Merdivenden aşağı yuvarlanıyoruz; özrüm, kabahatim ve ben... Korkuyorum sen sanıp sevişmekten, merdivenden aşağı. ... Ben en çok susanlardan korkardım küçükken, beni anlarlar diye. Gizli gizli şarkı söylerdim kendi kendime fısıltıyla. Ama hiç bağırmadan, gizli gizli, merdivenden aşağı. İkişer ikişer inerdim basmakları ayağım alışmasın diye, ya da belki aceleciydim sadece. Kimseden de öğrenmedim şarabı, kanıma yakındı o kadar ve kan vermem yasaktı, yüzde kırk beşti çünkü alkol oranım. Seninle o parkta sevişmek istemiştim en çok ama sen yoktun, ben de saçını okşadım sadece. ... Ölmeyecektin sen, ama taşıyıcıydın, bana bulaştırdın... Durdurulmadan koşabileceğim bir sokak istemiştim sadece, bir de evim olsaydın sen yeterdi. Yorganım olsaydın, en güzel uykumu uyurdum… Ah, çok sessiz burası. Çok, ama çok korkardım küçükken sessizlikten, hemen müzik açardım, camdan sarkardım bazen ya da ataraxla evcilik oynardım. Yazdıklarımdan korkardım, insanların gözleri büyürdü çünkü, insanlardan kaçardım. ... Ne yokluğuna alışmak mümkündü ne de varlığından uzak durmak. Çaresiz içim giderdi her basamakta aslı hayal, sureti tırabzan bir boşluğa elini verdiğinde sen. Hep gerçek olsun isterdim avuçlarındaki bu soğuğa çare göğsümü gördüğümde rüyamda. Ve her uykuda, bir uçurumdan aşağı düşerken ben, son anda açıp gözlerimi, çakılırdım saç diplerine parçalanıp dağılmış yüzümle. Bir yağmur, omuzlarına dökülen simsiyah damlalar, teninde benek benek kara bulutlar, bir iklim ki her daim toprak kokusunda yeşeren dudaklarıma "memleketim" dedirten... Ne alışmak mümkündü, ne de uzak durmak yazları kurak ve sıcak, kışları soğuk ve kamburlu geçen bir adam için. Ama sadece kal istedim, her nerdeysen, orda kal.. ... Gidişin, ağırlaşan gözlerimin bir oyunu olabilirdi ancak. Varımı yoğumu masaya koymuşken, kazanmak için bu oyunda, son bir el istedim senden. Belki de bu yüzden kaybettim her şeyi. Sahip olduğun, bana verdiğinden çok daha güzeldi çünkü... ... Gitme demiştim sana, dön demedim ki…. ... İşte baş ağrısı, işte makas, gazete üstünde saçlarım, yokluğunda ırzıma geçen hayat… Ondan da koruyabilecek miydin beni? “Yanındayım, korkma” ... Sen, aşkcım, elbet yetmez olacaktı dozajın, niye kapatmadın beni içine, niye ellerimi bağlamadın, niye kilitlemedin kapıyı… Niye çok yaşa demedin, hissetmedin mi yoksa, kimin yüzünde elin!? Yeşil bir gömlek almıştım ya sana, şu an üstünde olduğunu bilsem, bırakırdım kendimi, merdivenden aşağı. ... Umudum, bu benim kendi acım, üstüne alınma… Öperim… Benim….
