Yusuf Hayaloğlu / Ferhat Tunç - Kim Susturabilir

Поделиться
HTML-код
  • Опубликовано: 15 сен 2024
  • Yusuf'un ölüm haberini 3 Mart Dünya Özgür Müzik Günü için bulunduğum İsveç’te, tam sahneye çıkmak üzereyken almıştım. Salonu dolduran insanlarla bu ölüm haberini paylaşarak o konseri tamamlamak kolay olmamıştı benim için. Dile kolay, tam 30 yıla sığan büyük bir dostluğumuz vardı. 12 Eylül karanlığının bıraktığı acılar, tanıklıklar ve o büyük mücadele onun sözleriyle yankısını buldu. Bize bıraktığı onlarca eserin her biri yaşanmış, gerçek hayatlardan süzülüp geliyordu. Yaptığımız bestelere hayat veren onun sözleriydi. Gittiğimiz konser salonlarını tıka basa dolduran on binler, bu sözlerin gizemli kahramanını hep merak etmiştir. Yusuf, göz önünde olmayı sevmeyen biriydi. Arada bir yalvar yakar konserlerimize birlikte gittiğimiz olmuştur. Bu konserlerde sahneye çağırmak ve birlikte bir şeyler söylemek güzeldi. Tıpkı bu görüntüde izleyecekleriniz gibi. Uzun yıllar birlikte çalıştığımız sevgili Halis Meşe, dün o konserlerden birine ait bir görüntü iletti ve sizinle de paylaşmak istedik. Can dostum Yusuf Hayaloğlu’nu, aramızdan ayrılışının 12 yıldönümünde büyük bir özlem ve minnetle anıyorum. Onu çok özledim...
    Ferhat Tunç
    KİM SUSTURABİLİR
    Kim susturabilir bizim türkümüzü kim
    Biz ki bu hasreti semahların seyrinden alıp gelmişiz
    Biz ki onu sitemkar anaların kirpiğinden derlemişiz
    Süzülsün de acının derin izler bıraktığı gül yanaklardan
    Yere dökülsün istememişiz
    Bizim türkümüzü rüzgar söyler her gece
    Ay vurdukça parıldar gün doğdukça hız alır
    Nevroz ateşleriyle sağaltarak çırpınan yarasını
    Can havliyle kardaş
    Kan içinde bir kartal gibi vadilere saldırır
    Türkülere ilişmeyin
    Türküler nehirdir gecenin bağrına akar
    Fazla eşelemeyin kardaş
    Taşınca ne siperler kalır ne dev barikatlar
    Deşmeyin diyorum deşmeyin
    Kim susturabilir bizim türkümüzü kim
    Biz ki nice amansız badirelerde serden geçmişiz
    Biz ki ilmikler boynumuza takılıyken bile türkü söylemişiz
    Sonra ırmak boylarında göğertip körpe otların serinliğinde
    Dağlara emanet etmişiz
    Biz ki her yangının külünden diri canlar yaratmışız
    Bizki mazlumların defterine kanlı resimlerle sıralanmışız
    Banaz yaylasından kerbelaya kar götürsün turnalar
    Ölürüz sanma kardaş
    Dostun attığı gülden yaralanmışız
    Türküleri dövmeyin
    Türküler gökyüzüdür karanlığa yıldızlar çakar
    Üstümüze gelmeyin kardaş
    Namuslu bir devrimcinin alnında kavga ışıldar
    İncitmeyin diyorum incitmeyin
    Kim susturabilir bizim türkümüzü kim
    Bizki karacaoğlanı aşkla veyseli toprakla yüceltmişiz
    Bizki köroğlunun narasıyla nice beyleri yere çökertmişiz
    Yine de masum bir bebek gibi avuç avuç sevdamızı
    Kalanlara vasiyet etmişiz
    Adam dediğin sapına kadar yiğit olmalı
    Ne karıncayı incitmeli ne ozanları yakmalı
    Öyle sansar gibi punduna getirmek de neymiş
    Adam dediğin kardaş
    Yüreği varsa eğer getirip ortaya koymalı
    Türküleri yakmayın
    Türküler çiçektir en umutsuz zamanlarda açar
    Kavgayı uzatmayın kardaş
    Yüzyıllardır tuz döke döke çürüdü bu yaralar
    Kanatmayın diyorum kanatmayın

Комментарии • 59