası hakkında, sadece bu dünyayı kavrayabilme yetisine sahip filozof ve düşünürlerin tesbit, tahmin ve öngörülerini yeterli bulup içimizi ferahlatmak ne kadar mümkün ve mantıklı olabilir? Özellikle de ölümden kaçışın ve geri dönüşün olmadığı gerçeği varken.
@@serapcetiner6801 Bence başka bir boyut. Sonuçta evrende herşey frekans. Varolan, yok olmadığına göre. Başka bir frekans, başka bir boyut hayat devam edecek.
10:30 Bilimin (fizik) geldiği son nokta; Yok yoktur! Hiçlik diye bir şey söz konusu değil! Varlık hep ve daima var. Varlık sadece kütle kazanıyor. Hiçlikten varlığa geçiş olduğunu sanmak bir yanılsama. Kuantum sanal parçacık ve anti kuantum parçacık birlikteliği bozulduğu ( mutasyon) için evren var ve döngü ( fizik-> kimya-> biyoloji-> kimya-> fizik ) başlıyor ve tekrar yepyeni bir evren tekrar doğuyor. Ayrıca sonsuz sayıda evren döngüsü var! Sonsuz sayıda evren var!
Bende tam chatgpt ile bu konuyu konuşuyordum. ölümü bile bile nasıl kendimize yatırım yapacağız, aslında ölmeyecekmişiz gibi her anın tadını çıkararak hayata sımsıkı nasıl sarılacağız. diyordum. gpt bana bir dize tavsiyenin sonunda bir psikologla görüşseniz iyi olur dedi 😅
Hoşgörüne sığınarak konuşmanda dimi leri kaldırarakve daha yavaş tonlamalı konuşursan daha faydalı olacağına inanıyorum Çalışkanlığına ve zekana hayranım seni kutluyorum
Erenler somut reel bir hayat yaşıyoruz. Ölüm bu hayatin sonu. Sonrasini buradan felsefe yaparak bulamayiz. Dirilen birine sormak gerekir. Oda olmayacagina göre ölümden sonra ne olacagini ancak teist ogretiyle öğreniriz. Bu öğreti genelde işimize gelmez. o zaman hayati anlamlamaliyiz fikri ortaya çıkar. Bu defa da dert, Bela, hastalik hayatimizin anlami olur veya arzulu tutkulu ve bagimli bir hayatin anlamini elde etmek icin çabalarız. Ömür geçer gider ve bir türlü istedigimiz anlami veremedigimiz bu hayat biter. Tercih sizin 😊
Bu ölümlü , dünyada Allah'ımıza yaklaşacak "Yolu" arayıp, bulamazsak; O’nun huzurunda, kaçınılması imkansız bir günde ve yerde O’ndan nasıl yardım bekleriz? Ve ne yüzle ? Bu dünyada , Rabbini ve Resulunu unutanın , yarın ahirette unutulmayacağını kim söyleme cesaretini gösterebilir ki? Bir şeyi asla unutmamamız , gerekmektedir: Sevgili Peygamberimiz (sav.) efendimiz , Miraç’ta Rabbimizin ( selam ve sevgi sözlerinden sonra ) ilk sorduğu soru : "Habibim" (Sevdiğim) bana ne getirdin?" olmuştur. Peygamberimize bu soruyu soran ;Yüce ve eşi-benzeri olmayan Allah'ımız , bizlere ; "Ey kulum bana ne getirdin" demeyecek mi ?Ne cevap vereceğini şimdi - hemen ve her zaman düşün...Düşündükten sonra da hangi güzel işlerle huzuruna varacağını araştır ve mutlaka uygula...
Geçici Dunya Hayatını rahmetle yaratan Allah, kullarının iyiliğini ister. Doğru yolu din ve seçilmiş elçileri ile her kavme gönderir. Taki insan, Evrenin sahipsiz ve sevgisiz olmadığını akletsin diye.
Bir çemberin başlangıcını bilemeyiz diyelim peki bir çemberin sınırları yok mudur ? .Bu bakış açısıyla bakarsak yaşamın sınırlı olduğunu kabul mu etmiş oluyoruz yani bu felsefik bakışla ( yani başlangıcı ve sonunu bilemiyorum fakat öleceğim kesin sonra tekrar doğacağım sonra tekrar öleceğim burada )çok fazla kargaşa var sınırlandırılmış bir bakış açısıyla bakıyoruz ne yazık ki işte o yüzden Tinsel olan- maddesel olana üstün gözüküyor Batı felsefesinde çünki madde ve tanımlar sınırlar içinde kalıyor eğer ölümü ve yaşamı felsefe ve bilimle beraber goturemezsek işimiz çok zor gibi duruyor
1) Varlık vardır. 2) O zaman kaç ihtimal olabilir? a) varlık ezeli ve ebedidir b) tanrı ezeli ve ebedidir c) simülasyon yada rüyadayız 3) Başka ihtimal varmı?(varsa da fark etmez) 4) Sonucu asla bilme ihtimalimiz olmadığı için bu seçeneklerden birine İNANACAĞIZ ( ki biri bariz şekilde en mantıklısı bence)
Dil sürçmesi ile memento yerine momento demişim, affola. Sevgiler.