Aleyna Çelik 1.5 sene için uğrastım moskovadaki arkadasına mı yazmadım eski patronunamı sonra ömer beye ulaştım anlatınca gülüp hediye etti kitap pek matah değil beğenmedim açıkçası şiir sever olarak sadece bu şiir oda burcu hanımın yorumuyla harika oldu okadar:)
Merdivenden aşağı yuvarlanıyoruz; özrüm, kabahatim ve ben... Korkuyorum sen sanıp sevişmekten, merdivenden aşağı. Ben en çok susanlardan korkardım küçükken, beni anlarlar diye. Gizli gizli şarkı söylerdim kendi kendime fısıltıyla. Ama hiç bağırmadan, gizli gizli, merdivenden aşağı. İkişer ikişer inerdim basmakları ayağım alışmasın diye, ya da belki aceleciydim sadece. Kimseden de öğrenmedim şarabı, kanıma yakındı o kadar ve kan vermem yasaktı, yüzde kırk beşti çünkü alkol oranım. Seninle o parkta sevişmek istemiştim en çok ama sen yoktun, ben de saçını okşadım sadece. Ölmeyecektin sen, ama taşıyıcıydın, bana bulaştırdın... Durdurulmadan koşabileceğim bir sokak istemiştim sadece, bir de evim olsaydın sen yeterdi. Yorganım olsaydın, en güzel uykumu uyurdum… Ah, çok sessiz burası. Çok, ama çok korkardım küçükken sessizlikten, hemen müzik açardım, camdan sarkardım bazen ya da ataraxla evcilik oynardım. Yazdıklarımdan korkardım, insanların gözleri büyürdü çünkü, insanlardan kaçardım. Ne yokluğuna alışmak mümkündü ne de varlığından uzak durmak. Çaresiz içim giderdi her basamakta aslı hayal, sureti tırabzan bir boşluğa elini verdiğinde sen. Hep gerçek olsun isterdim avuçlarındaki bu soğuğa çare göğsümü gördüğümde rüyamda. Ve her uykuda, bir uçurumdan aşağı düşerken ben, son anda açıp gözlerimi, çakılırdım saç diplerine parçalanıp dağılmış yüzümle. Bir yağmur, omuzlarına dökülen simsiyah damlalar, teninde benek benek kara bulutlar, bir iklim ki her daim toprak kokusunda yeşeren dudaklarıma "memleketim" dedirten... Ne alışmak mümkündü, ne de uzak durmak yazları kurak ve sıcak, kışları soğuk ve kamburlu geçen bir adam için. Ama sadece kal istedim, her nerdeysen, orda kal.. Gidişin, ağırlaşan gözlerimin bir oyunu olabilirdi ancak. Varımı yoğumu masaya koymuşken, kazanmak için bu oyunda, son bir el istedim senden. Belki de bu yüzden kaybettim her şeyi. Sahip olduğun, bana verdiğinden çok daha güzeldi çünkü... Gitme demiştim sana, dön demedim ki..İşte baş ağrısı, işte makas, gazete üstünde saçlarım, yokluğunda ırzıma geçen hayat… Ondan da koruyabilecek miydin beni? “Yanındayım, korkma” Sen, aşkcım, elbet yetmez olacaktı dozajın, niye kapatmadın beni içine, niye ellerimi bağlamadın, niye kilitlemedin kapıyı… Niye çok yaşa demedin, hissetmedin mi yoksa, kimin yüzünde elin!? Yeşil bir gömlek almıştım ya sana, şu an üstünde olduğunu bilsem, bırakırdım kendimi, merdivenden aşağı. Umudum, bu benim kendi acım, üstüne alınma… Öperim… Benim…
Merdivenden aşağı yuvarlanıyoruz; özrüm,
kabahatim ve ben... Korkuyorum sen
sanıp sevişmekten, merdivenden aşağı.
...
Ben en çok susanlardan korkardım
küçükken, beni anlarlar diye. Gizli
gizli şarkı söylerdim kendi kendime
fısıltıyla. Ama hiç bağırmadan, gizli
gizli, merdivenden aşağı. İkişer
ikişer inerdim basmakları ayağım
alışmasın diye, ya da belki aceleciydim
sadece. Kimseden de öğrenmedim
şarabı, kanıma yakındı o kadar ve
kan vermem yasaktı, yüzde kırk beşti
çünkü alkol oranım. Seninle o parkta
sevişmek istemiştim en çok ama sen
yoktun, ben de saçını okşadım sadece.
...
Ölmeyecektin sen, ama taşıyıcıydın,
bana bulaştırdın... Durdurulmadan
koşabileceğim bir sokak istemiştim
sadece, bir de evim olsaydın sen
yeterdi. Yorganım olsaydın, en güzel
uykumu uyurdum… Ah, çok sessiz burası.
