Hangi islam? Adam Kur'an tarihseldir diyor. Yani çöptür diyor. İslamı değerlendirmiyor ki, ben yeni din kuruyorum bana uyun diyor. Geri zekalı deilsen bunu anlamak zor deil.
Kıymetli hocam, harika tespitler için emekleriniz için çok teşekkürler sayenizde aydınlanıyoruz.Ruşen Bey sizede çok teşekkürler derim.Sağolun, varolun.👏💖💥
Aydınlanmadan uzak dur! Katolik boş inanç karşıtı bir akımdır en az onun kadar boştur Katolik papazın yerine “Aydın “ geçmiştir Unutma Sünni islamda ruhban sınıfı yoktur Ayrıca tanrının önünde herkes eşittir kimsenin kimseyi aydınlatmaya aydınlanmaya ihtiyacı olmamalıdır
TEESSÜF EDERİM Mustafa Dayı bulduğum ilk fırsatta yeni kitabını aldım. Keyifle ve merakla koltuğa kurulup sayfaları çevirmeye başladım ki o da ne? "İçindekiler" sayfası yok. Olmaz öyle şey! Vardır mutlaka ancak ben bulamıyorum herhalde deyip tekrar tekrar sayfaları çevirdim. Bilgisayarların olmadığı dönemlerde "İçindekiler" sayfasını sona koydukları olurdu. Oraya da baktım. Yok, yok, yok. Kızmaya başladım. Zahmet edip hazırlamadıklarını adım gibi bilmeme rağmen "İndeks" (Endeks, Dizin) bölümünü aradım. Elbette o da yoktu. Mustafa Dayı, Ruşen Çakır'ın da dediği gibi akademik seviyesi yüksek bir kitap yayınlıyorsun ama ne İçindekiler sayfası var, ne de İndeks. Olacak iş değil. O yayınevinin adını Kırmızı Eşek olarak değiştirmeyi teklif ediyorum. Sana da kırgınım çünkü hiç olmazsa "İçindekiler" sayfası koydurabilirdin. Bir ülkede "İçindekiler" ve "İndeks" bölümleri olmayan araştırma-inceleme kitaplarının yayınlanması, o ülkede bilime ve bilimciye değer verilmediğinin de göstergesidir. Yazık!
Mustafa Hocam kendi mahallemde (radikal İslam) dini düşünceler ile hayatım sürerken, hasbel kader sizin videonuza denk gelmiştim yaklaşık 10 yıl önce. O günden beri hemen hemen okumadığım kitabınız kalmadı. Geldiğim noktada İnanmak ve inanmamak arasında gidip geliyorum. Bunda yalnızca sizin etkiniz yok tabi ki. Kesinlikle yargı ve yadırgama yapmıyorum. Siz nasıl Müslüman kaldınız anlamıyorum... 😊
Sakın islamdan çıkmayın bir işe yaramaz en çok katolik kilise karşıtı Aydınlanmacılar kadar okursunuz -ki aydınlanma katolik boş inanca karşıtlıkla boş inanca geri düşer karşıt olarak. İslamın içinde kalın Allahı bilin peygamberini anlayın gerçeğe vakıf olun. islamı yobaZların elinden kurtarmaya çalışın İslamda reform şart
Benim için durum tam tersi oldu. Özellikle yorumlayarak içinden çıkmaya çalıştığımız zor mevzuları sosyolojik olarak açıklayarak dar alana sıkıştırılmış dini özgürleştirdi Mustafa hocam
Halk karar verip harekete geçerse çıkarız o tünelden. Siyaset zaten yapmayacak onu biliyoruz. Ağzınıza sağlık hocam, var olun. Bu arada twitter hesabınız yok yanılmıyorsam, değil mi? Saygılar.
Sn Hocam,Hindu dinindeki Brahma, eşi Saraswati ve hizmetcisi Hagar ile Tevrat ve Kuranda adı geçen İbrahim eşi Sara ve İbrahimin kölesi Hacer’in isimleri nerdeyse birebir birbirlerine benziyor Hangisi hangisinden etkilenmistir acaba.Bizde İbrahim peygamber olarak kabul ediliyor fskat Hindistan'da Brahma tanrı durumunda.Bu konuda bizi aydınlatırmısıniz?
SEBE suresi; 40- O gün Allah, onların hepsini diriltip bir araya getirir ve sonra meleklere “Bu adamlar size mi tapıyorlar?” der. 41- Melekler derler ki; “Seni her türlü noksanlıktan tenzih ederiz. Bizim dayanağımız, koruyucumuz onlar değil sensin. Hayır, onlar cinlere tapıyorlardı, çoğu onlara inanıyorlardı. ” 42- O zaman zalimlere deriz ki; “Bu gün biribirinize ne faydalı olabilirsiniz ve ne de zarar verebilirsiniz. Vaktiyle inkâr ettiğiniz cehennem ateşinin azabını şimdi tadınız bakalım. “ SEBE suresi; 32- Kendini beğenmiş elebaşları da güdülenlere derler ki; “Size doğru yola ilişkin mesaj geldikten sonra biz mi sizleri o yoldan alıkoyduk? Aslında siz kendiniz suça girdiniz” 33- Güdülenler ise kendini beğenmiş elebaşlarına şöyle derler; “Tersine işiniz-gücünüz gece-gündüz komplo düzenlemek, dolap çevirmekti. Hani bize Allah’ı inkâr etmemizi, O’na eş koşmamızı emrediyordunuz. ” Azabı görünce pişmanlığı yüreklerine gömdüler. Biz kâfirlerin boyunlarına demir halkalar geçiririz. Çarpıldıkları ceza sadece işledikleri kötülüklerin karşılığı değil mi? Bu adamlar dünyadayken “Biz ne bu Kur’an’a ve ne de ondan önceki kutsal Kitaplara asla inanmayız” diyorlardı. Fakat, Ey Muhammed, onların başka bir alemde ne dediklerini işitsen! Sen bu zalimleri bir de Rabb’lerinin huzurunda ayakta dikilmiş durumda görsen! Orada kendi istekleri ile gönüllü olarak ayakta durmuyorlar. Tersine günahkârlar gürühü olarak ayağa dikilmişler, yüce Allah’ın kendilerine ne ceza vereceğini bekliyorlar. Sözlerine ve Kitaplarına asla inanmayacaklarını üstüne basa basa açıkladıkları Rabb’lerinin huzurundadırlar artık. İtile-kakıla O’nun karşısına getirilip ayağa dikilmeye zorlanmışlardır şimdi: O gün gelse de bu zalimlerin biribirlerini nasıl kınadıklarını, biribirlerini nasıl payladıklarını, nasıl suçlarını biribirlerine âtmaya çalıştıklarını, nasıl ayetin ifadesi ile “biribirleri ile söz düellosuna giriştikleri”ni görsen! Bu söz düellosu sırasında acaba biribirlerine ne söylerler? Okuyoruz: “O zaman ayak takımını oluşturan güdülenler, kendini beğenmiş elebaşlarına `siz olmasaydınız, biz mü’min olacaktık’ derler.” Görülüyor ki, güdülenler bu onur kırıcı ve korku dolu ayakta dikilişin ve bu ayakta dikilişi izleyecek olan cezanın sorumluluğunu elebaşlarının üzerine atıyorlar. Güdülenler, bu gün elebaşlarına karşı böyle açık açık konuşuyorlar; ama dünyadayken onların karşısına böyle çıkamazlar yüzlerine karşı böyle konuşamazlardı. Çünkü zavallılaşmışlar, aşağılanmışlar, boyun eğmişlerdi; yüce Allah’ın kendilerine verdiği özgürlüğü, insanlık onurunu ve düşünme ayrıcalığını satmışlardı. Ama bu gün, sahte değerlerin maskeleri düştüğü ve acıklı azapla burun buruna geldikleri için elebaşlarına karşı korkmadan ve sözlerini esirgemeden şöyle demektedirler: “Eğer siz olmasaydınız, biz mü’min olacaktık.” Fakat “Elebaşları”nın “güdülenler”den canı sıkılır. Bir kere onların da başı derttedir. Ayrıca şu güdülenler başlarını derde sokan kışkırtmaların sorumluluğunu onların üzerine atmak istiyorlar. Bu yüzden onlara olumsuz soru kalıbında ve yadırgama içerikli bir cevap verirler, bu cevabın sonunda ağır hakaret vardır. Okuyalım: “Kendini beğenmiş elebaşları da güdülenlere derler ki, `Size doğru yola ilişkin mesaj geldikten sonra biz mi sizleri o yoldan alıkoyduk? Aslında siz kendiniz suça girdiniz.” Görülüyor ki, adamlar sorumluluktan sıyrılmaya çalışıyorlar. Bunun yanı sıra “Doğru yola ilişkin mesaj”ın varlığını da artık onaylıyorlar. Oysa dünyada bu ayak takımına hiçbir zaman önem vermezler, görüşlerine başvurmazlar, onları adam yerine koymazlar, karşı görüş belirtmelerine ya da kendileri ile tartışmaya girmelerine meydan