- 𝒀𝒆𝒏𝒊𝒅𝒆𝒏 𝒎𝒆𝒓𝒉𝒂𝒃𝒂𝒍𝒂𝒓. - 𝒀𝒆𝒏𝒊 𝒉𝒊𝒌𝒂𝒚𝒆𝒍𝒆𝒓𝒅𝒆 𝒚𝒆𝒏𝒊𝒅𝒆𝒏 𝒃𝒊𝒓 𝒂𝒓𝒂𝒅𝒂 𝒐𝒍𝒎𝒂𝒌 𝒕𝒆𝒎𝒆𝒏𝒏𝒊𝒔𝒊𝒚𝒍𝒆. - 𝑶𝒍𝒂𝒚, 𝒎𝒆𝒌𝒂𝒏 𝒗𝒆 𝒌𝒂𝒓𝒂𝒌𝒕𝒆𝒓𝒍𝒆𝒓 𝒕𝒂𝒎𝒂𝒎𝒆𝒏 𝒌𝒖𝒓𝒈𝒖𝒅𝒖𝒓. ★- 𝒀𝒂𝒛𝒂𝒓: 𝒓𝒂𝒊𝒏𝒏𝒍𝒔 [Yazar Anlatımıyla] Kral Dwen bahçedeki askerlerin ortasında kalırken, kendi askerleri de devreye girmişti. Sonuçta boş gelecek kadar saf değildi. Caroline hâlâ Jeon 'un yanında duruyor, Jeon da ona bir şey olmayacağını söylüyordu. Grion krallığında ansızın yükselen borazan sesi tehlikeyi açıkça vurguluyordu. Jeon, Caroline 'yi sağ kolu olan askerine bırakmış ve kral Dwen 'in önüne gelmişti. "Ne o? Maddeleri okumadınız sanırım." Kral Dwen öfkeden soluk soluğa kalmıştı. O da tıpkı veliaht gibi öne çıkmıştı. "Nasıl bir kadının ülkeyi yönetmesini istersiniz? Sizin sandığınız bir oyun olabilir ama işin aslı hiçte öyle değil Veliaht!" "Kral Dwen ses tonunuza dikkat edin. Lâkin bir müddet sonra ülkenin veliahtına, oğluma yapılan saygısızlığa göz yummam." Grion kralının ikazı üzerine Yeksan kralı da sakinleşmeye çalışıyordu. "Siz nasıl bize şart sunduysanız biz de size sunduk ki, kendi adımıza konuşuyorum; o maddeleri biz dikkatle değerlendirdik ve aynı şekilde size de söyledik. Ama siz, hektarlık alanlara giriş için izin verilen maddeyi görünce diğerlerine bakmadınız bile. Bu işte ne sahtekarlık ne de hile var; tamamen kendi rızanızla kabul ettiniz. Şimdi burada kopardığınız yaygara o alanlara da girmenize verilen izni fesh etmekle yeridir. Hem neden bu kadar gocundunuz? Öz mü öz kızınız ülkeyi gayette iyi yönetebilir, oğullarınıza kıyasla." Yeksan kralı kızına baktığında hiçbir şey söylememişti. "Veliaht Jeon, düğün gerçekleşmeyecek." "Onu siz değil, Caroline söyleyecek. Ayrıca anlaşmaya uyulmadığı takdirde buradan kolayca çıkacağınızı hiç sanmıyorum." Jeon, Caroline 'nin yanına gelmişti. Kral Dwen 'e bakarak konuşmuştu. "Caroline." Kadın kendisine seslenen adama bakıyordu. "Benimle kendi isteğinle evlenmek istiyor musun?" Caroline cevabını geciktirmemişti. "İstiyorum," babasına baktığında kendine doğru öfkeyle yürüdüğünü görmüştü. "Sen ne dediğinin farkında mısın?" "Farkındayım baba." Kral Dwen sinirle gülerek kızına daha da yaklaşmıştı. "Senin o küçük kafanda kurduğun şeylerin imkansız olduğu apaçık ortada değil mi?" Caroline sabrını ne kadar korumaya çalışsa da bir hışımla yüzünü babasına çevirmiş, üstüne yürümüştü. "Zekamı hafife alan son kişi bile değilsin sen. Sırf itibarın için beni bir eşya gibi hangi krallık daha fazla gelirse ona verecektin! Sence biz seninle gerçekten bir bağa sahip miyiz? Hiç sanmıyorum." Caroline sinirden dolan gözlerine aldırış etmeden elini babasının kalbine bastırmıştı. "Orada sadece oğulların var. Ben yokum. Bu yüzden benim olan neyse onu alacağım. Gerekirse o krallığı ateşe veririm. Bunu yaparım." Kral Dwen tokat atacaktı ki, Caroline buna izin vermedi. Jeon ise kralın yakasını sıkıca tutmuştu. "O düğün bugün, tam da burada olacak. Anlaşma kağıtlarını getirin!" Grion kralı oğlunun dedikleri karşısında vezirine getirmesini emretmişti. Vezir anlaşmayı Jeon 'a verdiğinde, Yeksan kralı şaşkınlıkla olacakları izliyordu. "Bu anlaşmayı iki krallığında meydanına koyun. Eğer ki Yeksan krallığının eski kralı Dwen anlaşmayı fesh ederse de, diğer krallıklarda itibarı zedelenmekle kalmayıp, yerle bir olacaktır." "Siz ne diyorsunuz?" Yeksan kralı öfkeyle bağırmıştı. Anlaşmayı onaylarsa ülke yönetiminden çekilecekti. Onaylamazsa da devam ettiği halde itibarı olmayacaktı. "Caroline. Yeksan krallığı senin yönetiminde olsa da, artık canının garantisi olmayacak. Çünkü sen 𝒊𝒉𝒂𝒏𝒆𝒕 𝒆𝒕𝒕𝒊𝒏." Jeon karşısındaki adamın yüzüne yumruğunu indirecekken Caroline onu tutmuştu. "Kendime en büyük iyiliği yaptım. Kararın için sadece birkaç saatin var." Dwen ve askerleri geri durmuştu. "Öyleyse yönetim senindir, gidiyoruz." Krallık bahçesinde herkes dağılırken, Grion kralı ve kraliçesi Jeon ile daha sonra konuşmak istediklerini söyleyip ayrılmışlardı. Caroline olduğu yerde dururken Jeon da ondan farksız sayılmazdı. "Pes etmeyi düşünme bile." "Ailenin seni güzelce uyarmayacağı ortada Jeon." Veliaht yanındaki kadını kendine doğru çevirmişti. O da biliyordu, yine de kendini bildi bileli bir başkasının yolundan gitmezdi. Bittim dediği anda dahi yeni yollar yapardı. "Bu ilk kez olmuyor Caroline. Büyütmeye gerek yok." Caroline ayağa kalkıp gidecekken Jeon 'un sözleriyle yeniden durmuştu. "Sadakatimi istediysen onu gösterdiğimde duraksamayacaksın. Nasıl sen kendin için ihanet edince durmadıysan; ben de öyle yapacağım," Jeon genç kadının önüne geçmişti. Yüzündeki ifadesizliğin nedenini çok iyi biliyordu; ama ne yapsa onu tamamen telkin etmeyeceğini anlıyordu. "Şimdi hazırlanalım. Birazdan da düğün hazırlıkları hallolur. Onlar da gelirler."