Rahat olun Dilara hanım.. fark etmek zor. Umarım insanlarımız sizler gibi farkında olur.
Cansın Sevgili Dilara🙏
Bir daha olmasın !!!!! 😂😂😂😂😂😂😂
affetmiyorum
Momento değil miymiş 😮 sayenizde farkettim :)
Kitaptan okusak anlayamayacağımız karmaşık felsefi metinleri, öğretileri anlayacağımız kıvama getiriyorsun ve farklı bakış açıları kazandırıyorsun...Teşekkürler.
Aklıma Farabi' nin sözü geldi, "Var mısın ki yok olmaktan korkuyorsun?"
Doğmadan önce yok olduğumu bilmiyordum. Var iken yok olacağımı biliyorum. Dolayısıyla asıl mesele yok olmaktan ziyade, vardan sonra yokluğu bilmek değil mi diye düşündüm…
Ölümü en güzel ve felsefi şekilde bize tanımadığın için teşekkürler
Ölümün farkında olmak insana bir farkındalık vermeli bence. İnsan hayatının sınırlı bir zaman aralığında olduğunu bildiğinde yaşamını daha değerli görür, çevresine karşı daha esnek olur ve onu mutlu edecek seçimlerde daha cesur olur diye düşünüyorum. Gariptir ben de dün gece paylaştığım videoda bu konuyu ele almıştım. Irvin David Yalom’ın Varoluşu Psikoterapi kitabında bir bölüm var ölecek olan ünlü bir senatör son günlerinde terapisinde ölüme yaklaştığında yaşadığı farkındalığı anlatıyor. Beni o bölüm çok etkilemişti meseala.. dilerseniz bakabilirsiniz. İçerikleriniz için teşekkürler.
İnsan niye hayatına değer katmak ister ki açıklayabilir misiniz?
bence en önemli etken insanın kendini değerli ya da önemli hissetmesi. Psikolojik olarak bakarsak da "ego" yüzünden. Bir şekilde insan kendini içten içe önemli hissediyor ve bu önemli varlığın bir anlamı bir değeri olmalı diye düşünüyor.@@NESoynuyom
@@ender.ozdemirİnsanın fabrika ayarları kendini değerli hissetmek üzerine kurulu olduğu için diyorsunuz yani. Şeye nasıl bakıyorsunuz peki? Bir şeyin değerli olması için, onun değer verilecek bir şey olup olmadığının sorgulanması zorunlu mu yoksa bazı şeyler direkt, doğuştan değerli mi? Yaşam gibi mesela. Yaşamın varlığı direkt onu değerli mi kılar yoksa insan ona bir değer katıp katmaması gerektiğini sorgulamalı mı?
@@NESoynuyom bu soruya cevap vermek için önce “değer” kavramıyla ne anladığımızı sorgulamamız gerekiyor. Eğer yaşamın bize sunduğu tüm olanaklar bir değerse yaşam değerlidir. Ancak tüm bu olanaklar sonuçta bir hiç olacaksa yapıp ettiğimiz şeylerin gerçekten bir değeri var mıdır? Bu biraz sahilde kuma yazı yazmaya benzetilebilir. Yazı yazmak aslında bir şeyi kalıcı hale getirmek için yapılan bir eylemdir. O halde kuma yazı yazan bir insanın eylemi nasıl değerli ya da anlamlı olabilir? Bizler de bence yaşamımız boyunca yapıp ettiklerimizle bir nevi kuma yazı yazıyoruz.. biz öldükten sonra hiç olacak seçimler yapıp onları yaşıyoruz. O halde Tolstoy’un dediği gibi: “bizi bekleyen kaçınılmaz ölümle tahrip olmayacak bir şeyin olmadığı bir yaşamda anlam var mıdır?”
@@ender.ozdemir teşekkürler
Ölüm son değil. Onun için bana huzur veriyor.
Bu aralar üstünde çok düşündüğüm bir konu idi, guzel tesadüf oldu, felsefe gercektenden yasama dair bir meditasyon. Keske siz söyle bir haftalık bir felsefe kampı organize etsenizde gelsek Dilara hanim. Sevgiler
Türker Kılıç hocanın bağlantısallık kavramından bahsetmeni çok bekledim dinlerken. Çünkü söylediğin şeyleri çok güzel anlatan bir kavram ve modelleme
zaten neredeyse,bi şekilde,aynı şeyi bahsetmeye çalışılıyor gibi geldi bana. Zira son zamanlar-da-,bişekilde,bu gibi düşünceleri daha anlaşılır durumuna getiriliyoruz. varlığımı atom ,belkideondandaküçük, gibi hissediyorum.
teşekkürler😂.