vermezlerdi. Bu gün ise azap karşısında onlara şu yadırgama içerikli soruyu yöneltiyorlar: “Size doğru yola ilişkin mesaj geldikten sonra biz mi sizleri o yoldan alıkoyduk?” “Aslında siz kendiniz suça girdiniz.” Doğru yola giremeyişiniz sizin kendinizden kaynaklanıyor. Çünkü siz suç düşkünü kimselersiniz. Eğer dünyada olsalardı, bu ayak takımı bir köşeye sinerler, ağızlarını açmaya cesaret edemezlerdi. Fakat şimdi ahirettedirler. Burada yalancıların yaldızlı maskesi düşmüş, sahte değerler iflas etmiştir. Kapalı gözler açılmış, gizli gerçekler meydana çıkmıştır. Bu yüzden “güdülenler” artık susmuyorlar, boyun eğmiyorlar. Tersine elebaşlarının gece-gündüz hiç dinmeyen komplolarını açık açık yüzlerine vuruyorlar. Bu sürekli komploların amacı insanları doğru yoldan uzak tutmak, eğriliği egemen kılmak, gerçeği belirsiz hale getirmek, nüfuzlarını ve mevkilerini insanları ayartmak ve yanıltmak için kullanmaktır. Ayetleri okumaya devam edelim: “Güdülenler ise kendilerini beğenmiş elebaşlarına şöyle derler; `Tersine işiniz gücünüz gece-gündüz komplo düzenlemek, dolap çevirmekti. Hani bize Allah’ı inkâr etmemizi, O’na eş koşmamızı emrediyordunuz.” Sonra bu kırıcı tartışmanın hiç kimseye yarar sağlamayacağım, ne elebaşlarını ve ne de güdülenleri kurtaramayacağını her iki taraf da anlar. İki taraf da suçlu, iki tarafta günahkârdır. Elebaşlarının omuzlarında hem kendi günahları, hem de başkalarını ayartmanın, yoldan çıkarmanın sorumluluğu vardır. Güdülenler de kendi günahlarının yükünü taşımaktadırlar. Onlar azgınlara uyduklarından dolayı sorumludurlar. Güçsüz olmaları kendilerini bu sorumluluktan kurtarmaz. Yüce Allah onları kavrama yeteneği ve özgürlükle onurlandırmıştır. Fakat onlar kafalarını çalıştırmamışlar, özgürlüklerini satmışlar, gönüllü olarak “kuyruk” olmayı kabul etmişler ve ayak takımı muamelesi görmeye razı olmuşlardır. Bu yüzden hep birlikte azabı hakketmişlerdir. Azabın kendilerini beklediğini, karşılarında durduğunu görünce hayıflanma, tasalanma ve pişmanlık duygusuna kapılmışlardır. Okuyoruz: “Azabı görünce pişmanlığı yüreklerine gömdüler.” Adamlar öyle acıklı bir durumdadırlar ki, sözcükler boğazlarına düğümlenmekte, dilleri söz söyleyememekte ve dudakları kıpırdamamaktadır. Arkasından sert, çetin ve onur kırıcı azabın pençesine düşüyorlar. Okuyoruz: “Biz kâfirlerin boyunlarına demir halkalar geçiririz.” Bu noktada sözün akışı değişiyor; boyunlarına geçirilen demir halkalarla sürüklenirlerken seyircilere sesleniliyor. Okuyoruz: “Çarpıldıkları ceza sadece işledikleri kötülüklerin karşılığı değil mi?” Burada perde iniyor. Güdenler de güdülenlerde gözlerimizden kayboluyorlar. Her iki tarafda zalimdir. Taraflardan biri zorbalığı, azgınlığı, ayartıcılığı ve baskıcılığı gerekçesi ile zalimdir. Öbür tarafda ise insanlık onurundan, insana özgü düşünme yeteneğinden, insanı insan yapan özgürlüğünden vazgeçtiği için zalimdir. Kaba güce ve zorbalığa boyun eğdiği için suçludur. Her iki taraf da günahlarının cezasını çekeceklerdir. Çarpıldıkları ceza, sadece işledikleri kötülüklerin karşılığı olacaktır. Perde iniyor. Zalimler bu canlı ve somut sahnede kendilerini seyretmişlerdir. Orada kendilerini izlediler, ama halâ canlıdırlar ve dünyada dolaşmaktadırlar. Başkaları da onları bu sahnede izledi, sanki gerçekten gözleri önünde geçiyorlarmış gibi ürperdiler. Oysa henüz vakit var, isteyen o duruma düşmekten kendini kurtarabilir.
Ümmi araplar bu kitabı anlamış Nasıl mı anlamış, anlamış işte, kafasına göre anlamış. Alimler(!) 1400 kûsur senedir anlayamamışlar, hâlâ anlaşılamıyor Ayet şöyle demiş, hadis böyle demiş, hadisler olmasaymış kuran anlaşılamazmış, kuranda nesh edilen ayetler varmış, hatta hadis ayeti nesh edermiş vs vs İnsanlarda kafa bırakmadılar Fakat Mustafa Öztürk beye teşekkürler.
Sn. profesörün eleştirileri mantıklı görünse de, çözüm olarak sunduğu tarihselcilik yaklaşımının belirtmiş olduğu hangi sorunu ortadan kaldıracağını belli değil. Açıklarsa iyi olur. O eskide kaldı deyip belirli ayetleri Kuran’dan çıkarmak mı mesela? Zaman geçiyor, seneye yine aynı ihtiyaç hasıl olmaz mı? Nereye kadar? Öyle değilse bu kadar inanan anlayarak neyi okuyup iman edecek? (Anlamadan okumayla ilgili bir sorun zaten yok). Hocam iyi diyorsun da, sonuç? Sizin deyiminizle bipolar bozukluğa kapılmadan nasıl iman edeceğiz bu durumda?
@@EmuDev8 Tanrı zamana göre kural mı gönderir? Şimdi niye göndermiyor? Her şey yoluna girdiği için mi yani? Kuran “sizin için dininizi kemale erdirdim, sizin üzerinize nimetimi tamamladım, sizin için islamı seçtim, Maide-3” demiyor mu? Kime diyor? 620’lerin insanlarına mı, 700’lerin mi, 1000’lerin mi, 1500’lerin mi, 2023’lerin mi, 2500’lerin mi? Kime? Siz buradan ne anlıyorsunuz?
@@ozkanoruc3958 "Siz" dediği o zamanda yaşayan o bölgenin insanları. Bu kuranda açık açık yazıyor zaten. "Mekke ve çevresindekileri uyarman için indirdik" diyor. "Anlayasınız diye arapça indirdik" diyor.
Tarihselcilik hiçbir sorunu ortadan kaldırmaz ama öncelikle bir sorun olduğunu tespit etmemize yardımcı olur ki daha bu bile kabul edilmiyor. Hiçbir ayeti de kurandan çıkaralım demiyor sadece modern dünyaya adapte olmak için düşülen komik durumu anlatıyor. Yani kıvırmadan o zamanın dünyasındaki kuranı o zamanin gerçekleri ile kabul etmemiz gerekiyor. Hepimiz inkar etsekte tarihselciliği her an yaşıyoruz. Mesela günlük hayatımızda her an kullandığımız şu telefon ve internet hakkında dinimiz ve kuran neler anlatıyor bize? Olayları tarihsel perspektifiyle değerlendirmezsek sadece saçmalamış oluruz zaten çoğunlukla olan da budur malesef...
Ruşen Çakır, 🙈”Saçlarını öne doğru tara abi, bak daha genç göstericeksin.” diyen kimse onunla sohbeti kes ve lütfen saçlarına yaşına uygun olarak arkaya doğru tara. 🙏🏻🙏🏻🙏🏻🙈
Tarihselcilik hiçbir sorunu ortadan kaldırmaz ama öncelikle bir sorun olduğunu tespit etmemize yardımcı olur ki daha bu bile kabul edilmiyor. Hiçbir ayeti de kurandan çıkaralım demiyor sadece modern dünyaya adapte olmak için düşülen komik durumu anlatıyor. Yani kıvırmadan o zamanın dünyasındaki kuranı o zamanin gerçekleri ile kabul etmemiz gerekiyor. Hepimiz inkar etsekte tarihselciliği her an yaşıyoruz. Mesela günlük hayatımızda her an kullandığımız şu telefon ve internet hakkında dinimiz ve kuran neler anlatıyor bize? Olayları tarihsel perspektifiyle değerlendirmezsek sadece saçmalamış oluruz zaten çoğunlukla olan da budur malesef...
O tünelden de hiç çıkacağımızı zannetmiyorum diyerek içime bir korku saldınız. Ben tam tersi olacağını düşünüyorum, belki de benim ki sadece bir ümittir. Umarim yanılırsınız.
Sayın Mustafa Öztürk, sizin deyiminizle "elitist bir dile sahip" ilâhi bir metin var mı? Varsa paylaşabilir misiniz. İlâhi olmayan bir metin önerisinde de bulunabilirsiniz. Araştırma yapmalıyım.