"Burada tek kalmak istemiyorum." Jeon kadına biraz daha yaklaşmış ve omuzlarından tutmuştu. "Bir şey olmayacak, inan bana. Birazdan yanına gelirim." Caroline bir an için her şeyi bırakıp, kendisine tutunan bu adama sarılmak için ellerini uzatmıştı. Fakat olanlar aklına geldiğinde geri çekilmişti. Genç adam bunu fark etmişti. Kafasında ne türlü ihtimallerin döndüğünü biliyordu. Bir şey de diyemiyordu. "Benden istediğin bir şey var mı?" Jeon yine de usulca konuşmuştu. "Yok, teşekkür ederim. Görüşürüz." Caroline el sallamış ve gülümsemeye çalışmıştı. Jeon ise genç kadının elinden tutup kendine doğru çekmişti. Ardından ona sarıldığında hiçbir şey söylememişti. "Akşam sohbet edelim mi?" Caroline kalbine ne kadar yavaş atması için yalvarsa da şu anki durumda heyecan ya da her neyse kalbini ele geçirmiş durumdaydı. "Olur tabii." Genç adam gülümseyerek kadını uğurladı. (Hazırlık Odası) [Caroline Anlatımıyla] Her şey hazırdı. Üzerimdeki gelinliğe baktığımda ne hissedeceğimi bilmiyordum. Hissetmeli miydim? Birazdan yaptığım anlaşma uğruna bir adamla evleneceğim, sonrası ne? Sonrası ailemin gözünde öldürülmesi gereken, tahta göz dikmiş, başına buyruk hareket eden bir kadın olacaktım. Pes etmiyordum, hem de hiç. Hakkım olanı fersah fersah alacaktım. Jeon 'un sağ kolu olan asker içeri girmişti. Elindeki iki tane mektup vardı. "Bir şey mi oldu?" "Veliaht Jeon size bunları göndermemi istedi. Birisi kendi yazmış olduğu mektup," bakışlarını sol elindeki mektuba diktiğinde tekrar bana bakarak devam etmişti. "Diğeri ise anneniz kraliçe Dwen 'in mektubu." Annemden olan mektuba baktığımda hiçbir şey düşünmeden askerin elindeki mektupları almıştım. "Teşekkür ederim. Jeon nerede?" "En son saraydan çıkmadan önce size bu mektupları vermemi istedi. Sonrasında bir yere uğrayacağını ve vardığında yanınıza geleceğini söyledi." "Nereye gideceğini söyledi mi?" Asker kafasını iki yana sallamıştı. Odadaki atmosferin kasvetli bir hâl aldığını hissediyordum. Arkamı dönüp boy aynasına baktığımda, yüreğimin tam ortasında daha önce hiç hissetmediğim şeyleri hissediyordum. Fakat bunların ne anlama geldiğini kestiremiyordum. "İstediğiniz bir şey var mı?" Askerin sorusuyla ona dönmüştüm. "Yok, sen çıkabilirsin." Oysa o an istediğim tek şey; Jeon 'un gelmesiydi. Ona dair düşündüğüm ne varsa çok silik ve bir o kadar da netti. Küçükken oyun oynayamayan, yaşından olgun durmak zorunda kalan, hayatın iç yüzünü erken yaşta görmüş ve insanların karanlığı içinde kendi karaltısında özgürlüğüne koşan bir adam görüyordum. Ve kendime bir soru sordum: o ben de ne görüyordu? Elimdeki mektupların varlığını hissettiğimde kim olduğuna bakmadan bir tanesini açmıştım. Bu Jeon 'un mektubuydu. "Sevgili Caroline, Senden habersiz saraydan ayrılışım için üzgünüm. Ama sana bu mektubu içindeki düşünceleri en azından durdurma konusunda yardım edeceğini umarak yazmaya tüm 𝑘𝑎𝑙𝑏𝑖𝑚𝑙𝑒 devam ediyorum. Anneni görmek istediğini ve onun da seni görmek istediğini biliyorum. Bunun için Yeksan krallığına doğru yola çıkıyorum. Merak etme, bana bir şey olmayacak. Ayriyeten biraz olsun bu yolculukta düşünmek istiyordum. Yüzüne karşı söylemek istediğim çok şey var; ama henüz erken mi yoksa tam zamanı mı bilmiyorum. Sadece bilmeni isterim ki, sana attığım hiçbir adım gönülsüz değildi. Şu an bu satırları yazarken bile bana dikkatle bakan gözlerini görmek istememe mâni olamıyorum. Bizi bir araya getirdikleri gibi şimdi de ayırmak istiyorlar. Sana yeminim olsun ki; biz yaşadıkça, sen benden gitmek istemedikçe ayıramazlar. Bu yuvanın gerçekten olmasını istiyorsan bunu yaparım. Geldiğimde seni o gelinlikle görürsem özgürlüğüme kavuştuğumu hissedeceğim. Ben gelene kadar yaşa Caroline."
Kalbimin içinde kontrol edemediğim yangınlar oluyordu. Beni anlıyordu, görüyordu. Üstümdeki gelinliğe baktım. Çıkarmak bir kez bile aklımdan geçmiyordu. Ben kararımı çoktan vermiştim. Belki de ilk kez kalbime o şansı veriyordum. Diğer mektubu da fazla bekletmeden açacaktım ki, içeriye giren kraliçe Jeon 'a bakmıştım. "Caroline, müsait misin?" "Evet." Kraliçe Jeon, Caroline 'nin gelinliğine bakıp muzipçe gülümsemişti. "Biraz daha zamanımız var. Geç otur şöyle, konuşalım." "Ne konuşacağız?" Kraliçe Jeon yaşına göre alımlı bir kadındı. Asaletiyle birlikte zeki ve bir o kadar da düzene düşkündü. Elindeki minik kutuyu Caroline 'nin elleri arasına bırakmıştı. "Bu nedir?" Caroline merakla karşısındaki kadına bakmıştı. Elindeki kutuyu tam açacakken Kraliçe Jeon ona durmasını söylemişti. "Jeon ve senin için bir gelecek yok Caroline." Bu sözleri genç kadının zihninde dönüp durmuştu. Kraliçe Jeon ise duruşundan ödün vermeden devam etmişti. "Jeon ile evlenirsen tek kendi krallığın değil, Grion krallığının da sonu olacak. Bu haberlerden sonra