Dücane Cündioğlu, BI'E, Felsefe Dersleri 4, "Cebrail'in Kanatları -Muhayyileye Dair-", 15 Şubat 2014

Поделиться
HTML-код
  • Опубликовано: 16 ноя 2024

Комментарии • 18

  • @icimdekidenizz3978
    @icimdekidenizz3978 3 года назад

    son 15. dk da depara kalktık ve Dü-Cane nin arasındaki ilmi aldık.. İyiki varsınız hocam...

  • @analizik-istenc
    @analizik-istenc 2 года назад

    güneş ışınları dünyaya gelirken uzay boşluğundaki aralık bölgede tutunamaz çünkü tutunabileceği madde yoğunluğu çok az, haliyle ışık saçamaz güneş, uzayda, peki cebrail, kanatları altında hava sıkıştırıp itki-tepki yapabilir madde yoğunluğunu nasıl buluyor uzay boşluğunda?

  • @salihgorgen4282
    @salihgorgen4282 2 года назад +2

    Harika bir ders ancak bir şey eklemek isterim. Hz Ebu Bekir'in başta inkar ettiği yaklaşımınıza katılamıyorum. çünkü Hz Ebu Bekir'in ısrarla gerçekten öyle söyledi şeklindeki sorgulaması başta bir reddediş ve inkar değildir. Aksine haberi getirenlerin yalan söyleyip söylemediklerinin test edilmesidir. Acaba haberi getirenlere güvenebilir miyim? Sorgulamasıdır. Saygılar.

  • @jennieqwyjenwybenimcuss1574
    @jennieqwyjenwybenimcuss1574 4 года назад +2

    beliğ anlatımı fasih kelimelerle ancak bu kadar anlatılır şükren hoca

  • @momentumCA
    @momentumCA 3 года назад

    Beyin akiyo resmen, hoca cok buyuk

  • @Felsefenin-B-Vitamini
    @Felsefenin-B-Vitamini 4 месяца назад

    hayal’i bu kadar yüceltirsek, yetersiz bilinçlere “hayal ekenler” bu görüyü de manuple eder…Buna da HAYAL SATMAK diyoruz.

  • @muhendisChe
    @muhendisChe 4 года назад +2

    Zihin, bilinç, akıl töz değildir, hepsi beynin birer edimidir.. Hatta ve hatta nefs ve ruh da.

  • @muhendisChe
    @muhendisChe 4 года назад

    Duyusal deneyimlerimizle beynimizde imgelemler oluşmaz ise muhayyile nasil oluşabilir? Bu görme duyusu olmayan birine rengi sormaya benzemez mi ?

    • @ysftulek
      @ysftulek 3 года назад

      zaten konuşmasının bir kısmında bu zorunluluktan bahsediyor.

  • @Felsefenin-B-Vitamini
    @Felsefenin-B-Vitamini 4 месяца назад

    Bunların hepsi muhayyile🤣Güzel seneryo olur

  • @Felsefenin-B-Vitamini
    @Felsefenin-B-Vitamini 4 месяца назад

    Bilimdeki, matematikteki muhayyile sonuca ulaşabiliyor. Ama vahiy ve inançlarda konu “muhayyile ürünü” olarak kalabiliyor. Kıyas hatalı oldu bence.

