İster inanın ister inanmayın hz Mehdi Bediuzzaman ra dır çünků daha öncede namaz kılip kuran okuyordum Risalesi nuru tanıyınca şuur ve tefekkur ihlas sabır her şeyde hz Allahi gördüm benim dünyamdan bakıldiginda mehdiyi as gorunuyor
Allah'ın veli kullarını sevmek ne güzel lakin Bediüzzaman Hazretlerini çok seviyorum diye Allah'ın ona vermediğini senin vermeye kalkman ne büyük yanlış
Risaleleri dikkatle, sebat ve devam ile okuyanlar mehdi a.s mın kim olduğu hususunda merakını fazlasıyla gidermiş olacaktır. O nu sadece bir Allah dostu olarak bilen ve risalelerden az bir miktar istifade eden kardeşler bunu anlayamaz.
Bediüzzaman büyük bir insandır. Fakat örnek tunusta kimse tanımaz onu Fasta kimse tanımaz onu suudi arabistan da tanımaz onu Malezya da tanımazlar onu vesaire vesaire hatta türkiye'de sokağa çıksak tanımayan çok insan vardır. Kime mehdidir bu konuda en iyi bilgiler hasan akar hocada Herşeyin en doğrusunu Allah cc bilir
@YunusEmreAtalayoglu mucize gösteriiği halde iman etmemişler demişsiniz İHTİYAR OLMAZSA TEKLİF OLMAZ ve bu sır ve hikmet içindir ki , mucizeler seyrek ve nadir verilir. Hem dar-i teklifte gözle görünecek olan alamet-i kıyamet ve eşrat-ı saat bir kısım müteşabihat-ı Kur'aniye gibi kapalı ve te'villi oluyor. yalnız güneşin mağribten çıkması bedahet derecesinde herkesi tasdike mecbur ettiğinden tövbe kapısı kapanır . daha tevbe ve iman makbul olmaz. çünkü Ebu Bekirler Ebu Cehiller ile tasdikte beraber olurlar. şualar:884 Risale i Nur
Risale-i Nur külliyatının önüne çıkan badireler genellikle münafıkane olduğundan parelel/haşhaşi/fetö sürecinden sonra değerler eğitimi projesi kapsamında okullarda yapılan toplu seminerlerde 'ilham ı ilahi/ebced/mehdiyet' gibi kavramlar ile yapılan yakıştırma süreci. Ortak akılla ortak hareket şart.
Kardeşim Medine'de doğacak adı muhammed olacak. Ehli beytten olacak. Çok büyük bir alimdir lakin Mehdi değildir dikkat edelim. Hz İsa hz mehdiden sonra gelecek hadislere göre,Hz İsa nerde? Bediüzzaman hazretlerini böyle yansıtmayınız
Kıyamet alametleri ve mehdi ile ilgili hadisler müteşabihtir. Yani tevil, tabir ve tefsir gerektiren hadislerdir. Bu tabir ve tefsir işini ilimde rusuhiyet kazanmış alimler yapabilirler. Üstad Hazretleri eserlerinde bu gibi hadisleri tabir ve tevil etmiştir. Hem de günümüzün gereklerine ve şartlarına uygun olarak izah etmiştir. Müteşabih hadisleri zahiri üzerine anlamak Ehl-i sünnet kaidelerine göre caiz değildir. Mesela Kur’an’da "Allah arşa oturdu." tabirini zahiri üzerine anlamak, insanı küfre düşürür. Zira Allah mekandan münezzeh ve mukaddestir. O takdirde bu ifade tevil ve tabir ister ki, Ehl-i sünnet alimleri bu ifadeyi; "Allah’ın umum aleme hakimiyetini ifade ediyor." diye tabir etmişlerdir. Buna benzer ifadeler hadislerde daha çoktur. Özellikle de ahir zaman ve mehdi ile ilgili hadislerde bu daha ziyadedir. Bu yüzden Mehdinin kim olduğu muallaktır. Kimse şu şahıs