Jeon ne kadar umursamaz davransa da, öyle değil. İnsanlar evlendiği kadının ailesini nasıl ortalığa açıp döktüğünü söyleyecek. İki krallıkta itibarıyla zedelenme yaşar," Kraliçe Jeon son derece soğuk konuşmasıyla bir an için duraksamıştı. Ardındansa Caroline hiç duymak istemediği sözleri duymuştu. "𝐻𝑒𝑚 𝑠𝑖𝑧 𝑏𝑖𝑟𝑏𝑖𝑟𝑖𝑛𝑖𝑧𝑖 𝑠𝑒𝑣𝑚𝑖𝑦𝑜𝑟𝑠𝑢𝑛𝑢𝑧. İnsanlar başta konuşup duracak ama sonra unutacaklar. Caroline, senin için de iyi olan bu olacak. Tahtlarımız sağlamlığını koruyacak." Caroline ayağa kalkmıştı. Uzatmanın bir anlamı yoktu. "Kraliçe Jeon, bitti mi?" Kraliçe sözleri karşısında gördüğü muameleye karşı hırsla nefes almıştı. "Caroline." "Düşüncelerinizi uygun bulmadım. Kraliçe olabilirsiniz ama kalpler konusunda hiçbir fikir sahibi değilsiniz." Kraliçe bir kaç adım öne gelerek hırsla konuşmuştu. İstediği düzen kabul görmeyince tehditkar konuşmaları da başlamıştı. Oysa bir şeyi unutuyordu; Caroline artık bunların hiçbirini duymuyordu ve kendi çizgisini bozmamak için çaba veriyordu. "Tahtı yöneten kalp değildir Caroline. Ne kadar hakim olduğun tartışılır fakat; gerçek bir taht zekayla sağlam kalır. Ne o, yoksa zekan kalbine mi yenildi?" Kapının birden açılması üzerine Caroline yine de göz temasını kraliçeden ayırmamıştı. Ellerinde hissettiği tanıdık ellerle o kişiye bakmıştı. "Neler oluyor burada?" Caroline bir süre sessiz kalmıştı. Ardından elindeki kutuyu sertçe masanın üstüne koyarak, Jeon 'a dönmüştü. "Gördüğün gibi hazırım." Jeon 'un yüzündeki tebessümle annesi aralarına kaynamaktan çekilmemişti. "Bu evliliğin gerçekliği ne ölçüde? Jeon seninle konuştuk. Nasıl bizi ezip geçebilirsin?" Caroline 'nin üstündeki gerginliğin sebebini anlamıştı Jeon. Annesi ona da kendisine söyledikleri şeyleri söylemiş olmalılardı. "Sizi ezip geçtiğim falan yok. Bu zamana kadar sizi en iyi şekilde temsil etmek için uğraştım. Bunu bana diyemezsin. Kendi alanıma kavuşmak için neler yaptığımdan haberin var mı? Babam kadar yanımda durmadın. O mutluluğum için saygı duyarken sen hep ötekilere baktın." Kraliçe Jeon, oğluna baktığında yüzündeki hırs yerini hayal kırıklığına bırakmıştı. "Aslında ben hep sana baktım. Sana uygun olan Caroline değil, Trelya kralının kızıydı. Şimdiyse bir prenses için bana bunları söylemen hiç hoş değil. Bir anlaşma yaptığınızı biliyorum. Birbirinizi sevmediğiniz halde ne diye bu anlaşma uzayıp gidiyor?" Bu sözler üzerine Jeon 'un içinde tutmaya çalıştığı yanı patlamamak için zor duruyordu. Ta ki, annesi o sözü söyleyene dek. "Yatağına bile giremeyecek bir kadın için mi bunlar? Soyunu devam ettirebilir mi?" Kraliçe Jeon oğluna karşı ilk kez sesini bu denli yükseltmişti. Jeon ise eline gelen orta boyda çeyizlik aynayı boy aynasına doğru fırlatmıştı. "Ben Caroline 'ı seviyorum!" Jeon öfkeyle o sözleri sindirmeye çalışıyordu. Caroline köşede annenin oğluna dediği o ağır sözün etkisindeydi. "Senden sadece saygı duymanı istiyorum. Eğer duymayacaksan da krallığınızın bir veliahtı olmadığını bilmelisiniz." Kraliçe Jeon tam konuşacakken, içeriye sağ koluyla giren kral herkesi susturmuştu. Kral odadaki yüzlere bakmış ve en son karısının yanına gelmişti. "Neden böyle yapıyorsun?" Kralın sorusuyla ortamda sessizlik hâlâ devam ediyordu. "Ben bu evliliğe gönül rızasıyla olmadığı için karşı çıktım. Az önce duyduklarımdan sonra da artık o düşüncemden vazgeçtim. Peki ya sen kraliçe Jeon?" "Kralım bu iş gönül rızasıyla geçip gidecek bir şey değil. Caroline tahta geçtiğinde haliyle krallığında kalacak. Asıl hedefteki kim olacak? Tabii ki de bizim oğlumuz!" Kral, Jeon 'a bakarken Caroline birden ortaya atılmıştı. "Vazgeçiyorum." [Caroline Anlatımıyla] Belki de hayatımda ilk kez böyle bir şeyi yapıyordum: vazgeçiyordum. Dahil olduğum ne varsa şu an daha kötüsüne sebebiyet vermemek için vazgeçiyordum. Kafamın içinde kraliçe Jeon 'un dediği o söz bir kez dönmüştü. Ve ben, kendime mâni olamadan can havliyle bunları demiştim. Jeon 'a baktığımda ondan vazgeçtiğimi düşünmüş olmalıydı. Gözlerinde ilk kez korkuya benzer bir hissi görmüştüm. Oysa vazgeçtiğim Jeon değildi; krallığım, tahtım, benim olandı. Ama ait hissettiğim yer yine Jeon 'un yanıydı. "Tam olarak neyden vazgeçiyorsun?" Kraliçe anlamsız gözlerle bana bakarken, kendimden emin ve gülümseyerek konuşmuştum. "Krallığa geçmekten vazgeçiyorum. Nasıl az önce oğlunuz sizden sadece saygı duymanızı isteyip, tahtını 𝑏𝑒𝑛𝑖𝑚 için yok sayıyorsa ben de onu yapıyorum. Bunu yaparken hiçbir şey kaybetmediğimi de şu an çok net bir şekilde görüyorum." Kral ve kraliçe dikkatle beni dinlerken yanımdaki adama dönmüştüm. "Çünkü Jeon buna değer." "Caroline bunu yapmak zorunda değilsin." "Sen de değildin. Hem istediğin oluyor Jeon. İhanetim; sadakatine evrildi." Kral ve kraliçeye baktığımda ikiside dinlemekle yetiniyordu.