Hoca Cihat konusunda konuşurken şunu kaçırıyor. Güçlü ve zayıf insan ilişkisinde işin fıtratı zayıfın güclünün seviyesine gelene kadar yutkunmasıdır. Bu sadece din alanında değil her alanda böyledir. Dini yaşantısının hiç bir alanına koymayan bir arkadaşın bir iş görüşmesinde karşı firmanın satınalma müdürü ile konuşmalarına şahit olmuştum. O müdür gidince fabrika sahibi olan arkadaşıma dedim ki sen o müdüre orada aldığı maaşın biraz fazlasını versen eminim orayı bırakır senin yanına gelir hal böyle iken sen ne kadar alttan aldın, yutkundun dedim. Verdiği cevap manidar "o müdür benden çok güçlü olan firmayı temsil ediyor. Masada güçlü olan istediği gibi davranabilir güçsüz olan alttan alır. Ama sıra bana da gelecek çünkü o firmayı geçeçeğim zaman yakındır" Sivil olan ve aynı rütbeyi taşıyan askerler yan yana gelince ilk önce kaçlısın diye devresini yani mezuniyet yılını sorar. Ve ona göre hareketlerini belirler
Bir Kuran cı olarak. Mustafa hoca gibi zeki birinin niyet okumaya denk gelen, kurancıları 'munafık' yerine koymasini Allah a havale ediyorum. Tefsir yazacagina kendisi yeni bir meal yazsin dipnotlarada belirtsin hangi ayeti tarihsel hangi ayeti evrensel kabul etmemiz gerektigini bilelim. Hoca Allah'ı tarihsel gormuyorsa Allah yardimcisi olsun.
Ruşen bey diyor ki "Günümüze uygun hayat yaşayıp Elhamdülillah Müslüman'ım diyor" Ne kadar absürt bir söz. Yine de sağolsun güldürdü beni. Ruşen bey helal dairesi geniştir ve keyfe kafidir. Yeterki içmeden sorhoş olmayı bil
✍️ARAPLARA YABANCI DİLDEN KİTAP OLMAZSA TÜRKLERE DE OLMAZ! Kuran’ın getirdiği ‘din’, sadece Araplara ve hatta sadece 7-8. yüzyıl Araplarına hitap eder. Günümüz insanlarıyla ya da Araplar dışındaki milletlerle kesinlikle alakası yoktur. Bunun sebebi ise kullanılan ‘dil’dir. Ve bunun kanıtı da ‘falanca’ ya da ‘filanca’ kaynak değil; Kuran’ın bizzat kendisidir. Şimdi bu kanıtları görelim: Kuran’ı ‘anlayıp düşünecek’ olanlar Kuran’ın Araplara ‘indiğini’ göz önünde bulundurursak, Arapça ‘indirilmiş’ olması da son derece normaldir tabi ki. Buna herhangi bir itiraz getirmiyoruz zaten. Nitekim ayetlerde de bu vurgulanıyor: ■Rad, 37: Ve böylece biz onu Arapça bir hüküm (hikmetli bir söz) olarak indirdik. ■Taha, 113: (Resulüm!) Biz onu böylece Arapça bir Kur’an olarak indirdik ve onda ikazları tekrar tekrar açıkladık. ■Şuara, 195: Apaçık Arapça bir dille. ■Zümer, 28: Korunsunlar diye, pürüzsüz Arapça bir Kur’an indirdik. Bu ayetlerde herhangi bir çelişki ya da mantıksızlık görülmüyor. Arapların dili neyse, onlara inecek kitabın dili de o olmalıydı elbette. ■Ancak Kuran’da bu konuyla ilgili 2 ayet var ki, diğer ayetlerden oldukça farklı. İlk olarak şu 2 ayete bakalım: 👉Zuhruf, 3: Biz, ANLAYIP DÜŞÜNMENİZ İÇİN onu Arapça bir Kur’an kıldık. 👉Yusuf, 2: ANLAYASINIZ DİYE biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik. Konuyla ilgili diğer ayetlerden farklı olarak, bu ayetlerdeki ‘anlayıp düşünmeniz için’ ifadesi, bir çelişkiye yol açıyor. Arapça bir Kuran’ı ‘anlayıp düşünmek’ ya da ‘anlamak’ için, Arapça bilmek gerekir. Ancak biz Türkler, dünyadaki pek çok millet gibi, Arapça bilmiyoruz. Ana dilimiz Türkçe. 👉Peki, biz Türkler olarak, Arapça olan Kuran’ı nasıl anlayıp düşüneceğiz? Çünkü ayette, hem ‘anlayıp düşünmek’ ifadesi vurgulanıyor, hem de Kuran’ın Arapça indirilişinden bahsediliyor. Bu ikisinin bir arada bulunması, bir mantıksızlık oluşturuyor. 👉Mesela bu ayetlerde sadece ‘Anlayıp düşünmeniz için indirdik.’ deseydi, problem yoktu. Ama ‘Anlayıp düşünmeniz için Arapça indirdik.’ denildiği zaman, burada sadece ‘Arapça bilenlere/konuşanlara’ hitap edildiği görülüyor. Şimdi bu ayetlerdeki mantığı, farklı örneklerle görelim: - Biz, Türklerin anlaması için onu Arapça bir Kur’an kıldık. - Biz, Çinlilerin anlayıp düşünmesi için onu Arapça bir Kur’an kıldık. - Biz, Rusların anlayabilmesi için Arapça bir Kur’an indirdik. - Biz, tüm dünyanın anlayabilmesi için Arapça bir Kur’an indirdik. Oldu mu? Olmadı. ■Demek ki Kuran’ın muhatabı Türkler ya da Araplar dışındaki diğer milletler değil. Araplara ‘Arapça’ indirilmiş olması normaldir, ama biz Türklere ya da Araplar dışındaki diğer milletlere, ‘anlayıp düşünmemiz için’ Arapça indirilmiş olması kabul edilemez. Çok açıktır ki, ‘anlayıp düşünecek’ bir durumumuz yok, çünkü Arapça bilmiyoruz. ■Peki, bu işin bir çözümü yok mu? Tüm dünya Arapça öğrensin madem, olmaz mı? Maalesef bu da olmaz. Çünkü Kuran böyle bir mantığa da itiraz ediyor. İşte kanıt: Fussilet, 44: Eğer biz onu, yabancı dilden bir Kur’an kılsaydık, diyeceklerdi ki, “Ayetleri tafsilatlı şekilde açıklanmalı değil miydi? Arab’a yabancı dilden (kitap) olur mu?” ■Ayette ‘apaçık’ şekilde görülüyor ki, Arab’a yabancı dilden kitap indirilseymiş eğer, Arapların buna itiraz hakkı doğacakmış. Eğer Arab’a yabancı dilden kitap olmuyorsa, Türklere de olmaz, Fransızlara da, Çinlilere de… Aksi halde bu ayet, kendi içinde çelişmiş olur. ■Şimdi biz, Türkler olarak soruyoruz, hani tıpkı ayetteki gibi: ‘Türklere yabancı dilden (Arapça) kitap olur mu?’ Mademki Arapların bu durumu göz önünde bulunduruluyor, diğer milletler için de bu durum göz önünde bulundurulmalıydı. Bunun ise tek yolu olabilirdi. Türklere de peygamber gelecekti, Fransızlara da, İngilizlere de… ‘Türkçe kutsal kitap’ indirilecekti mesela. Ama İslam inancına göre Muhammed son peygamber. Yani bizim bu hakkımız da baştan elimizden alınmış. Bu ise açık bir çelişkidir. ■Bir de ilave olarak şunu ekleyelim. Bildiğiniz gibi, Kuran’ın başka dillere yapılan çevirilerinde ve özellikle de Türkçeye yapılan çevirilerde; ‘meal hatası’, ‘çeviri hatası’ gibi itirazlar, Müslümanların dilinden hiç düşmez. Ortada herhangi bir çelişki ya da bilimsel, dilbilgisel vs. hata gördükleri anda, ‘meal hatası’ vs. diyerek hemen işin içinden sıyrılmaya çalışırlar. Ama bunun haricinde de, pek çok ayette gerçekten de çeviri hataları vardır. Yani Kuran’ı Türkçeye daha ‘tam doğru’ olarak çevirebilen yok. Sırf bu bile, Kuran’ın evrensel olmadığını anlamaya yeter. Yoksa bugün bile hala daha, ‘O ayette öyle demek istemiyor.’, ‘O ayet yanlış çevrilmiş.’ diye insanlar birbirleriyle kavga eder miydi? İlginçtir ki, insanlar, Kuran’ın ne dediğini anlamayı bırakmış, ‘hangimiz daha doğru çevirdik’ diye birbirleriyle kavga ediyorlar artık. Sadece ilahiyatçılar değil, sokaktaki insan da bunu yapıyor. ■Bazı kitleler de, Kuran’ın Türkçeye tam olarak çevrilemeyeceğini savunur. Böyle bir savunma, Kuran’ın evrensellik iddiasını zaten baştan bitirir. Yani böyle bir iddiayı ortaya atan birisiyle bu konuyu tartışmaya gerek kalmamıştır, zira kendisi de Kuran’ın evrensel olmadığını kabul etmiştir zaten. İnsanlar hiç düşünmez mi ki, Allah, başka dillere tam olarak çevrilemeyecek kitabı niye göndermiştir? Bunun sorulmaması ve sorgulanmaması çok tuhaf. ■Daha da önemlisi, ben Allah’ın/Tanrı’nın emirlerini öğrenmek için neden başka bir dil öğrenmek zorundayım? Ya da bu kitleler, Allah’ın buyruklarını öğrenmek için; falanca hocaya, filanca ilahiyatçıya ya da onların meallerine/çevirilerine neden muhtaç olsunlar ve onlar da bu sayede köşeyi dönsün? Var mı böyle bir adalet? Ayrıca onlara nasıl güveneceğiz? Nereden bilelim bize yalan/yanlış şeyler öğretmediklerini? Bu insanlara tam güvenmek, onları ‘putlaştırmak’ olmaz mı? Bir ilahiyatçı ‘Kuran’da kadına dayak yoktur’ derken, öbürü ‘vardır’ diyor. Hangisi doğru söylüyor? Biz, gerçeği bulmak için yazı tura mı atacağız? Ve doğrusunu öğrenmek için, illa ki başka bir dil (yani Arapça) öğrenmemiz gerekiyorsa, Fussilet suresinin 44. ayetinde vurgulanan şey ne olacak? Arab’a yabancı dilden kitap olmuyorsa, Türklere olmasının hiçbir mantığı yoktur! Aksi halde bu ayetin (Fussilet 44) hiçbir anlamı yok demektir. Gördüğünüz gibi, Zuhruf suresinin 3. ayeti ve Yusuf suresinin 2. ayeti bile, Kuran’ın evrensel bir kitap olmadığını kanıtlamaya yetmektedir. İSLAM ARAP EMPERYALİZMİDİR! ◽️◽️◽️◽️◽️ (Alıntı) Hocam bu yazıya ne diyorsunuz bu doğruysa bu din Araplar için gibi bir anlam çıkıyor, Arap dışında kimseyi bağlamaz düşüncesi doğuyor, çokta ikna edici bir yazı olmuş.