kesinlikle mehdidir ya da değildir diyemez; derse fanatiklik ve cahillik etmiş olur. Ama bir takım işari manalar ve remzi ifadelerden yola çıkarak, "Bu şahıs mehdi olabilir." diye bir kanaat arz ederse, buna da kimse bir şey diyemez. Nitekim geçmişte çok büyük evliyalar bazı şahıslara mehdi nazarı ile bakmışlar, hatta mehdi demişlerdir. Hiç bir alim de bu evliya yanıldı diye ona dil uzatmamış, alimliğini ve olgunluğunu gösterip; bu onun içtihadıdır demiştir. Mehdi ve deccalın kimler olduğu, ümmetin ümit ve korkusunu zinde tutmak için müphem tutulmuşlardır. Her dönemde ümmet bu manaya muhtaç olduğu için, bu gibi kavramlar mutlak bırakılmıştır. Yani tarih ve isim verilmemiş, sadece sıfatları anlatılmıştır. Sıfatları da umumi bırakılmış ki, her dönem bu mehdi ve deccal manasından istifade edebilsin. Üstad Hazretlerinin yaşadığı döneme bakıldığında, insanlık tarihinin en dehşetli iki hadisesi o zamanda vuku bulmuş. İnsanlık Birinci ve İkinci Dünya savaşlarını yaşamış, milyonlarca insan ihtiraslar uğruna öldürülmüştür. Ateistlik ilk defa resmi devlet olmuş ve dünyanın yarısını etkisi altına almış. İslam ülkelerinde değişik isimler altında dinsizlik rejimleri kurulmuş, din diyen ya idam edilmiş ya sürgün edilmiştir. Allah demek suç olmuş, ezanlar susturulmuş, dini ikame eden müesseseler ilga edilmiştir. Bütün bu olanlar tekrar mehdi ve deccal kavramını gündeme getirmiş ve ümmeti teyakkuza sevk etmiştir. Hadislerdeki sembolleri ve müteşabih ifadeleri, aynı ile kabul etmek, onları tevil etmeden olaylara tatbik etmek büyük yanlışlıklara ve hatalara, hatta hurafelere kapı açar. Risale-i Nur'un ahir zaman ile ilgili sembollere getirdiği tevil ve tabirler meseleyi gayet güzel izah ediyor. Söz konusu yerleri iyice tahkik etmek gerekir. Aksi taktirde ucube ve hayali bir mehdi ve deccal profili bekleriz. Mehdi ve deccalı mitolojik birer kavram haline getirip, dine şüphe kapısı açan, hayalperest avam gibi hareket etmemek gerekir. Hadis usulünde, zahiren birbirine zıt gibi olan hadislerin zayıf olanı, kuvvetliye tevil ve tabir olunur. Yani kuvvetli hadisin manası esas olur, zayıf olan hadis de ona uygun bir şekilde yorumlanır. Üstad Hazretleri mehdi ve deccal hakkında gelen hadislerin, ravileri tarafından karıştırıldığını söyler. Mesela, her dönemde bir nevi mehdi manasını almış yüksek zatların vasfı ile, ahir zamanda gelecek büyük mehdinin vasıfları birbirine karışmış. Bu yüzden, hadisin manalarını anlamak için tevil ve tabire salahiyetli alimlerin yorumuna müracaat etmek gerekiyor. Özellikle mehdinin ismi ve doğum yeri ile alakalı net bir şey söylemek mümkün değildir. Bir kısım avam işi abartıp, mehdinin nerede ise ayakkabı numarasını bile söylemeye kalkışıyorlar. Bu gibi yaklaşımlar doğru ve sağlıklı değildir. Mehdi suret ve şekil bakımından değil, ahlak ve yaşayış bakımından Allah Resulü (asm)'ne benzeyecektir, diye anlamakta hiçbir sakınca yoktur... Selam ve dua ile...