  • @cemkara5700
    @cemkara5700 4 года назад +3

    Dücane Bey, Platonun mağara metaforuna çok güzel başlayıp sonunu maalesef kötü bitirmiş. Mağara içinde yaşayanlar gerçeği görmüyorlar dışarıdan gelen ışığın gölgesinde duvardaki yansımasını görüyorlar. Mağara içindekiler kim? Biziz, yani herkes yani sıradan, aklını kullanmayan cahil halk. Onlar duyuları ile yaşıyorlar yani burada sadece duvardaki gölgeleri görerek. Aralarından birisi diyor ki yahu bu gördüğümüzün arkasında ne var biraz derinlemesine bakayım.
    Konfor alanını terk edip yani mağaradan çıkıp dışarıda neler olduğunu görmek istiyor. Bu aşamayı çok hızlı geçtiniz işte. Bir insan neden (asıl önemlisi nasıl) rahatını, düzenini, alışkanlıklarını bırakıp da bilinmeyene doğru harekete geçer? O kadar zor ki yaptığı. Kendisini sürünün dışına atmak cesaret ister. İmagine filmindeki öğretmenin en büyük meziyeti buydu bence. CESARET. Yaralanacağını bile bile yaşamayı seçmesi. Yaralanmaktan korkmaması. Dayak yiyeceğinin bildiği halde dövüşmeye devam etmesi.
    Mağarada oturanlar kendi hayatlarına devam ederken o cesur kişi ayağa kalkıyor. İçinde tereddüt olabilir... acaba gitsem mi? Acaba doğru mu yapıyorum? Eminim önceden de niceleri yerinden kalkıp yeltenmişti ama bir çoğu oturdu tekrar yerine. O bir kişi vazgeçmiyor ve çıkıyor mağaradan.
    İkinci aynı fikirde olmadığım noktada burası. İmgelemde çıkıyor mağaradan diyorsunuz. Duyu yoluyla değil muhayyile yoluyla mağarayı terkediyor diyorsunuz. Yanlış bir yorum.
    Hayatı duyuları ile yaşayanların bir üstü muhayyilesi ile yaşayanlar tespiti ne kadar doğru bilemiyorum. İnsanların hayal kurma yeteneğinin olmasının, düş görmesinin insana ne kadar bir üstünlük kattığını sonra başka bir yorumda değerlendirebilirim. Şimdi mağara örneğine dönmek istiyorum. Muhayyile youyla mı mağaradan çıkıyor o cesur kişi yada başka bir şey mi oluyor orada?
    Sadece gördükleri ile yetinmeyen bu kişi bütün bilinmezliğine rağmen korkularını yenerek çıkıyor mağaranın dışına. Şimdi iki ihtimal var kameramızla ya dışarı çıkan kişiyi takip edebiliriz yada mağaradakilerle bekleyip cesur adamın tekrar mağaraya dönmesini bekleyebiliriz. Platon mağarada bekliyor ve cesur adamı bekliyor. Biz hem onun senaryosuna sadık kalalım hem de cesur adamla birlikte dışarı çıkalım. Asıl heyecanlı olan cesur adamla gitmek.
    Adam tekrar mağaraya dönüyor ve mağaradakilere diyor ki bu baktığınız gerçek değil siz sadece gerçeğin gölgesine bakıyorsunuz. Doğal olarak korkak, cahil, aklını kullanmaktan bihaber sürü adama inanmıyor. Bu Platon versiyonu. Bir de adamla birlikte dışarı biz de çıksak ne görecektik ona bakalım.
    Yıllarca mağarada yaşamışsın ve şimdi dışarıdasın ne olacak şimdi? İlk önce gözleri karanlığa alıştığı için bir körlük yaşayacaksın, ellerinle siper edeceksin. İlla ki bir süre sonra alışacaksın. Alışmadan olmuyor, uyum sağlamadan devam etmek mümkün değil. Bu kişinin kim olduğuna göre değişecektir algıladığı şey. Dışarıda duyuları ile mi yol alacak? Öyle olsaydı mağaradan çıkmasına gerek var mıydı? Duyuları dışarıda hayatta kalmasına yeter mi? Mağaranın dışarısı diyip duruyoruz da orası neresi? Orada neler var? Tehlikeli mi orası? Sana bir yol gösteren olacak mı orada? Orası insansız bir bölge mi? Yan mağaradan senin gibi çıkmış ve gerçeği arayan var mı orada? Mağaranın dışı bilinmeyen bölge.
