Yorumlar yine ufuk açıcı. Herbirini okuyoruz. Argümanlara olan itirazlarınız/cevaplarınız ve kitap/belgesel/video önerilerinizi not ettik. Çok teşekkürler herkese!
Metmetcigim moralini bozma, burada Ömer haksiz ve ona laflar hazirladim. icine dogdugun toplum ve buyudugun cevre sadece baslangic sartlarini degistirir. Bundan sonrasi insanin kendi elindedir. Yani maca ben 1-0 onde ama sen 5-0 onde baslayabilirsin. Ama macin sonucunu belirleyecek olan kimin daha iyi oynadigidir. Bunun icinde kucuk bir sans faktoru de var tabi, ama sans bile o anda ona hazir olana fayda saglar.
Tabi ki ortadoğu kaderciliğine düşmeyelim ama ilk defa Ömer'e katıldım. Bu ben yaptım ,ben başardım hikayesinin çağın ruhundan kaynaklanan bir varsayım olduğunu düşünüyorum.
ben de ilk defa yaşar'a katıldım. mutluluk potansiyelin 5-8 arasıdır. bu aralığı sen belirleyemezsin kabul ama 5-8 aralığında nerede olacağın senin seçimindir cümlesi en çok katıldığım ifadesi oldu.
Selam, Sunni Turk İslam anlayışı Ömer'in görüşüyle nasıl örtüşüyor anlamadım arkadaşlar. İradenin varlığını, etkisini neredeyse yok sayıyor. Tamam kimse aile,çevre, genetik koşulları yok saymıyor ama bu koşullar sebebiyle oluşan şartları imkan ölçüsünde iradesiyle değiştirebilir, gücü yettiği ölçüsünde. Yaratıcı da bunu istiyor bizden, bu sebeple iradeyi yaratıyor zaten. Bu noktada Yaşarın anlatımı daha dengeli, çevre ve genetik etmenleri yok saymayarak kendi irademizle bazı şartları, koşulları iyileştirebiliriz, düzeltebiliriz veya bozabiliriz. Ömerin anlatımından yola çıkarsak bir suçlunun suçu işlemesini geçmiş koşullarına, tecrubesine bağlayabiliriz. O zaman insanın yaşamına, tecrubesine göre ceza vermeliyiz, herkese aynı ceza verilmemeli vs. vs. bu konu uzar gider, bir sürü örnek verilebilir. İslam anlayışında iradenin etkisi,gücü yok sayılamaz bence. İrade kader kavramına karşı, zıt bir şey değildir.
Bu arada "insanın yaşamına, tecrubesine göre ceza vermeliyiz, herkese aynı ceza verilmemeli" düşüncesine ek yapmak istiyorum. Bu düşüncenin bi ileri aşaması bu etkenlerden dolayı bir suçlunun hiç ceza almaması. Çünkü aile ve çevre hayatı ve genetik kodlar onu buna itmiştir denenebilir. Hatta bu şekilde bazı savunlara rastlayabilirsiniz Amerikada. Bir dönem Çocuk istismarı suçunda biri böyle bir tartışma başlatmıştı. Bilimsel çıkarımlarla vatandaşın cinsel yönelimi temellendirip onun suçlanamayacağını söylemişti. Bunu düşünmesi bile ne kadar iğrenç, sapıkça geliyor. İşte irade burda devreye giriyor. Bilimsel açıklaması, yönelimi varsa bile irade bunu devre dışı bırakıyor, bizi rahatlatıyor. Yönelimi olsa bile İradesini koyup da yapmasaydı o yanlışı diyoruz. İnsanlarda şiddet eğilimi de olabiliyor, hatta bazen bizler zor olsa da kendimizi tutarak şiddete başvurmuyoruz. Bunu sağlayan da irademiz. İşte islamda yaratıcının da sınava çekeceğini söylediği şey tam olarak bu, irade ve akıl vermesine rağmen o şiddet, suç, istismar eğilimlerini neden yönetemediği sorulur insana. İslam inancına göre insanı farklı ve özel kılan da bu irade. İnsanın sadece atomların birleşmesinden bir şey olmadığının bir kanıtı da bu. O atomları belli ölçülerde hareket ettirebilme kabileyetimiz de var.
Selam kardeşim, maalesef bunu tevekkül olarak adlandırmak çok güç. Özgür iradenin etkisini neredeyse yok sayacak kadar küçümsemek sıkıntılı. Bu irade ile insanlar kendilerini zorlayalarak, istemeyerek da olsa bir şeyler yapabiliyor. A koşullarına adapte olmuş biri, kendini zorlayarak B koşulundaki yaşantıya yaklaşabiliyor. Tabi Ömerin dediği gibi çevre, aile koşullarını, genetik kodları yadsınamaz. Mesela bu etkenler sebebiyle bozuk yollarda giden bir otobüste bulunmak zorunda olsun birey. belki o aracı tamamen pürüzsüz yola yönlendiremez ama şöfor ve yolcularla konuşup, oları en azından bi tık daha iyi yoldan gitme konusunda ikna edebilir, ya da otobüsten inip yürüyerek gider. daha çok yorulur ama o bozukluğa, pürüze daha az maruz kalır. Tamam bu kararı almasında da geçmiş yaşamı, tecrubesi, genetiği var diyeceksin ama insan düşünerek, sorgulayarak farklı kalıplara, şekillere girebiliyor. Yani iradesini ortaya koyup o yolu farklılaştıraviliyor, otobüsten inebiliyor. Kader buna aykırı bir şey değil. Kader tanımı bunu engellemiyor.
Modern insanın bireysel çabayla her şeyi yapabileceğine inandırılması karşısında “hiçbir” şeyi yapamaması günümüz psikolojik buhranın temel sebeplerindendir gibi duruyor
Şimdi aklıma geldi. Poker oynamaya da benziyor biraz. Hayat sana bi kart dağıtıyor, sana gelen eli iyi/kötü oynamak senin elinde. Çok iyi oynayıp eli kaybedebileceğin gibi kötü oynayıp kazanabilirsin de. Kağıtların dağıtımı senin elinde değil. Karşı tarafın oyunu da senin elinde değil. Kartları oynamak senin elinde. İyi oynarsan kazanma ihtimalin artıyor ama %100 olmuyor hiçbir zaman.
Aslında her iksiniz de belli noktaya kadar doğru ifade ettiniz ama özgür irade yok veya tamamıyla özgür irademiz var diyemeyiz. İnsan olarak belli seçimler yapabiliyoruz evet bu bizim cüzi irademiz olduğunu gösteriyor ama esasında yaşadığım hayatta külli iradenin yani Allah'ın bizim için çizmiş olduğu bir kader anlayışın da içinde bulunuyoruz. Ömer'in bahsettiği aile, çevre sebepler vs hep buna giriyor. Ama Yaşar'ın bahsettiği gibi bizim de bir cüzi irademiz var aksi halde bu dünyada imtihan olmamızın mantığı olmazdı. Ufuk açıcı tartışmalar, üzerinde çok kafa yorulması gereken şeyler ... Teşekkürler Ömer ve Yaşar..
Tarihçiler olarak en çok tartıştığımız "İnsan iradesi mi yoksa belirlenimcilik mi?" tartışması yaptığınıza sevindim. Normalde varoluşçu felsefede daha Sartrecı bir pozisyonda olmama rağmen gerçek hayattan bahsederken Sartrecılıktan çok ikinizin arasında, biraz daha yapısalcı bir pozisyonda kendimi konumlandırıyorum. Yani insanın kendi iradesi var özgür birer birey olarak, bu kendi hayatına ve hatta bazen ufak da olsa toplumun gidişatına bile yön verebilir ama her zaman aşamayacağımız sınırlar ve koşullar da vardır. Yani milyonlarca seçenekten bir tanesini seçmiyoruz. Elimizin altında imkanlarımızın kısıtlılığından dolayı birkaç seçenek var ve onların arasından biz birisini seçip diğerlerinden vazgeçiyoruz. Zaten Satrecı varoluşsal kriz burada devreye giriyor. Ya diğer ihtimallerden birisini seçseydik hayatımız nasıl olurdu diye sormadan edemiyoruz. Ama şunun da altını çizmek gerekir bence. Hiçbirimiz ne yazık ki eşit bireyler değiliz ve dolayısıyla eşit koşullar altında yarışmıyoruz, eşit koşullar altında karar vermiyoruz veya sonuç elde etmiyoruz. Dolayısıyla bu tarz bir yargılamaya başlamadan önce insanların farklı ayrıcalıkları ve ayrıcalıksızlıkları var, bunu unutmamak gerekiyor diye düşünüyorum. Mesela Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi bölmünden rastgele iki öğrenci seçelim, ikisi de üniversite sınavında aynı puanı alarak girmiş olsun. Bu insanların sınıfsal background farklı ise ister istemez aynı yeri kazansalar da farklı bir çaba sarf etmiş olacaklar. Örneğin bu BOUN SBUİ'de (BOUN'da 3 sene geçirdim ATA'da master yaparken. Bu bölüm çıkışlı çok arkadaşım vardı ama hiçbirinin bölümüne SBUİ dediğini duymadım doğrusunu söylemek gerekirse lol) okuyan Anadolu'nun çok rastgele ücra bir köşesinden ortalama altı bir liseden gelmiş işçi sınıfı A ve bir de Robert Koleji'nden gelmiş bir orta sınıf B olsun. Robert mezunu B'nin BOUN hazırlığını direk atlaması çok büyük bir başarı olarak görülmemeli, çünkü Robert'de zaten iyi bir İngilizce öğrenmiş olması lazım. A için ise durum tam tersi. A ile B'nin de eminim üniversite sınavı hazırlık sürecinde de devasa farklılıklar olmuştur. Malum, birisi zaten ta lisede iyi bir eğitim almış, öteki ise bunu ancak kendi imkanları ile kapatmaya çalışmış olmalı. Yani B x koşmuş ise A'nın 10x koşmuş olması lazım bu yarışta aynı sonucu elde edebilmeleri için. Ve bu konuda B Boğaziçi Üniversitesi'ne girdiğinde de B'yi çok başarılı göremiyorum, sadece zamanında ailesi ne ekmişse onun hasadını toplayan birisi olmuş. Gerçekten başarılı diyebileceğim kişi burada A oluyor, o kadar imkansızlığa rağmen başarabildiği için. Açıkçası bu onun konumundaki herkesin yapabileceği bir şey değil. Bir de olaya negatif pencereden bakalım. Eğer fiziksel veya zihinsel bir engeliniz varsa birçok kapı ne yazık ki size daha başından kapanıyor. Üstelik bir de marjinalize edilmiş kesimdenseniz yani kadınsanız, LGBTI+ bir bireyseniz, etnik/dini/ırksal/kültürel bir azınlıktansanız, göçmen veya mülteciyseniz, işçi veya köylü sınıfındaysanız bu yarışa o kadar geriden başlıyorsunuz. Dolayısıyla bir kişiye Boğaziçi'ni, ODTÜ'yü veya Galatasaray'ı kazanamadığında ona parmak sallayıp "Bu senin başarısızlığındır!" demek inanılmaz derecede yanlış geliyor bana. Adil olmayan bir düzende, oldukça kötü bir eğitim sisteminde, saçma derecede zor ve anlamsız sorulardan oluşan birkaç saatlik sınava girip burada başarısız olması o bireyin suçu olduğunu sanmıyorum. Çok daha yapısal, çok daha sistemsel bir sorun ne yazık ki. Bu ayrıcalık tartışmasına herhalde en iyi ABD demokrasisinden örnek verebilirim. ABD'de de "Amerikan Rüyası" söylemi Amerikan liberal idealizminin meşhur bir sembolü. "Eğer çok çalışırsanız burada başarılı olursunuz, hatta ABD başkanı bile seçilebilirsiniz" bu anlatıya göre. Obama 2008 yılında seçildiğinde de "Amerikan Rüyası gerçekleşti" şeklinde cümleler yer alıyordu birçok gazete ve dergide. Ama dürüst olarak söylemek gerekirse, Obama sıradan bir Siyahi değildi. Oldukça üst sınıf bir aileden gelen iyi eğitimli, Columbia Siyaset ve İngiliz Edebiyatı okumuş, Harvard Hukuk'ta doktora (Juris Doctorate) yapmış, Chicago Üniversitesi'nde hukuk bölümünde ders veren bir akademisyendi Illinois senatörü olmadan önce. Harlem gibi ghettoda yaşayan ortalama bir Afro-Amerikalıdan oldukça farklı bir pozisyondaydı. Dolayısıyla ABD'nin ilk Afro-Amerikalı başkanı aslında sınıfsal olarak hiç ortalama bir Afro-Amerikalı'ya benzemeyen bir Afro-Amerikalı başkandı. Fakat burada bahsettiğim şey kesinlikle Ömer'in başta bahsettiği randomness (rastgelelik) değil, daha çok contingency. Türkçe'ye "tesadüf" diye çevriliyor ama aslında çok sayıda koşulların denk gelmesi sonucunda bir olayın gerçekleşmesi durumu demek daha doğru olacaktır. O sebeple belki "raslantısallık" diye çevirebiliriz. Yani x, y, z olayları ancak aynı zamanda denk geldiyse t sonucu çıkar ama hangisinin öncelikli veya asıl sebep olduğu kesin olarak bilinemez. 2008'deki Obama zaferinden örnek verecek olursak, o seçimi sadece Obama'nın başarısı olarak yorumlamak bence pek doğru değil. 2008 yılındaki olayları hatırlayacak olursak Obama'nın zaferini daha iyi kavrayabiliriz. 8 senelik skandallarla anılan kötü bir savaş çığırtkanı Cumhuriyetçi başkanın yönetimi (Trump sağ olsun o korkunç dönemleri hepimize unutturuverdi), 2008'de çıkan felaket bir ekonomik kriz (the Great Recession), Oprah başta olmak üzere önemli tanınan figürlerden destek alıp onların programlarına çıkması (Şaka değil, Oprah'nın programına çıkıncaya kadar tanınmıyordu Obama), İnternetin ciddi bir alternatif medya boyutuna gelmeye başlaması ve LGBT hakları, Siyahi hakları, kültürel çoğulculuk (burası önseçimlerdeki rakibi Hillary Clinton'ın en zayıf olduğu kısımdı. Malum, kendisi eşcinsel evliliği yasağına New York senatörü olarak senatoda İncil'den referans vererek evet demiş bir figürdü.) gibi konuları önemseyen Progressive gençlerin Demokrat parti içerisinde hakim seçmenler olmaya başlaması ciddi bir etki oldu. Hangisinin daha önemli, belirleyici veya öncelikli olduğundan emin değilim ama bu koşulların denk gelişi kesinlikle sonucu değiştirdi. Sonuç olarak Barack Hussein Obama 2008'de seçilerek ABD'nin ilk Siyahi ve Bush yönetiminden sonraki ilk Demokrat başkanı oldu. Fakat, bu koşulların hiç var olmadığı 90larda, 2000'de veya 2004'te aday olsa Obama'nın o seçimleri kazanabileceğini sanmıyorum. Kısacası 2008'deki Obama'nın zaferi Obama'nın başarısından çok onun doğru zamanda, doğru yerde olması ve doğru koşulların denk gelmesiyle alakalı. Tabi ki Obama'nın seçime girme kararının önemli bir etkisi vardır, ama Obama'nın varlığından çok koşullar belirledi 2008 seçimlerinin sonuçlarını diye düşünüyorum.