"Şimdi de karşı çıkacak mısınız?" Kimseden ses seda çıkmayınca Jeon elimi tutmuştu. Kralın karşı çıkmadığını biliyordum fakat; kraliçe öyle değildi. Oysa bu söylediklerimden sonra kral, sorumu es geçip kraliçeyle konuşmak istediğini dile getirmişti. Odadan çıktıklarında ne ben ne de Jeon tek bir kelime dahi etmiyorduk. Bir süre sonra üstündeki kürkü düzelterek içeriye giren Kral ile duruşumu düzeltmiştim. "Mutluluklar dilerim. Aşağıda misafirler geliyor. Caroline, ailenle yaşanan durumu konuşacağım. Babanla da sen konuşmak istersen görüşürsün. Az önce kraliçe Jeon 'un dediklerini unutmanızı istiyorum. Bu arada," Kral Jeon makyaj masasındaki kutuyu açmadan yanına alarak konuşmuştu. "Sanırım kraliçe hediyeleri karıştırdı." Yaşlı kral bize gülümseyerek bakıp odadan çıkmıştı. "Az önce ne yaşadık biz?" Jeon 'un şaşkınlıkla açılan ağzıyla ben de ne diyeceğimi bilememiştim. "Ne yaşadığımızdan ziyade; ne yaşayacağımızı merak ediyorum. Jeon, kötü bir şey olmayacak değil mi?" Birden kahkaha atıp kollarını belime dolamıştı. Onun gülüşü, benim mutluluğum olmuştu. O an ne kadar sevinsekte aklımdaki belli belirsiz deli sorular cirit atıyordu. Jeon benden ayrıldığında sadece gülümsemekle kalmıştım. "Her şey iyi olacak mı?" Sesimdeki gerginliği anlamış olmalıydı ki, ellerimden tutup şefkatle bakan gözlerine kendimi bırakmanın eşiğindeydim. "Mutluluğun, özgürlüğün ve senin şu gülümsemenin sorulara bağlı kalmasına izin vermek istemiyorum." İşte o an anladım ki, bazı şeyler zamana bıraktığında kendi yolunu buluyor. Bana ait olanın sadece taht ve halkımı yönetmek olduğunu düşünürdüm. Oysa içimdeki soğukluğun nasıl çözüldüğünü bile anlayamadım. Karşımda bana bakan gözlere baktığımda kelimelere gerek yoktu. İlk defa yaptığım gibi şimdi de onu yapacaktım. Zamana bırakacaktım. ... [Düğün Anı] Jeon ve Caroline nikah masasında duruyorlardı. Az önce yeminler edilmiş; resmi olarak evlenmişlerdi. Caroline 'nin gözleri annesini ararken, ihtişamlı salona giren babasıyla birlikte abisini görmesi bir olmuştu. Jeon ise ortalığın birbirine girmemesi için askerlerini geri tutuyordu. "Hoş geldiniz," Kral Jeon, Yeksan kralını selamlamıştı. Fakat bu selamın bir karşılığı gelmemişti. Yeksan kralı, kızının yanına gelmişti. Jeon o an önüne geçmişti. "Kızımla benim arama girmeye devam mı edeceksin?" Jeon net bir tavırla karısının elini tutmuştu. "Öyle," diyip Caroline 'nin yanına geri gelmişti. "Caroline duyduğuma göre tahtan vazgeçmişsin, doğru mu?" Genç kadın babasına bakmadan onaylamıştı. "O zaman aramızdaki anlaşmazlığa gerek yok. Sadede gelmem gerekirse, iki krallığın aile ilişkisi devam edebilir." Caroline öfkeyle babasına bakmıştı. "Ya vazgeçmeseydim?" Yeksan kralının gevşeyen bedeni geri eski haline dönmüştü. "O da ne demek?" "Şu demek; ben vazgeçmiş olmasaydım sen değil anlaşmazlık, aile lafını bile demezdin. Ama şunu unutma baba," Caroline yine acımasızca konuşmaya devam ediyordu. Bu "acımasız konuşma" hakikatte haklı bir ithamdı. "O adıyla itibar kurmaya çalıştığın krallık ben vazgeçtiğim an, -ki öyle-, günün birinde yıkılacak. O çok güvendiğin oğulların yapacak bunu da, göreceksin. Görmesen de benim ahım olsun." Babası bu lafları duymamış gibi Jeon 'a bakıyordu. "Sen bu laflara takılma. Anlaşmamızdaki toprak arazilerin sözünü unutmadın, değil mi?" Jeon bir an için kafasını kaldırıp gülmüştü. "Ne toprak arazisi?" "Hani anlaşma maddelerinde," Yeksan kralının sözünü bitirmesine kalmadan Jeon elini durması için kaldırmıştı. "Geçen günlerdeki ve az önceki tepkinden sonra ortada bir anlaşma yok. Ne sen tahtını kızına verdin ne de ben sana o izinleri veriyorum. Hiç olmamış gibi devam edeceğiz. İzin vermeme gibi bir lüksüne de sahip değilsin," Jeon elini tuttuğu eşiyle birlikte kendi parmağındaki yüzüğü göstermişti. "Çünkü biz evlendik." Yeksan kralı olduğu yerde sendellemişti. İki oğlu da bir ucundan tutarak kardeşlerine bakıyordu. "Annem nerede?" Caroline 'nin sorusuyla arkalarından gelen sesle dönmüştü. "Buradayım." Caroline hızla annesine sarılmış ve ellerinden öpmüştü. "Senin ne işin var burada? Kim dedi sana gel diye!" Yeksan kralı yorgun sesiyle karısına bağırırken, cevabı geç gelmemişti. "O saraya bir daha dönmüyorum." Bu sözlerle birlikte oradaki herkes şaşkına dönmüştü. "Sen ne dediğini duyuyor musun!" Yeksan kralı, karısının ve kızının üstüne doğru yürürken askerler tarafından çekilmesiyle bozguna uğramıştı. "Saraydaki hizmetliyle ne haltlar yediğini bilmiyor muyum sanıyorsun? Merak etme senin kadar bunamadım daha." Oradaki herkes şaşkınlıklarını belirsiz seslerle belli ediyorlardı. "Burada kalmaya devam ederseniz sizin için iyi söylemler olmayacaktır. Düşünüyorum da, kızınızın ahı tutmaya başlamış bile." Grion kraliçesi, Yeksan kraliçesinin yanına giderken bunları demişti. Ardından askerlere bakarak götürmelerini emretmişti. Salondaki sessizlik, bir anda Grion kralının şenliğin başlamasını söylemesiyle son bulmuştu. ... Aradan geçen onlarca mevsim sonrasında yine kendisini gösteren sonbahar aylarında; yaprakların hışırtısı, taze havanın kokusu ve sıcak sarılmaların olduğu anlardan biri yaşanıyordu. Bu geçen mevsimler süresince elbette birçok şey yaşanmıştı. Yeksan kralı itibarını, topraklarını ve aile bağlarını kaybetmesinin sonunda kalp krizinden vefat etmişti. Büyük oğlu her gece gününü gün edip içiyor ve diğer krallıklara olan borçlarına devam ederek yaşıyordu. Fakat sonu iyiye gitmiyordu. Küçük oğlu ise kraliyetten kaçıp sevdiği kadınla birlikte başka yerlere gitmişti. Kısaca her şey geçte olsa güçte olsa tutulan ahlar gibiydi. Caroline 'nin annesi de ailesinden miras olarak bırakılan sarayda kendisine sadık kalan hizmetlileriyle yaşıyordu. Tohum ticaretiyle birlikte kendi halinde geçimini sağlıyordu. Caroline de ona yardım ediyordu. Jeon ise hayatlarındaki yeni seviyeye ulaştıklarından dolayı daha önce hissetmediği duyguları hissedeceği için fazlaca heyecanlıydı. Sonuçta evlat sahibi olmak tarifsiz bir duyguydu. İşte şimdi de kolları arasında kendi cennetine tutunuyordu. Günler, aylar, yıllar geçmesine rağmen gram eksilmeyen sevgileri ve bağlılıklarıyla şu an ikisi de bu anı yaşıyordu. :)
@@rainnls yani fena değilim. Liseli olmanın verdiği sorumluluk bilinciyle ders çalışmaya çalışıyorum. Matematik bütün düzenimi bozsa da çalışmaktan başka yapacak pek birşeyim yok. Onun haricinde mevsim geçişlerine yakalandım, boğazım çok kötü ağrıyor.
@@gemmabecamegemm074 ilk önce çok geçmiş olsun güzelim dikkat et kendine. Okul mevzusunda da kendine fazlaca yüklenme daha yeni başladın her şey zamanla rayına oturur. :)
- 𝒀𝒆𝒏𝒊𝒅𝒆𝒏 𝒎𝒆𝒓𝒉𝒂𝒃𝒂𝒍𝒂𝒓.
- 𝒀𝒆𝒏𝒊 𝒉𝒊𝒌𝒂𝒚𝒆𝒍𝒆𝒓𝒅𝒆 𝒚𝒆𝒏𝒊𝒅𝒆𝒏 𝒃𝒊𝒓 𝒂𝒓𝒂𝒅𝒂 𝒐𝒍𝒎𝒂𝒌 𝒕𝒆𝒎𝒆𝒏𝒏𝒊𝒔𝒊𝒚𝒍𝒆.