O bütün vazifeyi yapmaya vakti yetmez onun için asıl olan iman vazifesini yapacak oda risalei nurlar la yapmıştır. Diğerlerini de risalei nur talebesi ile seyitler birlikte Süfyan ın sistemini dagitacagini lahikalarda belirtiyor
5.40 sn de geçen kısım bence hatalı teleffuz edilmiş. Kur'an'ı Kerim'de geçen müteşabih hadisler ifadesinde dil sürçmesi olmuş. Kur'an'ı Kerim'de geçen ifadeler ayettir. Müteşabih ayetler de vardır ama izah edilen şey müteşabih hadislerdir. Mehdi mes'elesi de Üstadın müteşabih hadislere getirdiği te'villerdir. Burhan hocam Allah razı olsun Rabbim gayretinizi makbul etsin. Bu kısmın ta'dili düzeltilmesi gerekir diye düşünüyorum
Hz. Peygamber döneminde Mescid-i Nebevî’nin kıble tarafında Bilâl-i Habeşî’nin ezan okumak için üzerine iple tırmanarak çıktığı “üstüvâne” (silindir) denilen özel bir yer bulunmaktaydı. Minarenin ilk şekli olarak düşünülebilecek bu yerin dışında mescidin çevresindeki bazı yüksek yerler kullanılıyordu. Camiye ilk minareyi ekleyen kişi Emevî Halifesi I. Muâviye’nin Mısır valisi Mesleme b. Muhalled’dir. Mesleme, Mısır fâtihi Amr b. Âs’ın Fustat’ta yaptırmaya başladığı, fakat bitiremediği Amr b. Âs Camii’ni tamamlatırken binanın köşelerine birer minare koydurmuştur (53/673). (TDV İslam ansiklopedisi) Allahu alem bazı âlimler Deccal ve Mehdi ile ilgili hadisleri kendi mana verip sonra bunlarda mana itibariyle başka eserlere hadis olarak aktarılmış. Risale-i Nur 5. Şua 'da bu konu akli ve mantıki cevaplarla açıklanmıştır. Örneğin Deccal nereden çıkacak? Cevap: Deccal söz konusu olunca, nereden ve ne zaman çıkacağı hususları da ister istemez akla gelir. Peygamberimizin, bunlara da cevap verdiğini görüyoruz. Büyük Deccal kuzeyden çıkacaktır. Bunu "Deccalın birinci günü bir sene, ikinci günü bir ay, üçüncü günü bir hafta, diğer günleri de normal günler gibidir"(1) hadis-i şerifinden öğreniyoruz. Çünkü, Kuzey kutup bölgesinde bütün sene, bir gece bir gündüzdür. Yazın, trenle birgün güneye doğru gelinse bir ay güneşin batmadığı görülür. Sonra otomobille birgün daha gelinse bir hafta boyunca güneş batmaz. İşte bu durum büyük Deccalın kuzeyden çıkıp güneye doğru tecavüz edeceğini mu’cizâne haber verir.(2) Resûl-i Ekrem (a.s.m.), Süfyanın da ümmeti içerisinden çıkacağını44 bildirirken, çıkış yerinin Doğu olacağına da dikkat çekmiştir. Buna Resûlullah, öylesine önem vermiştir ki üç defa tekrarlama ihtiyacı hissetmiştir. Bir rivayette Horasan denilen Doğu tarafında bir yerden çıkacağı bildirilmektedir.(3) Başka bir rivayette daha detaya inilerek, "Isbahan (Isfahan) Yahudiyesinden çıkacağı" bildirilmektedir.(4) Isfahan bölgesinde yer alan Şehristan ve Yahudiya’nın, Yahudîlerin en çok bulundukları iki şehir olduğunu biliyoruz. ŞUÂLAR'DA (RİSALE-İ NUR) bu tip rivayetlere şöyle bir açıklık getirilir: "Şarkın en cesur ve kuvvetli ve kesretli kavmi ve İslâmiyetin en kahraman ordusu olan Türk milleti, o rivayet zamanında Horasan taraflarında bulunup daha Anadolu'yu vatan yapmadığından, o zamandaki meskenini zikretmekle, Süfyanî Deccal onların içinde zuhur edeceğine işaret eder."(5) Bununla birlikte Deccal'ın Şam'dan çıkacağı(6) şeklindeki rivayetler de bulunmaktadır. Allah Resûlü, "Sizleri benden sonra çıkacak yedi fitneden sakındırırım" buyururken, "Şam'ın merkezinde zuhur edecek Süfyanî fitneyi de bunlar arasında saymıştır.(7) Hâkim'in Müstedrek'inde yer alan bir rivayette Süfyanî Deccalden bahsedilirken, Dımaşk'ın [Şam] ortasından çıkacak bu adamın zâlim birisi olduğu, kendisine tâbi olanların çoğunu Kelb Oğullarının teşkil edeceği, ayak basmadık yer bırakmayacağı, sonunda Âl-i Beytten çıkan bir adam tarafından askerleriyle birlikte öldürüleceği bildirilir.