Bunun dışında da aşırı determinizme de karşı olduğumu da söyleyeyim. Birincisi, Ömer'in tartışmanın başında söylediği "kader" veya "metafizik şeyler" olarak tanımladığı Teistik bir determinizme hiç katılmıyorum. Biraz aşırı pozitivistlik olabilir ama metafizik kavramlar ne kanıtlanabilir ne de yanlışlanabilir kavramlar olduğundan tartışmalarda haklı argümanlar olarak kullanılabileceğini sanmıyorum. Sonuçta sadece inanca dayalı sübjektif kavramlar, rasyonel bir tartışmada ister istemez objektif argümanlar ya da hiç değilse elinden geldiğince objektif olmaya çalışan argümanlar gerekir. Videonun sonlarına doğru da Ömer Biyolojik Determizm'e değindi. Bu bazı nörologların, evrimsel biyologların ve evrimsel psikologların savunduğu bir görüş. Robert Sapolsky, Sam Harris veya Steven Pinker gibi. Uzmanlık alanım olmadığından sert bir şekilde yorum yapamam bu konu üzerine, fakat birçok aynı alandan gelip bu tarz bir determinizme kısmı veya tamamen karşı olan bilim insanları da var. Biraz popüler bilim dergileri bu tarz biyolojik determinist isimleri yayınlara taşıyarak meşhur etti, genelde de zaten popüler önyargıları doğrulayan bir yaklaşımları var. Haklı olabilirler ama onların da bulgularını kesinmiş gibi ele almamak lazım. Malum, bilim sürekli olarak kendisine eleştirel olarak yaklaşır ve kendi bulgularını çürüterek ilerler. Asla mutlakiyetçi (absolutist) ve muhafazakar (conservative) bir yapısı yoktur bilimin. Bu tip bir aşırı biyolojik determinizmin ciddi bir şekilde bizi öjeniye, Nazi sahte bilimlerine götüreceği tehdidi de varolan tartışmaların arasında. Ama özellikle ekstrem bir biyolojik determinizmin doğru olmadığını gösteren örnekler bulabiliriz diye düşünüyorum. Bunun en güzel örneği insanın değişebilme yeteneği. Herkes belki bu yeteneğe sahip değildir ama insanların bazıları doğru koşullar sağlandığında değişebiliyor. Mesela, eski Neo-Nazilerin kurduğu "Life After Hate*" gibi önemli sivil toplum örgütleri var ABD, Kanada ve Birleşik Krallık gibi ülkelerde. Burada eskiden Neo-Nazi olup sonradan hayatları düzene girince yaptıklarından pişman olan ve insanları Neo-Nazizm gibi aşırılıkçı düşüncelere karşı uyaran ve hatta oradan çıkmak isteyen insanlara yardım eli uzatmaya çalışan dayanışma örgütleri bunlar. Normalde biyolojik deterministler siyasi görüşlerimizin dahi doğuştan gelen kişilik özelliklerimize dayalı olduğunu söylüyorlardı. Yani "Bazı insanlar doğuştan daha asabi, daha şiddet eğilimli, daha nefrete yatkın veya daha komplo teorilerine inanmaya eğilimli, o zaman o insanlar aşırılıkçı hareketlere kayması beklenir." gibi argümanları vardı ama bu değişim onların argümanlarını çürütüyor. Tamamen çürütmese de (belki gerçekten de hiçbir şekilde değişemeyecek insanlar vardır) en azından bu konuda yapılan genellemeleri yanlışlıyor diyebiliriz, yani herkesin değişime kapalı olmadığını gösteriyor. *Life after Hate'in kurucusu ve bir dönemler California'da bir Neo-Nazi çetesinin lideri olan Christian Picciolini'nin TedX konuşması (İngilizce): ruclips.net/video/SSH5EY-W5oM/видео.html
Her videoda ömer e daha da fazla hayranlık duymaya başlıyorum. Argümanları o kadar sağlam ve mantıklı ki. Diksiyonu , sempatikliği fln. Münazır ruhu var adamda resmen
Videonun sonunda ömerin de dediği gibi seçenekler arasında her zaman bir seçeneğe daha yatkınız ifadesine katılıyorum. Yaşar’ın da bunun ardından “ama diğer seçeneği seçmek de senin elinde sonuçta” demesine benim şöyle bir argümanım var. Örnek verecek olursak ben çok çalışkan bir insan değilim anca ödev sınav falan varsa çalışırım. Şimdi eve geldiğimde diyelim ki önümde iki seçenek var film izlemek ve ders çalışmak diğer gün sınav yoksa benim kararım zaten verilmiştir. Film izlemek. Evet ders de çalışabilirdim ama bunu yapmayacağım çok belli çünkü böyle bir yapım yok. Eğer ders çalışırsam da öbür gün sınav olacağı içindir. Yani aslında ders çalışmam çoktan belirlenmiştir çünkü bu sefer ders çalışmam için gerekli koşullar sağlanmıştır. Parmak basmak istediğim nokta kısaca her zaman birden çok seçeneğimiz vardır fakat çoğu seçenek illüzyondan ibarettir. hiçbir zaman uygun bir koşul sağlanmadıkça seçilmezler. Seçeceğimiz şeyler zaten çoktan belirlidir. Sahip olduğumuz “özgür” irade nehirde akıntıya karşı veya akıntıyla yüzebilme lüksü tanır, karaya çıkmamız ihtimal dahilinde bile değildir.
Bence kesin olarak adlandırılabileceğimiz bir özgürlük kavramı yok bu dünyaya gelmenin sorumluluğu bende değil yaşadığım şehir görünüşüm ya da içinde bulunmuş olduğum beden insan topluluğundan olmam gibi yani bu kadar çok dış faktör varken bize sadece bulunduğumuz durumdaki belli başlı tercihler kalıyor ne kadar rasyonel bir insan olduğumuz da seçimini yaptığınız tercihler tarafından belirlenebiliyor. Bu tercihler de sadece bu kapitalist sisteme uyumumuzu arttırıyor yapmış olduğumuz bir çok uğraş boşuna zaten. bir sisteme uymaya çalışan bir insanın özgürlüğe bakış açısı da şüphelidir. Olay sadece sisteme ne kadar uymak istediğimiz kısaca sistemin parçası olmak isteyen kişi gereklilikleri yerine getirir o kadar istemeyen de getirmez. En son da tablonun geneline baktığımızda özgür bir irade yoktur çıkıyor benim için. Ve ortada özgür iradeli insan yoksa başarı da ona atfedilemez. Edit:imla
Ömer'in anlattığı bazı şeylere katılmakla beraber ben Yaşar'ın savunmasını daha mantıklı buluyorum (bir de ateş ölçere devam edin böyle daha önce üzerine çok da düşünmediğim konuları sizin sayesinde düşünüyorum güzel oluyo)
İhtimaller var. Bireysel çaba ile bazı olayların olması ihtimalini artırıp azaltabiliyoruz. Hiç antreman yapmadan maraton koşusunu bitirme ihtimalin %5 ise antreman yaparak bitirme ihtimalini %80'e çıkarabilirsin. Ya da bir nehirde akıp gittiğimizi düşünelim, bireysel çaba ile nehrin bizim için daha avantajlı bölgelerine konumlanabilme ihtimalimizi artırıyoruz. Ama iyi dediğimiz yer bir sonraki adımda daha dezavantajlı bir bölgeye sevk de edebilir bizi. Şut çekerken topa falso vermek gibi bir şey. Ticari zeka ve fırsatları görebilme kabiliyetleri yüksek olan insanlar topa daha iyi falso verebiliyor ama yine de golle sonuçlanacağının garantisi yok çünkü kontrolleri dışında olan dış etkenler de var. Bi de başarının ne olduğunu tanımlamak lazım tabi. Aç açıkta kalmadan konforlu ve mutlu bir hayat sürmek lüks olmasa bile başarılıdır bence, zira yolun sonu herkes için aynı.
Kaderin mutlak bir şekilde varlığına ya da yokluğuna inanmak ve bunun hiçbir şekilde degistirelemeyecegini düşünmek insan için pek de iyi bir şey olmasa gerek. Videoda dediğiniz gibi kaderin mutlak bir şekilde varlığına inanmak insanı çaresizliğe ve sorumluluk almamaya itecekken mutlak şekilde yokluğuna inanmak da insanın elinde olmayan şeyler için kendini paralamasina sebep olabilir. O yüzden bu alan en iyisi gri kalsın. Fakat şahane video olmuş ağzınıza sağlık.
Benimle aynı fikri savunup ve de aynı cümleleri kuran birini görünce şok oldum. (Sağdaki arkadaş ismi) yalnız ben şunu gördüm. Bu özgür iradenin olmadığı hissiyatı tartışmalarımaları sonuç vermiyor. Ios ile android farkı meselesi gibi sanırım. Aynı frenkansa çekemiyosın karşıdaki kişiyi..
Dini açıdan cüz-i irade ve külli irade farkını biliyor musunuz? Yaşar cüz-i iradeden bahsederken Ömer külli iradeden bahsediyor. İkisi de haklı ama aynı konudan bahsetmiyorlar :)
ömer'in söylediklerinin bir kısmını mantıklı bulsam da kontrolüm dışındaki hiçbir şeye tahammül edemediğimden yaşar'a katılıyor ve "kader/şans ne abi?!" diyerek zihnimi rahatlatıyorum. söylediğiniz gibi, kendimi neoliberal bir özneye indirgediğimi fark ettim ama bu en azından kontrol edilebilir.
Ömer abinin mantığıyla düşününce bi katili katil yapan da kendisi olmadığı için bu yüzden mahkum edilmesi yanlış olmaz mı, gerçekten yaşar abinin dediği gibi bu düşünce tarzı çok nihilist bi noktaya gidiyor.
17:54 hayır abicim. 5 mi, 8 mi olacağına nasıl karar veriyorsun peki? 18:36 aynen öyle. ömer aşşırı doğru konuşuyor buraya dikkat. 20:30 yine çok doğru. bundan dolayı suç yoktur, hak yoktur. bunlar insanlar tarafından bir arada yaşayabilmek için üretilmiş kurallardır, kavramlardır. yani varlardır tabii ki ancak evrende sabit gerçekler olarak bir bütünlükleri yoktur. Kişilik, benlik, birey de yoktur. Yani en azından günlük anlatıda kullanıldığı ve kastedildiği gibi. Ömer diye bir ideal varlık yoktur. Ancak Ömerler vardır. Bir saat sonraki Ömer ile şuanki Ömer aynı değildir. Aldığımız her oksijen atomu, yüzümüze vuran her ışık huzmesi bizi değiştirir. Ancak biz günlük olarak hayatımıza devam edebilmek için bu Ömerleri diğer her şey gibi kategorize etmek zorundayız. Ki bu videoyu izleyip izlemeyeceğime karar verebileyim. Bunun kendi açından baktığın kısım vardır bir de. Ömerin videolarını seven Saruhan bu geçmiş deneyimine dayanarak Ömerin yeni attığı videoyu da izler böylece. Yoksa youtubeun sonsuz derinliğinde rastgele videolara tıklar dururdum. Ki aslında bu tip davranışı ne kadar çok gösterdiğimizi düşününce bu rastgeleliğin farkına varır ve kişilik, benlik dediğimiz şeyin düşündüğümüzden de silik bir şey olduğunu anlarız.
Biraz fantastik ama benim hayalim karar verme mekanizması şöyle gerçekleşiyor 100 adet ampul her bir farklı karakterde (örnek aldığın etkilendiğin kişilere benzer ) bu güne kadar gördüğün olaylar ile onların karakterinin (olaylara göre yanıp yanmaması 0-1) değişmesi sonucu herhangi bir karar anında 50 den fazlasının oyu ile kararın verilmesi her olay da bunların şekillenmesi sonucu oluyor ise özgür iradenin olmaması gerekir
arkadaslar, siz sanirim ikiniz de Outliers kitabini okumamışsınız. bu konuda bir video yapmadan once en azindan bu kitabi okuyup Çinliler neden pirinç uretimi konusunda iyi, amerikalilar neden basketbol konusunda iyi uzerine bir dusunmek lazim. 10bin saat kurali ne kadar geçerli dusunmek lazim. kendi tecrubemi ayri yorumda paylasayim...
X konusunda basarili olmak icin 1- engeller karşısında dirayetli bir şekilde alternatif yollar aramaktan hiç vazgeçmemek 2- X konusunda yeterince saat vakit harcayarak konu ile ilgili davranislarin omuriliğe aktarilmasini sağlamak 3- Şans (1. madde ile bağlantili. sebebibi ayri yorumda yazarim) 4- Konu ile ilgili yetenek sahibi olmak (bazi konularda gerekli bazi konularda gereksiz)
kişi kendi şansini (yeteri sayida deneme yaparak) kendi yaratir. ornegin, - videom 2bin kere izlendi deyip moral bozup youtubea video atmayi birakmak (youtube bir kanal mezarligi) VS. youtube'a her hafta video atip hangi konularin tuttuguna bakip yeni konular arastirip denemeye devam etmek - startup'i icin yatirimci arayan birinin aldigi bir kaç Hayır cevabi karsisinda ozguvenini kaybetmesi VS. yeteri sayida yeni yatirimci adayinin kapisini çalmaya devam etmesi - bir kizi dansa kaldirmak VS. yirmi kizi dansa kaldirmak Örnekler çoğaltılabilir. Çok deneme yapmak bazen şans getirmeyebilir (ben zaten şanssızım şeklinde bir kendi kendini doğrulayan kehanet psikolojisi ile deneme yapmaya devam edenler)
bazen de şans kapiyi siz onu aramiyorken çalar. ornegin bu bana daha once oldu. bu noktada yine sizin kapinizin çalindigi gune kadar ne kadar deneme yaptiginiz onemli bir faktor. ayni yatirimcinin iki farkli gence 100er bin USD yatirim yaptigini dusunun. biri 3 startup girişiminde fail etmiş. diğeri ise hiç konfor alanindan çıkmamış maaşlı hayati tercih etmiş. şimdi bu iki kişiden hangisinin girişiminin başarılı olma ihtimali daha yuksek?
