SELÇUKLU MEZARLIĞI & NEMRUT GÖLÜ .
HTML-код
- Опубликовано: 5 фев 2025
- Ahlat Selçuklu Mezarlığı, Bitlis'in Ahlat ilçesinde bulunan ve Orta Çağ dönemine ait dünyanın en büyük Türk-İslam mezarlığıdır.[1][2] Mezarlık bugün bir açık hava müzesi niteliğindedir ve Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Dünya Mirası
210 dönümlük bir alanı kaplayan Ahlat Selçuklu Mezarlığı'nda muhtelif biçimlerde yaklaşık 8200 mezar taşı bulunuyor.[4] Bu mezar taşlarından 118 tanesi anıt niteliğini taşımaktadır. Mezarlıkta ayrıca şahideli, şahidesiz sanduka şeklinde mezarlar bulunur. Orta Asya Türk mezar tiplerine benzeyen ve yeraltına kazılmış odacıklar şeklinde yapılmış mezarlar da vardır.
Ahlat Selçuklu Mezarlığı'nın geçmişi, tarihî olarak 1000 yıl öncesine dayanıyor.[6] Mezarlığın, Mervânîler öncesinde dahi var olduğu tespit edilmiştir. Mezarlıkta tarih boyunca bölgede hüküm sürmüş Ermeniler, Rojekîler, Dilmaçoğulları, Saltuklular, Ahlatşahlar, Mervânîler, Bedlîs Beyliği, Eyyubîler, Selçuklular ve nihayet Osmanlılar gibi farklı milletler ve cemaatlere ait cenazelerin üst üste defnedildiği ortaya konuldu. Müslüman mezarlarının yanı sıra ve belki de daha fazla sayıda Hristiyan ve Ezidî mezarları da bulunmuştur.[6]
Alışılmış mezar ölçülerinden büyük, 3.50 metre yüksekliğe varan ve her cephesinde süsleme bulunan dikdörtgen prizma şeklindeki şâhideleriyle tanınırlar. Alanın giriş kısmında Ahlat Müze Müdürlüğü 19 Ağustos 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.'ne bağlı bir arkeolojik inceleme merkezi bulunmaktadır. Mezarlık, Kültür Ve Turizm Bakanlığı Ile Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nin işbirliğinde yürütülen bir proje kapsamına alındıktan sonra 2010 yılında bakım, onarım ve yenileme çalışmaları başladı. Bakım ve onarım çalışmaları sırasında şimdiye 700 mezar taşının kitabeleri çözümlendi.[5]
Ahlat Selçuklu Mezarlığı'nın en büyük özelliklerinden biri, alışılmış mezar taşlarından çok daha büyük ve uzun mezar taşlarıdır. Bazı mezar taşlarının yüksekliği 3,5 metreyi bulmaktadır. Mezar taşlarının her cephesinde dikkat çekici süslemeler vardır. Bu mezar taşları, Türkler'in Orta Asya kültüründen gelen ejder, palmet, kandil gibi geometrik desen ve şekillerle bezenmiştir.
Nemrut Gölü, dünyanın ikinci, Türkiye'nin en büyük krater gölü olup, adını MÖ 2100'de yaşamış Babil Hükümdarı Nemrut'tan almıştır.
Nemrut'ta patlamalar sonucunda oluşan kraterin ağız genişliği 48 km2, taban genişliği 36 km² dir. Nemrut kalderasında deniz seviyesinde 2.247 m yükseklikteki krater alanı içinde ikisi büyük toplam 5 tane göl bulunmaktadır. Derinliği ortalama 100 m ve en derin noktası 155 m'dir. Göl çevresindeki sıcak sular ve kaplıcalar volkanik faaliyetlerin son izleridir. Kar ve kaynak sularıyla beslenen ve yer yer derinleşen Nemrut Gölünün suları soğuk ve tatlıdır. Su örneklerinin analizi berrak, renksiz, kokusuz ve normal içme suyu lezzetinde olduğunu göstermiştir. Suyu, radyoaktivite açısından, normal sınırlardadır. pH asitlik derecesi 7.4 ile hafif alkalidir. Nitoplankton bakımından oldukça zengin olan Nemrut Gölü’nde 1986 yılında az sayıda bırakılan aynalı sazan balığı, kısa sürede çoğalmış ve balıkçılık yapılabilecek seviyeye gelmiştir.
Burada farklı bölgelere ait bitkilerin bir arada yaşamaya devam etmesi, göl seviyelerinin hemen hemen sabit kalması, yağış ve buharlaşma dengesinin kurulmuş olması, buranın bir mikroklimaya sahip olduğunu göstermektedir.
Kral Nemrut'un kalesinde kendi adı ile anılan 'Nemrut'un sönmez ateşi' yanarmış. Bu ateş hem insanlara korku, hem de biat etmelerini sağlıyormuş. Bu nedenle halk buraya Nemrut Dağı adını vermiş... O gün bu gün Nemrut Krater Gölü çevresinde yer alan en yüksek dağa ve oluşan göle Nemrut adı verilmiş.
Nemrut hikayesi nedir?
Tanah'a göre güçlü bir kişi ve yetenekli bir avcıdır. Tevrat dışı dini kaynaklara göre Babil Kulesi ile bağlantılı ve Yehova'ya karşı duran bir kraldır. İslam kaynaklarında İbrahim'i ateşe attıran zalim bir kral olarak resmedilir ve burnuna sinek kaçarak öldüğü anlatılır.
Nemrut Dağı’nda yaşayan bir kral varmış. İnsanlar o dönemde bin yaşına kadar yaşarlarmış. Bin yaşına kadar yaşayan kralın beş yüz yaşında bir oğlu varmış. Kralın hayatı boyunca en fazla düşkün olduğu varlığı, tek oğluymuş. Kralın oğlu indiği Van Gölü kıyısında göle düşmüş ve boğulmuş. Bunu duyan kral çok üzülmüş. O kadar çok üzülmüş ki, yataklara düşmüş, hasta olmuş.
Hastalığına bir türlü çare bulunamamış. Ölüm döşeğinde olan kral bir gün hasta yatağından kalkmış, yüzünü Nemrut Dağı’na dönerek: "Benim oğlum yaşı beş yüz yaş. Hele ham tıraş. Bilseydim dünyada ölüm var. Koymazdım taş üstünde baş” diyerek haykırmış. Kralın bu haykırışı dağın taşlarında yankı bulmuş ve çoğalarak geri dönmüş. Kral bu olanlara daha fazla dayanamamış ve ölmüş,
Volkanik bir dağ olan Nemrut Dağı bu ayrılığa daha fazla dayanamamış ve üzüntüsünden patlamış. Bu patlama Nemrut Dağı’nın son patlaması olmuş. O günden sonra bir daha faaliyete geçmeyen dağın, kralın ve oğlunun yasını tuttuğuna inanılmaktadır.
Cennet Vatanımızın her köşesi ayrı bir güzel…İstanbul’dan da selamlar😂👏🏼😂
emeğinize sağlık❤❤❤