Ulus Baker'in de dediği gibi,“Ölüm konusundaki en ilginç felsefi tutumu Spinoza’da buluyoruz; canlı bireyin özünün değil varoluşunun sonlanışı olarak ölüm onun için bir hiçtir ve onun bilincine hiçbir kavram sunamaz. Başka bir deyişle bir hiçlik olan ölümü düşünmek bir hiçten ibarettir.”
Bu video şuanki bilinmesi gerekli bilgiyi çok güzel vermiş teşekkür ediyorum
neredeyse tüm videolarını izlememe rağmen hiç yorum yapmadığımı farkettim :) sesinde ve tavrında huzur buluyorum. aynen devam ;)
Ölümlü dünya aleminden ebedi aleme geçmektedir yok olmak değildir
Pelin naçizane bedenim ölümun kıyısından iki kere döndügünden beri arayış içerisindeydim artık bıraktım en güzel sözü atamız bilge Kağan söylemis insan ölmek için doğar zamanı Tanrı yaşar.Acaba herşey cokmu basit felsefe zihnimize angarya mı ???
insanın zihin gelişiminde öleceğimizi anlamanın etkisi çok büyük. öleceğimizi anladığımız için cevaplar aramaya başladık. sorular çoğaldı çözüm aramaya başladık. ölmeden önce bir şeyler yapmaya çalıştık. keşfettiklerimizin en önemli sebebi ölümü keşfetmemizdi.
Sen benim geç bulduğum idealimsin. Teşekkürler
@@islamrzazadekes
@@islamrzazadeYuksek Idealler..: .ganimetler, kilic hakki, fetihler, koleler, kullar, cariyeler, huriler...olmali !! Haklisin..
@@dusuncediyalog1505 islamdan zerre anlamadığın belli ateist sitelerinden islamı araştırmaya devam et sen 😂😂
Yine en sevdiğim kanal, yine güzel geçecek bir pazar
Müthiş bir video olmuş Dilara. Teşekkürler
çok huzur duydum dinlediklerimden.saol.
Süper anlatım,gönlüne sağlık
Dk:10
Bir çemberin başlangıcının neresi olduğunu bilmemek başka bir şey
Bir çemberin başlangıcının olmaması başka bir şey
Video kapağının tasarımı şahane olmuş..
Bir çemberin başlangıç-bitiş noktasının olmaması, sizin de belirttiğiniz gibi, o çemberin öncesiz ve sonrasız olduğunu düşünülüyorsa geçerlidir. Oysa ki, çemberin bir çizeninin olduğunu düşünürseniz, elbette ilk noktayı koyduğu yer çemberin başlangıcıdır. Bu yüzden doğunun çember benzetmesi yine doğunun kendi felsefesi içinde geçerli ve doğrudur.
Çok ilgi çekici konular ve tatmin edici anlatımlarınız için tebrik ederim. Kanalınızda daha önce Sinan Canan ile yaptığınız gibi, Caner Taslaman, Çağrı Mert Bakırcı gibi isimlerle de söyleşi yaparsanız izlemeye, dinlemeye doyamayız diye düşünüyorum. Başarılar dilerim.
Doğru bir tespit. Üstelik aynısı diğer felsefe sistemleri için de geçerli. Çemberin bir çizeninin olduğunu düşündüğümüz felsefe yine kendi içinde geçerli ve doğru olur.
Bu videonun çok sevdiğim bir insanı kaybetmenin üzerine gelmesi
Tatlı bir tevafuk
Yaşamın sırlarına erseydin, Ölümün sırlarını da çözerdin. Bugün Aklın var, bir şey bildiğin yok yarın akılsız neyi bileceksin.
En iyi Epiküros söylemiş: Benden sonrası tufan.