Abi heyecanını yenme olayı nasıl gerçekleşiyor senin dediğine göre mesela o an yapabileceğin ama utandığın için yapamadığın düşündükçe birikiminin artması sonucu kararının değişmesi veya aklına önceki bir an ın gelmesi sonucu birikimlerinde o anın ın 2 olması sonucu daha mı baskın oluyor
Olay bilinç dışı ve prefrontal korteks aslında. Kader sandığımız şey daha önce düşündüklerimiz de olabilir bir şekilde duyup hatırlamadığımız şeyler de. Ancak başımıza gelecek olayları biz seçmeyiz. Nasıl biri olacağımızı, durumlara vereceğimiz tepkileri biz seçeriz. Bir kriz, bir olay, bir felaket birilerini yıkıp baştan yaratırken birilerini sadece yıkabilir. İrademiz ve verdiğimiz kararlar %100 başarılı olmamızı sağlamaz ancak büyük oranda ihtimalini artırır. Outliers kitabını okursanız dediğimi anlarsınız, şans da çok önemli bir faktör. Sen hazırsan ve şansın da varsa başarılı oluyorsun.
Aslında her şeyde şans faktörü var orta gol örneğinden ilerlersek sen her antrenman yaptığında sadece maçta ortaya kafa vurup gol olma ihtimalini artırmaya çalışıyorsun. bir diğer örnek üniversite sınavı, sen ne kadar çalışsanda o gün başka bir şey olup başaramama ihtimalin her zaman var yani sen çalışarak sadece kazanma ihtimalini artırıyorsun. bu konuda Ömere katılıyorum bence de metafiziksel bir şey var
yaşar'ın söylediği mantıklı geliyor. tek değiştirebileceğin faktör kendinmiş gibi. fakat kendini değiştirmeye yönelik irade de mutlak olarak sen tarafından belirlenmiyor bence. elimizdeki tek faktör bile tam elimizde değilmiş gibi.
İkinizide belirli kısımlarda katılıyorum. en başa gittiğimizde biz diye bir şey yok ama mutluluğumuzu 5'den 8'e çekmek de bizim elimizde. yani kısıtlı bir özgür irade diyebiliriz
Hayat önümüze seçenekler sunar. Siz o seçenekleri degerlendirebilecek konumda değilseniz. O zaman o seçenekleri kaybedersiniz.... Ve seçim sadece sizin o seçim zamanında ne kadar hazır olup olmadığınızla ilgilidir. Yani hayattaki şans faktörü hayatın size hazırladığınız yerden soru sormasıdır.
İddia ediyorum; yaşamımızda aldığımız kararlarin %70'i, rasyonel değil duygusaldır..Kararlarinizimın tercih ve seçimlerimizin çoğu bize ait olmadığı gibi bir eğilim ve duygusal tepkimelerimizin bir sonucudur. Derinlikli düşününce bunu farkedersiniz..insan sadece irade sahibi sorumluluk alan rasyonel bir varlık değil, duygular, dürtüler, güdüler, hormanlar, deneyim ve yaşanmışlık bile devreye girdi mi aldığınız kararların ve seçimlerin sizin iradenizin dışında gelisitigini farkedersiniz. İnsan kısa vadeli seçimler de başarılı olabilir ileriye dönük seçimleri ise şans faktörüne olasiliklara ve şartlara bağlı olarak değişkenlik arz ederek bir sonuca ulaşır o yüzden gayri ihtiyari bir secimin sonuçları üzerinden insanın kendisini yanılmış bulması da sonucun başarı ile sonuçlanması da tamamen tasadufidir..
önümüze birtakım durumlar, pozisyonlar çıkıyor evet ama onları firsat olarak görüp değerlendirmek kişinin elinde. zamanında voleybol için iyi bir eğitim alma şansım varmış çünkü ortaokuldaki antrenörümün verdiği eğitim çok büyük bir fırsattı ama ben bunu ,4 yıl sonra, kendime, öyle bir ortamı nasıl kazanabilirim diye sorarken anladım. farkındalığını olabildiğince geliştirmeye çalışmalı kişi çünkü her an yeni bir pozisyonda bulabiliyoruz kendimizi.
Bir insan elbette kendi iradesiyle depresif olmayı seçmez ama bilinçli ya da bilinçsizce yaptığı birçok davranış o duruma gelmesinde katkı sağlamıştır. Burada fazlasıyla özgür irade ve seçim var ama bu davranışların özellikleri, neyden kaynaklandıkları kombinasyonları vs vs uç uca eklendiğinde sonsuz bir olasılık ortaya çıkıyor ve bence kader tam olarak bu. Video the stanly parable oyununu hatırlattı bana felsefi düşünmeyi sevenlere tavsiye olunur. Güzel içerik olmuş elinize sağlık..
Olayı fiziksel düzlemde ele aldığın zaman özgür irade yokmuş gibi duruyor. Var olan her parçacık, matematiksel bir denklem üzerinden uzay-zamanda evriliyor. Bunların birbiriyle etkileşimi yine matematiksel olarak ifade edilebiliyor. Teknik olarak evrendeki her şeyi tek bir State üzerinden ifade edebiliyorsun. Eğer bütün fizik kanunlarına hakim olsaydık, yani State, zamanda nasıl evriliyoru bilseydik ve herhangi bir zamandaki halini bilseydik (Initial State), teknik olarak geçmiş veya gelecekteki her durumunu öngörebilirdik. Yani kısaca nasıl ki elinizdeki topu bıraktığınız zaman ideal ortamda yere kaç saniyede düşeceğini hesap edebiliyorsunuz, çünkü matematiksel olarak ifade edebiliyoruz, işte o top aslında evren ve içindekiler. Biz de buna dahiliz. Bu klasik determinizm. Tabi insan olarak bunu bizim bilmemizin imkanı yok, ama teoride mümkün. Post kuantum determinizmse artık bunu söylemiyor. Her an her şeyin durumunu bilseydik dahi, State'in zaman içindeki evrimi olasılıklar üzerinden gerçekleştiği için bir sonraki durumun ne olacağını bilmek bizim için imkansız olarak görülüyor. Fakat yine'de State'in evrilebileceği kısıtlı ihtimal olduğundan dolayı teoride geçmiş ve gelecekteki bütün ihtimalleri bilebilir, o olası ihtimallerden biri gerçekleşecek diyebilirdik. Kısaca determinizmde nehir, başı sonu belli tek bir yatakta akarken, post kuantum determinizmde her an yatağın yönü asla kesin olarak öngörülemeyecek şekilde değişiyor. Her an "perfect" bir zar atılıyor, sonucu bir sonraki State'in durumuna karar veriyor. Peki neden bunların ikisi de determinist yaklaşım? Çünkü ikisi de matematiksel olarak ifade edilebiliyor, matematiğin olduğu yerde irade olmaz. İrade varsa bile o irade, o matematiği koyanın iradesidir. Senin iraden veya seçim hakkın olamaz. Denklemi koyarsın sonuç çıkar, gerçeklik de o sonuçtan biridir. Peki öyleyse irade yok mu? Çıkış yoluna bağlı. Fiziksel gerçekliği baz alırsan ve metafiziği reddedersen bu yoldan mantıki olarak gitmen gerekiyor. Fakat şahsen düşüncem, dış gerçeklik insan için bir başlangıç noktası teşkil edemez. Düşünüyorum, öyleyse varım. Bu ne demek? Dış gerçeklik, özünde matematiksel ispata tabi değildir. Yani maddenin gerçekten var olup olmadığı dahil kanıtlanamaz. En basitinden bir simülasyonda olup olmadığımız bilinemez. Çünkü bunlar algılarla şekillenir. Algı ise içsel bir deneyimdir. Yani her dışsal deneyim günün sonunda içsel bir deneyimde son bulur. Dışsal deneyimden kastım her türlü fiziksel, kimyasal, biyolojik sebep-sonuç ilişkisi içerisinde gerçekleştiğini "algıladığımız" olayların tamamı. Yine bu sebep-sonuç ilişkisi de ispatlanamaz. Bunlar dış zincirler. O zincir bir noktada geliyor, dolaşıyor senin içine giriyor. Duygularını, düşüncelerini ve deneyimini oluşturuyor. Hatta biraz üzerine düşünürsen duyu organlarından elde ettiğin şeylerin de, canının acıması, dilinin yanması vs., bu deneyime dahil olduğunu görürsün. Bunların fiziksel olan bir tarafı yok. Bunlar her türlü dışsal deneyimden daha "gerçek" ve varlığı ispatlanmaya ihtiyaç duyulmayan aksiyomsal şeyler. İspatlanmaya ihtiyaç duyulmaz çünkü bu "sen"sin ve "sen"in deneyimin. Dış dünya "sen" değilsin, bir deneyime sahip mi bilemezsin, bu noktada senin dışında herhangi bir şey deneyime sahip mi onu da bilemezsin, varlığını ispat da edemezsin. Nitekim insanlar NPC'lerden ibaret de olabilir bunun aksi ispatlanamaz. İşte bu yüzden çıkış aksiyomu insanın "ben"liği olmalıdır dış dünya değil. Deneyimin gerçekleşmesi için dışsal zincirin varlığının olması gerektiğini algısal olarak gözlemliyoruz. Yani o zincirin halkasını içine girmeden kesersen, mesela beyninin bilmem ne bölgesindeki bir kısmı iptal edersen, elbette o deneyimi yaşayamaman çok doğal. Çünkü bahsettiğim dışsal zincirin bir bağlantı noktasını kopartıyorsun. İşte irade de bu içsel deneyimin bir parçası. Emrediyosun, elin kalkıyor, emrediyosun aklın düşünüyor. Bu bir ilüzyon olamaz çünkü ilüzyon dışsal gerçeklikten içsel gerçekliğe geçerken yaşanan bir zincirdeki bozulmadan ibarettir. Beynindeki bir anomalite, veyahut dış dünyadaki bir ışık oyunu algını bozar. Fakat algının varlığı sorgulanabilir bir şey değildir. İrade ise içsel olandan dışsal olana gider. Varlığını ise her insan bilir, deneyimler. Nitekim bu deneyimin kendisi ve deneyimi yaşayan benlik, fiziksel dünyada değil. Değil, çünkü matematiksel olana tabi değil. Öyle olsaydı varlığını inkar etmek gerekirdi. Eğer bir tahmin yapıcak olsaydım belki post quantum modelde önüne serilen bir sürü seçenek var, bunları seçiyor ve realiteye böyle etki ediyorsun falan derdim. Fakat tamamen bir tarafımdan sallayarak, o zincir nerede başlıyor nerede bitiyor, benliğin aslı nedir bunları bilmek zor. Yine de dışarda klasik determinizm gözlemlenseydi edilseydi dahil, iradeyi reddetmezdim, buna "mystery" demeyi tercih ederdim veyahut direkt olarak sebepselliği falan sorgulardım, çünkü benim çıkış aksiyomum benliğin kendisi, dışsal olan değil.
Olm size açılan orta güzel bana açılan orta diş hekimligiydi okuduk bölümün anasını bellemisler.lan benim de puanım yetiyodu ODTÜ bogaziciye ama açılan orta farklı :D
Videoda Yaşar'ın "ben çalışmazsam başarılı olamam, ancak çabalarsam bir yere gelebilirim" diyerek kaderin etkisine zıt argüman olarak sunduğu gerçeklikler aslında dinî literatürde "sünnetullah / âdetullah" olarak geçen ve kaderin içerisinde bulunan bir nizamın eseri olduğu söylenen şeylerdir. Yani daha basitçe söylemek gerekirse 'çalışanın başarılı olması', 'Yaşar'ın aksiyon gösterdiği için bir yerlerde önünün açılması' veya 'Ömer'in yeterince çalıştığı için arkadaşının tavsiye edeceği o bölümü kazanabilmesi' gibi olaylar kader mantığının içinde bulunan kanunlardandır. Bu kanuna uyduğu için o sonuca ulaşmışlardır. Aslında Ömer'in ne yaparsan içinden çıkamazsın dediği yerle de örtüşüyor. Bir de "kader gayrete aşıktır", "insan için ancak çalıştığının karşılığı vardır" gibi ifadeler düşünülünce kaderin tanımı baya değişiyor aslında. Güzel bir sohbetti ancak bu videoya daha iyi hazırlanılabilirdi diye düşünüyorum, bu konunun alanınız da olmaması sebebiyle biraz daha kendi görüşlerinizin dayanaksız kaldığı bir muhabbet olmuş bence. Biraz felsefe, kelam ve dinî araştırmayla bu video bambaşka seviyelere çıkabilir, çok sevgiler.
Olaylara etkiyen insanüstü metafizik,kader falan fıstık yoktur sadece biz bir olaya etkiyen bütün olasılıkları hesaplayamadığımız için önümüze gelen olayları tahmin edemiyoruz.
yetiştiğimiz çevre, tecrübeler seçimler üzerinde etkili bir rol oynamakta ama rolün hepsi bunlara ait değil. uzun bir süre tembellik yapmayı alışkanlık haline getirmiş ve ailesi de böyle insanlardan oluşan biri olarak şunu söylemek isterim ki ortada bir sorun olduğunu ve bundan rahatsız olduğumu yüzüme yüzüme vurduktan sonra bu alışkanlığımı değiştirdim. ailemin böyle olmasını ben seçmedim, önümde 2 yol vardı: ya bu alışkanlığı devam ettirmek ya da artık bir dur demek. zaten seçmediğim hiçbir şeyin beni tanımladığına inanmıyorum.