Selam Mustafa hocam... Yorumlarımızı okuyor musunuz bilmiyorum ama biz bu yorumu; Bizi her an kayıt alan, herşeyi kendi içinden yaratan Bilincin, içimizde açığa çıkan ismi olan, ALLAH için yapacağız inşa ALLAH. Çok derinlere inmeyeceğiz... Şöyle düşünelim; Bizler gerçekten, Tanrının varlığına bilerek inananlar (iman edenler) isek; Sizce bir Tanrının iradesini ortaya koyarak müdahil olduğu ve indirttiği (Herşeyin üzerinde olan en yüksek bilinçten aşağıya, alt bilince indirmek) sistemini, eskide kalmış olanların anlayıp da uygulayacağı ve 2023 Dünyasında, zamanımızın bakış açısına iyi yönde anlayış ve uygulama geliştiremeyeceğini düşünmek, mantıksal bakış açımızda ne derece tutarlı olabilir? Sorun; O herşeyi kendi içinden yaratan Bilincin, tesadüfe yer bırakmadan, İki kapak arasında (Kitabda) tamamladığı sistemini (Dinini) 2023 Dünyasında açıklayamayan bizlerde mi, yoksa Tanrı da mı? Ulu ALLAH'ının içindeki Rab Makamı, tüm bilinçli hücrelerine iyi yönde müdahale etsin ve sana şifa versin inşa ALLAH. Hoşça kal...
Yorumunuzda Deizmin argumanlari olan kavramlari kullanarak Islamin tanrisi olan Allah'in varligini , imtihan, Test vs gibi argumanlarla ispata calisip mukemmel diye anlatilan dinin icini doldurmaya calistiginizin farkinda degilsiniz sanirim. Muslumanlarin inandigi Allah ismi ile baslayip deist , agnostik, panteist insanlarin sorgulama yetenegine sahip insanlarin bilinc, suur, vicdan kavramlari ile olma olasiligi olan Tanriyi ornek kullanmaniz da caresizlikten baska birsey degil. Tanri veya ULu Tanri, Yuce Tanri vs vs denildiginde Muslumanlar nasil sinirleniyorsa tanri yoktur sadece Allah vardir diye dayatiyorsa kusura bakmayin ama bir cok insan da ne sadece muslumanlarin taptigi Allaha ne de onun degisik versiyonu olan Ulu Allah, Allah CC Allahi Teala nin varligina inanmiyor muslumanlarin Allahinin karakterini de bilinc, vicdan , suur sahibi insanlarin kafasindaki Tanri kavramina yakistiramiyorlar.
@@ethemaydogan2096 yoo gayet iyi anladım. Deistik argümanla İslam'ın tanrısı denen Allah'ı savunuyorsun!! Güya savunuyorsun tabi. Ben de yaratıldığını İDDİA ettiğin şeylerin Allah denen şey tarafından yaratıldığını bana TEST edilebilir bir şekilde kanıtla diyorum. Asıl sen anlayamamışsın....
Önce islamın içinde kal bunda mutabık kalalım Her hayati konuya olduğu gibi dine islama da anlak düzeyinde yaklaşılıyor Yetmez asla kavranamaz Anlaktan öte kavramsal çözümleme gerekiyor yanda hiç olmuyorsa kavramsal çözümlemeye yakın derin sezgisel tutum Hocada sadece zayıf bir sezgi var bu da yetmiyor maalesef
Hocam konuyu anlatırken araya "nas var nas gaye ...." örneğini sokunca ne kazanıyor ne kaybediyorsun Allah için bir muhasebe yap hocam. Bu tavsiyeyi sizi seven ve görüşlerinize değer veren biri olarak yapıyorum.
Kuzum ben senin annen yaşındayım. Öyle kadınlar varki gerçekten dayağı hak ediyor. Onursuz ve şerefsiz.ce bir yaşam 'ları var. Rabbim. Darebe filini oraya boşuna koymamış. Neyse herkez kendi hesabı. Nı oducek selamlar
“Bugün kim kimden cizye alıyor” diye tüm İslam aleminin cizyeye bağlandığını, daha geniş anlamda aslında tarihte her zaman güçlünün güçsüzden cizye aldığını ima edip İslamda cizye olmasını yadırgamak biraz kendi içinde çelişki olmamış mı?
Mustafa hocayı gördüm hemen açtım. Sevgi ve saygılar kendisine... 💎💎💎
Mustafa bey 32.05 te olayı zaten özetliyor. Video baştan sona,; kafası karışık, olaylara bir türlü anlam veremeyenler için muazzam bir anlatım.
IHSAN ELİAÇIK
MUSTAFA ÖZTÜRK
EDİP YÜKSEL ..
RUclips İZLEYİN
BU HOCALARI.
.adam gibi adam
Mustafa Öztürk : İslam'ı değerlendirmede bir irfan örneği!
⭐ 💎 👍 🙏 👏 💚
Hangi islam? Adam Kur'an tarihseldir diyor. Yani çöptür diyor. İslamı değerlendirmiyor ki, ben yeni din kuruyorum bana uyun diyor. Geri zekalı deilsen bunu anlamak zor deil.
Allah sizden ebeden razı olsun Mustafa Öztürk hocam sağolun varolun🤲💐💖
Ağzına, ilmine, kalbine ve kalemine sağlık üstadım çok büyüksün.
Emeğinize yüreğinize sağlık saygıdeğer hocam, Allah'a emanetsiniz.
Teşekkürler hocam❤
Mustafa Öztürk beye teşekkürler
Sayın Mustafa Hocam, iyi ki varsınız, Allah sizden razı olsun,
Kıymetli hocam, harika tespitler için emekleriniz için çok teşekkürler sayenizde aydınlanıyoruz.Ruşen Bey sizede çok teşekkürler derim.Sağolun, varolun.👏💖💥
Aydınlanmadan uzak dur!
Katolik boş inanç karşıtı bir akımdır en az onun kadar boştur
Katolik papazın yerine “Aydın “ geçmiştir
Unutma Sünni islamda ruhban sınıfı yoktur
Ayrıca tanrının önünde herkes eşittir kimsenin kimseyi aydınlatmaya aydınlanmaya ihtiyacı olmamalıdır
Saygı duydum hocam 👏🏻👏🏻👏🏻
Bizde idrak gecikmesi var çok doğru bir cümle oldu…
👍 🌹 👍 Mustafa❤Öztürk 👍 🌹 👍
Sen ne büyük entellektüelsin adam!
TEESSÜF EDERİM
Mustafa Dayı bulduğum ilk fırsatta yeni kitabını aldım. Keyifle ve merakla koltuğa kurulup sayfaları çevirmeye başladım ki o da ne?
"İçindekiler" sayfası yok.