(8) Bu rivayetler, öncekilerle çelişki teşkil etmez. Aksine birbirini destekler, tamamlarlar. Çünkü Doğu, Horasan bölgesi, Resûlullah bu sözlerini söylediği anda Deccalın içerisinden çıkacağı kavmin bulunduğu yerdi. Şam ve civarı da o kavmin sonradan hâkim olduğu hilafet merkezlerden biriydi. Şam değil de, daha başka bir merkez de olabilir. Bu farklılığın sebebi râvîlerin meseleye kendi yorumlarını da katmış olmalarıdır. Çünkü, "Merkez-i hilafet eski zamanda Şam'da, Irak'ta ve Medine'de bulunduğundan ravîler, kendi içtihadlarıyla daimî öyle kalacak gibi mânâ verip, merkez-i hükümet-i İslâmiye yakınlarında tasvir etmişler, Halep ve Şam demişler, hadisin mücmel haberlerini kendi içtihadlarıyla tafsil etmişlerdir."(9) Bununla birlikte bu rivayetlerde, İslâm deccalı Süfyanın, uzun yıllar İslâma başkentlik yapan Şam'da inançsızlığa dayalı sisteminin projelerini hazırlayabileceğine de bir işaret vardır. Çünkü Hz. Mehdî de yangını suyla söndürürcesine, “Şam’ın minberine çıkıp”(10) meşhur hutbesini okuyarak onun sinsî plânlarını akamete uğratmaya çalışacaktır. Müthiş, korkunç bir âfet olan Deccalın şerri, bulaşıcı hastalık gibi her yere yayılır, sadece Mekke ve Medine'ye giremez. Allah Resûlü onun ayak basmadık yer bırakmayacağını, ancak Mekke ve Medine’ye giremeyeceğini bildirmişlerdir. (11) Deccalın hükmü heryere ulaştığı halde(12) Medine'ye girmesi haram kılınmış,(13) korkusunun bile orada hissedilmeyeceği beyan buyurulmuştur.(14) Resûl-i Ekremin (a.s.m.) vefatından sonra bile şerefli yurdunun böyle bir felâketten korunmuş olması, oldukça önemlidir. Cenab-ı Hak, onun hürmetine harb, v.s. gibi çeşitli sebeplerle bu mübarek beldeleri Deccalın tasallutundan kurtarır, onun sistem ve rejiminin girmesine engel olur. ------------------------------- (1) Müslim, Fiten: 110; Ebu Davud, Melahim: 14; Tirmizî, Fiten: 59; Müsned, 6:455-456. (2) Nursî, A.g.e., s. 506. (3) Müslim, Fiten: 17; İbni Mâce, Fiten: 33. (4) Müslim, Hac: 486; Fiten: 119-121; Ebû Davud, Melahim: 15; Tirmizî, Fiten: 57, 66; İbni Mâce, Fiten: 33; Müsned, 6:412-413. (5) Tirmizî, Fiten: 57; İbni Mâce, Fiten: 33; Kenzü'l-Ummal, 11:261, 301. (6) Müsned, 3:224. (7) Nursî, A.g.e., s. 515. (8) Müslim, Fiten: 34; Muhammed Aliyyü’s-Sabban, İs'âfü'r-Râğıbîn (Mısır: 1367/1948 [Nuru’l-Ebsar’la birlikte>) s. 150, 151; Ali bin Hüsamüddin. el-Bürhan fî Alâmeti Mehdî Âhiri’z-Zaman. Konya Yusuf Ağa Kitaplığı, no: 312.), v. 89a. (9) Gümüşhanevî, Ahmed Ziyaeüddin, Râmûzü'l-Ehadis, çev. Abdülaziz Bekkine (İstanbul, ts.), 1:18. (10) Hâkim, Müstedrek, 4:520. (11) Müslim, Fiten: 91. (12) Müsned, 5:16. (13) Buharî, Fezâilü'l-Medine: 9. (14) Buharî, Fiten: 26; Tevhid: 17; Tirmizî, Fiten: 61. Selam ve dua ile... Sorularla İslamiyet
Salamun Aleyküm. Rusiyada olan Risale-i Nur telebeleri için dua edelim. Sıkıntıları var. Allah razı olsun.
İster inanın ister inanmayın hz Mehdi Bediuzzaman ra dır çünků daha öncede namaz kılip kuran okuyordum Risalesi nuru tanıyınca şuur ve tefekkur ihlas sabır her şeyde hz Allahi gördüm benim dünyamdan bakıldiginda mehdiyi as gorunuyor
Dediklerinin aynısını ben de takdis ediyorum
Allah'ın veli kullarını sevmek ne güzel lakin Bediüzzaman Hazretlerini çok seviyorum diye Allah'ın ona vermediğini senin vermeye kalkman ne büyük yanlış
Allah Razı Olsun
Risaleleri dikkatle, sebat ve devam ile okuyanlar mehdi a.s mın kim olduğu hususunda merakını fazlasıyla gidermiş olacaktır. O nu sadece bir Allah dostu olarak bilen ve risalelerden az bir miktar istifade eden kardeşler bunu anlayamaz.