Eskiden ben de Ömer gibi düşünürdüm. Benim iyi niyetim yetmedi beni bu noktaya hayat getirdi derdim. Özgür irade vardır. Şu an kafa olarak bulunduğum yere gelmemi özgür iradem sağladı. Kişisel olarak gelişmemi açık fikirli olmamı ve radikal faşist düşüncelerden arınmamı özgür iradem sağladı. Yoksa tek yol islamdır. Allah katınsa tek din islamdır. Müslüman olmayanlar cehenneme gidecek. Gibi saçmalıklarla kafamı meşgul eden en doğru kendim olduğunu sanan bir aptal olarak kalacaktım.
hem yaşar hem de ömer haklı. hayatta her zaman açılan ortalar var çünkü bir toplumda yaşıyoruz, insanlarla ve onların hayat işleyişleriyle etkileşim halindeyiz. önemli olan açılan o ortayı bir fırsat olarak değerlendirebilmek ve gole gitmek. bunun için de farkındalığın gelişmiş olması gerekir. diğer yandan genetik kodlama ve tecrübelerin çizdiği yol konusunda ömer haklı ve bu kendi halinde nihilizme götürmez. insan hayatında ne kadar yer kaplıyor konusunda oran veremesem de sınırlandırılsa da, insanın hissettiği bir bilinç yaşıyorum durumu her ikisini de haklı çıkarıyor. sadece hangisi ne kadar yer kaplıyor, bilemiyorum.
hukuken bir ceza verirken bile "insan öldürmenin cezası 20 yıldır" gibi bir kalıp oluşturamıyoruz. çevresel etkenler, kişinin bu cinayetteki sorumluluğu da ceza verilmesinde etkili oluyor. bu da yaptıklarımızın %100'ü bizim eserimiz olmasa da belirli düzeyde bir irademiz vardır demek oluyor. ve bu irademizden de belirli ölçüde sorumluyuz.
iradeye bi yüzde bir veya ondan da az bi pay düşüyor ama işin sonunda elimizdeki bu yani mecbur olduğu kadarını deneyeceksin hiç yok demek fazla olur ama sandığımızdan çok daha az.benim anladığım kadarıyla biz genelde bunu bi yüzde elli falan kabul ediyoruz. bu tarz konularda aslında tehlikeli mi değil mi diye düşünmemek lazım çünkü sonuçta gerçek gerçektir yani iyi veya kötü.ama depresyon vesair denmiş o bakımdan hepten kaderci olan bi adam başarısında da kaybında da bir nötr durumda oluyor tam irade yanlısı olanda birinde kibre kadar giden bir sevinç diğerinde de yıkıma kadar giden bir hüzün oluyor bunun bir çözümü yok çünkü kaderci olup olmamayı da seçip secmedigimiz belli değil.dolayisiyla bu bir nevi hissi bir şeydir ben irade az gibi hissediyorum halimden de memnunum çünkü mutluluk aralığım 4-9 arası gibi en kötü durumda bile ortalamadan bi tık düşüğe geliyorum
Ben şöyle düşünüyorum Allah Bizi Yarattı ve Dünyaya Gönderdi Ve Yaratırken Bizim nasıl Hayat yaşayacağımızı bildiği için Kaderimizi Ona göre Yazdı ve Aslında Biz Çogu zaman özgür irademizi kullanıyoruz ama bazı zamanlarda o irademizin Üstünde Allahın iradesi devreye giriyor ve bazen ne kadar cabalassakta çalışsakta takdiri ilahi diyoruz Ama Tamamen özgür irademiz yok diyemem
Evren elektronlar harici deterministikse özgür iradenin vaarolması imkansız yani özgür irade yok Eğer buluşlar değişirse yada tanrı varsa (bence yok) özgür irade vaar olabilir
bu ikilinin muhabbetlerini müthiş seviyorum. genel olarak görüşlerim ömer'e yakınsıyor. ikimizinde çocuklugu keçiörende geçmiş, keçiören effect galiba :) ama yaşar ın sözünü biraz fazla kesiyorsun o biraz rahatsız edici :) islami bir bakış açısıyla olaya bakacağım zira herhangi bir temele dayanmassan çok rahat özgür irade yoktur, seri katil suçsuzdur noktasına gelebilirsiniz çok tehlikeli. o yüzden neyi temel alarak olaya yaklaştığın önemli. kadercilik noktasında bizi yani insanı 100 birim olarak düşünürsek 80 birim zaten halihazırda mevcut. bu 80 birimde ne var derseniz genetik-içine doğdugun aile ortamı-genel çevre gibi. burada 20 birimlik bir irade payı bırakıyorum. çünkü her seçim aşamasında 20 birimlik pay ile mevcutu yani 80 birimin etkisini bükme şansın var. farklı bir metafor olarak düşünürsek sen bi çorbasın, çorbanın içeriği büyük oranda belli ama sanada bir takım içerikleri katma payı verilmiş ve çorbanın tadına etki etme şansın var. özgür irade ile bu 20lik payı oluşturabiliyorsun ve bütün sorumluluk sende. yani sen herhangi bir yanlış durumda dönüp dönüp suçu 80 lik paya atamıyorsun. kuranı kerimde bakara suresinde hz adem in kıssası ile kadercilik, kader mevzu uzunca işleniyor. orada şeytan orta doğu kadercisi durumda zira allaha karşı "ben ademi saptırmadım çünkü benim böyle bir gücüm yok sen izin verdiğin için ben saptırabildim diyor, aslında hepsini sen yaptın diyor" hz adem ise sorumluluk alıp kurala uymadığını ve kendi hatası oldugunu kabul ediyor ve insanın dünyadaki hikayesi başlıyor.. daha detaylı bir anlatım için bkz: The Fall of Satan and the Rise of Adam - Nouman Ali Khan ruclips.net/video/UpZH1lQmuE4/видео.html
Başarılarımızın ve yaptığımız iyi şeylerin yegane sahibi olamayız. Boğaziçi üniversitesini kazanmayı sağlayacak zekayı kendi çabamızla kazanmıyoruz, ders çalışmanıza destek verecek yol gösterecek bir ailede doğup büyümeyi de biz çabamızla elde etmiyoruz seçmiyoruz. Afrika’da içmek için temiz su arayan insanlardan olmama lüksü bizim tercihlerimize sunulmuyor nihayetinde. Metafizik boyutu tamamen reddedip her şey benim başarım ve benim tercihlerim diyebilmek mümkün değil bana göre. Çünkü tercih dediğin şeyi de kendin önüne koymuyorsun, videodaki deyiminizle bir orta geliyor ve buna nasıl karşılık vereceğin de sadece tercih meselesi değil. Sen tercih ettiğin halde istediğin şekilde karşılayamayabilirsin o ortayı, becerilerin yetmeyebilir. O ortayı senin karşılayabileceğin şekilde önüne getiren bir güç var. Becerim var, tercih ettim ve yaptım diyerek bütün başarıyı sahiplenmek ; bu beceriyi yeteneği kendime yükledim her şey benim isteğim ve çabamla oldu demek oluyor. Diğer yandan; başarınızı kutlarken buna sizi ulaştıracak değerlere sahip olduğunuz için şanslı olduğunuzu farketmek, şükretmek gerekir.
Ömer Bey, Öncelikle bir Müslüman olarak sana seni mutlu edecek bir dua ile sesleniyorum. Allah seni İslam ile şereflendirsin İslam'ı kalbinin derinliklerine yerleştirsin. En zeki ve akılı Müslüman olarak yaşayasın ve ölesin. Seni "Afganistan için En İyisi: Taliban Nasıl Kazandı?" isimli video ile tanıdım. Sonra diğer bir kaç videonu seyrettim. Bu video sana seslenmemi sağladı. Kader hakkında İslami hiçbir kavram kullanmadan İslam'a uygun açıklamalar yaptın. Müslümanların birçoğu senin gibi kaderi açıklayamıyor. Ayrıca senin okuduğun okul ve senin yaşadığın yaşam tarzına sahip birçok insan hem zeki hem kültürlü olmasına rağmen İslam a karşı kasıtlı düşman ve kasıtlı cahiller. Aynısını Müslümanlar da yapıyor tabi ki Perde gerisinden, dahil olmadan yaptığın değerlendirmeleri çok beğendim. Seninle tanışmayı gerçekten çok isterim. İslam ehli olmanı çok isterim. Allah nasip etmez ise İslam a düşman olmadan ömrünü hep objektif tamamlamanı dilerim Kolay gelsin. Videoların devamını bekliyorum. İslam hakkındaki görüşlerini ayrıca merak ediyorum Teşekkürler.
13:30 Mr. Yaşar, you are young for such a big question(maybe you can't handle it, sorry), and I am not older than you, but I wouldn't say I like your worried attitude. Also, as Mr. Ömer noted, this may be an illusion. Still, it is a beautiful illusion and inevitable for the legal infrastructure that constitutes civilization and individual criminal capacity. I believe that, in the end, I have only one proof: the evolutionary creation of this civilization by the human species. We, humans, invented art, writing, philosophy, state, technological developments (this could be the first obsidian stone spear hammer or the experiments conducted at CERN), and culture, which is the sum of these and is despite nature. These may involve succession but cannot be separated from rational causality. I am leaving a link, with love. Daniel Dennett Explains Consciousness and Free Will | Big Think ruclips.net/video/R-Nj_rEqkyQ/видео.html
Aslında edindiğimiz bir fonksiyonlar kümesi var gibi düşünebiliriz. Neticede biz özelliklerimizi soyumuzu devam ettirme üstüne edindik. Yani belli durumlara, belli girdilere; belli tepkiler, belli çıktılar vermeye programlıyız da diyebiliriz. Ama aynı zamanda içinde bulunduğumuz fonksiyonun içini dallandırabiliriz. Bizi oluşturan çevremizi oluşturan unsurları da küçük ölçüde de olsa değiştirebiliriz. Neticede eğer başka insanlar hayatımıza küçük de olsa etki edebiliyorsa biz de başka insanlara ve kendimize de etkide bulunabiliriz diye düşünüyorum
ARKADAŞ BU ÖMER HER KONUDA MI HAKLI OLUR (not 15 16 yaşında liberallere laf yok ahlaki temellendirmesi olmayan otoriter sosyalizmden makuldür)(not 21 yaşındayım)
Özgür irade yok sadece bize dayatılanlar arasında seçim yapmak zorunda kalıyoruz ,ailemizi seçmeden dünyaya gelerek başlıyor maceramız. Yoksa kimse eşit şartlarda degil ,hayata çok önde başlayanlar ve hayatı yakalamaya çalışanların mücadelesi .üzücü...:((
Uzun zamandır sizleri takip etmiyordum Ama eskiye nazaran daha iyi bir tartışma ve münazara ortamı oluşturabilmişsiniz. Tebrik ederim. Bu konu hakkında nacizane fikrim hayatta bizim eylem seçme, eyleme geçme irademiz, seçim hakkımız çok daha fazla ama sonuç elde etme de, hedeflere ulaşma noktasında bizim tercih ve kararlarımızın etkisi, bizim yönetim gücümüz çok daha fazla az. Her yeni bir başlangıcımız da, her yeni kararımızda özgür irademizin payı büyüktür ama sonuçlar belirsizdir ve o sonuçlarda özgür irademiz çokta etkili olamıyor.
Geçenlerde izlediğim ve beni bir hayli derin düşüncelere iten bir videonun üzerine bu video tuz biber oldu. Buradaki değerleri insanların da faydalanması açısından bahsettiğim videonun linkini bırakıyorum: ruclips.net/video/7qCl_WEc8GI/видео.html Umarım link paylaşmamın bir sakıncası yoktur eğer bir problem yaratıyorsa yorumumu kaldırabilirsiniz. Bende linkini paylaştığım videodaki gibi düşünüyorum. Yaşayacağımız olayları eğer hesaplayabilseydiko zaman özgür iradenin varlığından hiç söz etmiyor olurduk. Sonuçta aldığımız kararlarda yaptığımız tercihlerde belli ölçülerde dış etkenler bizim karar ve tercihlerimize etkide bulunuyor. Örneğin reklam izleme sonucunda vücudumuzda oluşan kimyasal tepkimeler, hormonların salgılanması vereceğimiz kararda doğrudan etkili. Reklamın ne zaman izlendiği, ne kadar süre izlendiği, vücudumuzda ne gibi etkilerde bulunduğu ne kadar etkilediğini eğer hesaplayabilseydik alınacak kararı biliyor olurduk. Peki bu karar kader mi yoksa özgür irade mi olacaktı? Bir zarın 6 gelmesi kader midir yoksa matematik midir? Tüm olayları hesaplayabilirsek tüm değişkenleri; işte o zaman özgür iradeden bahsetmenin hiçbir anlamı kalmaz.
Yorumlar yine ufuk açıcı. Herbirini okuyoruz. Argümanlara olan itirazlarınız/cevaplarınız ve kitap/belgesel/video önerilerinizi not ettik. Çok teşekkürler herkese!
Metmetcigim moralini bozma, burada Ömer haksiz ve ona laflar hazirladim.
icine dogdugun toplum ve buyudugun cevre sadece baslangic sartlarini degistirir. Bundan sonrasi insanin kendi elindedir.
Yani maca ben 1-0 onde ama sen 5-0 onde baslayabilirsin. Ama macin sonucunu belirleyecek olan kimin daha iyi oynadigidir.
Bunun icinde kucuk bir sans faktoru de var tabi, ama sans bile o anda ona hazir olana fayda saglar.
Açıkçası bende önceden sizin gibi düşünüyordum lakin Spinoza'nın nedenselliği benim özgür iradenin hiç olmadığına ikna etti.
Arthur Schopenhauer'in bu konuya indirgenebilecek mükemmel bir sözü var. "İnsan istediğini yapabilir ama istediğini isteyemez" diye
Tabi ki ortadoğu kaderciliğine düşmeyelim ama ilk defa Ömer'e katıldım. Bu ben yaptım ,ben başardım hikayesinin çağın ruhundan kaynaklanan bir varsayım olduğunu düşünüyorum.
vay be
way be
ben de ilk defa yaşar'a katıldım. mutluluk potansiyelin 5-8 arasıdır. bu aralığı sen belirleyemezsin kabul ama 5-8 aralığında nerede olacağın senin seçimindir cümlesi en çok katıldığım ifadesi oldu.
Ömer'in kader konusundaki yorumları Maturidi ekol ile neredeyse birebir örtüşüyor. Sünnî Türk İslamının son kalesi Ömer Faruk Gemalmaz.
izlerken ben de tam olarak böyle düşündüm. ve Yaşar da farkında olmadan Eşari Atomculuğu'nu savunmuş gibi geldi. İlk kez Ömer Faruk Gemalmaz diyorum.
Ben burada Mutezile bir Yaşar ve Cebriyye'ci bir Ömer gördüm:')
Selam, Sunni Turk İslam anlayışı Ömer'in görüşüyle nasıl örtüşüyor anlamadım arkadaşlar. İradenin varlığını, etkisini neredeyse yok sayıyor. Tamam kimse aile,çevre, genetik koşulları yok saymıyor ama bu koşullar sebebiyle oluşan şartları imkan ölçüsünde iradesiyle değiştirebilir, gücü yettiği ölçüsünde. Yaratıcı da bunu istiyor bizden, bu sebeple iradeyi yaratıyor zaten. Bu noktada Yaşarın anlatımı daha dengeli, çevre ve genetik etmenleri yok saymayarak kendi irademizle bazı şartları, koşulları iyileştirebiliriz, düzeltebiliriz veya bozabiliriz. Ömerin anlatımından yola çıkarsak bir suçlunun suçu işlemesini geçmiş koşullarına, tecrubesine bağlayabiliriz. O zaman insanın yaşamına, tecrubesine göre ceza vermeliyiz, herkese aynı ceza verilmemeli vs. vs. bu konu uzar gider, bir sürü örnek verilebilir. İslam anlayışında iradenin etkisi,gücü yok sayılamaz bence. İrade kader kavramına karşı, zıt bir şey değildir.