Dün gece kendi kendime sorgularken şu an güne bu videoyu izleyerek başlamak :) düşünceleriniz, bilgilerinizle biz de merakla yaşamaya devam ediyoruz🫶🏻
İnanılmaz keyifle dinledim. Müthiş👌
Müthiş bir video olmuş. Genel anlamda hemfikir olsamda gene de ölüm korkusunu yenmiş değilim. Kafam o kadar karışık ki yani öldükten sonra ne olacağız sorusu ile ilgili. Hiç mi olacağız yoksa tekrardan mi doğacağız. Çok saçma gelebilir ama bazen mezarda öylece uyanık alacağımıza inanıyorum. umarım hiç oluruz
Yapacak bir şey yok kardeşim. Ölüm bizi bir şekilde bulacak er ya da geç ama buna takılıp kalırsan da yaşamın sadece bunu düşünmekle ve kaygılanmakla geçer. Aslında ben de çok düşünüyorum, sana böyle dediğime bakma. Ama işte ne yapasın kimse bilemiyor. Ama en çok ne olsun isterdim bilir misin? Keşke gerçekten ölüm bir başlangıç olsa. Doğada o kadar zulüm görüyorum ki içim acıyor bazen. Neden bu gezegende her bioloji varlık kendi hayatını bir başka varlığa borçlu ki? Örneğin bir kuzu otu yok ediyor. Sonuçta ot da bir canlı. Ve bir insan o kuzuyu katlediyor ve o acı çekerek ölüyor. Bir kaplan bir ceylanı nasıl öldürüyor bilir misin. O ceylana acıyasım geliyor ve kaplanı yargılıyorum içimden ama bir bakıyorum kaplan bunu yapmasa kendisi ölür. İşte bu çok acımasız bir mekanizma. Neden böyle oluyor başka türlü olamaz mıydı diye düşünüyorum. Sonra belki de gerçekten de cehennem dedikleri yer aslında burasıdır diye düşünüyorum. Derken...Bir de bilimsel olarak verileri ele aldığımda da bizim ve herşeyin bir takım reaksiyonların sonucu olduğunu görüyorum. Yani bu madde- atom aleminde bir tasarım bir akıl yok ki bu böyle işlesin şu şöyle işlesin diye. O yüzden evrenden ve doğadan bizim iyi olduğunu düşündüğümüz gibi davranmasını beklemek, empati kurmasını beklemek de yanlış olurdu. Çünkü bizler evrenin sonucuyuz, o bizim değil.
Ölüm üzerine kurulu olan her varsayım yaşam içinde bir motivasyona karşılık geliyorsa gerçek değildir. Ölüm ve yaşam basit bir döngü, bir buğday tanesinin kuruması ölümse tekrar toprak ve su ile buluşup büyümesi yaşam olur. Bu döngü her zaman aynı işlemek zorunda değildir çünkü karmaşık ve sürekli hareket içerisinde olan bir ortamda oluyor herşey. Düzenli diye savunan olabilir fakat düzen dediğimiz her şey gözlemlediğimiz zaman aralığında oluşan ölçümler aslında.
Kısa bir süre Hindistan'da bulundum. Akşama kadar laboratuvarda çalışıp akşam hocalarla birlikte tapınakları gezdim. Felsefi olarak herşey muazzam, döngü, doğa, meditasyon vs... Ancak kurumsal din yapısı doğuda da batıda da aynı derecede para, statü ve sömürü üzerine kurulu. Düşünsenize, doktora yapmış bilim insanları ile felsefe tartışırken teorik olarak her şey mükemmel, şaşırtıcı derecede aynı dili konuştuğunuzu fark ediyorsunuz. Ancak aynı insanlarla Hanuman (benim favori tanrımdı kendisi:) veya Rudreshwara tapınağına girince... Aslında orada da durum aynı, şehyin veya bir azizin huzuruna varmış İbrani gibi saçmalamaya başlıyorlar.
Çok beğendim.👍👍👍👍👏👏👏👏 Harika anlatım, Emeğinize teşekkürler. ❤❤
Hocam harika bir içerikti teşekkürler🎉 bu video da ki arka planda 5 adet büst var onlar kimlerdir merak ediyorum.
Bir yanılsama içinde olduğumu kabul edersem ve içinde olduğum şey bir yanılsama değilse kaybedeceğim şey bir gerçekliği yanılsama olarak görmek olduğundan dolayı bir endişem olabilir; gerçekliği kaçırmış olmanın kaygısı. Bu kaygı ve endişenin düşüncelerine ve bu düşüncenin endişelerine esir olmak ise bir yanılsamanın "yanılsama olmayan bir şey" olması varsayımının temelleri üzerinden yaşantılanacaktır. Ve belki de bahsi geçen endişelere ek olarak içinde bulunulan gerçeklik ,algı alanı içerisinde olduğu için, daha garantisi olan bir form gibi de algılandığından dolayı söz konusu formun tasavvurlarıyla bir bakış oluşturulmakta ve ısrar etmekte bir behis görülmeyecektir. Bunun çözümü için algı, bilinç, düşünce genişlemesi ve daralması deneyimlerinin bütünsel ve temporal olan bakışların farkındalıklı yaşantısının bilinebilir olmasının yolu üzerinde olunmalıdır ki süreç odaklılık perspetifinden edimler eylensin. Zira tüm bunlar yaşanılmıyor değildir, yalnızca görünmüyordur. Görünebilmesi için birbiriyle bağlılaşık olan algı, bilinç, düşüncenin dilsel olarak ayrımsanışını görebilen bizler için kullanılan dile daha fazla dikkat etmemiz gerekmektedir. Daima dilin ve zihnin kurnazlıklarına ve tuzaklarına uyanık olmamız gerekir. Aksi takdirde "varlığın ontolojik yorumu" nu yapar zannı içerisinde bulunurken onun ontik yorumunda yüzüyor olmak hatasına da düşebiliriz. Düştüğümüzü de fark edemeden. "Varlık" sorusu bu tür yanılsamaların teyit edici çekiciliğine kurban edilmemelidir.
