Yine huşu içinde, notlar alarak dinlediğim bir muhteşem video daha. Dücane Bey bilmem bu yazdıklarımı görürmüsünüz ama size hitaben yazmak geliyor içimden. Felsefenin ne olduğu ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi. İki tespitim var. 1. Eskiden şehirden şehre gezerlermiş teoriye ulaşmak için şimdi internet var biz gezeceğimize bütün dünya bize gelebiliyor. Artık seyir halinde olmamıza gerek kalmadı. 2. Teoriye ulaşmak için göğe bakıyorlarmış. Bir metafor olarak gök tanrıymış gibi algılanabilir. Bir şekilde tanrısallaşmak için göğe bakmak gerekiyor ama artık göğün de ötesine bakıyoruz gönderdiğimiz uzay mekikleri sayesinde. Artık galaksileri bile görüyoruz. Tanrısal artık gökde değil. Peki şimdi nerede tanrı? Göğü de zaptettiğimize göre. Tanrısal olmak için değişmemek lazım, kesin olmak lazım, tümel olmak lazım. Size daha önce aklı neden kutsallaştıryoruz, neden illa ki bir kutsala gerek var diye yazmıştım. Akıldan daha öte bir yeteneğimiz yok tanrısal olmak için. Bunun farkındayım. Hala emin değilim aklın bu kadar vurgulanması gerekli mi değil mi bilemiyorum. Belki adaletsiz bir durum olduğu için içime sinmiyor. Doğuştan aklı az, zekası kıt olanlara haksızlık değil mi bu? Sanırım solcu damarım nüksediyor. Eşitsizliğin göze sokulması sadece akıllı olanların nihai hedefe ulaşabilecek olması üzüyor beni. Ya ben o akla sahip değilsem ya böyle bir amacı kendime hedef olarak koyarsam ve sonunda başaramazsam. Sınırlarım ne? Nereye kadar yol alabilirim? Kendimi tanrısal olmaya adarsam ama beceremezsem. Karınca gibi mi avutacağım kendimi en azından bu uğurda mı ölmüş olacağım. Tanrısal olmayı kendine hedef olarak koymanın herhangi bir dine inanmaktan ne farkı var? Olabileceğin en iyi insan ol diye hedef mi olur? Mükemmel olmak gibi bir hedef olabilir mi? Hakikati öğrenmek bir hedef olabilir mi? Bir tanrıya inanmadan tanrısal olunabilir mi? Neden bu dünyadayım sorusunu kendime soruyorum ve bir cevap bulamıyorum sonunda pes ediyorum... İnsan olmayı yüceltiyorum. Bitkileri ve hayvanları aşağılıyorum ve ben onlardan üstünüm diyorum. Bu da yetmiyor benden de üstün başka bir şey var diyorum. Daha önce şunu görmüştüm benim bu dünya üstünde yaşayan herhangi bir canlıdan en ufak farkım yok. Bir kedi ne kadar değerli ise ben de o kadar değerliyim. Benim tek farkım öğrenebilme ve öğretebilme yeteneğim. Ama bu sadece bir farktı bir üstünlük değil. Şimdi siz bana diyorsunuz ki muradına ermek için kendine neyi hedef olarak koyuyorsun. Yeme içme ve ürememi bitkiler ve hayvanlar gibi yada öğrenme, bilme hakikati arama mı insan gibi. Muradın neyse ötedünyada cennetine kavuşursun. Muradın bilmek olursa doymazsın bilmeye diğer fiziksel şeyler gibi doyumu yoktur öğrenmenin. Hakikati arasan tanrısala ulaşırsın sen insansın ve insana yakışır şekilde davran. İnsan olarak üstün müyüm? Bana bu üstünlüğü kim veriyor? Ne hakla kendimi diğer canlılardan daha üstte görüyorum. Bu bakış açısı doğru mu? Neden benden daha üstün bir tanrı olsun? Neden bir üstlük astlık durumu olsun? Denilebilir ki bu hayatın gereği, büyük balık küçük balığı yer. Doğanın kanunu bu. Sen birisinden üstün olacaksın, birileri de senden. Gerçekci ol. Doğru mu bu? İlla ki böyle olmak zorunda mı? Bu bize öğretilmiş bir şey mi? Doğada herşey bir üstlük astlık ilişkisi içindedir o yüzden sen de yerini bil. Peki, şöyle düşünsek. Tamam, ben akıllıyım, zekiyim, öğreniyorum, öğretiyorum. Bunlar diğer canlılar üstünde hakimiyet kurmamı sağladı. Şuan gıda hiyerarşisinin en üstündeyim. Bu üstünlüğümü olgun bir şekilde karşılayıp una göre hareket edemez miyim. Aklımı ve zekamı bu durumu dengelemek için kullanamaz mıyım? İlla ki yenmek mi zorundayım, kazanmak mı zorundayım, başarmak mı zorundayım, üstün gelmek mi zorundayım? Diğer canlıların da bu dünyada en az benim kadar