Bu arada "insanın yaşamına, tecrubesine göre ceza vermeliyiz, herkese aynı ceza verilmemeli" düşüncesine ek yapmak istiyorum. Bu düşüncenin bi ileri aşaması bu etkenlerden dolayı bir suçlunun hiç ceza almaması. Çünkü aile ve çevre hayatı ve genetik kodlar onu buna itmiştir denenebilir. Hatta bu şekilde bazı savunlara rastlayabilirsiniz Amerikada. Bir dönem Çocuk istismarı suçunda biri böyle bir tartışma başlatmıştı. Bilimsel çıkarımlarla vatandaşın cinsel yönelimi temellendirip onun suçlanamayacağını söylemişti. Bunu düşünmesi bile ne kadar iğrenç, sapıkça geliyor. İşte irade burda devreye giriyor. Bilimsel açıklaması, yönelimi varsa bile irade bunu devre dışı bırakıyor, bizi rahatlatıyor. Yönelimi olsa bile İradesini koyup da yapmasaydı o yanlışı diyoruz. İnsanlarda şiddet eğilimi de olabiliyor, hatta bazen bizler zor olsa da kendimizi tutarak şiddete başvurmuyoruz. Bunu sağlayan da irademiz. İşte islamda yaratıcının da sınava çekeceğini söylediği şey tam olarak bu, irade ve akıl vermesine rağmen o şiddet, suç, istismar eğilimlerini neden yönetemediği sorulur insana. İslam inancına göre insanı farklı ve özel kılan da bu irade. İnsanın sadece atomların birleşmesinden bir şey olmadığının bir kanıtı da bu. O atomları belli ölçülerde hareket ettirebilme kabileyetimiz de var.
Neden bu kadar uzun uzun bi youtube yorumu yaptım bilmiyorum:)))
hepimize bol iradeli günler diliyim 😃
Ömer’in tevekkülü maşallah, göz yaşartıcı
Selam kardeşim, maalesef bunu tevekkül olarak adlandırmak çok güç. Özgür iradenin etkisini neredeyse yok sayacak kadar küçümsemek sıkıntılı. Bu irade ile insanlar kendilerini zorlayalarak, istemeyerek da olsa bir şeyler yapabiliyor. A koşullarına adapte olmuş biri, kendini zorlayarak B koşulundaki yaşantıya yaklaşabiliyor. Tabi Ömerin dediği gibi çevre, aile koşullarını, genetik kodları yadsınamaz. Mesela bu etkenler sebebiyle bozuk yollarda giden bir otobüste bulunmak zorunda olsun birey. belki o aracı tamamen pürüzsüz yola yönlendiremez ama şöfor ve yolcularla konuşup, oları en azından bi tık daha iyi yoldan gitme konusunda ikna edebilir, ya da otobüsten inip yürüyerek gider. daha çok yorulur ama o bozukluğa, pürüze daha az maruz kalır. Tamam bu kararı almasında da geçmiş yaşamı, tecrubesi, genetiği var diyeceksin ama insan düşünerek, sorgulayarak farklı kalıplara, şekillere girebiliyor. Yani iradesini ortaya koyup o yolu farklılaştıraviliyor, otobüsten inebiliyor. Kader buna aykırı bir şey değil. Kader tanımı bunu engellemiyor.
yaşar abiyi 15 16 yaş liberallere haddini bildirdiği için tebrik ediyorum
Modern insanın bireysel çabayla her şeyi yapabileceğine inandırılması karşısında “hiçbir” şeyi yapamaması günümüz psikolojik buhranın temel sebeplerindendir gibi duruyor
Yes
"Özgür iradenin olabilmesi için insanın kendi kendisinin sebebi olması gerekir." bu argümanı düşüneceğim bir müddet
Şimdi aklıma geldi. Poker oynamaya da benziyor biraz.
Hayat sana bi kart dağıtıyor, sana gelen eli iyi/kötü oynamak senin elinde. Çok iyi oynayıp eli kaybedebileceğin gibi kötü oynayıp kazanabilirsin de.
Kağıtların dağıtımı senin elinde değil. Karşı tarafın oyunu da senin elinde değil. Kartları oynamak senin elinde. İyi oynarsan kazanma ihtimalin artıyor ama %100 olmuyor hiçbir zaman.
Aslında her iksiniz de belli noktaya kadar doğru ifade ettiniz ama özgür irade yok veya tamamıyla özgür irademiz var diyemeyiz.
İnsan olarak belli seçimler yapabiliyoruz evet bu bizim cüzi irademiz olduğunu gösteriyor ama esasında yaşadığım hayatta külli iradenin yani Allah'ın bizim için çizmiş olduğu bir kader anlayışın da içinde bulunuyoruz. Ömer'in bahsettiği aile, çevre sebepler vs hep buna giriyor. Ama Yaşar'ın bahsettiği gibi bizim de bir cüzi irademiz var aksi halde bu dünyada imtihan olmamızın mantığı olmazdı.
Ufuk açıcı tartışmalar, üzerinde çok kafa yorulması gereken şeyler ...
Teşekkürler Ömer ve Yaşar..
Dövüşmen guzum
Tarihçiler olarak en çok tartıştığımız "İnsan iradesi mi yoksa belirlenimcilik mi?" tartışması yaptığınıza sevindim. Normalde varoluşçu felsefede daha Sartrecı bir pozisyonda olmama rağmen gerçek hayattan bahsederken Sartrecılıktan çok ikinizin arasında, biraz daha yapısalcı bir pozisyonda kendimi konumlandırıyorum. Yani insanın kendi iradesi var özgür birer birey olarak, bu kendi hayatına ve hatta bazen ufak da olsa toplumun gidişatına bile yön verebilir ama her zaman aşamayacağımız sınırlar ve koşullar da vardır. Yani milyonlarca seçenekten bir tanesini seçmiyoruz. Elimizin altında imkanlarımızın kısıtlılığından dolayı birkaç seçenek var ve onların arasından biz birisini seçip diğerlerinden vazgeçiyoruz. Zaten Satrecı varoluşsal kriz burada devreye giriyor. Ya diğer ihtimallerden birisini seçseydik hayatımız nasıl olurdu diye sormadan edemiyoruz.
Ama şunun da altını çizmek gerekir bence. Hiçbirimiz ne yazık ki eşit bireyler değiliz ve dolayısıyla eşit koşullar altında yarışmıyoruz, eşit koşullar altında karar vermiyoruz veya sonuç elde etmiyoruz. Dolayısıyla bu tarz bir yargılamaya başlamadan önce insanların farklı ayrıcalıkları ve ayrıcalıksızlıkları var, bunu unutmamak gerekiyor diye düşünüyorum. Mesela Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi bölmünden rastgele iki öğrenci seçelim, ikisi de üniversite sınavında aynı puanı alarak girmiş olsun. Bu insanların sınıfsal background farklı ise ister istemez aynı yeri kazansalar da farklı bir çaba sarf etmiş olacaklar. Örneğin bu BOUN SBUİ'de (BOUN'da 3 sene geçirdim ATA'da master yaparken. Bu bölüm çıkışlı çok arkadaşım vardı ama hiçbirinin bölümüne SBUİ dediğini duymadım doğrusunu söylemek gerekirse lol) okuyan Anadolu'nun çok rastgele ücra bir köşesinden ortalama altı bir liseden gelmiş işçi sınıfı A ve bir de Robert Koleji'nden gelmiş bir orta sınıf B olsun. Robert mezunu B'nin BOUN hazırlığını direk atlaması çok büyük bir başarı olarak görülmemeli, çünkü Robert'de zaten iyi bir İngilizce öğrenmiş olması lazım. A için ise durum tam tersi. A ile B'nin de eminim üniversite sınavı hazırlık sürecinde de devasa farklılıklar olmuştur. Malum, birisi zaten ta lisede iyi bir eğitim almış, öteki ise bunu ancak kendi imkanları ile kapatmaya çalışmış olmalı. Yani B x koşmuş ise A'nın 10x koşmuş olması lazım bu yarışta aynı sonucu elde edebilmeleri için. Ve bu konuda B Boğaziçi Üniversitesi'ne girdiğinde de B'yi çok başarılı göremiyorum, sadece zamanında ailesi ne ekmişse onun hasadını toplayan birisi olmuş. Gerçekten başarılı diyebileceğim kişi burada A oluyor, o kadar imkansızlığa rağmen başarabildiği için. Açıkçası bu onun konumundaki herkesin yapabileceği bir şey değil.
Bir de olaya negatif pencereden bakalım. Eğer fiziksel veya zihinsel bir engeliniz varsa birçok kapı ne yazık ki size daha başından kapanıyor. Üstelik bir de marjinalize edilmiş kesimdenseniz yani kadınsanız, LGBTI+ bir bireyseniz, etnik/dini/ırksal/kültürel bir azınlıktansanız, göçmen veya mülteciyseniz, işçi veya köylü sınıfındaysanız bu yarışa o kadar geriden başlıyorsunuz. Dolayısıyla bir kişiye Boğaziçi'ni, ODTÜ'yü veya Galatasaray'ı kazanamadığında ona parmak sallayıp "Bu senin başarısızlığındır!" demek inanılmaz derecede yanlış geliyor bana. Adil olmayan bir düzende, oldukça kötü bir eğitim sisteminde, saçma derecede zor ve anlamsız sorulardan oluşan birkaç saatlik sınava girip burada başarısız olması o bireyin suçu olduğunu sanmıyorum. Çok daha yapısal, çok daha sistemsel bir sorun ne yazık ki.
Bu ayrıcalık tartışmasına herhalde en iyi ABD demokrasisinden örnek verebilirim. ABD'de de "Amerikan Rüyası" söylemi Amerikan liberal idealizminin meşhur bir sembolü. "Eğer çok çalışırsanız burada başarılı olursunuz, hatta ABD başkanı bile seçilebilirsiniz" bu anlatıya göre. Obama 2008 yılında seçildiğinde de "Amerikan Rüyası gerçekleşti" şeklinde cümleler yer alıyordu birçok gazete ve dergide. Ama dürüst olarak söylemek gerekirse, Obama sıradan bir Siyahi değildi. Oldukça üst sınıf bir aileden gelen iyi eğitimli, Columbia Siyaset ve İngiliz Edebiyatı okumuş, Harvard Hukuk'ta doktora (Juris Doctorate) yapmış, Chicago Üniversitesi'nde hukuk bölümünde ders veren bir akademisyendi Illinois senatörü olmadan önce. Harlem gibi ghettoda yaşayan ortalama bir Afro-Amerikalıdan oldukça farklı bir pozisyondaydı. Dolayısıyla ABD'nin ilk Afro-Amerikalı başkanı aslında sınıfsal olarak hiç ortalama bir Afro-Amerikalı'ya benzemeyen bir Afro-Amerikalı başkandı.
Fakat burada bahsettiğim şey kesinlikle Ömer'in başta bahsettiği randomness (rastgelelik) değil, daha çok contingency. Türkçe'ye "tesadüf" diye çevriliyor ama aslında çok sayıda koşulların denk gelmesi sonucunda bir olayın gerçekleşmesi durumu demek daha doğru olacaktır. O sebeple belki "raslantısallık" diye çevirebiliriz. Yani x, y, z olayları ancak aynı zamanda denk geldiyse t sonucu çıkar ama hangisinin öncelikli veya asıl sebep olduğu kesin olarak bilinemez. 2008'deki Obama zaferinden örnek verecek olursak, o seçimi sadece Obama'nın başarısı olarak yorumlamak bence pek doğru değil. 2008 yılındaki olayları hatırlayacak olursak Obama'nın zaferini daha iyi kavrayabiliriz. 8 senelik skandallarla anılan kötü bir savaş çığırtkanı Cumhuriyetçi başkanın yönetimi (Trump sağ olsun o korkunç dönemleri hepimize unutturuverdi), 2008'de çıkan felaket bir ekonomik kriz (the Great Recession), Oprah başta olmak üzere önemli tanınan figürlerden destek alıp onların programlarına çıkması (Şaka değil, Oprah'nın programına çıkıncaya kadar tanınmıyordu Obama), İnternetin ciddi bir alternatif medya boyutuna gelmeye başlaması ve LGBT hakları, Siyahi hakları, kültürel çoğulculuk (burası önseçimlerdeki rakibi Hillary Clinton'ın en zayıf olduğu kısımdı. Malum, kendisi eşcinsel evliliği yasağına New York senatörü olarak senatoda İncil'den referans vererek evet demiş bir figürdü.) gibi konuları önemseyen Progressive gençlerin Demokrat parti içerisinde hakim seçmenler olmaya başlaması ciddi bir etki oldu. Hangisinin daha önemli, belirleyici veya öncelikli olduğundan emin değilim ama bu koşulların denk gelişi kesinlikle sonucu değiştirdi. Sonuç olarak Barack Hussein Obama 2008'de seçilerek ABD'nin ilk Siyahi ve Bush yönetiminden sonraki ilk Demokrat başkanı oldu. Fakat, bu koşulların hiç var olmadığı 90larda, 2000'de veya 2004'te aday olsa Obama'nın o seçimleri kazanabileceğini sanmıyorum. Kısacası 2008'deki Obama'nın zaferi Obama'nın başarısından çok onun doğru zamanda, doğru yerde olması ve doğru koşulların denk gelmesiyle alakalı. Tabi ki Obama'nın seçime girme kararının önemli bir etkisi vardır, ama Obama'nın varlığından çok koşullar belirledi 2008 seçimlerinin sonuçlarını diye düşünüyorum.
Bunun dışında da aşırı determinizme de karşı olduğumu da söyleyeyim. Birincisi, Ömer'in tartışmanın başında söylediği "kader" veya "metafizik şeyler" olarak tanımladığı Teistik bir determinizme hiç katılmıyorum. Biraz aşırı pozitivistlik olabilir ama metafizik kavramlar ne kanıtlanabilir ne de yanlışlanabilir kavramlar olduğundan tartışmalarda haklı argümanlar olarak kullanılabileceğini sanmıyorum. Sonuçta sadece inanca dayalı sübjektif kavramlar, rasyonel bir tartışmada ister istemez objektif argümanlar ya da hiç değilse elinden geldiğince objektif olmaya çalışan argümanlar gerekir.
Videonun sonlarına doğru da Ömer Biyolojik Determizm'e değindi. Bu bazı nörologların, evrimsel biyologların ve evrimsel psikologların savunduğu bir görüş. Robert Sapolsky, Sam Harris veya Steven Pinker gibi. Uzmanlık alanım olmadığından sert bir şekilde yorum yapamam bu konu üzerine, fakat birçok aynı alandan gelip bu tarz bir determinizme kısmı veya tamamen karşı olan bilim insanları da var. Biraz popüler bilim dergileri bu tarz biyolojik determinist isimleri yayınlara taşıyarak meşhur etti, genelde de zaten popüler önyargıları doğrulayan bir yaklaşımları var. Haklı olabilirler ama onların da bulgularını kesinmiş gibi ele almamak lazım. Malum, bilim sürekli olarak kendisine eleştirel olarak yaklaşır ve kendi bulgularını çürüterek ilerler. Asla mutlakiyetçi (absolutist) ve muhafazakar (conservative) bir yapısı yoktur bilimin. Bu tip bir aşırı biyolojik determinizmin ciddi bir şekilde bizi öjeniye, Nazi sahte bilimlerine götüreceği tehdidi de varolan tartışmaların arasında.