Bunlarla birlikte sonuç ve süreç odaklılığa yönelticiliğin temelleri birtakım inanç ve düşünce kabullerine izafe edilmektedir. Sonuç odaklı bir anlayışta olmanın özen göstermeme ve duyarsızlıkla görünüm aldığı harap edici yaşantıya işaret edilmiş. Bu söylenenler de kısmen doğrudur, süreç odaklılığa giden yol bulunabilirse. Süreç odaklı olabilmesi için insan, farkındalık pratiklerini de eyliyor olmalıdır. Semavi dini ritüelleri ve bilgileri alıp sonuç odaklı bir yolla gidenler das-man, süreç odaklı olanlar ise dasein düzeyidir(yalnızca bu paragraf için geçerli olan kısıtlı bir manada meselenin anlatılabilmesi için kullanıldı). Süreçte olan bir Yahudi ile henüz karşılaşmamış olmak veya sonuç odaklı olmadan Yahudi, Hristiyan olamamak bizatihi talihsizlik olabilir.
"Felsefenin bir olanak yoklaması olması" ise harikulade bir deneyim yaşatıyor. Tüm bu anlatılanları Debussy'nin Reverie'sinde yaşamak da öyle.
Harika anlatım🙏🏻🙏🏻🙏🏻
Çok iyi video ve ses hiç şiir okumayı düşündünüz mü?
doğum günümde izleyebileceğim güzel ve anlamlı bir video
Pelin hanım , Dücane Cündioğlu nu takip ediyormusunuz ? Konuk etmeyi düşünür müsünüz ?
Muazzam bir kanal 👏
Teşekkürler..Çok beğenerek takip ediyorum sizi..
1-Sadece YAŞAM ve ÖLÜM´ü değil, fakat tüm karşıtları anlayabilmek için, bizatihi KARŞITLIK´ın ne olduğunu anlamak gerekir, dolayısıyle karşıtlığın ne olduğu anlaşılmadıkça, hayat-ölüm´ün, ışık-karanlık´ın, iç-dış´ın, vb.´in ne anlama geldikleri de anlaşılamaz.
2-O nedenle, karşıtlığı anlamak demek, salt yaşamı ya da salt ölümü anlamak değil fakat yaşam ve ölümü birlikte anlamak demektir, zira yaşamı anlamadan ölümü; ölümü anlamadan da yaşamı anlamlandırmaya çalışmak, havanda su dövmeye çalışmakla eşdeğerdir.
3-ZİRA, insan aynı anda hem yaşayandır, hem de ölendir; yaşam döngüsü ölüm döngüsünden daha hızlı(=dominant) iken, hızlı yaşayan, yavaş ölendir fakat ölüm döngüsü yaşam döngüsünden daha hızlı(=dominant) iken de hızlı ölen, yavaş yaşayandır, çünkü, döngüsel manada, yaşam ne kadar HAREKET ise, ölüm de o kadar tersine HAREKET´tir, dolayısıyle OLMAK devimi tüm karşıt devimleri içerir.
4-VE hareketin ve karşıtlığın olduğu yerde zinhar SONSUZLUK olamaz, zira döngüsel hareketin kaynağı ve tetikçisi KARŞITLIK YASASI´dır, dolayısıyle, ne YAŞAM DÖNGÜSÜ sonsuz olabilir, ne de ÖLÜM DÖNGÜSÜ sonsuz olabilir ama sadece karşıtların, bir başlama noktasından bir son bulma noktasına doğru, birbirlerine dönüşümü olabilir, ki bu da, herbir karşıt-oluşun bir BAŞının(=tepesinin), bir BELinin(=ekinoksunun) ve bir AYAĞının(=çukurunun=gayyasının) olması gerektiği anlamına gelir.
5-Zira, her karşıt çift birbirlerine asimetrik oldukları için, birinin başı diğerinin ayağına, diğerinin başı da beridekinin ayağına denk gelir, ki yüce Tanrı, bunun böyle olduğunu mealen ''O, İKİ DOĞUNUN DA, İKİ BATININ DA RABBİDİR'' ayeti ile açıkça işaret etmiştir.
6-Buradaki İKİ DOĞU ibaresi KARŞIT İKİ DOĞUYU(=karşıt iki yaşamı=karşıt iki doğuşu); İKİ BATI ibaresi de KARŞIT İKİ BATIYI(=karşıt iki ölümü=karşıt iki batışı) bildirmektedir.O nedenle, döngüsel manada, insanın hayatı ve ölümü de dahil, herbirşeyin İKİ HAYATI ve İKİ ÖLÜMÜ vardır, birinci hayat ve ölümler BİRİNCİ YARATILIŞ´a; ikinci hayat ve ölümler de İKİNCİ YARATILIŞ'a(=ahirete) karşılık gelirler.