Çok, ama çok korkardım küçükken
sessizlikten, hemen müzik açardım,
camdan sarkardım bazen ya da ataraxla
evcilik oynardım. Yazdıklarımdan
korkardım, insanların gözleri
büyürdü çünkü, insanlardan kaçardım.
...
Ne yokluğuna alışmak mümkündü ne de
varlığından uzak durmak. Çaresiz içim
giderdi her basamakta aslı hayal,
sureti tırabzan bir boşluğa elini
verdiğinde sen. Hep gerçek olsun
isterdim avuçlarındaki bu soğuğa çare
göğsümü gördüğümde rüyamda. Ve her
uykuda, bir uçurumdan aşağı düşerken
ben, son anda açıp gözlerimi, çakılırdım
saç diplerine parçalanıp dağılmış
yüzümle. Bir yağmur, omuzlarına dökülen
simsiyah damlalar, teninde benek benek
kara bulutlar, bir iklim ki her daim
toprak kokusunda yeşeren dudaklarıma
"memleketim" dedirten... Ne alışmak
mümkündü, ne de uzak durmak yazları
kurak ve sıcak, kışları soğuk ve
kamburlu geçen bir adam için. Ama sadece
kal istedim, her nerdeysen, orda kal..
...
Gidişin, ağırlaşan gözlerimin bir
oyunu olabilirdi ancak. Varımı
yoğumu masaya koymuşken, kazanmak
için bu oyunda, son bir el istedim
senden. Belki de bu yüzden kaybettim
her şeyi. Sahip olduğun, bana
verdiğinden çok daha güzeldi çünkü...
...
Gitme demiştim sana, dön demedim ki….
...
İşte baş ağrısı, işte makas, gazete
üstünde saçlarım, yokluğunda ırzıma
geçen hayat… Ondan da koruyabilecek
miydin beni? “Yanındayım, korkma”
...
Sen, aşkcım, elbet yetmez olacaktı
dozajın, niye kapatmadın beni içine,
niye ellerimi bağlamadın, niye
kilitlemedin kapıyı… Niye çok yaşa
demedin, hissetmedin mi yoksa, kimin
yüzünde elin!? Yeşil bir gömlek almıştım
ya sana, şu an üstünde olduğunu bilsem,
bırakırdım kendimi, merdivenden aşağı.
...
Umudum, bu benim kendi acım,
üstüne alınma… Öperim… Benim….
Bazı bazı irrite etse de severek dinliyoruz. Az bilinen güzel şeyler olarak kalman dileğiyle.
Biz hala burdayızzz👋👋👋
22 bine selam olsun 🙋♂️
Rahatsızlar siziiiiiii, sizi, siziiiii
Gitme demiştim sana
Dön demedim ki
💔
Biz hala buralardayız ablam
Harika ses 😊👏
Ben en çok susanlardan korkardım küçükken, beni anlarlar diye..
Seni sesini ruhunu çok seviyorum seni örnek alıyorum kendime bende şiir okuyorum 🥰😘
Zalımsın,Burcu kankito
Acaba fon müziğinin adını öğrenebilir miyim?
Merhaba, çok eski bi' kayıt.. Ben de hatırlamıyorum inanın..
merdivenden aşşağa kasimpaşa
Kendimi kesiyorduk çocuk,çığlık,iblis ve ben korkuyorum sen sanıp sevişmekten
Bende seslendiriyorum. ama amatörce.. seninle biseyler yapmak isterdim ablam.
lütfen cevap yazın @burcuerbaş bana elinizdeki baskının fotoğraf yada fotokopi sini ulaştırır misiniz 1 yildir bu kitapi arıyorum
Buldum sağolun:)
@@canbulut1959 nerden buldunuz ben çok aradım bulamadım
Aleyna Çelik 1.5 sene için uğrastım moskovadaki arkadasına mı yazmadım eski patronunamı sonra ömer beye ulaştım anlatınca gülüp hediye etti kitap pek matah değil beğenmedim açıkçası şiir sever olarak sadece bu şiir oda burcu hanımın yorumuyla harika oldu okadar:)
@@canbulut1959 nasıl ulaştınız yine de okumak istiyorum. Ömer beyin ulaşabileceğim sosyal medya tarzı bir hesabı var mı
Aleyna Çelik maalesef ulsştığım hrsabım kapandığı ezberimde de yok:(
cennete bu yoksa bi boka yaramaz
Uzun zaman dır bu kitabı arıyorum heryerde aradım bulamadım nerde bula bilirim kitabi
aynı dertten muzdaribim. bulduğun zaman bana da iletir misin?