- 𝑶𝒍𝒂𝒚, 𝒎𝒆𝒌𝒂𝒏 𝒗𝒆 𝒌𝒂𝒓𝒂𝒌𝒕𝒆𝒓𝒍𝒆𝒓 𝒕𝒂𝒎𝒂𝒎𝒆𝒏 𝒌𝒖𝒓𝒈𝒖𝒅𝒖𝒓.
★- 𝒀𝒂𝒛𝒂𝒓: 𝒓𝒂𝒊𝒏𝒏𝒍𝒔
[Yazar Anlatımıyla]
Kral Dwen bahçedeki askerlerin ortasında kalırken, kendi askerleri de devreye girmişti. Sonuçta boş gelecek kadar saf değildi. Caroline hâlâ Jeon 'un yanında duruyor, Jeon da ona bir şey olmayacağını söylüyordu. Grion krallığında ansızın yükselen borazan sesi tehlikeyi açıkça vurguluyordu. Jeon, Caroline 'yi sağ kolu olan askerine bırakmış ve kral Dwen 'in önüne gelmişti.
"Ne o? Maddeleri okumadınız sanırım."
Kral Dwen öfkeden soluk soluğa kalmıştı.
O da tıpkı veliaht gibi öne çıkmıştı.
"Nasıl bir kadının ülkeyi yönetmesini istersiniz? Sizin sandığınız bir oyun olabilir ama işin aslı hiçte öyle değil Veliaht!"
"Kral Dwen ses tonunuza dikkat edin. Lâkin bir müddet sonra ülkenin veliahtına, oğluma yapılan saygısızlığa göz yummam."
Grion kralının ikazı üzerine Yeksan kralı da sakinleşmeye çalışıyordu.
"Siz nasıl bize şart sunduysanız biz de size sunduk ki, kendi adımıza konuşuyorum; o maddeleri biz dikkatle değerlendirdik ve aynı şekilde size de söyledik. Ama siz, hektarlık alanlara giriş için izin verilen maddeyi görünce diğerlerine bakmadınız bile. Bu işte ne sahtekarlık ne de hile var; tamamen kendi rızanızla kabul ettiniz. Şimdi burada kopardığınız yaygara o alanlara da girmenize verilen izni fesh etmekle yeridir. Hem neden bu kadar gocundunuz? Öz mü öz kızınız ülkeyi gayette iyi yönetebilir, oğullarınıza kıyasla."
Yeksan kralı kızına baktığında hiçbir şey söylememişti.
"Veliaht Jeon, düğün gerçekleşmeyecek."
"Onu siz değil, Caroline söyleyecek.
Ayrıca anlaşmaya uyulmadığı takdirde buradan kolayca çıkacağınızı hiç sanmıyorum."
Jeon, Caroline 'nin yanına gelmişti. Kral Dwen 'e bakarak konuşmuştu.
"Caroline."
Kadın kendisine seslenen adama bakıyordu.
"Benimle kendi isteğinle evlenmek istiyor musun?"
Caroline cevabını geciktirmemişti.
"İstiyorum," babasına baktığında kendine doğru öfkeyle yürüdüğünü görmüştü.
"Sen ne dediğinin farkında mısın?"
"Farkındayım baba."
Kral Dwen sinirle gülerek kızına daha da yaklaşmıştı.
"Senin o küçük kafanda kurduğun şeylerin imkansız olduğu apaçık ortada değil mi?"
Caroline sabrını ne kadar korumaya çalışsa da bir hışımla yüzünü babasına çevirmiş, üstüne yürümüştü.
"Zekamı hafife alan son kişi bile değilsin sen. Sırf itibarın için beni bir eşya gibi hangi krallık daha fazla gelirse ona verecektin! Sence biz seninle gerçekten bir bağa sahip miyiz? Hiç sanmıyorum."
Caroline sinirden dolan gözlerine aldırış etmeden elini babasının kalbine bastırmıştı.
"Orada sadece oğulların var. Ben yokum.
Bu yüzden benim olan neyse onu alacağım. Gerekirse o krallığı ateşe veririm. Bunu yaparım."
Kral Dwen tokat atacaktı ki, Caroline buna izin vermedi. Jeon ise kralın yakasını sıkıca tutmuştu.
"O düğün bugün, tam da burada olacak. Anlaşma kağıtlarını getirin!"
Grion kralı oğlunun dedikleri karşısında vezirine getirmesini emretmişti. Vezir anlaşmayı Jeon 'a verdiğinde, Yeksan kralı şaşkınlıkla olacakları izliyordu.
"Bu anlaşmayı iki krallığında meydanına koyun. Eğer ki Yeksan krallığının eski kralı Dwen anlaşmayı fesh ederse de, diğer krallıklarda itibarı zedelenmekle kalmayıp, yerle bir olacaktır."
"Siz ne diyorsunuz?"
Yeksan kralı öfkeyle bağırmıştı.
Anlaşmayı onaylarsa ülke yönetiminden çekilecekti. Onaylamazsa da devam ettiği halde itibarı olmayacaktı.
"Caroline.
Yeksan krallığı senin yönetiminde olsa da, artık canının garantisi olmayacak. Çünkü sen 𝒊𝒉𝒂𝒏𝒆𝒕 𝒆𝒕𝒕𝒊𝒏."
Jeon karşısındaki adamın yüzüne yumruğunu indirecekken Caroline onu tutmuştu.
"Kendime en büyük iyiliği yaptım.
Kararın için sadece birkaç saatin var."
Dwen ve askerleri geri durmuştu.
"Öyleyse yönetim senindir, gidiyoruz."
Krallık bahçesinde herkes dağılırken, Grion kralı ve kraliçesi Jeon ile daha sonra konuşmak istediklerini söyleyip ayrılmışlardı. Caroline olduğu yerde dururken Jeon da ondan farksız sayılmazdı.
"Pes etmeyi düşünme bile."
"Ailenin seni güzelce uyarmayacağı ortada Jeon."
Veliaht yanındaki kadını kendine doğru çevirmişti. O da biliyordu, yine de kendini bildi bileli bir başkasının yolundan gitmezdi. Bittim dediği anda dahi yeni yollar yapardı.
"Bu ilk kez olmuyor Caroline.
Büyütmeye gerek yok."
Caroline ayağa kalkıp gidecekken Jeon 'un sözleriyle yeniden durmuştu.
"Sadakatimi istediysen onu gösterdiğimde duraksamayacaksın. Nasıl sen kendin için ihanet edince durmadıysan; ben de öyle yapacağım," Jeon genç kadının önüne geçmişti. Yüzündeki ifadesizliğin nedenini çok iyi biliyordu; ama ne yapsa onu tamamen telkin etmeyeceğini anlıyordu.
"Şimdi hazırlanalım.
Birazdan da düğün hazırlıkları hallolur. Onlar da gelirler."
"Burada tek kalmak istemiyorum."
Jeon kadına biraz daha yaklaşmış ve omuzlarından tutmuştu.
"Bir şey olmayacak, inan bana.
Birazdan yanına gelirim."
Caroline bir an için her şeyi bırakıp, kendisine tutunan bu adama sarılmak için ellerini uzatmıştı. Fakat olanlar aklına geldiğinde geri çekilmişti. Genç adam bunu fark etmişti. Kafasında ne türlü ihtimallerin döndüğünü biliyordu. Bir şey de diyemiyordu.
"Benden istediğin bir şey var mı?"
Jeon yine de usulca konuşmuştu.
"Yok, teşekkür ederim.
Görüşürüz."