Mehdi-i Âzam...
Allah razı olsun Burhan abi
Bediüzzaman büyük bir insandır. Fakat örnek tunusta kimse tanımaz onu
Fasta kimse tanımaz onu suudi arabistan da tanımaz onu Malezya da tanımazlar onu vesaire vesaire hatta türkiye'de sokağa çıksak tanımayan çok insan vardır. Kime mehdidir bu konuda en iyi bilgiler hasan akar hocada
Herşeyin en doğrusunu Allah cc bilir
Mehdiyi herkes tanıması gerekmiyor. Herkes tanısa dünyadaki herkes iman eder ve cennete gider. Buda adalet olmaz
@YunusEmreAtalayoglu mucize gösteriiği halde iman etmemişler demişsiniz
İHTİYAR OLMAZSA TEKLİF OLMAZ ve bu sır ve hikmet içindir ki , mucizeler seyrek ve nadir verilir. Hem dar-i teklifte gözle görünecek olan alamet-i kıyamet ve eşrat-ı saat bir kısım müteşabihat-ı Kur'aniye gibi kapalı ve te'villi oluyor. yalnız güneşin mağribten çıkması bedahet derecesinde herkesi tasdike mecbur ettiğinden tövbe kapısı kapanır . daha tevbe ve iman makbul olmaz. çünkü Ebu Bekirler Ebu Cehiller ile tasdikte beraber olurlar.
şualar:884 Risale i Nur
Risale-i Nur külliyatının önüne çıkan badireler genellikle münafıkane olduğundan parelel/haşhaşi/fetö sürecinden sonra değerler eğitimi projesi kapsamında okullarda yapılan toplu seminerlerde 'ilham ı ilahi/ebced/mehdiyet' gibi kavramlar ile yapılan yakıştırma süreci. Ortak akılla ortak hareket şart.
Kardeşim Medine'de doğacak adı muhammed olacak. Ehli beytten olacak. Çok büyük bir alimdir lakin Mehdi değildir dikkat edelim. Hz İsa hz mehdiden sonra gelecek hadislere göre,Hz İsa nerde? Bediüzzaman hazretlerini böyle yansıtmayınız
Kıyamet alametleri ve mehdi ile ilgili hadisler müteşabihtir. Yani tevil, tabir ve tefsir gerektiren hadislerdir. Bu tabir ve tefsir işini ilimde rusuhiyet kazanmış alimler yapabilirler. Üstad Hazretleri eserlerinde bu gibi hadisleri tabir ve tevil etmiştir. Hem de günümüzün gereklerine ve şartlarına uygun olarak izah etmiştir.
Müteşabih hadisleri zahiri üzerine anlamak Ehl-i sünnet kaidelerine göre caiz değildir. Mesela Kur’an’da "Allah arşa oturdu." tabirini zahiri üzerine anlamak, insanı küfre düşürür. Zira Allah mekandan münezzeh ve mukaddestir. O takdirde bu ifade tevil ve tabir ister ki, Ehl-i sünnet alimleri bu ifadeyi; "Allah’ın umum aleme hakimiyetini ifade ediyor." diye tabir etmişlerdir.
Buna benzer ifadeler hadislerde daha çoktur. Özellikle de ahir zaman ve mehdi ile ilgili hadislerde bu daha ziyadedir. Bu yüzden Mehdinin kim olduğu muallaktır. Kimse şu şahıs kesinlikle mehdidir ya da değildir diyemez; derse fanatiklik ve cahillik etmiş olur.
Ama bir takım işari manalar ve remzi ifadelerden yola çıkarak, "Bu şahıs mehdi olabilir." diye bir kanaat arz ederse, buna da kimse bir şey diyemez. Nitekim geçmişte çok büyük evliyalar bazı şahıslara mehdi nazarı ile bakmışlar, hatta mehdi demişlerdir. Hiç bir alim de bu evliya yanıldı diye ona dil uzatmamış, alimliğini ve olgunluğunu gösterip; bu onun içtihadıdır demiştir.
Mehdi ve deccalın kimler olduğu, ümmetin ümit ve korkusunu zinde tutmak için müphem tutulmuşlardır. Her dönemde ümmet bu manaya muhtaç olduğu için, bu gibi kavramlar mutlak bırakılmıştır. Yani tarih ve isim verilmemiş, sadece sıfatları anlatılmıştır. Sıfatları da umumi bırakılmış ki, her dönem bu mehdi ve deccal manasından istifade edebilsin.