7-Yani ve mesela, ölü idik ve dirildik(=birinci ölüm ve birinci hayat=birinci batı ve birinci doğu); ölücez ve ahirette tekrar dirilicez(=ikinci ölüm ve ikinci hayat=ikinci batı ve ikinci doğu).Bu çifte hayat-ölüm yasası herşey için geçerlidir.Dolayısıyle, insan ruhu ve bedeniyle birlikte bir bütün olarak ölür(=batar) ve ahirette de ruhu ve bedeniyle birlikte bir bütün olarak dirilir(=doğar)=İKİ HAYAT + İKİ ÖLÜM=İKİ DOĞU + İKİ BATI.
8-FAKAT, birinci yaratılış imtihan anlamında olduğu için, bir insan nasıl ölürse, ikinci yaratılışta da(=ahirette de) o şekilde dirilir, dolayısıyle, ÖLÜM bir yokoluş değil fakat ahiretten önceki DERİN BİR UYKU DURUMU´dur, velhasılı kelam.Sağlıcakla ve dua ile :)
10:20 İyi de o döngüyü başlatan veya bir tasarlayan var mı yok mu buna ne cevap verirler hint felsefesinde acaba?
Felsefe tam anlamıyla bir olanak yoklaması 👍
Eskiden beri takip edenler için zaten aşinalık vardır da bence yeni izleyenler için meditasyon kavramı biraz daha açılabilir diye düşünüyorum mesela ben bu kavramdan odaklanmayı, yoğunlaşmayı anlıyorum ama bir başkası ne anlar bilmiyorum yine başka bir üstü örtülü kısım da eğer reenkarnasyona inanmayan biri için ölümün doğanın kendi içindeki sonsuz döngüdeki doğum kadar sıradan bir oluş olması ile epikür'ün düşüncesi ne denli farklı olabilir ki, yine varılan sonuç cansızlıktan gelip cansızlığa gitmek ve yaşamı kendi içinde sevip ölümü umursamamak.
Ben varken ölüm yok
Ölüm geldiğinde ise ben yokum.
Evet. Yaşadığımız sürece ölüm yoktur(Aslında vardır ama henüz gelmemiştir)..!
Fakat ölüm zaman vermiyor.
Yani şu yıl, ay, gün, saat, dakika ve saniyede gelirim demiyor!
Saygılar.
Gerçek ölüm yaşamayı bilmemektir...
içerik ürettiğin için teşekkürler
Yaşam uzerine meditasyonu biraz açar mısınız
Jenerikin arkasındaki müziğin ismi neydi?
Merhaba Dilara, uzuncaa bir kitap öneri video yayımlar mısın lütfen ❤
Eğer ölümün sırrını çözmek istiyorsanız, onu yaşamın kalbinde aramalısınız. Çünkü yaşam ve ölüm birdir. tıpkı nehir ve denizin bir olduğu gibi.
Halil Cibran
Ölüm ve sonrası tam bir gizem . Bu yüzden başıma kötü bir şey gelecekse bile beni çok cezbediyor. Ölüm vaktimi merakla bekliyorum.
Ama 0 olmak da var kardeşim hani doğmadan önceki o his. Ama tabi öyle olunca da mesela bir insan ahirete inanıyordu yaşarken ama ölünce eğer ahiret yoksa zaten bilemiyecek. Yani yanıldığının da farkında olamıyorsun o anda. Yani birşeyleri bilme ihtimalimiz sadece ruh gerçekse, inançlar gerçekse, ahiret gerçekse yalnız o zaman mümkün.
biz yine ekip biçmeye devam edelim :)
Seni dinlemek huzur veriyor huzur 🙏🧿🌷❤⚘🌞🧿🙏🦅
AFRODİT anamız siden razı olsun. Sayenizde felsefeyi anlıyoruz, anladıkça meraklanıyoruz.
Harikasiniz,bayılıyorum size❤
Değişimi nasıl yorumluyorsunuz?
Döngüsellik çember gibi midir yoksa spiral mi?
Emeginize sağlık hocam çok teşekkür ediyorum ❤❤❤
Evrenin kendisinin döngüselliğinin mümkün olabileceği fikri fizik bilimine göre bir olasılık dahilinde.
Evreni döngüsel olarak düşünürsek; fizikten kimya, kimyadan biyoloji ve biyolojiden tekrar kimyaya dönüş ve de kimyadan tekrar fiziğe dönüş sonrası yeni evrenin tekrar ortaya çıkması gibi ..
Canlılık denilen olgu evrenimizin tüm döngüsel yaşını göz önüne aldığımızda göz açıp kapama süresinden bile kısa.
Dinlerin başka, değişik inançların, felsefe ve diğer ilimlerin ölüme yaklaşımı çok doğal olarak değişiktir.
Böyle olması da normaldir.
Bilmediğimiz bir konuda fikir ileri sürmek de güzeldir.