Caroline el sallamış ve gülümsemeye çalışmıştı. Jeon ise genç kadının elinden tutup kendine doğru çekmişti. Ardından ona sarıldığında hiçbir şey söylememişti.
"Akşam sohbet edelim mi?"
Caroline kalbine ne kadar yavaş atması için yalvarsa da şu anki durumda heyecan ya da her neyse kalbini ele geçirmiş durumdaydı.
"Olur tabii."
Genç adam gülümseyerek kadını uğurladı.
(Hazırlık Odası)
[Caroline Anlatımıyla]
Her şey hazırdı.
Üzerimdeki gelinliğe baktığımda ne hissedeceğimi bilmiyordum. Hissetmeli miydim? Birazdan yaptığım anlaşma uğruna bir adamla evleneceğim, sonrası ne? Sonrası ailemin gözünde öldürülmesi gereken, tahta göz dikmiş, başına buyruk hareket eden bir kadın olacaktım. Pes etmiyordum, hem de hiç. Hakkım olanı fersah fersah alacaktım.
Jeon 'un sağ kolu olan asker içeri girmişti. Elindeki iki tane mektup vardı.
"Bir şey mi oldu?"
"Veliaht Jeon size bunları göndermemi istedi. Birisi kendi yazmış olduğu mektup," bakışlarını sol elindeki mektuba diktiğinde tekrar bana bakarak devam etmişti.
"Diğeri ise anneniz kraliçe Dwen 'in mektubu."
Annemden olan mektuba baktığımda hiçbir şey düşünmeden askerin elindeki mektupları almıştım.
"Teşekkür ederim.
Jeon nerede?"
"En son saraydan çıkmadan önce size bu mektupları vermemi istedi. Sonrasında bir yere uğrayacağını ve vardığında yanınıza geleceğini söyledi."
"Nereye gideceğini söyledi mi?"
Asker kafasını iki yana sallamıştı. Odadaki atmosferin kasvetli bir hâl aldığını hissediyordum. Arkamı dönüp boy aynasına baktığımda, yüreğimin tam ortasında daha önce hiç hissetmediğim şeyleri hissediyordum. Fakat bunların ne anlama geldiğini kestiremiyordum.
"İstediğiniz bir şey var mı?" Askerin sorusuyla ona dönmüştüm.
"Yok, sen çıkabilirsin."
Oysa o an istediğim tek şey; Jeon 'un gelmesiydi. Ona dair düşündüğüm ne varsa çok silik ve bir o kadar da netti. Küçükken oyun oynayamayan, yaşından olgun durmak zorunda kalan, hayatın iç yüzünü erken yaşta görmüş ve insanların karanlığı içinde kendi karaltısında özgürlüğüne koşan bir adam görüyordum. Ve kendime bir soru sordum: o ben de ne görüyordu?
Elimdeki mektupların varlığını hissettiğimde kim olduğuna bakmadan bir tanesini açmıştım. Bu Jeon 'un mektubuydu.
"Sevgili Caroline,
Senden habersiz saraydan ayrılışım için üzgünüm. Ama sana bu mektubu içindeki düşünceleri en azından durdurma konusunda yardım edeceğini umarak yazmaya tüm 𝑘𝑎𝑙𝑏𝑖𝑚𝑙𝑒 devam ediyorum. Anneni görmek istediğini ve onun da seni görmek istediğini biliyorum. Bunun için Yeksan krallığına doğru yola çıkıyorum. Merak etme, bana bir şey olmayacak. Ayriyeten biraz olsun bu yolculukta düşünmek istiyordum. Yüzüne karşı söylemek istediğim çok şey var; ama henüz erken mi yoksa tam zamanı mı bilmiyorum. Sadece bilmeni isterim ki, sana attığım hiçbir adım gönülsüz değildi. Şu an bu satırları yazarken bile bana dikkatle bakan gözlerini görmek istememe mâni olamıyorum. Bizi bir araya getirdikleri gibi şimdi de ayırmak istiyorlar. Sana yeminim olsun ki; biz yaşadıkça, sen benden gitmek istemedikçe ayıramazlar. Bu yuvanın gerçekten olmasını istiyorsan bunu yaparım. Geldiğimde seni o gelinlikle görürsem özgürlüğüme kavuştuğumu hissedeceğim. Ben gelene kadar yaşa Caroline."
Kalbimin içinde kontrol edemediğim yangınlar oluyordu. Beni anlıyordu, görüyordu. Üstümdeki gelinliğe baktım.
Çıkarmak bir kez bile aklımdan geçmiyordu. Ben kararımı çoktan vermiştim. Belki de ilk kez kalbime o şansı veriyordum. Diğer mektubu da fazla bekletmeden açacaktım ki, içeriye giren kraliçe Jeon 'a bakmıştım.
"Caroline, müsait misin?"
"Evet."
Kraliçe Jeon, Caroline 'nin gelinliğine bakıp muzipçe gülümsemişti.
"Biraz daha zamanımız var.
Geç otur şöyle, konuşalım."
"Ne konuşacağız?"
Kraliçe Jeon yaşına göre alımlı bir kadındı. Asaletiyle birlikte zeki ve bir o kadar da düzene düşkündü. Elindeki minik kutuyu Caroline 'nin elleri arasına bırakmıştı.
"Bu nedir?"
Caroline merakla karşısındaki kadına bakmıştı. Elindeki kutuyu tam açacakken Kraliçe Jeon ona durmasını söylemişti.
"Jeon ve senin için bir gelecek yok Caroline."
Bu sözleri genç kadının zihninde dönüp durmuştu. Kraliçe Jeon ise duruşundan ödün vermeden devam etmişti.
"Jeon ile evlenirsen tek kendi krallığın değil, Grion krallığının da sonu olacak. Bu haberlerden sonra Jeon ne kadar umursamaz davransa da, öyle değil. İnsanlar evlendiği kadının ailesini nasıl ortalığa açıp döktüğünü söyleyecek. İki krallıkta itibarıyla zedelenme yaşar," Kraliçe Jeon son derece soğuk konuşmasıyla bir an için duraksamıştı. Ardındansa Caroline hiç duymak istemediği sözleri duymuştu.
"𝐻𝑒𝑚 𝑠𝑖𝑧 𝑏𝑖𝑟𝑏𝑖𝑟𝑖𝑛𝑖𝑧𝑖 𝑠𝑒𝑣𝑚𝑖𝑦𝑜𝑟𝑠𝑢𝑛𝑢𝑧.
İnsanlar başta konuşup duracak ama sonra unutacaklar. Caroline, senin için de iyi olan bu olacak. Tahtlarımız sağlamlığını koruyacak."
Caroline ayağa kalkmıştı.
Uzatmanın bir anlamı yoktu.
"Kraliçe Jeon, bitti mi?"
Kraliçe sözleri karşısında gördüğü muameleye karşı hırsla nefes almıştı.
"Caroline."
"Düşüncelerinizi uygun bulmadım.
Kraliçe olabilirsiniz ama kalpler konusunda hiçbir fikir sahibi değilsiniz."
Kraliçe bir kaç adım öne gelerek hırsla konuşmuştu. İstediği düzen kabul görmeyince tehditkar konuşmaları da başlamıştı. Oysa bir şeyi unutuyordu; Caroline artık bunların hiçbirini duymuyordu ve kendi çizgisini bozmamak için çaba veriyordu.
"Tahtı yöneten kalp değildir Caroline. Ne kadar hakim olduğun tartışılır fakat; gerçek bir taht zekayla sağlam kalır. Ne o, yoksa zekan kalbine mi yenildi?"