yaşamasına hakkı olduğunu düşünemez miyim? Diyeceksin ki tanrısallaşmanın bununla ne alakası var. Hem tanrısallaş hem de yukarıda dediklerini yap. İçime sinmeyen de bu tutarsızlık. Benden (şu anki halimden) daha üstün bir canlı olmasını kabul edemiyorum. Bu benim aczimi benim gözüme sokuyor. Nasıl bundan 50, 100, 1000, 10bin yıl önce ki kabullerimiz, doğrularımız değiştiyse bundan 50 yıl, 100 yıl sonra da bugün ki kabullerimiz değişecek. Bugün doğru gördüğümüz şeyler 200 yıl sonraki insanlara acınası gelecek. Tanrısal olan değişmeyecek ama insan da her zaman olduğu gibi değişecek. O yüzden değişerek tanrısallaşacağız eğer tanrısallaşabilirsek. Evrimsel süreç bizi akıl ve zeka yönünden geliştirdi ve yönelimimiz de o yönde. Bundan 1000 yıl sonra yaşayacak olan insanların duyu organları mı daha gelişmiş olacak aklı mı derseniz ben oyumu akıldan yana kullanırım. Nihai hedef tanrısallaşmak mı henüz buna karar vermiş değilim. İyi bir amaçmış gibi duruyor, sanki anlamsız hayatımıza bir çözümmüş gibi duruyor. Tanrısallaşmaktan herkes aynı şeyi anlıyor mu ondan emin değilim. En azından ben Dücane Bey gibi mi algılıyorum tanrısal olmayı bilemiyorum. Sanki Nietsche'nin üst insanıymış gibime geliyor. Bilmek güzel, öğrenmek güzel. Bilmeyi ve öğrenmeyi yaşama amacı haline getirmek de güzel. Bir de bunu herhangi bir ödüle bağlamadan yapabilirsek. Sadece kendinde güzel olduğu için. Tanrısallaşmak için değil.
Aziz Nesin i kaybettik şimdi Duccane hocayla beraberiz Bunlar akraba düşünsel duygusal olarak Onların buluştu gu şey felsefi Biri gitse diğer i geliyor Dünya hala dönüyor farkında olmassanda Sevgili Ajda Pekkan şarkıları la bize yol açtın
Yine huşu içinde, notlar alarak dinlediğim bir muhteşem video daha. Dücane Bey bilmem bu yazdıklarımı görürmüsünüz ama size hitaben yazmak geliyor içimden. Felsefenin ne olduğu ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.
İki tespitim var. 1. Eskiden şehirden şehre gezerlermiş teoriye ulaşmak için şimdi internet var biz gezeceğimize bütün dünya bize gelebiliyor. Artık seyir halinde olmamıza gerek kalmadı.
2. Teoriye ulaşmak için göğe bakıyorlarmış. Bir metafor olarak gök tanrıymış gibi algılanabilir. Bir şekilde tanrısallaşmak için göğe bakmak gerekiyor ama artık göğün de ötesine bakıyoruz gönderdiğimiz uzay mekikleri sayesinde. Artık galaksileri bile görüyoruz. Tanrısal artık gökde değil. Peki şimdi nerede tanrı? Göğü de zaptettiğimize göre.
Tanrısal olmak için değişmemek lazım, kesin olmak lazım, tümel olmak lazım. Size daha önce aklı neden kutsallaştıryoruz, neden illa ki bir kutsala gerek var diye yazmıştım. Akıldan daha öte bir yeteneğimiz yok tanrısal olmak için. Bunun farkındayım. Hala emin değilim aklın bu kadar vurgulanması gerekli mi değil mi bilemiyorum. Belki adaletsiz bir durum olduğu için içime sinmiyor. Doğuştan aklı az, zekası kıt olanlara haksızlık değil mi bu? Sanırım solcu damarım nüksediyor. Eşitsizliğin göze sokulması sadece akıllı olanların nihai hedefe ulaşabilecek olması üzüyor beni. Ya ben o akla sahip değilsem ya böyle bir amacı kendime hedef olarak koyarsam ve sonunda başaramazsam. Sınırlarım ne? Nereye kadar yol alabilirim? Kendimi tanrısal olmaya adarsam ama beceremezsem. Karınca gibi mi avutacağım kendimi en azından bu uğurda mı ölmüş olacağım.
Tanrısal olmayı kendine hedef olarak koymanın herhangi bir dine inanmaktan ne farkı var? Olabileceğin en iyi insan ol diye hedef mi olur? Mükemmel olmak gibi bir hedef olabilir mi? Hakikati öğrenmek bir hedef olabilir mi? Bir tanrıya inanmadan tanrısal olunabilir mi? Neden bu dünyadayım sorusunu kendime soruyorum ve bir cevap bulamıyorum sonunda pes ediyorum... İnsan olmayı yüceltiyorum. Bitkileri ve hayvanları aşağılıyorum ve ben onlardan üstünüm diyorum. Bu da yetmiyor benden de üstün başka bir şey var diyorum.