Ama özellikle ekstrem bir biyolojik determinizmin doğru olmadığını gösteren örnekler bulabiliriz diye düşünüyorum. Bunun en güzel örneği insanın değişebilme yeteneği. Herkes belki bu yeteneğe sahip değildir ama insanların bazıları doğru koşullar sağlandığında değişebiliyor. Mesela, eski Neo-Nazilerin kurduğu "Life After Hate*" gibi önemli sivil toplum örgütleri var ABD, Kanada ve Birleşik Krallık gibi ülkelerde. Burada eskiden Neo-Nazi olup sonradan hayatları düzene girince yaptıklarından pişman olan ve insanları Neo-Nazizm gibi aşırılıkçı düşüncelere karşı uyaran ve hatta oradan çıkmak isteyen insanlara yardım eli uzatmaya çalışan dayanışma örgütleri bunlar. Normalde biyolojik deterministler siyasi görüşlerimizin dahi doğuştan gelen kişilik özelliklerimize dayalı olduğunu söylüyorlardı. Yani "Bazı insanlar doğuştan daha asabi, daha şiddet eğilimli, daha nefrete yatkın veya daha komplo teorilerine inanmaya eğilimli, o zaman o insanlar aşırılıkçı hareketlere kayması beklenir." gibi argümanları vardı ama bu değişim onların argümanlarını çürütüyor. Tamamen çürütmese de (belki gerçekten de hiçbir şekilde değişemeyecek insanlar vardır) en azından bu konuda yapılan genellemeleri yanlışlıyor diyebiliriz, yani herkesin değişime kapalı olmadığını gösteriyor.
*Life after Hate'in kurucusu ve bir dönemler California'da bir Neo-Nazi çetesinin lideri olan Christian Picciolini'nin TedX konuşması (İngilizce):
ruclips.net/video/SSH5EY-W5oM/видео.html
benim için kırılma geçici izolasyonda can sıkıntısından kafayı yerken bu kanal neymiş diye bakmam ve 49w batağına düşmemdi
4:41 o sen miydin :))
Her videoda ömer e daha da fazla hayranlık duymaya başlıyorum. Argümanları o kadar sağlam ve mantıklı ki. Diksiyonu , sempatikliği fln. Münazır ruhu var adamda resmen
Videonun sonunda ömerin de dediği gibi seçenekler arasında her zaman bir seçeneğe daha yatkınız ifadesine katılıyorum. Yaşar’ın da bunun ardından “ama diğer seçeneği seçmek de senin elinde sonuçta” demesine benim şöyle bir argümanım var. Örnek verecek olursak ben çok çalışkan bir insan değilim anca ödev sınav falan varsa çalışırım. Şimdi eve geldiğimde diyelim ki önümde iki seçenek var film izlemek ve ders çalışmak diğer gün sınav yoksa benim kararım zaten verilmiştir. Film izlemek. Evet ders de çalışabilirdim ama bunu yapmayacağım çok belli çünkü böyle bir yapım yok. Eğer ders çalışırsam da öbür gün sınav olacağı içindir. Yani aslında ders çalışmam çoktan belirlenmiştir çünkü bu sefer ders çalışmam için gerekli koşullar sağlanmıştır. Parmak basmak istediğim nokta kısaca her zaman birden çok seçeneğimiz vardır fakat çoğu seçenek illüzyondan ibarettir. hiçbir zaman uygun bir koşul sağlanmadıkça seçilmezler. Seçeceğimiz şeyler zaten çoktan belirlidir. Sahip olduğumuz “özgür” irade nehirde akıntıya karşı veya akıntıyla yüzebilme lüksü tanır, karaya çıkmamız ihtimal dahilinde bile değildir.
Bence kesin olarak adlandırılabileceğimiz bir özgürlük kavramı yok bu dünyaya gelmenin sorumluluğu bende değil yaşadığım şehir görünüşüm ya da içinde bulunmuş olduğum beden insan topluluğundan olmam gibi yani bu kadar çok dış faktör varken bize sadece bulunduğumuz durumdaki belli başlı tercihler kalıyor ne kadar rasyonel bir insan olduğumuz da seçimini yaptığınız tercihler tarafından belirlenebiliyor. Bu tercihler de sadece bu kapitalist sisteme uyumumuzu arttırıyor yapmış olduğumuz bir çok uğraş boşuna zaten. bir sisteme uymaya çalışan bir insanın özgürlüğe bakış açısı da şüphelidir. Olay sadece sisteme ne kadar uymak istediğimiz kısaca sistemin parçası olmak isteyen kişi gereklilikleri yerine getirir o kadar istemeyen de getirmez. En son da tablonun geneline baktığımızda özgür bir irade yoktur çıkıyor benim için. Ve ortada özgür iradeli insan yoksa başarı da ona atfedilemez.
Edit:imla
Ömer'in anlattığı bazı şeylere katılmakla beraber ben Yaşar'ın savunmasını daha mantıklı buluyorum (bir de ateş ölçere devam edin böyle daha önce üzerine çok da düşünmediğim konuları sizin sayesinde düşünüyorum güzel oluyo)
Yaşar'ın eldivenleri yoksa izlemem. ✋✋✋
İhtimaller var. Bireysel çaba ile bazı olayların olması ihtimalini artırıp azaltabiliyoruz.
Hiç antreman yapmadan maraton koşusunu bitirme ihtimalin %5 ise antreman yaparak bitirme ihtimalini %80'e çıkarabilirsin.
Ya da bir nehirde akıp gittiğimizi düşünelim, bireysel çaba ile nehrin bizim için daha avantajlı bölgelerine konumlanabilme ihtimalimizi artırıyoruz. Ama iyi dediğimiz yer bir sonraki adımda daha dezavantajlı bir bölgeye sevk de edebilir bizi.
Şut çekerken topa falso vermek gibi bir şey. Ticari zeka ve fırsatları görebilme kabiliyetleri yüksek olan insanlar topa daha iyi falso verebiliyor ama yine de golle sonuçlanacağının garantisi yok çünkü kontrolleri dışında olan dış etkenler de var.
Bi de başarının ne olduğunu tanımlamak lazım tabi. Aç açıkta kalmadan konforlu ve mutlu bir hayat sürmek lüks olmasa bile başarılıdır bence, zira yolun sonu herkes için aynı.
Mülteciler hakkında tartışın. Biriniz entegre olup, ülkeye faydalı olabileceklerini savunsun.
yani saçmalasın
@@ileriekonomi aynen öyle, muhtemelen Yaşar savunur mültecileri
@@backatleden0812 bnce ömer savunur
Çok iyi olur. Biri ülkelere katkıları olur mu ne gibi bir katkıları olur onu savunsun diğeri de ülkelere katkıları olmaz zararları oluru savunsun.
Kaderin mutlak bir şekilde varlığına ya da yokluğuna inanmak ve bunun hiçbir şekilde degistirelemeyecegini düşünmek insan için pek de iyi bir şey olmasa gerek.
Videoda dediğiniz gibi kaderin mutlak bir şekilde varlığına inanmak insanı çaresizliğe ve sorumluluk almamaya itecekken mutlak şekilde yokluğuna inanmak da insanın elinde olmayan şeyler için kendini paralamasina sebep olabilir.
O yüzden bu alan en iyisi gri kalsın. Fakat şahane video olmuş ağzınıza sağlık.
İstediğimizi yapabiliriz. Ama isteklerimizi seçmekte özgür değiliz. “Artur Schopenhauer” Ömere katılıyorum...
bütün yorumları okuyorum hepsi başka bir ufuk açıyor
çok güzel bir kitleye ulaşmışsınız
Eyvallah Osman :)
Aaaa yaşar o çocuk muymuş boun eylemlerindeki
Yaşar Twitter'da daha güzel şeyler söylüyor
Benimle aynı fikri savunup ve de aynı cümleleri kuran birini görünce şok oldum. (Sağdaki arkadaş ismi) yalnız ben şunu gördüm. Bu özgür iradenin olmadığı hissiyatı tartışmalarımaları sonuç vermiyor. Ios ile android farkı meselesi gibi sanırım. Aynı frenkansa çekemiyosın karşıdaki kişiyi..
ömer, black mirror: bandersnatch'ı ilk geriye almada kapatmış gibi duruyor
Dini açıdan cüz-i irade ve külli irade farkını biliyor musunuz? Yaşar cüz-i iradeden bahsederken Ömer külli iradeden bahsediyor. İkisi de haklı ama aynı konudan bahsetmiyorlar :)
Spinoza'nın felsefesini anlayana kadar özgür irade var sanırdım.
sizi izleyerek "nasıl tartışılır" ı öğreniyorum teşekkürler
ömer'in söylediklerinin bir kısmını mantıklı bulsam da kontrolüm dışındaki hiçbir şeye tahammül edemediğimden yaşar'a katılıyor ve "kader/şans ne abi?!" diyerek zihnimi rahatlatıyorum. söylediğiniz gibi, kendimi neoliberal bir özneye indirgediğimi fark ettim ama bu en azından kontrol edilebilir.
Steven Gerrard in ayağının kayması ve dembaba nın gol atmasıyla Liverpool un şampiyonluğu kaybetmesi kader değilmidir😊
Budur !
Ömer abinin mantığıyla düşününce bi katili katil yapan da kendisi olmadığı için bu yüzden mahkum edilmesi yanlış olmaz mı, gerçekten yaşar abinin dediği gibi bu düşünce tarzı çok nihilist bi noktaya gidiyor.
Sizin arkadaş ortamında ki muhabbetiniz nasıl acaba ya
17:54
hayır abicim. 5 mi, 8 mi olacağına nasıl karar veriyorsun peki?
18:36
aynen öyle. ömer aşşırı doğru konuşuyor buraya dikkat.
20:30
yine çok doğru. bundan dolayı suç yoktur, hak yoktur. bunlar insanlar tarafından bir arada yaşayabilmek için üretilmiş kurallardır, kavramlardır. yani varlardır tabii ki ancak evrende sabit gerçekler olarak bir bütünlükleri yoktur.
Kişilik, benlik, birey de yoktur. Yani en azından günlük anlatıda kullanıldığı ve kastedildiği gibi. Ömer diye bir ideal varlık yoktur. Ancak Ömerler vardır. Bir saat sonraki Ömer ile şuanki Ömer aynı değildir. Aldığımız her oksijen atomu, yüzümüze vuran her ışık huzmesi bizi değiştirir.
Ancak biz günlük olarak hayatımıza devam edebilmek için bu Ömerleri diğer her şey gibi kategorize etmek zorundayız. Ki bu videoyu izleyip izlemeyeceğime karar verebileyim. Bunun kendi açından baktığın kısım vardır bir de. Ömerin videolarını seven Saruhan bu geçmiş deneyimine dayanarak Ömerin yeni attığı videoyu da izler böylece. Yoksa youtubeun sonsuz derinliğinde rastgele videolara tıklar dururdum. Ki aslında bu tip davranışı ne kadar çok gösterdiğimizi düşününce bu rastgeleliğin farkına varır ve kişilik, benlik dediğimiz şeyin düşündüğümüzden de silik bir şey olduğunu anlarız.
Beni meydana getiren faktörler zaten benim. Beni meydana getiren faktörlerden bağımsız bir ben yok. Ben beni meydana getiren her seyim.
Biraz fantastik ama benim hayalim karar verme mekanizması şöyle gerçekleşiyor 100 adet ampul her bir farklı karakterde (örnek aldığın etkilendiğin kişilere benzer ) bu güne kadar gördüğün olaylar ile onların karakterinin (olaylara göre yanıp yanmaması 0-1) değişmesi sonucu herhangi bir karar anında 50 den fazlasının oyu ile kararın verilmesi her olay da bunların şekillenmesi sonucu oluyor ise özgür iradenin olmaması gerekir
arkadaslar, siz sanirim ikiniz de Outliers kitabini okumamışsınız.
bu konuda bir video yapmadan once en azindan bu kitabi okuyup Çinliler neden pirinç uretimi konusunda iyi, amerikalilar neden basketbol konusunda iyi uzerine bir dusunmek lazim. 10bin saat kurali ne kadar geçerli dusunmek lazim. kendi tecrubemi ayri yorumda paylasayim...
X konusunda basarili olmak icin
1- engeller karşısında dirayetli bir şekilde alternatif yollar aramaktan hiç vazgeçmemek
2- X konusunda yeterince saat vakit harcayarak konu ile ilgili davranislarin omuriliğe aktarilmasini sağlamak
3- Şans (1. madde ile bağlantili. sebebibi ayri yorumda yazarim)
4- Konu ile ilgili yetenek sahibi olmak (bazi konularda gerekli bazi konularda gereksiz)
kişi kendi şansini (yeteri sayida deneme yaparak) kendi yaratir.
ornegin,
- videom 2bin kere izlendi deyip moral bozup youtubea video atmayi birakmak (youtube bir kanal mezarligi) VS. youtube'a her hafta video atip hangi konularin tuttuguna bakip yeni konular arastirip denemeye devam etmek
- startup'i icin yatirimci arayan birinin aldigi bir kaç Hayır cevabi karsisinda ozguvenini kaybetmesi VS. yeteri sayida yeni yatirimci adayinin kapisini çalmaya devam etmesi
- bir kizi dansa kaldirmak VS. yirmi kizi dansa kaldirmak
Örnekler çoğaltılabilir.
Çok deneme yapmak bazen şans getirmeyebilir (ben zaten şanssızım şeklinde bir kendi kendini doğrulayan kehanet psikolojisi ile deneme yapmaya devam edenler)
bazen de şans kapiyi siz onu aramiyorken çalar. ornegin bu bana daha once oldu. bu noktada yine sizin kapinizin çalindigi gune kadar ne kadar deneme yaptiginiz onemli bir faktor.
ayni yatirimcinin iki farkli gence 100er bin USD yatirim yaptigini dusunun. biri 3 startup girişiminde fail etmiş. diğeri ise hiç konfor alanindan çıkmamış maaşlı hayati tercih etmiş. şimdi bu iki kişiden hangisinin girişiminin başarılı olma ihtimali daha yuksek?
son olarak,
oyle kalp atmayla falan olmaz
delikanlilar gibi cevap verin
outliersi okudunuz mu okumadiniz mi?
Özgür irade var olduğuna inanabileceğimiz, kullanışlı bir özelliktir. Ancak büyük ihtimalle de illüzyondan ibarettir.
Brian greene
Yaşar yakışıklı olmuş 👍🏻
Abi heyecanını yenme olayı nasıl gerçekleşiyor senin dediğine göre mesela o an yapabileceğin ama utandığın için yapamadığın düşündükçe birikiminin artması sonucu kararının değişmesi veya aklına önceki bir an ın gelmesi sonucu birikimlerinde o anın ın 2 olması sonucu daha mı baskın oluyor
Özgür irade yok ise adaletin anlamı ne?