Olmaz öyle şey! Vardır mutlaka ancak ben bulamıyorum herhalde deyip tekrar tekrar sayfaları çevirdim.
Bilgisayarların olmadığı dönemlerde "İçindekiler" sayfasını sona koydukları olurdu. Oraya da baktım. Yok, yok, yok.
Kızmaya başladım. Zahmet edip hazırlamadıklarını adım gibi bilmeme rağmen "İndeks" (Endeks, Dizin) bölümünü aradım. Elbette o da yoktu.
Mustafa Dayı, Ruşen Çakır'ın da dediği gibi akademik seviyesi yüksek bir kitap yayınlıyorsun ama ne İçindekiler sayfası var, ne de İndeks. Olacak iş değil. O yayınevinin adını Kırmızı Eşek olarak değiştirmeyi teklif ediyorum.
Sana da kırgınım çünkü hiç olmazsa "İçindekiler" sayfası koydurabilirdin.
Bir ülkede "İçindekiler" ve "İndeks" bölümleri olmayan araştırma-inceleme kitaplarının yayınlanması, o ülkede bilime ve bilimciye değer verilmediğinin de göstergesidir. Yazık!
Hocam cok sağolun keyifli bir sohbet dinledik.
Hocam kitab tavsiyesi için teşekkür ederim
Çok iyi keşke seri olsa
muhteşem ❤❤❤
Henüz yasiyorken söyleyim"Badem gozlusun",,,,❤❤❤
Ne diyon beni bademledier mi diyon .
Hocam saglıgin nasıl ben çok merak ediyom.Allahım açil şifalar versin❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤
Mustafa Hocam kendi mahallemde (radikal İslam) dini düşünceler ile hayatım sürerken, hasbel kader sizin videonuza denk gelmiştim yaklaşık 10 yıl önce. O günden beri hemen hemen okumadığım kitabınız kalmadı. Geldiğim noktada İnanmak ve inanmamak arasında gidip geliyorum. Bunda yalnızca sizin etkiniz yok tabi ki. Kesinlikle yargı ve yadırgama yapmıyorum. Siz nasıl Müslüman kaldınız anlamıyorum... 😊
Sakın islamdan çıkmayın bir işe yaramaz en çok katolik kilise karşıtı Aydınlanmacılar kadar okursunuz -ki aydınlanma katolik boş inanca karşıtlıkla boş inanca geri düşer karşıt olarak.
İslamın içinde kalın Allahı bilin peygamberini anlayın gerçeğe vakıf olun. islamı yobaZların elinden kurtarmaya çalışın
İslamda reform şart
Benim için durum tam tersi oldu. Özellikle yorumlayarak içinden çıkmaya çalıştığımız zor mevzuları sosyolojik olarak açıklayarak dar alana sıkıştırılmış dini özgürleştirdi Mustafa hocam
insanları Allah ile arandan çıkar kardeşim. o süreçleri ben de yaşadım. kafam şu an o kadar net ki. yeter ki insanları aradan çıkar
Adam müslüman kalmamış ki zaten. Kur'an geçersizdir diyor zaten.
@@TolgaKorkusuzinsanları aradan çıkartıp yerinee nee koydun? Mustafa Öztürk. Hayvan mı peki bu adam?
Halk karar verip harekete geçerse çıkarız o tünelden. Siyaset zaten yapmayacak onu biliyoruz. Ağzınıza sağlık hocam, var olun. Bu arada twitter hesabınız yok yanılmıyorsam, değil mi? Saygılar.
Hocam ben ateistim ve konusmasina katlanabildigim islami kesimdeki tek hocasiniz saygilarimla
şu ilk sözcüğü atsak ne kadar da gerçekçi ve özgür olacağız :)
Mustafa hocam dinden çıkmış ama itiraf edemiyor. Dinler geride kaldı maalesef. Sizi seviyoruz hocam.
Sn Hocam,Hindu dinindeki Brahma, eşi Saraswati ve hizmetcisi Hagar ile Tevrat ve Kuranda adı geçen İbrahim eşi Sara ve İbrahimin kölesi Hacer’in isimleri nerdeyse birebir birbirlerine benziyor Hangisi hangisinden etkilenmistir acaba.Bizde İbrahim peygamber olarak kabul ediliyor fskat Hindistan'da Brahma tanrı durumunda.Bu konuda bizi aydınlatırmısıniz?
👍🙏
❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤
SEBE suresi;
40- O gün Allah, onların hepsini diriltip bir araya getirir ve sonra meleklere “Bu adamlar size mi tapıyorlar?” der.
41- Melekler derler ki; “Seni her türlü noksanlıktan tenzih ederiz. Bizim dayanağımız, koruyucumuz onlar değil sensin. Hayır, onlar cinlere tapıyorlardı, çoğu onlara inanıyorlardı. ”
42- O zaman zalimlere deriz ki; “Bu gün biribirinize ne faydalı olabilirsiniz ve ne de zarar verebilirsiniz. Vaktiyle inkâr ettiğiniz cehennem ateşinin azabını şimdi tadınız bakalım. “
SEBE suresi;
32- Kendini beğenmiş elebaşları da güdülenlere derler ki; “Size doğru yola ilişkin mesaj geldikten sonra biz mi sizleri o yoldan alıkoyduk? Aslında siz kendiniz suça girdiniz”
33- Güdülenler ise kendini beğenmiş elebaşlarına şöyle derler; “Tersine işiniz-gücünüz gece-gündüz komplo düzenlemek, dolap çevirmekti. Hani bize Allah’ı inkâr etmemizi, O’na eş koşmamızı emrediyordunuz. ” Azabı görünce pişmanlığı yüreklerine gömdüler. Biz kâfirlerin boyunlarına demir halkalar geçiririz. Çarpıldıkları ceza sadece işledikleri kötülüklerin karşılığı değil mi?
Bu adamlar dünyadayken “Biz ne bu Kur’an’a ve ne de ondan önceki kutsal Kitaplara asla inanmayız” diyorlardı. Fakat, Ey Muhammed, onların başka bir alemde ne dediklerini işitsen! Sen bu zalimleri bir de Rabb’lerinin huzurunda ayakta dikilmiş durumda görsen! Orada kendi istekleri ile gönüllü olarak ayakta durmuyorlar. Tersine günahkârlar gürühü olarak ayağa dikilmişler, yüce Allah’ın kendilerine ne ceza vereceğini bekliyorlar. Sözlerine ve Kitaplarına asla inanmayacaklarını üstüne basa basa açıkladıkları Rabb’lerinin huzurundadırlar artık. İtile-kakıla O’nun karşısına getirilip ayağa dikilmeye zorlanmışlardır şimdi: O gün gelse de bu zalimlerin biribirlerini nasıl kınadıklarını, biribirlerini nasıl payladıklarını, nasıl suçlarını biribirlerine âtmaya çalıştıklarını, nasıl ayetin ifadesi ile “biribirleri ile söz düellosuna giriştikleri”ni görsen! Bu söz düellosu sırasında acaba biribirlerine ne söylerler? Okuyoruz:
“O zaman ayak takımını oluşturan güdülenler, kendini beğenmiş elebaşlarına `siz olmasaydınız, biz mü’min olacaktık’ derler.”
Görülüyor ki, güdülenler bu onur kırıcı ve korku dolu ayakta dikilişin ve bu ayakta dikilişi izleyecek olan cezanın sorumluluğunu elebaşlarının üzerine atıyorlar. Güdülenler, bu gün elebaşlarına karşı böyle açık açık konuşuyorlar; ama dünyadayken onların karşısına böyle çıkamazlar yüzlerine karşı böyle konuşamazlardı. Çünkü zavallılaşmışlar, aşağılanmışlar, boyun eğmişlerdi; yüce Allah’ın kendilerine verdiği özgürlüğü, insanlık onurunu ve düşünme ayrıcalığını satmışlardı. Ama bu gün, sahte değerlerin maskeleri düştüğü ve acıklı azapla burun buruna geldikleri için elebaşlarına karşı korkmadan ve sözlerini esirgemeden şöyle demektedirler:
“Eğer siz olmasaydınız, biz mü’min olacaktık.”
Fakat “Elebaşları”nın “güdülenler”den canı sıkılır. Bir kere onların da başı derttedir. Ayrıca şu güdülenler başlarını derde sokan kışkırtmaların sorumluluğunu onların üzerine atmak istiyorlar. Bu yüzden onlara olumsuz soru kalıbında ve yadırgama içerikli bir cevap verirler, bu cevabın sonunda ağır hakaret vardır. Okuyalım:
“Kendini beğenmiş elebaşları da güdülenlere derler ki, `Size doğru yola ilişkin mesaj geldikten sonra biz mi sizleri o yoldan alıkoyduk? Aslında siz kendiniz suça girdiniz.”