Daha önce şunu görmüştüm benim bu dünya üstünde yaşayan herhangi bir canlıdan en ufak farkım yok. Bir kedi ne kadar değerli ise ben de o kadar değerliyim. Benim tek farkım öğrenebilme ve öğretebilme yeteneğim. Ama bu sadece bir farktı bir üstünlük değil. Şimdi siz bana diyorsunuz ki muradına ermek için kendine neyi hedef olarak koyuyorsun. Yeme içme ve ürememi bitkiler ve hayvanlar gibi yada öğrenme, bilme hakikati arama mı insan gibi. Muradın neyse ötedünyada cennetine kavuşursun. Muradın bilmek olursa doymazsın bilmeye diğer fiziksel şeyler gibi doyumu yoktur öğrenmenin. Hakikati arasan tanrısala ulaşırsın sen insansın ve insana yakışır şekilde davran.
İnsan olarak üstün müyüm? Bana bu üstünlüğü kim veriyor? Ne hakla kendimi diğer canlılardan daha üstte görüyorum. Bu bakış açısı doğru mu? Neden benden daha üstün bir tanrı olsun? Neden bir üstlük astlık durumu olsun? Denilebilir ki bu hayatın gereği, büyük balık küçük balığı yer. Doğanın kanunu bu. Sen birisinden üstün olacaksın, birileri de senden. Gerçekci ol. Doğru mu bu? İlla ki böyle olmak zorunda mı? Bu bize öğretilmiş bir şey mi? Doğada herşey bir üstlük astlık ilişkisi içindedir o yüzden sen de yerini bil.
Peki, şöyle düşünsek. Tamam, ben akıllıyım, zekiyim, öğreniyorum, öğretiyorum. Bunlar diğer canlılar üstünde hakimiyet kurmamı sağladı. Şuan gıda hiyerarşisinin en üstündeyim. Bu üstünlüğümü olgun bir şekilde karşılayıp una göre hareket edemez miyim. Aklımı ve zekamı bu durumu dengelemek için kullanamaz mıyım? İlla ki yenmek mi zorundayım, kazanmak mı zorundayım, başarmak mı zorundayım, üstün gelmek mi zorundayım? Diğer canlıların da bu dünyada en az benim kadar yaşamasına hakkı olduğunu düşünemez miyim? Diyeceksin ki tanrısallaşmanın bununla ne alakası var. Hem tanrısallaş hem de yukarıda dediklerini yap. İçime sinmeyen de bu tutarsızlık. Benden (şu anki halimden) daha üstün bir canlı olmasını kabul edemiyorum. Bu benim aczimi benim gözüme sokuyor.
Nasıl bundan 50, 100, 1000, 10bin yıl önce ki kabullerimiz, doğrularımız değiştiyse bundan 50 yıl, 100 yıl sonra da bugün ki kabullerimiz değişecek. Bugün doğru gördüğümüz şeyler 200 yıl sonraki insanlara acınası gelecek. Tanrısal olan değişmeyecek ama insan da her zaman olduğu gibi değişecek. O yüzden değişerek tanrısallaşacağız eğer tanrısallaşabilirsek. Evrimsel süreç bizi akıl ve zeka yönünden geliştirdi ve yönelimimiz de o yönde. Bundan 1000 yıl sonra yaşayacak olan insanların duyu organları mı daha gelişmiş olacak aklı mı derseniz ben oyumu akıldan yana kullanırım.
Nihai hedef tanrısallaşmak mı henüz buna karar vermiş değilim. İyi bir amaçmış gibi duruyor, sanki anlamsız hayatımıza bir çözümmüş gibi duruyor. Tanrısallaşmaktan herkes aynı şeyi anlıyor mu ondan emin değilim. En azından ben Dücane Bey gibi mi algılıyorum tanrısal olmayı bilemiyorum. Sanki Nietsche'nin üst insanıymış gibime geliyor.
Bilmek güzel, öğrenmek güzel. Bilmeyi ve öğrenmeyi yaşama amacı haline getirmek de güzel. Bir de bunu herhangi bir ödüle bağlamadan yapabilirsek. Sadece kendinde güzel olduğu için. Tanrısallaşmak için değil.
Hocam bizde intüisyon( ilham) z.çarken gelir.. Bunun nedeni rahatlama ile insan zihninin berraklaşmasıdır.
❤❤❤❤
Çok bilgiçsiniz hocam..
Salonun sahibi kedi hazretleri etrafı devamli kolaçan ediyor.🙂
Aziz Nesin i kaybettik şimdi Duccane hocayla beraberiz Bunlar akraba düşünsel duygusal olarak Onların buluştu gu şey felsefi Biri gitse diğer i geliyor Dünya hala dönüyor farkında olmassanda Sevgili Ajda Pekkan şarkıları la bize yol açtın
D
1:38:00