Üstad Hazretlerinin yaşadığı döneme bakıldığında, insanlık tarihinin en dehşetli iki hadisesi o zamanda vuku bulmuş. İnsanlık Birinci ve İkinci Dünya savaşlarını yaşamış, milyonlarca insan ihtiraslar uğruna öldürülmüştür. Ateistlik ilk defa resmi devlet olmuş ve dünyanın yarısını etkisi altına almış. İslam ülkelerinde değişik isimler altında dinsizlik rejimleri kurulmuş, din diyen ya idam edilmiş ya sürgün edilmiştir. Allah demek suç olmuş, ezanlar susturulmuş, dini ikame eden müesseseler ilga edilmiştir. Bütün bu olanlar tekrar mehdi ve deccal kavramını gündeme getirmiş ve ümmeti teyakkuza sevk etmiştir.
Hadislerdeki sembolleri ve müteşabih ifadeleri, aynı ile kabul etmek, onları tevil etmeden olaylara tatbik etmek büyük yanlışlıklara ve hatalara, hatta hurafelere kapı açar.
Risale-i Nur'un ahir zaman ile ilgili sembollere getirdiği tevil ve tabirler meseleyi gayet güzel izah ediyor. Söz konusu yerleri iyice tahkik etmek gerekir. Aksi taktirde ucube ve hayali bir mehdi ve deccal profili bekleriz. Mehdi ve deccalı mitolojik birer kavram haline getirip, dine şüphe kapısı açan, hayalperest avam gibi hareket etmemek gerekir.
Hadis usulünde, zahiren birbirine zıt gibi olan hadislerin zayıf olanı, kuvvetliye tevil ve tabir olunur. Yani kuvvetli hadisin manası esas olur, zayıf olan hadis de ona uygun bir şekilde yorumlanır.
Üstad Hazretleri mehdi ve deccal hakkında gelen hadislerin, ravileri tarafından karıştırıldığını söyler. Mesela, her dönemde bir nevi mehdi manasını almış yüksek zatların vasfı ile, ahir zamanda gelecek büyük mehdinin vasıfları birbirine karışmış. Bu yüzden, hadisin manalarını anlamak için tevil ve tabire salahiyetli alimlerin yorumuna müracaat etmek gerekiyor. Özellikle mehdinin ismi ve doğum yeri ile alakalı net bir şey söylemek mümkün değildir. Bir kısım avam işi abartıp, mehdinin nerede ise ayakkabı numarasını bile söylemeye kalkışıyorlar. Bu gibi yaklaşımlar doğru ve sağlıklı değildir.
Mehdi suret ve şekil bakımından değil, ahlak ve yaşayış bakımından Allah Resulü (asm)'ne benzeyecektir, diye anlamakta hiçbir sakınca yoktur...
Selam ve dua ile...
Allah razı olsun
O bütün vazifeyi yapmaya vakti yetmez onun için asıl olan iman vazifesini yapacak oda risalei nurlar la yapmıştır. Diğerlerini de risalei nur talebesi ile seyitler birlikte Süfyan ın sistemini dagitacagini lahikalarda belirtiyor
Omehdidegil cunkuonugelmesinedahavar benmehdiyimdemiyor
ben oyle inaniyorum ki bediuzzaman mehdidir. bugune kadar onun gibi bir zat hic gormedim
kardeşim üstad mehdinin öncüsüdür . onun birinci görevini yapan hadislerdeki . doğdan bazı zatlar çıkar mehdinin saltanatını hazırlar denilen kişidir
Sen görmemi olabilirsin normal
Vallahi ben de üstad gibi adam görmedim ama bu onu Mehdi yapmaz
abdulkadir geylaniyi asla gecemez. said nursi hz onun talebesi belki olur
@@haykrangolge293Mehdinin 3 vazifesi vardır diyor 1. Vazifesi imanı kurtarmak diyor diğerlerini Talebeleri yapacak diyor
5.40 sn de geçen kısım bence hatalı teleffuz edilmiş. Kur'an'ı Kerim'de geçen müteşabih hadisler ifadesinde dil sürçmesi olmuş. Kur'an'ı Kerim'de geçen ifadeler ayettir. Müteşabih ayetler de vardır ama izah edilen şey müteşabih hadislerdir. Mehdi mes'elesi de Üstadın müteşabih hadislere getirdiği te'villerdir.