Görülüyor ki, adamlar sorumluluktan sıyrılmaya çalışıyorlar. Bunun yanı sıra “Doğru yola ilişkin mesaj”ın varlığını da artık onaylıyorlar. Oysa dünyada bu ayak takımına hiçbir zaman önem vermezler, görüşlerine başvurmazlar, onları adam yerine koymazlar, karşı görüş belirtmelerine ya da kendileri ile tartışmaya girmelerine meydan vermezlerdi. Bu gün ise azap karşısında onlara şu yadırgama içerikli soruyu yöneltiyorlar:
“Size doğru yola ilişkin mesaj geldikten sonra biz mi sizleri o yoldan alıkoyduk?”
“Aslında siz kendiniz suça girdiniz.”
Doğru yola giremeyişiniz sizin kendinizden kaynaklanıyor. Çünkü siz suç düşkünü kimselersiniz.
Eğer dünyada olsalardı, bu ayak takımı bir köşeye sinerler, ağızlarını açmaya cesaret edemezlerdi. Fakat şimdi ahirettedirler. Burada yalancıların yaldızlı maskesi düşmüş, sahte değerler iflas etmiştir. Kapalı gözler açılmış, gizli gerçekler meydana çıkmıştır. Bu yüzden “güdülenler” artık susmuyorlar, boyun eğmiyorlar. Tersine elebaşlarının gece-gündüz hiç dinmeyen komplolarını açık açık yüzlerine vuruyorlar. Bu sürekli komploların amacı insanları doğru yoldan uzak tutmak, eğriliği egemen kılmak, gerçeği belirsiz hale getirmek, nüfuzlarını ve mevkilerini insanları ayartmak ve yanıltmak için kullanmaktır. Ayetleri okumaya devam edelim:
“Güdülenler ise kendilerini beğenmiş elebaşlarına şöyle derler; `Tersine işiniz gücünüz gece-gündüz komplo düzenlemek, dolap çevirmekti. Hani bize Allah’ı inkâr etmemizi, O’na eş koşmamızı emrediyordunuz.”
Sonra bu kırıcı tartışmanın hiç kimseye yarar sağlamayacağım, ne elebaşlarını ve ne de güdülenleri kurtaramayacağını her iki taraf da anlar. İki taraf da suçlu, iki tarafta günahkârdır. Elebaşlarının omuzlarında hem kendi günahları, hem de başkalarını ayartmanın, yoldan çıkarmanın sorumluluğu vardır. Güdülenler de kendi günahlarının yükünü taşımaktadırlar. Onlar azgınlara uyduklarından dolayı sorumludurlar. Güçsüz olmaları kendilerini bu sorumluluktan kurtarmaz. Yüce Allah onları kavrama yeteneği ve özgürlükle onurlandırmıştır. Fakat onlar kafalarını çalıştırmamışlar, özgürlüklerini satmışlar, gönüllü olarak “kuyruk” olmayı kabul etmişler ve ayak takımı muamelesi görmeye razı olmuşlardır. Bu yüzden hep birlikte azabı hakketmişlerdir. Azabın kendilerini
beklediğini, karşılarında durduğunu görünce hayıflanma, tasalanma ve pişmanlık duygusuna kapılmışlardır. Okuyoruz:
“Azabı görünce pişmanlığı yüreklerine gömdüler.”
Adamlar öyle acıklı bir durumdadırlar ki, sözcükler boğazlarına düğümlenmekte, dilleri söz söyleyememekte ve dudakları kıpırdamamaktadır. Arkasından sert, çetin ve onur kırıcı azabın pençesine düşüyorlar. Okuyoruz: “Biz kâfirlerin boyunlarına demir halkalar geçiririz.”
Bu noktada sözün akışı değişiyor; boyunlarına geçirilen demir halkalarla sürüklenirlerken seyircilere sesleniliyor. Okuyoruz:
“Çarpıldıkları ceza sadece işledikleri kötülüklerin karşılığı değil mi?” Burada perde iniyor. Güdenler de güdülenlerde gözlerimizden kayboluyorlar.
Her iki tarafda zalimdir. Taraflardan biri zorbalığı, azgınlığı, ayartıcılığı ve baskıcılığı gerekçesi ile zalimdir. Öbür tarafda ise insanlık onurundan, insana özgü düşünme yeteneğinden, insanı insan yapan özgürlüğünden vazgeçtiği için zalimdir. Kaba güce ve zorbalığa boyun eğdiği için suçludur. Her iki taraf da günahlarının cezasını çekeceklerdir. Çarpıldıkları ceza, sadece işledikleri kötülüklerin karşılığı olacaktır.
Perde iniyor. Zalimler bu canlı ve somut sahnede kendilerini seyretmişlerdir. Orada kendilerini izlediler, ama halâ canlıdırlar ve dünyada dolaşmaktadırlar. Başkaları da onları bu sahnede izledi, sanki gerçekten gözleri önünde geçiyorlarmış gibi ürperdiler. Oysa henüz vakit var, isteyen o duruma düşmekten kendini kurtarabilir.
Geleneksel islam, Gerçek islamın suyunun suyu. Gerçek islam Afganistan, iran …
islam düşnalarının nakaratını tekrar etmişsin. çünkü onlar gibi gerçek islamın ne olduğunu sende ya bilmiyorsun ya da sen de onlar gibisin.
Ümmi araplar bu kitabı anlamış
Nasıl mı anlamış, anlamış işte, kafasına göre anlamış.
Alimler(!) 1400 kûsur senedir anlayamamışlar, hâlâ anlaşılamıyor
Ayet şöyle demiş, hadis böyle demiş, hadisler olmasaymış kuran anlaşılamazmış, kuranda nesh edilen ayetler varmış, hatta hadis ayeti nesh edermiş vs vs
İnsanlarda kafa bırakmadılar
Fakat Mustafa Öztürk beye teşekkürler.
👏👏👏👏👏👏👏👏👏👏👏👏👏👏👏👏👏👏👏👏👏
İnananın çok büyük çoğunluğu korktuğundan. Çok çok büyük çoğunluğu.
Ruşen beyin rozeti güzelmiş
Sn. profesörün eleştirileri mantıklı görünse de, çözüm olarak sunduğu tarihselcilik yaklaşımının belirtmiş olduğu hangi sorunu ortadan kaldıracağını belli değil. Açıklarsa iyi olur. O eskide kaldı deyip belirli ayetleri Kuran’dan çıkarmak mı mesela? Zaman geçiyor, seneye yine aynı ihtiyaç hasıl olmaz mı? Nereye kadar? Öyle değilse bu kadar inanan anlayarak neyi okuyup iman edecek? (Anlamadan okumayla ilgili bir sorun zaten yok). Hocam iyi diyorsun da, sonuç? Sizin deyiminizle bipolar bozukluğa kapılmadan nasıl iman edeceğiz bu durumda?
Hoca iman et demiyor. Bu kitap ve öğretileri o zamanın insanlarına göredir, modern çağlar için uygun değildir diyor. Bundan ne anladığın sana kalmış.
@@EmuDev8 Tanrı zamana göre kural mı gönderir? Şimdi niye göndermiyor? Her şey yoluna girdiği için mi yani? Kuran “sizin için dininizi kemale erdirdim, sizin üzerinize nimetimi tamamladım, sizin için islamı seçtim, Maide-3” demiyor mu? Kime diyor? 620’lerin insanlarına mı, 700’lerin mi, 1000’lerin mi, 1500’lerin mi, 2023’lerin mi, 2500’lerin mi? Kime? Siz buradan ne anlıyorsunuz?
@@ozkanoruc3958 "Siz" dediği o zamanda yaşayan o bölgenin insanları. Bu kuranda açık açık yazıyor zaten. "Mekke ve çevresindekileri uyarman için indirdik" diyor. "Anlayasınız diye arapça indirdik" diyor.
@@EmuDev8Bu durumda konunun muhattabı ne siz, ne ben, ne de başka biri.
Tarihselcilik hiçbir sorunu ortadan kaldırmaz ama öncelikle bir sorun olduğunu tespit etmemize yardımcı olur ki daha bu bile kabul edilmiyor. Hiçbir ayeti de kurandan çıkaralım demiyor sadece modern dünyaya adapte olmak için düşülen komik durumu anlatıyor. Yani kıvırmadan o zamanın dünyasındaki kuranı o zamanin gerçekleri ile kabul etmemiz gerekiyor. Hepimiz inkar etsekte tarihselciliği her an yaşıyoruz. Mesela günlük hayatımızda her an kullandığımız şu telefon ve internet hakkında dinimiz ve kuran neler anlatıyor bize? Olayları tarihsel perspektifiyle değerlendirmezsek sadece saçmalamış oluruz zaten çoğunlukla olan da budur malesef...
Ruşen Çakır, 🙈”Saçlarını öne doğru tara abi, bak daha genç göstericeksin.” diyen kimse onunla sohbeti kes ve lütfen saçlarına yaşına uygun olarak arkaya doğru tara. 🙏🏻🙏🏻🙏🏻🙈
🤔💙💙💙👏👏👏🙏🥰
Bir ülkede iki anayasa olmaz.