Kapının birden açılması üzerine Caroline yine de göz temasını kraliçeden ayırmamıştı. Ellerinde hissettiği tanıdık ellerle o kişiye bakmıştı.
"Neler oluyor burada?"
Caroline bir süre sessiz kalmıştı. Ardından elindeki kutuyu sertçe masanın üstüne koyarak, Jeon 'a dönmüştü.
"Gördüğün gibi hazırım."
Jeon 'un yüzündeki tebessümle annesi aralarına kaynamaktan çekilmemişti.
"Bu evliliğin gerçekliği ne ölçüde? Jeon seninle konuştuk. Nasıl bizi ezip geçebilirsin?"
Caroline 'nin üstündeki gerginliğin sebebini anlamıştı Jeon. Annesi ona da kendisine söyledikleri şeyleri söylemiş olmalılardı.
"Sizi ezip geçtiğim falan yok.
Bu zamana kadar sizi en iyi şekilde temsil etmek için uğraştım. Bunu bana diyemezsin. Kendi alanıma kavuşmak için neler yaptığımdan haberin var mı? Babam kadar yanımda durmadın. O mutluluğum için saygı duyarken sen hep ötekilere baktın."
Kraliçe Jeon, oğluna baktığında yüzündeki hırs yerini hayal kırıklığına bırakmıştı.
"Aslında ben hep sana baktım.
Sana uygun olan Caroline değil, Trelya kralının kızıydı. Şimdiyse bir prenses için bana bunları söylemen hiç hoş değil. Bir anlaşma yaptığınızı biliyorum. Birbirinizi sevmediğiniz halde ne diye bu anlaşma uzayıp gidiyor?"
Bu sözler üzerine Jeon 'un içinde tutmaya çalıştığı yanı patlamamak için zor duruyordu. Ta ki, annesi o sözü söyleyene dek.
"Yatağına bile giremeyecek bir kadın için mi bunlar? Soyunu devam ettirebilir mi?"
Kraliçe Jeon oğluna karşı ilk kez sesini bu denli yükseltmişti. Jeon ise eline gelen orta boyda çeyizlik aynayı boy aynasına doğru fırlatmıştı.
"Ben Caroline 'ı seviyorum!" Jeon öfkeyle o sözleri sindirmeye çalışıyordu. Caroline köşede annenin oğluna dediği o ağır sözün etkisindeydi.
"Senden sadece saygı duymanı istiyorum. Eğer duymayacaksan da krallığınızın bir veliahtı olmadığını bilmelisiniz."
Kraliçe Jeon tam konuşacakken, içeriye sağ koluyla giren kral herkesi susturmuştu. Kral odadaki yüzlere bakmış ve en son karısının yanına gelmişti.
"Neden böyle yapıyorsun?"
Kralın sorusuyla ortamda sessizlik hâlâ devam ediyordu.
"Ben bu evliliğe gönül rızasıyla olmadığı için karşı çıktım. Az önce duyduklarımdan sonra da artık o düşüncemden vazgeçtim. Peki ya sen kraliçe Jeon?"
"Kralım bu iş gönül rızasıyla geçip gidecek bir şey değil. Caroline tahta geçtiğinde haliyle krallığında kalacak. Asıl hedefteki kim olacak? Tabii ki de bizim oğlumuz!"
Kral, Jeon 'a bakarken Caroline birden ortaya atılmıştı.
"Vazgeçiyorum."
[Caroline Anlatımıyla]
Belki de hayatımda ilk kez böyle bir şeyi yapıyordum: vazgeçiyordum. Dahil olduğum ne varsa şu an daha kötüsüne sebebiyet vermemek için vazgeçiyordum. Kafamın içinde kraliçe Jeon 'un dediği o söz bir kez dönmüştü. Ve ben, kendime mâni olamadan can havliyle bunları demiştim. Jeon 'a baktığımda ondan vazgeçtiğimi düşünmüş olmalıydı. Gözlerinde ilk kez korkuya benzer bir hissi görmüştüm. Oysa vazgeçtiğim Jeon değildi; krallığım, tahtım, benim olandı. Ama ait hissettiğim yer yine Jeon 'un yanıydı.
"Tam olarak neyden vazgeçiyorsun?"
Kraliçe anlamsız gözlerle bana bakarken, kendimden emin ve gülümseyerek konuşmuştum.
"Krallığa geçmekten vazgeçiyorum. Nasıl az önce oğlunuz sizden sadece saygı duymanızı isteyip, tahtını 𝑏𝑒𝑛𝑖𝑚 için yok sayıyorsa ben de onu yapıyorum. Bunu yaparken hiçbir şey kaybetmediğimi de şu an çok net bir şekilde görüyorum." Kral ve kraliçe dikkatle beni dinlerken yanımdaki adama dönmüştüm.
"Çünkü Jeon buna değer."
"Caroline bunu yapmak zorunda değilsin."
"Sen de değildin.
Hem istediğin oluyor Jeon.
İhanetim; sadakatine evrildi."
Kral ve kraliçeye baktığımda ikiside dinlemekle yetiniyordu.
"Şimdi de karşı çıkacak mısınız?"
Kimseden ses seda çıkmayınca Jeon elimi tutmuştu. Kralın karşı çıkmadığını biliyordum fakat; kraliçe öyle değildi. Oysa bu söylediklerimden sonra kral, sorumu es geçip kraliçeyle konuşmak istediğini dile getirmişti. Odadan çıktıklarında ne ben ne de Jeon tek bir kelime dahi etmiyorduk. Bir süre sonra üstündeki kürkü düzelterek içeriye giren Kral ile duruşumu düzeltmiştim.
"Mutluluklar dilerim.
Aşağıda misafirler geliyor. Caroline, ailenle yaşanan durumu konuşacağım. Babanla da sen konuşmak istersen görüşürsün. Az önce kraliçe Jeon 'un dediklerini unutmanızı istiyorum. Bu arada," Kral Jeon makyaj masasındaki kutuyu açmadan yanına alarak konuşmuştu.
"Sanırım kraliçe hediyeleri karıştırdı."
Yaşlı kral bize gülümseyerek bakıp odadan çıkmıştı.
"Az önce ne yaşadık biz?"
Jeon 'un şaşkınlıkla açılan ağzıyla ben de ne diyeceğimi bilememiştim.
"Ne yaşadığımızdan ziyade; ne yaşayacağımızı merak ediyorum. Jeon, kötü bir şey olmayacak değil mi?"
Birden kahkaha atıp kollarını belime dolamıştı. Onun gülüşü, benim mutluluğum olmuştu. O an ne kadar sevinsekte aklımdaki belli belirsiz deli sorular cirit atıyordu. Jeon benden ayrıldığında sadece gülümsemekle kalmıştım.
"Her şey iyi olacak mı?"
Sesimdeki gerginliği anlamış olmalıydı ki, ellerimden tutup şefkatle bakan gözlerine kendimi bırakmanın eşiğindeydim.
"Mutluluğun, özgürlüğün ve senin şu gülümsemenin sorulara bağlı kalmasına izin vermek istemiyorum."
İşte o an anladım ki, bazı şeyler zamana bıraktığında kendi yolunu buluyor. Bana ait olanın sadece taht ve halkımı yönetmek olduğunu düşünürdüm. Oysa içimdeki soğukluğun nasıl çözüldüğünü bile anlayamadım. Karşımda bana bakan gözlere baktığımda kelimelere gerek yoktu. İlk defa yaptığım gibi şimdi de onu yapacaktım. Zamana bırakacaktım.