Burhan hocam Allah razı olsun Rabbim gayretinizi makbul etsin. Bu kısmın ta'dili düzeltilmesi gerekir diye düşünüyorum
Hocam çok avanca yaklaşılıyor konuya işte müslümanlık bunun için tıkanıyor
Çok güzel bir yorum. Çok değişik...
Minare gibi olur... bu hadis mi? Minareler hz Muhammedden s.a.v cok sonra yapildi...
Hz. Peygamber döneminde Mescid-i Nebevî’nin kıble tarafında Bilâl-i Habeşî’nin ezan okumak için üzerine iple tırmanarak çıktığı “üstüvâne” (silindir) denilen özel bir yer bulunmaktaydı. Minarenin ilk şekli olarak düşünülebilecek bu yerin dışında mescidin çevresindeki bazı yüksek yerler kullanılıyordu. Camiye ilk minareyi ekleyen kişi Emevî Halifesi I. Muâviye’nin Mısır valisi Mesleme b. Muhalled’dir. Mesleme, Mısır fâtihi Amr b. Âs’ın Fustat’ta yaptırmaya başladığı, fakat bitiremediği Amr b. Âs Camii’ni tamamlatırken binanın köşelerine birer minare koydurmuştur (53/673).
(TDV İslam ansiklopedisi)
Allahu alem bazı âlimler Deccal ve Mehdi ile ilgili hadisleri kendi mana verip sonra bunlarda mana itibariyle başka eserlere hadis olarak aktarılmış. Risale-i Nur 5. Şua 'da bu konu akli ve mantıki cevaplarla açıklanmıştır. Örneğin
Deccal nereden çıkacak?
Cevap:
Deccal söz konusu olunca, nereden ve ne zaman çıkacağı hususları da ister istemez akla gelir. Peygamberimizin, bunlara da cevap verdiğini görüyoruz.
Büyük Deccal kuzeyden çıkacaktır. Bunu "Deccalın birinci günü bir sene, ikinci günü bir ay, üçüncü günü bir hafta, diğer günleri de normal günler gibidir"(1) hadis-i şerifinden öğreniyoruz.
Çünkü, Kuzey kutup bölgesinde bütün sene, bir gece bir gündüzdür. Yazın, trenle birgün güneye doğru gelinse bir ay güneşin batmadığı görülür. Sonra otomobille birgün daha gelinse bir hafta boyunca güneş batmaz. İşte bu durum büyük Deccalın kuzeyden çıkıp güneye doğru tecavüz edeceğini mu’cizâne haber verir.(2)
Resûl-i Ekrem (a.s.m.), Süfyanın da ümmeti içerisinden çıkacağını44 bildirirken, çıkış yerinin Doğu olacağına da dikkat çekmiştir. Buna Resûlullah, öylesine önem vermiştir ki üç defa tekrarlama ihtiyacı hissetmiştir.
Bir rivayette Horasan denilen Doğu tarafında bir yerden çıkacağı bildirilmektedir.(3) Başka bir rivayette daha detaya inilerek, "Isbahan (Isfahan) Yahudiyesinden çıkacağı" bildirilmektedir.(4) Isfahan bölgesinde yer alan Şehristan ve Yahudiya’nın, Yahudîlerin en çok bulundukları iki şehir olduğunu biliyoruz.