şiirleri okursan yeter bana
5-6 aydır ben de arıyorum yayın evinden tutun herkese sordum kimse de yok. Elinizde hâlâ mevcut mu
Merdivenden aşağı yuvarlanıyoruz; özrüm, kabahatim ve ben... Korkuyorum sen sanıp sevişmekten, merdivenden aşağı.
Ben en çok susanlardan korkardım
küçükken, beni anlarlar diye. Gizli
gizli şarkı söylerdim kendi kendime
fısıltıyla. Ama hiç bağırmadan, gizli
gizli, merdivenden aşağı. İkişer
ikişer inerdim basmakları ayağım
alışmasın diye, ya da belki aceleciydim sadece. Kimseden de öğrenmedim şarabı, kanıma yakındı o kadar ve kan vermem yasaktı, yüzde kırk beşti çünkü alkol oranım. Seninle o parkta sevişmek istemiştim en çok ama sen yoktun, ben de saçını okşadım sadece. Ölmeyecektin sen, ama taşıyıcıydın, bana bulaştırdın... Durdurulmadan koşabileceğim bir sokak istemiştim sadece, bir de evim olsaydın sen yeterdi. Yorganım olsaydın, en güzel
uykumu uyurdum… Ah, çok sessiz burası. Çok, ama çok korkardım küçükken sessizlikten, hemen müzik açardım, camdan sarkardım bazen ya da ataraxla evcilik oynardım. Yazdıklarımdan korkardım, insanların gözleri
büyürdü çünkü, insanlardan kaçardım. Ne yokluğuna alışmak mümkündü ne de varlığından uzak durmak. Çaresiz içim giderdi her basamakta aslı hayal, sureti tırabzan bir boşluğa elini
verdiğinde sen. Hep gerçek olsun
isterdim avuçlarındaki bu soğuğa çare göğsümü gördüğümde rüyamda. Ve her uykuda, bir uçurumdan aşağı düşerken
ben, son anda açıp gözlerimi, çakılırdım saç diplerine parçalanıp dağılmış yüzümle. Bir yağmur, omuzlarına dökülen simsiyah damlalar, teninde benek benek kara bulutlar, bir iklim ki her daim toprak kokusunda yeşeren dudaklarıma "memleketim" dedirten... Ne alışmak mümkündü, ne de uzak durmak yazları kurak ve sıcak, kışları soğuk ve kamburlu geçen bir adam için. Ama sadece kal istedim, her nerdeysen, orda kal.. Gidişin, ağırlaşan gözlerimin bir oyunu olabilirdi ancak. Varımı
yoğumu masaya koymuşken, kazanmak için bu oyunda, son bir el istedim senden. Belki de bu yüzden kaybettim her şeyi. Sahip olduğun, bana verdiğinden çok daha güzeldi çünkü... Gitme demiştim sana, dön demedim ki..İşte baş ağrısı, işte makas, gazete üstünde saçlarım, yokluğunda ırzıma geçen hayat… Ondan da koruyabilecek miydin beni? “Yanındayım, korkma”
Sen, aşkcım, elbet yetmez olacaktı
dozajın, niye kapatmadın beni içine, niye ellerimi bağlamadın, niye kilitlemedin kapıyı… Niye çok yaşa demedin, hissetmedin mi yoksa, kimin yüzünde elin!? Yeşil bir gömlek almıştım ya sana, şu an üstünde olduğunu bilsem, bırakırdım kendimi, merdivenden aşağı. Umudum, bu benim kendi acım, üstüne alınma… Öperim… Benim…