Tarihselcilik hiçbir sorunu ortadan kaldırmaz ama öncelikle bir sorun olduğunu tespit etmemize yardımcı olur ki daha bu bile kabul edilmiyor. Hiçbir ayeti de kurandan çıkaralım demiyor sadece modern dünyaya adapte olmak için düşülen komik durumu anlatıyor. Yani kıvırmadan o zamanın dünyasındaki kuranı o zamanin gerçekleri ile kabul etmemiz gerekiyor. Hepimiz inkar etsekte tarihselciliği her an yaşıyoruz. Mesela günlük hayatımızda her an kullandığımız şu telefon ve internet hakkında dinimiz ve kuran neler anlatıyor bize? Olayları tarihsel perspektifiyle değerlendirmezsek sadece saçmalamış oluruz zaten çoğunlukla olan da budur malesef...
O tünelden de hiç çıkacağımızı zannetmiyorum diyerek içime bir korku saldınız. Ben tam tersi olacağını düşünüyorum, belki de benim ki sadece bir ümittir. Umarim yanılırsınız.
Diyânet bence Vatikan’ın peşinde
Sav teblig ettigi islam bugunku islamdir
Sayın Mustafa Öztürk, sizin deyiminizle "elitist bir dile sahip" ilâhi bir metin var mı? Varsa paylaşabilir misiniz. İlâhi olmayan bir metin önerisinde de bulunabilirsiniz. Araştırma yapmalıyım.
Hoca Cihat konusunda konuşurken şunu kaçırıyor.
Güçlü ve zayıf insan ilişkisinde işin fıtratı zayıfın güclünün seviyesine gelene kadar yutkunmasıdır.
Bu sadece din alanında değil her alanda böyledir.
Dini yaşantısının hiç bir alanına koymayan bir arkadaşın bir iş görüşmesinde karşı firmanın satınalma müdürü ile konuşmalarına şahit olmuştum. O müdür gidince fabrika sahibi olan arkadaşıma dedim ki sen o müdüre orada aldığı maaşın biraz fazlasını versen eminim orayı bırakır senin yanına gelir hal böyle iken sen ne kadar alttan aldın, yutkundun dedim.
Verdiği cevap manidar "o müdür benden çok güçlü olan firmayı temsil ediyor.
Masada güçlü olan istediği gibi davranabilir güçsüz olan alttan alır. Ama sıra bana da gelecek çünkü o firmayı geçeçeğim zaman yakındır"
Sivil olan ve aynı rütbeyi taşıyan askerler yan yana gelince ilk önce kaçlısın diye devresini yani mezuniyet yılını sorar. Ve ona göre hareketlerini belirler
Bir Kuran cı olarak. Mustafa hoca gibi zeki birinin niyet okumaya denk gelen, kurancıları 'munafık' yerine koymasini Allah a havale ediyorum. Tefsir yazacagina kendisi yeni bir meal yazsin dipnotlarada belirtsin hangi ayeti tarihsel hangi ayeti evrensel kabul etmemiz gerektigini bilelim. Hoca Allah'ı tarihsel gormuyorsa Allah yardimcisi olsun.
Ruşen bey diyor ki "Günümüze uygun hayat yaşayıp Elhamdülillah Müslüman'ım diyor"
Ne kadar absürt bir söz.
Yine de sağolsun güldürdü beni.
Ruşen bey helal dairesi geniştir ve keyfe kafidir.
Yeterki içmeden sorhoş olmayı bil
Bütün ayetler tarihsel olabilir. İslam'a da gerek kalma eğer bugünün dünyası için konuşursan.
Personiletesi olan Allah değil, daha doğrusu mahiyetini idrak edemediğimiz tek Allah ki yazılımı yapar ancak ara ara da format atar. Subhanallah
✍️ARAPLARA YABANCI DİLDEN KİTAP OLMAZSA TÜRKLERE DE OLMAZ!
Kuran’ın getirdiği ‘din’, sadece Araplara ve hatta sadece 7-8. yüzyıl Araplarına hitap eder. Günümüz insanlarıyla ya da Araplar dışındaki milletlerle kesinlikle alakası yoktur. Bunun sebebi ise kullanılan ‘dil’dir. Ve bunun kanıtı da ‘falanca’ ya da ‘filanca’ kaynak değil; Kuran’ın bizzat kendisidir.
Şimdi bu kanıtları görelim:
Kuran’ı ‘anlayıp düşünecek’ olanlar
Kuran’ın Araplara ‘indiğini’ göz önünde bulundurursak, Arapça ‘indirilmiş’ olması da son derece normaldir tabi ki. Buna herhangi bir itiraz getirmiyoruz zaten. Nitekim ayetlerde de bu vurgulanıyor:
■Rad, 37:
Ve böylece biz onu Arapça bir hüküm (hikmetli bir söz) olarak indirdik.
■Taha, 113:
(Resulüm!) Biz onu böylece Arapça bir Kur’an olarak indirdik ve onda ikazları tekrar tekrar açıkladık.
■Şuara, 195:
Apaçık Arapça bir dille.
■Zümer, 28:
Korunsunlar diye, pürüzsüz Arapça bir Kur’an indirdik.
Bu ayetlerde herhangi bir çelişki ya da mantıksızlık görülmüyor. Arapların dili neyse, onlara inecek kitabın dili de o olmalıydı elbette.
■Ancak Kuran’da bu konuyla ilgili 2 ayet var ki, diğer ayetlerden oldukça farklı. İlk olarak şu 2 ayete bakalım:
👉Zuhruf, 3:
Biz, ANLAYIP DÜŞÜNMENİZ İÇİN onu Arapça bir Kur’an kıldık.
👉Yusuf, 2:
ANLAYASINIZ DİYE biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik.
Konuyla ilgili diğer ayetlerden farklı olarak, bu ayetlerdeki ‘anlayıp düşünmeniz için’ ifadesi, bir çelişkiye yol açıyor. Arapça bir Kuran’ı ‘anlayıp düşünmek’ ya da ‘anlamak’ için, Arapça bilmek gerekir. Ancak biz Türkler, dünyadaki pek çok millet gibi, Arapça bilmiyoruz. Ana dilimiz Türkçe.
👉Peki, biz Türkler olarak, Arapça olan Kuran’ı nasıl anlayıp düşüneceğiz? Çünkü ayette, hem ‘anlayıp düşünmek’ ifadesi vurgulanıyor, hem de Kuran’ın Arapça indirilişinden bahsediliyor. Bu ikisinin bir arada bulunması, bir mantıksızlık oluşturuyor.
👉Mesela bu ayetlerde sadece ‘Anlayıp düşünmeniz için indirdik.’ deseydi, problem yoktu. Ama ‘Anlayıp düşünmeniz için Arapça indirdik.’ denildiği zaman, burada sadece ‘Arapça bilenlere/konuşanlara’ hitap edildiği görülüyor.
Şimdi bu ayetlerdeki mantığı, farklı örneklerle görelim:
- Biz, Türklerin anlaması için onu Arapça bir Kur’an kıldık.
- Biz, Çinlilerin anlayıp düşünmesi için onu Arapça bir Kur’an kıldık.
- Biz, Rusların anlayabilmesi için Arapça bir Kur’an indirdik.
- Biz, tüm dünyanın anlayabilmesi için Arapça bir Kur’an indirdik.
Oldu mu? Olmadı.
■Demek ki Kuran’ın muhatabı Türkler ya da Araplar dışındaki diğer milletler değil. Araplara ‘Arapça’ indirilmiş olması normaldir, ama biz Türklere ya da Araplar dışındaki diğer milletlere, ‘anlayıp düşünmemiz için’ Arapça indirilmiş olması kabul edilemez. Çok açıktır ki, ‘anlayıp düşünecek’ bir durumumuz yok, çünkü Arapça bilmiyoruz.
■Peki, bu işin bir çözümü yok mu? Tüm dünya Arapça öğrensin madem, olmaz mı?
Maalesef bu da olmaz. Çünkü Kuran böyle bir mantığa da itiraz ediyor. İşte kanıt:
Fussilet, 44:
Eğer biz onu, yabancı dilden bir Kur’an kılsaydık, diyeceklerdi ki, “Ayetleri tafsilatlı şekilde açıklanmalı değil miydi? Arab’a yabancı dilden (kitap) olur mu?”
■Ayette ‘apaçık’ şekilde görülüyor ki, Arab’a yabancı dilden kitap indirilseymiş eğer, Arapların buna itiraz hakkı doğacakmış. Eğer Arab’a yabancı dilden kitap olmuyorsa, Türklere de olmaz, Fransızlara da, Çinlilere de… Aksi halde bu ayet, kendi içinde çelişmiş olur.
■Şimdi biz, Türkler olarak soruyoruz, hani tıpkı ayetteki gibi: ‘Türklere yabancı dilden (Arapça) kitap olur mu?’
Mademki Arapların bu durumu göz önünde bulunduruluyor, diğer milletler için de bu durum göz önünde bulundurulmalıydı. Bunun ise tek yolu olabilirdi. Türklere de peygamber gelecekti, Fransızlara da, İngilizlere de… ‘Türkçe kutsal kitap’ indirilecekti mesela. Ama İslam inancına göre Muhammed son peygamber. Yani bizim bu hakkımız da baştan elimizden alınmış. Bu ise açık bir çelişkidir.