ŞUÂLAR'DA (RİSALE-İ NUR) bu tip rivayetlere şöyle bir açıklık getirilir:
"Şarkın en cesur ve kuvvetli ve kesretli kavmi ve İslâmiyetin en kahraman ordusu olan Türk milleti, o rivayet zamanında Horasan taraflarında bulunup daha Anadolu'yu vatan yapmadığından, o zamandaki meskenini zikretmekle, Süfyanî Deccal onların içinde zuhur edeceğine işaret eder."(5)
Bununla birlikte Deccal'ın Şam'dan çıkacağı(6) şeklindeki rivayetler de bulunmaktadır. Allah Resûlü, "Sizleri benden sonra çıkacak yedi fitneden sakındırırım" buyururken, "Şam'ın merkezinde zuhur edecek Süfyanî fitneyi de bunlar arasında saymıştır.(7)
Hâkim'in Müstedrek'inde yer alan bir rivayette Süfyanî Deccalden bahsedilirken, Dımaşk'ın [Şam] ortasından çıkacak bu adamın zâlim birisi olduğu, kendisine tâbi olanların çoğunu Kelb Oğullarının teşkil edeceği, ayak basmadık yer bırakmayacağı, sonunda Âl-i Beytten çıkan bir adam tarafından askerleriyle birlikte öldürüleceği bildirilir.(8)
Bu rivayetler, öncekilerle çelişki teşkil etmez. Aksine birbirini destekler, tamamlarlar. Çünkü Doğu, Horasan bölgesi, Resûlullah bu sözlerini söylediği anda Deccalın içerisinden çıkacağı kavmin bulunduğu yerdi. Şam ve civarı da o kavmin sonradan hâkim olduğu hilafet merkezlerden biriydi. Şam değil de, daha başka bir merkez de olabilir. Bu farklılığın sebebi râvîlerin meseleye kendi yorumlarını da katmış olmalarıdır. Çünkü, "Merkez-i hilafet eski zamanda Şam'da, Irak'ta ve Medine'de bulunduğundan ravîler, kendi içtihadlarıyla daimî öyle kalacak gibi mânâ verip, merkez-i hükümet-i İslâmiye yakınlarında tasvir etmişler, Halep ve Şam demişler, hadisin mücmel haberlerini kendi içtihadlarıyla tafsil etmişlerdir."(9)
Bununla birlikte bu rivayetlerde, İslâm deccalı Süfyanın, uzun yıllar İslâma başkentlik yapan Şam'da inançsızlığa dayalı sisteminin projelerini hazırlayabileceğine de bir işaret vardır. Çünkü Hz. Mehdî de yangını suyla söndürürcesine, “Şam’ın minberine çıkıp”(10) meşhur hutbesini okuyarak onun sinsî plânlarını akamete uğratmaya çalışacaktır.
Müthiş, korkunç bir âfet olan Deccalın şerri, bulaşıcı hastalık gibi her yere yayılır, sadece Mekke ve Medine'ye giremez. Allah Resûlü onun ayak basmadık yer bırakmayacağını, ancak Mekke ve Medine’ye giremeyeceğini bildirmişlerdir. (11)
Deccalın hükmü heryere ulaştığı halde(12) Medine'ye girmesi haram kılınmış,(13) korkusunun bile orada hissedilmeyeceği beyan buyurulmuştur.(14)
Resûl-i Ekremin (a.s.m.) vefatından sonra bile şerefli yurdunun böyle bir felâketten korunmuş olması, oldukça önemlidir. Cenab-ı Hak, onun hürmetine harb, v.s. gibi çeşitli sebeplerle bu mübarek beldeleri Deccalın tasallutundan kurtarır, onun sistem ve rejiminin girmesine engel olur.
-------------------------------
(1) Müslim, Fiten: 110; Ebu Davud, Melahim: 14; Tirmizî, Fiten: 59; Müsned, 6:455-456.
(2) Nursî, A.g.e., s. 506.
(3) Müslim, Fiten: 17; İbni Mâce, Fiten: 33.
(4) Müslim, Hac: 486; Fiten: 119-121; Ebû Davud, Melahim: 15; Tirmizî, Fiten: 57, 66; İbni Mâce, Fiten: 33; Müsned, 6:412-413.
(5) Tirmizî, Fiten: 57; İbni Mâce, Fiten: 33; Kenzü'l-Ummal, 11:261, 301.
(6) Müsned, 3:224.
(7) Nursî, A.g.e., s. 515.
(8) Müslim, Fiten: 34; Muhammed Aliyyü’s-Sabban, İs'âfü'r-Râğıbîn (Mısır: 1367/1948 [Nuru’l-Ebsar’la birlikte>) s. 150, 151; Ali bin Hüsamüddin. el-Bürhan fî Alâmeti Mehdî Âhiri’z-Zaman. Konya Yusuf Ağa Kitaplığı, no: 312.), v. 89a.
(9) Gümüşhanevî, Ahmed Ziyaeüddin, Râmûzü'l-Ehadis, çev. Abdülaziz Bekkine (İstanbul, ts.), 1:18.
(10) Hâkim, Müstedrek, 4:520.
(11) Müslim, Fiten: 91.
(12) Müsned, 5:16.
(13) Buharî, Fezâilü'l-Medine: 9.
(14) Buharî, Fiten: 26; Tevhid: 17; Tirmizî, Fiten: 61.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
Islamin mehdisi Ustadimizdir insaallah...
Bediüzzaman hazretleri Mehdi değildir arkadaşlar
BİRİNSANINMEHDİOLABİLMESİİÇİNNORMALİNSANHAYATINFAVECANLIOLMASIŞARTTIRHN
Allah Razı Olsun