Fakat eskilerin deyimiyle " havanda su dövmek" gibidir.
emeğinize sağlık, teşekkürler
Ölüm ölüm dediğin nedir ki gülüm 🦋
Dizi izlerken ya da bazen hayatta biryerlerde söylenen bir şeylere genelde ağırlık vermiyoruz, daha farklı yönlere odaklanıyorız. Oysa bazen dizinin kendisinden ve hayatta olduğumuz yerden bile daha büyük ve derin anlamlı sözler söyleniyor. Tıpkı bunun gibi. Ölüm ölüm dediğin nedir ki gülüm.
yarin seni gorycem cok heycanlii
Konu üzerine okuma yapayım dedim bu videodan sonra. Ernest Becker - Ölümü İnkar ve Kaan Öktem - Ölüm Kitabı var elimde. Hangisini okuyayım ne dersin?
Ölüm ölüm dediğin nedir ki gülüm, ben senin icin yaşamayı göze almışım. Polat Alemdar
ölüm ve tanrı gibi konularda aslında hem idealist- ruhani hem de ateist-materyalist görüşler çizgisel zaman kavramına dayanıyor. Doğuyoruz, yaşıyoruz ölüyoruz ve sonunda ya sonsuz ruhani hayata yada sonsuz yokluğa ulaşıyoruz. Hatta Batı düşüncesinde özgünlüğe, yaratıcılığa, dünyada iz bırakmaya bu kadar önem verilmesinin sebebi de bence ahiretvari bir ölümden sonra yaşama isteğinin sonucu. Zamanı doğu felsefesinde olduğu gibi döngüsel olarak düşündüğümüzde ise bütün bunlar anlamsızlaşıyor. Eğer bir son yoksa niye sonunda ne olacağız diye endişeleniyor ya da spekülasyon yapmaya çalışıyoruz ki?
ölümü selamlıyorum sevgiyle ve bir gün ona kavuşmak ümidiyle
emeğinize sağlık
6:09 azınlıkta kalmışız
işin ilginç yanı ölüm hakkında yapılan yorumlar veya felsefeler birinin ölümüne şahit olmakla son buluyor. Evcilleştirmek istediğiniz şey ölüm olunca, ister istemez evdekilere zarar veriyor.
Ölüm ve sonrası hakkında, sadece bu dünyayı kavrayabilme yetisine sahip filozof ve düşünürlerin tesbit, tahmin ve öngörülerini yeterli bulup içimizi ferahlatmak ne kadar mümkün ve mantıklı olabilir? Özellikle de ölümden kaçışın ve geri dönüşün olmadığı gerçeği varken.
yani,her ne kadar tespit tahmin yapsan deneyimlemeden kimse tam dogruyu goremeyecek,dolayısıyla söylenenlerin hepsi afaki...
Pelin hanım çok güzel anlatıyorsunuz lakin söylediklerinizin çok az bir miktarını temelini anlıyorum diyebiliriz.algılarım fazlasına kapalı
Aylin hocayı konuk alsaymişsin keşke ölüm icin
Başlangıcı olan herşeyin, sonu vardır, der bilim. Peki ya, ölüm bir başlangıçsa..!
Bence de
Ölüm bir başlangıç ise ölümün sonu ne, peki?
@@serapcetiner6801 Ölümün ardından sonsuzluk geliyor. Ölmeden ölümsüz olamassınız
@@serapcetiner6801 Bence başka bir boyut. Sonuçta evrende herşey frekans. Varolan, yok olmadığına göre. Başka bir frekans, başka bir boyut hayat devam edecek.
Ah, bir de ölmüşlerden dinleyebilseydik!
10:30 Bilimin (fizik) geldiği son nokta; Yok yoktur! Hiçlik diye bir şey söz konusu değil! Varlık hep ve daima var. Varlık sadece kütle kazanıyor. Hiçlikten varlığa geçiş olduğunu sanmak bir yanılsama. Kuantum sanal parçacık ve anti kuantum parçacık birlikteliği bozulduğu ( mutasyon) için evren var ve döngü ( fizik-> kimya-> biyoloji-> kimya-> fizik ) başlıyor ve tekrar yepyeni bir evren tekrar doğuyor. Ayrıca sonsuz sayıda evren döngüsü var! Sonsuz sayıda evren var!