Olay bilinç dışı ve prefrontal korteks aslında. Kader sandığımız şey daha önce düşündüklerimiz de olabilir bir şekilde duyup hatırlamadığımız şeyler de. Ancak başımıza gelecek olayları biz seçmeyiz. Nasıl biri olacağımızı, durumlara vereceğimiz tepkileri biz seçeriz. Bir kriz, bir olay, bir felaket birilerini yıkıp baştan yaratırken birilerini sadece yıkabilir. İrademiz ve verdiğimiz kararlar %100 başarılı olmamızı sağlamaz ancak büyük oranda ihtimalini artırır. Outliers kitabını okursanız dediğimi anlarsınız, şans da çok önemli bir faktör. Sen hazırsan ve şansın da varsa başarılı oluyorsun.
Aslında her şeyde şans faktörü var orta gol örneğinden ilerlersek sen her antrenman yaptığında sadece maçta ortaya kafa vurup gol olma ihtimalini artırmaya çalışıyorsun. bir diğer örnek üniversite sınavı, sen ne kadar çalışsanda o gün başka bir şey olup başaramama ihtimalin her zaman var yani sen çalışarak sadece kazanma ihtimalini artırıyorsun. bu konuda Ömere katılıyorum bence de metafiziksel bir şey var
Rasgelelik olması özgür iradeyi yok etmez ki, bunu var eder.
Tabi bu tartışmanın başında, özgür irade nedir'i tanımlamak lazım. Bir de bilinci tabi..
yaşar'ın söylediği mantıklı geliyor. tek değiştirebileceğin faktör kendinmiş gibi. fakat kendini değiştirmeye yönelik irade de mutlak olarak sen tarafından belirlenmiyor bence. elimizdeki tek faktör bile tam elimizde değilmiş gibi.
ruclips.net/video/nhvAAvwS-UA/видео.html Robert Sapolsky nin konu üzerine söylediklerine bakabilir meraklılar, çeşitli videolar mevcut.
İkinizide belirli kısımlarda katılıyorum. en başa gittiğimizde biz diye bir şey yok ama mutluluğumuzu 5'den 8'e çekmek de bizim elimizde. yani kısıtlı bir özgür irade diyebiliriz
Hayat önümüze seçenekler sunar. Siz o seçenekleri degerlendirebilecek konumda değilseniz. O zaman o seçenekleri kaybedersiniz.... Ve seçim sadece sizin o seçim zamanında ne kadar hazır olup olmadığınızla ilgilidir. Yani hayattaki şans faktörü hayatın size hazırladığınız yerden soru sormasıdır.
İddia ediyorum; yaşamımızda aldığımız kararlarin %70'i, rasyonel değil duygusaldır..Kararlarinizimın tercih ve seçimlerimizin çoğu bize ait olmadığı gibi bir eğilim ve duygusal tepkimelerimizin bir sonucudur. Derinlikli düşününce bunu farkedersiniz..insan sadece irade sahibi sorumluluk alan rasyonel bir varlık değil, duygular, dürtüler, güdüler, hormanlar, deneyim ve yaşanmışlık bile devreye girdi mi aldığınız kararların ve seçimlerin sizin iradenizin dışında gelisitigini farkedersiniz. İnsan kısa vadeli seçimler de başarılı olabilir ileriye dönük seçimleri ise şans faktörüne olasiliklara ve şartlara bağlı olarak değişkenlik arz ederek bir sonuca ulaşır o yüzden gayri ihtiyari bir secimin sonuçları üzerinden insanın kendisini yanılmış bulması da sonucun başarı ile sonuçlanması da tamamen tasadufidir..
önümüze birtakım durumlar, pozisyonlar çıkıyor evet ama onları firsat olarak görüp değerlendirmek kişinin elinde. zamanında voleybol için iyi bir eğitim alma şansım varmış çünkü ortaokuldaki antrenörümün verdiği eğitim çok büyük bir fırsattı ama ben bunu ,4 yıl sonra, kendime, öyle bir ortamı nasıl kazanabilirim diye sorarken anladım. farkındalığını olabildiğince geliştirmeye çalışmalı kişi çünkü her an yeni bir pozisyonda bulabiliyoruz kendimizi.
Bir insan elbette kendi iradesiyle depresif olmayı seçmez ama bilinçli ya da bilinçsizce yaptığı birçok davranış o duruma gelmesinde katkı sağlamıştır. Burada fazlasıyla özgür irade ve seçim var ama bu davranışların özellikleri, neyden kaynaklandıkları kombinasyonları vs vs uç uca eklendiğinde sonsuz bir olasılık ortaya çıkıyor ve bence kader tam olarak bu. Video the stanly parable oyununu hatırlattı bana felsefi düşünmeyi sevenlere tavsiye olunur. Güzel içerik olmuş elinize sağlık..
Sapolsky konuşmadan nasıl bitirdiniz bu bölümü!! Güzeldi güzeldi
Olayı fiziksel düzlemde ele aldığın zaman özgür irade yokmuş gibi duruyor. Var olan her parçacık, matematiksel bir denklem üzerinden uzay-zamanda evriliyor. Bunların birbiriyle etkileşimi yine matematiksel olarak ifade edilebiliyor. Teknik olarak evrendeki her şeyi tek bir State üzerinden ifade edebiliyorsun. Eğer bütün fizik kanunlarına hakim olsaydık, yani State, zamanda nasıl evriliyoru bilseydik ve herhangi bir zamandaki halini bilseydik (Initial State), teknik olarak geçmiş veya gelecekteki her durumunu öngörebilirdik. Yani kısaca nasıl ki elinizdeki topu bıraktığınız zaman ideal ortamda yere kaç saniyede düşeceğini hesap edebiliyorsunuz, çünkü matematiksel olarak ifade edebiliyoruz, işte o top aslında evren ve içindekiler. Biz de buna dahiliz. Bu klasik determinizm. Tabi insan olarak bunu bizim bilmemizin imkanı yok, ama teoride mümkün.
Post kuantum determinizmse artık bunu söylemiyor. Her an her şeyin durumunu bilseydik dahi, State'in zaman içindeki evrimi olasılıklar üzerinden gerçekleştiği için bir sonraki durumun ne olacağını bilmek bizim için imkansız olarak görülüyor. Fakat yine'de State'in evrilebileceği kısıtlı ihtimal olduğundan dolayı teoride geçmiş ve gelecekteki bütün ihtimalleri bilebilir, o olası ihtimallerden biri gerçekleşecek diyebilirdik. Kısaca determinizmde nehir, başı sonu belli tek bir yatakta akarken, post kuantum determinizmde her an yatağın yönü asla kesin olarak öngörülemeyecek şekilde değişiyor. Her an "perfect" bir zar atılıyor, sonucu bir sonraki State'in durumuna karar veriyor. Peki neden bunların ikisi de determinist yaklaşım? Çünkü ikisi de matematiksel olarak ifade edilebiliyor, matematiğin olduğu yerde irade olmaz. İrade varsa bile o irade, o matematiği koyanın iradesidir. Senin iraden veya seçim hakkın olamaz. Denklemi koyarsın sonuç çıkar, gerçeklik de o sonuçtan biridir.
Peki öyleyse irade yok mu? Çıkış yoluna bağlı. Fiziksel gerçekliği baz alırsan ve metafiziği reddedersen bu yoldan mantıki olarak gitmen gerekiyor. Fakat şahsen düşüncem, dış gerçeklik insan için bir başlangıç noktası teşkil edemez. Düşünüyorum, öyleyse varım. Bu ne demek? Dış gerçeklik, özünde matematiksel ispata tabi değildir. Yani maddenin gerçekten var olup olmadığı dahil kanıtlanamaz. En basitinden bir simülasyonda olup olmadığımız bilinemez. Çünkü bunlar algılarla şekillenir. Algı ise içsel bir deneyimdir. Yani her dışsal deneyim günün sonunda içsel bir deneyimde son bulur. Dışsal deneyimden kastım her türlü fiziksel, kimyasal, biyolojik sebep-sonuç ilişkisi içerisinde gerçekleştiğini "algıladığımız" olayların tamamı. Yine bu sebep-sonuç ilişkisi de ispatlanamaz. Bunlar dış zincirler. O zincir bir noktada geliyor, dolaşıyor senin içine giriyor. Duygularını, düşüncelerini ve deneyimini oluşturuyor. Hatta biraz üzerine düşünürsen duyu organlarından elde ettiğin şeylerin de, canının acıması, dilinin yanması vs., bu deneyime dahil olduğunu görürsün. Bunların fiziksel olan bir tarafı yok. Bunlar her türlü dışsal deneyimden daha "gerçek" ve varlığı ispatlanmaya ihtiyaç duyulmayan aksiyomsal şeyler. İspatlanmaya ihtiyaç duyulmaz çünkü bu "sen"sin ve "sen"in deneyimin. Dış dünya "sen" değilsin, bir deneyime sahip mi bilemezsin, bu noktada senin dışında herhangi bir şey deneyime sahip mi onu da bilemezsin, varlığını ispat da edemezsin. Nitekim insanlar NPC'lerden ibaret de olabilir bunun aksi ispatlanamaz. İşte bu yüzden çıkış aksiyomu insanın "ben"liği olmalıdır dış dünya değil. Deneyimin gerçekleşmesi için dışsal zincirin varlığının olması gerektiğini algısal olarak gözlemliyoruz. Yani o zincirin halkasını içine girmeden kesersen, mesela beyninin bilmem ne bölgesindeki bir kısmı iptal edersen, elbette o deneyimi yaşayamaman çok doğal. Çünkü bahsettiğim dışsal zincirin bir bağlantı noktasını kopartıyorsun. İşte irade de bu içsel deneyimin bir parçası. Emrediyosun, elin kalkıyor, emrediyosun aklın düşünüyor. Bu bir ilüzyon olamaz çünkü ilüzyon dışsal gerçeklikten içsel gerçekliğe geçerken yaşanan bir zincirdeki bozulmadan ibarettir. Beynindeki bir anomalite, veyahut dış dünyadaki bir ışık oyunu algını bozar. Fakat algının varlığı sorgulanabilir bir şey değildir. İrade ise içsel olandan dışsal olana gider. Varlığını ise her insan bilir, deneyimler. Nitekim bu deneyimin kendisi ve deneyimi yaşayan benlik, fiziksel dünyada değil. Değil, çünkü matematiksel olana tabi değil. Öyle olsaydı varlığını inkar etmek gerekirdi. Eğer bir tahmin yapıcak olsaydım belki post quantum modelde önüne serilen bir sürü seçenek var, bunları seçiyor ve realiteye böyle etki ediyorsun falan derdim. Fakat tamamen bir tarafımdan sallayarak, o zincir nerede başlıyor nerede bitiyor, benliğin aslı nedir bunları bilmek zor. Yine de dışarda klasik determinizm gözlemlenseydi edilseydi dahil, iradeyi reddetmezdim, buna "mystery" demeyi tercih ederdim veyahut direkt olarak sebepselliği falan sorgulardım, çünkü benim çıkış aksiyomum benliğin kendisi, dışsal olan değil.
Olm size açılan orta güzel bana açılan orta diş hekimligiydi okuduk bölümün anasını bellemisler.lan benim de puanım yetiyodu ODTÜ bogaziciye ama açılan orta farklı :D
Videoda Yaşar'ın "ben çalışmazsam başarılı olamam, ancak çabalarsam bir yere gelebilirim" diyerek kaderin etkisine zıt argüman olarak sunduğu gerçeklikler aslında dinî literatürde "sünnetullah / âdetullah" olarak geçen ve kaderin içerisinde bulunan bir nizamın eseri olduğu söylenen şeylerdir. Yani daha basitçe söylemek gerekirse 'çalışanın başarılı olması', 'Yaşar'ın aksiyon gösterdiği için bir yerlerde önünün açılması' veya 'Ömer'in yeterince çalıştığı için arkadaşının tavsiye edeceği o bölümü kazanabilmesi' gibi olaylar kader mantığının içinde bulunan kanunlardandır. Bu kanuna uyduğu için o sonuca ulaşmışlardır. Aslında Ömer'in ne yaparsan içinden çıkamazsın dediği yerle de örtüşüyor. Bir de "kader gayrete aşıktır", "insan için ancak çalıştığının karşılığı vardır" gibi ifadeler düşünülünce kaderin tanımı baya değişiyor aslında.
Güzel bir sohbetti ancak bu videoya daha iyi hazırlanılabilirdi diye düşünüyorum, bu konunun alanınız da olmaması sebebiyle biraz daha kendi görüşlerinizin dayanaksız kaldığı bir muhabbet olmuş bence. Biraz felsefe, kelam ve dinî araştırmayla bu video bambaşka seviyelere çıkabilir, çok sevgiler.
Olaylara etkiyen insanüstü metafizik,kader falan fıstık yoktur sadece biz bir olaya etkiyen bütün olasılıkları hesaplayamadığımız için önümüze gelen olayları tahmin edemiyoruz.
Gözüm/kulağım bir Bourdieu referansı aradı ama nafile! Roller tam tersi olsaydı Yaşar kaçırmazdı.
Bu arada Ömer'den müthiş hukukçu olurdu, iki zıt fikri savunarak kendisiyle tartıştığı bir video konsepti gelir mi hahah istek
Ebu hanefiyi okumuştum o dönemde kaderciliği savunan grup vardı onlara karşı argümanları vardı 😅
yetiştiğimiz çevre, tecrübeler seçimler üzerinde etkili bir rol oynamakta ama rolün hepsi bunlara ait değil. uzun bir süre tembellik yapmayı alışkanlık haline getirmiş ve ailesi de böyle insanlardan oluşan biri olarak şunu söylemek isterim ki ortada bir sorun olduğunu ve bundan rahatsız olduğumu yüzüme yüzüme vurduktan sonra bu alışkanlığımı değiştirdim. ailemin böyle olmasını ben seçmedim, önümde 2 yol vardı: ya bu alışkanlığı devam ettirmek ya da artık bir dur demek. zaten seçmediğim hiçbir şeyin beni tanımladığına inanmıyorum.
Bir az daha doğa bilimleri perspektifinden bakarsak, özgür iradenin olmadığı çok güçlü bir pozisyon oluyor.