■Bir de ilave olarak şunu ekleyelim. Bildiğiniz gibi, Kuran’ın başka dillere yapılan çevirilerinde ve özellikle de Türkçeye yapılan çevirilerde; ‘meal hatası’, ‘çeviri hatası’ gibi itirazlar, Müslümanların dilinden hiç düşmez. Ortada herhangi bir çelişki ya da bilimsel, dilbilgisel vs. hata gördükleri anda, ‘meal hatası’ vs. diyerek hemen işin içinden sıyrılmaya çalışırlar. Ama bunun haricinde de, pek çok ayette gerçekten de çeviri hataları vardır.
Yani Kuran’ı Türkçeye daha ‘tam doğru’ olarak çevirebilen yok. Sırf bu bile, Kuran’ın evrensel olmadığını anlamaya yeter.
Yoksa bugün bile hala daha, ‘O ayette öyle demek istemiyor.’, ‘O ayet yanlış çevrilmiş.’ diye insanlar birbirleriyle kavga eder miydi? İlginçtir ki, insanlar, Kuran’ın ne dediğini anlamayı bırakmış, ‘hangimiz daha doğru çevirdik’ diye birbirleriyle kavga ediyorlar artık. Sadece ilahiyatçılar değil, sokaktaki insan da bunu yapıyor.
■Bazı kitleler de, Kuran’ın Türkçeye tam olarak çevrilemeyeceğini savunur. Böyle bir savunma, Kuran’ın evrensellik iddiasını zaten baştan bitirir. Yani böyle bir iddiayı ortaya atan birisiyle bu konuyu tartışmaya gerek kalmamıştır, zira kendisi de Kuran’ın evrensel olmadığını kabul etmiştir zaten.
İnsanlar hiç düşünmez mi ki, Allah, başka dillere tam olarak çevrilemeyecek kitabı niye göndermiştir? Bunun sorulmaması ve sorgulanmaması çok tuhaf.
■Daha da önemlisi, ben Allah’ın/Tanrı’nın emirlerini öğrenmek için neden başka bir dil öğrenmek zorundayım? Ya da bu kitleler, Allah’ın buyruklarını öğrenmek için; falanca hocaya, filanca ilahiyatçıya ya da onların meallerine/çevirilerine neden muhtaç olsunlar ve onlar da bu sayede köşeyi dönsün? Var mı böyle bir adalet?
Ayrıca onlara nasıl güveneceğiz? Nereden bilelim bize yalan/yanlış şeyler öğretmediklerini? Bu insanlara tam güvenmek, onları ‘putlaştırmak’ olmaz mı? Bir ilahiyatçı ‘Kuran’da kadına dayak yoktur’ derken, öbürü ‘vardır’ diyor. Hangisi doğru söylüyor? Biz, gerçeği bulmak için yazı tura mı atacağız?
Ve doğrusunu öğrenmek için, illa ki başka bir dil (yani Arapça) öğrenmemiz gerekiyorsa, Fussilet suresinin 44. ayetinde vurgulanan şey ne olacak? Arab’a yabancı dilden kitap olmuyorsa, Türklere olmasının hiçbir mantığı yoktur! Aksi halde bu ayetin (Fussilet 44) hiçbir anlamı yok demektir.
Gördüğünüz gibi, Zuhruf suresinin 3. ayeti ve Yusuf suresinin 2. ayeti bile, Kuran’ın evrensel bir kitap olmadığını kanıtlamaya yetmektedir.
İSLAM ARAP EMPERYALİZMİDİR!
◽️◽️◽️◽️◽️
(Alıntı)
Hocam bu yazıya ne diyorsunuz bu doğruysa bu din Araplar için gibi bir anlam çıkıyor, Arap dışında kimseyi bağlamaz düşüncesi doğuyor, çokta ikna edici bir yazı olmuş.
Ey samimi müslüman inancını derinleştir sakın dinden çıkma
İçinde kal reforme et !
Selam Mustafa hocam...
Yorumlarımızı okuyor musunuz bilmiyorum ama biz bu yorumu; Bizi her an kayıt alan, herşeyi kendi içinden yaratan Bilincin, içimizde açığa çıkan ismi olan, ALLAH için yapacağız inşa ALLAH.
Çok derinlere inmeyeceğiz...
Şöyle düşünelim; Bizler gerçekten, Tanrının varlığına bilerek inananlar (iman edenler) isek; Sizce bir Tanrının iradesini ortaya koyarak müdahil olduğu ve indirttiği (Herşeyin üzerinde olan en yüksek bilinçten aşağıya, alt bilince indirmek) sistemini, eskide kalmış olanların anlayıp da uygulayacağı ve 2023 Dünyasında, zamanımızın bakış açısına iyi yönde anlayış ve uygulama geliştiremeyeceğini düşünmek, mantıksal bakış açımızda ne derece tutarlı olabilir?
Sorun; O herşeyi kendi içinden yaratan Bilincin, tesadüfe yer bırakmadan, İki kapak arasında (Kitabda) tamamladığı sistemini (Dinini) 2023 Dünyasında açıklayamayan bizlerde mi, yoksa Tanrı da mı?
Ulu ALLAH'ının içindeki Rab Makamı, tüm bilinçli hücrelerine iyi yönde müdahale etsin ve sana şifa versin inşa ALLAH.
Hoşça kal...
Bizi kayıt alan’ın Allah olduğunu TEST edilebilir olarak KANITLA bana.
@@manithor7572 Sanırım okuduğunu anlayamama sorunu ile karşı karşıyasın.
Yorumunuzda Deizmin argumanlari olan kavramlari kullanarak Islamin tanrisi olan Allah'in varligini ,
imtihan, Test vs gibi argumanlarla ispata calisip mukemmel diye anlatilan dinin icini doldurmaya calistiginizin farkinda degilsiniz sanirim.
Muslumanlarin inandigi Allah ismi ile baslayip deist , agnostik, panteist insanlarin sorgulama yetenegine sahip insanlarin bilinc, suur, vicdan
kavramlari ile olma olasiligi olan Tanriyi ornek kullanmaniz da caresizlikten baska birsey degil.
Tanri veya ULu Tanri, Yuce Tanri vs vs denildiginde Muslumanlar nasil sinirleniyorsa tanri yoktur sadece Allah vardir diye dayatiyorsa
kusura bakmayin ama bir cok insan da ne sadece muslumanlarin taptigi Allaha ne de onun degisik versiyonu olan Ulu Allah, Allah CC Allahi Teala nin
varligina inanmiyor muslumanlarin Allahinin karakterini de bilinc, vicdan , suur sahibi insanlarin kafasindaki Tanri kavramina yakistiramiyorlar.
Dam üstünde bir saksağan gördüm.
@@ethemaydogan2096 yoo gayet iyi anladım. Deistik argümanla İslam'ın tanrısı denen Allah'ı savunuyorsun!! Güya savunuyorsun tabi.
Ben de yaratıldığını İDDİA ettiğin şeylerin Allah denen şey tarafından yaratıldığını bana TEST edilebilir bir şekilde kanıtla diyorum.
Asıl sen anlayamamışsın....
Önce islamın içinde kal bunda mutabık kalalım
Her hayati konuya olduğu gibi dine islama da anlak düzeyinde yaklaşılıyor
Yetmez asla kavranamaz
Anlaktan öte kavramsal çözümleme gerekiyor yanda hiç olmuyorsa kavramsal çözümlemeye yakın derin sezgisel tutum
Hocada sadece zayıf bir sezgi var bu da yetmiyor maalesef
Hocam konuyu anlatırken araya "nas var nas gaye ...." örneğini sokunca ne kazanıyor ne kaybediyorsun Allah için bir muhasebe yap hocam.
Bu tavsiyeyi sizi seven ve görüşlerinize değer veren biri olarak yapıyorum.
Usta çoktan deist oldun. Sen çıkmazı çözersen ben de Müslüman olurum.
Kuzum ben senin annen yaşındayım. Öyle kadınlar varki gerçekten dayağı hak ediyor. Onursuz ve şerefsiz.ce bir yaşam 'ları var. Rabbim. Darebe filini oraya boşuna koymamış. Neyse herkez kendi hesabı. Nı oducek selamlar
üç beş aya ateist olur mustafa bey
Adam islamdan çıkmış haberi yok😂
“Bugün kim kimden cizye alıyor” diye tüm İslam aleminin cizyeye bağlandığını, daha geniş anlamda aslında tarihte her zaman güçlünün güçsüzden cizye aldığını ima edip İslamda cizye olmasını yadırgamak biraz kendi içinde çelişki olmamış mı?
İslâm alemi kime cizye veriyor ?
Mustafa kardes yalan deyil dusunduyunuz bir film kitapi yazsaniz fena olmaz kitap yapanci dile cevirip belki filim yaparlar savliklar mustafa...