...
[Düğün Anı]
Jeon ve Caroline nikah masasında duruyorlardı. Az önce yeminler edilmiş; resmi olarak evlenmişlerdi. Caroline 'nin gözleri annesini ararken, ihtişamlı salona giren babasıyla birlikte abisini görmesi bir olmuştu. Jeon ise ortalığın birbirine girmemesi için askerlerini geri tutuyordu.
"Hoş geldiniz," Kral Jeon, Yeksan kralını selamlamıştı. Fakat bu selamın bir karşılığı gelmemişti.
Yeksan kralı, kızının yanına gelmişti. Jeon o an önüne geçmişti.
"Kızımla benim arama girmeye devam mı edeceksin?"
Jeon net bir tavırla karısının elini tutmuştu.
"Öyle," diyip Caroline 'nin yanına geri gelmişti.
"Caroline duyduğuma göre tahtan vazgeçmişsin, doğru mu?"
Genç kadın babasına bakmadan onaylamıştı.
"O zaman aramızdaki anlaşmazlığa gerek yok. Sadede gelmem gerekirse, iki krallığın aile ilişkisi devam edebilir."
Caroline öfkeyle babasına bakmıştı.
"Ya vazgeçmeseydim?"
Yeksan kralının gevşeyen bedeni geri eski haline dönmüştü.
"O da ne demek?"
"Şu demek; ben vazgeçmiş olmasaydım sen değil anlaşmazlık, aile lafını bile demezdin. Ama şunu unutma baba," Caroline yine acımasızca konuşmaya devam ediyordu. Bu "acımasız konuşma" hakikatte haklı bir ithamdı.
"O adıyla itibar kurmaya çalıştığın krallık ben vazgeçtiğim an, -ki öyle-, günün birinde yıkılacak. O çok güvendiğin oğulların yapacak bunu da, göreceksin. Görmesen de benim ahım olsun."
Babası bu lafları duymamış gibi Jeon 'a bakıyordu.
"Sen bu laflara takılma.
Anlaşmamızdaki toprak arazilerin sözünü unutmadın, değil mi?"
Jeon bir an için kafasını kaldırıp gülmüştü.
"Ne toprak arazisi?"
"Hani anlaşma maddelerinde,"
Yeksan kralının sözünü bitirmesine kalmadan Jeon elini durması için kaldırmıştı.
"Geçen günlerdeki ve az önceki tepkinden sonra ortada bir anlaşma yok. Ne sen tahtını kızına verdin ne de ben sana o izinleri veriyorum. Hiç olmamış gibi devam edeceğiz. İzin vermeme gibi bir lüksüne de sahip değilsin," Jeon elini tuttuğu eşiyle birlikte kendi parmağındaki yüzüğü göstermişti.
"Çünkü biz evlendik."
Yeksan kralı olduğu yerde sendellemişti. İki oğlu da bir ucundan tutarak kardeşlerine bakıyordu.
"Annem nerede?"
Caroline 'nin sorusuyla arkalarından gelen sesle dönmüştü.
"Buradayım."
Caroline hızla annesine sarılmış ve ellerinden öpmüştü.
"Senin ne işin var burada? Kim dedi sana gel diye!"
Yeksan kralı yorgun sesiyle karısına bağırırken, cevabı geç gelmemişti.
"O saraya bir daha dönmüyorum."
Bu sözlerle birlikte oradaki herkes şaşkına dönmüştü.
"Sen ne dediğini duyuyor musun!"
Yeksan kralı, karısının ve kızının üstüne doğru yürürken askerler tarafından çekilmesiyle bozguna uğramıştı.
"Saraydaki hizmetliyle ne haltlar yediğini bilmiyor muyum sanıyorsun? Merak etme senin kadar bunamadım daha."
Oradaki herkes şaşkınlıklarını belirsiz seslerle belli ediyorlardı.
"Burada kalmaya devam ederseniz sizin için iyi söylemler olmayacaktır. Düşünüyorum da, kızınızın ahı tutmaya başlamış bile."
Grion kraliçesi, Yeksan kraliçesinin yanına giderken bunları demişti. Ardından askerlere bakarak götürmelerini emretmişti.
Salondaki sessizlik, bir anda Grion kralının şenliğin başlamasını söylemesiyle son bulmuştu.
...
Aradan geçen onlarca mevsim sonrasında yine kendisini gösteren sonbahar aylarında; yaprakların hışırtısı, taze havanın kokusu ve sıcak sarılmaların olduğu anlardan biri yaşanıyordu. Bu geçen mevsimler süresince elbette birçok şey yaşanmıştı.
Yeksan kralı itibarını, topraklarını ve aile bağlarını kaybetmesinin sonunda kalp krizinden vefat etmişti. Büyük oğlu her gece gününü gün edip içiyor ve diğer krallıklara olan borçlarına devam ederek yaşıyordu. Fakat sonu iyiye gitmiyordu. Küçük oğlu ise kraliyetten kaçıp sevdiği kadınla birlikte başka yerlere gitmişti. Kısaca her şey geçte olsa güçte olsa tutulan ahlar gibiydi. Caroline 'nin annesi de ailesinden miras olarak bırakılan sarayda kendisine sadık kalan hizmetlileriyle yaşıyordu. Tohum ticaretiyle birlikte kendi halinde geçimini sağlıyordu. Caroline de ona yardım ediyordu. Jeon ise hayatlarındaki yeni seviyeye ulaştıklarından dolayı daha önce hissetmediği duyguları hissedeceği için fazlaca heyecanlıydı.
Sonuçta evlat sahibi olmak tarifsiz bir duyguydu.
İşte şimdi de kolları arasında kendi cennetine tutunuyordu. Günler, aylar, yıllar geçmesine rağmen gram eksilmeyen sevgileri ve bağlılıklarıyla şu an ikisi de bu anı yaşıyordu.
:)
Im waiting , finally .thanks you ❤❤❤
Thank youu welcome 🤍
❤❤❤❤❤finally
✍️🏻✨️
Ayy,muhteşem bir serinin sonu daha..🥹🫶🏻🩵
Teşekkür ederiimm ⚘️
@@rainnlsMinettarım.🤎
Can you add Uzbek language subtitre too
Aslida, RUclips avtomatik tarjima qila olishini bilaman. Agar bo'lmasa, men bo'sh bo'lganimda buni ko'rib chiqaman. Rahmat va kemaga xush kelibsiz.
:)
@@rainnls Yes, I don't have youtube auto-translate, if you can add it, I will wait for you 💗
Edebiyat ödevimi yaptıktan sonra okuyacağım.. nasılsın güzelim?
Tamamdır güzelim çok şükür az bir zaman bulup geldim :)
İyi diyelim iyi olalım sen nasılsın bakalım?
@@rainnls yani fena değilim. Liseli olmanın verdiği sorumluluk bilinciyle ders çalışmaya çalışıyorum. Matematik bütün düzenimi bozsa da çalışmaktan başka yapacak pek birşeyim yok. Onun haricinde mevsim geçişlerine yakalandım, boğazım çok kötü ağrıyor.
@@gemmabecamegemm074 ilk önce çok geçmiş olsun güzelim dikkat et kendine. Okul mevzusunda da kendine fazlaca yüklenme daha yeni başladın her şey zamanla rayına oturur. :)
Şarkı ismini rica edebilir miyim hanımefendi?
@@novaagustð royalty:))