Eskiden ben de Ömer gibi düşünürdüm. Benim iyi niyetim yetmedi beni bu noktaya hayat getirdi derdim. Özgür irade vardır. Şu an kafa olarak bulunduğum yere gelmemi özgür iradem sağladı. Kişisel olarak gelişmemi açık fikirli olmamı ve radikal faşist düşüncelerden arınmamı özgür iradem sağladı. Yoksa tek yol islamdır. Allah katınsa tek din islamdır. Müslüman olmayanlar cehenneme gidecek. Gibi saçmalıklarla kafamı meşgul eden en doğru kendim olduğunu sanan bir aptal olarak kalacaktım.
hem yaşar hem de ömer haklı. hayatta her zaman açılan ortalar var çünkü bir toplumda yaşıyoruz, insanlarla ve onların hayat işleyişleriyle etkileşim halindeyiz. önemli olan açılan o ortayı bir fırsat olarak değerlendirebilmek ve gole gitmek. bunun için de farkındalığın gelişmiş olması gerekir.
diğer yandan genetik kodlama ve tecrübelerin çizdiği yol konusunda ömer haklı ve bu kendi halinde nihilizme götürmez. insan hayatında ne kadar yer kaplıyor konusunda oran veremesem de sınırlandırılsa da, insanın hissettiği bir bilinç yaşıyorum durumu her ikisini de haklı çıkarıyor. sadece hangisi ne kadar yer kaplıyor, bilemiyorum.
hukuken bir ceza verirken bile "insan öldürmenin cezası 20 yıldır" gibi bir kalıp oluşturamıyoruz. çevresel etkenler, kişinin bu cinayetteki sorumluluğu da ceza verilmesinde etkili oluyor. bu da yaptıklarımızın %100'ü bizim eserimiz olmasa da belirli düzeyde bir irademiz vardır demek oluyor. ve bu irademizden de belirli ölçüde sorumluyuz.
Kader hali ve vicdani bir meseledir bu yüzden önce Allahın varlığından emin olun sonra tekrar düşünün.
Video guzel ama kader kavramini kullaniş şekliniz yanliş
Aslinda dogrusunu yazacaktim ana çok üsendim dffggcffhvvgg
Belki bur gun gelip yazarim 😂
iradeye bi yüzde bir veya ondan da az bi pay düşüyor ama işin sonunda elimizdeki bu yani mecbur olduğu kadarını deneyeceksin hiç yok demek fazla olur ama sandığımızdan çok daha az.benim anladığım kadarıyla biz genelde bunu bi yüzde elli falan kabul ediyoruz.
bu tarz konularda aslında tehlikeli mi değil mi diye düşünmemek lazım çünkü sonuçta gerçek gerçektir yani iyi veya kötü.ama depresyon vesair denmiş o bakımdan hepten kaderci olan bi adam başarısında da kaybında da bir nötr durumda oluyor tam irade yanlısı olanda birinde kibre kadar giden bir sevinç diğerinde de yıkıma kadar giden bir hüzün oluyor
bunun bir çözümü yok çünkü kaderci olup olmamayı da seçip secmedigimiz belli değil.dolayisiyla bu bir nevi hissi bir şeydir ben irade az gibi hissediyorum halimden de memnunum çünkü mutluluk aralığım 4-9 arası gibi en kötü durumda bile ortalamadan bi tık düşüğe geliyorum
Ömer i anladım ama tamamen katılmıyorum. İki tarafın argümanlarını da düşündüğüm notlar aldığım bir video oldu. Teşekkürler.
Ben şöyle düşünüyorum Allah Bizi Yarattı ve Dünyaya Gönderdi Ve Yaratırken Bizim nasıl Hayat yaşayacağımızı bildiği için Kaderimizi Ona göre Yazdı ve Aslında Biz Çogu zaman özgür irademizi kullanıyoruz ama bazı zamanlarda o irademizin Üstünde Allahın iradesi devreye giriyor ve bazen ne kadar cabalassakta çalışsakta takdiri ilahi diyoruz Ama Tamamen özgür irademiz yok diyemem
Evren elektronlar harici deterministikse özgür iradenin vaarolması imkansız yani özgür irade yok
Eğer buluşlar değişirse yada tanrı varsa (bence yok) özgür irade vaar olabilir
bu ikilinin muhabbetlerini müthiş seviyorum. genel olarak görüşlerim ömer'e yakınsıyor. ikimizinde çocuklugu keçiörende geçmiş, keçiören effect galiba :) ama yaşar ın sözünü biraz fazla kesiyorsun o biraz rahatsız edici :) islami bir bakış açısıyla olaya bakacağım zira herhangi bir temele dayanmassan çok rahat özgür irade yoktur, seri katil suçsuzdur noktasına gelebilirsiniz çok tehlikeli. o yüzden neyi temel alarak olaya yaklaştığın önemli. kadercilik noktasında bizi yani insanı 100 birim olarak düşünürsek 80 birim zaten halihazırda mevcut. bu 80 birimde ne var derseniz genetik-içine doğdugun aile ortamı-genel çevre gibi. burada 20 birimlik bir irade payı bırakıyorum. çünkü her seçim aşamasında 20 birimlik pay ile mevcutu yani 80 birimin etkisini bükme şansın var. farklı bir metafor olarak düşünürsek sen bi çorbasın, çorbanın içeriği büyük oranda belli ama sanada bir takım içerikleri katma payı verilmiş ve çorbanın tadına etki etme şansın var. özgür irade ile bu 20lik payı oluşturabiliyorsun ve bütün sorumluluk sende. yani sen herhangi bir yanlış durumda dönüp dönüp suçu 80 lik paya atamıyorsun. kuranı kerimde bakara suresinde hz adem in kıssası ile kadercilik, kader mevzu uzunca işleniyor. orada şeytan orta doğu kadercisi durumda zira allaha karşı "ben ademi saptırmadım çünkü benim böyle bir gücüm yok sen izin verdiğin için ben saptırabildim diyor, aslında hepsini sen yaptın diyor" hz adem ise sorumluluk alıp kurala uymadığını ve kendi hatası oldugunu kabul ediyor ve insanın dünyadaki hikayesi başlıyor.. daha detaylı bir anlatım için bkz: The Fall of Satan and the Rise of Adam - Nouman Ali Khan ruclips.net/video/UpZH1lQmuE4/видео.html
Asıl soru çalışkan olmak insanın elinde mi değil mi? Buna cevap verebilecek bir uzmanla bir yayın yapabilir misiniz brolar ❤
Başarılarımızın ve yaptığımız iyi şeylerin yegane sahibi olamayız. Boğaziçi üniversitesini kazanmayı sağlayacak zekayı kendi çabamızla kazanmıyoruz, ders çalışmanıza destek verecek yol gösterecek bir ailede doğup büyümeyi de biz çabamızla elde etmiyoruz seçmiyoruz. Afrika’da içmek için temiz su arayan insanlardan olmama lüksü bizim tercihlerimize sunulmuyor nihayetinde. Metafizik boyutu tamamen reddedip her şey benim başarım ve benim tercihlerim diyebilmek mümkün değil bana göre. Çünkü tercih dediğin şeyi de kendin önüne koymuyorsun, videodaki deyiminizle bir orta geliyor ve buna nasıl karşılık vereceğin de sadece tercih meselesi değil. Sen tercih ettiğin halde istediğin şekilde karşılayamayabilirsin o ortayı, becerilerin yetmeyebilir. O ortayı senin karşılayabileceğin şekilde önüne getiren bir güç var. Becerim var, tercih ettim ve yaptım diyerek bütün başarıyı sahiplenmek ; bu beceriyi yeteneği kendime yükledim her şey benim isteğim ve çabamla oldu demek oluyor.
Diğer yandan; başarınızı kutlarken buna sizi ulaştıracak değerlere sahip olduğunuz için şanslı olduğunuzu farketmek, şükretmek gerekir.
Ömer çok gerçekçi, derinlikli düşünen çok özel ve farklı bir zeka.
Her videoya bir imza bırakan Ömer bu vidoda yaptı yapacağını. Hakemide yeneceksin
İzlemesi keyifli video seyrini bize sunduğunuz için teşekkürler
Videolarınız sayesinde sınava 5 ay kala tm geçtim, hayatımın küçük bi kırılma noktası
Özgür irade ve inanc konusunu aciklayabilen var mi bir türlü isin icinden cikamadim ? Ozgur irademiz varsa tanrı kavramı ne ifade eder yoksa ne olur ?
Ömer Bey,
Öncelikle bir Müslüman olarak sana seni mutlu edecek bir dua ile sesleniyorum. Allah seni İslam ile şereflendirsin İslam'ı kalbinin derinliklerine yerleştirsin. En zeki ve akılı Müslüman olarak yaşayasın ve ölesin.
Seni "Afganistan için En İyisi: Taliban Nasıl Kazandı?" isimli video ile tanıdım. Sonra diğer bir kaç videonu seyrettim. Bu video sana seslenmemi sağladı.
Kader hakkında İslami hiçbir kavram kullanmadan İslam'a uygun açıklamalar yaptın. Müslümanların birçoğu senin gibi kaderi açıklayamıyor.
Ayrıca senin okuduğun okul ve senin yaşadığın yaşam tarzına sahip birçok insan hem zeki hem kültürlü olmasına rağmen İslam a karşı kasıtlı düşman ve kasıtlı cahiller. Aynısını Müslümanlar da yapıyor tabi ki
Perde gerisinden, dahil olmadan yaptığın değerlendirmeleri çok beğendim. Seninle tanışmayı gerçekten çok isterim.
İslam ehli olmanı çok isterim. Allah nasip etmez ise İslam a düşman olmadan ömrünü hep objektif tamamlamanı dilerim
Kolay gelsin. Videoların devamını bekliyorum.
İslam hakkındaki görüşlerini ayrıca merak ediyorum
Teşekkürler.
Özgür iradesi olan adam saçını tarar. Ömer'e yakışmadı bu saç İbrahim'i andık.
13:30 Mr. Yaşar, you are young for such a big question(maybe you can't handle it, sorry), and I am not older than you, but I wouldn't say I like your worried attitude. Also, as Mr. Ömer noted, this may be an illusion. Still, it is a beautiful illusion and inevitable for the legal infrastructure that constitutes civilization and individual criminal capacity. I believe that, in the end, I have only one proof: the evolutionary creation of this civilization by the human species. We, humans, invented art, writing, philosophy, state, technological developments (this could be the first obsidian stone spear hammer or the experiments conducted at CERN), and culture, which is the sum of these and is despite nature. These may involve succession but cannot be separated from rational causality. I am leaving a link, with love.
Daniel Dennett Explains Consciousness and Free Will | Big Think
ruclips.net/video/R-Nj_rEqkyQ/видео.html
olm cüzzi irade ve külli irade işte, birinizde bahsetmemiş bundan.
Ömer abi yanındaki yakışıklı kim
Ömer ile Emrah Sefa 'nın program yapmasını neden bu kadar istiyorum inanın bilmiyorum.
çok iyi seri . Bunun eğitim ile ilgili bir videosunu da bekleriz. Ünivesite olan gibi
Aslında edindiğimiz bir fonksiyonlar kümesi var gibi düşünebiliriz. Neticede biz özelliklerimizi soyumuzu devam ettirme üstüne edindik.
Yani belli durumlara, belli girdilere; belli tepkiler, belli çıktılar vermeye programlıyız da diyebiliriz.
Ama aynı zamanda içinde bulunduğumuz fonksiyonun içini dallandırabiliriz.
Bizi oluşturan çevremizi oluşturan unsurları da küçük ölçüde de olsa değiştirebiliriz.
Neticede eğer başka insanlar hayatımıza küçük de olsa etki edebiliyorsa biz de başka insanlara ve kendimize de etkide bulunabiliriz diye düşünüyorum
Abi mükemmelsiniz ya bu nasıl bir kanal bu nasıl bir video
koşun fularsız entelliğin özgür irade podcastini dinleyin. çok iyi bölüm ellerinize sağlık :)
ARKADAŞ BU ÖMER HER KONUDA MI HAKLI OLUR (not 15 16 yaşında liberallere laf yok ahlaki temellendirmesi olmayan otoriter sosyalizmden makuldür)(not 21 yaşındayım)
Astrolojiyi de konu alır misini ?
Varlık ve Hiçlik’i okusam kafam ancak bu kadar yanardı.
Ömer'e yüzde yüz katılıyorum
Determinant'in Turkcesini yazmaniz cok iyi olmus, tesekkurler.
Ömer insan tarihseldir diyor. yaşar değildir diyor.
omerin bogazicine girme hikayesini gercekten bilmeyen var mi
Özgür irade yok sadece bize dayatılanlar arasında seçim yapmak zorunda kalıyoruz ,ailemizi seçmeden dünyaya gelerek başlıyor maceramız. Yoksa kimse eşit şartlarda degil ,hayata çok önde başlayanlar ve hayatı yakalamaya çalışanların mücadelesi .üzücü...:((
Uzun zamandır sizleri takip etmiyordum
Ama eskiye nazaran daha iyi bir tartışma ve münazara ortamı oluşturabilmişsiniz. Tebrik ederim.
Bu konu hakkında nacizane fikrim hayatta bizim eylem seçme, eyleme geçme irademiz, seçim hakkımız çok daha fazla ama sonuç elde etme de, hedeflere ulaşma noktasında bizim tercih ve kararlarımızın etkisi, bizim yönetim gücümüz çok daha fazla az. Her yeni bir başlangıcımız da, her yeni kararımızda özgür irademizin payı büyüktür ama sonuçlar belirsizdir ve o sonuçlarda özgür irademiz çokta etkili olamıyor.
ikisine de belli oranlarda katılıyorum çok güzel bi video olmuş bu tarz konuları konuşmaya devam etmelisiniz bence
Geçenlerde izlediğim ve beni bir hayli derin düşüncelere iten bir videonun üzerine bu video tuz biber oldu. Buradaki değerleri insanların da faydalanması açısından bahsettiğim videonun linkini bırakıyorum: ruclips.net/video/7qCl_WEc8GI/видео.html
Umarım link paylaşmamın bir sakıncası yoktur eğer bir problem yaratıyorsa yorumumu kaldırabilirsiniz. Bende linkini paylaştığım videodaki gibi düşünüyorum. Yaşayacağımız olayları eğer hesaplayabilseydiko zaman özgür iradenin varlığından hiç söz etmiyor olurduk. Sonuçta aldığımız kararlarda yaptığımız tercihlerde belli ölçülerde dış etkenler bizim karar ve tercihlerimize etkide bulunuyor. Örneğin reklam izleme sonucunda vücudumuzda oluşan kimyasal tepkimeler, hormonların salgılanması vereceğimiz kararda doğrudan etkili. Reklamın ne zaman izlendiği, ne kadar süre izlendiği, vücudumuzda ne gibi etkilerde bulunduğu ne kadar etkilediğini eğer hesaplayabilseydik alınacak kararı biliyor olurduk. Peki bu karar kader mi yoksa özgür irade mi olacaktı? Bir zarın 6 gelmesi kader midir yoksa matematik midir? Tüm olayları hesaplayabilirsek tüm değişkenleri; işte o zaman özgür iradeden bahsetmenin hiçbir anlamı kalmaz.
teşekkürler katkılarınız için