    Bir süre geçti ve alıştın mağaranın dışına ne görüyorsun orada, neymiş gerçek? Burada hayatta kalmanı imgelem mi sağlayacak? Aklın mı? Mağaranın dışını geziyorsun ve yıllarca gölgesini gördüğün şeylerin gerçek cisimlerini karşında buluyorsun. Gidip alıyorsun eline, tutuyorsun, kokluyorsun. Önce anlam verememe ihtimalin büyük. Senin aşina olmadığın o gerçek cisimlerin tanımı yok kafanda. İki ihtimal var ya anlamsız bulup atacaksın onu elinden yada onlara anlam vermeye çalışacaksın. Eğer korkmamaya devam edersen ikinci yolu seçeceksin. Çünkü bazıları mağaradan çıkıyorlar, gözlerinin kamaşmasının geçmesine dayanabiliyorlar ama gerçeği üç boyutlu haliyle karşılarında görünce anlam veremeyip, saçma deyip tekrar kaçıyorlar konforlu mağaralarına. Bizim adam devam edenlerden olacak. Neticede gerçeği görecek, anlayacak, tanımlayacak ve mağaraya dönüp anlatacak. O yüzden kameramız bu cesur adamda ve onun yaptıklarında olmalı.
    Acaba muhayyile bu aşamada yardımcı olabilir mi? Nasıl üç boyutlu bir dünyada dördüncü bir bıyutu algılamamız mümkün değilse, ancak bunu hayal edebiliyorsak, gerçeği görmeden önce onu hayal edebilen insanlar gerçeğin ne olduğunu algılamak da hiç hayal etmeyenlere göre daha önde olacaklardır. Mağarada bekleme süresi boyunca dışarıdaki gerçeği hayal ederek geçiren cesur adam belki de bu sırada farkına varmadan kendisini dışarıdaki gerçekle yüzleşmeye hazırlıyordur.
    Bu noktada, bu mağara metaforunu dini algılamaların dışına çıkarak yorumlasak daha gerçekci olmaz mı? Neden illa ki bu gerçek tanrı olmak zorunda? Neden illa ki dini bir mevzu olmak zorunda? Daha somut, daha elle tutulur şeyler olamaz mı? Gerçeği görmek için mağaradan dışarı çıkıyoruz, duyularımızın yetmediğini, imgelemin gerçeği görmek için yardımcı olduğunu söylüyoruz ve en üst seviyede aklımızı kullanıp tanrıya ulaşıyoruz. Bu çok çocukca geliyor bana.
    Mağara duvarında gördüğümüz gölgeler aslında tanrının varlığının yanılsaması olamaz mı? Korkularımızla çevrelenmiş mağaramızda boynumuzu bile çevirmemize izin vermeyen günah yanılsaması olamaz mı? Neden köleyiz ki mağaranın içinde? Neden zincirlere vurulmuş durumdayız ki? Bizi gerçeği görmek için mağaradan dışarı çıkartmayan kim? Mağara metaforunda mağara neresi? Zincirler ne? Kafamızı çevirmemizi engelleyen ne? Biraz da mağara hakkında, zincir hakkında konuşmak gerekmiyor mu? Mağaranın dışındaki gerçeği anlamamız için mağarayı anlamamız gerekmiyor mu?
    Mağara metaforundaki mağara aslında bizim beynimiz. Öğrendiklerimiz, bize öğretilenler, bize doğru olarak dikte edilen şeyler, yaşadığımızı hayatın bizde bıraktığı etki. Karakterimiz, korkularımız, komplekslerimiz yani mağara biziz, önyargılarımız, kanaatlerimiz, fikirlerimiz yani objektif olmayan herşey. Çünkü bize bağlı, çünkü nesnel değil, çünkü dogmatik, çünkü sorgulanamaz, çünkü gerçek değil, çünkü gölge. Mağarada kendimiz sıkıştırmışız. Aslında neredeyse tamamımız bundan şikayetçi de değil. Alışkanlıklarımızı devam ettirdiğimiz sürece sorun yok. Bu bakış açısı ile bakınca mağaradan kurtulmak demek aslında kendimizden kurtulmak demek. Kendimizi keşfetmemiz demek, Sorgulamayı göze almak demek. Cesur olmak demek. Gerçek diye sunulan şeyin aslında bize zorla yutturulmaya çalışan yalan olduğunu görmek demek. Din demek, hurafe demek, korkularımız demek, cennet demek, melek demek, tanrı demek.
