Daha 8-9 yaşlarındaydım. Gözü çapaklı yaşlı bir çobanımız vardı. Yaz tatil aylarında beni yanında yamak gönderirlerdi. Keçi sürümüz öğle vakti Meşeli Tepe'ye varınca, gölgelere yatar, geniş getirirken sapan taşıyla meşe dallarında öğle uykusuna giren üveyikleri sıskalamadan indirir, çobanımız onları yüzer, altında ateş yaktığımız taşın üstünde kül içinde pişirirken bana kavalından bu türküyü çalar, boğuk yanık hançeresiyle bu türküyü söyler, bana belletir öğretirdi.. Benim ilk ağızdan öğrendiğim türkü budur.. Rahmetli Ali Ekber Çiçek çok okurdu bu türküyü.. Ruhları yüce olsun. Elvan
Daha 8-9 yaşlarındaydım. Çiftliğimizde ailemizden sayılan babası Yemen'den dönmeyen, anacığını iki çarşaflı bir de eşekli erkek önlerine katıp alıp götürdükten sonra bir daha anasını görmeyen, gözü çapaklı yaşlı bir çobanımız vardı. Yaz tatil aylarında beni yanında yamak gönderirlerdi. Keçi sürümüz öğle vakti Meşeli Tepe'ye varınca, gölgelere yatar, geviş getirirlerken, ben de sapan taşıyla meşe dallarında tüneyen üveyiklerden bir ikisini sıskalamadan indirir, çobanımız onları yüzer, altında ateş yaktığımız kayrak taşının üstünde pişirirken bana kavalından bu türküyü çalar, boğuk yanık hançeresiyle bu türküyü söyler, bana belletir, öğretirdi.. Benim ilk ağızdan öğrendiğim türkü budur.. Rahmetli Ali Ekber Çiçek çok okurdu bu türküyü.. Ruhları yüce olsun. Yıllar sonra bu türküyü Elvan Sevim Hanımefendiden dinlerken mest oldum, şad oldum. Huzuru engin, ömrü çok olsun!. Yayınlayanları da ihtiramla selâmlarım. Onlar da çok yaşasınlar!
Daha 8-9 yaşlarındaydım. Gözü çapaklı yaşlı bir çobanımız vardı. Yaz tatil aylarında beni yanında yamak gönderirlerdi.
Keçi sürümüz öğle vakti Meşeli Tepe'ye varınca, gölgelere yatar, geniş getirirken sapan taşıyla meşe dallarında öğle uykusuna giren üveyikleri sıskalamadan indirir, çobanımız onları yüzer, altında ateş yaktığımız taşın üstünde kül içinde pişirirken bana kavalından bu türküyü çalar, boğuk yanık hançeresiyle bu türküyü söyler, bana belletir öğretirdi..
Benim ilk ağızdan öğrendiğim türkü budur..
Rahmetli Ali Ekber Çiçek çok okurdu bu türküyü..
Ruhları yüce olsun.
Elvan
Daha 8-9 yaşlarındaydım. Çiftliğimizde ailemizden sayılan babası Yemen'den dönmeyen, anacığını iki çarşaflı bir de eşekli erkek önlerine katıp alıp götürdükten sonra bir daha anasını görmeyen, gözü çapaklı yaşlı bir çobanımız vardı. Yaz tatil aylarında beni yanında yamak gönderirlerdi.
Keçi sürümüz öğle vakti Meşeli Tepe'ye varınca, gölgelere yatar, geviş getirirlerken, ben de sapan taşıyla meşe dallarında tüneyen üveyiklerden bir ikisini sıskalamadan indirir, çobanımız onları yüzer, altında ateş yaktığımız kayrak taşının üstünde pişirirken bana kavalından bu türküyü çalar, boğuk yanık hançeresiyle bu türküyü söyler, bana belletir, öğretirdi..
Benim ilk ağızdan öğrendiğim türkü budur..
Rahmetli Ali Ekber Çiçek çok okurdu bu türküyü..
Ruhları yüce olsun.
Yıllar sonra bu türküyü Elvan Sevim Hanımefendiden dinlerken mest oldum, şad oldum. Huzuru engin, ömrü çok olsun!. Yayınlayanları da ihtiramla selâmlarım. Onlar da çok yaşasınlar!