Bende tam chatgpt ile bu konuyu konuşuyordum. ölümü bile bile nasıl kendimize yatırım yapacağız, aslında ölmeyecekmişiz gibi her anın tadını çıkararak hayata sımsıkı nasıl sarılacağız. diyordum. gpt bana bir dize tavsiyenin sonunda bir psikologla görüşseniz iyi olur dedi 😅
Hoşgörüne sığınarak konuşmanda dimi leri kaldırarakve daha yavaş tonlamalı konuşursan daha faydalı olacağına inanıyorum
Çalışkanlığına ve zekana hayranım seni kutluyorum
Ölümden değil yaşayamamaktan kork
Erenler somut reel bir hayat yaşıyoruz. Ölüm bu hayatin sonu. Sonrasini buradan felsefe yaparak bulamayiz. Dirilen birine sormak gerekir. Oda olmayacagina göre ölümden sonra ne olacagini ancak teist ogretiyle öğreniriz. Bu öğreti genelde işimize gelmez. o zaman hayati anlamlamaliyiz fikri ortaya çıkar. Bu defa da dert, Bela, hastalik hayatimizin anlami olur veya arzulu tutkulu ve bagimli bir hayatin anlamini elde etmek icin çabalarız. Ömür geçer gider ve bir türlü istedigimiz anlami veremedigimiz bu hayat biter. Tercih sizin 😊
Nasıl da net ve doğru özetlediniz. Aynen öyle
Ölüme karar aldığım gün bugün🎉 Sevin sevilin çokça sarılın 👋
Ben varken ölüm yok, ölüm varken ben yokum. Öyleyse ölumden korkmaya gerek yok.
Emeğinize sağlık.
Bu video beynimi yaktı :) Biz şimdi yaşıyoz mu yoksa öldük mü :D
Çok güzel anlatm teşekkürler sağol
Bu ölümlü , dünyada Allah'ımıza yaklaşacak "Yolu" arayıp, bulamazsak; O’nun huzurunda, kaçınılması imkansız bir günde ve yerde O’ndan nasıl yardım bekleriz? Ve ne yüzle ?
Bu dünyada , Rabbini ve Resulunu unutanın , yarın ahirette unutulmayacağını kim söyleme cesaretini gösterebilir ki? Bir şeyi asla unutmamamız , gerekmektedir: Sevgili Peygamberimiz (sav.) efendimiz , Miraç’ta Rabbimizin ( selam ve sevgi sözlerinden sonra ) ilk sorduğu soru : "Habibim" (Sevdiğim) bana ne getirdin?" olmuştur.
Peygamberimize bu soruyu soran ;Yüce ve eşi-benzeri olmayan Allah'ımız , bizlere ; "Ey kulum bana ne getirdin" demeyecek mi ?Ne cevap vereceğini şimdi - hemen ve her zaman düşün...Düşündükten sonra da hangi güzel işlerle huzuruna varacağını araştır ve mutlaka uygula...
ölüm varsa ben yokum ben varsam ölüm yok benim felsefem bu.Herkesin başına gelecek birşey için bu kadar dertlenmeye korkmaya gerek yok bence
Aslında Tengri yani Tanrı ifadesi döngüsel bir ifadedir. Geceyi gündüze, yaşamın ölüme döndüğü bir döngüsellik tengrinin tanımıdır.
Son sorunuza istinaden Pindaros'un şu dizeleriyle cevap vermek istiyorum: "Ruhum, ölümsüz yaşamın ardından koşma. Olanaklar alanını tüketmeye bak."
Ben ölecek olmanın gerçeğini kabul ediyor ve çok arzuluyorum. Ama bu durum benim var olan yaşamımı kıymetlendirmek yerine anlamsızlaştırıyor.
Geçici Dunya Hayatını rahmetle yaratan Allah, kullarının iyiliğini ister. Doğru yolu din ve seçilmiş elçileri ile her kavme gönderir. Taki insan, Evrenin sahipsiz ve sevgisiz olmadığını akletsin diye.
Bir çemberin başlangıcını bilemeyiz diyelim peki bir çemberin sınırları yok mudur ? .Bu bakış açısıyla bakarsak yaşamın sınırlı olduğunu kabul mu etmiş oluyoruz yani bu felsefik bakışla ( yani başlangıcı ve sonunu bilemiyorum fakat öleceğim kesin sonra tekrar doğacağım sonra tekrar öleceğim burada )çok fazla kargaşa var sınırlandırılmış bir bakış açısıyla bakıyoruz ne yazık ki işte o yüzden Tinsel olan- maddesel olana üstün gözüküyor Batı felsefesinde çünki madde ve tanımlar sınırlar içinde kalıyor eğer ölümü ve yaşamı felsefe ve bilimle beraber goturemezsek işimiz çok zor gibi duruyor
1) Varlık vardır.
2) O zaman kaç ihtimal olabilir?
a) varlık ezeli ve ebedidir
b) tanrı ezeli ve ebedidir
c) simülasyon yada rüyadayız
3) Başka ihtimal varmı?(varsa da fark etmez)
4) Sonucu asla bilme ihtimalimiz olmadığı için bu seçeneklerden birine İNANACAĞIZ ( ki biri bariz şekilde en mantıklısı bence)
Teşekkürler ❤
Ölüm tırtılın kozasını örüp kelebek olmaya yatmasıdır.
abla herzaman ki gibi çok güzel bi vieo olmuş halainstaanayaklarınıatmaın?
Aynen öyle 🙏
fevkalade bir video
Ölüm aninda cekilecek aci yada his nasil olacak aslinda ben en çok bunu merak ediyorumyada bu yüzden ölmek istemiyorum