    Mağaradan çıkıp da mağarada kalanlara gerçeği anlatmak nafile. Bu yolculuğu kendisi yaşamayan gerçeğin ne olduğunu anlayamaz. Bilgi insanın içinde doğmalı. Dışarıdan verilen bilgi gerçek bilgi değildir. İnsan korkan bir canlıdır hatta belki de dünyadaki en korkak canlı. Pençesiz, dişsiz, zehirsiz, cüssesiz, yavaş yani vahşi doğa için oldukça zayıf. Neyimiz var? Aklımız, zekamız, becerilerimiz... Bizi hayatta tutan aklımız korkuları ile hayatta kalmayı başardı. Bedeli de ağır oldu. Bu kadar korkak olunca insanın özünü görmesi de o denli zor oluyor. Kendimizi korumak için zihnimizde katman katman koruma tabakaları oluşturuyoruz ve mağaramızda yaşamaya devam ediyoruz. Aramızdan bazıları yahu diyor bu işte bir yanlışlık var bize dayatılan bu hayat başka türlü de olabilir. Bu mağaranın dışında gerçek hayat bizi bekliyor.
    Ne kadar bu gerçeklikle yüzleşip, ne kadar algılayabiliyoruz bilemiyorum. Donanım olarak zayıf olanların anlamlı bir hayat yaşaması çok zor. Donanımlarımızı da çocukluk çağlarında kuşanıyoruz. Sağlıksız ailelerde, sağlıksız bir toplum içinde, sağlıksız bir kültürde. O donanımın hayatta kalmaya yeterli olmadığını görmek yıllarımız alıyor. Daha doğrusu hayatta kalıyoruz da kaliteli bir hayat yaşamaya yetmediğini görüyoruz.
    Yıllar akıp geçiyor. Önce mağarada olduğumuzu anlıyoruz, sonra yıllarca mağaradan çıkmak için cesaret topluyoruz, bir gayret mağaradan çıkıyoruz ve acı gerçekle yüzleşiyoruz, yıllarca bu gerçekle boğuşuyoruz, sonunda gerçek kazanıyor ve biz kabul ediyoruz. Bir bakıyoruz ömür geçmiş. Yaşanmadan geçmiş. Kalitesizce geçmiş. Sonra da bu gerçeklil içinde anlam arayışına geçiyoruz. Anlamsızlık içinde anlam bulmaya çalışıyoruz. Yeni challenge bu. Mağaranın içi daha anlamlıydı. Mağaranın dışında gerçek var ama anlam yok. Acaba mağaranın dışının da dışı var mı? Jim Carey'nin o meşhur filminde sonunda olduğu gibi bir kafeste yaşadığını anlıyorsun ve gerçek dünyaya ulaşıyorsun ama ya çıktığın yer de daha büyük bir kafesse ne olacak?

    • @gosteridunyasndabirpeygamb9473
      @gosteridunyasndabirpeygamb9473 4 года назад +3

      Buraraki mağarayı terk edişin konfor alanını terk etmekle uzaktan yakından alâkası yok. Platon'un mağara alegorisinde insan görünen, algılanan alemden görünmeyene doğru yükselir. Akla dalar yani. İmgeden kavrama yükselir, sonra halka anlatmak için tekrar imgeye döner. Yani toplumdan kendine kaçar. Konfor alanında ise tam tersidir, insan korkularını yenmek adına kendini halkın, mecazî anlamıyla kavganın ortasına atmalıdır. Platon'un mağara metaforunu - alegorisini konfor alanı üzerinden anlatmaya çalışana hiç rastlamadım.

  • @behcetgulec5410
    @behcetgulec5410 3 года назад

    +

  • @tembelkedi832
    @tembelkedi832 4 года назад +1

    Çelişkilerle dolu bir konuşma. Hoca çok fena saçmalamış.